HIRÇIN GÜVERCİN

Por sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... Más

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."

18.6K 975 236
Por sibelgns

Size Uzun bir bölümle geldim arkadaşlar. Umarım beğenirsiniz :) Size ufak bir serzenişte bulunmak istiyorum. Okunma oranı ve beğeniler arasında çok fark var malesef. Hikayeyi okuyan hayalet okurlar lütfen kendinizi belli edin. Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. Sürekli beğeni ve yorumlarını esirgemeyen dostlarımı zaten biliyorum ve onlara da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum canlarım :)) Haftada iki bölüm atıyorum bu aralar hem de bu yoğunluğumda. Umarım bol bol yorumlarınızı da okurum. Sizleri çok seviyorum.Keyifli okumalar :)

Bilerek yapıyordu. Beni kıskançlıktan öldürmekti niyeti. O zaman toptan kurtulacaktı benden işte. Adımlarımı sinirle yere basarak asansörün önüne gittim. Yağız'ın arkamdan gelip gelmediğini bile kontrol etmemiştim. Kafamı arkama çevirdiğimde koca bir boşlukla karşılaştım. Bu daha çok sinirlenmeme sebep oldu. Sinirle asansörün düğmesine bastığımda odanın giriş kartının Yağız'da olduğunu hatırladım.

Asansöre binip lobide indiğimde fırsattan istifade oteli gezmeye karar verdim. Gösterişli bir oteldi. İç dizaynı insana ferahlık veriyordu. Birkaç tabelayı takip ettiğimde kendimi bahçede gezinirken bulmuştum. Hava güneşli olmasına rağmen soğuktu. Derin bir nefes alarak devasa büyüklükteki havuzun yanından geçtim. Mevsim dolayısıyla hala sezon açılmadığından havuz kullanıma kapalıydı. Etrafta ağaçlardan dökülen sarı yapraklar muazzam bir görüntüyü gözler önüne seriyordu. Gözüm denizin dalgalarına takıldığında adımlarımı iskeleye doğru çevirdim. Esen rüzgâr içimi titretmişti. Hırkamın iki yakasını birleştirerek kollarımı bedenime sardım. İskelenin ucuna geldiğimde bir müddet hırçın denizin köpürüp köpürüp taşmasını izledim. Dalgalar iskelenin ayaklarına sert bir şekilde çarpıp geri dönüyordu. Yazın, masum bir eğlence aracı olan deniz; kışın resmen bir ölüm makinesi gibi görünüyordu.

Aklım yine Zeynep'e gitti. Yağız'dan istediği neydi ve o kızın ismi bana nereden tanıdık geliyordu? Onu daha önce görmediğime emindim. Yağız'a bakışları ve tavırları aklıma kötü şeylerin gelmesine sebep oluyordu. Benim yanımda konuşmadıklarına göre özel bir şey olmalıydı. Yağız ona pek yüz vermese de onunla konuşmayı kabul ettmişti. Yağız ve Zeynep... Birden gözümün önüne gelen görüntüyü anında kovdum. Neden böyle şeyler düşündüğümü bilmiyordum ama aklıma gelen şeyler kötü hissetmeme sebep oluyordu. "Hayır hayır Yağız bana bunu yapmaz. O kadar da değil." Diye kendi kendime konuşurken arkamdan gelen ses yanaklarımın alev alev yanmasını sağladı.

"Neyi yapmazmışım Nehir?"

"Hi hiçbir şey." Dedim kekeleyerek. Yağız'ı arkamda görmeyi hiç beklemiyordum.

"Şimdi de kendi kendine mi konuşmaya başladın?" Hafifçe gülümseyince ben de ona karşılık verdim.

"Konuştuğumun farkında bile değilim. Beni nasıl buldun?"

"Tahmin ettim sadece. Üşüyeceksin, içeri geçelim seninle konuşmamız gereken konular var."

"Tamam." Az önceki konuyu uzatmadığı için ona minnettardım. Otele doğru yürümeye başladığımızda ne konuşacağımızı merak etmiştim.

