SOĞUĞUN YANGINI

By yagmuroyku

8.6K 2.9K 5.4K

Turuncuya sevdalı iki ateş yandı. Biri kızıllığını buladı turuncuya. Biri mavisini akıttı lavlarına. ... More

Soğuğun Yangını.
1.BAŞLANGIÇ
2.ELDİVEN
3.SICAK
4.TURUNCU
5.ULUDAĞ
7.ÇEKİM
8.YEMEK
9.ÖLÜM
10.DEĞİŞİM
11.PLANLAR
12.ŞEFKAT
13.GERÇEKLER
14.ENGELLER
15.BÜYÜ
16.DOLUNAY
17.TEKLİF
18.KASIRGA
SOĞUĞUN YANGINI 1 YAŞINDA!
19.YANIK
20.YIKINTI
21.DÖKÜNTÜLER
22.FİNAL
Teşekkürler.
SOĞUĞUN YANGINI
SOĞUĞUN YANGINI 2 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 3 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 4 YAŞINDA!

6.BİSTRO

417 192 171
By yagmuroyku

Herkese iyi okumalar dilerim! Bu bölüme bazı ipuçları bıraktım ileride gerçekleşecek olaylarla ilgili, umarım bulabilirsiniz.

Bölüm Şarkıları:

İkiye On Kala - Sonra Kül Tablasında Yer Arıyorsun

Emir Can İğrek - Müzik Kutusu

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ne Fark Eder

Nefes kaynağı olan çam ağaçlarından düşen kozalaklar hür mü olmuşlardı yoksa yitik mi düşmüşlerdi? Sonbaharda sararıp yere düşen ve ardından kuruyan yapraklar üstlerine basılmayı ne kadar hak ediyordu peki?

Bir uçurumun kenarında yuvarlanıp denize düşen küçük kaya parçaları yakıyor muydu denizin canını?

Ağaçlar üzerlerine kazınmış, ilişkilerin demir başı olmuş isimleri kucaklıyor muydu yoksa canı yandığı için intikam öfkesiyle tutuşuyor muydu?

Peki ya insan, kaybettiği umudunu bulduğunda eski yaşanmışlıklar yüzünden daveti geri mi çevirirdi yoksa kucak açıp o eski tanıdık hissin davetine itaat mı ederdi?

Hak etmediğim çok şey yaşamıştım, umudu kökünden söküp atmıştım. Şu an Kamer bana önceden hiç acımadan silip attığım beklenti hissini hatırlatmaya çalışıyordu. Umudumu bana geri mi verecekti? İnsan ister istemez beklentilerinden zarar alıyordu. Bu sefer eskiden olsa gerçekten bekleyeceğim fakat şu an aklımdan bile geçirmediğim bir şekilde davet etmişti.

Kamer'in adresini attığı bistroda sahneye yakın bir masada otururken aklımı kurcalayan sorular beni boğmak üzereydi. Mersa tam karşımda oturmuş aldığı kokteylin pipetiyle uğraşırken kolama göz attım. Bazı alışkanlıklar kaç yaşına gelirsen gel vazgeçilmezdi işte.

Kamer ve Barut ortalıkta görünmezken telefondan saate baktım. Çoktan gelmiş olmaları gerekmez miydi? Menüde canlı müzik saatinin beş dakika sonra olacağı yazıyordu ve kaçırmaları an meselesiydi. Sıkıntıyla oflayıp kolamdan birkaç yudum alırken Mersa bakışlarını önce kolaya, ardından da bana değdirdi.

''Seni tanıdığımdan beri kola içiyorsun, bıkmayacak mısın hiç? Az alkollü kokteyl alabilirsin.'' dedi bardağını bana uzatırken. Yüzümü buruşturarak baktığım bardağı sahibinin önüne itekledim. ''Almayayım, gece sonu belki bir bardak içerim.'' dedim göz devirmesine sebep olacağımı bile bile. Alkol kullanmıyor değildim, yalnızca bugün mide bulantısı dolu bir gün geçirip henüz iyileşmiş midemi tekrar kötü hale sokmak istemiyordum. Alkol, reflüsü olanların dostu değildi.

''Nerede kaldılar ki?" dedi Mersa bıkkın sesiyle. O da bekletilmekten haz etmezdi ve evden çıkması kolay olmayan bir insanı buraya kadar getirmek benim için büyük başarıydı. Anons edilen grup sahneye çıktığında gözlerim şokla açıldı. Grubun solisti elinde gitarıyla Kamer'di! Barut ise öbür yanında gitarıyla bize bakıyordu. Bistrodakileri kısaca selamlayıp tanıdık gitar tınısıyla baş döndürmeye başladı. Sesini ilk kez şarkı söylerken duyacağım için heyecanlı ve şanslıydım. Demek bu yüzden çağırmıştı bizi buraya. Güzel jestti, vesselam.

