HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"

17.4K 944 146
By sibelgns

 Merhaba arkadaşlar. öncelikle yorumlarınıza cevap veremediğim için inanın çok üzgünüm. Hepsini okuyorum fakat cevap yazmaya fırsatım olmuyor bu aralar malesef. İnşallah bu bölümde hepsini cevaplayacağım. Hepinize keyifli okumalar diliyorum :)

Yağız odaya girdiğinde, odada kimsenin olmadığını görünce rahatladı. Üzerindeki montu çıkartarak portmantoya astı. Bu saate kadar gelmediklerine göre Nehir hala istediği gelinliği bulamamıştı. Birkaç defa telefonda konuşmuşlar fakat her defasında memnuniyetsiz bir şekilde dert yanan Güvercin'in üzgün sesiyle telefonu kapatmak zorunda kalmıştı.

Odadaki cam bölmemin önüne geldiğinde eşsiz deniz manzarasına bakıp iç geçirdi. Elini cebine atıp bugün aldığı kutuyu çıkarttı. Siyah kadife kutunun kapağını açtığında, gördüğü şey dudaklarının mutlulukla kıvrılmasına sebep olmuştu. Nehir ve Demir'i sabah yolcu ettiğinden beri mücevherciler arasında mekik dokuyup durmuştu. Her ne kadar nikâhı aceleye getirmiş olsalar da en azından diger şeyler eksiksiz olmalıydı. Aldığı yüzüğü kutusundan çıkartıp gözünün hizasına kadar kaldırdı. Etrafı küçük pırlantalarla çevrilmiş tek taş yüzük Nehir'in zarif eline çok yakışacaktı. Nehir'in Yüzüğü gördüğünde vereceği tepkiyi çok merak ediyordu. Gelinlik arama telaşından kızın yüzük mevzusunu unuttuğuna emindi Yağız. Demir haricinde kimse onun bütün gündür yüzük peşinde koşturduğunu bilmiyordu. Demir de bilmeyecekti de Güvercin'in bir türlü gelinlik bulamamasından dert yanmak için onu aradığında söylemek zorunda kalmıştı. Telefonunun çaldığını farkettiğinde elindeki yüzüğü kutusuna koyup cebine soktu.

"Gene küfredip rahatlamak için mi arıyorsun kardeşim?" diyerek açtı telefonu. En son konuştuklarında Demir'in ağzından çıkan küfürün haddi hesabı yoktu. Bu durum hoşuna da gitmiyor değildi Yağız'ın. Öyle ikide bir yatak odalarına kadar girip olacak işe çomak sokup durmasaydı belki üzülebilirdi arkadaşının bu haline ama yaptıkları aklına geldikçe nedense gram üzüntü duymuyordu.

"Bu eziyetlerin hesabını sana bir bir ödeteceğim dostum."

"Görende ırzına geçtim sanır. Ulan alt tarafı Güvercin ile gelinlik alışverişine çıktın, bu kadar dırdır etmenin ne gereği var?"

"Alt tarafı mı dostum?" Demir'in sinirli çıkan sesi Yağız'ı biraz olsun eğlendirmişti. "Oğlum, ebem sikildi resmen. Ne menem bir şeymiş bu gelinlik aramak. İzmir'de girip çıkmadığımız gelinlikçi ve moda evi kalmadı. E birde Güvercin istediğini bulamadıkça girdiğimiz bütün gelinlikçilerin dükkanlarını yakıp yıkmamak için zor tuttum kendimi."

"Abartma Demir."

"Ne abartacağım lan! Her defasında kızın gözlerindeki kırgınlığı sen görseydin benim yapamadığımı anında yapardın eminim ki."

Demir'in söylediği şeyi duyduğunda kalbinde bir sızı hissetti Yagız. Gelinlik için bile olsa Güvercinin üzülmesine dayanamıyordu. "Sanırım haklısın dostum." Diyerek kendini kanepeye attı ve sırtını bezgince arkasına dayadı. "Ne yaptınız peki buldunuz mu aranan gelinliği?"

