5 Element

Storm_Angel által

116K 7.9K 1.4K

Tehlike ve tutkunun, gizem ve aşkın iç içe geçtiği bir hikaye... Claire, bilinmeyen geçmişiyle bugün arasında... Több

5 ELEMENT |
5 ELEMENT | 1. Bölüm "Bir Şartla."
5 ELEMENT | 2. Bölüm "Justin Bieber'ım."
5 ELEMENT | 3. Bölüm "Sizin deyiminizle yeni kız."
5 ELEMENT | 5. Bölüm "Aman Tanrım!"
SPOİLER৩
5 ELEMENT | 6. Bölüm "Riley?!"
5 ELEMENT | 7. Bölüm "Partimize hoş geldin."
5 ELEMENT | 8. Bölüm "Claire bizden biri."
5 ELEMENT | 9. Bölüm "Ya yarın çok geç olursa?"
5 ELEMENT | 10. Bölüm "Seni kurtarmaya geliyorum."
5 ELEMENT | 11. Bölüm "Bende sizi bekliyordum."
5 ELEMENT | 12. Bölüm "Bu sefer cidden öldün Claire."
5 ELEMENT | 13. Bölüm "Merhaba Cassie."
5 ELEMENT | 14. Bölüm "Yüce."
5 ELEMENT | 15. Bölüm "Seni görmeye geleceğim."
5 ELEMENT | 16. Bölüm "Herkes için en iyisi."
5 ELEMENT | 17. Bölüm "Orada olduğunu biliyorum."

5 ELEMENT | 4. Bölüm "Yardım Edin."

6.4K 468 36
Storm_Angel által

İYİ OKUMALAR

Gözlerimi arabanın ani fren sesiyle açmayı beklemiyordum, gerçekten! 

Uyku sersemliğiyle gözlerimi ovuşturup Emily'e baktım. "Ne oldu?"

Kollarımı arabanın içinde yavaşça açarken bir kedi gibi gerindim.

Omuzlarını silkti ve arabadan indi. "Geldik!" Bende arkasından indiğimde imrenerek evime bakıyorlardı.

"Tanrım burası çok güzel.." Emily de onu onayladı. Alice bir bana birde eve baktı. "Yalnız başına yaşamak nasıl bir şey? Sıkıcı mı?"

Kısa bir süre bakışlarımı eve odakladım. "Hayır sıkıcı değil. İstediğimi yapabiliyorum. Sadece bazen fazla sessiz olması sinirlerimi bozuyor."

Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Ve içeri geçmeleri için yana çekildim. İkisi de içeri geçtiklerinde gözlerimi tekrar ovuşturdum ve kapıyı kapattım. Arkamı dönmem ile ise dirseğimin sert birşeye çarptığını hissettim.

"Sen uyanamadın galiba?"

Saniyesinde ellerimi gözlerimden çekerken, Alice'in burnunu ovuşturduğu yere baktım. Bir kaç inlemeyle arkasını döndü ve içeri geçti.

Arkasından yavaşça inledim. "Pardon!"

O sırada kendimi oturma odasındaki üçlü koltuğa attım.

"Alice nereye kaybold-" demeden bir bardak suyu yüzüme yemiştim. Emily'nin, Tanrım, Alice! diye cırladığını duyduğumda bunun, suyu dökenin, Alice olduğunu anlamıştım.

"Uyanması gerekiyordu! Onun yüzünden burnumdan olabilirdim."

Ah Alice sinir bozucu bir tatlılığın vardı.

Emily derin bir iç çekti.

Gözlerimdeki su damlacıklarını sildim. "Önemli değil." Emily mahçup bir şekilde bana bakıyordu. "Bu yöntemi sevdim."

İzin isteyip koşarak tuvalete girdim. Yüzümdeki su damlacıklarını sildim ve elimle saçlarımı arkama yatırdım. İçeri girmem ile Emily'nin şaşkın bakışlarına mahsur kaldım.