''Bugünlerde sarhoşum böyle aklım havada
  Düşündüğüm net bir şey yok
  Öyle boş tenhada dolandım
  Bütün gece, bütün bir ay, bütün sene
  Ne fark eder? 

  Üzülmüştüm, üzmüştüm biraz üşümüştüm de
  Kendime bile uzaktaydım, düştüm epeyce
  Belki öptüm, belki sevdim, belki senden bahsettim
  Ne fark eder? 

  Bi sabah uyandım yoktun arandım yoktun hala bulamıyorum
  Bugünüme vardım, çoktan uyandım, artık hiç istemiyorum

Attığım mesajları ciddiye almadın dimi?
  Hayvan gibi içmişim yine tutamadım kendimi
  Yoktu hiç bir beklentim zaten olsaydı bile ne fark eder?

  Geçmişime göre şimdi daha az saçım var
  Yalan olmuş yarınlarım biraz da acım var
  Birazı senden kalan biraz senden öncekilerden ne fark eder? 

  Bi sabah uyandım yoktun arandım yoktun hala bulamıyorum
  Bugünüme vardım, çoktan uyandım, artık hiç istemiyorum.''

  Yutkundum. Ses tonu, şiir okuyan ve şarkı söyleyen sesini hayal etmeme neden olurken gerçekte duymak ütopya ile evren arasında sıkışıp kalmakla eş değerdi.

Kalbimin içindeki boşluk sızlarken elimi fark ettirmeden göğüs kafesime koydum. Sanki uzansam parmaklarım göğüs kafesimden içeriye girecekti. Öyle bir boşluktu ki, dolmuyordu. Boşluktan içeri hava sızıyordu ve iliklerime kadar üşüyordum.

Sahneyi amatör bir gruba bırakıp Barut ile masaya geldiler. Gitarlarını masanın ayağına yaslayıp bize doğru bir bakış attılar. Mersa, hayran bakışlarını ikisinde de gezdirirken benim bakışlarım Kamer'e kitlendi. Gözlerim itinayla bakışlarımın kaçırılmasını reddediyorlardı.

''Sevdiniz mi burayı?'' dedi Barut saçlarını karıştırırken. Afacan kardeş havası vardı. Onu erkek kardeşim yerine koymayı çok isterdim. Mersa'ya olan ilgisiyle bunun gerçekleşebileceği umudunu sıcak tuttum. Ruhumun soğukluğunun aksine.

''Buradan daha çok performansınız efsaneydi. Tebrik ederim.'' dedi Mersa heyecanla konuşurken. Duygularını normalde çok sık belli etmeyen arkadaşım bana dediği halde kendini tutamıyordu. Ben ise onu durdurmak için herhangi bir hamlede bulunmayacaktım. Belki hak ettiği sevgiyi tadacaktı belki de eskisi gibi acı çekecekti ama yine de sonucunda olgunlaşacaktı. Yaşadıklarından asla pişman olmayacağına bu kadar emin olmasam tam da şu an Mersa'yı kolundan tuttuğum gibi buradan çıkartıp bir daha görüşmemeleri için olanak sağlayabilirdim. Sezgilerim beni umarım yanıltmazdı. Bu sefer mutlu olan o olacaktı. Onun mutluluğu ile mutlu olan da ben. Bu bana yetecekti.

  ''Beğenmenize sevindim. Artık gelirsiniz herhalde değil mi?'' dedi Barut. Neden Kamer konuşmak yerine önüne bakıyordu? Gözlerim ondan bir türlü kopmak istemezken Mersa'nın ayağıma attığı tekme ile kendime gelip Barut'a baktım. Şu an Kamer dışında masadaki herkes bana bakıyordu.

''Geliriz. Gerçekten, muazzamdı.'' dedim kendimi zar zor toparlayıp. Kamer'in bakışları bakışlarıma uğradığı an gözlerimin önünde şimşek çaktı ve yağan yağmur kalbime aktı.

''Belki bir gün düet yaparız.'' dedi Kamer. Sonunda konuşmuştu lakin soru sorar tarzda bir cümle değildi. Kendi kafasında tartıp ölçüyor gibi bir hali vardı.

