Hezaren

By exefing

21.9K 662 53

Hayatım kum saatine hapsolmuş kum taneleri gibiydi. Dibe çöktüğüm, ölmemek için sebep aradığım zamanlar bir e... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5

Bölüm 6

1.3K 87 8
By exefing

Aybars'ın Ağzından Devam

Okuduklarım kafamı karıştırmıştı. Aşk acısı diye tahmin etsem de bu kadarını düşünememiştim. İlk sayfayı açtım. Kağıttaki dağılmış mürekkep yazarken ağladığını gösteriyordu. Herkes gibi benimde yitirdiklerim olmuştu. Sevdiğim insanları toprağa vermiştim ama gözlerimin önünde sevgilimi kaybetmemiştim. Çekmek isteyeceğim bir acı değildi. Zira benim fazlasıyla derdim vardı. Aklımdaki düşünceleri bir kenara bıraktım ve okumaya başladım.

" 8 Mart 2015. Bugünde ağlıyorum. Kimse beni anlamadı. Herkesin ağzında aynı laf vardı; 'O çocuktan sana hayır gelmezdi.' Kimse acımı paylaşmak istemiyor. Yeni anlıyorum insanlar bencil varlıklar, derdini paylaşmazlar ama ölç diye tartı verirler. Kendi yaralarımı kendim sarmaya çalışıyorum. Kimse sevdiğinin ölümünü görmek ne demek bilmez. Ayağımdaki alçıyı çıkardılar, kaburgalarım sızlamaya devam ediyor, kolumdaki kırığın iyileşmesi iki haftayı bulur diyor doktorlar. Kalbimdeki kırıkla ilgilenen yok tabi. Çok yalnız hissediyorum. Sensiz olmuyormuş sevgilim. Gözlerin gökyüzümü de götürdü beraber.

Ayağım iyileşince okula git dedi annemler. Halimi hiç fark etmiyorlar. Ben biliyorum ama. Ölüye benziyorum. Evvelki gün gözüm aynadaki yansımama kayınca öylece kaldım. Hiç benzemiyordu bana inan. Gözlerim kan çanağına dönmüş, bu satırları yazmak bile ağlama sebebim. Yanaklarım içine çökmüş ve dudaklarım kuruyup çatlamış. Umursamayı bıraktım. Kız kardeşimi biliyorsun zaten, acımla dalga geçmek en büyük eğlencesi oldu. Bu yüzden kendimi odama kapattım. Abim öldüğün için çok mutlu. Serseri diyor sana. Ve kurtulduk...

Beni bir tek sen mutlu ediyordun, mutluluğumu kaybetmem umurlarında bile değil. Muhtemelen okulda olduğumu düşünüyorlardır. Oysa ben senin mezarının başındayım. Geç kaldığımı biliyorum. Babam cenazeye o halde gidemeyeceğimi söylediğinde ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yalvardım, sadece seni o mezara koyarlarken görebildim. Bakmaya gücüm yoktu. Üzerine toprak attılar ya hani işte ruhumda o toprağın altında ezildi. Gelemedim sonra mezarına.

Yağmurların yağmasına dayanamıyorum. Islanırsın da hasta olursun. Ölümünü kabullenmek istemiyorum, bu o kadar kolay değil. Yağmurdan sonra mis gibi kokar ya toprak. Sevdiklerimizi aldığı için mi bu kadar güzel kokusu?

Neyse boş ver. Konuşacak kimsem olmadığından ben de yazmaya karar verdim. Bunu okuduğum bir romanda görmüştüm; dertlerini yazdıktan sonra onu gemi yapıyorlardı, sonra o gemiyi yakıp denize koyuyorlardı. Ben yazdıklarımı yakmayacağım. Seni anlattığım kağıtlar acı dolu da olsa yakmaya elim varmaz. Kızmıyorum sana, kızamam da zaten. Yakışıklı prensim. Beni sevdiğini biliyorum. Beni hayatta tutan tek şey senin sevgin. Sana inanıyorum sevgilim."

