SOĞUĞUN YANGINI

By yagmuroyku

8.6K 2.9K 5.4K

Turuncuya sevdalı iki ateş yandı. Biri kızıllığını buladı turuncuya. Biri mavisini akıttı lavlarına. ... More

Soğuğun Yangını.
1.BAŞLANGIÇ
2.ELDİVEN
3.SICAK
4.TURUNCU
5.ULUDAĞ
6.BİSTRO
7.ÇEKİM
9.ÖLÜM
10.DEĞİŞİM
11.PLANLAR
12.ŞEFKAT
13.GERÇEKLER
14.ENGELLER
15.BÜYÜ
16.DOLUNAY
17.TEKLİF
18.KASIRGA
SOĞUĞUN YANGINI 1 YAŞINDA!
19.YANIK
20.YIKINTI
21.DÖKÜNTÜLER
22.FİNAL
Teşekkürler.
SOĞUĞUN YANGINI
SOĞUĞUN YANGINI 2 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 3 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 4 YAŞINDA!

8.YEMEK

352 173 152
By yagmuroyku


Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar!

Bölüm Şarkıları:

Fırat Tanış - Yani Olmuyor

Rihanna - Stay & Mikky Ekko

Lana Del Rey - Blue Jeans

Mutluluk insanların peşine düşmeyecek kadar egosit, insanları yolunda perişan edecek kadar kibirliydi. Kendinden bir şeyler katmadan sahip olamaz, yanına bile yaklaşamazdın. Mutluluk, dağların ardından yükselen yeni doğmuş güneş gibiydi. Mutluluk, dağlar çöller aştıktan sonra ulaşılan o bir tanecik su damlasıydı. Mutluluk, yeni doğmuş bir bebeğin ilk ağlamasıydı. Mutluluk, insana yaşadığını hissettiriyordu. Nefes aldığına emin oluyordun mutlu olunca. 'Oh be! Dünya denen yer sahiden güzel!' diyordun inanması güç bir şekilde. Bir uğur böceği konuyordu parmağına, inancın yoklanıyordu ruhunda bir yerde.

Sonunda peşinden koştuğum mutluluğa bu kadar yakınken, bir şeylerin engel olacağını tahmin etmeliydim.

Şaşkınlıkla dedem ve Kamer arasında gidip gelen bakışlarımın ardı arkası kesilmezken dedemin tuttuğu kolumu silkip elinden kurtardım.

"Neler oluyor?" dedim korku dolu bir tavırla. Şu anda içsel bir hissiyatla Kamer'in arkasına saklanmak istiyordum. Dedem hiç de güvenilir gelmiyordu. Aklını kaçırmış olmalıydı. Durduk yere ne olmuştu da bu kadar korkmuştu?

"Bir daha bu çocukla görüşmeyeceksin! Duydun mu beni?!" Ses tonunu yükseltip emir vermesi üzerine kaşlarımı çattım. Bu adam bu hakkı nereden buluyordu? Hem, bir anda beni koruyası gelmiş olamazdı. Çocukları sevmezdi ki! Onun için bir istisnaydı Beste.

"Geçmişte yaşadığımız sorunları torunlarımıza yansıtmamız bencilce olmaz mı Ömer?" dedi Sevda Hanım, Kamer'in babaannesi. Aralarındaki mesele her ne ise ilgi çekici olduğu kesindi. Bir şeylerin yanlış gittiği o kadar belliydi ki ortamın aurası gittikçe geriyordu insanı. Dedem korku ve emir saçmasa sorgulardım ama şu anda tek istediğim Kamer ile birlikte buradan çekip gitmekti. Sonuçta hastahaneye getirip görevimi yapmıştım değil mi? Bundan mı yüz buluyordu acaba?

