HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!

13.1K 886 143
By sibelgns

Ne dersiniz final vermeden önce 1 Milyonu görebilir miyiz? Okuyan arkadaşlarım beğeniyorsanız yıldıza basmayı unutmayın. Hepiniz çok seviliyorsunuz. İyi okumalar canlarım :))

Elindeki telefonu hırsla sıkarak "Geleceğim." Dedi. "Çok yakında senin için geleceğim." Diyerek konuşmaya son verdi. Uzun bir zaman olmuştu üvey kardeşiyle konuşmayalı, onu görmeyeli hatta ona dokunmayalı çok uzun bir zaman olmuştu.

Elindeki telefonu küf kokan yatağına fırlattı. Bunu ikinize de çok fena ödeteceğim diye fısıldadı kendi kendine. Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki bu küçük izbe otelde tıkılı kalmıştı günlerdir. Nehir'in izini Antalya'ya kadar sürmüşken hatta yaşadığı evi bile bulmuşken onu Yağız'a kaptırması onu öfkelendirmekten ve daha da hırslandırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Antalya'dan eli boş döndüğünden beridir planlar yapıyor, amacına ulaşmak için sabırla bekliyordu. Son bir kez daha Nehir'i arayıp onu almaya geleceğini söylemesi, kusursuzca yaptığı planına olana güvenindendi. Planladığı herşey bu sefer aksamadan istediği yönde gerçekleşecekti.

Bu telefon görüşmesinden sonra Yağız'ın onu arattıracağını ve kaldığı yeri tespit ettireceğini adı gibi biliyordu. Sadece bunun ne zaman olacağından haberdar değildi. Onu bulmaları ne kadar sürerdi ki? Bir saat? Birkaç saat? Bir gün? Ama mutlaka bulacaktı! Yağız'ın, Nehir için neler yaptığına ve onu nasıl da korumaya çalıştığına çok yakından şahit olmuştu ama bu sefer Nehir'i elinden alamayacaktı, aylardır yaptığı plan tıkır tıkır işleyecek üvey kardeşini avucuyla koymuş gibi bulacaktı.

Aslında düşününce, bu duruma gelmelerinde en büyük pay kendine aitti. Belki de çok önceden Nehir'i ele geçirebilirdi. Yağız'a iftira atıp onu tutuklattırmaya çalışması onun en büyük hatası olmuştu. Yağız'ın ondan bir adım önde olup herşeyi önceden planlayacağını tahmin etmesi mümkün değildi. O zamanlar Yağız'ı çok iyi tanımıyordu ama o olaydan sonra onu, satır satır okumayı öğrenmişti.

Yağız'a attığı iftiraları kabul etmek ve gazetecilerin önünde ondan özür dilemek zorunda kalmakla birlikte bütün itibarı da silinmişti. Herkesin gözünde acınası bir duruma düşmüştü ama onu asıl bitiren Yağız'ın ve yardakçısı Demir denen herifin, yaptığı sapkınlıkların fotoğraflarını gazetelere servis etmesiydi. Gazetelerin manşetlerinde yayınlanan o müstehcen ve sapkınlık dolu fotoğrafları, bütün Türkiye görmüştü. Rezil rüsva olması bir yana, savcılığa hakkında bir sürü suç duyurusunda bulunulmuş ve bir anda suçlu ilan edilmişti. İnsan içine çıkacak yüzü olmadığı gibi adı, artık emniyet güçleri tarafından aranan sapık iş adamına çıkmıştı.

Yaptıklarından pişman değildi. Bu şekilde yaşamayı kendisi seçmemişti. Dürtülerini kontrol etme ya da bastırma gibi bir şansı yoktu. Hepsini bile isteye yapmıştı. Tek hatası; bu tür ilişkilerden hoşlanan kadınlardan sıkılıp, karşı tarafın düşüncelerini umursamadan, isteklerini arzu ettiği her kadından karşılamaya başlamasıydı. O günden sonra kendini durduramamış isteklerinin uçukluğuna ve ahlakına bakmadan istediği kadından zorla ya da güzellikle almıştı.