''Neyin var?'' diye bir cümle döküldü ağzımdan. Bakışları beni tekrar bulurken Barut içkilerimizi tazeletti. ''Anneannem rahatsız biraz, aklım onda kaldı.'' dedi bakışları buruklaşırken. Önündeki biradan birkaç yudum alıp masaya koydu. Anneannesini çok seviyor olmalıydı. Acaba onu anneannesi mi büyütmüştü? ''Geçmiş olsun.'' dedim lafı uzatmadan. Önümdeki bardaktan bir yudum alıp yüzümü buruşturdum. İçinden az miktarda votka tadı geliyordu. Tek kaşımı kaldırıp Mersa'ya baktığımda omuz silkti. Ona 'seninle evde görüşeceğiz' bakışı atıp önüme döndüm. Bu bardakla kalsam yeterli olurdu.

Masaya yaklaşan kıvırcık saçlı kıza bakıp kaşlarımı çattım. Kamer ve Barut'un kafasına vurup Kamer ile arama oturduğunda şaşkınlıkla onlara baktım. Bu kızı daha önce görmediğime emindim. Hızla bana dönüp kocaman gülümsemesiyle kendini tanıttı. ''Ben Helin. Kamer'in orta okuldan beri arkadaşıyım. Sen de Mehir olmalısın?'' dedi elini bana doğru uzatırken. Şaşkınlıkla eline bakıp elimi uzattım ve el sıkıştık. ''Evet, tanıştığıma memnun oldum.'' dedim ellerimiz ayrılırken. Şen şakrak bir kıza benziyordu. Enerjisi bütün ortama dağılmıştı. Elini Mersa'ya da uzatıp onunla da tanıştıktan sonra erkeklerle muhabbete başladı. ''Yaman da bir gelemedi. Kulisten çıkartmak çok zor oluyor onu. Baterisinden ayırmak da tabii.'' dedi Barut'a doğru. Baterist de yakın arkadaşları olmalıydı. Soru soran gözlerle Barut'a baktığımda Mersa düşüncelerimi dile getirdi.

''Baterist de mi yakın arkadaşınız?'' Bunu da ben sormadığım için sevinmiştim. Çok fazla meraklı bir tavrım olduğu görünüyordu lakin her konuda böyle değildim. Kamer'i ve hayatındakileri merak ettiğim için bu denli sorgulayıcı ifadeye bürünüyordum. ''Helin'in sevgilisi, bizim de liseden arkadaşımız.'' diyerek yanıtladı Barut. Mersa başını sallarken ortam sohbet havasına büründü. Kamer konuşmaya ara sıra dahil olmak haricinde telefonunu kontrol edip duruyordu.

Helin, Kamer ile aramızdaki yerinde sohbete devam ederken ortamdaki diğer insanlardan pek haz etmediğinin farkına vardım. Henüz birkaç saat önce tanıştığımız halde beni korumaya almış, Kamer'in gözleri gözlerime değdiği anda dikkatini dağıtmayı başarmıştı. Tam o sırada bateri çaldığını anımsadığım çocuk bizim masaya geldi. Arkadan Helin'in saçlarını karıştırıp Barut'un yanına oturdu.

''Naber lan bir tanem?'' dedi Helin'i hedef alarak. Bu az önce Barut'un bahsettiği garip ilişkiye sahip çiftin erkek olanıydı. Kız olanı ise yanı başımda oturan Helin'den başkası değildi. ''İyiyim de, işin neden bu kadar uzadı?'' dedi Helin de karşılık olarak. Kesinlikle romantizmden uzak samimi bir çift oldukları belliydi. Doğal ve rahatlardı.

''Bagetleri temizledim. Gece sonuna kadar burada mı oturacaksınız birader?'' dedi adının Yaman olduğunu sohbet sırasında öğrendiğim baterist. ''Kamer'in biraz canı sıkkın, erken kalkar o.'' diyerek yanıtladı Barut, arkadaşının omzunu sıvazlarken. Helin, Kamer'e dönüp omzuna hafif bir yumruk attı.

''Canlan biraz, ne bu surat?'' dedi bakışlarını yüzünde gezdirirken. Ardından yanıt bekleyen ısrarcı gözlerini ondan çekmeyip bekledi. Kamer'in gülümsemeye benzer bir yüz ifadesi olsa da canlanmamıştı. ''Dur be kıvırcan, keyfim yok. Ama sizinle gelirim bir yerlere.'' dedi bakışları tekrar bana değerken. Helin bu sefer bir şey yapmamış anlayışla omzunu sıvazlamıştı. Dostlukları en çok dikkatimi çeken şey olmuştu. Onların eski hallerini düşünmek gülümsememe sebep oldu. Dostluğa benim değer verdiğim gibi Kamer'in de değer verdiğini bilmek içimi ısıtmıştı.