"Bulduk abi bulduk sonunda. Güvercin, üzerini değiştirirken seni arayayım dedim geleceğimizi haber vermek için. Sen ne yaptın aldın mı yüzüğü?"

"Aldım dostum, bulana kadar imanım gevredi resmen."

"Biz bir saate kalmaz geliriz muhtemelen. Ayakkabı zımbırtısı çıktı şimdi de. Onu da alınca sağ salim getireceğim Güvercini, sonrasında artık sen ne yaparsan yap. Ben birkaç kadeh devirip bu günü unutmak istiyorum." Dediğinde ikisi de kahkaha atmıştı.

"Tamam ulan tamam! Amma ağladın. Hadi getir artık müstakbel karımı. Özledim, geberdim burada."

"Sana da müstakbel karına da..." Demir'in cümlesini bitirmesini beklemeden keyifle gülümseyerek telefonu kapattı. 'Sana az bile bu eziyet.' Diye kendi kendine söylenerek üzerindeki kazağı bir çırpıda çıkartıp attı. Nehir gelmeden bir duşa girse iyi olacaktı. Üzerindeki bu yorgunluktan bir an evvel kurtulmak istiyordu. Adımlarını tam banyoya yönlendirmişti ki kapısının çaldığını duydu.

Kaşları anında çatılmıştı. Kapıya gitmeden önce montunun cebindeki silahı alıp beline yerleştirdi. Burada olduğunu bilen kimse yoktu. Oda servisi olsa zaten kapıdan seslenirdi ki oda servisini çağırdığını hatırlamıyordu. Kapının önüne geldiğinde kolu aniden çevirerek  kapıdaki kişinin yüzüne bakmadan onu koltuğunun altına alarak içeri savurdu.

"Ay!" Çığlık sesini duyana kadar çoktan yere kapakladığı kişinin üzerine çıkıp gırtlağına yapışmıştı bile.

"Zeynep? Senin ne işin var burada?" dedi sinirli bir şekilde. Kadın, elini uzaklaştırmak için çırpınmasa hala eliyle, kadının boğazını sıkmaya devam ettiğini farketmeyecekti. Anında elini çekerek Zeynep'in üzerinden kalktı. Kız resmen şoka girmiş gibiydi. Yerde doğrulmaya çalışırken bir yandan da eliyle acıyan boğazını tutmuş istemsizce çıkan öksürüklerini bastırmaya çalışıyordu.

"Üstüme atlayacak kadar beni özlediğini bilseydim daha önce gelirdim." Dedi şuh bir kahkaha atarak.

Yağız, beline soktuğu silahı çıkartıp tekrar montuna koydu. "Hiç değişmemişsin Zeynep; hala avam ve basitsin." Dedi soğuk bir şekilde.

"Unutma ki sen bu basit bulduğun kadınla tam bir yılını geçirdin." Dedi Zeynep ayağa kalıp boynunu tutarak. Hala Yağız'ın sıktığı yerler acıyordu.

"Ne bir yılından bahsediyorsun lan sen! Gören de ciddi birşeyler yaşadık sanır."

"Bir yıl boyunca beni becerirken gayet ciddi görünüyordun oysa ki."

"Lan sen kendini öldürtmek mi istiyorsun?" Yağız resmen kükremişti. "Ulan sana ümit mi verdim, seni seviyorum diyerek kandırdım mı? Bu şekilde konuşup beni delirtmekten başka bir şey yapmıyorsun. Senin de dediğin gibi aramızdaki tek ciddiyet yataktaydı ama buraya kadar geldiğine göre sen o işi  fazla ciddiye almışsın."

"Kırıcı oluyorsun ama Yağız." Dedi Zeynep. Yağız'ın bu şekilde konuşması kalbini kırıyordu. Hiçbir erkeği Yağız kadar sevememişti nedense. Onun kendisini hiçbir zaman sevmediğini elbette ki biliyordu ama bunu bir türlü kendine yediremiyordu.