Bir tek Eylül –ölen karısı- ile evlendiğinde durulmuş, biraz olsun hislerini kontrol altına almaya çalışmıştı ama onu da başaramamıştı. Evli olduğu süre içerisinde karısını defalarca aldatmış, uçuk zevklerinin, baş edilmez isteklerinin ve dürtülerinin pençesine düşmüştü. İşte o zaman kabullenmişti değişemeyeceğini. Eylül'ü sevmişti hem de çok sevmişti ama aşk bile onu durdurmaya yetmemişti.

Sevdiği kadının ölümü bile onun yüzünden olmuşken, o saatten sonra duygularına gem vuracak değildi zaten. Kendinde hayranlık duyduğu ve kendi takdirini kazandığı tek şey Eylül'e bunların hiç birini yaşatmamış olmasıydı. Ona kendi bildiği, istediği gibi değil de normal insanların birbirine dokunduğu gibi dokunmuş canını yakmamıştı, yakamamıştı... Aklından defalarca geçmesine rağmen kendini durdurmayı başarmıştı ama yine de Eylül'ün kendi yüzünden kalp krizi geçirip ölmesini engelleyememişti.

Renginin eskiden beyaz olduğunu tahmin ettiği fakat şu anda grinin en soluk tonuna bürünmüş olan mini buzdolabından, dün akşam aldığı içkiyi çıkarttı. Yatağının yanında yerde duran akşamdan kalma bardağı alıp içkisinden doldurdu. Bir dikişte içtiği içki, boğazını alev alev yakarken ruhunda doyumsuz bir tat bırakıyordu. Sebebi efkar olmadığı sürece, içmeyi seviyordu. Kadınlarına dokunmadan önce de birkaç kadeh içerdi her zaman. Boşalan bardağı aldığı yere bırakıp yatağa uzandı.

Gözünün önünde beliren siluet ellerinin kaşınmasına, dürtülerinin şahlanmasına sebep oluyordu. Nehir... Üvey kardeşi... Yıllarca vücudunun gelişimi çok yakından gözlemlemiş, hatta üzerinde çeşitli deneyimler tecrübe etmişti. Çocukluktan genç kızlığına kadar ona çeşitli zararlar vermiş ama her birinden da yüksek hazlar almıştı. İlk kez o zaman küçük bir kız çocuğunun bedenine zarar vermek onu heyecanlandırmıştı. O zamanlar amacı onun vücuduna attığı ufak kesiklerden zevk almak olsa da Nehir büyüyüp serpildikçe işler daha başka bir boyuta gelmişti. Kızın bedeninden akıttığı kan ve çektirdiği acıdan aldığı zevke, onun dolgunlaşan vücuduna sahip olma düşüncesi de eklendiğinde bütün hisleri doruk noktasına çıkmıştı. Çok kere dokunma teşebbüste bulunmuş, onu tehditleriyle korkutmuştu. Hatta psikolojisini geri dönülmez bir biçimde bozmuştu ama istediğini elde edemeden onu elinden kaçırmıştı.

Takıntılı ve hastalıklı düşüncelere sahip bir adam olduğunu biliyordu. En büyük takıntısını –Nehir'i- elde etmek düşüncesi, yaşadığı hezimetleri bir nebze de olsa hafifletiyordu. Bir amacı vardı artık; Nehir Kahraman'ı ele geçirip, ondan bıkana ve onu tüketene kadar bedeninde hüküm sürmek istiyordu. Tabi Yağız'; yani şu an bu acınası durumda olmasına sebep olan adamı da unutmamıştı. Ona da hak ettiği değeri verecekti elbet. Değil yeryüzünde, tüm evrende esamesi bile okunmayacaktı.