''Yaptığının sonucunda tek yara alan torunum olmayacak! Kendi torunun da zarar görüyor!'' Dedem, anlamsız bakışlarımızı önemsemeden anneannenin karşısına geçmiş Kamer'i işaret ediyordu. Ara ara başını tutan Kamer, beni yanına çekerek şaşırttı. Anneannesi Kamer'e bakarken omuz silkti.

''Yan etkisinden haberim vardı.'' dediğinde anneannesi, Kamer kaşlarını çattı. Ne olduğu belirsiz konuşmanın tamamıyla dışına itilmiştik. ''Yeter! Sorununuz neyse akşamki yemekte konuşursunuz. Belli ki bize itiraf etmeniz gereken olaylar var. Şimdi sizin aksinize sorumluluğunun bilincinde insanlar olarak çıkalım şuradan. İnsanları rahatsız etmenizin lüzumu yok. Ayakta durupta yorulmayın.'' dedi Kamer belime kolunu sararken. Bakışlarım yüzüne kaydığında kaşlarım çatıldı. ''Ne yemeği?'' dedim sorgularcasına. Dedem ve anneannesi arasında olanlardan onun da bilgisi olmadığı belliydi ama yemek denilen şeyden haberi olduğu kesindi.

''Baban söylemedi mi? Akşama iş yemeği var. Aileler arasında olacak.'' dediğinde başımı iki yana salladım. Neden her şeyden en son benim haberim oluyordu ki? ''Pekala.'' dedim sindirmeye çalışarak. Biz ileride yürürken dedem ve anneannesi de kendi aralarında bir tartışmaya giriştiler.

  Otoparka geldiğimizde Kamer durdu. Onunla birlikte ben de durmak zorunda kaldım. Bana dönüp belimdeki elini çekti. "Akşama görüşürüz?" dedi soru sorar bir şekilde. Her ne kadar eve gittiğimde ailemle bu konuda son haberi olanın ben olduğum hakkında münakaşaya gireceğimi bilsem de başımı salladım. "Akşama görüşürüz."

***

Üzerime giyindiğim buz mavisi, düşük yaka ve dizimin birkaç parmak üstünde biten dar elbiseyle boy aynasına baktım. Saçlarımı maşa yapıp gözlerime eyeliner ve rimel sürmüştüm. Ayağımda füme rengi stiletto ile aynanın önünde parlatıcımı sürerken gece sonu ağrı çekeceğimin farkındaydım.  Abartılı süs sevmediğimden yalnızca giyimime dikkat ediyordum. Elbisem gözlerini yansıtıyordu. Buz mavisi...

''Kızım hazırsan çıkalım, baban bekliyor!'' Annemin merdivenlerden seslenişinin üzerine ayakkabımla aynı rengi taşıyan el çantamın içine telefonumu atıp aşağıya indim. Ayakkabı yeni olmasa annem asla evin içinde giydirmezdi. Beste'nin de odadan çıkması üzerine hep birlikte babamın şoför koltuğuna oturduğu arabaya yerleştik.

Yemek yenilecek mekanın önüne geldiğimizde babam arabayı valeye teslim edip annemin koluna girerek içeriye girdi. Arkalarından biz de Beste ile el ele girmiştik. Küçücük bir çocuğu ne diye iş yemeğine getiriyorlardı anlamış değildim. Bana kalsa evde Beste ile kalabilirdim lakin Kamer'in de yemeğe geleceğini öğrendikten sonra fikirlerim değişikliğe uğramıştı.

Kamer ve ailesinin bulunduğu masaya ilerlediğimizde göğüs kafesimin altındaki boşlukta yer alan gerginliği hissettim.

''İyi akşamlar.'' dedi babam ve ardından hep birlikte masaya oturduk. Kamer ile karşı karşıya gelmemiz yutkunmama sebebiyet verdi. Beyaz gömlek ve siyah pantolon kombini yapmıştı. Ne kadar karizmatik göründüğünün farkında mıydı? Yanağımın içini ısırırken göz göze geldik. Gözlerimi zar zor kaçırdığım anda sırıttığını fark ettim. Kaşlarım çatılırken garsonun gelip siparişleri alması üzerine kısa bakışmamızı kapatmış bulunduk.

