İçgüdü

By MrsAuthor_99

119K 8.4K 1.6K

Hayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek e... More

Vampir Grupları Hakkında
1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölümden Kesit
7. Bölüm
Çok Önemli !
8. Bölüm
Mini Duyuru
9. Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
Flashback
Alıntı ve Birkaç Şey
12.Bölüm
İçgüdü-Alıntılar
13. Bölüm
14. Bölüm
Duyuru
15. Bölüm
16. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
Üzgünüm...
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
Flashback 2
30. Bölüm
31. Bölüm
Duyuru
🎄 Yılbaşı Özel Bölümü 🎄
32. Bölüm (1. Kısım)
32. Bölüm (2. Kısım)
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Kayıp Kardeş (Özel Bölüm)
46. Bölüm
Sorularınız⬇
47. Bölüm
48. Bölüm (1. kısım)
48. Bölüm (2. kısım)
49. Bölüm
Flashback 3
FİNAL (1. kısım)
FİNAL (2. kısım)
Yazardan...
Playlist
İçgüdü: Sofia
Özel Bölüm
50 Bin Özel Bölümü 🥳
75 Bin Özel Bölümü ✨

17. Bölüm

1.5K 137 6
By MrsAuthor_99

Bölüm Şarkısı:  Ivan Torrent- Glimmer Of Hope 

Bu bölüm pek içime sinmedi ama umarım güzel olmuştur :D İyi okumalar...

Anne'nin gidişini takip eden birkaç gün yaşadığımız en sakin günler sayılabilirdi. Evde hiçbir şekilde gerginlik çıkmamıştı. Bunda Teo'nun hala eve dönmeyişinin ve Alex ile benim karşılaşmamak için giriştiğimiz çabanın etkisi büyüktü. Geçtiğimiz birkaç günde Alex'i yaptığımız kısa toplantılar dışında görmemiştim. Sürekli olarak bir yere gidip geliyordu ve nedense bu yeri kimseyle paylaşmıyordu.

Fakat bu sabah zihnen olmasa da vücuden o kadar yorgun hissediyordum ki saçlarımı umursamaz bir şekilde topladım. Yaptığım topuz en kötü topuzlar sıralamasında birinci olacak türdendi. Fakat umursamayarak salona indim ve bizimkilerden birini görebilmek için etrafa bakınmaya başladım. 

"Hey, tarzını beğendim." dedi Jack sırıtırken. Hemen ardından ise elinde tuttuğu sandiviçten büyük bir ısırık aldı. "Burada bize zihninde verdiğin savaşı mı anlatmak istedin?" 

Jack dalga geçmeye devam edince yanından geçerken gözlerimi devirmeyi ihmal etmedim. Salona girdiğimde ise gözlerimin buluştuğu ilk kişi Alex oldu. Pencerenin önündeki kanepeye yöneldiğimde bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. Kendimi Mila'nın yanındaki küçük boşluğa sığdırmayı başardığım sırada Teo'nun geldiğini fark ettim. Elinde geçen gün götürdüğü gümüş kutuyu tutuyordu. 

Alex onu görür görmez ayağa fırladı ve kutuyu Teo'nun elinden alarak içine baktı. Daha sonra kutuyu Nick'e uzatarak götürmesini işaret etti. "Annemle özlemini giderdin mi Alex?" dedi Teo olabildiğince alaycı bir tavırla. 

"Bana o cadıdan bahsetme." Alex bunu buz gibi bir tavırla söylemişti.

"Belli ki gidermişsin."

Teo yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdiğinde bakışlarımı Alex'e çevirdim. Sinirlenmeye başladığını biliyordum. Teo ise Alex'i kızdırmaya yeminli gibiydi. "Senin arkanı toplamakla meşgul olmasaydım onu ben de görebilirdim." dedi Teo ve kabanını çıkarıp koltuğun kenarına özenle yerleştirdi. 

Alex hızla Teo'nun yanına gelip gözlerini abisinin gözlerine sabitledi ve "Beni, seni susturmak zorunda bırakma." diye mırıldandı. Normal bir insanın onu duyması mümkün değildi ancak evdeki herkesin duyduğuna şüphem yoktu. 

Teo, Alex'in bu tehdidi karşısında sinirlenmişe benziyordu. "Haddini aşma." dedi dişlerinin arasından. Sesinde hissedilebilir bir öfke vardı. Onu ilk kez böylesine öfkeli görüyordum. Alex birkaç adım geri çekildi.

"Benimle beraber savaşmak isteyen sendin. Eğer her zaman yaptığın gibi annenin eteklerine sarılacaksan hiç bekleme." dedi Alex öfke yüklü bir sesle. Ortam gerildikçe yerimde rahatsızca kıpırdanıyordum. Ben dahil odada bulunan herkes bakışlarını Teo'ya çevirdi ve gelecek tepkiyi beklemeye başladık. Ayrıca Alex'in annesinden yalnızca Teo'nun annesiymiş gibi bahsetmesi dikkatimden kaçmamıştı. 

