Bir Asker Yareni Hikayesi

By Kitirella08

101K 6.8K 848

Dünyayı sarsan bir virüs, iki ülke arasında çıkacak olan savaşa katılan dünya, kötü şartlara maruz kalan bir... More

BAYH-1
BAYH-2
BAYH-3
BAYH-4
BAYH-5
BAYH-6
BAYH-7
BAYH-8
BAYH-9
BAYH-10
BAYH-11
BAYH-12
BAYH-14
BAYH-15
BAYH-16
BAYH-17
BAYH-18
BAYH-19
~SİZİ ÇOK ÖZLEDİM ~
BAYH-20
BAYH-21
BAYH-22
BAYH-23
BAYH-24
BAYH-25
BAYH-26
BAYH- 27
BAYH-28
BAYH-29
BAYH- 30
BAYH-31
BAYH-32
BAYH-33
BAYH-34
BAYH-35
BAYH-36
BAYH-37
BAYH-38
BAYH-39
BAYH-40
BAYH-41
BAYH-42
BAYH-43
BAYH-44

BAYH-13

2.9K 195 24
By Kitirella08

Küçük bir dostum benden iyilik istedi. Önceden okunması olan ve kitabı iyiye giden küçük dostum yanlışlıkla kitabını silmiş ve tekrardan yürürlüğe koymak için uğraşıyor.

_MinikYazar_ Arkadaşımızın Sol Yanım kitabına bakmanızı öneririm. Okuyucularım büyük ihtimal beni kıracağını sanmıyorum.

Ve tekrardan keyifli okumalar!

▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤

13. Bölüm : SAÇMA KISKANÇLIK

İçinde ki umutların dışarıya gerçekleşmesi için çıkartmak isteyen çoğu insandan birisiydi Erva. Yıllar önce Almanya' da beliren bizzat Prof. Doc. Jacop Wendres denilen adam yüzünden dünyada doğmuş olan bu projenin asıl amacı Almanya' ya düşman olan ülkelerin, Almanya vatandaşlarını katletmelerini önlemek ve onları öldürmek amaçlı tasarlanmıştı.

İlk önce 150 Ml büyüklüğünde bulunan şırınganın deneyini bir insan üzerinde denedikten sonra, denek olan insanın yaklaşık iki gün sonra öldüğü belirlenmişti. Bu durum hem şüphe uyandırırdı hemde Jacop' un ülkesine bağlı bir insan olması bu durumu değiştiriyordu çünkü kendi insanlarını öldürmeye çalışan düşmanların bu kadar çabuk ölmesini istemiyordu. Acı çekmelilerdi aynı zamanda bunu kendisinin yaptığını da kimse bilmemliydi.

Bu yüzden 150 Ml şırıngayı 50 Ml dönüştürdü. Ancak o insanın da yaşaması sadece bir ay sürmüştü. Bu da kolaydı. Üstelik birkaç eksiklik vardı deneyde. Ne kadar insanları öldürmeye çalışsa da doğum yüzünden çoğalmalarını engelleyemiyordu. Bu yüzden aklına gelen fikirle bütün planlarını değiştirmişti.

BPP- 1

Kısa ismi olarak verilen bu projenin asıl açılımı Birth prevention project ' dı. Yani Doğumu önleme/ engelleme projesiydi.

On yıla aşkın bir süre bu projeye hayatını adayan adam, insan deneklerin üzerinde deneyip vücuda nasıl tepkiler verdiğini öğrenmek için yaklaşık iki yüz kişi öldürmüştü.

Aynı zamanda Projenin olumsuz sunucuları yüzünden onlara kod vermişti.

Kodun ismine Presenting the virus to the world, yani Virüsü dünyaya sunma kodlarıydı.

BPP- 1 kod: PTVTTW - 1 ilk çalışmanın sonucunda kansızlık ve aşırı kilo kaybı olmuştu.

BPP- 1 kod: PTVTTW - 2 : uykusuzluk ve kusma
BPP- 1 kod: PTVTTW - 3 : Soğuk ve ısınamayan beden
BPP- 1 kod: PTVTTW - 4 : yemek yiyememezlik
BPP- 1 kod: PTVTTW - 5 : Baş dönmesi ve halsizlik
BPP- 1 kod: PTVTTW - 6 : Konuşma ve kekeleme

Ve sonucunda mahzene tıkılı kalan bir hamile denek insanın bir yıla aşkın zorla yaşamasına, karnında ki bebeğin doğmadan ölmesine ve bebekten sonra da kendinin ölmesini gören Profesör Doktor amacına ulaştığını zannediyordu.

