HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"

15K 876 117
By sibelgns


Biliyorum beklettim ama sonunda bölümü yazmayı başardım arkadaşlar. Sonlara yaklaşıyoruz artık ve hikayemizin finalini verirken en azından okunma sayımızın 1 milyon olacağını umut etmek istiyorum. Sizden ricam eğer beğeniyorsanız hikayemizi etiketlemeniz ve paylaşmanız tabi ki beğeni yıldızına basmayı da unutmamanız :)) Sizleri çok seviyorum ve kocaman öpüyorum. Bol bol yorumlaşalım olur mu? Mutlulukla kalın...

Salondan içeri girdiğimizde bizi önce dar ve kalabalık bir antre karşıladı. Antrenin bir köşesinde kulaklığa bir şeyler söyleyen Demir'i gördüm. Geçtiğimiz yerde gördüğümüz kişiler Yağız'a selam verip hoş geldiniz demeyi ihmal etmiyordu. Etrafta siyah takım elbiseli ve Demir'in kulaklığı gibi kulaklık takan iri yarı birçok adam vardı. Onlar da bizi gördüklerinde kısa bir baş selamı verdiler.

Demir bizi farketmemişti, konuşmaya daha doğrusu emirler yağdırmaya devam ediyordu. Yaptığı el kol hareketlerinden gergin olduğu anlaşılıyordu. Bizi farkettiğinde de yüzündeki o gergin ifade biraz yumuşamış hatta gülümsemişti bile. Eliyle beklememizi işaret etti. Elini kulağına koyup bir şeyler söyledi sonra da bize doru yürümeye başladı. Yanımıza gelirken sanki az önce bağırıp gergin gergin etrafı kesen adam o değilmiş gibi sakince gülümsedi.

"Hoş geldiniz abi." Diyerek erkeklere özgü selamlaşma şekliyle Yağız'ın sırtını hafifçe yumrukladı. "Sen de hoş geldin Güvercin, her zamanki gibi çok güzel olmuşsun." Dediğinde beni çoktan kollarının arasına almıştı bile.

"Hoş buldum Demir, sen de çok yakışıklı olmuşsun, kızlar peşinden ayrılmayacak bu akşam." Gülümseyerek ellerimi beline sardım.

"Tamam tamam yeter bu selamlaşma faslı. Sen de çek ellerini karımın üzerinden." Araya giren Yağız, beni Demir'in kollarının arasından çekti. "İlla beni sinirlendirecek bir şeyler yapacaksın abiciğim. Elini sıkıp geçsen olmuyor sanki. Kaç kere söyleyeceğim sana Nehir ile olan hareketlerine dikkat et diye."

"Dakika bir gol bir kardeşim." diye isyan etti Demir. "Yine kıskançlık damarı tuttu bunun Güvercin, siftahı benimle yaptı artık gerisi de gelir."

Atışmaları gerçekten tatlıydı hem de fazlasıyla tatlı. "Sen yine iyisin." Dedim gülümseyerek Demir'e. "Birkaç dakika görüşüp ayrılacaksın. Bütün gece benim başımın etini yiyecek; 'Bu lavuk sana mı bakıyor Güvercin? Bu adam sana mı gülümsedi? Çok fazla eğilip büzülme oran buran görünecek. Ona sarılma buna bakma falan filan diye uzayıp gider bu gece Demir'ciğim." Dediğimde Yağız'ın beline doladığım elimi daha da sıktım. Demir'in kahkahasına eşlik edecektim ki resmen kahkaha içime kaçtı. Bana öyle bir bakıyordu ki.

" Bütün gece başının etini yiyeceğim demek Güvercin." Gözlerini kısmış imalı imalı kafa sallıyordu.

"Yani şey, öyle demek isteme..."

"Tam da öyle demek istedin güzelim hiç kıvırma." Diyerek lafı ağzıma tıktı. Omuzumdaki elini çekmediği gibi beni kendine iyice bastırmıştı. "Ayrıca haklısın da benden başka kimsenin değil gözü, kirpiğinin ucu bile üzerine değemez." dediğinde bakışlarımız kesiştiği gibi Demir'in sırıtması da kesildi.