"Az bile yapıyorum Zeynep." Dedi Yağız, Zeynep'in önüne kadar gelerek. "Sana daha önce hep açık oldum. Kameraların önünde birlikte görünmek benim işime geliyordu biliyorsun" dediğinde adamın sözünü kesti.

"Biliyorum biliyorum. Bana bunu defalarca anlattın zaten; sevdiklerine zarar gelmemesi için seviyormuş gibi göründüğün kişiler ile medya önünde boy gösteriyordun çünkü onlara bir zarar gelmesi senin umurunda değildi. Ben de onlardan biriydim." Yağız'ın beynine kakarcasına söylediği şeyler her zaman kafasının bir köşesinde durmuştu. Onu gözden çıkardığını her defasında hatırlatıp canını yakmak zorunda mıydı sanki bu adam?

"Madem biliyorsun niye peşimdesin Zeynep? Aramızdaki saçma sapan bu şey biteli çok oldu. Eylül'ün arkadaşı olduğun için sana, sürekli güzellikle açıklama yapmak artık can sıkıcı olmaya başladı. Sen, hatır gönülden anlamıyorsun anlaşılan. Yağız bu işin uzamasından artık çok sıkılmıştı. İkidebir bu kadını görmek sinirini bozuyordu. Bir şekilde yine bununla baş edebilirdi fakat artık işin içinde Nehir vardı ve onun üzülmemesi için yakar yıkar gerekirse yok ederdi.

"Sen beni sevmiyorsun diye benim de seni sevemeyeceğimi mi düşünüyorsun? Sana aşık olabileceğim hiç mi aklına gelmedi Yağız?"

"Yeter Zeynep!" diye kükredi adam. "Senin bu saçmalıklarını dinleyecek vaktim yok. Benden de Nehir'den de uzak dur!"

"Hepsi o orospu yüzünden deği..."

"Lan! Senin aklını alırım kadın." Yağız Zeynep'in çenesini sıktığı gibi onu geriye doğru fırlattı. "Bir daha sakın!" diye uyardı işaret parmağını kızın gözüne sokarcasına "Sakın Nehir'in adını ağzına alayım deme. Kadına el kaldırmak adetim değil ama seni çok fena yaparım Zeynep, haberin olsun!"

Yağız'ın sözleri kızın gözlerinin dolmasına sebep olsa da kalbi hala onu sevmekten vazgeçmiyordu. "Almam." Dedi kırgın bir şekilde. "Senin için çok değerli olmalı." Aslında söylediğine bir onay beklemiyor, ne kadar acı verse de bu gerçeği kabul ediyordu. O kızın Yağız'a yetemeyeceğini bildiği için adamın suyuna gitmeye karar verdi. Yoksa Yağız'ı tamamen kaybedeceğini çok iyi biliyordu.

"Herkesten, herşeyden daha değerli. Onun canını yakanın, kanını dökerim." Dedi Yağız sert bir şekilde.

"Anladım." Diyerek Yağız'a doğru yürümeye başladı. Bir yandan da gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı. "Sen de benim için çok değerlisin Yağız. Sen ne dersen, nasıl istersen öyle olsun ama son bir kez daha tenine dokunmama, kokunu aklıma kazımama izin ver lütfen." Gömleğini kollarının arasından süzülmesine izin verdiğinde adamın karşısında sadece siyah sutyeniyle kalmıştı.

Yağız'ın şaşkın bakışları, kızın üzerinde gezinirken bu kadının ne kadar tehlikeli olabileceğini anlamıştı. Onun, yarı çıplak bir şekilde karşısında durması Yağız için hiçbir şey ifade etmiyordu. Onu bir erkek olarak zerre etkilemiyordu çünkü o, sadece kalbiyle değil bedeniyle, ruhuyla kısacası herşeyiyle Nehir'e fazlasıyla bağlıydı. Zeynep ya da başka birinin karşısında çırılçıplak dahi durması onu etkilemezdi. "Karşımda bu şekilde soyunarak ne yapmaya çalışıyorsun Zeynep?" diye sordu kaşlarını çatarak.