Elimi saçlarımın arasından geçirdim. Kolay değilmiş yaşadığı şeyler. Tek başına altından kalkması gereken ağır bir yük vardı sonuçta. Bu defa parmaklarımla hızla geçtim sayfaları. En sonda durdum. Bu sayfa diğerleri gibi değildi. Özensiz, yarım yamalak el yazısıyla yazılmış kısa bir yazıydı. Diğer sayfalar boş bırakılmıştı.

"2 Temmuz 2017. Saat akşam sekiz. Pazartesi günündeyiz. Acımı unutmak için çabaladıkça bu satırlar çıktı karşıma. Lanet bir defteri el üstünde tutmak hiç hoşuma gitmiyor. Defalarca yırtıp atmak istesem de, yakmaya çalışsam da tüm çabalarım boşa çıkıyordu. Aklım başıma geldi. Yoluma çıkan her engeli yok edeceğim. Resim çizmeye yeniden başladım. İçimdeki boşluğu resmediyorum artık. Sensizliği resmetmeye yeteneğim yok. Ağlamayı aylar önce bıraktım. Söylemiştim bunu zaten. Kendi huzurumu yaratma peşindeyim.

Defterim ezberlenmiş sözlerden sıkıldı bu ara. Sayfalarca çizdim seni. Ellerimde geçmişin enkazına inat devam ettirmekte sarsıntılarını. Vicdansız gittin diye evde ne ses var bugün ne seda. Hiç kimse anlamadı beni be bari sen anlasaydın şu halimi. Sensiz anlam bile kalmadı güneşin doğuşunda. Pencerem ıslak bugün be en az yüreğim kadar. Kirpiklerim titrerdi kalbe her doluşunda, tutmadı dileklerimiz sevgilim. İçten içe ürperiyorum resimlerine bakarken gözlerin konuşunca. Gitme demiştin ya yerimdeyim hala ben. Hayatım mantık oyunu tüm manamsa sen. Kalp damarlarımda bitmeyen bu ağrılar, nemli topraklar seni benden aldılar. Ben aşkı ellerimle gömdüm iki sene önce. Verdiğin güller penceremin önünde.

Bağırıp çağırsam da nasıl vazgeçerim senden. Ailem aynı işte. Onlar bilmiyorlar aşk bi günde ölmez! Seven sevdiğini toprakta terk etmez! Aynı dünyadayız, aynı gezegende. Ölmüş olsan bile ahrete kadar kalacaksın bende...

Hala hatırlıyorum seni sevdiğim ilk günü. Ben aynı mutsuz zamanlarımdaydım, sonra sen çıka geldin. Hayat..benden tam gitmişken sen geri getirdin. Küllenen bir kitabın paslanan kısmında geçen ve o masalda hayatını bir adama adayan küçük kız olur ya; o aptal aşık bendim işte.

Sen gitsen dahi bitirmedim senli hayallerimi. Geleceğim de senin üzerineydi geçmişimde. Saçmalamanın tanımı ikimizin beraber yaşlanmaması. Gözlerinden haz aldıysam yalnızca sen varsındır benim için. Gözlerin tamamlamıştı benim kaybolmuş o yarımı. Yumdun gözlerini, kaybettim ben yarınlarımı.

Boş versene. Sıkıldım tekrarlamaktan aynı satırları. Bazen gittiğine inanamayıp umut ederken buluyorum kendimi. Bazen de sesini işitir gibi oluyorum. Yine geliyor hüzün benim aklımdan zorum var. Bu son yazışım zaten. Yazmayacağım bir daha. Seni unuttum ve ya bıraktığımı sanma. Sen hep benimlesin, anlatamasam da varsın işte. Yazmaya gücüm yok artık. İçimde yaşayacağım acımı. Üzülme, üzülmene dayanamam."