Buna da BPP- 1 kod: PTVTTW - 7 : doğumu engelleme diyerek en son noktayı koymuştu.

Birth prevention project - 1 Presenting the virus to the world - 7 olarak kalmıştı. Ancak bir sorun daha vardı.

Oysa erkeklerin üreme sistemi hala çalışıyordu.

Herkesten gizli çalıştığı bir laboratuvar ortamında hamile kadının ölmesi ve içi dolu BPP-1 şırıngaların yavaş yavaş çoğalması zamanlarında nedeni tam olarak bilinmeyen bir nedenle ölmüştü.

Ve bunu ölümün arkasında ki sırrı araştıran bilimciler, doktorlar, adli tıp ve polisler, oluşturduğu herkesten gizli olan labaratuvarı, ölü insanları gömdüğü yeri, doldurduğu şırıngalarda ki yasak maddeleri araştırmış ve bu durumu dünyaya yayılmasını önleyememişti.

Almanya, Jacop Wendres yüzünden düşmanlarını çoğaltmıştı ancak o zaman yürürlüğe giren bir kanun ile bu virüsün son bulunmasına, ortaya bir daha çıkmayıp geliştirilmeyeceğini açıklayınca çoğu ülke ile arasını zamanla düzelmişti.

Ancak yıllar sonra birinin bu olayı tekrar açıp aynı Jacop Wendres gibi psikopat olacağını kimse tahmin etmedi. Özellikle de Jecop' un kız versiyonu olacağını asla.

Yaklaşık kırk yıl önce Tarçın Hastanesinin başkanı olan Sezgi ÜNSOY' da bu işin içine girmişti. Kanunen yasaklanmış, hukuken kapanmış olan bu projeyi gizlice araştırmaya başlamıştı.

İlk önce hastane başkanı olmasına rağmen, aldığı doktor sertifikası ile hem başkan, hemde doktor olmuştu. Oraya gelmesinin sebebi ilk önce hayat kurtarmaktı, ancak on çalışkanlığından sonra aşkın çalıştıktan planlarını değiştirmişti.

Hastaneye sürekli yaralı gelen askerler, farklı ülkelerin silahları ile öldürülen insanlar ve Türkiye' yi iç savaşa sürükleyen hainler yüzünden canına tak etmişti Sezgi' nin. Birşeyler yapmak istiyordu. İnsanlığa yaralı olacak birşey daha doğrusu Jacop gibi kendi ülkesine, Türkiye' ye yararlı olacak birşeyler yapmak istiyordu. Bu yüzden araştırmalara başladı.

Ve yaklaşık dört ay sonra ölü olan Prof. Doc. Jacop WENDRES ile karşılaştı.

Onun hakkında araştırma yapıp, bütün gizli belgelerini sürekli işten kaytarıp Almanya' ya ya da başka bir yakın ülkeyi gezerek buldu ve zamanla Jacop WENDRES' ın kadın versiyonu olup çıktı.

Tek fark Almanya' lı doktor ülkesinin dışında ki insaları denek olarak kullanıp, hastaneden ayrılarak yeni gizli bir lavaratuar oluşturmuştu ancak Sezgi, kendi insanlarını ve kendi hastanesini kullanarak bu işi yapmaya başladı.

Kadın kendi insanlarını seçmişti ancak masumlara değil, suçlu ve ölmesini istediği insanları denek olarak görmüştü.

Almanya isimli olan Birth prevention project ismini türkçesi olan DOĞUMU ENGELLEME PROJESİNE dönüştürmüş ve BPP- 1 ismine DEP- 1 yapmıştı. Presenting the virus to the world de türkçesi olan VİRÜSÜ DÜNYAYA SUNMA olarak dönüştürmüş ve PTVTTW kodunu VDS olarak adlandırmıştı.

Ve işte herşey bu şekilde başlamıştı.