Zeynep, Yağız'ın dibine kadar geldiğinde kollarını aniden boynuna doladı. "Beni sevmesen de umurumda değil Yağız. Küçük bir kaçamak yapabiliriz bence. Seni çok özledim." Tam adamın dudaklarına doğru hamle yaptığında Yağız, kadının kollarını boynundan söküp attı.

"Defol Zeynep! Hemen bu odadan defolup gidiyorsun." Dedi hiddetle.

Zeynep geriye doğru sendelese de düşmedi. Sinirden dişlerini sıkıyordu. "Eskiden olsa üzerime atlardın. Sanırım kalbinle birlikte erkekliğini de kaybetmişsin." Sözleri her ne kadar abartı olsa da amacı Yağız'ı kışkırtmaktı.

"Ne diyorsun lan sen! Erkekliğimi sorgulamak sana düştü? Beni tahrik etme Zeynep! Çok fena elimde kalacaksın."

"Tam da amacım seni tahrik etmek Yağız. Geçirdiğimiz o ateşli geceleri unuttuğunu söyleme sakın, çünkü ben, bana dokunduğun hiçbir anı unutmadım. Sert ve ateşli sevişmelerimizi ne kadar çok sevdiğini biliyorum ve o kızın sana istediğini veremeyeceğine de eminim." Bu sefer elini sutyeninin klipsine koymuştu ki Yağız tarafından engellendi.

"Siktir git Zeynep!" Yağız'ın neredeyse gözü dönmüştü. Demir ve Nehir birazdan gelecekti ve onu yarı çıplak bir kızla görürlerse bunu nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Hele de o kız Zeynep iken. Bir hışımla yerdeki gömleği almak için eğildiğinde beline sarılan kollar artık sabrının sonu olmuştu.

Elindeki gömleği tekrar yere atarak hızla geri döndü. Zeynep, Yağız'ın dönmesiyle resmen savrulmuştu. Elleri, Zeynep'in boynunu sıkarken gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Ne karşısındakinin bir kadın oluşu ne de onu nefessiz bırakacak kadar boğazını sıkması umurundaydı. Aklı, uçup gitmişti. "Ulan kendi siktirecek hiç mi erkek bulamadın da bana yapıştın kaldın. Seni istemiyorum lafının neresini anlamıyorsun lan! İlla seni aşağılayıp hakaret mi etmem gerek defolup gitmen için." Zeynep, Yağız'ın elinin altında çırpınıyor, boğazındaki elleri çekmeye çalışıyordu ama fayda etmiyordu. Nefes borusundan oksijenin geçtiğinden bile emin değildi artık. Gözleri kararacak gibi olduysa da pes etmedi. Tırnaklarını adamın ellerine geçirdi. Yağız'ı hiç böyle görmemişti. Ne yaptığının farkında değilmiş gibi bakıyordu. Birkaç defa daha güçsüzce adamın omuzlarına vurdu. Acıdan gözünden yaşlar gelirken nefessizlik ciğerlerini yakmaya başlamıştı. Bir anda geriye doğru itildiğinde popo üstü yere kapaklandı. Doğrulmaya dahi gücü kalmamıştı. Ellerini boğazının acıyan yerlerine koymuş durmadan öksürüyor aynı zamanda da ağlıyordu.

"Hayvansın! Pisliğin tekisin Yağız Karayel!" Ciğerlerine derin derin nefesler çekerken bir yandan da bağırıp çağırıyordu. Boynunun kıpkırmızı olduğuna emindi. Hatta göğüslerinin üst kısımları yavaş yavaş morarmaya başlamıştı bile. "Senden nefret ediyorum!" diye bağıdı gözyaşları içinde. "Bu yaptığını sana çok kötü ödeteceğim Yağız." Yerdeki gömleği alıp titreyen elleriyle üzerine geçirmeye çalışırken bir yandan da üzerine doğru gelen adama korku içinde bakıyordu.

