Young Justice 1: Time Upside...

By youngjustus

23.7K 2.1K 1.6K

Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bölüm -1-
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
Final
Veda Yazımız (Bir Süreliğine!)
Young Justice 2

35. Bölüm

286 36 50
By youngjustus

Medyadaki şarkıyla okumanızı tavsiye ediyoruz.

14 Aralık 2026
14.43
Mount Justice

Söyleyeceklerini bitiren Dick ekranı kapattı.

Bir yandan okul, bir yandan görevler takım için yorucu olmaya başlamıştı. Üştelik de bir buçuk aydır, Eliot öldüğünden beri, aralarında doğru gitmeyen bir şeyler vardı. Eski neşelerine bir türlü kavuşamıyorlar, arada sırada ufak görevler için toplanıyorlardı. Cody  Wade ve Chloe ile birlikte kalmaya başlamıştı. Günün büyük bir kısmını odasında düşünerek geçiriyordu. Görevlere bile zorla gidiyor, bazen gitmiyordu.

Bütün bunlara rağmen sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyorlardı ellerinden geldiği kadarıyla.

"Herkes Noel hazırlıkları içinde, biz de tatillerde bile rahat durmayan beyinsiz suçlularla uğraşıyoruz." diye sitem etti Lian oturduğu yerden kalkarken.

Hepsinin okulları soğuk hava ve Noel nedeniyle tatile girmeye başlamıştı. Bu süreyi dağda, birlikte geçirmeye karar vermişlerdi. Damian o günden sonra takımla daha çok ilgilenmeye ve daha özverili olmaya başlamıştı. En azından bunun için sevinebiliyordu Lian.

"Hey, burayı biraz süslemeye ne dersiniz ? Uzun zamandır birlikte vakit geçiremiyoruz. Bu fırsatı kaçırmayalım derim." dedi Bart odadakileri bir bir süzerken.

Cody çoktan odayı terketmişti bile. Lian peşinden gidecekti ki Amelie "Lian, bırak bu sefer ben deneyim." dedi ve peşine düştü kaybolan çocuğun. Giderken de ekledi, "Görev zaten çok da zorlu değil, Damian ve Bart siz Central City'deki olayla ilgilenin, Lena, Colleen siz de Bludhaven'a müdahale edin. Geri kalanınız dağılabilir."

Cody, Eliot'un dağdaki eski odasına gitmişti her zamanki gibi. Bir şeylere sinirlendiğinde buraya kaçıyordu. Eskiden olduğu gibi sakin ve yufka yürekli değildi. Çabukca sinirlenebiliyor ve olur olmaz şeylere çıkışabiliyordu.

Amelie onu tahmin ettiği yerde buldu. Aralık olan kapıyı hafifçe tıklattı ve cevabı beklemeden içeri girdi. Cody yine yatağa oturmuş, yastığı kucağına almış sarılıyordu. Vücudu dalga dalga görünmez oluyordu. Gözleriyse duvarda asılı olan resme takılı kalmıştı, kendi çizdiği Eliot'a.

Amelie yavaşca yaklaştı ve yatağın kenarına oturdu.

"Cody, biliyoru-" lafını tamamlayamadan Cody sinirle bağırmaya başlamıştı. "HİÇBİR ŞEY BİLMİYORSUN AMELİE! HİÇBİR ŞEY! O BUNU YAPMAZDI, BENİ BIRAKMAZDI! BİR ŞEY OLDU, O ÖLMEDİ BUNU HER HÜCREMDE HİSSEDİYORUM! O ÖLMEDİ!" bir yandan da yine titremeye başlamıştı.

Amelie ona daha da yaklaşıp kollarını onun etrafına doladı, kendine çekti ve başını omzuna yasladı. Cody son bir kaç haftadır sürekli tuttuğu gözyaşlarını bırakmıştı. Hiç olmadığı kadar boşlukta hissediyordu. Onu saran ince ama güçlü kollar, büyülü hissettiren deniz kokulu mavi saçlar, görünmez olduğunda elini tutan yumuşak eller şimdi yoktu ve geri gelmeyeceğini kabul etmek istemiyordu.

"Eliot, öldü, Cody. Bunu duymayı hiçbirimiz istemiyoruz ama bunu artık kabullenmen gerek.  Günlerdir toparlanmanı bekliyorum fakat sen uzaklaştıkca uzaklaşıyorsun Cody, biz de senin aileniz ve yalnız değilsin bunu unutma." kızıl güzel ne kadar konuşsa da boştu. Cody asla bunu kabul etmeyecekti.