"Beni zorlama. Son uyarım." dedi Teo ve yukarı çıkan merdivenlere yöneldi. Alex ise umursamaz bir tavırla sehpanın üzerinde duran bardağı alıp kendine bir içki koydu.

"Sandiviçimi çalan kişi buradaysa bilsin ki sıkı bir dayak onu bekliyor."

Jack kafasını salonun kapısından içeriye uzatıp konuştuğunda gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum. Bakışlarımı Alex'e çevirdiğimde tuhaf bakışlarla Jack'e baktığını görünce gülmemek için üstün bir çaba göstermem gerekti. Jack birkaç saniye sonra dönüp "Komik değil Alexandra." dedi ciddi bir şekilde. Kendimi serbest bırakıp oda dolusu kahkaha atınca Alex'in öfkeli bakışları bana dönmüştü. Dudaklarımı birbirine bastırarak ayağa kalktım ve Jack'in peşinden gitmek üzere kapıya yöneldim.

"Bu akşam buradan ayrılıyorum."

Alex'in sesi duraksamama neden olmuştu. Bakışlarımı ona çevirdiğim sırada devam etti. "Yanımda az kişi olacak. Karar senin."

Son kısmı fısıldar gibi söylemesi dikkatimden kaçmamıştı. Bakışlarını yüzüme çevirdiğinde ne diyeceğimi bilemedim. Fakat Alex bir şey söylememi bekliyor gibiydi. Bir süre sonra yalnızca "Tamam." diye mırıldandım ve hızla salondan çıktım. 

Alex'in bakışlarında onunla gitmemi isteyen bir ifade vardı. Yanında olup olmamamın çok da umrunda olacağını sanmasam da kafamı karıştırmayı başarmıştı. Onunla beraber gitmek demek arkadaşlarımın çoğunu burada bırakmak demekti. Ayrıca nereye gittiği konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bunu neden yaptığı hakkında da...

Tesadüf eseri Percy ve diğerlerini odamda otururken buldum. Genellikle odama girerken izin almak gibi bir alışkanlıkları yoktu. Onları ailem olarak gördüğüm için buna ses çıkarmıyordum. Ashley ve Oliver sohbet ediyordu. Percy ise pencerenin kenarında durmuş dışarıyı izliyordu. Kapı sesini duyunca hepsi kısa bir anlığına bakışlarını bana çevirmişti. Onlara gülümseyerek selam verdikten sonra yavaş adımlarla Percy'nin yanına yöneldim. O sırada telefonuma gelen mesaj sesi odada yankılandı. Mesajı atan Alex'ti. Merakla ne yazdığına baktığımda okuduğum cümle kalp atışlarımın hızlanmasına neden olmuştu.

"Kardeşini kurtarmana yardım edebilirim."

"Alexandra, bir sorun mu var?"

Percy meraklı gözlerle bana bakınca telefonumu kapatıp pantolonumun cebine yerleştirdim. Benden cevap alamayacağını anlayan Percy bakışlarını tekrardan ormana yöneltmişti. Aklım Alex'in mesajında takılı kalmıştı. Anastasia'yı tek başıma kurtaramayacağım aşikardı fakat Alex'ten yardım alıp almamak konusunda kararsızdım. 

Beynimde olabilecek tüm şeyleri bir bir irdelerken üst kısmı sisle kaplanan ağaçları seyrediyordum. Zamanım gitgide daralıyordu ve henüz Anastasia'yı kurtarmak için bir planım yoktu. Bu işin altından yalnız kalkamayacaktım ama Percy ve diğerlerini tehlikeye atmak da istemiyordum. 

Sonra ani bir kararla yerde duran çantamı açtım ve dolaba yöneldim. Alex'i tehlikeye atmakta bir sakınca görmüyordum. Çünkü o her zaman tehlikenin içindeydi zaten. Hareketlerim oldukça hızlıydı çünkü en ufak bir tereddütte vazgeçeceğimi biliyordum. Bu arada hepsi ne yaptığımı çözmeye çalışıyordu. Bu yüzden onlara tek söylediğim "Gidiyorum." oldu. En azından bunu duymayı hak ediyorlardı.

"Ne? Nereye?" Percy sorularını ardı ardına sıralarken eşyalarımı toplamaya devam ediyordum. "Alex ile gideceğim."