Lobiye girdiğimizde Yağız kahve içerek konuşmayı teklif etmişti. Otelin cafe kısmında oturmuş söylediğimiz Türk kahvelerinin gelmesini beklerken Yağız'ın derin nefes alıp yeşil gözlerini yüzümde gezdirmesinden pek de iyi şeyler konuşmayacağımızı anlamıştım. Garson, kahvelerimizi masaya bıraktığında Yağız da konuşmaya başladı.

"Bu konuların seni üzdüğünü biliyorum fakat konuşmak zorundayız."

Şimdiden içim daralmıştı. Eymen ile ilgili bir şeyler konuşacaktık. Derin bir nefes alıp hızla çarpmaya başlayan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım."Konuşalım o halde." Dedim ama kendim bile sesimi zor duymuştum. Yağız'ın çatılı kaşlarının altında parlayan gözleri bu sefer düşüncelerini alenen belli ediyordu. Gözleri resmen sevgiyle bakıyordu. Üzülmemi istemediğini haykıran bakışları beni biraz olsun rahatlatmıştı.

"Bir an evvel akıl sağlığının yerinde olduğuna dair raporu çıkarttırmamız gerek. O şerefsizin üzerindeki bütün haklarını geri alacağız." Yağız'ın sözleri kalbimin sıkışmasına sebep olmuştu. Doğru ya akıl sağlığım yerinde değildi. Deli olduğum tescilliydi. Tüylerim diken diken olmuştu. Vücudum istemsizce kasılmaya başlıyordu. "Nehir iyi misin?" Yağız'ın sorusuna kafamı olumlu bir şekilde sallayarak cevap verdiğimde o da konuşmaya devam etti. "Geçmişte alınan bütün raporları Demir inceletti. O pislik doktoru bağlamış olmalı ki raporların hepsi usulüne uygun hazırlanmış. Evrakta sahtecilik yapılmamış anlayacağın. Raporlar hep aynı doktor tarafından verilmiş. Önce o doktoru bulup itiraf ettirmeyi düşündüysek de adam yakın zamanda hayatını kaybetmiş. Mahkemeye dava açıp raporların iptalini sağlamalıyız. Bunun için de psikiyatrı ile görüşmen gerek." Yağız'ın söylediklerini dinlerken robottan bir farkım yoktu. Tekrardan psikiyatrı ve psikologlara gidecek gücüm var mıydı bilmiyorum. Titreyen elimle kahve fincanın tutup ağzıma götürdüm. Tek seferde içtiğim acı kahve biraz da olsa beni rahatlatmıştı.

"Ben tekrardan seanslara başlayabileceğimden emin değilim." Dediğimde Yağız'ın yüzünde oluşan ifade güven vericiydi. Uzanıp ellerimi avuçlarının içine aldı. "Sen ne zaman istersen o zaman terapilere başlarız." Sesi, bende sakinleştirici etki yapıyordu. "Tanıdığımız birkaç doktor var. Sadece gidip soracağı soruları cevaplaman ve bazı evraklara imza atman gerek. Gerisini onlar halledecek. Seanslar sen ne zaman istersen o zaman başlayacak Nehir."

"Tamam." diyerek Yağız'ın güven veren gözlerine baktım. Ellerimi hala avuçlarının içinde tutuyordu. Sıcacık teni soğuk ellerimle temas ederken gözlerimi ondan çekmeye cesaret edemiyordum. O kadar özlemiştim ki bana böyle dokunmasını.

"Yarın gideriz o halde." Diyerek ellerimi yavaşça bıraktı. "Demir, diğer işlemleri halledip yanımıza gelecek. Benim dışarıda birkaç işim olacak ama akşama geleceğim. Otelden dışarı çıkmanı istemiyorum. Kaçman ihtimal dahilinde bile değil." Dediğinde anında başımı sağa sola çevirerek o ihtimali bertaraf ettim.