"Erva biraz konulabilir miyiz?'' Beyaz şotunun üstüne giydiği beyaz sıfır kol gömleğin üstüne bebe mavisi şotunun bitiminde bir hırka giymişti gen kadın. Bugün ki havanın güneşli olmasının yanı sıra hafif esmesi, hırka gitmeye itmişti. Eline aldığı küçük defterine son üç gündür yaptığı gibi not alıyor ve sık sık Roxsey kasabasını ziyaret ediyordu. Yine oturduğu duvarın kenarında başını eğmiş, dünya ile iletişimini kesmiş derecede bugün ki analizlerini yazarken siyah bereli komutanın sesini duydu.

Başını kaldırdığı anda yüzüne istila eden güneş yüzünden gözlerini kısmıştı ancak adamın güzel ela gözlerini güneş bile gizleyememişti.

Erva başını sallayarak ayağa kalkarken hırkasının geniş cebine defterini saklamıştı. Turhan GÜNDÜZ geldiğinde bu bilgileri onunla paylaşacaktı ve o gelene kadar kimse bilmemeliydi.

Boğazını temizleyen genç doktor ''Ne hakkında konuşmak istiyorsun siyah bereli komutan?'' hafif tedirgince gülümseyerek sormuştu. Kadının yüzünde ki gizlenmişlik ve yorgun bedeni Saruhan' ın daha da kaşlarını çatmasını sağladı. Son beş gündür yediği yemekleri sanki yememiş gibi kilo vermiş, teni solmuştu. İçinde gizlediği derdi yüzünden odasından çıkmıyor, çıksa bile direk Roxsey kasabasına gidiyordu.

Bu duruma yeterince sinir olmuştu. Artık öğrenme vakti gelmişti. ''Senin bu durumun hakkında'' Açıkça söylediği şeyi Erva da biliyordu ama salağa yatması ve bu durumdan çıkması gerekiyordu. ''Ne varmış ki benim durumumda?'' Gözlerini kaçırıp duvardan ayrıldı ve yavaş adımlarla yürümeye başladı.

Saltuk ruhsuz bir gülüş atıp Erva' nın yürümesine uyum sağladı. ''Yok ya hiçbirşeyin. Zaten bunu da görebiliyorum ama ben öylesine soruyorum'' Dalga geçmesine göz deviren Erva durmak yerine hızını arttırdığında Saltuk, kadının bu sefer kaçamayacağını ve herşeyi öğreneceğini aklına koymuştu. ''Erva bu sefer kaçamazsın. Beş gün önce o kasabaya gittiğinde neler olduğunu söyleyeceksin bana!'' Sinirle bağırdığında hızlı giden kadının koşarak kolunu tutmuştu.

Erva yavaş yavaş sinirlenirken, adamın kolunu tutmasına müsaade etmemiş ve hızla çekmişti. Yoluna devam eden kadının arkasından uzun bir nefes alıp sakinleşmeyi denedi. Hızlı giden kadına doğru adımladı ve önüne geçip geri geri gitti. Aynı zamanda ellerini de kaldırmıştı. ''Az önce bağırdığım için özür dilerim. Lütfen durur musun?'' Sakin sesini koruduğunda kadın durmuştu.

Erva kızgın olsa da kırgınlığı daha ağır basıyordu. Saltuk' un kendisine bağıracağını hiç düşünmemişti.

Kadının üzgün bakışları yüreğini dağlarken kafasında ki bereyi çıkarıp saçlarını karıştırdı sinirle. ''Ah! Erva cidden özür dilerim, bağırmak istememiştim'' dedikten hemen sonra kadına bir adım yaklaştı ve yüzünü avuçladı. ''Ama sen de beni anla. Hiçbirşey söylemiyorsun. Ortada ciddi bir durum dönüyor ve bu durumu ben bilmiyorum. Üstelik ben bir komutanım ve yetiştirmem gereken onca asker, korumam gereken onca insan var. Sence de benim de bilmeye hakkım yok mu?'' Adamın uygulu elaları güneşe karşı parlarken iç çekti kadın.

Doktor Erva adamın kırgın olduğunu ve bilinmezlikle yüzdüğünü biliyordu. Söylediklerinde de sonuna kadar haklıydı. Onca yükün arasında bir de bu duruma dahil olmuştu Saltuk. Ancak Erva da haklıydı. Söylemek istemediğinden değildi. Söyleyemezdi. Kanunen bu yasaktı.