"Hiç bana bakma Nehir kız, inan bana senden sonra ben de arkadaşımı yeni yeni tanımaya başladım."

"Tamam uzatmayalım artık abiciğim." Yağız usanmış bir tavırla konuyu kapattı. "Her şey yolunda mı?" yüzü birden ciddi bir hal almıştı. "İçeride durumlar nasıl?"

"Merak etme kardeşim son rötuşları yapıyordum ben de az önce. Şimdilik bir sıkıntı yok, olmayacakta inşallah. Her yerde sivil ve üniformalı korumalar var. Etrafa ekstradan güvenlik kameraları yerleştirildi. Teknik adamlarımız bilgisayarlardan sürekli etrafı gözlemliyor."

"Diğer konu ne oldu?" diye sordu Yağız? Hangi konuyu sorduğunu anlamasam da dikkatle onları dinliyordum.

"O iş de tamam, konuştuğumuz gibi." Dediğinde bakışlarını arkamda bir yere çevirip kafasıyla işaret etti. "Sabri, Mehmet gelin koçum." Dediği an iki izbandut gibi adam dibimizde bitmişti. "Bunlar da her daim Nehir'in yanında olacak olan adamlar."

Yağız kaşlarını çatıp bir şeyleri tartar gibi başını aşağı yukarı salladı. "Canınız pahasına da olsa karımı koruyacaksınız. En ufak bir dikkatsizlik, ya da hata istemiyorum. Herhangi bir şüpheli durum ile karşılaşırsanız önce bana ya da Demir'e haber vereceksiniz." Diye emretti. Evet evet resmen askerlerine emirler yağdıran diktatör bir komutan edasıyla konuşmuştu. "Son bir şey," dedi bakışlarını karşımızda dimdik duran adamlara dikerek. "En ufak bir hatanın bedelini, canınızla ödersiniz." Söylediği son şey ile tüylerim diken diken olmakla birlikte sanki o sözleri söyleyen o değilmiş gibi ona daha da sokuldum. "İçeri girdiğimiz an Nehir Hanımın dibinden ayrılmayacaksınız." Deyip uzaklaşmaları için kaş göz işareti yaptı.

"Ne kadardır yanımızdalar bu adamlar?" diye sordu Demir'e.

"Onlara güvenebileceğimiz kadar uzun süredir abiciğim."

"Daha önce de güvenliğe bu kadar önem veriyor muydunuz yoksa tüm bunların Eymen ile bir ilgisi var mı?" Tereddütle sorduğum bu basit sorunun cevabını alamadan Yağız tarafından geçiştirilerek salonun içine doğru sürüklendim.

"Ben birazdan yanınıza gelirim dostum, Size iyi eğlenceler." Arkamızdan seslenen Demir'e bile cevap vermeden salona girdik.

"Girer girmez neredeyse bütün bakışlar bize döndü. Kalabalıktı hatta oldukça kalabalık... Yağız herkese gülümsüyor verebildiklerine baş selamı veriyordu. Küçük masaların etrafında toplanan gruplar bir hayli mutlu görünüyordu. Kimisinin elinde içki kadehleri, kimisinde atıştırmalık bir şeyler vardı. Etraf, şirket çalışanları haricinde sürekli bir şeyler taşıyan garsonlar, kanepe ve atıştırmalık tepsisini taşıyan görevliler ve içki sevisi yapan birçok görevliyle doluydu.

"Bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim." Diye mırıldandım Yağız'ın tuttuğum elini daha da sıkarak. "Herkesin sana hayranlıkla bakması normal mi sence?" Sanırım bu sözleri söyleyen kıskanç tarafımdı; zaten Yağız'a göz süzen onca kadına şahit olurken bu yanımı susturabilmem mümkün değildi ki.