Gelen yemekler üzerine iş konuşması başlarken Kamer sıkılgan bakışlarını etrafına yolladı. Dedem ve Sevda Hanım'ın tuhaf bakışmaları üzerine konuşmaya onlar da katıldı.

''Zarardan başka bir işe yaradığın yok. Hem şirketi batıracaksın hem de torunumun hayatını!'' dedi dedem, Sevda Hanım'a. Dönüp dolaşıp konu bize geliyordu ve ikisinin bildiği hiçbir şey hakkında masadakilerin fikri yoktu.

''Zamanında sen de benim hayatımı batırmıştın. Hak etmediğini söylesene, Ömer?'' Sevda Hanım fazla kindar birine benziyordu. Dedem de ondan beterdi.

''Anne lütfen, zamanında aranızda her ne geçtiyse küçük çocuklar gibi atışıp masaya taşımayın olayı. İş konuşmalıyız.'' Kamer'in annesi müdahale etti sonunda. Güzel kadındı. Kamer gözlerinin rengini ondan almış olmalıydı. ''Berra, sen bu işe karışma!'' dedi Sevda Hanım hışımla. Geçmişte ne yaşamışlardı bu kadar çok, birbirlerinden nefret edecekleri kadar?

''Sizin aranızda ne geçti?'' dedim kendimi tutamayarak. İkisinin bakışları da beni bulduğunda dedem mahçup bir şekilde gözlerini kaçırdı. Bütün masa pür dikkat kesildi olaya. ''Nişanlıydık ve deden beni aldattı.'' dedi dişlerinin arasında konuşan Sevda Hanım. Dudaklarım aralanırken Kamer de en az benim kadar şaşkındı. Bakışlarım tekrar dedemi bulduğunda yemeğine odaklanıp konudan sıyrılmaya çalıştı. ''Ve ben de ondan büyük bir intikam aldım.'' diyerek devam ettirdi Sevda Hanım. Dedemin yedikleri boğazında kalırken öksürmeye başladı. Annemin verdiği suyu içti.

''Ne intikamı?'' dedi Kamer ilgili bir ses tonuyla. Kaşları çatılmış, ciddiye aldığını belli eden bir ifadeye bürünmüştü.

''Çok yakın zamanda öğreneceksiniz.'' dedi içten bir sesle. Bakışlarının altında yatan hissiyat üzerine ürperdim. Hayır, iliklerime kadar üşüdüm. Kamer omuz silkip masada duran peçetelerden bir tanesini alıp ağzını silmesinin ardından peçeteyi tabağının altına sıkıştırdı. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi, elini bana uzattı.

''İş ortamı beni sıktı?'' Soru sorar gibi teklifte bulundu. Şaşkınlıkla bir uzattığı ele, bir de gözlerine bakarken bakışları ısrarcıydı. Elini tutup ayağı kalktığımda sıcak eline değen soğuk elim arasında bir alışveriş başladı. Dans edenlerin bulunduğu orta kısma doğru götürdü beni. Ardından bir elimizi kenetleyip diğer elini belime koydu. Ben de onu takip ederken elimi omzuna çıkardım. Yalnızca elimi de koymuş olsam, omzu güvende hissettirmişti.

  Şarkı tahtını başka bir şarkıya devrettiğinde restaurantı Lana Del Rey - Blue Jeans şarkısı doldurdu. (Şarkıyı burada açabilirsiniz.)

Birbirimizin gözlerinin içine bakarken zaman durdu sandım. Hareketsizce sözleri bekledik.