Yılmışlıkla omuzlarını düşürdü ve adamın yüzünü avuçlayan ellerini yüzünden çekti ancak ellerini bırakmamıştı. İki elinin de baş parmağı ile, adamın ellerinin avucunu okşuyordu. ''Sana söylemeyi çok istiyorum. Ancak dediğim gibi kanunen söyleyemem Saltuk'' Kadının ağzından ilk defa ismi çıkmasına şaşırdı. Ona hep ya 'komutan' yada 'siyah bereli' derdi. Demek ki durum düşündüğünden de ciddiydi.

Kadın adama biraz yaklaşıp ellerini bırakmadan bedenlerini birleştirdi. Erva adamın kokusuna bulanırken yorgunca gülümsedi ve omzuna başını koydu. ''Ama sana söz veriyorum. Turhan hoca geldiği zaman herşeyi sana söyleyeceğim. Sadece iki gün daha sabret tamam mı?'' Saltuk yumuşamış hatta erimeye doğru yola çıkarken, kadının kendisi üzerinde ki etkisini bir kere daha fark etti.

Kalbi at gibiydi. Hızını bilmeden koşuyor, volum volum çıkıyordu.

Ancak ortamı bozan o adamın ismi olmuştu. Uzun ve sinirli bir nefes alsa da şuanı bozmak istemedi. Ve kadına olumlu şekilde kafasını sallarken, anlından öpmeden de geçemedi.

*

Akşama kadar acemi siyah berelilere eğitim veren komutanlar yanyana yürüken yemekhaneye doğru yol almışlardı. ''Neriman bugün de yemekhane de yemek yemedi'' Adamın sinirli sesine döndü Saltuk. ''Sabah Erva ile tartıştık. Neler olduğunu sordum ama benden iki gün istedi. Süper kahraman gelmeden anlatamazmış'' Genç komutan sözlerini söylerken süper kahraman kısmında sesini inceltmişti. Aynı zamanda bundan kastı Turhan Gündüz olduğunu arkadaşı da anlamıştı.

Baturhan homurdandı. ''Devlet sırrı mübarek'' dediğinde Saruhan kahkaha atmıştı. Yemekhaneye adım attıklarında içeride bir tek mutfakla uğraşan Timur ve Sude vardı. Baturhan ve Saltuk onları gördüğünde, birbirlerine sinsice gülüp çifte kumruların yanına ilerlediler.

''Timur!'' Baturhan seslendiği anda güzel gözlü kadınla beraber yoğurduğu hamuru, korkudan yere düşürdü Timur. ''Emret komutanım!'' Sude bir anlık bağırmadan dolayı o da korkuş ve elini kalbine koyarak bir soluk vermişti.

Saruhan içten içe sırıtırken ''Ne yapıyorsunuz burada?'' ciddi bir ifade ile sormuştu. Sude tedirgince Timur' a bakarken, Timur dik bir şekilde asker selamında duruyordu. Baturhan bunu fark ettiğinde ''Rahat ol, aslanım'' demişti. Timur titrek bir nefes alıp yanında ki Sude' ye ufak bir bakış attı. ''Hemşire Sude, bütün herkese acılı ekmek yapmayı teklif etti. Bende tam olarak nasıl yapıldığını bilmediğim için ortaklaşa yapmaya karar verdik'' Komutanlarının yanında çok stresli bir an yaşarken Baturhan şüpheyle ikisini süzdü. ''Hmm...'' diye mırıldandığında Sude' nin yüzü pancar gibi olmuştu.

Saruhan daha fazla abartmak istemediği için kafasını salladı. ''İyi bakalım gençler. Size kolay gelsin'' derken arkadaşına yeter bakışları atıyordu. Baturhan hemşireye bakıp gülümsediğinde arkadaşının ikazına kafa sallamıştı.

Tam dönüp gidiyorken bir anda durdu Saruhan. Arkadaşının durması ile ona bakan Baturhan ''Ne oldu komutanım?'' demişti. Hala kendilerine bakan iki gencin yanına tekrar adımladı. ''Timur bana pilav ve köfte yapmayı öğretir misin?'' Timur şaşkın bir şekilde komutanına baktı. Komutanı ilk defa böyle birşey soruyordu ve ilk defa yemek yapmasını öğrenecekti.