Yağız'ın küçük çaplı kahkahası kulaklarımı doldururken bu durumdan memnun olduğum söylenemezdi. "Demir'e bütün gece benim kıskançlığımla uğraşacağını söylerken çok eğleniyordun Güvercin. Sanırım bütün gece uğraşmak zorunda olacağımız senin kıskançlığın olacak."

"Sence o kadar göz seni yiyecekmiş gibi süzerken kıskanmamam mümkün mü?" dedim ciddiyetle.

"Tamam tamam güzelim sakin!" dedi sakin bir ses tonuyla "Benim gözüm senden başkasını görmezken etrafımda olan bitenle ilgilenmem mümkün değil. Bence sen de ilgilenme bebeğim ayrıca düşündüğün gibi bir durum olduğunu da sanmıyorum. Saygıdan öyle baktıklarına eminim."

"Tabi tabi eminim saygıdandır." Dedim imalı bir şekilde. "Bir kadınla el ele tutuştuğunu görmelerine rağmen üzerine atlayacakmış gibi bakmaları tamamen saygıdan."

"Bebeğim," dedi adımlarımız durdurup elimi bırakarak. Karşıma geçti. Gözlerimin içine öyle güzel bakıyordu ki eriyip gitmem içten bile değildi. İki elini de yanaklarımın üzerine koyarak bana daha da yaklaştı. Aramızdaki mesafe yok denecek kadar az kalmıştı. Kalbim bana ilk kez dokunuyormuşçasına güm güm atarken vücudum tatlı bir titremenin eşiğinde kıvranıyordu. Beni her daim heyecanlandırdığı inkar edilemez bir gerçekti. "Seni seviyorum Güvercin, seni öyle seviyorum ki değil etrafımdaki, evrendeki tüm kadınlar bana göz süzse umurumda olmaz çünkü benim gözlerim sadece sana aşkla, tutkuyla ve delicesine bir arzuyla bakar. O yüzden bu saçma düşünceleri kafandan at ve gecenin tadını çıkar çünkü biraz daha gözündeki hüznü görmeye devam edersem davet falan umurumda olmaz. Evlendiğimizi dahi açıklayamadan seni evimize götürürüm ve inan bana bu daha çok işime gelir, en azından sana dokunmak için yanıp tutuşan bedenimi zaptetmek zorunda kalmam." Diyerek dudaklarıma tüy gibi bir öpücük bıraktı ve bana sarıldı. Ellerimi beline dolarken başımı göğsüne yasladım. Huzur... Hissettiğim şeyin tek açıklaması bu kelimenin anlamında gizliydi...

"Hayır." Diye mırıldandım. "Eğer şimdi gidersek evlendiğimizi açıklayamayız ve bu da kadınların sana daha rahat yaklaşmalarına sebep olur ki bu beni daha da delirtir."

Çenesini başıma yaslayıp kokumu içine çekti. "Evlendiğimizi asistanım gecenin bitiminde gazetecilere duyuracak zaten güzelim ve emin ol ki sadece çalışanlar degil tüm Türkiye benim olduğunu öğrenecek."

Ellerim belini sarmaya devam ederken kafamı aniden göğsünden çekip Yağız'a baktım. "Tabi senin de benim olduğunu öğrenecekler." dedim az önce kurduğu cümlesindeki eksikliği tamamlayarak.

"Evet Güvercin." Dedi yüreğimde çiçekler açtıran eşsiz gülümsemesiyle. "Benim de sana ait olduğumu öğrenecekler haliyle. Ne dersin gidelim mi?"

"Hayır gitmeyelim." Dedim belindeki ellimin birini çekip göğsünün üzerinde gezdirerek. "Bu gece senin için önemli olmasaydı bu karmaşanın içinde beni buraya getirmezdin. O yüzden bir an evvel bu geceyi tamamlayalım ve sonrasında evimize gidelim sevgilim." Başımın üzerinde hissettiğim sıcak dudaklar içimdeki kıskançlığı bir nebze de olsa durultmuştu.