31 Aralık 2026
23.54
New York

"Yılbaşı şimdiden geldi. İnanabiliyor musunuz?" dedi Colleen, ama sesi buruktu. Bart kolunu kız arkadaşının beline sardı ve donuk bakışlarla başını salladı.

Lian da Bart'tan farklı değildi. Bir kenarda duruyordu. Eliot'ın öldüğü günden beri, Damian Lian'la daha fazla ilgileniyordu. Annesinin, Talia Al Ghul'un, Gotham'a gelişiyle ilgilenmemişti bile.

Cody içine kapanmıştı, onu yılbaşını kutlamaya bile zorla getirmişlerdi. Tek bir kelime etmeden Eliot'la denedikleri içkileri içiyordu.

Lena, takım arkadaşı için üzülüyordu çünkü intihar onun zamanında hoş karşılanmazdı ve intihara kalkışan bireylerle ilgilenilmezdi. Bir kenara terk edilirlerdi. İntihar edenlerin ailesiyse toplumdan dışlanırdı. Birçok arkadaşı için gözyaşı dökmüştü ve o gün sıra Eliot'taydı.

Chloe Eliot'ı çok iyi tanımıyordu, o yüzden ölümüne üzülemiyordu. Yine de ona saygı duyuyordu, çünkü bu genç adam takım arkadaşları için önemliydi. Bir aydır resmi olarak Nix lakabıyla takımın bir üyesiydi ve her gün ölen kahramanların heykellerinin yanına inip, Eliot'ın neden hayatla mücadele etmek yerine kısa yolu seçtiğini anlamaya çalışıyordu.

Wade, diğerlerinin yasına katılmıştı ama sonradan, Eliot'ın canlanacağını söyleyip herkesin canını sıkmıştı. Şakası bile komik değildi diğerlerine göre. Ama Wade şaka yapmıyordu ki, hangi yazar iyi karakter öldürürdü?

Amelie ise liderliğini yapmıştı Eliot'ın. Ona talimatlar vermişti, sırlarını saklamıştı, yardım etmek istemişti. Ne var ki ölümle sonuçlanmıştı. Kafasında Düzen Lordu olduğunu iddia ediyordu Eliot, belki de intihar etmesini sağlayan oydu. Belki de sırrı açığa çıkınca sahiplendiği vücudu öldürüp kendine yeni bir beden bulmuştu.

Saatin 12'ye yaklaştığını görünce, şık elbisesini sürüyerek takımının önüne geçti ve kadehine vurdu.

"İlk yılbaşımız ve çok sevdiğimiz bir üyemiz, bizimle birlikte değil." Gözlerinin dolduğunu belli etmemek için kafasını yana çevirdi. "Themyscira'dayken, benimle omuz omuza savaşırken ölen her savaşçıya bir yılımı ithaf ederdim. Bu yılımı Eliot Morgan'a armağan ediyorum."

Kadehini kaldırdı. "Eliot'a."

Yaşı tutan takım üyeleri de ona katılırken önlerindeki New York manzarasının göklerinde geri sayım başlamıştı.

Cody içki bardağını bıraktı ve düşündü. "Keşke Eliot burada, benimle olsaydı."

"Beş! Dört! Üç..."

Bir an, gökdelenin terasının kapısında birini gördüğünü sandı.

"İki..."

Gözleri, Eliot'ın gözleriyle buluştu. Siyah saçlarını fark etti ve şok ifadesi yüzüne yapıştı.

"Bir..."

Gözlerinin yanmasına aldırmadan Eliot'ın yanına koştu.

"YAŞASIN YENİ YIL!" çığlıkları yankılanırken en yakın arkadaşının boynuna atladı ve ona sıkı sıkı sarıldı.

Bir daha gitmeyeceğinden emin olmak için, sıkı sıkı sarıldı.

"Asla gitme." diye mırıldandı ve Eliot'ın kollarını sırtında hissetmeyi bekledi.

Ne var ki Eliot kendini geri çekmişti ve göz temasını kaçırmıştı.

Zavallı Cody nereden bilebilirdi ki, Eliot, hiçbir şeyin gerçek olmadığı evde onu öldürmüştü.

Kendi elleriyle.

O sırada Wade bağırmaya başladı.