"İstediğin; beni tahrik etmek değil miydi?" diye sordu Yağız, kızın gözlerinin içine bakacak kadar yakınına gelerek. "Başardın. Beni öyle bir tahrik ettin ki az daha canından olacaktın!" Yağız konuşurken ciddi ve sakinleşmiş görünüyordu. Sanki az önce kızın boğazına yapışan adam o değildi. "Seni, çevremde bir daha görmeyeceğim Zeynep." Dedi parmağını omuzuna koyup uyarırcasına ittirerek. "Ne benim ne de Nehir'in etrafında olacaksın. Bana ait olan hiçbir otelin ya da mülkün on kilometre yakınına dahi gelmeyeceksin! Eğer söylediğim şeylerin aksini yapmaya kalkarsan," dedi yavaşça geri çekilerek "Öldürürüm Zeynep! Sevdiklerimin canını acıtanın canını alırım! Şimdi defolup gidiyor musun yoksa ben yaka paça seni atayım mı?"

Sevdiği adamdan böyle şeyler duymak, canını bir kez daha acıtmıştı. O şırfıntıya verdiği değerin birazını kendisine verseydi ölene kadar ona kul köle olurdu. Oysa Yağız, kendisine hakaret etmekten ve onu öldürmeye çalışmaktan başka bir şey yapmamıştı. Üzerine geçirmiş olduğu gömleğin düğmelerini iliklemekle uğraşamayacaktı. Daha fazla bu odada kalmayı o da istemiyordu. İçinde öyle bir hırs, öyle bir sinir vardı ki bunu bir şekilde atmalıydı. Yağız'ın kendisine yaptığı şeyi ona ödetmeden rahat etmeyecekti. Önünde dikilen adamı bir hışımda ittiğinde Yağız sinirle Zeynep'e baktı.

"Kaşınma Zeynep!"

"Hiçbirşey burada bitmedi Yağız!" dedi hırsla. "Bana yaptıklarını fitil fitil burnundan getireceğim."

"Sen hala burada mısın?" diyerek kızı kolundan tuttuğu gibi kapıya doğru sürükledi.

"Bırak beni pislik herif. Çek ellerini üzerimden!"

"Sert sevdiğini sanıyordum." Dedi Yağız, kızın çırpınmalarını umursamayarak, dudağının kenarı hafiften kıvrılmıştı. "Hak ettiğini veriyorum sana." Diyerek Zeynep'in söz söylemesine fırsat vermeden onu kapı dışarı attı.

Kadındaki bu cürete hala şaşırıyordu. Resmen nikâhtan önce katil olacaktı. Hala nasıl kendini bu kadar kaybettiğine inanamıyordu. Bugüne kadar hiçbir kadına, ne el kaldırmış ne de bu derece hırpalamıştı. Kendine kızmadan edemedi. Ne olursa olsun kendime hakim olmalıydım diye söylendi sinirli sinirli.

Aklına Nehir geldiğinde dudaklarından bir küfür fırladı. Muhtemelen biraz sonra geleceklerdi. Telefonunu çıkartıp Nehir'i aradı fakat açan olmadı. Muhtemelen duymuyordu. Belki de ayakkabı arıyorlardı hala. Nehir'i düşünmek bile sinirlerini biraz olsun gevşetmişti. O gelene kadar tamamen sakinleşmeliydi ve bunun en iyi ilacı sıcak bir duştan başkası değildi.

Banyodan çıktığında iyice rahatlamıştı. Üzerini giyip kendini koltuğun üzerine bıraktı. Nasıl bir gün geçirmişti öyle. Masanın üzerindeki telefonu alıp tekrar Nehir'in numarasını aradı. İki defa çaldığında meşgule düşmüştü. Kaşları anlamsızca çatıldı. Bir kez daha aradığında bu sefer ulaşılamıyor dediğinde iyice şüphelenmeye başlamıştı. Bu sefer Demir'i aramaya karar verdi. Birkaç defa çaldıktan sonra Demir anca telefona cevap vermişti.

"Oooo hasretime dayanamadın galiba kardeşim?" dedi Demir işi dalgaya vurarak.

"Ne demezsin dostum, seni bir özledim, bir özledim ki sorma." Dediğinde gülümsemeden edememişti Yağız. "Seninle işim yok Demir, bana Güvercin'i ver. İki saattir arıyorum o telefon neden açılmıyor acaba?"