"Bir daha asla öyle bir hata yapmam Yağız." Gözlerinde bir anlığına bir acı belirse de anında yok etti.

"Bu da yedek oda kartı." Dedi elindeki kartı bana uzatarak. "Herhangi bir aksilikte resepsiyondaki arkadaşlar sana yardımcı olacaktır. Beni akşam yemeğine bekleme. İstersen yemeği odaya da getirtebilirsin. Telefonum her daim açık olacak. Korumalar zaten kapıda bekliyor. Bir şey olursa hemen beni arıyorsun Nehir." Sesindeki emrivaki endişesinin bir sonucuydu. Cevap vermediğimi gördüğünde "Tamam mı?" diye sordu. Emin olmak istiyordu.

"Tamam." Dedim başımı sallayarak. "Sen nereye gideceksin ki?" Beni burada bırakıp gidebileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi. Önemli bir şey olmalıydı.

"Şirketle ilgili bir mesele." Diyerek beni geçiştirip ayağa kalktı. "Kendine dikkat et Nehir. Sakın başını belaya sokma." Bana yaptığı anlamsızca uyarıdan sonra gitmişti. Sanki ben sürekli başımı belaya sokacak birşeyler yapıyordum.

Otelde biraz gezindikten sonra canım sıkılmıştı. Saatin neredeyse 8:00'e geldiğini gördüğümde şaşırmadan edemedim. Zaten öğleden sonra uyandığımız için çok da garipsenecek bir durum değildi ama yine de şaşırmıştım. Aklım Yağız'daydı. Acaba ne yapmıştı? Hala gelmemişti. Karnımın guruldamasıyla açlığımın had safhaya çıktığını hissettim. Belki Yağız gelir diye bu saate kadar beklesem de daha fazla dayanamayarak yemeğe indim.

Tabağıma birkaç bir şey koyup kuytu bir masaya oturdum. Göz önünde olmak istemiyordum sanırım bu bir alışkanlık olmuştu bende. Eymen belasından kaçmak için kendimi her şeyden kısıtlamış, her şeyden kaçar olmuştum. İnsanlardan kaçmak da cabası.

Birkaç lokma birşeyler yememe kalmadan karşımda Zeynep'i gördüm. Yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı. İğrenir gibiydi sanki ya da ne bileyim küçümser gibi de olabilir. Onu görmek bütün iştahımı kaçırmıştı. Kafamı çevirip yemeğimi yemeye devam etsem de karşımdaki sandalyenin çekilmesi yemeğimi yiyemeyeceğime dair büyük bir ipucuydu. Zeynep'in yüzüne bakmak mide bulantısından başka bir şey hissettirmiyordu ve ben daha fazla bir şey yiyebileceğimi sanmıyordum.

"Sana oturabileceğini söylediğimi hatırlamıyorum." Dedim elimdeki çatalı masaya bırakıp yüzüne bakarak.

"Ben de senden izin istediğimi hatırlamıyorum." Dudağının kenarı kıvrılmış sinsi bakışlarını üzerime dikmişti.

"Ne istiyorsun Zeynep?" diye sordum arkama rahatça yaslanarak. "Hayır ne istiyorsan söyle de daha fazla yüzünü görmek zorunda bırakma beni. Gerçekten göz zevkimi bozuyorsun." Bir an afallasa da bozuntuya vermedi.

"Benim senden isteyecek neyim olabilir ki? Benim istediğim şey Yağız'da. Sen sadece sinirime dokunuyorsun o kadar."

"Senin sinirlerini almamı istemiyorsan defol buradan." Dedim sesimi hafiften yükselterek. "Yağız'dan istediğini alamayınca bana sardın galiba. "Yok kızım yok anlasana! Ben de sana iyi gelecek o alet yok. Yağız'da var ama o da bir işine yaramaz çünkü onun da tapusu bende. Hadi başka kapıya." Sinirle ayağa kalkıp kolundan tutup onu ittirdim.