"Size söylemiştim! Ölmediğini söylemiştim. Burada işte, Alive and Stereo!" Herkes kısa süren şok ifadesinden sonra Eliot'ın yanına koştu. Cody, onlara yer açmak için biraz geri çekildi.

En hızlı koşan Lian'dı. Arkadaşının kucağına atladığında Eliot ona sarılıp döndürmeye başladı. "Seni karşımda capacanlı görmek o kadar güzel ki..." Lian gülümsedi. "Ben de senin için aynısını diyecektim." Lian, Eliot'a sıkıca sarıldıktan sonra aşağı atladı. Eliot, sarışın arkadaşına sarıldı sonra. "Eliot, seni çok özledik. Her gün her görevde aklımızdaydın." Lena, mutluluktan ağlamaya başlamıştı bile.

Eliot gülümsedi. "Ağlama güzelim, makyajın akacak."

Wade, öne çıkıp arkadaşına sarıldı. "Siyah saç yakışmış. Onlara ölmediği söylemiştim ama şaka yaptığımı sandılar. Neyse, bir dahakine gitmeden önce haber ver."

Bart ve Colleen, aynı anda Eliot'a sarıldılar. "Grup sarılması!" demeyi de unutmamışlardı. "Seni o kadar merak ettik ki! Böyle karşımızda gördüğümüze inanamıyoruz resmen!" Eliot sırıttı. "Benden bu kadar çabul kurtulacağınızı düşünmediniz herhalde."

Koşucular da kenarı çekildiklerinde Damian öne çıkıp arkadaşıyla tokalaştı. "Aramıza döndüğüne sevindim Morgan. Ölü taklidi yeteneklerin oldukça inandırıcı. Nasıl yaptığını öğrenmek isterim."

Eliot göz devirdi. "Ben de seni özledim Damian."

Kenarda duran Chloe'ye döndü Eliot. Kız, onu gördüğüne sevinmişti ama ne demesi gerektiğini bilemiyor gibiydi.

"Gel buraya." dedi Eliot ve genç kıza sarıldı. "Eminim yokluğumda takıma mükemmel uyum sağlamışsındır."

Chloe, "Şöyle böyle." dedikten sonra geri çekildi. En sona Amelie kalmıştı. Birbirlerinin gözlerine kısa süre baksalar da anlamışlardı. En kısa zamanda konuşmaları gerekiyordu.

Amelie, şık kırmızı elbisesiyle ona doğru yürürken Eliot arkadaşını baştan aşağı süzdü. "Vay be, bu kadar güzel olacağını bilseydim hiç gitmezdim." Sarıldıkları sırada Amelie göz devirdi.

Wade'in yalandan öksürüğü duyuldu. "Şey, ayıp oluyor ama Eliot." Eliot sırıttı. "Şaka yapıyorum Wade. O tamamen senin. Benim aklımda başkası var." Wade'e göz kırptıktan sonra bir anlığına uzakta duran Cody'e baktı. Göz göze geldiğinde hemen kafasını başka yere çevirdi genç büyücü. Arkadaşına her baktığında aklına Zatanna ve onun arasında yaptığı seçim geliyordu.

"Ee, yokluğumda neler yaptınız bakalım?" diye sordu Eliot, yemek masasına doğru ilerlerken.

"Resmen ölümden geri geldin, seni işle sıkmak istemeyiz." dedi Lian. Eliot sıkıntı değil dercesine kafasını salladı. Lena omuz silkti.

"Bol bol kıç tekmeledik. Sen gittiğin için üzgündük ve odaklanacak şeyler arıyorduk. Kendimizi dünyayı kurtarmaya verdik. Colleen'le Chloe'yi tutan şirketleri devirdik. Birbirleriyle rekabet içindelermiş, Colleen'le Chloe'yi kapıştıracaklarmış resmen. Çok komik değil mi? Her neyse, bizim koşucu aşk kuşları hızlanıyorlar. Mad Runner'la çatışacakları gün için hazırlanıyorlar. Damian daha uysal oldu, Wade eskisine göre çok daha mantıklı konuşuyor ve Chloe en büyük kıç tekmeleyici. Ben de sesim üzerine çalışıyorum."

Eliot olanları aklının bir kenarına not etmeye çalışırken yeni bir ayrıntı belirdi.

"Cody'den bahsetmedin."

Lena panikle ağzına fermuar çekermiş gibi yaptı. "Bu konuda konuşmam yasak, üzgünüm."

