Young Justice 1: Time Upside...

By youngjustus

23.7K 2.1K 1.6K

Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bölüm -1-
37. Bölüm
38. Bölüm
40. Bölüm
Final
Veda Yazımız (Bir Süreliğine!)
Young Justice 2

39. Bölüm

294 28 31
By youngjustus

Medyadaki şarkı ile okuyun...

9 Mart 2027
15.47
National City

Chloe ve Wade, CatCo binasında hızlıca yürüyorlardı. Kara, dışarıda ve evde olmadığına göre burada olmalıydı. Tanıdık birkaç yüze selam verdikten sonra en geniş ve büyük olan odanın önüne geldiler.

"Toplantı mı?" dedi Chloe odaya toplanmış insanlara bakarak. Sanki çok önemli bir şey ile ilgili tartışıyor gibiydiler. Wade, gözlüklerini çıkarıp gözlerini kıstı. "Sevgili arkadaşım, bela kokusu alıyorum." dedi ve kapıya yaklaştı. Kulağını cama dayadığında ses gelmediğini fark etti. "Ses geçirmez camlardan nefret ediyorum!" diye haykırdı. Chloe omzuna bir tane geçirdiğinde herkesin onlara baktığını fark etti.

"Pardon! Sadece şuraya bir yere köftelerimi düşürdüm de." Chloe'nin bakışlarını görünce açıklama yapma gereği duydu. "Ne? Hiç mi birinden kurtulmak için buzdolabındaki köftelerime bakmam gerek demedin?"

Sonunda gazeteciler Kara'nın odasından çıktığında içeri girdiler. Kara, onlara kocaman sarıldıktan sonra Wade'e baktı. "Gözlük yakışmış. Numaralı falan mı?" diye sordu. Chloe göz devirip onun yerine cevapladı. "Sen ve Mike taktığı için takıyormuş. Anlatamadım bir türlü sizin maskesiz kahraman olduğunuz için taktığınızı."

Kara gülümsedi. "Doğru sen Robin Hood'dun, değil mi?" Wade şaşkınlıkla gözlüğünü tekrar taktı. "Sana demiştim Chloe! Gözlüğüm olmayınca beni nasıl da tanıdı!"

Chloe, bu saçma muhabbeti uzatmamak için Wade'i görmezden geldi ve Kara'ya döndü. "Kara, bir gazeteci olarak fala inanır mısın bilmiyorum ama yardımınıza ihtiyacımız var."

Ve sonra Cody'nin başından geçen her şeyi teker teker Kara'ya anlattı. Kara, kısa bir süre düşündükten sonra iki gence döndü. "Bunun ciddiye almamız gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum ama eğer siz bu kadar endişeliyseniz Mon-el ve ben tabiki size yardımcı olmaya çalışacağız. Tek sorun, şu aralar biraz fazla meşgulüz yani yakın zamanda Mount Justice'e gelmemiz mümkün değil. Dergiyle ilgili bazı sorunlar var ve D.E.O. da son zamanlarda National City'de artan suçlular ve yaratıklarla mücadele ediyor. Burayı bir anda bırakamam."

Wade yavru köpek bakışlarıyla Kara'ya baktı. "Lütfen, ölmek için çok gencim." Çalan telefonu açan Kara ikisine de bakıp gülümsedi. Chloe, gitme vakti geldiğini anlamış, Wade'i sürükleyerek odadan çıkarmaya çalışıyordu.

9 Mart 2027
15.50
Mount Justice

Cody, yarım saattir M'gann ve Connor ile arkadaşlarını arıyordu fakat hiçbirine ulaşamamıştı. Keşke en azından Damian burada olsaydı diye düşündü. En azından herkesin üzerine yerleştirdiği takip cihazıyla Lena ve Lian'ı çabucak bulabilirdi.