''Ben de çok kalamam, zaten saat 11 olmuş.'' dedi Mersa, Barut'a bakarken. Barut kolundaki saate bakıp ayaklanırken, ''Ailene haber ver, birkaç saat takıldıktan sonra ben bırakırım evine.'' dedi. Bu hareketi Mersa'ya bakmama sebep olsa da sessiz kalıp ortama uydum. Hepimiz onunla ayaklanırken kızlar önde erkekler arkalarında olmak suretiyle bistrodan çıktık. Sahile inip yürümeye başladığımızda buralarda takılacağımızı fark ettim. Yaman'ın sürekli Helin'e bulaşmasını izleyerek mutlu oluyordum.

''Oğlum çekmesene saçımı, kan çıkartacağım bak!'' dedi Helin, Yaman'ın tuttuğu elini bıraktırmaya çalışırken. Barut'un da saçlarını karıştırmasıyla kıvırcık saçları birbirine dolanırken Barut'a doğru elini savurdu ama herhangi bir yerine denk getirememişti. ''Uğraşmayın saçlarımla yeter!'' dedi başından ikisini de savururken.

Mersa'nın Barut'a bakıp iç çekmelerini gördükten sonra onu biraz Barut'tan tarafa yakınlaştırıp Kamer'in yanına geçtim. ''Sıkma canını, iyileşir en kısa zamanda.'' dedim kollarımı birbirine kavuştururken. Bugün hava güzel diye ince bir ceketle çıkmıştım. Kış ayında ne cesaret böyle bir iş yaptığımı bilmiyordum ama donduğumu söyleyebilirdim. Kamer de durumu fark etmiş olacak ki deri montunu çıkartıp omuzlarıma örttü. Altında yalnızca kazağı vardı. ''Gerek yok, şimdi de sen üşüyeceksin.'' dedim montu üzerimden almaya çalışırken. Elleri bana engel olup durdururken yüzünde nötr bir ifade vardı.

''Ben soğuğu severim, sen üşütme. Kız kardeşini de hasta edersin üşütürsen. Sahi, Beste nasıl?'' dedi konuyu döndürürken. Montundaki yağmur ve çam ağacı karışımı olan kokuyu içime çektim. Şiir gibi kokuyordu. Eskimiş bir kitap sayfasından daha güzel kokuyordu. ''Mutlu ve huzurlu, küçük bir kız çocuğu gibi.'' dedim omzumu silkerken. Mersa ve Barut yana yana yürürken onlara bakıp gülümsedim. Yaman da Helin'in omzuna kolunu atmıştı. Her şey o kadar normal gözüküyordu ki...

''Sen de küçük bir kız çocuğusun ama ben sana baktığımda hissiz ve yaralı birini görüyorum.'' dedi bakışlarını bakışlarıma kenetlerken. ''Her bebek melektir. Lakin ölene kadar üç sonuca ulaşırlar. Bazıları iki kanatlı doğar ve kanatları yaşarken kırılır. Bazıları bir kanadı kırık doğar. Diğer kanadı da yaşarken kırılır. Bazıları ise kanatsız doğar. Ortak tek bir şey vardır ki, öldüklerinde kanatlarını onlardan çalınmıştır. Kanatları olanlar cehenneme alınmazlardı zaten. Peki sen, bu gruptan hangisine aitsin?'' dedi duraksamama neden olurken. Kendime bir süre düşünme izni verirken aslında biliyordum yanıtımı.

''Ben iki kanatlı doğmuşum, ama bir kanadım şu ana kadar kırıldı. Diğeri sırasını bekliyor. Lakin kanatsız ne kadar dayanabileceğimi bilmiyorum. Sanırım o kanadın da kırılmasından deli gibi korkuyor bir yanım. Peki ya sen?'' dedim denizden tarafa gelen gürültüyle bakışlarımı denize çevirirken. Havai fişek patlatıyorlardı. Grubun hepsi bakışlarını denize çevirirken Kamer'in kulağıma doğru eğildiğini hissettim. Sıcak nefesi kulağımın arkasını ısıtmıştı.

''Ben bir kanadı kırık doğanlardanım. Diğer kanadı sakladım kimse kıramasın diye. Ona bir kalkan oluşturdum. Eğer bir gün birine tutunmam gerekirse o kanatla tutunacağım. O kişinin kanadı kanarsa kanadımla saracağım. Göz yaşları akarsa kanadımla sileceğim. Yani anlayacağın, değecek birine feda edeceğim o kanadı. Ve biliyor musun, o kişi hiç de uzakta değilmiş gibi bir his var içimde.''