"Göreceğiz bakalım o tapu kimdeymiş? Zamanında nasıl o aletin üzerinde tepindiysem şimdi de istediğimi yaparım anladın mı? Sen karışamazsın." Söylediği şeyle bir an afallasam da belli etmedim.

"Belli ki yalama olmuşsun tatlım fakat bilmediğin şey; Yağız'ın artık son kullanma tarihi geçmiş kaşarlardan hoşlanmadığı. O, taze ve paketi açılmamış şeyleri yemekten hoşlanıyor." Bunları söylediğime inanamıyordum. Aslında hiç öyle ağzı bozuk biri değildim ama bu kızın Yağız ile ilgili ima ettiği şeyler bütün devrelerimi yakmıştı.

"Sen kim oluyorsun da benimle bu şekilde konuş..."

"Yağız'ın nişanlısıyım canım." Dedim bir çırpıda. Neden dedim, nasıl dedim bilmiyorum ama öyle ağzımdan çıkmıştı. Onun ima ettiği şeyleri düşününce delirecek gibi olmuştum. Birkaç saniye gözlerime sinirle bakarak söylediğim şeyi hazmetmeye çalıştı sanırım.

"Nişanlını baştan çıkarmak çok zevkli olacak o zaman." Deyip hırsla gitti. Hiçbir şey diyememiştim. Ne arsız arlanmaz bir kadındı bu böyle. Söyledikleri bütün iştahımı kaçırmıştı. Daha fazla bir şeyler yiyemeyeceğimi düşünerek odaya çıkmaya karar verdim. Aklımda hala Zeynep'in söylediği şeyler dönüp duruyordu; zamanında o aletin üstünde nasıl tepindiyse şimdi de tepinecekmiş. Pis şıllık... Ar damarı çatlamış resmen. Yağız'a da sinirlenmeden edemiyordum. Bana Zeynep'in arkadaşı olduğunu söylemişti. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Of gerçekten delirecektim.

Odaya girip sinirle üstümü başımı çıkartarak banyoya girdim. Sıcak su biraz olsun rahatlamamı sağlayabilirdi belki ya da kimi kandırıyorum ki beni bu saatten sonra hiçbir şey rahatlatamazdı. Sinirden kudurmuş, o pisliği elime geçirdiğim an parçalayacak gibiydim şu an.

Zeynep... Bu isim bana nerden tanıdık geliyordu hatırlayamıyordum. Birden zihnimde beliren görüntüler kalbimin delicesine atmasına sebep olmuştu. Hatırlamıştım sonunda. Tesadüfen Yağız'ın telefonuna cevap verdiğimde konuşan kızdı bu Zeynep. Benim sesimi duyunca şaşırmıştı. Yağız'a sorduğumda o zaman da sadece arkadaşım demişti. Belli ki sadece bir arkadaş değilmiş arkadaştan da öteymiş. Bana neden yalan söylemişti ki? Bu iş iyice canımı sıkmıştı. Bugün sorduğumda yine arkadaşım demişti. "Of Yağız offf" diye söylenerek suyu kapattım.

Havluyu vücuduma sarıp yatak odasına geçtim. Yağız hala gelmemişti. Üzerimi giymeden kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Beynim yorulmuştu resmen. Hem Yağız, o cadıda ne bulmuştu da onunla birlikte olmuştu? Zeynep ile ne konuşacak olabilirlerdi? Eski günleri yad edecek değillerdi herhalde. O cadının tavırları aklıma gelince içimi bir korku sarmıştı. O fettan gözler herşeyi yapabilecekmiş gibi bakıyordu. Bir de utanmadan Yağız'ın üstünde nasıl tepindiğini anlatmıştı şıllık. Erkekleri baştan çıkartacak bütün özelliklere sahipti haspam, beyin hariç tabi. Yağız beni aldatır mıydı? Düşüncesi bile canımı sıkmaya yetmişti. "Öyle şey mi olur Nehir saçmalama Yağız yapmaz öyle şeyler." Diye kendi kendime söylendim. "Sen onun sevgilisi bile değilsin istediğini yapar adam." Diyen iç sesim daha da sinirimi bozmuştu. Her ne kadar Zeynep'e Yağız'ın nişanlısıyım desem de işin aslını ben de Yağız da biliyorduk. Ben artık Yağız'ın hiçbirşeyiydim. Onu bırakıp gittiğimde onunla birlikte ona ait olan bütün sıfatları da kaybetmiştim.