Kapattım defteri. Yerine koydum. Sonra çıktım o oddan. Yerdeki kan kurumaya dönmüştü. Ben böyle seven kadına denk gelmemiştim daha önce. Kime bağlanmaya çalışsam kandırıldım kalleşçe. Hiçbir aşk olamazdı annem gibi.

Çıktım Hayal'in evinden. Kendi daireme girince Meltem ve Berk'i salonda otururken buldum. "Nerde diğerleri." Meltem çayından bir yudum daha alıp cevap verdi. "Hastaneye gittiler. Tutturdu Arya Hayal Hayal diye. Cenk aldı götürdü onları hastaneye. Ben, yani biz seni bekledik. Ne yaptın o kızın evinde?"

Boş konuşan bir Meltem. Böyle insanlardan nefret ediyordum. Sırf Berk'in hatrına tahammül ediyorduk ona. "İyi, bende gidiyorum. İsterseniz kalın bu gün burada." Berk ayaklanırken Meltem daha çok yayıldı koltuğa. "Yok abi kaçalım bizde. Annem dırdır ediyor sonra. Hadi Meltem."

Berk iyiydi de Meltem onun kardeşi olamayacak kadar kötü niyetli ve yapmacık bir kızdı. Montumu alıp çıktım evden. Onlar taksiye binip giderken ben yürümeyi tercih ettim. Temiz hava iyi gelirdi. Cebimden bir sigara yaktım. Tek başımda yürürken yanıma gelen sarhoşla bakışlarımı ona çevirdim. İstekle parlayan gözlerini görünce bir sigara da ona verdim.

"Ne oldu ona? Şu birlikte sigara içtiğiniz kıza. Ambulansa koyarlarken gördüm. Oda vermişti bana sigara. Neyi varmış. Uyuşturucudan mı olmuş?" kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Saç sakalı birbirine karışmış herif sararmış dişlerini göstererek konuşuyordu. "Bilmem. Hangi uyuşturucu sevdiğinin kaybetme acısını dindirir ki?" sessizce mırıldandığım şeyi duyunca yüzünü düşürdü. "uyuşturmaz. Bilirim ben o acıyı. Oğlumu kanserden kaybettim. Tek kuruşum yoktu cebimde. Gözlerimin önünde yavaş yavaş öldü. Sonra karım. Evlat acısına dayanamayıp kendini öldürdü. Onu oğlumuzun odasında tavana bir iple bağlı buldum. Ardından içkiye verdim kendimi. Bir tanıdık bile bakmadı yüzüme. Tam 10 yıldır bu acıları unutmaya çalışıyorum." Sustuğunda önüme döndüm. Her baktığım acıdan dem vuruyordu. Yapabileceğim hiçbir şeyim yoktu. Cebimde kıştan biriktirdiğim değerli yanlışlarımdan başka hiçbir haltım yoktu. Bir süre sessizce durdu. "Kendimi içkiye verdim. Çare olmadığı gibi karaciğerimde siroz başladı. Bu kahpe dünyada bir köşede geberip gideceğim. Leşimi belediye kaldıracak."