Odayı dolduran telefon sesi, onu daldığı düşüncelerden bir anda uyandırdı. Her zaman tetikte olmayı öğrenmişti ne de olsa. Ayakucundaki battaniyenin altında kalan telefonu eline aldığında arayan isim onu bir nebze heyecanlandırdı.

"Söyle." Dedi otoriter ses tonuyla.

"Demir yerini tespit ettirdi. Seni almak için emir geldi, yola çıktılar bile."

"Ben de nerde kaldılar diye merak ediyordum. Senden haber gelmeyince yan çizdiğinden de şüphelenmedim değil." Dedi imalı bir ses tonuyla.

"Aşağılık herif!" diye tısladı telefonun ucundaki adam. "Sen şerefsiz pisliğin tekisin."

Eymen'in kahkahası telefondaki adamı daha çok sinirlendirse de sesini çıkartamamıştı. Çıkartamazdı da. Onun ne kadar tehlikeli bir adam olduğunu biliyordu. "Sabri, Sabri Sabri..." dedi ismini üç kez tekrarlayarak ve sonuncusunu da uzatarak. "O diline mukayyet olman gerektiğini daha ne kadar söyleyeceğim sana? İlla kız kardeşinin kanlı fotoğraflarını mı yollamam gerek akıllı olman için?" dediğinde karşı taraftan bir küfür sesi geldi.

"Senin ebeni sikerim ulan." Diye bağırdı Sabri. "Kardeşimin kılına zarar verirsen bu sikik anlaşma biter."

"Hiçbir halt yiyemezsin." Dedi Eymen eğlenircesine. "Kız kardeşin elimde olduğu müddetçe, dediklerimi harfiyen yapacaksın yoksa ne olacağını biliyorsun." Dudağının kenarı gözünün önünde beliren görüntüyle yana doğru kaydı. "Biliyorsun tadı damağımda kaldı, işimi yarım bıraktım senin için ve ben yarım kalmış hiçbir işten haz etmem. Şimdi o güzel kardeşini öldürene kadar becerip acıyla inletmemi istemiyorsan o çenene sahip çıkacaksın. Anladın mı beni!" Dedi adeta kükreyerek.

Duyduğu şey ile ağzını bıçak açmayan adam çaresizce nefesini dışarı vermekten ve Eymen'in dediklerini kabullenmekten başka bir şey yapamadı. "Anladım." Dedi kendinin bile duymakta zorlandığı sesiyle. Tüm bunları kardeşi için yapmak zorundaydı. Yıllardır ekmek yediği insanlara ihanet etmek, vicdanını bir mengene gibi sıksa da küçük kardeşini o adamın insafına bırakamayacak kadar kendini çaresiz hissediyordu.

"Anladıysan sorun yok koçum ama en ufak bir yanlışında acımam, sikip öldürürüm o fahişe kardeşini."

Dişlerini kırılırcasına sıkarken elinin kolunun çaresizce bağlandığını bilmek Sabri'yi daha öfkelendirdi. Kardeşi daha yeni onsekizine girmişti ve böyle bir şerefsizin insafına kalmışlardı. "Birazdan orada olurlar." Dedi lafı daha fazla uzatmadan.

"Otel işini hallettin mi? Siz mi koruyacaksınız Nehir'i davette?"

"Orası belli değil." Dedi bir çırpıda her ayrıntıyı o adama söylemek canını yeterince sıkıyordu zaten.

"Ne demek belli değil lan! Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ne yap et o gece Nehir'in yakın koruması ol. Planımda sana ihtiyacım var. Ha eğer ben vazgeçtim yapamam diyorsan kardeşinin cesedini anında sana pos..."

"Tamam ulan tamam!" diye sonunda isyan bayrağını çekti Sabri. Ne yapıp edip sana yardım edeceğim ama kardeşime bir zarar verirsen senin derini canlı canlı yüzeceğimi de bil!"