"Eve gitmek için iyice sabırsızlanmaya başladım Güvercin. En çok da seni kollarıma alabilmek için. Hadi gel seni tanıştırmak istediğim birkaç kişi var." Diyerek elimi tutup beni bir masaya doğru yönlendirdi. Gittiğimiz masada ayakta duran orta yaşların üzerinde bir adam ve yanında bir kadın vardı. Bizi görünce içtenlikle gülümsediler.

"Yağız Bey hoş geldiniz." dedi gülümseyerek konuşan adam.

"Siz de hoş geldiniz Erhan Abi, ayrıca şirkette değiliz abi, gereksiz saygı sözcüklerine gerek yok. Nazlı abla sen de hoş geldin." Yağız'ın samimiyetle konuşması bu insanların onun için ne kadar dğerli olduğunun bir göstergesiydi.

"Hayatım, bu adam şirketlerimizin genel Müdürü Erhan Koçak ve eşi Nazlı Koçak. Yanlarında büyüdüm sayılır. Aynı zamanda aile dostumuz olurlar." Dedi sıcacık gülümseyerek.

"Bizi bu cici hanımla tanıştırmayacak mısın peki deli oğlan? Hem gel şuraya bakalım ne o öyle bir yabancı gibi uzak uzak konuşmak? Bilmez misin sana sarılmadan rahat edemem ben." Bu sefer konuşan sarı saçları kırmızı ruju ve sevgi dolu gülümsemesiyle Yağız'ın Nazlı diye bahsettiği bayandı. Yağız'ın konuşmasına fırsat vermeden ona sarıldı.

"Her defasında çocuk gibi sarıp sarmalamak zorunda mısın Nazlı abla ya? Çalışanlarımın önünde rezil olmuşum hissine kapılıyorum nedense." Yağız'ın siteminin kadının umurunda olmadığı, Yağız'ın yanaklarını sıkmasından belliydi. Onu hiç bu halde görmemiştim. Nazlı hanım ona cidden çocuk muamelesi yapıyordu sanırım bu da Yağız'ın ailesiyle olan samimiyetlerinden kaynaklanıyordu.

"Sen bana annenin emanetisin oğlum istediğim gibi sarılırım da öperim de."

"Yaparsın yaparsın bilmem mi, rezil rüsva olmam umurunda bile olmaz Nazlı Sultanım."

"Çocuk haklı Nazlı'm. Koskoca adam oldu Yağız ama sen ona hala çocuk gibi davranmayı bırakmadın, bırakmayacaksın da bilirim." Diyerek Emrah Bey karısını Yağız'dan kurtarıp kolunun altına çekti. Söyle bakalım oğlum kim bu hanım? Bu geceyi yıllardır yaparız ama ilk kez seni yanında bir kadınla davete katıldığını görüyorum."

Yağız elini belime yerleştirip beni kendisine daha da yaklaştırdı. Yanağıma küçük bir öpücük kondurup "Bu hanım benim biricik karım Nehir." Dedi. Az önce bizi gülümseyerek izleyen çift şimdi daha da çok gülümsüyordu. Hatta Erhan Bey kahkaha atmaya başladığında kolunun altındaki karısını nazikçe bırakıp bana sarıldı.

"Çekinme kızım gel buraya. Artık sen de bizim evladımız sayılırsın. Bu gece karşılaşmasak bu deli oğlanın evlendiğini söylemeye niyeti olmayacaktı sanırım." Babacan bir tavırla sırtımı okşarken Yağız'a laf sokmayı da ihmal etmiyordu.

"Çok memnun oldum efendim." Dedim Erhan Beyin kollarından çekilip, Nazlı Hanımın sıcak kucaklamasının etkisine girerken.

"Çok sevindim yavrum Allah sizi bir ömür mutlu etsin inşallah." Ayrıldığımızda yüzünde gördüğüm o mutlu ifade beni de mutlu etmişti. Bu insanlar Yağız'ın yakınıydı ve beni tüm içtenlikleriyle içlerine kabul etmişlerdi. "Bunun hesabını da sana sonra soracağım Yağız. Evleniyorsun ve bizim haberimiz olmuyor?"