Yatakta yan dönerek ellerimi başımın altına koydum. Neden eskisi gibi olamıyorduk? Neden sürekli canım yanıyordu? Onu bu kadar severken, bu kadar kıskanırken onun bana yaptığı reva mıydı? Hiç mi sevmiyordu hiç mi üzülmüyordu? Zeynep ile ilgili neden bana yalan söylemişti? Başımda hissettiğim ağrı yüzümü buruşturmama sebep olurken beynim düşünmekten yorgun düşmüştü. Bacaklarımı karnıma doğru çekip gözlerimi kapattım. Daha fazla düşünmeyecektim...

Kulağıma gelen ses ile anında gözlerimi açarak yataktan fırladım. Kalbim güm güm çarparken hala ne olduğunu algılayamamıştım. Kapının önünde dikilen silueti gördüğümde içime bir ferahlık gelmişti. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken Yağız'ın hala kapının önünde durduğunu farkettim.

"İyi misin?" diye sordu odadan içeri girmemişti.

"Korktum birden." Dedim "Uyuyakalmışım seni beklerken." İkimiz de ayakta dikiliyorduk. Yağız'ın bakışları bir müddet üzerimde gezindiğinde ne olduğunu anlayamamıştım. Kafamı vücuduma çevirdiğimde ne olduğunu farkettim; vücuduma sarılı minicik bir havluyla adamın karşısında dikiliyordum. Ellerim istemsizce göğüslerimin arasına sıkıştırdığım havlunun ucuna gitti. Yağız bakışlarını hala üzerimden çekmemişti.

"Uyuduğunu sanıyordum." Dedi üzerimi işaret ederek.

"Haaa banyo yaptıktan sonra bu şekilde uyuyakalmışım." Düşünmekten üzerimi bile giyinmemi engelleyen sebep aklıma gediğinde içimi birden sinirle karışık heyecan kapladı. Bunu mutlaka Yağız'la konuşacaktım.

"Ben çıkayım da sen giyin." Diyerek salona doğru gittiğinde anında peşinden gittim.

"Dur bakalım seninle konuşacaklarım var." Yağız böyle bir tepki beklemediğinden olsa gerek bana şaşkınlıkla bakmıştı. Sanırım bu halde olduğum için utanmamı ya da hemen giyinmemi falan beklemişti. Utanmıştım evet ama konuşacaklarımız çok daha önemliydi. Bana bir açıklama yapmazsa kafayı yiyecektim.

"Bu halde mi konuşacağız?" diye sordu eliyle üzerimi işaret ederken. Haklıydı üzerimdeki havlu dokunsalar düşecek gibiydi ve popomu da anca örtüyordu.

"Ne varmış halimde?" dediğimde tamamen arsızlığı elime almıştım. "Hem daha önce görmediğin şey değil." Aman Allah'ım neler diyordum böyle. Hepsi o Zeynep'in yüzündendi. Onunla yaptığı şeyler aklıma geldikçe delirecek gibi oluyordum. Yağız'ın dudağının kenarı alayla kıvrılırken kendini koltuğa attı. Bacaklarını da iyice açıp yayıldı.

"Sen öyle diyorsan sorun yok." Diyerek meraklı bakışlarını gözlerime dikti. "Söyle bakalım benimle bu halde konuşmanı sağlayan sebep ne?" Baştan ayağa beni arsızca bir güzel süzmüştü. Kollarını da göğsüne bağlamış eğlenerek beni inceliyordu.