Kurduğum cümle ortamda derin bir sessizliğin oluşmasına sebep olurken Ashley alayla güldü. Percy ise sinirlenmiş gibiydi. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedi bavula koymak üzere olduğum kazağı tutarken. Seslice nefesimi verdikten sonra kazağı elinden kurtardım ve bavulun köşesine tıkıştırdım. "Bunu yapmak zorundayım." dedim alçak bir sesle. Percy daha da sinirlenmişti. "Hiçbir şey yapmak zorunda değilsin Alexandra." dedi ve odanın ortasında volta atmaya başladı. "O adam seni bu sefer neyle tehdit etti?" diye devam ettiğinde bavulu kapatıp gözlerimi onunkilerle buluşturdum.

"Tehdit etmedi. Benim kararım."

Verdiğim cevap Percy'nin gözlerini devirmesine sebep olmuştu. "Neden?" dedi Jane kısık bir sesle.

"Benim için çok önemli. Bana inanmalısınız." diye mırıldandım. Son kısmı Percy'e bakarak söylemiştim. 

Percy bir süre etrafa baktıktan sonra "Senin için bu kadar önemli olup da bize söylemediğin şey ne, doğrusu çok merak ediyorum." diye sordu. Ses tonu neredeyse bağırıyor gibiydi. Beklentiyle bana baktığında gözlerimi kaçırdım. Anastasia'yı kurtarmak için Alex ile iş birliği yapacağımdan bahsetmem onların peşimden geleceği anlamına geliyordu. Ve en son istediğim şey sevdiklerimi tehlikeye atmaktı. 

Percy'nin odadaki sessizliği bölen alaycı kahkahası bakışlarımı yeniden ona çevirmeme neden olmuştu. Bana tuhaf bir şekilde baktıktan sonra odanın kapısını sertçe açtı ve bakışlarını yeniden bana çevirdi. "Aramızda bazı şeylerin düzeldiğini düşünecek kadar aptal olduğum için kusura bakma." dedi ve hemen ekledi. "Yolundan çekiliyorum Alexandra. Bir daha çıkmamak üzere."

Percy hızla odadan çıktığında ne diyeceğimi bilmiyordum. Diyecek bir şey yoktu aslında. Percy onu umursamadığımı sanıyordu fakat onu umursadığım için sustuğumu bilmiyordu. Anastasia'yı onlar olmadan kurtarmak zorundaydım. Ödenecek bir bedel varsa ödeyen ben olmalıydım, onlar değil.

Diğerlerinin de Percy ile aynı fikirde olduğunu bildiğimden onlara bir şey söyleme gereği duymadan çantamı aldım ve hızla merdivenlere yöneldim. Alex evin dışında, arabasının yanında bekliyordu. Yanında gerçekten de on kişiden fazlası yoktu. Birdenbire buradan bu kadar az kişiyle ayrılmasının nedeni neydi? Merak ettiğim bu soruyu Alex'in görüş alanına girer girmez sormuştum. 

Alex bir süre düşündükten sonra "Annem yerimi biliyor. Burada kalmam beni avlaması için fazla kolay olur." diye mırıldandı. Sesinde yorgun bir ton vardı. Fakat alaycı tavrından bir şey kaybetmişe benzemiyordu. Teo ile aralarındaki gerginliğin düzelmediğini anlamıştım. Alex birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kısalttı. "Eğer bundan pişman olacaksan şimdi oraya geri dön." Eliyle evi işaret ettikten sonra devam etti. "Bundan sonrası için garanti veremem."

Bu "Ölebilirsin." demenin başka bir yoluydu. Alex cümlesini tamamlayınca ay ışığının parlattığı yemyeşil gözlerini bana çevirdi. Bakışlarına karşılık verirken çantayı ona uzattım ve kendimden emin bir sesle "Pişman olmak için fazla geç." dedim. Evet, pişman olmak için fazla geçti. Daha kapıdan çıkarken tüm korkularımı, endişelerimi içeride bırakmıştım. Alex'in bakışlarına karşılık veren bu kız ise farklı bir kızdı artık. Ve şimdi yeni Alexandra yeniden başlıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 220K 31
"Hoşuma gidiyorsun ama seni öldürürüm."
4.3M 167K 31
*Hikayenin ilk 13-14 bölümü düzenlenmiş, gerisi daha sonra düzenlenecektir. Okurken göz önüne almanızı isterim :) * Hikayedeki kurum ve kuruluşlar ta...
2.1K 777 29
Düzen, bu sözcük yıllar öncede vardı yıllar sonrada olacak. Peki siz buna düzen diye bilir misiniz? Bir annenin ölmemek için çığlığını yada bir çocuğ...
113K 7.9K 47
Ben Sirina. Kaos ve büyünün elçisiyim. İntikam hırsının doğurduğu gücüm. Ve o gün, kara bulutları delip geçen şimşekler çaktığında etrafı saran büyün...