"Durumlar bunu gerektirdi Sultanım. Kimse bilmiyor zaten." Dedi Yağız.

"Sıkıştırma çocukları Nazlı, vardır bir bildikleri." Diye araya girdi Erhan Bey.

O sırada mikrofonda konuşan tanıdık bir ses kulaklarımıza çalındı. "Öncelikle hepiniz gecemize hoşgeldiniz." Hepimiz bakışlarımızı orkestranın önünde konuşan Demir'e çevirdik. Aynı zamanda birden etraftan alkış sesleri yükseldi. Alkış faslından sonra herkes pür dikkat Demir'i dinlemeye odaklanmıştı. "Her sene olduğu gibi bu sene de sizlerle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Şirketimizin büyümesinde ve otellerimizin bu kadar geniş bölgelere yayılmasında şüphesiz ki hepinizin rolü çok büyük. Biliyorsunuz, otel işinde sadece baştakilerin özveriyle çalışması işi büyütmek için yetmez, bizler her ne kadar işimizi tam yapsak, planlamaları en doğru şekilde yapıp işin maddi boyutunu yönetmiş olsak da otellerimizde en üst mertebeden tutun da en alt mertebeye kadar çalışan herkesin katkısı, çabası, ve iş ahlakı olmadan bu işin altından kalkamayacagımız cok aşikar. O yüzden bu davet, siz çalışanlarımıza duyduğumuz minnetin ve teşekkürün bir göstergesi olması amacıyla düzenlenmiştir. Yıllardır bizlere emek veren ve aramıza yeni katılan tüm personellerimize, canla başla çalışmalarından dolayı teşekkürü borç biliriz."

Demir'i hiç böyle görmemiştim. Heybetli duruşu ve kendinden emin konuşmasıyla salondaki pek çok kızın hayran bakışlarına maruz kalmakla birlikte yüzünde ciddiyetten başka bir duygu okunmuyordu. Yağız, bana bir defasında Demir'in aslında dışarıda ne kadar ciddi ve farklı bir kişiliğe sahip olduğundan bahsetmişti. 'Demir'in gerçek yüzünü sevdiklerinden başkası bilmez. O kime kalbini açmak isterse ruhunu da yalnızca ona gösterir. Sen onun ruhunu tanıyorsun artık! En başından beri sana kalkanlarını indirdi ve yüreğini açtı, seni kardeşi saydı Güvercin. ' demişti. Şimdi bunu daha iyi anlıyordum. Benim tanıdığım ve Yağız'ın dostu olan Demir, şu an konuşan Demir'den oldukça farklıydı. O oyuncu ve şakacı adamdan eser yoktu. Bir patron olarak tabi ki de arada bir mesafe ve sınır olmalıydı ama Yağız da patrondu ve herkese karşı belirli bir mesafesi vardı ama bir şekilde yine benim bildiğim tanıdığım adamdı. Demir farklıydı, bambaşkaydı. Kendini dışarıya tamamen kapatmıştı ve bunu neden yaptığını şimdi daha da çok merak ediyordum. Bildiğim tek şey bakışlarındaki katılığın altında alenen kendini belli eden güvensizlik duygusuydu. İnsanlara güvenmiyor ve kendini saklıyordu...

"Bu kadar ciddi konuşma yeter bence, sizi daha fazla sıkmadan mikrofonu bu yola birlikte adım attığımız adama; Yağız Karayel'e bırakıyorum." Demir'in son sözleriyle düşüncelerimden sıyrılıp elimi bırakıp sahneye yürüyen Yağız'a baktım. Demir ile tokalaştıktan sonra mikrofonu devraldı.