"Nehir'i ele geçirdiğim gün, sen de kardeşine kavuşacaksın. Emirler için benden haber bekle." Diyerek telefonu adamın yüzüne kapattı. Hızla yatağın altındaki küçük bavula birkaç parça eşya koyup telefonunu orada bırakarak otelden uzaklaştı. Artık neredeyse yolun sonuna gelmişti, yarın gece kızı alıp istediğini elde edecek sonrasında da Sabri denen adamın yardımıyla Yağız'ı enseleyecek ve yaptıklarını fitil fitil burnundan getirecekti.

Kendine yeni bir telefon aldıktan sonra geceyi geçirmek için başka bir otele yerleşti. Bu otelin de diğerinden pek bir farkı yoktu. En az onun kadar eski ve harabeydi. Nehir'in velayeti iptal olduktan sonra ve hakkında arama kararı çıktından sonra bütün varlığı uçup gitmişti. Zaten uzun süredir borç batağında yüzüyordu son olanlar da tuz biber olmuştu. Allah'tan kasasında nakit para bulundurmayı alışkanlık edinmişti. Bankadaki bütün paralarına el konduktan sonra evindeki kasaya bir şekilde ulaşıp içindeki hatırı sayılır meblağdaki paraları almıştı. Planlarını da bu paraya güvenerek yapmıştı zaten, yine de harcamalarını asgari sevide tutmasında fayda vardı. Bu iş bittiğinde yurtdışına kaçacak ve kendine yeni bir hayat kuracaktı.

Bütün gece gözüne uyku girmemesine karşın sabah yataktan dinç kalktı. Haftalardır jilet vurmadığı sakallarını sabunsuz bir şekilde kesti. Boynunu altına bilerek attığı ufak kesik canını acıtmaktan ziyade ona haz vermişti ama o kendine acı çektirmekten değil de karşısındakine çektirdiği acıdan beslenir, tahrik olur ve doruğa ulaşırdı. O yüzden bugün çok sabırsız ve adrenalin dolu hissediyordu çünkü Nehir'i eliyle koymuş gibi bulacak ve tereyağından kıl çeker gibi alacaktı. Sonra onu aylar önce kiraladığı depoya götürecek ve istediğini alana kadar da durmayacaktı.

"Havalandırma boşluklarının temizliği ve rutin kontrolü için gelmiştim." Dedi Yağız'ın ihtişamlı otelinin temizlik işleri müdürüyle konuşurken.

"Öyle bir talepte bulunmadık. Hangi departman çağırdı sizi?" Orta yaşlı müdür karşısında duran düzgün giyimli adamla konuşurken bir yandan da akşamki davet için yapılan hazırlıklar ve oluşan aksaklıkları ortadan kaldırmak için uğraşıyordu. Bu adam gelmeden önce de önemli bir sorun üzerinde çalışıyordu. Kafası karmakarışıktı.

"Herhangi bir departmandan aranmadık efendim. Demir Bey'in özel talimatıyla görevlendirildim. Akşamki davet için. Kendileri bu konuda çok hassas olduğu için otelin havalandırmaların çalışıp çalışmadığının kontrolü ve temizliğinin en ufak bir aksaklığa sebebiyet verilmeden yapılmasını emretti." Dedi bir çırpıda. Planını şansa bırakamazdı ve bu adamı bir şekilde ikna etmesi gerekiyordu.

"Hangi şirketten geliyorsunuz?" diye sordu adam bir yandan önündeki evrakları inceliyordu. "Demir Bey bana bir şey demedi de."

"Kendisinin bilgisi var. Özel bir temizlik şirketi. İsterseniz arayıp sorabilirsiniz kendisine." Edi kendinden emin bir şekilde.

"Yok yok muhakkak vardır bir bilgisi." Diye kestirip attı adam. Şu an ilgilenmesi gereken bir sorun vardı ve işin içinden bir türlü çıkamamıştı. Davete de az bir zaman kalmıştı ve Demir Bey ortalıkta duman attırırken bir de onu arayıp fırça yemeyi göze alamadı. "Odadan çıkınca size ve yardımcı personelinize özel ziyaretçi kartı versinler. İstediğiniz yerlere rahatça girip çıkar gerekli kontrolleri yaparsınız. Akşama kadar işiniz bitmiş olsun." Diyerek önündeki evraklara gömüldü.