Sıkıntıyla nefesimi bıraktım. Hepimizin sonu bu sanırım. Cebimden sigara paketimi çıkarttım, içinden iki dal alıp cebime koydum gerisini ona uzattım. 'Eyvallah' deyip arkasını dönüp koşarak uzaklaştı.
Arkasından bakmayı kesip yürümeye devam ettim. Benim de güllük gülistanlık hayatım yoktu. Babam küçükken annemi bırakıp kaçmıştı. Annem tek başına bakıp büyütmüştü beni. Evlere temizliğe gittiğin hatırlarım hayal meyal. İnsanların bize böcekmişiz gibi bakmalarını, iğrenmelerini hiçbir zaman unutmamıştım. Kendi başımızın çaresine bakmayı öğrendiğimiz sıralar annem oyuncakmış gibi ellerine aldıkları silahla artistlik yapan magandalar tarafından hayatını kaybetmişti. Sadece ekmek almak için fırına girmişti, çıktığında kör kurşun onu bulmuştu. Daha 13 yaşındaydım. Hayatım o an viran olmuştu. Annemden başka kimsem yoktu. Ben evde aç bir şekilde annemin dönmesini beklerken çıka gelmişti birkaç görevli. Kollarımdan tuttukları gibi yetimhanede bulmuştum kendimi. Hiç acımamışlardı annemin öldüğünü söylerken. Önümüze konulanı yerdik orda, ışıklar söndüğü zaman uyumak zorundydınız ama günün o saatleri açılırdı gözlerimiz. Kimimiz tüm gece uyumadan hayal kurar kimimiz kaçış planları yapardı. Benim tek umudum annemin geri dönmesiydi. Dönmedi...

Onlara göre büyüdüğümüzde çıkardılar o hapishaneden. Çocukluğumuzu dört duvara hapsedip hayatın vahşi yüzünden korumuşlardı güya ama üç yıl içinde büyüdüğümüzü düşünüp beş parasız sokağa bırakılmıştık. Ne yapacağımız umurlarında değildi. Sokaklarda aç gezdikten sonra birkaç işte çalışıp ucuz bir ev kiraladım. Gittiğim devlet lisesine devam etsem de hayalim olmadı hiçbir zaman memur olmak. Mutsuz hayatları gördüm hep orada. İki yıl üst üste sınıfta kaldım. Okuldan sonra bir kafede garsonluk, akşamları bir barda barmenlik yaparken sınavlara çalışmaya pek vaktim yoktu. Sonra çalıştığım barda şarkı söylemeye başlamıştım. İyi para alıyordum.
Pek tabi bu birilerine dert olmuştu. İnsanlar yeteneklerinizi yok etmek için sizi aynı buz kalıplarına eşit miktarda döküp dondursalar da bir şeyleri başarırsanız çığlık çığlığa başarınızın üzerinde emeklerinin olduğunu iddia ederlerdi.

Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Düzeni değiştirmek benim işim değildi. Ben daha kendi geleceğimi değiştiremiyordum. Otobüs durağına gelip beklemeye başladım. Annesinin elinden tutan kızı görünce gülümsememe engel olamadım. 5-6 yaşlarında olmalıydı, geçen arabalara gözlerini kocaman açıyor, annesinin elini çekiştirip kıkırdıyordu.

Onu izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Durağa yaklaşan otobüsle bakışlarımı onların üzerinden çektim. Yavaş bir hızda açılan kapılara baygın gözlerle baktım. Hava kötü olmasaydı kesinlikle yürümeyi tercih ederdim ama şimdilik idare etmek zorundaydım. Kalabalıktan sıyrılarak en arkaya doğru ilerledim. Birkaç sokak ötedeki devlet hastanesinin binasını görünce indim otobüsten. Hafif çiseleyen yağmura karşı montumun fermuarını kapatıp büyük adımlarla giriş kapısına ilerledim. İçeri girip görevli hemşireye ambulansla getirilen komşumun, yani Hayalin oda numarasını sordum. Birkaç saniye bekledikten sonra "23" dedi. Hızlıca merdivenleri tırmanıp üst kata çıktım. Üzerimde sorumluluk gibi hissetmiştim onun durumunu. Onu görmek zorundaymışım gibiydi. Odayı bulup kapının önünde durdum. Ufak bir bekleyişin ardından kapıyı çalıp içeri girdim.