"Umarım gecenin anlam ve önemine uygun bir şekilde bol bol eğleniyorsunuzdur." Diye cümleye başladığında bir alkış tufanı koptu. "Bu alkışları evet olarak kabul ediyorum o halde." diyerek gülümsedi. "Demir Bey'in bahsettiği konulara tekrar tekrar değinmek istemiyorum. O gerekenleri söyledi zaten. Bu yolda emin adımlarla bizimle yürüdüğünüz için sizlere minnettarız. Umarım siz de bizden memnunsunuzdur. Bu yola Demir ile birlikte başladık ama kocaman bir aile olduk. Yeri geldi acılarımıza ortak olduk yeri geldi mutluluğumuza. Aslında," dedi bakışlarını bana çevirerek, "Bugün sizleri benim en büyük mutluluğuma ortak etmek istiyorum. Ailemizin en yeni üyesi, kalbimin sahibi, sevgili eşim Nehir Karayel'i sizlerle tanıştırmak isterim." Dediğinde o kadar heyecanlanmıştım ki etraftan çıkan şaşkınlık nidalarıyla bana çevrilen gözlere bakacak gücü kendimde bulamıyordum. Gözlerimin içine bakan Yağız, eliyle yanına gelmemi işaret etti. "Buraya gel sevgilim." Titreyen bacaklarım beni nasıl Yağız'ın yanına taşıdı bilmiyorum ama elimi tutan eli olmasa oracıkta düşüp bayılacağıma emindim.

"Merhaba." Dedim sesimin titremesini gizlemeye çalışarak. "Burası gerçekten insanı heyecanlandırıyormuş." Dediğimde etraftan gelen gülme sesleri biraz beni rahatlatmıştı. "Hepinizin Yağız için ne kadar değerli olduğunu biliyorum ve sizlerle tanıştığım için çok memnunum. Yağız, elbette ki sizleri tek tek davet edecektir ama hazır fırsatını bulmuşken ben yine de söylemek isterim; hepinizi düğünümüzde görmekten mutluluk duyarız." Dedim ve mikrofonu Yağız'a bıraktım. Sonrasında Yağız ne söyledi, ne yaptı bilmiyorum heyecandan hafıza kaybı geçirmiş bile olabilirimdim.

Kendime geldiğimde Demir ve Yağız ile birlikte bir masanın etrafında duruyorduk. Müzik çalmaya başlamıştı. "Şu suyu al da kendine gel Nehir kızım. Heyecandan öleceksin." Dedi Demir.

"Yağız, beni yanına çağıracağını önceden söyleseydi bu kadar heyecanlanmazdım ama sevgili kocam bana sürpriz yapmak istedi sanırım." dedim Yağız'a bakarak imalı bir şekilde. Demir sesli sesli gülerken, Yağız tebessüm etti.

"İnan bana önceden söyleseydim çok daha fazla heyecanlanırdın güzelim." Dedi beni kendine çekip burnumun üstüne tüy gibi bir öpücük bırakarak. "Böylesi daha iyi oldu. Biraz daha durur gideriz yavaş yavaş."

"Bu kadar erken mi?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Açılış konuşmasını yaptık, gerisini Demir halleder zaten." Dediğinde Demir de başıyla onu onayladı. "Bir şeyler atıştırmak istemez misin güzelim? En son evde yedin acıkmış olmalısın."

"Evet acıktım sanırım." Diyerek masanın üzerinde duran kanepelere göz gezdirdim hepsi de çok iştah açıcı görünüyordu.

"Bunu tavsiye ederim eminim sen de beğeneceksin bir tadına bak istersen." Diyerek ağzıma doğru uzattığı kanepeyi mideme indirdim.

"Hım lezzetliymiş gerçekten." dedim dudaklarımı yalayarak. "Şu da güzel görünüyor." Deyip bir başkasını sonra da bir başkasını yedim. Sanırım bayağı fazla yemiştim çünkü Demir ve Yağız şaşkın bakışlarla beni izliyordu. Masadaki bütün atıştırmalıklar şu an midemde dans ediyordu. Yağız eliyle garsona işaret edip bir tabak daha istedi.

"Allah aşkına daha fazla getirmesinler mide fesadı geçireceğim Yağız ya." Dedim ağzıma gelen yemekleri geri iterek.

"Ama daha yiyecekmiş gibi bakıyorsun güzelim. Baksana iki dakikada hepsini gömdün." Dedi dalga geçercesine.

