URİEL

By UmmuhanBaki

192K 25.8K 11.4K

Watty 2020 Fantastik Kategorisi Kazananı ---- YİN YANG SERİSİ | I Gökyüzüne yapılan haykırış. Ve alınan bir g... More

URİEL
2. Bölüm- Umut
3. Bölüm- Yeniden
4. Bölüm- Dolunay
5. Bölüm- Konservatuvar
6. Bölüm- Geçmişe Dair
7. Bölüm- İşte Başlıyoruz
8. Bölüm- Sır Perdeleri
9. Bölüm- Kanat İzleri
10. Bölüm- Yin Yang
11. Bölüm- Yüksek Konsey
12. Bölüm- Açelya Altay
13. Bölüm- 25 Gün Sonra
14. Bölüm- Erelim
15. Bölüm- Uyarı
16. Bölüm- Emanet
17. Bölüm- Kolye
18. Bölüm- Yekta
19. Bölüm- Son Kez
20. Bölüm- Biri Daha Var
21. Bölüm- Naime Altay
22.Bölüm- Oyun
23. Bölüm- Cevap
24. Bölüm- Yak
25. Bölüm- 25. Gün | Final
YİN YANG SERİSİ II

1.Bölüm- Senin İçin Geliyorum

22.2K 1.7K 1.5K
By UmmuhanBaki

Merhaba!
Biz, iki yabancının yolları bu kitapta kesiştiğine göre, bir tarih bırakmak ister misin? (:

Bu serüven boyunca, merakınızı çiçek olarak sizden alıyorum. Umarım hiç sıkmadan, her daim sulayıp, soldurmayan bir bahçıvan olabilirim.

Unutmadan, satır arası yorumlarınızı ve destek oylarınızı bekliyorum.💙

Keyifli okumalar...

-------

"Deliriyorum."

Başka bir çıkışı olamazdı gökyüzünden duyduğum bu denli garip sesin anlamının. Gök gürültüsüne aşıktım, ama konuşan bir gök gürültüsü seveceğim türden değildi.
Evet, evet... Deliriyor olmalıydım. Diğer insanların dediği gibi, gerçekten aklı uçuk yetim meczubun tekiydim ben!

Kalın yorganın altında nefessiz kalmayı umursamadan cenin pozisyonu almış ve yağan yağmurun sesini bile duymak istemezcesine, kulaklarımı iki elimle var gücümü kullanarak sıkıyordum.

Birkaç dakika önce, başımı pencereden öteye uzatmış yağmur damlalarının yüzüme tokat misali vurmasına izin vererek hüzünlerimi haykırırken duymuştum o sesi. Ne demekti ki, 'Senin için geliyorum.'?

Kulaklarım, ellerimin altında zonklamaya başlarken vücuduma komut vermesi için, beynime emir vermeye başladım. "Uyu. Uyu. Uyu."

Diğerleri gibi, bu da uyandıktan sonra geçecekti. Bana seslenen birisi yoktu. Değişen hava olayları olmayacaktı. Uyandığımda sadece yağmurun huzur dolu sesi ve penceremin aralığından kulağıma ilişen rüzgar fısıltısı karşılayacaktı beni. Böyle olmalıydı, olmak zorundaydı.

Tam da istediğim doğrultuda gözlerim hafiften ağırlaşmaya başladı. Uyku ince bir çarşaf gibi serildi üzerime, ve yorgana dönüyordu yavaşça.
Ellerimin de gücü kesilmeye başladığında ise üzerime örttüğüm yükten kurtulunca, temiz oksijenle buluşup, ciğerlerime derin bir nefes yolladım. Bu sırada ise tamamen uykuya teslim oluyordum.

———

Gerçekle rüya arası kendime gelmeye başladığım ve çatallaşan gözlerimi güç bela açmaya çabalarken havanın kararmaya durmuş olmasıyla birlikte, odama inen gölge dikkatimi çekti ilk önce. Yağmur sesi kulaklarıma gelmiyordu artık. Pencereden sıyrılıp gelen, beklendik bir rüzgar sesi de yoktu. Sessizliğin şarkısına eşlik eden birkaç kuşun cıvıltısı vardı sadece.

Düşündüğüm gibi... Korkulacak hiçbir şey yoktu. Duyduklarım tamamen kendi akıl oyunlarım olmalıydı. Ne kadar gerçekçi olursa olsun, bu böyle olmak zorundaydı.