Sonunda pes edip dağa geldiğinde Amelie'den yardım istemeye karar vermişti. M'gann ve Connor aramayı sürdürüyorlardı. Kızıl liderlerinin yanına gittiğinde, Damian'ın yüzünün fotoğrafının yapışmış olduğu bir dart tahtasının başında buldu onu. Liderleri, bütün sinirini ondan çıkarmak istermiş gibi dart oklarını Damian'ın yüzüne atıp atıp duruyordu.

"Amelie, sen iyi misin?" diye sorduğunda arkadaşı ona döndü ve bağırarak "Ben iyiyim!" dedi. Cody tırsmıştı. Amelie son zamanlarda oldukça sinirliydi. Üzerlerindeki baskıyı en çok o hissediyor gibiydi. Cody, falın gerçek olmamasını bir kez daha diledi.

"Şeyi soracaktım- Damian'ı."  dedi Amelie iki dart okunu birden Damian'ın göz bebeklerine atarken.

"Bay Çok Bilmiş Al Ghul Wayne, Dünya'nın sonuna 17 gün kalmışken bizi terk etmeyi seçti. Neymiş, ajanımız olarak orada daha çok işe yararmış. Burada Dünya'yı kurtarmamız gerekirken yaptığımıza bak! DART OYNUYORUM!"

Cody, beyin yıkama olayını anlatmaktan vazgeçti ve içeri giren Cisco ile Colleen'e baktı. "Hoşgeldiniz." dediğinde Amelie, dart tahtasını kırmakla meşguldü. Cisco, Amelie'ye garip bakışlarla bakarken Cody'nin yanına geldi.

"Merhaba Cody." dedi çocuğa dikkatle bakarken. Her şeyin anahtarı olan çocuk karşısında duruyordu.

"Merhaba Cisco... Bir sorun mu var?" dedi endişeyle. Adam sadece onunla ilgileniyor gibiydi.

Colleen gülümseyerek araya girdi. "Seni vibelayacak ve gelecekte neler olacağını öğreneceğiz. Mükemmel değil mi?" Cody rahatlamıştı. "Pekala, nasıl yapacağız?" diye sorduğu sırada Cisco çoktan Cody'i tutmuştu ve beraber geleceğe vibalanmışlardı.

Görüntü bulanıktı, sanki ağır çekimde yürüyor gibiydiler. Cody midesinin bulandığını hissetmişti. Kusmak için yere eğildiğinde Cisco onu tutup kaldırdı.

Nerede olduğu fark edince şaşırmıştı. Mount Justice'de gibiydi ama eskisinden daha kalabalıklardı. Yüzleri net olarak görmese de Cisco'nun işaret ettiği yere baktığında 2029'da olduklarını gördü.

Dünya'nın sonu falan gelmemişti. Dağdaydı, hatta masanın başında emirler yağdıran kızılı az çok seçebilmişti. Her şey aynı gözüküyordu, tabiki eskisinden daha kalabalıklardı.

Bakacak ilginç bir şey kalmadığını fark edince Cisco vibeı bitirdi ve gerçek Dünya'ya geri döndüler. Cody, bu sefer yere eğilip kustu ve Cisco'nun Colleen ile konuşmasını duydu.

"Gelecek hala daha duruyor Colleen. Büyük bir tehlike falan görmedim. Tabi eğer bir şeye ihtiyacınız olursa size yardım etmeyi isterim fakat şimdi Star Labs'e gideceğim. 17 gün içinde bir şey olursa bana haber verirsiniz."

Colleen, şaşkınlıktan olduğu yerde kalmıştı, Cody'nin kalkıp yanına geldiğini bile fark etmemişti.

"2029'u gördüm. Dağ buradaydı, Amelie de öyle." Colleen, kendisiyle ilgili bir şey söylemesini beklese de Cody, yeniden gelen kusma dalgasını tutmaya çalışırken, "Yüzlerimizi seçemedim. Sadece kızıl saçlarından Amelie'yi fark edebildim."

Cody tuvalete koşarken Colleen de olanları anlatmak için Amelie'ye gitti.