"Ne oldu?"

"Saçın.. Ne çabuk kuruttun?" İki kızında şaşkın bakışları saçlarıma döndü.

"İçeriden fön makinesi sesi bile gelmedi."

Lanet olsun ki doğaüstü çözemediğim gereksiz güçlerimi unutmuştum! Ben ne diyeceğimi düşünürken içeriye havlayarak Charlie girdi.

Kahramanım!

Charlie ayaklarımın dibinde bittiğinde patilerini kucağıma koyup üstüme zıpladı. Buna güldüm.

Başını okşadım ve onu yavaşça yere ittim. Kızlara doğru ilerlediğinde Emily koltuğun üzerine çıkmıştı.

"Evcil değil mi?" Kafamı evet anlamında salladım.

Charlie Alice'e doğru ilerledi ve burnunu boynuna sürtüp ona havladı. Alice ile oynaşırlarken Emily atlayarak karşı koltuğa, benim yanıma gelmişti.

Alice ise gülerek bize baktı.

"O köpeklerden korkar." İnanamayan gözlerle Emily'e baktım. O ise kendini hemen savunmaya geçti.

Yüzünü boynuma gömdü. "Daha çok kedi insanıyım." Kahkaha attım.

"Peki.. Charlie'nin yukarı çıkmasını ister misin?" Gözleri parlamışken, Alice bağırdı.

"Hayır! Baksana köpeciğe kucağıma yattı ve hiçbir sorun yaratmıyor. Burada kalacak!"Alice Charlie'den kafasını kaldırıp bana baktı. "Hadi bugün neler oldu anlat."

Derin bir nefes aldım ve olayları teker teker anlatmaya başladım. Sabah okula geldiğim andan itibaren.

-15 Dakika Sonra-

İkiside şaşırmış bir şekilde bana bakıyorlardı.

Emily büyük gözlerini üstüme dikti. "Diyecek kelime bulamıyorum."

Alice kollarını havaya kaldırdı ve derin bir nefes vererek koltuğun içine sindi. "Bunu baştan söylüyorum sonra dememişti demezsiniz. Justin her kız ile muhattap olmaz Claire. Bunda bir iş var."

Bir süre hiçbirimizden ses çıkmadı.

"Yine de Justin eğlenceyi seven biri. Belki seni kolay lokma olarak görmüştür. Sadece biraz sınırı aşmışsınız." Emily gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Eğer gönüllü olmak istersen.." Sonra büyük bir kahkaha patlattı.

"Ama bende gidip kız arkadaşını becermesini söylemiştim." Bu sefer bende güldüm. Alice de kendi kendine homurdanarak bir şeyler söyledi.

O sırada elime telefonumu aldım ve havaya kaldırdım.

"Pizza isteyenler?" İkisi de beni onayladıklarında 2 büyük boy pizzayı sipariş ettim.

-Ertesi Sabah-

Beni huzurlu uykumdan alı koyan telefonumu dinlemeye başladım, kafamı yastığa daha çok bastırdım ve telefonu açmamakla karar kıldım. Tabii ki, beni takmayarak yine çalmaya başladı.

İnledim ve telefonun ahizesini kulağıma götürerek "cevapla" tuşuna bastım. ANNEM! Dün yüzüne kapatmıştım ve bir daha aramamıştım. Titrek ellerimle telefonu zar zor tutuyordum.

"A-anne?"

"TANRIM! NEREDESİN SEN? NE YAPIYORSUN? NE HALT EDİYORSUN ORADA?!"

"A-anne, bi-bişey yok."

"NASIL BİR ŞEY YOK! DÜN ÖYLE ARABADEYKEN BİR SORUN OLUP TELEFONU YÜZÜME KAPADIN! BİR DAHA DA AÇMADIN! ÖLDÜN MÜ KALDIN MI? BEN NEREDEN BİLEBİLİRİM?!"