Yatağın içinde düz pozisyona geçtikten sonra, kendimi yavaşça kaldırdım. Duvar saatine bakmak için kafamı döndürdüğümde ise bir kıpırtı hissettim yatağımın ucunda. Olduğum yerde kalakaldım. Evde kimsenin olmadığı bilgisi, ensemden sırtıma doğru bir buz düşürdü. Sadece ben vardım, ve teyzem arada sırada gelip giderdi. Okulum için alınan bir evdi burası. Bu yüzden ebeveynim yoktu.

Gözlerimi sımsıkı yumup, yatak ucuma doğru başımı çevirdim. Göz kapaklarım yavaşça aralanırken, tiz bir havlama sesi duyuldu odada. Titreşen gözlerimi hızla açıp sesin geldiği yöne baktığımda, boğazında çok da büyük olmayan kırmızı kurdeleli, tüylü bir yavru köpek karşıladı beni. Kendince büyük olan ayrı bir yatağın içindeydi ve önünde dikkat çekici bir yere yapıştırılmış beyaz kağıt vardı.

Yüzümde kendiliğinden oluşan tebessüm giderek artarken, köpeğe doğru bir adım attım. Yanına vardığımda olduğu yerde hafif kıpırdayıp, kuyruğunu hızla sallayarak bana bakmaya devam etti. Ellerimi uzatıp onu kucağıma alınca, dışarıdaki küçük pembe dilini içeri çekti ve başını bana doğru uzattı.

"Beni korkuttun ufaklık," dedim iki kulağı arasını okşadığımda. "Sen nereden çıktın böyle?" diye ikinci kez söylendiğimde ise göze çarpan beyaz kağıdı elime aldım.

"Merhaba tatlım. Hediyeni beğendin mi? Umarım siz ikiniz iyi anlaşırsınız. O evde haftanın beş, bazen de her günü yalnız geçirmeni göze daha fazla alamadım ve senin için bu yavruyu barınaktan sahiplendim.
Merak etme, tuvalet eğitimi varmış. Senin tek yapman gereken, ayaklarına sürtülüp havladığında evin çıkış kapısını açmak olacakmış. Yani en azından bana söylenen bu şekilde.
Sana bizzat göstermek istedim ama o kadar güzel uyuyordun ki, uyandırmak istemedim. Haftaya görüşmek üzere. Seni seviyorum canım.<3"

Yüzüme konan tebessümle, elmacık kemiklerimin gerildiğini hissettim. Mektubu yatağın üzerine bırakırken minnettarlığımı mırıldandım. "Ben de seni seviyorum teyzeciğim."

"Duydun mu ufaklık? Bundan sonra beraberiz," dedikten sonra kafasını yeniden okşayıp onu yere bıraktım. Yatağı düzenlemeden yerdeki terlikleri ayağıma geçirip mutfağa doğru adımlamaya başladığımda, o da benimle beraber harekete geçti. Daha yeni olmasına rağmen kolay ısınmıştı belli ki. Belki de, barınaktayken çok fazla insanla muhatap olmasıydı bunun sebebiydi? Artık, her neyse bu durumdan gayet memnundum.

Mutfağa girdiğim saniye, uyandığımda elimi, yüzümü yıkamamış olmam aklıma gelince duraksadım. Benimle beraber duran yavruya baktığımda onun da bana baktığını görünce tebessüm ettim aniden. Bu ufaklığı gerçekten sevmiştim. Oturur pozisyona geçip onu ellerimle kavradıktan sonra kucağıma alıp mutfakla neredeyse iç içe olan salondaki koltuğa oturttum.

"Pekala tüylü. Burada beni bekle, tamam mı? Hemen geliyorum." Karşılık olan cevabımsa, hızla sallanan minik kuyruktu.

Lavaboya doğru ilerlerken bu sabahın aksine daha hiperaktif olduğum dikkatimden kaçamadı. Gün ortasında yaşadığım garip olayın etkisinden çabuk kurtulmuştum. Bunun sebebi, teyzemin bana sürprizi olan minik yavrudan başkası değildi. Kendi kendime deli gibi konuşmak yerine başka birisiyle konuşmak rahatlatacaktı. Gerçi bir hayvanla konuşmak çoğu insana aptalca gelirdi, ama bence asıl aptal, öyle düşünenlerdi. Sonuçta iki bedenin de sahip olduğu can ve ruh vardı. Öyle değil mi?