"Demek öyle. Demek öyle." diye mırıldandı Amelie. İçindeki ses, ona 17 gün sonra bir kıyametin kopacağını söylüyordu fakat geleceği ve başka evrenleri görebilen Cisco Ramon bunu yalanlıyordu.

"Acaba o zaman da Bart ile sevgili olacak mıyız?" diye iç çekti Colleen. Cody ağzını silerek yanlarına gelirken zayıf bir sesle konuştu.

"Size üç kişinin beynini yıkadığımı söylemiştim ya, onlar Arsenal ve Red Hood'muş. Tanımadığım biri daha vardı, o kim bilmiyorum- Lena ve Lian, Arsenal'in yanına gidiyordu! Tanrım, Damian da Red Hood'un yanına gitmişti! Amelie, bir şeyler yapmalıyız!"

"Damian yeni kankalarıyla oldukça güvende." diye homurdandı Amelie. "Lena ve Lian'ı çabuk arayalım."

Tam arama başlatacakken mekanik bir ses dağı doldurdu.

"Tigress, B-1-6
Solace, B-1-9"

Cody tekrar rahatlamıştı ama Damian aklına geldikçe huzursuz oluyordu. Nitekim Lian, Damian'ın nerede olduğunu sordu ve kimsenin verecek cevabı yoktu. Lian yine çok sinirlenmişti ve ortalığı yıkmak üzereydi.

Küçük kızın öfkeli sesiyle inledi oda.

"Hainimizden mesaj gelmiş, gelin de birlikte okuyalım!"

Herkes mesajı okumak için başına toplandığında Lian abartıyla boğazını temizledi ve seslendirmeye başladı.

"Değerli Takım Arkadaşlarım,

Suikastçiler Birliği'nden edindiğim, doğruluğuna yüzde yüz güvenilemeyecek bir bilgiye göre 26 Mart için bir şeyler planlanıyor. Ne olduğunu öğrenmeye çalışacağım-" Lian burada okumayı sonlandırdı ve bağırdı. "Kendini öldürtecek mi bu?!"

"Benim için endişelenmeyin, Todd'u bulup safımıza katacağım ve düşmanın safında onları çökerteceğim.

Saygılarımla, Damian."

Lena mesajın kalanını tamamladığında Lian çoktan Damian'la iletişim kurmaya gitmişti bile.

"Aptal çocuk, kendine zarar verecek..." diye mırıldandı Amelie ve Damian'ı orada nasıl koruyacağını düşündü. Belki bir casus daha? Başkasını tehlikeye atamazdı ama kendisi gidebilirdi. Kendisi giderse takımı kim yönetecekti?

Dudaklarını kemirirken, Damian'ın başının çaresine bakabilecek kadar iyi olduğunu umdu ve diğerlerinden haber almaya döndü.

Lian, odasına geçtiğinde yatakta tepinerek çığlık atıyordu. Damian nasıl bu kadar düşüncesiz olabilirdi anlayamıyordu. Annesi, onun beynini yıkıyordu. Hem de her sefer. Fakat akılsız Robin tıpış tıpış annesine dönmeye çok meraklıydı. Tabi, onun yanındayken hayatın daha kolay olduğunu fark etmiş olmalıydı.

Aramalarını uzun süre yanıtsız bırakan Damian'ı düşünerek yatağında uzanıyordu küçük kız. Arkadaşını kaybetmeye kendini alıştırmıştı ama Eliot gittiğinden beri o kadar yakındılar ki kısa süre içinde çocuğun bütün o kendini beğenmiş tavırlarını ve Young Justice'i önemsemediği zamanları unutmuştu.

Gotham Akademisi'nde birlikte geçirdikleri zamanları hatırladı. Laboratuvarda yaptıkları deneyleri kaç kez patlattıklarını hatırlayamıyordu bile. Alfred'in yaptığı sandviçleri her sabah paylaştıklarını, Damian'ın okul başkasını seçilmesini, beden derslerindeki kapışmalarını, okuldan kaçıp suçla savaşmalarını ve Bruce'un gelip onları bu yüzden azarlamasını...  Bir sürü şey yaşamışlardı ve son 17 günü Damian'sız geçecekti.