"Ne demek Güvercini ver? Nehir senin yanında değil mi?" diye sordu Demir. Ne olduğunu anlamamıştı.

"Oğlum kafayı mı yedin, gelinlik almaya gittiniz ya beraber nasıl benim yanımda olsun?"

"Biz geleli neredeyse yarım saat oldu abiciğim. Nehir'i en son asansöre bindirdim. Çoktan yanına gelmiş olması lazım." Diyerek oturduğu sandalyeden bir hışımla kalktı.

"Bak Demir eğer şaka yapıyorsa..."

"Şaka falan yok abi, bu konuda şaka yapar mıyım hiç? Bekle hemen geliyorum."

Yağız telefonu kapattığında odanın içinde volta atmaya başlamıştı bile. Bu kız nereye gider, neden giderdi aklı almıyordu. Nehir, hayatta kendi isteğiyle kaçıp gidecek biri değildi. Aklına gelen diğer ihtimal ise kalbini sıkıştırıyor nefes almasını zorlaştırıyordu. Eymen piçi onları bu kadar çabuk bulmuş olabilir miydi?

Kapının hızla açılmasıyla Demir'in içeri girmesi bir olmuştu. "Abi bir haber var mı?"

Yağız, Demir'i gördüğü gibi yakasına yapıştı. "Oğlum, sen nasıl Güvercin'i yalnız bırakırsın? Sana emanet ettim lan ben onu!"

"Abi ne desen ne yapsan haklısın. Ben düşünemedim. Asansöre bindirmek yerine kapına kadar getirmeliydim." Demir içi içini yiyordu. Yağız, söylediklerinde çok haklıydı. Böyle olacağını bilseydi hiç Nehir'i bırakır mıydı?

Yağız ellerini adamın yakasından çekip bitkin ve yıkılmış bir vaziyette kendini kanepeye attı. Dirseklerini dizlerinin üzerine dayayıp ellerini hırsla saçlarına geçirdi. "Kafayı yiyeceğim Demir, bir kıza sahip çıkamadık. Eğer Eymen..." dediğinde Demir onu susturdu.

"Eymen hiçbir sikim yapamaz. Burada olduğumuzu öğrenmiş olsa bile o kadar koruma var buraya girmesi imkansız. Aklına kötü şeyler getirme abi."

"Kötü şeyler getirmeyeyim mi?" dedi ellerini kafasından çekip keskin bakışlarını Demir'e yönelterek "Psikopat bir sapkından bahsediyoruz, adam Nehir'i yakalarsa ne olur biliyor musun kardeşim?" dediginde bütün kasları gerilmişti. "Kızı öldürmekten beter eder."

"Ben de en az senin kadar endişeleniyorum ama önce sağlam kafayla düşünüp ona göre hareket edelim." Dedi Demir Yağız'ın karşısına otururken. O da Eymen'in Nehir'i yakaladığında neler yapabileceğini en az Yağız kadar iyi biliyor ve ölesiye endişeleniyordu. "Gelirken korumalarla görüştüm onlar şüpheli bir durum ya da birini görmemişler. Ahmet hepsiyle tek tek görüşüp ifadelerini alıyor şu an. Yakında haber gelir."

"Kamera kayıtlarına bakalım biz de!" diyerek ayaklandı Yağız. Telaştan beyni durmuştu resmen. Yeni yeni kafasını toplamaya başlıyordu. "Sen de olanları doğru düzgün anlat kardeşim. Nehir'i nereye kadar getirdin?"

"Otelin girişinde asansöre bindirdim. Yarın evleneceksiniz biraz yalnız kalıp konuşun istedim. Ben de bir şeyler içmek için bara indim işte. Başka da olan bir şey yok."

"Ulan madem o kadar düşünceli bir adamdın bu centilmenliğini daha önce de yapsaydın ya. Başka zaman tepemizden ayrılmazsın bugün düşünceli olasın tutmuş."