Haliyle Baturhan da şaşkındı. ''Yemek yapmayı mı öğrenmek istiyorsun?'' Şaşkınlığı sesinden de bariz belliydi. Saruhan herşeyde becerikli olabilirdi ancak yemek konusunda bariz berbattı. Çünkü çarşı izni olduğu zaman bütün askerler dışarı çıkmıştı. Sadece birlikte Baturhan ve Saltuk kalmıştı. O gün Baturhan çok acıktığını söylediğinde Saltuk birşeyler yapmaya kalkıştı. Ancak olay iki tencerenin de yanması ile son bulmuştu. Allah' tan daha fazla yangın büyümemişti.

Timur da bu olayı hatırlayınca kaşlarını kaldırdı. ''Komutanım emin misiniz? Bir tencere daha kaybetmek istemiyorum'' Saruhan sinirle kaşlarını çattığında hala bu olayı hatırladıklarına inanamıyordu. O gün bir anlık boşluğuna gelmişti yoksa özünde harika bir aşçıydı.

Yani en azından kendisini öyle zannediyordu.

Saruhan Baturhan ve Timur' a baktı. ''O gün dalgınlığıma geldi yoksa öyle birşey olmazdı. Şimdi ise yanımda sen olacaksın. Ne var? Yapamaz mıyım?'' İmalı bir şekilde askerine baktığında Timur tencerelerini ne kadar çok sevse de komutanının bakışlarıyla kendisini öldürmesini istemiyordu.

Bu yüzden kafasını olumsuz salladı. ''Olur mu öyle şey komutanım? Tabi, yaparsınız. Siz de bu eller ve marifet varken herşey yaparsınız'' Sude bu olaya gülerken Saruhan göğsünü gururla kabarattı. ''Peki o halde. Ben daha sonra uğrarım, ekmeği o zaman yaparız. Size kolay gelsin'' Sude hemşire giderken herkes ''Sağol'' demişti.

Timur yerde ki Sude' nin güzel elleri değmiş hamura üzgünce baktı. Eğilip onu aldı ve çöpe attığında içi cız etmişti. İlk yemeklerini yapacaklardı ve komutanları yüzünden yemeğini yapamamanın yanında bir de malzemeler heba olmuştu.

Uzun bir iç çeken Timur, elini yıkayıp çırptıktan sonra komutanlarına döndü. ''Pekala, başlayalım o zaman?'' İki komutan da askerini onaylarken kirlenmesin diye asker hırkalarını çıkarmış ve yeşil bluzları ile kalmıştı. Kollarını sıyıran iki siyah bereli işe koyulmuştu.

Havanın kararmasıyla, iki saat geçiren yetişkin sinirle soludu. ''Bir pilav bu kadar zor yapılmamalı. Şimdi anlıyorum kadınların saatlerce mutfaktan çıkmadığını'' Adamın homurdanmalarına ima ile baktı Baturhan ''Kızma ama Saltuk. Bu kadar beceriksiz olamazsın. Boşu boşuna pilava suç bulma, iki defa pirinci lapa haline getirdin. Bir de köfteyi yaktın. Boşu boşuna ziyan oldu'' Arkadaşına kaşları çatık olarak döndü.

Kendisi birşey yapmamıştı ki pilav bir anda lapa olmuştu ve köfte çok çabuk pişmiş olduğu için yanmıştı. Kesin malzemelerde sorun vardı. Ona göre tarihi geçmişti. ''Hah! Dinime küfreden Müslüman olsa gerek. Yapacağın basit bir salata ve cacıktı. Ancak onları doğramak yerine iki parmağını doğramayı başardın'' Kıstığı gözleri ile kendisine bakan adama gözlerini devirdi Baturhan.

Homurtulu sesler çıkarsalar da iki adam da yemekhane koltuklarında dinleniyordu. Mutfaktan çıkan Timur gülümseyerek komutanlarına yöneldi. ''Yemekler hazır komutanım'' dediğinde iki komutan da uzun bir nefes verip gülümsemişti. Saruhan kafasını sallarken, askerine "Tamam, sağol Timur. Şimdi dinlen aslanım" dediğinde Timur kafasını sallayıp asker selamı verdi ve yemekhane den çıktı.

"Bütün bu çabaların doktor Erva için değil mi?" Baturhan' ın içli tebessümüne, bir anlık durdu ve ondan sonra kafasını salladı. O kadını sevdiğini kendine kabul etmişti ve bunu diğerlerinin de bilmesin de bir sakınca yoktu.