***

Müthiş bir baş ağrısı ile uyandığım sabahın ardından kahvaltıda yalnızca kahve içtim. Annem ağrı kesici içmemi teklif etse de ilaç kullanmayı sevmeyen bir insan olarak daha kötü olduğum zamana kadar beklemeye karar verdim. Arkamdan söylense de cevap vermeyip koltuğa uzandım. Beste bugün annemle işe gidecekti ve koca evin bana kalacağına sevinmeme bile mühlet vermemişti baş ağrısı.

''Kuzum biz çıkıyoruz, çok kötü olursan ilaç iç!'' dedi kapıdan bağırarak. Beste yanıma koşup yanağıma öpücük kondurdu. Onu kendime çekip sulu sulu öpmemin ardından bıraktım. ''Beni özle.'' diyerek arkasını döndü ve dış kapıya doğru koşuşturdu. Haline gülümseyip kumandayı elime aldım ve kanallara zap yapmaya başladım. İlgi çekici bir şey bulamadığımda müzik kanallarının birinde bırakarak kumandayı sehpanın üzerine bıraktım.

''İnsanlar televizyon izlemekten ne zevk alıyor acaba?'' diye sesli düşünürken başımı geriye attım. Dün geceki o sahilde yaşanan tuhaf andan sonra Mersa'nın annesi merak edip aramıştı ve evlere dağılmıştık. Helin kafa dengi bir kızdı ve Mersa'dan sonra biriyle böylesine iyi anlaşabilmek iyi gelmişti. Mersa da Helin'i aramıza almak konusunda hem fikirdi. Annem erken gelmeyecek olsa kızları eve çağırabilirdim lakin altı yedi saat sonra geleceklerinin bilincinde olarak yatmaya devam ettim. Onlar gelene kadar beş saat kalırdı ve bu felaket baş ağrısıyla konuşamazdım.

  Düşüncelerimin sessiz kaldığı bir anlık boşlukta telefonumun zil sesiyle yerimde zıpladım. Telefonu elime alıp arayan kişiye baktım, Kamer'di. Boğazımı temizleyerek telefonu açtım.

''Efendim?'' dedim pürüzlü çıkan sesimle. Nefes alış verişini işittim. Ardından dudaklarının birbirine çarpma sesiyle dışarı çıkan boğuk sesini. ''Neredesin?'' dedi sorgulayan bir ses tonuyla. Sesi boğuk çıksa da soğukluğundan ödün vermiyordu. Dudaklarının arasından sızan soğukluk kulağıma doldu ve bütün vücudumu ele geçirdi.

''Evdeyim.'' dedim boşta kalan elimi koluma sürterken. ''Sorun ne?''

''Evden çıkma, kapıyı kilitle ve ailen dışında gelen biri olursa kapıyı açma. Bana konum at, birazdan yanına uğrayacağım.'' dedi ve yanıt vermemi beklemeden kapattı. Bu kadar telaşlanacağı mevzu neydi? Yattığım yerden doğrulup oturur pozisyona geldim ve konum attıktan sonra telefonu sehpaya bırakıp ayaklandım. Kapıya doğru tembel adımlarla ilerleyip delikten dışarıya baktım ve ardından kilitleyip adımlarımı merdivene çevirdim. Odama çıkıp bir battaniye aldıktan sonra aşağıya geri indim. Koltukta buz mavisi adamı beklemeye başladım. Kesilen elektrik ile televizyona boş bakışlar atarken battaniyeyi bacaklarımın üzerine örttüm. Bugün tuhaflıklar günü filan mıydı? Tam keyif yapacağım gün belalar beni buluyordu.

Kapı çalınmasıyla yerimden kalkıp battaniyeyi kenara bıraktım. Adımlarımı hızlandırıp kapıyı açtığımda Kamer'in buz tutmuş bakışları ile karşı karşıya geldim. Kapıdan çekilip içeriye girmesini sağlarken ardından kapıyı kapatıp kilitledim. Salona doğru yürüyen adımlarını takip edip peşinden gittim ve oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğa oturdum.

  ''Artık anlatacak mısın? Sorun ne?'' dedim sıkıntıdan patlayan bir ses tonuyla. Televizyona ve etrafına baktığında elektriğin gittiğini fark etmiş olacak ki battaniyeyi bana attı. ''Üstüne sar, içerisi buz gibi.'' dedi telefondaki buz sesinin bir benzeri tonuyla. Gözlerindeki buzulluğu sesine sarkıtmıştı.