Blue jeans, White shirt

Walked into the room you know you made my eyes burn

It was like, james dean, for sure

You so fresh to death & sick as ca-cancer 

(- Kot pantolon, beyaz gömlek\ Odaya yürüdüğünde bilirsin gözlerimi yaktın\ James Dean gibiydi, gerçekten\ Ölüme çok yeniydin ve ka-kanser gibi hastaydın)

İlk dizeye giriş yapıldığında Kamer belimde tuttuğu elini tam ortalayarak beni eline doğru yatırdı ve hafif bir şekilde savurup geri kaldırdı. Geriye adımlarken ben de üzerine doğru adımladım. Ardından aynı şekilde benim geriye adımlamam üzerine o da bana doğru geldi. Çıldırtacak bir yavaşlıkta dans ediyorduk.

You were sorta punk rock, I grew up on hip hop

  But you fit me beter than my favourite sweater, and I know

  That luv is mean, and luv hurts

  But I still remember that day we met in december, oh baby!

(- Sen punk rock tarzıydın, ben hip hop'la büyümüştüm\ Ama sen bana favori süveterimden daha iyi uydun, ve biliyorum\ Bu aşk öfkeli ve aşk acıtır\ Ama ben hala aralıkta ilk tanıştığımız günü hatırlıyorum, oh bebeğim)

Beni tamamen kendine yapıştırıp olduğumuz yerin etrafında daire çizer biçimde adımlarken tek vücut gibi görünüyorduk. O kadar yavaştık ki ruhumun uyuştuğunu hissettim.

   I will luv you till the end of time

    I would wait a milion years

    Promise you'll remember that ur mine

    Baby can you see through the tears

( - Seni zamanın sonuna kadar seveceğim\ Milyonlarca yıl beklerim\ Benim olduğunu hatırlayacağına söz ver\ Bebeğim gözyaşlarının gerisini görebiliyor musun)

Burunlarımız birbirine çarparken bir anda beni kendinden uzaklaştırıp kendi etrafımda döndürdü. Bu kesinlikle kısa bir dönüş değildi. Kendi etrafımda beş kez dönüp kollarına kavuştuğumu sezdim. Beni tekrar kendine çekip kalçamın biraz üstüne koyduğu eliyle yatırıp ağır bir şekilde savurdu ve kendine yapıştırdı. Bacaklarımızın birbirine çarpış sesi kulaklarımda çınladı.

     Luv you more

      Than those bitches before

      Say you'll remember, oh baby, say you'll remember

       I will luv you till the end of time

     (- Seni daha çok seviyorum\ Önceki tüm bu kaltaklardan\ Hatırlayacağını söyle, oh bebeğim, hatırlayacağını söyle\ Seni zamanın sonuna kadar seveceğim)

Bacaklarımı bir sarmaşık gibi beline sardığında kollarım da itaat edip ensesine dolandı. Hafifçe havaya kaldırdığında tamamen yapışık bir bütündük. Kendi etrafında yavaşça döndüğünde bütün uzuvlarım kıvrıldı. Ardından kollarımı serbest bırakıp kendimi yavaşça geriye atıp savurdum. Kalçalarıma değen saçlarım müthiş bir yavaşlıkla savruldu bedenimi taklit edip. Tekrar ensesine tutunduğumda yavaşça bedeninden sıyrıldım ve elini tutarak vücutlarımızı uzaklaştırdım.

Şarkının devamında da aynı tempoyla bitişik bir şekilde ayak uydurduk bedenlerimize. Yeni doğmuş bir şarkının naif tınısının yakaladığı ritim gibi kıvrıldı vücutlarımız. Daha önce ne tutkulu bir dans etmiştim, ne de ritmimin birine bu kadar uyum sağladığını görmüştüm. Şarkı bitiminde yapışan bedenlerimiz ve sarmaşıkları birbirine dolanan gözlerimiz eşliğinde soluklandık. Etrafımızda tutulan alkış tufanını sonradan fark ettik. Bu kadar insan bizi mi izlemişti?