Hiç istifimi bozmadan, sanki bu halde onun karşısında durmam çok normalmiş gibi hatta hiç utanmıyormuşum gibi karşısında dikiliyordum. "Şu Zeynep" dedim ardından içimden şıllık diye eklemeyi de unutmamıştım.

"Eeee ne olmuş Zeynep'e? Sanırım konu dikkatini çekmişti ki kaşlarını çatıp ciddi ciddi ne söyleyeceğimi merakla beklemeye başlamıştı. "Arkadaşım demiştin!" Dedim hesap sorarcasına.

"Ne dediğimi biliyorum Nehir."

"Sevgilinmiş." Dedim onu suçlarcasına. Bu kelimeyi söyleyince içimi, birden bir hüzün kapladı. "Bana yalan söyledin. Hem de bir kez değil. Daha önce onunla telefonda konuştuğumu hatırladım. O zaman da sana sormuştum. O zaman da bana yalan söylemiştin. Neden Yağız?"

"Sevgilim olması arkadaşım olamayacağı anlamına gelmez." Dedi düz bir sesle.

"Eski sevgilin." Diye düzelttim. Söylediği şey kalbimi kırmıştı. Söylediğimi onaylarcasına başını salladı. Bana yalan söylemek yerine eski sevgilim diyebilirdin. Seni geçmişin yüzünden yargılamazdım."

"Buna hakkın yok zaten." Dedi. Söylediği her söz kalbime atılan oktan farksızdı. Bilerek beni incitmeye çalışıyordu. Beni umursamıyormuş gibi davranıyordu.

Başımı kırgınca sallayarak onu onayladım "Yok." Kırılmıştım. Resmen içim titremişti. Karşısında dikilmiş neyin hesabını soruyordum ki. Adam zaten beni bitirmişti. Üzülüp üzülmemem umurunda mıydı ki? "Bilseydim en azından onun karşısında hazırlıklı olurdum. Onun o iğneleyici sözleri altında kalmazdım." Ellerim iki yanıma çaresizce düştü. Gözlerim dolsa da onun karşısında ağlayıp kendimi daha da küçük düşürmeyecektim.

"Sana bir şey mi dedi?" Kaşlarını çatarak oturduğu yerden kalkıp yanıma doğru gelmeye başladı. Sanırım Zeynep'in benimle konuşması onu sinirlendirmişti.

"Git de sevgiline sor." Diyerek odama doğru gitmek için arkamı döndüm. Sevgilin kelimesini de bastıra bastıra söylemiştim.

"Nehir! Beni deli etme!" diye kükreyerek kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çevirdi. O esnada nasıl olduğunu anlamadan üzerimdeki havlu öylece sıyrılıp ayaklarımın dibine düştü. Yağız ile yakındık, hem de fazlasıyla yakın. Kokusu, başımı döndürecek kadar yakın... Bakışlarını gözlerimden çekmemişti. Hatta gözleri milim oynamamıştı. "Zeynep seni rahatsız mı etti?" diye sordu tekrar hiçbir şey yokmuş gibi.

"Söyle ona benden uzak dursun. Sizin yatak odası fantazilerinizi dinlemek istemiyorum." Onun yaptığı gibi ben de gözlerimi gözlerinden çekmeden konuştum. Aslında utancımdan ölecektim. Adamın karşısında çırılçıplak kalmıştım. Saç telimden ayak tırnağıma kadar kızardığıma emindim. Bedenim heyecandan titrese de belli etmemek için elimden geleni yapıyordum.

"Şunu düzgün bir şekilde anlat." Dediğinde bakışlarını gözlerimden çekip omuzlarıma oradan göğüslerime ve daha aşağılara çevirdi utanmazca. Sonra hızla eğilip yerdeki havluyu aldı ve üzerime sıkıca sardı. Havlunun ucunu göğüslerimin arasına sıkıştırıp yanımda duran ellerimi havluyu sıkıştırdığı yerin üzerinde koydu. "Şunu da sıkı tut, vücudun aklımın karışmasına sebep oluyor." İtirafı beni daha çok utandırırken için için sevinmeme sebep olmuştu. "Hala aklını karıştırabiliyorum demek ki?" Böyle bir cümleyi kuracak deli cesaretinin nereden geldiğini ben de bilmiyordum.