Musluğun karşısına geçtiğimde aynadan kendime baktım. Ten rengim atmış, saçım dağılmıştı ve gözlerim hafif şişikti. Bu manzara gözlerimin, yüz tuvalime özenle bıraktığı tuzlu yaş fırçalarının eseriydi. Alışık olduk bir durumdu yani.

Kulpunu çevirip akan suya daldırdım avucumu. Elimi, yüzümü güzelce yıkayıp havluyla kuruladıktan sonra saçımı çözdüm. Yeniden bağlamaya duracaktım ki köpeğin ardı arkası kesilmeyen havlamaları dikkatimi çekti. "Hadi ama ufaklık, sadece iki dakika oldu!" diye bağırdım açık kapıya. Kızıl olsa da mat görünüşe sahip saçlarımı başımın tepesinde toplayıp, bir elimden diğerine verirken kulağım hâlâ köpekteydi. Susmuyordu. "Geliyorum!" Yeniden bağırdım bileğimdeki tokayla kızılları topuz haline getirirken. Terlikleri yere sürtsem de, hızlı bir şekilde salona girdiğimde yavru köpeği bıraktığım yerde bulamayışım bir anlık panik okuna hedef yaptı beni.

"Nereye gittin?" Etrafıma bakınırken bir an durdum. "Yoksa tuvaletin mi geldi?" Çıkış kapısına doğru hızla koşarken geniş koridorun tam ortasında karşıladı beni. Arkası bana dönük olsa da hareketlerimi hissetmiş olmalı ki, koşarak yanıma geldi.

"Ufaklık?" dedim dizlerimin üzerine çöküp, onu havaya kaldırırken. "Ne oldu sana?" Birkaç saniye boyunca iri gözlerine baktıktan sonra ayağa kalkıp, mutfağa doğru ilerlemeye koyuldum. Kucağımda kıpraşıp, başını omzuma koyduktan saniyeler sonra yeniden havlamaya başlayışıyla gözlerimi refleks olarak sımsıkı yumup, durdum. Üstelik, bu kez daha şiddetliydi havlayışı. Kurtulmak istiyor gibiydi. Kollarımı gevşetip onu yere koyduğumda, aksi yöne koşarak gür bir şekilde havlamaya devam etti.

Ona doğru döndüğüm an, iki kişi karşıladı beni. Karıncalanan beynimin televizyon sinyalleri sıfırlanmıştı sanki. Korkuyla iç çektim. Bir adım geri çekilip, bir elimi önümde kaldırdım. Bunu yapınca tamamen korunacakmışım gibi... "Kimsiniz siz?"

İkisinin de gözleri çok derinlemesine bakıyordu. Arkada olan biraz alaycı ifade takınmıştı. Önde olan ise kendinden emin ve heybetli görünümüyle, "Beni sen çağırdın," dedi. Dudaklarını yüzünde genişletirken, göğsünü şişiren nefesi heybetine güç katmış, ideal bir vücudu olsa da onu daha da güçlü göstermişti.

Arkasındaki, "Bizi," diye hemen ardından baskıyla söylendi.

"B-ben birini çağırdığımı hatırlamıyorum," korkuyla söze girdim. Kolumu biraz daha kaldırdığımda, kendimi güvene almak istedim.

Yavru köpek saniyeler önce susturduğu havlayışını yeniden başlattığında arka tarafta bulunan kişi, konumunu bozmadan başını ona çevirdiğinde aniden sustu. Kaldırdığı kulaklarını hızla indirip, yanıma doğru hızla koşuşturduğunda, ürperdi bedenim. Bu kişiler normal değildi!

"Sana, 'Senin için geliyorum.' demiştim." Öndeki, çenesini yukarı doğru kaldırırken söze girdiğinde kollarım gücünü kaybetmiş gibi iki yanıma düştü bu kez.