''Dün seni bistroda yanımda görenler olmuş. İyi bir çevreye sahip olduğum söylenemez. Birkaç duyum üzerine gelmem gerektiğini düşündüm. Şimdilik tehlikede değilsin. Bugün yanımdan ayrılmasan iyi olur.'' dedi ensesini ovarken. Bakışları gözlerime çarptığında hiç olmadığı kadar sarkıt doluydu gözleri. ''Bu kadarı bana yeterli gelecek bilgiler değil.'' dedim dişlerimin arasında. Geçmişini bilmediğim bir adamı geleceğime nasıl koyabilirdim ki?

''Bilmen gereken kadarını anlatıyorum zaten, yanımdan ayrılmaman gerek bugün. Benim gidip anneannemi kontrol etmem gerek. Hazırlan da beraber gidelim. İyiliğin için.'' dedi hafif bir göz kırpma hareketiyle. Sıkılmaktan sızlayan dişlerimi serbest bırakırken henüz istediğim cevabı alabilmiş değildim. ''İyi, tamam.'' dedim odama çıkarken. Oturduğu koltuğa sırtını yaslayıp başını arkaya atışını izledim. Adem elmasının kıvrımı kendini belli ederken yutkunarak bakışlarımı çektim ve adımlarımı hızlandırdım. Siyah kumaş taytımın üzerine krem rengi bir kazak geçirip hızlı adımlarla aşağıya indim. Hazır olduğumu gören Kamer, ayaklanıp yanıma yanaştı. İkimiz de kabanlarımızı ve botlarımızı giyerken sessizdik. Saçımı lastikle toplayıp ellerime onun verdiği eldivenleri geçirdim. Telefonumu çantama atıp koluma taktım çantamı ve elimdeki anahtarla dışarıya çıktım. Kamer de ardımdan çıktığında kapıyı kilitledim ve arabasına giden adımlarını takip ettim.

  O sürücü koltuğuna yerleşirken yanındaki koltuğa oturdum ve telefonumu çıkartıp anneme kısaca dışarıya çıkmam gerektiğini bildirip çantama geri attım. Müzik çalara giden kemikli parmaklarını izlemeye başlarken arabanın içini dolduran müziğin onun müzik listesine ait olduğunu fark ettim. Park ettiği yerden yola çıkarken çenesindeki damar kasılıyordu. Muazzam bir sanat eserini andıran suratında bakışlarım bir süre daha turladı. Ardından göz göze gelmenin etkisiyle gözlerimi kaçırdım.

''Bu çekimin başımıza iş açacağını biliyordum.'' dedi dişlerini sıkarken bir yandan da ön camdan yolu kontrol ediyordu. Yüzümün düşüşüne engel olamazken yanıt alamadığım sorular kafamda turluyordu. ''Çıkma o zaman karşıma.'' dedim dudaklarımdan dökülenlere engel olamazken. Karşıma çıkması için can atarken yaşanılanlar canımı sıkmaya başlamıştı. ''Elimde değil. Bir şey çekiyor ve bu canımı sıkmaya başladı.'' dedi direksiyona vururken. Elimdeki eldivenlerine bakarken ellerimi yumruk yapıp bakışlarımı profiline çevirdim.

''Senin de yanıtsız bıraktığın sorular canımı sıkıyor ama ben senin gibi durmadan hayıflanmıyorum.'' dedim dişlerimin arasından. Sert bakışları yüzüme çevrilirken ani bir virajla farkı yola çıkardı ve durdurdu arabayı. ''Bak, bazı şeyleri öğrenmek istediğinin farkındayım ama bir anda her şeyi sana anlatamam. Laflarınla sinirlerimi zıplatıp aramızı kötü yapmak istemezsin.'' dedi ve yumruk yaptığım ellerimde gözlerini gezdirdi. Derin bir nefes çekip başını geriye attı ve bakışlarımın odağına girdi. ''Tamam ama ileride bana her şeyi anlatacaksın?'' dedim söz almak isteyen bir tavırla.

  ''Söz vermeyi sevmem, insanlık hali. Her zaman tutulmayabiliyor. Ama her şeyi yerli yerinde anlatacağım.'' dedi güven veren bir ses tonuyla. Başımı sallamamın ardından arabayı tekrar çalıştırdı ve  saptığımız yoldan devam etti.

Sessizce yolculuk yaptığımız kısacık süre sonucunda arabayı dubleks bir evin önünde durdurdu. Arabadan indiğinde çantamı omzuna asıp ben de indim ve etrafı kolaçan etmesini bekledim. Yanıma yaklaşıp elini belime sardığında ürpersem de tepki göstermedim. Adımlarımızı eve yöneltirken beni bilgilendirmesi şaşırmama yol açtı. ''Anne ve babamın kaldığı ev. Hastalığından beri anneannem de onlarla birlikte kalıyor. Ben arada sırada geliyorum buraya, kendi evim var. Şu an anne ve babam işte olduğu için yardımcılardan biri ilgileniyor. Aksi bir kadındır.'' Başımı anlayışla salladığımda en azından beni neyin beklediğinden haberdar olmuştum. Kapıyı açan güler yüzlü kadın bizi içeriye buyur ederken kabanlarımızı çıkartıp evin yardımcısı olduğunu tahmin ettiğim kadına teslim ettik. Evi incelerken elimdeki eldivenleri çıkartıp çantamın ön gözüne attım.