"Kolay gelsin." Deyip odadan çıktı Eymen.

Bu işin bu kadar kolay olacağını düşünmemişti. Ziyaretçi kartını alıp davetin yapılacağı tuvaletin havalandırmasını keşfe çıktı. Havalandırma tuvaletin tavanından başlayıp bir tünel şeklinde uzanıyor, belirli bölgelerde labirent gibi kollara ayrılıyordu. Bir insanın emekleyerek geçeceği büyüklükte yapılmıştı. Birkaç sefer girdiği yanlış bölmelerde yolunu kaybetse de onun en çok işine yarayacak olan havalandırma çıkışını keşfetmişti. Bu keşif saatlerini almış olsa da yaptığı işi sonuca erdirmek onu yeteri kadar memnun etmiş bütün yorgunluğunu hafifletmişti.

Otelin bodrum katından dışarı bağlantısı olan havalandırma çıkışı, işini epey kolaylaştıracaktı. Sadece çıkış demirlerinin önceden açılıp ayarlanması gerekiyordu, onun için de gerekli olan bütün aletler sırt çantasında mevcuttu.

Bütün gün uğraşmış ama istediğini sonunda elde etmişti. Davet çoktan başlamıştı. Tuvaletin havalandırma boşluğunda Nehir'in tuvalete girmesini bekliyordu. Kapının girişine koyduğu gizli kamera içeri giren çıkanı kontrol etmesinde büyük kolaylık sağlıyordu. Önünde sonunda kızın buraya geleceğini biliyordu. En azından Sabri denen adam bir yamuk yapmaz ve Nehir'i bir şekilde buraya sokabilirse gerisini kolayca halledecekti.

Gözü sürekli telefona bağladığı kamera görüntülerindeydi. Eğer Nehir'i gözden kaçırırsa bütün planları altüst olacaktı. Saatlerdir iki büklüm oturmak belini ağrıtmıştı. Belki boyu daha kısa olsa bu şekilde durmak onu bu kadar rahatsız etmeyecekti fakat iri olmamasına karşın uzun boylu bir adamdı.

Sonunda, telefonunda yıllardır görmediği o tanıdık yüzü görünce kalbi heyecandan yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Aradan uzun bir süre geçmesine rağmen ürkek bakışları hiç değişmemişti. Üzerinde bir panik havası var gibiydi. Telaşla birkaç kabini kontrol ettikten sonra boş bir kabine girdi.

Onun da görevi bundan sonra başlamıştı. Sabri içeri kimsenin girmemesini sağlayacak o da Nehir çıkana kadar içerideki herkesin tuvaleti boşaltmasını sağlayacaktı. Hazır ortada kimseler görünmezken hızla havalandırma kapağını açıp lavaboların bulunduğu uzun tezgâhının üzerine indi. Nehir'in kabini hariç diğer bütün kabinlere tıklatıp sesini olabildiğince kısarak; tuvalette sorun olduğunu ve hemen tuvaletin boşaltılması gerektiğini söyledi.

Nehir'in bulunduğu kabinden gelen seslerden anlaşıldığı üzere durumu pek iyi değildi. Ne onun söylediklerini ne de başkasının söylediklerine duyacağını sanıyordu. Tahminine göre kusuyordu ve öğürme sesleri bütün tuvaleti kaplamıştı. O çıkana kadar bütün tuvaleti boşaltmıştı bile. En son olarak da otel yetkililerinden almış olduğu anahtarla kapıyı kilitleyip boş bir kabinin içine girdi ve avını gözetlemeye başladı.