Buna izin veremem, vermem diye düşündü küçük kız. Titreşen telefonuna baktığında kısa bir mesaj gördü. Damian'dandı.

Güvenli değil. Sonra arayacağım.

Lian, sinirle telefonunu yere fırlattı ve Amelie'nin yanına gitti.

"Damian'ın yanına gideceğim. Suikastçılar Birliği'ne katılacağım."

Wade ve Amelie kıza inanamayarak bakıyorlardı. Wade konuştu. "Bak tatlım, hoşlandığın bir çocuk için şeytanların takımına katılamazsın. Sana zarar gelmesine izin veremeyiz. Hem beni örnek alsana. Amelie için iyilerin tarafındayım. Sen de denemelisin bence."

Amelie, bu cümlelere alışmıştı. Göz devirmekle yetindi.

"1.si Wade, Damian'dan hoşlanmıyorum. 2.si de onun beynini bir kez daha yıkamalarına izin veremem!"

Amelie, küçük kızı sakinleştirmeye çalıştı. "Endişelenme Lian, o da yakın zaman içinde bazı olaylardan ders çıkardı. Üstelik kendi başının çaresine bakabilecek biri. O bir Robin."

Lian, yaşayan veya kayıp olmayan son Robin. Umarım böyle kalır. diye düşündü.

10 Mart 2027
12.38
Coast City

"Hâlâ bu saçmalığa mı inanıyormuşum, geçmişi bırakıp geleceğe odaklanmalıymışım... Bunu söyleyen kişi sözde ölen ama aslında ölmeyen erkek arkadaşını geri getirmeye uğraşıyor- ah, bunu söylememeliydim..."

Amelie söyledikleri için pişman olurken takım arkadaşları onu duymamış gibi yaptı. Artemis'in onlara inanmaması Amelie'yi pek germişti.

Amelie kızarıp bozarırken görevine odaklanmayı denedi. Zaman çizgisini düzeltmek için onlarla birlikte çalışan bilim adamları, Coast City'ye konferans vermek için gelmişlerdi ve başlarına bir şey gelmediğinden emin olmak için Young Justice devreye girmişti.

Konferans salonunda bekledikleri odanın ışıkları yanıp sönünce irkilerek çevresine baktı.

"Ben kontrol ederim." dedi Colleen. Birkaç saniye içinde odaya döndü. "Bir şey yok gibi gözüküyor."

Işık bir daha yanıp söndü ve bu sefer elektrik cızırtıları gelmeye başladı.

"Umarım yangın çıkmaz." diye fısıldadı Lena ve tam o sırada Chloe'nin kolu alev aldı. Eliot ile Cody geriye sıçrarken Chloe ateşi zaptetti.

"Sanırım yangın var, vücudum reaksiyon gösterdi."

Söylediklerini dışarıdaki "Yangın var!" sesleri doğrularken dışarı koştular. Herkesi güvene almaları gerekiyordu.

"Biri bilim adamlarını öldürmeye çalışıyor olmalı!" diye bağırdı Cody. "İkiye ayrılalım, bir grup kundakçıları bulsun, diğer grup sivilleri kurtarsın!"

Böylece ikiye ayrıldılar ve zorla kabul ettikleri görev asıl o zaman başlamış oldu.

Cody gözlerini kapatıp zalimliği hissetmeye çalıştı ve 3 ayrı beyin dalgası saptadı. "Bu taraftan!" diye işaret edince Amelie, Chloe ve Bart da onu takip etti.

Sorumluları bulmaları hiç zor olmamıştı. Öyle ki, Heat Wave onların geleceğini biliyormuş gibi bilim adamlarından birine büyük silahını yaslamıştı.

"Bunu neden yapıyorsun?" diye bağırdı Amelie. Duvarlar alevlerle yıkıldı ve ortaya bir kadın çıktı.

"Bir nedene gerek var mı? Böyle de gayet eğlenceli değil mi?" dedi melodik bir sesle.