Etrafı tarayan buz mavisi gözleri beni bulduğunda elimi sıkıca tutup teras olduğunu düşündüğüm üst kata çıkarttı. İkimizin de hava almaya ihtiyacı var gibi görünüyordu. Terasın demirlik kısmına tutunurken havanın serinliği vücuduma çarptı. İkimizde üstümüze hiçbir şey almadan terasa çıkmıştık.

Soğuğu seviyorduk biz.

Ay, tam tepeden ışıklarıyla karanlığın ruhunu gülümsetirken Kamer kolunu belime sardı. Gözlerimi gözlerine diktiğimde bakışlarındaki saf merhameti tüm iliklerimde hissettim.

''Ay tepemize doğrultuyor bakışlarını. Biliyor mudur sence isimlerimizin anlamlarının ona bulandığını?'' dedi her zamanki boğuk ses tonuyla. Bakışlarımı ondan alıp aya çevirdiğimde ışığının mucizevi oluşu karşısında iç çektim. Adlarımız aynı anlama geliyordu, ay. Güneşten daha asildi, kör karanlığı ışığıyla aydınlatma görevini üstlenmişti. Farklı türleri vardı ve her birinin çağrıştığı doğa olayı yahut efsane vardı. Bir masalın içinde olsak belki bizimde isimlerimizin verilme sebebi bir efsaneye dayanabilirdi. Lakin o ne süper kahramandı, ne de ben prenses olabilecek kadar mutlu bir ruha sahiptim.

Ama Beste'ye anlattığım masalı düşünürsek bizimde bir masalımız vardı. O buz mavisi yabancıydı, bense ay kız. Sanırım bu mahlayı sevmiştim.

''Gerçek dünyanın acısını çekmemiş ve masal kahramanlarına inanan biri olsaydım eğer, bizim efsanemiz de orada saklı derdim. Ay koruyor ve ışığında gizliyor karanlığı.'' Işığına alışık gözlerim yanımdaki aya ulaşmak için bakışlarını gökyüzündekinden kaçırdı. Buz mavilerine kavuştu tekrardan gözlerim.

''Bir efsanemiz olmasa da bir notanın içinde saklı olabiliriz. Ay saklar mı karanlığına notayı?'' dedi dudakları kıvrılırken. Dudak kıvrımlarına takılı kalan gözlerim gülümsememe sebebiyet verirken tekrar aya döndüm yüzümü.

''Kim bilir?'' dedim gülümsememe dişlerim eşlik ederken. Kamer'in telefonunun zil sesi aramıza girerken kaşları çatıldı. Telefonu cebinden çıkartıp numaraya baktı. ''Babam arıyor.'' Merakımı giderir gibi konuştu. Ardından telefonu açtı. ''Efendim baba?'' Kaşları çatılırken mimiklerini ilmek ilmek zihnime dokudum. ''Tamam, geliyorum.'' Telefonu kapatıp cebine attığında kasları gömleğinin altından gerilmişti.

''Gitmem gerek, anneannem rahatsızlanmış.'' dedi ve belimden tutarak ailemin yanına geri götürdü. Restauranttan ayrılırken bakışlarımız son kez birbirini buldu.

  Göğüs kafesimin içine ay ışığından bir küme doluştu. Kalbime ulaştığında göğüs kafesim ezberden bildiği işi yaparak parmaklık ördü etrafına. Kümeyi içinde hapsederken ay ışığı kalbimden kanıma karıştı.

Sosyal Medya Hesaplarım:

İnstagram: dilaraoykuyagmur

Twitter: yagmuroykuay

Continue Reading

You'll Also Like

117K 125 1
TANITIM Kaplumbağa gibi dışını sert zırhlarla örmüş... içinde yumuşacık bir kalp bırakmış erkek... Pars! O, bilinen Müjde Aklanoğlu erkelerinin en...
6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1.1M 44.2K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
14.3K 813 51
Kızıl saçları dalgalandı. Parmaklarımı saçlarında gezdirdim usulca. O dolgun dudakları kıvrıldı. Ve güneş kadar parlak gülümsemesini sundu bana. Kalb...