Baturhan gülümseyerek kalktığında "Hadi masayı hazırlayalım" Saltuk da kalkmıştı.

Stajyer doktor Yusuf' u durdurup iki kadını yemekhaneye getirmesini söylemiş ve tekrar işlerine koyulmuşlardı. Zira artık kendi askerlerine güven olmuyordu. Kendilerinden büyük olan kadınların, neredeyse içlerine düşeceklerdi.

Yemekhanenin kapısından içeri giren kadınları, ilk fark eden Baturhan' dı. Yanında ki dostunu dürtüp "Saruhan, geldiler" dediğinde iki komutan da ellerine hazırladıkları yemekleri, koydukları yemekhane tepsisini alarak mutfaktan içeriye geçtiler.

Neriman kaşlarını çatarak "Bizi çağırmışsınız?" sorarken Erva ile gözleri, iki komutanın üstünü inceliyordu.

Tepsiyi masaya bırakan genç asker süslü doktorun kârşısına geçerken elini ensesine atmıştı. "Şey...aslında..." Baturhan kaşlarını çatarak boğazını temizledi. Bu çekingen halleri de neydi böyle? Bünyesine tersti. Başını kaldırıp sevdiği kadına baktı. "Kaç gündür yemek yemiyorsun. Ya da sağlıksız şeylerle besleniyorsun. Bende sana yemek hazırladım ve ben hazırladıysam yemek zorundasın" Kendinden emin olan ses tonu, kadına kadar ulaşmıştı.

Neriman bir an adama kaşlarını çatarak baksa da sonra hayatında ilk defa kendisine ters bir hareket yaptı ve adama gülümseyip, başını olumlu anlamda salladı. Masada ki yemeğin yanına oturduğunda Baturhan şaşkındı çünkü bu kadar uysal olmasını beklemiyordu. Bilirsiniz...Neriman kedi gibi tırnakları olan , küçük bir dişi aslandı.

Erva da Saltuk'un elinde olan tepsiye gülümseyip alırken adamın kalbinin atışlarını duymamıştı. Zira kadının ki daha çok atıyordu çünkü  hayatında ilk defa bir erkek kendisiyle bu denli ilgileniyordu.

Erkekler de kızların kârşısına geçtiğinde Erva gülümsedi. Neriman ve Erva ağızlarına attığı köfteyi hafif pilav ile yerken birbirlerine baktılar. Neriman ilk başta korkmuştu ancak yerken yemeğin güzel olduğunu fark etti. "Çok leziz olmuş, elinize sağlık" Erva' nın iltifatı ile hafif gerildi Saltuk. Az önce ne demişti o öyle?

Kızlar yemeği, kendilerinin yaptığını zannetmişlerdi. İyi de ne diye kendilerinin yaptığını zannetmişlerdi? Sonra gözleri belinde hala durmakta olan mutfak önlüğüne kaydı. Ah! Yemek yaparken üstüne bir zarar gelmesin diye takmışlardı. Saltuk kaşlarını çatıp tam bu durumu düzelteceği sırada Baturhan araya girdi. "Afiyet olsun" derken arkasında ki sandalyeye iyice yaslamıştı.

Saruhan arkadaşının bu yalanı sürdürmesi ile kaşlarını çatıp ona baktığında Baturhan omuz silkerek ona cevap vermişti. Erva mutlulukla yemeği yemeğe devam etse de Neriman iki komutana bakıp hafif hafif atıştırıyordu.

▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤

Gece boyunca uğraşıp sabah bölümü yayınlayan zekilerden bir tanesi de benim. Umarım beğenirsiniz.

Diğer bölümde görüşmek üzere !

Continue Reading

You'll Also Like

89.7K 4.7K 24
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
708K 26K 21
Çorbayı ısıtıp bir kaseye koydum ve yanına iki dilim ekmekle su doldurup tepsiye koydum. Salona giderken acaba suya tükürsem mi diye de düşünüyordum...
81.6K 2.9K 21
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...
88.6K 6.8K 42
Polen Bal 24 yaşında kariyerinin zirvesinde bir mankendir ve oldukça süslü bir hayat yaşamaktadır. Sevgilisi tarafından dolandırılıp hapse attırılma...