   Eli tekrar belimi bulduğunda bakışlarımız buluştu. Harelerindeki yangını görebiliyordum. Beni merdivenlere yönlendirdiğinde gıkımı çıkarmadan ayak uydurdum ve onunla beraber odaya çıktım. Kapıyı açtığında yatakta yarı yatar pozisyonda oturan anneannesi ile karşılaştık. Yüzü solmuştu ve bakışları donuktu. Yeşil gözlerini bize çevirirken buruk bir tebessümle baktı ve elini bize doğru uzattı. Kamer önden gidip anneannesini kucaklarken yatağın başında ikisini izledim. Gözlerimle saf şefkatini görmek içimi ısıtmıştı.

  Anneannesinin kollarından ayrıldıktan sonra yanı başına oturup serumunu kontrol etti. Anneannesiyle gözlerim buluşurken derin bir nefes aldım. Kamer bakışlarını ikimizin arasında gezdirdiğinde tanıştırmayı akıl edebildi. ''Anneanne, Mehir okuldan arkadaşım. Mehir, anneannem Sevda.'' dediğinde gülümsemem büyüdü. Sevda Hanım da bana bakarak gülümsedi ve kurumuş dudaklarını açarak konuştu. ''Eronat'ların kızı mısın?'' dedi tebessümle. Soy adımı ve ailemi nereden biliyordu? Gülümsemesi buruklaşırken okulda Kamer'in de bana soy adımla seslendiği aklıma geldi. ''Evet, efendim. Ailemi nereden tanıyorsunuz?'' dedim çatlak bir ses tonuyla. Kamer muhabbet kurmamızdan memnun olduğunu belirten bir bakış attı bu sırada.

  ''Kamer'in babasıyla iş ortaklığı yapıyorlar kızım. Dedenle de önceden bir ortaklığımız vardı.'' dedi kuru bir ses tonuyla. Kamer ve benim üzerimde göz gezdirerek imayla baktı. ''Siz yalnızca arkadaş mısınız?'' dedi ben ağzından çıkan her cümleye şok olurken. Hafifçe öksürüp Kamer'e baktığımda gözleri üzerimde takılı kaldı. ''Evet, anneanne. Yalnızca arkadaşız.'' dedi ve anneannesinin sorgusuna devam etmesine izin vermeden bakışları yüzümde turladı.

  ''Ortaklıktan haberim yoktu.'' dedim boğazımı temizlerken. Avuç içim terlemişti ve burada durdukça daha çok geriliyordum. En yakın zamanda gitmemizi içten içe dileyerek avuç içimi kazağıma sürttüm. ''Benim de yeni haberim oldu.'' diyerek yanıtladı Kamer. Yanağımın içini ısırıp önüme düşen saç tutamını yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırırken beni izledi. Anneannesinin bakışları da üzerimizde gidip geliyordu. Kamer ani bir hareketle bana doğru yanaştı ve elini belimdeki yerine koydu. Nasıl da elini benimsemişti belim.

''Biz artık gitsek iyi olacak, akşam yine gelirim anneanne.'' dedi ve yanıt beklemeden odadan çıkarttı beni. Merdivenlerden hızla inerken ayaklarımın birbirine dolanması üzerine sendeledim. Belimi koluyla sarıp düşmeme engel olurken hızını azaltmaya yetmemişti, düşmek üzere olmam. ''Acelen ne?'' diyerek sitem ettiğimde kabanlarımızı giyip arabaya yürümeye başlamıştık bile.

''Soru sorma.'' dedi aksi bir ses tonuyla. Arabaya yerleştiğinde ona ters ters baktığımı fark edip göz devirdi. ''Davet mi bekliyorsun? Binsene!'' dedi sert ses tonuyla. Sinirlerimin iyice gerilmesine engel olamadan yanındaki yere oturdum ve kapıyı sertçe çarptım. Gelirken yaptığı ani hareketlerden birini yaparak frene bastı ve ana yola geçiş yapmamızı sağladı. Hareketleri giderek can sıkıcı bir hale bürünürken kollarımı göğsümde birleştirip yolu izlemeye başladım.