Kabinden bitkin bir şekilde çıkan kız etrafına göz gezdirdiğinde kimseyi görmediğine memnun olmuşa benziyordu. Onun ne kadar utangaç bir yapısının olduğunu biliyordu ve az önce kustuğunu kimseler görmediğinden dolayı rahatlamış görünüyordu. Yüzünü ıslatıp lavaboda biraz oyalandıktan sonra dışarı çıkmak için hareketlendiğinde kapının açılmadığını fark etti. Kapıyı zorlayan kızın kendini göremeyecek kadar paniklediğini anlayınca kabinden çıktı Eymen. Bir müddet sessizce kızın çırpınışlarını izledi.

"Görmeyeli bayağı güzelleşmişsin ufaklık." Dedi eğlenen bir ses tonuyla.

Kız arkasını dönmemesine rağmen daha da paniklemiş kapıyı yumruklamaya ve hırçınlaşmaya başlamıştı. Onun korkusunu hissediyordu, bu panik hali onu daha da heyecanlandırıyordu. Uzun zaman olmuştu onu görmeyeli ama hala güzel ve masumdu. Vücudunun aldığı kadınsı hatlar onu daha da çekici kılmıştı.

"Boşuna uğraşma, kapı kilitli. Senin gücün de sesin de seni buradan çıkarmaya yetmez ufaklık. Bu saatten sonra seni kimse elimden alamaz. Eskiden de olduğu gibi benimsin!" dedi dalga geçercesine. Artık onu kimseler elinden alamazdı. Hedefine ulaşmadan durmak yoktu. Ne olursa olsun kendine yapılanların intikamını alacaktı. Bunu yaparken de çok eğlenecekti...

*********

Nehir'i tuvalete bıraktıktan sonra kapıda bekleyen iki adamına dönerek "Siz kapıdan ayrılmayın, içeri girmek isteyen olursa da Nehir Hanım çıkana kadar kimseyi içeri almayın." Diye emretti. Bu adamları daha önce etrafında çok görmüştü. Demir onları Nehir'in koruması olarak görevlendirdiyse bir bildiği vardı muhakkak ama yine de kimseye güvenemiyordu. Hele de o pisliğin Nehir'in telefonunu bulup aramasından sonra herkesten şüphelenir olmuştu.

"Sabri!" diye seslendi tuvalet kapısının önünde dikilen adama.

"Emredin Yağız Bey."

"Tuvaletin içine gitmek için bu kapıdan sonra kapalı bir koridor daha olması gerek."

"Evet efendim. Koridordan girince birkaç metre sonra ana tuvalet kapısı var."

"O halde sen içeri gir ve o kapının önünde bekle."

"Ama efendim orası kadınların özel kul..."

"Sana ne diyorsam öyle yap." Dedi sert bir ses tonuyla.

"Peki efendim." Diyen adam, kapıdan içeri girdi.

"Mehmet sen de kapıdan ayrılmıyorsun." Yağız'ın sözüne karşılık başını olumlu anlamda sallayan adam kapının önüne geçip iri cüssesiyle resmen girişi kapattı.

Yağız da kapıdan birkaç adım uzaklaştı. Masaya gidip karısını orada bekleyecek değildi elbette. Telefonunu çıkartıp Demir'i aradı. Alel acele masadan kalkmak zorunda kalan adamın uğraştığı sorunu merak etmişti. Demir kolay kolay ortadan kaybolmazdı. Hele de böyle bir durumda Nehir'in etrafından asla ayrılmayacağını biliyordu. Birkaç defa çalan telefondan sonra kulağına gelen gergin ses kaşlarını çatmasına sebep oldu.

"Önemli değilse sonra konuşalım abi." Dedi Demir.

"Ne oluyor Demir? Sorun ne?" diye sordu Yağız merakla. Bir yandan da gözü kapıdaydı. Mehmet içeri girmek isteyen bayanları ciddiyetle geri çeviriyordu.

"Aslında abi," dedi Demir tereddütle "Bugün sabah saatlerinde otel kameralarına takılan birinin görüntüsünü bulmuş bizim teknik elemanlardan biri."