Kendi akılsızlığıma yakınırken alnıma vurdum. Kim bilir ne kadar endişelendiler?

"Çünkü bize her zaman sorunlarımızı kendi başımıza çözmemizi söylemiştin," diye mırıldandım iyice yastığıma gömülürken.

Annem tekrar haykırmaya başlamadan önce hızlıca araya girdim. iBir dakika dinler misin? Yolda seninle konuşurken yanlış yola saptım. Fark ettiğimde de frene basıp durdum. O kadar. Okula geç kalmıştım sadece."

Tanrım şu sıralar ne kadar yalan söylüyordum.

"Beni çok korkuttun Claire! Şimdi iyisin değil mi?"

"Anne iyiyim. Bir şey olmadı!"

"Tamam. Bak dün söyleyeceğim şey Riley sa-" Sözünü kesip ani bir şekilde bağırdım.

"Saat kaç?!"

"10 neden?"

Annemin söylediği saat ile başımdan aşağı kaynar sular dökülür gibi oldu. Zil çalmıştı! Hem de tam şimdi! Hazırlanmam için sadece 10 dakikam vardı. Hazırlık dediğim şeyden kastım; Kişisel işlerimi halletmek, giyinmek, saçımı düzeltmek, Charlienin mamalarını ve suyunu değiştirmek.. Yetişebilir miydim? Hayır!

"Anne seni çok seviyorum. Daha sonra konuşuruz." Telefona bir öpücük kondurup hemen kapadım.

Derin bir nefes alarak yataktan zıpladım. Sanırım duş seansımı bugün erteleyecektim. Direk dolabıma koştum.

Dolap kapağını açtığım saniye hızlıca lacivert uzun kollu bluzumu aldım. Altına da mavi yırtık şortumu geçirdim. Mavi mor lila birbirine dolanmış bilekliklerimi aldım ve zorla taktım. Küçük sırt çantamı aldığım gibi kitaplarımı içine tıkmaya başladım. Bluzumla aynı renk olan Vanslarımı da giydiğimde hazırdım!

Ellerim istemsizce saç tellerime gittiğinde mırıldanmaya başladım.

"Saçlar, saçlar, saçlar..." Tarağımı sehpanın üstünde bulduğumda içten dışa doğru taramaya başladım. O sırada fark ettim ki benim tarağım mavi değildi. Ve bu kadar küçükte değildi.

Elimdeki tarağa baktım. Üstündeki saç kıllarını görünce gözlerimi kıstım. Benim saçlarım bu kadar kısada değildi. Tarağı yere attım ve sinirle bağırdım.

"Charlie!" Köpeğimin tarağı ile saçlarımı taradığıma inanamıyorum!

Arkamı dönmüş kapıdan çıkmak üzereyken, havlamasını duyduğumda olduğum yerde kaldım ve arkamı dönüp yerdeki tarağını alıp sehpaya koydum.

"Şimdi mutlu musun?" Bu sefer hiç kulak asmadan dışarıya çıktım.

Arabaya atladığım itibaren gaza köklemiştim. Beş dakika sonra ise okuldaydım. Bahçeye girdiğimde hemen koşuşturmaya başladım.
Ders 15 dakika önce başlamıştı. Şansım varmıydı? Ah bu sefer sanırım vardı. Olması lazımdı!

Kapıyı çaldım ve içeri girdim. Kafamı içeri soktuğum da kimsenin beni takmadığını hatta duymadığını hatta ve hatta görmediklerini fark ettim. Herkes ayaktaydı ve bir yerden bir yere gidiyordu.  Hemen içeri sıvıştım ve Emily'nin kolunu tuttum. Anında kafasını bana çevirdi.

"Hey.. Geç kaldın. Neredeydin?" Baştan aşağı beni süzdü.

"Uyuyordum." Gülmeye çalıştım. O da güldü.

Tüm sınıfı gözlerimle taradım. "Ne yapıyorsunuz?"