"Bunları tanıyorum." dedi Chloe, Cody'nin zihinsel bağ linkinden. "Ateş gücümün gelişmesi için onlar beni eğitti. Heat Wave'i siz de biliyorsunuz. Diğerinin adı Blackbird ve meta insanların özelliklerini çalar. Çok konuşurlar, biraz oyalarsanız Amelie ve ben onları alt edebiliriz."

"En sevdiğim arkadaşım Nix!" diye çığlık attı bir kız. Herkes şaşkınlıkla havaya baktı. Sarı kostümlü bir kız uçuyordu ve ellerinde alevler parlıyordu.

"Bu Sungirl." diye bilgilendirdi Chloe onları. "Deneyin başında kim varsa, benimle yaşıt biriyle takılmamın iyi olacağını düşünmüş ve bu kızı getirmişti."

Amelie bilgileri dikkatle dinledikten sonra tekrar bağırdı. "Kaç kişisiniz ve amacınız ne?"

"Hadi ama, bizi saf mı sandınız?" dedi Blackbird. "Telepati yaptığınızı fark etmeyecek kadar aptal mı sandınız?"

Bart kaşlarını kaldırdı. "Ah, bizi küçümsüyorsun. Sadece telepati yapmıyorduk. Zihninize nano-deyimler yerleştirdik, konuştuğunuz her kelime savaş performansınızı azaltacak!"

"Bart, bu saçmalık da ne? Bilgisayar oyunu mu oynuyoruz? Wade gibi oldun!" diye kızdı Cody.

"Hemen kızma kız magneti. Sadece takım güçlerini azaltıyorum."

"Blöf yapıyorsun." dedi Sungirl, ama pek emin değil gibiydi.

"Bak da gör." diye homurdandı Chloe ve bir buz kütlesiyle Sungirl'ü yere devirdi. Diğerleri bunu görünce ağızlarını bir daha hiç açmamak üzere kapattılar.

Böylece dövüş başlamıştı. Kimse birbiriyle konuşmadığı için sadece Amelie'nin sinirli homurtuları duyuluyordu. Blackbird ise meta insan hırsızlığını kullanamıyordu, çünkü deneyin devam ettiği sıralar Chloe ona çok fena zarar vermişti.

Yeniliyorlardı, bunun farkına varan Heat Wave, öfkelenip bağırarak silahını takıma doğrulttu ve alevlerin onlara son hızda gitmesine izin verdi.

Amelie önlerine geçip bileklikleriyle ateş dalgalarına kalkan oldu ama ateşler sadece bilekliğine değil, kollarına da geliyordu. Acıyla bağırdı.

"Diğerlerini yakalayın! Çabuk!"

Chloe ve Cody, Sungirl'le Blackbird'ü yakalarken Bart süper hızıyla Heat Wave'e omuz attı. Silahıyla birlikte geriye savruldu kötü adam.

Amelie yere çöküp acıyan kollarına baktı. Fena şekilde kızarmışlardı ve derisi gerilmişti. Onun gibi dayanıklı bir Amazon'a bunun olmaması gerekirdi, Amelie yüzünü buruşturdu.

"Umarım düzelen zaman çizgisinde böyle bir yaram yoktur." diye mırıldandı ve yakaladıkları kundakçıları kontrol altına alan arkadaşlarına yardım etmek için ayağa kalktı.

Heat Wave'i Bart ve Colleen tutarken Chloe, eski arkadaşı Sungirl'ün yakarışlarını dinlemeye başlamıştı. Kız, fazla deli dolu ve enerjikti. Üstelik gerçekten de Chloe'yi gördüğü için mutlu gibiydi.

"Sen yokken çok sıkıldım! Her gün Heat Wave ile takılmam gerekti... Beraber bir şeyleri yaktığımız günler aklıma gelip gelip durdu. Ne çok eğleniyorduk öyle!"

Cody, Blackbird'ü sabit tutmaya uğraşsa da beceremiyordu. Wade elinde halatla yanlarına gelince şaşırdı.