"Eymen'in görüntüleri mi?" Sesi her zamankinden sinirli çıkmıştı. "Nasıl olur Demir, nasıl girer o şerefsiz otele? Bu kadar adamın eli armut mu topluyor lan?"

Demir telefonun ucunda adeta kükreyen arkadaşının sinirli olmasına hak veriyordu elbet ama henüz hiçbir şeyden emin değillerdi. "Sakin ol kardeşim." dedi Yağız'a güven vermek ister gibi. "Henüz bir şey belli değil, görüntülerdeki adam şapkalı ve yan profilden çok bir şey anlaşılmıyor. Gittiği yerleri görüntülerden takip etmeye çalışıyoruz. Fakat adamı hep kör noktalarda ve belirsiz bir suretle yakalıyoruz."

"Ne demek belirsiz Demir? O kadar teknik ekip var orada. Her bir kamera görüntüsüne ayrı ayrı baksınlar. Nereye gitmiş bu adam otelde, kiminle görüşmüş bakın oğlum işte işlerini de ben öğretecek değilim."

"Merak etme abi her şekilde arıyoruz. Sen ne olur ne olmaz Güvercini gözünün önünden ayırma." Demir'in sözleriyle gözünü tekrar tuvalet kapısına dikti. Gelen giden görünmüyordu. "Tuvalete girdi Nehir, onu bekliyorum kapıda. Gelişmelerden beni haberdar et, şu işi de çabuk çöz Demir. Nehir tuvaletten çıkar çıkmaz eve geçeceğiz. Evin güvenliğini de arttır."

"Tamam abi."

Yağız, derin bir nefes alıp etrafına göz gezdirdi. Saatine baktığında Nehir gittiğinden beri neredeyse 15 dakika geçtiğini fark etti. Bir şey mi olmuştu acaba? diye düşünmeden de edemedi. Makyajını tazeleyeceğini ve işinin uzun süreceğini söylemişti ama yine de içi rahat etmiyordu. Kadınların saatlerce makyaj yapma potansiyelleri olduğunu biliyordu fakat Nehir öyle çok makyaj yapan kadınlardan değildi bu yüzden işinin ne kadar sürede biteceğini tahmin edemiyordu. Yine de daha fazla dayanamayacaktı. En iyisi içeri girip karısını gözünün önünden ayırmamasıydı.

Tam tuvalete doğru ilerlemişti ki kolunu tutan bir el onu engelledi. "Yağız Bey, davet her sene olduğu gibi bu senede harika olmuş." Konuşan kadını gördüğünde onun Şirketin Finans Müdürü Ahu Hanım olduğunu anladı.

"Teşekkür ederim Ahu Hanım. Çalışanlarımızı memnun ettiysek amacımıza ulaşmışız demektir." Dedi gülümseyerek. Aslında burada daha fazla oyalanmadan konuyu kapatıp içeri girmek istiyordu. "Size iyi eğlenceler dilerim." Diyerek uzaklaşmaya çalıştığında Ahu Hanım'ın sesi onu tekrar durdurdu.

"Bu arada tebrik etmeyi unuttum." Dedi gülümseyen kadın. "Karınızla bir ömür mutlu olmanızı dilerim Yağız Bey. Çok güzel bir hanım kendisi gerçekten. Ona bakındım ama göremedim kendisini."

"İyi dileklerinizi kendisine ileteceğimden emin olabilirsiniz Ahu Hanım. Ben de tam ona bakmak üzereydim."

"Pardon." Dedi kadın. Sesindeki mahcubiyet açıkça okunuyordu. "Sizi tutmak istemem. Selamlarımı iletin kendisine."

"İletirim." Diyerek ardına bile bakmadan adımlarının tuvalet kapısında dikilen Mehmet'e doğru yönlendirdi.

"Kenara çekil koçum, gözünü de dört aç ve buradan ayrılma." Dedi korumayı çekip kapıdan girerken. Adamın konuşmasına bile fırsat vermemişti.