"Bütün masayı silip süpürdün, bir an beni de yiyeceksin sandım Güvercin." Bu sefer konuşan Demir'di.

"Çok hainsiniz. Yemek yemiyorum diye söylenip duruyorsunuz, yiyince de oburluk ettim diye dalga geçiyorsunuz."

"Oy oy kıyamam ben güzelime." Diyerek başımı okşadı Yağız. "Sen yeter ki ye bebeğim." Dedi. O sırada Demir'in kaşları çatıldı sanırım kulaklıktan söylenen birşey pek hoşuna gitmemişti.

Demir elini kulağına koyup karşı tarafı dinlerken yanımıza gelen bir adam elini Yağız'ın omzuna koyarak "Demek evlendin ve bana bir şey söylemedin dostum?" dedi.

"Ooo Kara! Senin ne işin var oğlum burada? Sen Amerika'da değil miydin?" Yağız ve adının Kara olduğunu öğrendiğim adam kucaklaşıp tokalaşırken Demir'de konuşmasını bitirmişti.

"İş için geldim ve bu akşam sizin holdingin daveti olduğunu duyunca gelip sizi bir göreyim istedim. Biliyorsun Türkiye'ye geldiğimde sizin otellerden başkasında kalamıyorum.

"Bilirim bilirim bilmem mi, takıntılı herifin tekisin."

"Biz ona takıntı demeyelim de alışkanlık diyelim kardeşim." Dediğinde hepsi kahkaha attı. Sanırım aralarında benim bilmediğim bir durum vardı ve onlar bununla çok eğleniyordu. Karan ve Demir de sarılıp tokalaştı.

"Bu da eşim Nehir." Diyerek beni de Karan ile tanıştırdı Yağız.

"Memnun oldum." Diyerek elimi sıkan güler yüzlü adama ilk görüşte ısınmıştım. "Bu adamın bir gün evleneceği hiç aklıma gelmezdi ne yalan söyleyeyim." Diyerek de ekledi.

"Bu patavatsız adam da çocukluk arkadaşımız Kara. Kendisi yurtdışında yaşayan iflah olmaz bir çapkın olduğu için beni de kendisiyle karıştırdı herhalde." Diye de adamı iğnelemeyi unutmadı Yağız.

"Abiciğim ben birazdan gelirim, teknik odadan aradılar küçük bir sorun varmış sanırım siz keyfinize bakın." Diyerek araya girdi Demir.

"Ne sorunu varmış?" Yağız'ın ifadesi bir anda ciddileşmişti.

"Teknik bir sorun, ben bakıp geliyorum hemen."

"Tamam kardeşim ama beni de haberdar et." Dediğinde Demir yanımızdan uzaklaşmıştı.
Yağız ve Karan geçmiş anılarından konuşurken ben de onların yaşadıklarına gülümsemeden edemiyordum. Ara ara bulanan midemi sürekli bastırmaya çalışsam da artık bu iş ciddi bir boyuta gelmişti. Masamıza gelen birkaç kişi daha Yağız ve Karan ile sohbet etmeye başlamıştı. Yağız beni kolunun altından ayırmıyor gelen herkesle tanıştırıyordu.

Bulantı başedilmez bir raddeye geldiğinde Yağız'ın kulağına eğilip "Hayatım lavaboya gitmem gerek." Dedim.

Yağız'ın kaşları anında çatıldı. "Bir şey mi oldu güzelim?" diye sordu endişeyle.

"Sanırım çok yedim." dedim midemin bulantısından bahsedip onu da endişelendirmek istemiyordum. "Ben hemen gidip gelirim, sen arkadaşlarınla sohbetini bölme."

"İyi olduğuna emin misin?"

"Eminim."

"Seni götüreyim öyleyse." Dediğinde tekrar itiraz ettim. "Gerçekten gerek yok, uzun süredir görüşmüyormuşsunuz sohbetinizi bölmeyin, ben hemen gidip gelirim, zaten iki tane de korumam var." Diyerek masanın yakınında duran iki adamı işaret ettim. "Zaten tuvaletler de masadan görünüyor beni buradan da takip edebilirsin."