"Haklısın abi. Allah beni kahretsin." Diyerek tekmesini masaya geçirdi Demir. "Bırakmamalıydım Güvercin'i. Ne olursa olsun yanından ayrılmamalıydım."

"Olan oldu artık Demir. Hadi gel de şu kamera kayıtlarını inceleyelim. Birşeyler buluruz mutlaka. Acele et gidelim!"

İki adam da endişeli ve olabildiğine sinirliydi. Kapıdan çıktıklarında asansöre doğru giderken Demir'in gözü koridorun köşesindeki duvarın dibinde duran birkaç alışveriş poşetine takıldı. Kaşlarını çatıp adımlarını o tarafa yönlendirdiğinde Yağız sinirle bağırdı. "Asansör bu tarafta Demir! Nereye gidiyorsun oğlum?"

"Şurada bir şeyler var baksana." Diyerek yerdeki poşetleri işaret etmişti.

"Bana ne lan elalemin poşetinden kafayı mı yedin? Ben gidiyorum sen ne yaparsan yap." Yağız tam adımın gelen asansöre atacaktı ki Demir'in sesiyle olduğu yerde kaldı.

"Abi bunlar Güvercin ile aldığımız kıyafetler."

Yagız yerdeki poşetlerin içini karıştıran Demir'e doğru gitti. "Ne diyorsun oğlum? Ne işi var o poşetlerin burada?"

"Bilmiyorum abi. En son Nehir'deydi."

Yağız'ın biraz olsun umudu vardıysa da şimdi hepsi yerle bir olmuştu. Bu poşetlerin yere bırakılıp gidilmesi Nehir'in kaçırılmış olma ihtimalini daha da güçlendiriyordu. "Gidelim!" neredeyse kükremişti Yağız.

"Bunları ne yapacağız peki?"

"Bırak kalsın. Onları toplayacak zamanımız yok." Dediğinde çoktan asansörün düğmesine basmıştı bile.

"Resepsiyonu arıyorum, odaya götürsünler." dediginde çoktan görevliyi arayıp talimat vermişti bile.

"Abi çok üzgünüm ama galiba sen haklısın." Dedi Demir asansörde giderken. "Eşyalar öylece yere atıldığına göre aklıma Nehir'in kaçırılmasından başka bir şey gelmiyor.

Yağız tek bir kelime etmemişti. Herşey kamera kayıtlarını izleyince ortaya çıkacaktı. Zaten Nehir'in ne olursa olsun kendi isteğiyle gitmeyeceğini biliyordu. Ona söz vermişti. Ölse tekrardan kaçıp gitmezdi.

Kayıtların tutulduğu odaya geldiklerinde görevli ile birlikte kamera kayıtlarını incelemeye başlamışlardı. Otelin girişindeki asansörün ön kısmındaki görüntülerini arıyorlardı.

"Dur dur dur!" Dedi Yağız gördüğü görüntüyü işaret edip. "Bak buradasınız işte." Görüntüde Demir Nehir'i asansöre bindiriyordu. "Şimdi odanın bulunduğu kattaki görüntülere bakalım. Asansöre Nehir'den başka kimse binmemiş gibi görünüyor bu görüntülerde."

Çeşitli açılardan kayıt eden kameraların görüntülerini tek tek incelerken iki adam da şaşkınlık içinde kalmıştı. İlk görüntü, asansörün önünü çeken kameradandı. Burada; Nehir yalnız bir şekilde asansörden iniyor ve odaya doğru gidiyordu. Sonrasında diğer kameraya geçtiler orada; Nehir'in bir an afalladığını ve durduğunu gördüler. Bir şey görmüştü ve gördügü sey her neyse onu durdurmuştu.

"Hemen öteki kamerayı aç." dedi Demir görevli adama. Yağız da merakla bekliyordu. Görüntü açıldığında kadraja odadan telaşla çıkan Zeynep girdi.

"Abi bu ne? Bu kızın ne işi var odada?" diye sordu Demir. Şaşkınlıkla Yağız'a bakıyordu. Üstelik kızın gömleğinin büyük bir çoğunluğu açıktı.