''Son zamanlarda şu baş ağrısı sıklaşmaya başladı. Yakın zamanda geçmesini umuyordum ama beklediğim gibi olmadı.'' dedi sessizliği bozarken. Bakışlarımı yoldan alıp yüzüne çevirdiğimde yüzünü buruşturduğunu fark ettim. ''İstersen masaj yapabilirim? Yani... İyi gelebilir?'' dedim yanağımın içini dişlerken. Gözleri şaşkınlıkla bana döndü. ''Sahi mi?'' dedi sesine yansıttığı şaşkınlıkla. Başımı sallarken ailesinin evine yakın bir dubleks evin önünde durdu. Arabayı park ettiğinde dışarıdan eve göz attım. Burası diğer evden daha hoş bir görünüme sahipti. Siyah ve ahşap renk kullanılmıştı evin dışında. Tek başına bu kadar büyük evde nasıl kalabiliyordu?

Cama uzanıp eliyle beni dışarıya davet ettiğinde arabadan inip yanına ilerledim. Anahtarla arabayı kilitledikten sonra elini belime yerleştirdi ve evin önüne getirdi. Kilitli kapıyı anahtarla açıp içeriye buyur etti. Eve girdiğimde montumu askıya astım ve salon olduğunu tahmin ettiğim yere girdim. Her şeyin siyah beyaz olduğunu gördüğümde tebessüm ettim. Dekorasyon gerçekten zevkli bir şekilde yapılmışa benziyordu.

''Beşiktaşlı mısın?'' Düşünceli bir ses tonuyla kurduğum cümlenin ardından odada göz gezdirmeye devam ettim. Kamer, siyah dev ekran televizyonun önündeki grimsi kanepeye oturup başını arkasına attı. Canı gerçekten yanıyor olmalıydı. Ses çıkartmadan arkasına geçtiğimde eliyle yüzünü sıvazlıyordu. ''Evet.'' diye bir cevap çıktı dudaklarından. Sesi boğuk ve çatlaktı. Arkasına geçer geçmez elimi nereye koyacağıma karar veremeyip telaş yaptım. Sabahki ağrım kalmamıştı. O kadar hengamenin içinde unutmuş olmalıydım.

İki elimin işaret ve orta parmaklarını şakaklarına koyup masaj yapmaya başladığımda ellerini yüzünden çekti. Elimden şakaklarına elektrik akışı geçtiğini düşünüp ürperdim. Ona dokunmak tuhaf hissettirmişti. Tuhaf ama bir o kadar da güzel.

''İyi geliyor mu?'' dedim fısıltıyla karışık bir ses tonuyla. Şu an nasıl böyle bir iş yapmaya cesaret edebilmiştim bilmiyordum ama içten gelen bir hissin buna neden olduğunu düşünmeden edemedim. ''Fazla... İyi geliyor.'' dedi adem elmasının hareketini görebileceğim kadar güçlü yutkunurken. Masaja devam ederken gözlerimi kaçırmam gerektiğini düşündüm. Kamer de gözlerini yumdu ve kendini tamamen ellerime bıraktı. Yarım saat üşenmeden masaja devam ederken transa geçmiş gibiydim. Elinin parmaklarımın üzerine kapanması üzerine transtan sıyrılırken gözlerimi kocaman açtım. İki elimi de başından çekerken beni yanına doğru çekti. Koltuğa, tam yanında düştüğümde telaşla gözlerimi büyülttüm.

''Nesin sen?'' dedi kendinden uzak bir ses tonuyla. Korkutucu bakışları yerimden kalkmam için bana yol gösterirken bileğimdeki elinin buna izin vermeyeceğini adım gibi biliyordum.

''Ne demek istiyorsun?'' Dehşet içinde bakarken sonunda konuşabilmiştim. Sert bakışları gözlerimden bir kez olsun ayrılmazken her ne kadar gözlerimi kaçırmak istesem de olduğum yere çakılmıştım. Çenesi kasılırken kaşlarım çatıldı.

''Baş ağrım yanında başlarken ellerinde son buluyor. Aklım almıyor!'' dedi sinirli bir ses tonuyla. Olduğum yerde şokla kalırken aklımı düşünceler buladı. Bu çekim de neyin nesiydi?

Sosyal Medya Hesaplarım:

İnstagram: dilaraoykuyagmur

Twitter: yagmuroykuay

Continue Reading

You'll Also Like

25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
656 52 11
Gittiği aile davetinde uzun zamandır görmediği babasını gören ve babasının ortağının oğluyla evleneceğini öğrenen İlsu'ya evleneceği adamın abisi yar...
1M 38.1K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.2K 99 11
Hayat belki de sandığımız gibi değildir Her merak denenmeli midir?