"Ah.. Yakında basketbol maçımız var. 2 hafta sonra. Basketçiler, ponpon kızlar şimdiden hazırlıklara başladı. Bizde.." Heyecanla ellerindeki pankartları kaldırdı.

"Dekorasyondan sorumluyuz!" Buna gerçekten seviniyor olamazdı.

"Alice nerede?"

"O pankartlar için malzeme almaya gitti." Onu onayladım ve sınıfa son kez göz atıp dışarı çıktım. Benim için yapacak bir şey yoktu.

Bugünde kahvaltısız kalmıştım ve kafeteryaya inip, sütlü kahve ile bir donut fikri çok cazip geliyordu.

Koridorlar bomboştu. Nefes alışverişlerimden başka hiçbir ses yoktu. Bir an birinin koluma dokunduğunu hissettim ve silkelenip yanıma baktım.

Yutkunarak kollarımı okşadım. Tüylerim diken diken olmuştu. Ve üşümeye başlamıştım. Tam önüme dönmüştüm ki hızlı bir rüzgarla saçlarım savruldu. Hemen ellerimle onları tuttum.

Hızlıca etrafımda döndüm. "Ne halt oluyor," diye fısıldadım etrafı gözlerimle tararken.

O sırada arkamda bir şeyin olduğunu anlamıştım. Soğuk bir şeyin. Gözlerim istemsizce korkudan dolmuştu. Etrafımda dönmeye başlayan bir şey hissettim. Korkudan nabzım tutulmuştu. Hemen geriledim ve etrafıma bakındım.

Bir kaç saniye rahatsız edici bir sessizlik oldu. Korkunç bir sessizlikti. Ve ben hareket edemiyordum. Bir ses duymayı bekliyordum. Herhangi bir ses.

Birden başıma giren sancılarla ellerim istemsizce kafama gitti. Ve saç tellerimi çekmeye başladım. Aynı zamanda acıdan iki büklüm olmuştum. Zar zor nefes alabiliyordum.

"Ya-yar-yardım e-edin.." diye zorla çıkan sesimle bağırmaya çalıştım. Ama muhtemelen güçsüz sesimi kimse duymamıştı. Zaten duymaları imkânsızdı.

Birden ne olduğunu bilmediğim şey şiddetle vızıldamaya başladı. Ekranı bozulmuş, karıncalanan bir televizyon sesi gibiydi.

"Claire.." Adımı duyduğumda refleks olarak başımı kaldırmıştım. O sırada kafamda ki ağrı, sancı, hepsi bitmişti.

Bitmiş olabilirdi. Ama şuan korku duygusu herşeye daha ağır basıyordu.

Hemen toparlandım ve son hızla arkama bakmayarak tuvalete koştum. Tuvalete girdiğimde kapıyı kilitledim ve kenara sindim.

Korkmuştum. Hem de fazlasıyla.

O sırada aynaya baktım. Saçlarım dağılmıştı ve gözlerim çok fena kızarmıştı.

"Claire.." Yine aynı vınıldamayı duyduğumda gözlerim aynaya bakakalmıştı. Elimle lavaboyu tutmaya çalışsam da her seferinde kayıp geri düşmüştü. O bir gölgeydi..

Kesinlikle nabzım tutulmuştu.

Birden görüş açıma girdiğinde, deli gibi çığlık attığımda o da benden korkup çığlık atmıştı ve çok hızlı hareket etmeye başlamıştı. Bu yaptığına karşı daha fazla bağırmaya başlamıştım.

Kapıyı yumruklayıp açmaya çalıştım. İlk defa.. İlk defa böyle bir olay yaşıyordum. Konuşmuştu. Benimle konuşmuştu. Adımı söylemişti.

Aklıma geldikçe daha fazla kapıya vuruyordum. Kilit açılmıyordu. Ellerimin titremesine aldırmadan tekrar denedim. Beklediğim sesi duyduğumda kapıyı hemen açtım ve saniyesinde kendimi dışarı attım. Varlığını hissedebiliyordum. Arkamdaydı.