"Sonra anlatacağım Demir dur şimdi." Diyerek görüntüye odaklanmalarını sagladı Yagız.

Görüntülerde; Nehir, Zeynep'in yanına geliyor ve bir şeyler konuşuyorlardı. "Sesi yok mu bunun?" diye bağırdı Yağız.

"Yok efendim sadece görüntüyü kaydediyor." Dedi görevli çocuk.

"Ulan o kadar para kazanıyoruz sesli kamera taktıramamış mıyız koskoca otele?" Yağız bir yandan söylenirken bir yandan da görüntüleri izliyordu.

"Bu ne oğlum." Dedi Demir görüntüyü işaret ederek. Ekrandaki görüntüde Zeynep orasını burasını çekiştirip Nehir'e vücudunu gösteriyordu.

"Ne bileyim lan ben." Yağız sinirle görüntüleri izlerken bir yandan da kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Son görüntüde Zeynep uzaklaşıyor ve Nehir bir müddet sonra yere çöküp ağlıyordu. Aralarında ne geçtiyse kız perişan görünüyordu. Sonrasında da zaten herşeyi orada bırakıp gidiyordu. Otelin önündeki görüntülere baktıklarında ise Nehir'in yalnız başına uzaklaştığı görünüyordu sonrası yoktu.

"O orospunun anasını belleyeceğim." Diyerek ayağa fırladı Yağız.

"Dur abi! Şu olayı bana bir anlatsana." Demir adamın koluna girip onu sakinleştirmeye çalışırken hikayeyi baştan sona dinlemişti.

Zeynep'in odasını öğrenmek için resepsiyona gittiklerinde birkaç dakika önce kızın otelden ayrıldığını öğrenmişlerdi. "Şimdi ne olacak?" diye sordu Demir odaya girerken.

"Bilmiyorum." Dedi Yağız. Ne yapacağını ya da ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İçten içe Nehir'e kızmıyor değildi. Nasıl ona haber vermeden giderdi? Ne olursa olsun gitmeyeceğine dair ona söz vermişken hemde. Gözleri kanepenin üzerine konmuş olan poşetlere takıldı. Bu canını daha da sıkmıştı. "Sen adamlara haber ver her yerde baksınlar. Sen de başlarında dur. Gidebileceği neresi varsa arasınlar Demir."

"Sen ne yapacaksın peki? Aramayacak mısın Güvercini?" Bu soru kalbinin bir kez daha sıkışmasına sebep olmuştu.

"Söz vermişti" dedi dolaptan bir içki çıkartıp bardağa doldururken. "Ne olursa olsun gitmeyecekti." Diyerek bir dikişte içkiyi kafasına dikti. Viski, geçtiği yeri ateşe verirken en çok acıyan yeri yine kalbi olmuştu.

"Abi böyle yapma. Elbet bir açıklaması vardır." Demir arkadaşının ne kadar yıkıldığını görüyor onu teselli edecek doğru sözleri bulmaya çalışıyordu.

"Vardır elbet dostum." Dediğinde daha fazla bu konuyu konuşmak istemiyordu. "Sen, sana dediğimi yap. Ben de sahile bakacağım birazdan. Kafamı biraz toplamam lazım Demir. Nefes alamadığımı hissediyorum. Ne olursa olsun kaçıp gitmemeliydi. Yarın evlenecektik lan." Sesi sonlara doğru iyice kırgın çıkmıştı.

Demir sadece başını sallamakla yetindi. Arkadaşının omzuna elini koyup destek verircesine sıktı. Demir gitmek için tam hareketlenmişti ki kapıdan gelen sesi duyunca iki adam da aynı anda kapıya baktı. Açılan kapının önünde dikilen Nehir de en az Yağız kadar bitik ve üzgün görünüyordu.

"Gidemedim." Dedi gözünden akan yaşı silme zahmetinde bile bulunmadan. "Sözümü tuttum. Şimdi bana bir açıklama borçlusun Yağız!"    

Continue Reading

You'll Also Like

102K 467 5
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
3.6M 131K 72
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
2.2M 36.3K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...