"Ne yapıyorsun?" dediği sırada arkadaşı çoktan meta insanı bağlamaya başlamıştı bile. "Onu sabit tut!" diye bağırdı halat elinden düştüğünde.

Heat Wave, bir şekilde koşucuların elinden kurtulduğunda zaman, Bart ve Colleen için yavaşladı. Bu hissi ikisi de tanıyordu. Korku içinde birbirlerine baktılar ve hiçliğin ortasında beliren Mad Runner'ı gördüler.

"Bir işi beceremiyorsunuz! Sizi neden tuttum bilmiyorum. Belki de Dick Grayson ve Zatanna Zatara'yı öldürtmek yerine Cody Johnson'ı kullanarak zihinlerini silmeliydim. Siz kötü adamlar fazla tahmin edilemez ve beceriksiz oluyorsunuz..." Sungirl ve Blackbird'ü kurtardıktan sonra takıma döndü.

Donakalmış olan Cody Johnson'a baktı. "İşime bayağı yaradın evlat. Bir de, bazı planlarınızı öğrendim ve hiç memnun kalmadım. Zaman çizgisini düzeltmek mi? Dünya'nız yok oluyor, onu hiçbir şekilde kurtaramazsınız." Ateş güçlü düşmanlara işaret verdi.

"Tek umudunuz şu binada saklanan bilim insanları, değil mi?" dediğinde Wade bağırdı. "Değil, hiç de bile!"

Mad Runner, bir sineği kovalar gibi Wade'e vurdu ve çocuk metrelerce uçup yere çakıldı.

"Merak etmeyin, arkadaşınız hala aynı sinir bozuculuğuyla hayatta. Size vedalaşabilmeniz için biraz zaman tanıyacağım. Nerede kalmıştık, bilim insanları-" Bütün bina yeniden alevler içinde kaldığında Amelie kendine geldi ve takıma döndü.

"Çabuk, onları kurtarmalıyız."

Mad Runner'ın rahatsız edici tiz kahkahası yükseldi. "Cidden işleri şansa bırakacağımı mı düşündün? Yangın dikkatinizi dağıtmak içindi. Buraya gelmeden önce hepsini zaten öldürdüm."

Colleen bağırdı. "Cisco! O içerideydi."

Bart da kız arkadaşına döndü. "Artemis de!"

Eliot, büyü güçlerini kullanmayı denedi fakat bir şey ona engel oluyor gibiydi.

Mad Runner, genç büyücünün önünde belirdi ve boğazını sıkmaya başladı. "Bu ucuz numaraların bende işe yarayacağını mı sandın çocuk!" Lian, Mad Runner'a doğru koşsa da Amelie onu durdurdu. Hazırlıksız yakalanmışlardı ve üstünlük ondaydı.

Eliot'ı yere bırakıp takıma döndü. "Dünya'yı kurtarmak için başka yol bulursunuz artık. Görüşürüz mon cher!"

Yorumlarınız ve oylarınız bizi yeni bölüm yazmamız için o kadar motive ediyor ki... Harikasınız! Final yakın gözüküyor, bizden söylemesi.

En sevdiğiniz karakter kim?

Continue Reading

You'll Also Like

31K 1.5K 22
Watty'nin ilk BatBros hayal et kitabı. ⚠️Kesinlikle kopyalanmasını, çoğaltılmasını ve onun gibi şeyler istemiyorum çünkü bu kitabı yazarken emek harc...
8K 706 18
Aydınlık Karanlık #1: Jason Todd Umudun tek bir sinyal lambasına baktığı, güneşiyle bile aydınlanamayan, karanlığıyla tanınan Gotham şehrinde bir h...
25.8K 1.2K 44
Adam Gotham 'ın pis ara sokaklarında yürüyordu. Saçları yeşil olabilirdi ancak ruhu simsiyahtı...
24.9K 1.9K 185
bir sürü ship'im var ama çoğu straight değil. i love diana 🕊☘️✨🗡