Her geçtiğim sınıfın kapısına vurmaya çalışıyordum. Ama hızımı kesemiyordum ve kimse tam yetişemiyordu. En son ayağımın kayıp düşmemle yangın alarmının çalmaya başlaması bir oldu.

Titriyordum ve buna engel olamıyordum. Duvarda ki kırılmış alarma baktım ve yanında ki gölgeye. İlk defa bir gölgeyi böyle görüyordum. Renkli, dumanlı, konuşan, dokunan..

Ayağa kalkmaya çalıştım ama dizlerim artık beni taşıyamıyordu. Herkes hızlı adımlarla olduğum yere doğru toplanıyordu. Gölge üzgün bir şekilde olay yerini terk etmişti. Ben hala şokun içerisindeydim.

Kendime hakim olamadan, durmaksınız arkaya doğru emekliyordum. Sırtım duvarla buluşunca durdum ve son çığlığımı atıp ağlamaya başladım. Dizlerimi kendime çektim ve yavaşça yüzümü dizlerime gömdüm.

Bu izlenimi nasıl bırakabilirdim?

Neden bu kadar hastalıklı bir kişiliğim vardı?

Neden her zaman böyle olmak zorundaydı?

O sırada endişeli bir şekilde koridorun  başında görünen müdürümüz koşarak etrafa bakındı. Gözleri beni bulduğun da ağzı şaşkınlıkla açıldı ve iki adım geriledi. Bir kaç saniye öyle kaldığı zaman hızlıca yanıma koşarak geldi ve bana sıkıca sarıldı. O an tekrar ağlamaya başladım.

"Tanrım, Claire ne oldu?" Boynuna daha çok gömüldüm. O da kendini bana güven verircesine daha çok bastırmıştı.

"O-onu gördüm. Yi-yine..." Bu sefer ağzımdan hıçkırıklarımı serbest bıraktım.

"Kimi gördün? Claire?" Saçlarımı okşamaya başlamıştı. Ne kadar sakin davranmaya çalışsa da endişeli olduğu gözlerinden okunuyordu. Kollarını gevşettiğinde kenara çekildi ve bana baktı.

"Hi-hiçbir zaman be-beni rahat bırakmıyorlar!" Ellerimle yüzümü kapadım ve bacaklarımı kendime çektim. Müdür Megan en sonunda elleriyle yere vurarak öğrencilere bağırdı.

"Şu lanet alarmı kapayın artık!"

İki saniye sonra alarm kapanmıştı ve okulun o an ne kadar sessiz olduğunu anlamıştım.

Yine.

Sonra kafamı kaldırıp ona baktım.

"A-adımı söyledi.."

Ayaklarım yerden kesildiğinde, birinin beni kucakladığını anlamıştım. Kafamı kaldırıp oluşan topluluğa göz attım.

Herkes bana endişeli gözlerle bakarken, dört kişinin bakışları farklıydı.

Mary, Daisy, Dylan ve Justin.

Onlar farklı bakıyordu işte. Ama bakışları en çok acıtan kişi ise Justindi. Sanki durumumu biliyormuş gibi bakıyordu. Bakışlarına korkuda hâkimdi. Ama bir yandan bakışlarında merhamette vardı. Yanlış görmüşte olabilirim. Gözlerinin içine bakıyordum. Sadece ona, o da bana.. Odadan çıkana kadar bakışlarımız birbirine odaklanmıştı..

BÖLÜM İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUM. HOŞLANMADIĞINIZ BİRŞEY VARSA LÜTFEN ELEŞTİRİN :)) ÇÜNKÜ YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ!

Olvasás folytatása

You'll Also Like

338K 13.1K 77
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
29.1K 3.7K 68
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
418K 34.3K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
83K 3.4K 29
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...