Gözleri yarı açık bayık bakışlarını bana doğru çevirip baktı. Odanın ortasına doğru birkaç adım atıp yatağın ucunda oturan Arya'ya çıkması için başımla dışarıyı gösterdim. Arya sessizce odayı terk ederken onun kalktığı koltuğa bu defa ben oturdum. Küçük odada sessizlik duvara çarpıp uğultu halinde kulaklarıma ulaşıyordu. Gergin dakikalardan sonra bir an için Hayal'in uyumuş olabileceğini bile düşündüm. Fakat düşündüğüm gibi değildi. Gözleri hala tam kapalı değildi, kirpikleri yarı açık gözkapağında titreşip duruyordu. Nitekim onun ifadesiz duruşunu gören birisi uyanık olduğundan şüphe duyardı.

Ellerimle gözlerimi ovcaladım. Kafam balon gibiydi. Niçin burda olduğumu dahi unutmuştum. "Geçmiş olsun" sonradan konuşmayı akıl edebilmiştim. Birkaç saniye bekledi, ardından kuru bir sesle "Sağ ol" dedi. Sesi iğrenç çıkmıştı. Bu yüzden nasılsın gibi ereksiz bir soru sormadım. İyi değildi ve ben bunu anlayabiliyordum. Onun yerine "Neden?" diye sordum. Neyi sorduğuma bakmadan aklına gelen bir şey anlatmaya başladı.

"Hayat benden pek haz etmiyor sanırım. Nedenleri bende soruyorum kendime. Hal bu ki bu yaptığımda başlı başına bir nedensizlik. Bazen şizofren olduğumu düşünüyorum, çünkü bunun için birçok nedenim var. Sana birçok şeyin nedenini anlata bilir ama sorduğun şeye verebileceğim bir cevap yok."

İşe basitçe bir neden sorusuna binlerce anlam yüklenebilir, milyonlarca cevap verilebilirken o kast ettiğim şeyi kavramıştı. Ama tek kelimelik cevabı kendisine saklıyordu. Sevdim demek bu kadar mı zordu? Bu kadar mı can acıtıcıydı. Zonklayan baş ağrım nüksedince konuyu değiştirmek adına başka bir şey söylemek istedim. Lakin onu ne avutacak, ne de sıradan iki arkadaş gibi sohbet edecek kadar tanımıyordum. Sırf bu yüzden günlüğünü okuduğum için pişman olmaya başlamıştım bile.

"Rap seviyorsun sanırım?" dedim, birkaç konuşmamızda bildiğim şarkılardan alıntı yapmasını hatırlayarak. Başını evet manasında sallayım "o severdi" dedi. Kimi kastettiğini anlayarak sustum. Benim susmamı fırsat bilerek konuşmaya başladı. Pürüzlü, hastalıklı ses tonu duygulardan sıyrılmış tüm çıplaklığıyla insanın kulaklarını tırmalıyordu. Ruhsuzcaydı. "Evime girdin değil mi? Ve okumaman, bilmemen gereken şeyler gördün?" ağzımı açamadım. Belkide hayatımda ilk defa utanmıştım. "İnsanlar hep böyledir. Haddi olmayan şeylere burnunu sokarlar. Yine de bu şu an için umrumda değil. Benim bir özelim yok. Ben özelimi üç yıl önce kaybettim." Konuşmayı bıraktığı zaman bir şey demek zorunda gibi hissettim. "peki onları okuduğumu nasıl anladın?"

Bayık bakışlarını yüzüme çevirdi. Ruhsuz bir tebessümle göz bebeklerini yüzümde gezdirip önüne döndü. Bakışları şimdi duvara sabitlenmişti. "Bakışlarından anladım. Bana acıyorsun, kendini benimle konuşmak zorunda gibi hissettiğin aşikar. Üç yıl boyunca sıkça yaşadım bunu. İnsanlar destek olmazlar Aybars, yalnızca acırlar. Ve bakışlarında başka bir duygu daha saklı, utanma. Eğer bana aşık bir genç kız değilsen böyle bakmazsın. Utancının tek nedeni başkasının özeline izinsiz dahil olman." Kesinlikle insanları iyi analiz ediyordu. Bu beni sinirlendirdi, duygularımı saklayamamak, o an onun gibi duygusuz bakamamak öfkelenmeme sebep olmuştu. Hiç tanımadığım bir kız tüm duygularımı bir bir yüzüme vuruyordu.