Hızlı adımlarla ilerlerken koridorun sonundaki kapının önünde gergince volta atan Sabri'yi gördü. Adam o kadar dalgın ve düşünceli görünüyordu ki onun geldiğini bile fark etmemişti. Neredeyse yanına geldiğinde adam onu görüp gergince üstünü başını düzeltti.

"Bir sorun mu var Yağız Bey?" dedi. Adamın alnında boncuk boncuk terler oluşmuştu. Bir sıkıntısı var gibiydi ama Yağız'ın şimdi bununla uğraşacak vakti yoktu.

"Nehir Hanım hala içeriden çıkmadı." Dedi Yağız Sabri denen korumanın yüzüne bakarak.

"Evet efendim. Ben de kendisini bekliyorum zaten."

"Herhangi şüpheli bir durum geldi mi kulağına." Diye sordu adamın kulaklığını işaret ederek.

"Demir Bey, gözümüzü Nehir Hanım'ın üzerinden ayırmamamızı söyledi tekrardan. Eymen'in buralarda olabileceğinden bahsetti." Dedi.

"Biliyorum koçum. Ben de bunun için geldim. Çekil de içeri gireyim." Diyerek adamı kenara iterek kapıyı açmaya yeltendi.

"Ama Efend..." Adamın sözü Yağız'ın çatılı kaşları ve öldürecekmiş gibi bakan gözleriyle yarım kaldı.

"Bu ne lan!" diye kükredi Yağız hala açılmayan kapıyı zorlarken. "Bu kapıyı sen mi kilitledin?" neredeyse adamın üzerine atlayacaktı.

"Ha...hayır efendim. Haberim yok." Dedi Sabri kekeleyerek.

"Ne demek haberim yok ulan!" diye bağırarak korumanın yakasına yapıştı. "Seni burada bostan korkuluğu olarak mı bıraktık?"

"Haklısınız efendim ama benim hiçbir şeyden..."

Yağız adamın yüzüne yumruğunu geçirdi. Afallayan adam geri geri sendeleyerek dengesini kaybetti. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun lan orospu çocuğu? Sülaleni sikerim ulan senin. Kim kilitledi bu kapıyı?" diyerek bir yumruk daha indirdi. Karşısındaki adam kendini savunma çabasına bile girmeden Yağız'ın vuruşlarına karşılık öylece duruyordu.

"Açın lan kapıyı!" diye kükredi. Yumrukladığı adamı bırakıp kapıyı tekmeleyerek. "Nehir!" diye bağırdı içeri ama cevap gelmedi. Bu sefer yumruklarını kapıya geçirdi ama kapı ne kırılıyor ne de açılıyordu. Bir küfür daha savurdu sinirle.

"Söyle adamlara herkes buraya toplansın." Dedi adamın kulağındaki kulaklığı işaret ederek. "Seninle de işim daha bitmedi."

Kapıyı deliler gibi yumruklarken ve tekmelerini gelişi güzel sallarken etrafı birden adamlarıyla çevrildi. "Ne duruyorsunuz, yardım etsenize. Bu kapı açılmazsa hepinizin buradan ölüsü çıkar! Biriniz gitsin anahtar bulsun!" diye kükrediğinde birkaç kişi daha kapıyı tekmelemeye başladı. O sırada deli gibi çalan telefonunu fark etti. Demir'in aradığını gördüğünde ters giden bir şeylerin olduğuna artık emin olmuştu.

"Demir?" dedi tereddütle.

"Abi hemen Nehir'i al ve buradan uzaklaş. Eymen burada." Telefonda Demir'in söylediklerinden ziyade gözleri, kırılan kapıdan görünen kan izlerinde takılı kalmıştı.

"Nehir yok Demir. Eymen onu kaçırmış." Diyebildi gözü sinirden dönüp ortalığı yakıp yıkmadan önce.     

Continue Reading

You'll Also Like

863K 17K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
167K 11.8K 36
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
96K 2.2K 43
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
828K 34.9K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...