"Ha-hayır. O gerçek değildi!" bağırdım. Daha sonra susup, bakışlarımı kaçırdım. "Sadece akıl oyunuydu. Sadece akıl oyunu. İlaçlarımı almadığım için, bunlar. Deliriyorum, yeniden," kendi kendime konuşurken gülüşüme engel olamadım. Saniyeler içinde hem gülüyor hem de dehşete kapılıyordum adeta. Kesinlikle deliriyordum. Günler önce, iyileştiğimi düşünüp, bıraktığım ilaçlarım aklıma gelince, kendimi yumruklayasım geldi. Neden bırakmıştım ki sanki? Hem de doktor söylemeden! Yine bir akıl oyunuydu karşımdakiler.

Arkamı dönüp, hızla yürüdüm. Koridordan salona geçen ara duvara doğru ilerlediğimde ise onu çağırdığımı iddia eden kişi aniden önümde belirdi. "Sen deli değilsin Açelya. İlaçlara ihtiyacın yok."

Adımı duyduğumda vücudumun reaksiyonu kesildi. Üzerimde yumuşak bir şeyler geziniyormuş gibi mayhoşlaştı bedenim. Gücüm gitmiş ve beynimin her zerresi suyla yıkanıyormuş gibi tüm düşüncelerden arınmıştı. Arkamdaki duvara sırtımı yaslayıp, yavaşça yere çöktüm.

"Gerçek olamazsınız?" diye söylendim kendi kendime. Daha çok, soru sorar gibiydim. Duyacağını biliyordum. Beynimdeki düşünceyi duyan, bunu mu duyamayacaktı? "Araştırdığım, inandığım tüm o şeyler, sadece birer efsaneydi."

"Gerçek düşüncen bu olsaydı eğer şu anda burada olmazdım." Bana doğru bir adım atarak yanıma geldi.

Başımı kapıya doğru çevirdiğimde, bakışıyla yavru köpeği susturan kişinin hâlâ orada olduğunu gördüm. Duvara bastırdığım sırtımın acısını hissetmiyor olsaydım, yeni bir hayalin içinde olduğumu net şekilde söyleyebilirdim ama bu adamlar gerçekti! Bu da, gün  ortasında duyduğum şeyin gerçekliğine delildi.

"Siz nesiniz?" dedim önümdeki kişiye dönerek. Delicesine korkuyordum ama nedensizce onu kendime yakın hissetmeye başlamıştım. Karşıma gelip bir dizi üzerine çökene kadar bir şey söylemedi. Direkt olarak gözlerimin içine bakıyordu. Artık korkup, korkmadığımı anlamaya çalışıyor olabileceğini düşündüm. Ya da bunun cevabını da çoktan biliyordu.

Yeniden ayağa kalktığı sırada sesini duyurdu. "Benim adım Uriel." Gözlerimin içine, gözlerini hiç kırpmadan bakıyordu. Koyu kahverengi gözleri, siyah rengine mektup yazmış, en derin çukurların tahtına el koymuş gibiydi. Ellerini iki yana yavaşça kaldırdığında ise arkasında gölgemsi şekilde beliren şeylerle gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi açıldı. Bunlar kanattı! Ne canlıydı ne de silinik. İkisinin ortasında bir şeydi. İnanılmaz derece harika gözüküyorlardı ve oldukça büyüklerdi.

"Gök tabakasının bir katında duran meleklerdenim. Gökyüzüne yaptığın ağlayışları ve konuşmaları aylardır dikkatle takip ediyordum. O haykırışları gülüşlere dönüştürmek için görevliyim. Tabii diğerleri gibi, ama onlardan tek farkım sizden biri olabilmek. Sadece geliş için izin bekliyordum. Şimdi ise buradayım. Senin için. Haykırışlarını kahkahalara dönüştürmek için."

Continue Reading

You'll Also Like

339K 25.6K 59
Miae güzel bir düş gördü. Güzel bir anıya benzer... Herkesin hayatta olduğu, mutlu oldukları sıcak bir bahar günüydü. Ruth yaşıyordu. Yıldızlarla do...
1.2M 132K 94
"Onun kedileri vardı. Benimse kedilere alerjim. O, kelimelerin gücüne inanırken ben rakamların gücüne inanırdım. O, bu dünyaya bir amaç için gönderil...
3.7M 306K 84
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
234K 25.5K 29
Görünmez bir adamın son derece sıradan hayatı, çekimine kapılarak peşinden sürüklendiği tuhaf bir kadınla karşılaşmasıyla alt üst olur. Adı dışında h...