"Ne? Neden?"

"Seni ilgilendirmez ama yasak işte!" diye homurdandu Lena, bir yandan da kaş göz yapıyordu.

"Tamam tamam. O zaman, Artemis ne oldu?"

"Ah, Artemis gayet iyi. Onun evinde kalmaya devam ediyorum, arada birlikte ok atıyoruz. Wally West için çok umutlu."

"Hayır, bizim Artemis değil. Amazon Artemis. Amelie'nin peşindeydi."

Lena kaşlarını çattı. "Ha o mu? Emin değilim. Belki de büyük bir girişe hazırlanıyordur."

"Çok doğru, Solace." diye bir ses yankılandı gökdelenin de tepesinden. Herkes yukarı baktı. Bir çıtırtıyla terası buzdan bir kubbe örttü.

"Chloe, kes şunu, komik değilsin! Tamam sana silgi fırlatmamı engellemek için bana yapıyorsun ama kızılım üşüyor." dedi Wade sinirle. Üzerindeki ceketi çıkarıp zorla Amelie'ye sardı.

"Wade, üzerimden çekilmezsen seni şuradan sallandırırım. Bir saldırıyı karşılayamayacak durumdayım!"

"Ben seni korurum prenses." dedi Wade ve gözlerini kısıp yukarı baktı. "Chloe'ciğim durdurur musun şunu!"

"Ben yapmıyorum ki!" dedi Chloe öfkeyle. "Diğer gücümle kubbeyi eritmeyi deneyemem, ateşin dumanı içeride kalır ve zehirleniriz."

"Ben bir şeyler deneyebilirim." dedi Eliot ve gözlerini kapatıp büyüler mırıldanmaya başladı. Kubbenin buğulu tepesi kayboldu ve iki kadın çıktı karşılarına.

"Killer Frost?" diyerek nefesini bıraktı Chloe.

"Artemis?" diyerek ceketten kurtuldu Amelie.

"Yeni gelmiştim ama biraz maceraya hayır demen açıkçası." dedi Eliot sırıtarak. Damian ise masanın altından iki hançer çıkarıp birini Lian'a yolladı.

"Öldürmeyiz ama ellerini keseriz." dediler aynı anda. Aralarında bir espri olduğu çok belliydi.

Bart ve Colleen kubbenin içinde hızla dönerek açığa çıkan ısıyla kubbenin kalanını erittiler. Eliot ne kadar hızlandıklarını düşünmekten kendini alıkoyamadı.

"Yeteneklerinizi sergileyin bakalım." dedi Wade kendinden emin bir tavırla ve Killer Frost'un üzerine atladı.

1 Ocak 2027
01.12
Blüdhaven

"Babs, Zee'ye baktın mı?" diye sordu Dick. Konuklar için pasta dilimliyordu ama uzun bir süre içeriden ses gelmemişti. Bıçağı elinden bırakmadı. Zatanna'yı yatırdıkları odaya girdi. Barbara, tekerlekli sandalyesinde uyuyordu. Dick korkuyla eşinin nefes alıp almadığına baktı. Barbara iyiydi. Zatanna'nın nabzını kontrol ederken biri onu geriye doğru çekti ve boğazına keskin bir şey dayadı. Bu, Zatanna için tuttukları, sihirden anlayan bakıcıydı.

"Anlamıyorum..." dedi Dick kendini öldürtmemeye çalışırken. "Neden bunu yapıyorsun?"

"Ayak bağı takımınız benden bahsetmemiş sanırım. Ben Abriel, mon cher. Zatanna'yla yıllar öncesinden kalma işimi tamamlamaya geldim."

Dick kadını yere attı ve lamba düğmesi gibi görünen alarmı çalıştırdı. Batman ve Doctor Fate her an orada olabilirdi.

Kadınla mücadele etmeye başladı. Büyü saldırılarını blokluyordu ve kadının tılsımlı kalkanına zarar veriyordu ama bir süre sonra yenilmeye başladı. Abriel onu sertçe duvara çarpınca bilincini kaybetti.

Abriel, sinsi bir şekilde Zatanna'ya yürüdü ve konuşmaya başladı.

"Bunları duymuyorsun ama pek de umrumda değil, nefretimi kusacağım. Yıllar önce Eliot denen aptal veleti koruyucu ailesinden alıp kendi yöntemlerinle eğittin. Ah, aptal Zatanna! O koruyucu aile bendim! Güçlü ordum için Eliot Morgan gerekliydi! Sen dünyaya hükmederken işime yarayacak tek şeyi elimden aldın. Ben de aynısını sana yapacağım."