Oturduğum koltuktan hışımla kalktım. Tüm sinirim kendimeydi ama bu odada biraz daha kalırsam çığrığımdan çıkacaktım. Tam arkamı dönmüşken kapıya uzandığım sırada sesini işittim. Sanki kendi kendine mırıldanır gibiydi fakat duymamı istediğini anlamıştım. Olduğum yerde durup söylediklerine kulak kesildim. "kalmak zor ama defolmak da var" söylediği şeyi duyunca öfkeyle üzerine doğru yürüdüm, oysa gözlerini kapatmış devam ediyordu. "Hayatla bu ne ilk ne son kavgamız. Aptalın aptalı cesur sanması bu. Özgür değiliz ne kurtarması?" sonra bunun bir şarkı sözü olduğunu anladım ve kendimi frenledim. Duvara sırtımı verdim, ilgiyle yüzüne bakıp devam etmesini bekledim. Uzun süre suskun kaldı sonra birden aklına gelmiş gibi gözlerini açıp mırıldanmaya başladı. Ben yokmuşum gibi davranıyordu. Sanki kendine bir şeyi dikte ederek anlatmaya çalışır gibiydi. "bu devirde iyi olanı kullanırlar, eğer sen yardım etmek için eğilirsen oğlum insanlar fırsat bilip üstüne tırmanırlar." Hayat dersi verircesine konuşuyordu. Düz bir şekilde, onu rast gele dinleyen birisi onun şarkı söylediğine imkan yok inanmazdı. Akımdakiler bir kenara bırakıp söylediklerine kulak kesildim. Sanki Hayali ne kadar çok dinlersem bi yerde açık verecek ve ben artık onu anlayacaktım. "'Duyduklarına inanma bakarak tanı. Tanı ki söyleme umut kokan nakaratları' işte ben bu yüzden rap dinliyorum. Beni tanımıyorsun, var git yoluna. Sadece müzik bir gönlüm ondan."

Gözleri kaçamakça bana kaydı sonra derin hırıltılı bir nefes aldı. Gözleri kapanmış def olmamı bekliyordu. Nitekim bende öyle yaptım. Önce odayı sonra da hastaneyi terk ettim. Yağmur hala ağır ağır çiseliyordu fakat otobüse binmek yerine yürümeyi tercih ettim. Bir dal sigarayı sıkıştırdım dudaklarımın arasına, ciğerlerim zehirle buluştu. Telefonumu çıkartıp hatırladığım kadar Hayal'in söylediği şarkıları indirdim. Kulaklıklarımı takıp kendimi şarkının ritmine bıraktım. Olgun bir erkek sesi kulaklarıma dolarken Hayal'i bu şarkıyı dinlerken hayal etmeye ne hissettiğini bulmaya çalıştım. O acıdan başka ne hissediyordu.



~🤗Arkadaşlar bölüm geciktiği için sizlerden özür diliyorum. İçime sinmesene yayınladım fakat rahatsiz olduğunuz bir bölüm olursa bunu belirtin lütfen.🧚‍♀️
Bölümde geçen şarkı alıntıları
#Şanışerden Gece Çöktü - Yine Bana kalırım - Bu Sabah
Sizleri seviyorum öpüldünüz 🥰

Continue Reading

You'll Also Like

93.3K 2.7K 32
Trabzonda geçen bir mahalle kurgusu Sevgi Aktepe ve Asaf Kanıt 28.04.2024 #gençkızedebiyatı 🥇 "Dertlerim çok benim." Dedi kaçamak bakışlarıyla. "Bi...
1.6M 27.7K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
1.6M 86.7K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
785K 51.9K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...