"Olmaz Güvercin. En azından ben götüreyim korumalarla geri gelirsin o halde. Gözüm de kapıda olacak." Dediğinde mecburen kabul ettim. Daha fazla dayanacak gücüm de kalmamıştı. Başımı sallayarak onu onayladım. Masadaki arkadaşlarından müsaade isteyip kalktık. Beni tuvalete kadar götürdü. "Burada beleyeceğim, sen gir." Dedi.

"Beklemene gerek yok sevgilim arkadaşlarına ayıp olacak, hem benim işim uzun, makyajımı da tazeleyeceğim. Her yer koruma kaynıyor ayrıca, endişelenecek bir durum olacağını da sanmıyorum."

"Tamam ama beni çok bekletme." Dediğinde kendimi tuvalete attım. Midem artık dayanılmaz boyutta bulanıyordu. İlk girdiğim kabin doluydu sonrasında boş bir yer bulup anında içimdekileri dışarı çıkardım. O kadar çok kusmuştum ki. Az önce yediğim herşeyi hatta daha fazlasını bile çıkarmıştım. Birkaç kişinin sesini duydum ama sonrasında sesler kesildi. Muhtemelen benim sesimi duyduktan sonra rahatsız olup gitmişlerdi. Seslerin iyice bittiğinden emin olduğumda kendimi kabinden dışarı attım. Yorulmuştum ve midem kasılmıştı. Ağzımda acı bir tat vardı. Lavaboların olduğu kısıma gittiğimde de kimselerin olmadığını gördüğümde içim biraz daha rahatladı. Herkes bu akşam benim kim olduğumu öğrenmişti ve bu utanç verici durumumu öğrenmelerini istemiyordum.

Musluğu açıp elimi yıkayıp yanaklarıma soğuk su sürdüm. Aslına tüm yüzümü yıkamak daha iyi olacaktı ama yüzümdeki makyajı berbat etmekten korkmuştum. Bitkin hissediyordum ve aynadaki görüntü de pek iç açıcı değildi. Silinmiş rujumu tazeleyip dışarı çıkmak için hareketlendiğimde tuvalet kapısının açılmadığını fark ettim. Kolu birkaç kez daha çektim ama sonuç aynıydı. Acaba kapı tutukluk yapmış olabilir miydi? Tam bir kez daha deneyecektim ki arkamdan gelen ve tüylerimin diken diken eden tanıdık ses, beni durdurdu.

"Görmeyeli bayağı güzelleşmişsin ufaklık."

Bacaklarım zangır titriyor vücudumdaki kan tamemen çekilmişcesine üşüyordum. Buradaydı ve dediği gibi beni almak için gelmişti. Arkama dönmeye cesaret edemedim. Elim bir kez daha kapının koluna gittiğinde çaresizce açmaya çalıştım, açılmayınca da kapıyı yumruklamaya başladım ama bu kapının dışında bir koridor, onun sonunda da salona açılan başka bir kapı olduğunu ve sesimin dışarıdan duyulmasının ne kadar imkansız olduğunu da biliyordum ama yine de deniyordum.

"Boşuna uğraşma, kapı kilitli. Senin gücün de sesin de seni buradan çıkarmaya yetmez ufaklık. Bu saatten sonra seni kimse elimden alamaz. Eskiden de olduğu gibi benimsin!                           

Continue Reading

You'll Also Like

6M 406K 46
Ceylin, kendi içinde yaşayan, dış dünyayla ilişki kuramayan, tek dostu kitaplar olan bir üniversite öğrencisidir. Hayata dair beslediği tek sevgi ken...
142K 9.3K 55
. . Başlangıç tarihi: 10.03.24
1.2M 54.6K 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çare...
140K 5.4K 41
İhanetin gölgesinde kalan kadınların intikamı ağır olur. Mecburiyet, kollarını hayatına doladığı zaman susacağını sanır, seni hislerle yanıltır. Ama...