Dick kendine geldiğinde Abriel'in yankılanan bir sesle büyüler yaptığını gördü.

"Hayır!" diye bağırıp Abriel'e fırladı ama çok geç kalmıştı. Zatanna çığlıklar atıyordu ve ağzından köpükler çıkıyordu.

Abriel bir anda gözden kayboldu. Zatanna hala sarsılırken Dick ona yetişebildi ve omuzlarından tutup onu yan çevirdi. Krizin geçmesini umuyordu.

Birkaç dakika sonra kriz, Zatanna'nın nefes alışıyla birlikte sona erdi.

"Hayır!" diye bağırıyordu Dick. Kalp masajı ve suni teneffüs yapmaya geçmişti. Ama hiçbir şey fayda etmiyordu. Zatanna nefes almıyordu.

Zatanna ölmüştü.

Dick bunun ağırlığıyla yere çöküp sırtını duvara yasladı. Ne yapacaktı şimdi?

Karşısındaki duvarı, sokaktan gelen ışık aydınlatıyordu ve duvarda bir gölge vardı. Dick pencereden gölgenin sahibine baktı.

"Slade!" diye bağırarak dışarı çıktı ve Zatanna'nın ölümünü kafasından atmaya çalıştı. Kendini bilmeden tekrar "Slade!" diye bağırmıştı.

"Ne var biliyor musun Abriel?" dedi Deathstroke. Kadın görünmüyordu ama "Hm?" sesi çıkarmıştı.

"Hep Robin'i öldürmek istedim. Hem de hep." Kılıcını çekip kafasını iki yana salladı. "Çok iyi bir yardımcı olabilirdin fakat olamadın."

Dick öfkeyle bağırıp Deathstroke'a atıldı, sağlıklı düşünemiyordu ve düşmanın silahlı olduğunu unutmuştu. Kılıç karnına saplanırken şoktan donakaldı.

Slade kılıcı biraz daha derine sokarken konuştu.

"Gururla Mad Runner'a hizmet ediyorum evlat. Peki ya sen, o çok nefret ettiğin Mad Runner kim biliyor musun?"

Verdiği isim Dick'in zihninde korkunç bir biçimde yankılanıyordu. Slade, Dick'i yere attı ve Abriel'e seslendi.

"Geldiği yere geri gönder."

Dick kendini evinde buldu. Batman ve Doctor Fate oradaydı, Barbara uyanmıştı ve gözlerinde yaşlar vardı.

"Dick!" diye bağırdı Batman, onun yanına eğildi.

"Bruce... Mad... Runner... O..."

Nefesi kesildi ve kan öksürmeye başladı. Cümleyi bitiremeden gözleri kapandı.

"Dick!" diye çığlık attı Barbara. Bruce, kalbi hızla atarak Dick'in nabzını yokladı. Nefes almıyordu. Nabzı atmıyordu.

Dick'in cansız bedeninin üzerine kapanırken Doctor Fate'e bağırdı.

"Bir şeyler yapsana! Bir şeyler yap!"

Dick Grayson'ın kanı Bruce Wayne'in ellerini kızıla boyuyordu ve Batman, Nightwing'in ölümünü ısrarla inkar ediyordu.

Yine de gerçeğin farkındaydı. Sevdiklerini korumaya çalışırken ölmüştü oğlu.

Dünya, 1 Ocak 2027'de, 01.39'da iki kahraman kaybetmişti.

Dünya, Zatanna Zatara'yı ve Dick Grayson'ı kaybetmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

73K 4.6K 119
Bu kitapta hem fan hemde normal çizgi roman çevirmelerinin türkçe orjinal halini bozmadan görebilirsiniz.
133K 2.9K 104
Sabah Uykum-Satır Arası kısa sözler...
5.6K 422 6
"Sen takıntılısın!" acı bir çığlık atıp yerdeki cansız bedene baktım. "Hayır Carla, sadece aşığım" dedi ve bir kahkaha attı. #1 Valeska 22.10.2020 ...
28K 2.5K 19
Jane Crow sadece sıradan bir gazeteciydi, Sadece basit bir makale yazmak için bir fabrikaya gitmişti, Peki gittiği zaman orayı kendini Gotham'ın Kral...