Yağız bir an afallasa da yüzünde peyda olan gülümseme beni biraz olsun rahatlatmıştı. "Hem de fazlasıyla." Deyip gözlerime baktığında boğazını temizleyip ciddi bir tavır takınarak konuşmasına devam etti. "Şimdi söyle bakalım Zeynep ne dedi de karşımda çıplak kalmayı dahi umursamayacak kadar gözün döndü?"

Ne diyecektim ki. Üzerinde nasıl tepindiğini ballandıra ballandıra anlattı mı? "Terbiyem müsaade etmiyor." Diyerek arkama döndüğümde kolumun anında tutulup bedenimin gerisi geriye çevrilmesi bir olmuştu ama bu sefer temkinliydim. Havlunun ucunu sıkı sıkıya tutuyordum. Yağız'ın bir anda beklentiyle parlayan gözleri vücudumu inceler incelmez aynı hızda hayal kırıklığıyla sönmüştü.

"Şunu anlatacak mısın yoksa ben anlattırayım mı?" Ben anlatmadıkça iyiden iyiye sinirlenmişti.

Bu iş iyice sarpa sarmadan konunun kapanması gerekti. "Yemekte yanıma oturup saçma sapan şeyler söyledi işte. İstediği şeyin sende olduğunu, eskiden nasıl üzerinde tepindiği ve seni yeniden nasıl baştan çıkaracağını anlattı." Dedim sakince çok normalmiş gibi. Yağız'ın yüzünden ne düşündüğünü belli edecek hiçbir ifade geçmiyordu. Bu adam nasıl bir şeydi böyle? Düşüncelerini saklamakta usta bir sihirbazdı sanki.

"O, bunları söylerken senin de dilinin sükût eylediğini düşünmüyorum." Dedi imalı bir şekilde gülümseyerek. Onun söylediklerinden çok benim ne söylediğime takılmıştı.

"E tabi ben de ufak bir şeyler söylemiş olabilirim." Dedim elimi gözümün önüne kaldırıp tırnaklarımı incelermiş gibi yaparak. Utanmasam ıslık bile çalacaktım. "Sonuçta o bana saydırırken susacak değildim." Ne söylediğimi elbette söylemeyecektim. Yağız'ın kahkahası bütün odayı doldururken ben de dayanamayıp gülümsedim.

"Eminim ufak bir şeyler söylemişsindir. Dilinin istediğinde ne kadar sivri olduğunu düşünürsek altında kalmamışsındır." Kollarını bağlayarak devam etmemi istediğini belli etmişti.

"Biraz kırıcı olmuş olabilirim." Diye mırıldandım mahcup mahcup gözlerine bakarak. "Ama hiç de pişman değilim sonuna kadar hak etti." Diye de eklemden edememiştim.

Dayanamayıp tekrar kahkahayı basmıştı. Onu gülerken görmek eşsizdi. "Ne gibi şeyler? Diye sorduğunda beni birden ateş bastı.

Gözlerimi yere indirerek bir çırpıda "Senin eski kaşarlardan hoşlanmadığını ve paketi açılmamış şeyleri yemekten zevk aldığını söylemiş olabilirim." Dedim bir çırpıda. Ben bile ne dediğimi anlamamıştım. O kadar hızlı ve sessiz konuşmuştum ki.

"Efendim? Ne paketi?" deyince kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.

"Öyle işte Yağız." Dedim geçiştirerek "Ha bir de seninle nişanlı olduğumuzu söylemiş olabilirim." Dedim yavaşça arkamı dönüp temkinli adımlarla odaya doğru giderek.

"Ne demiş olabilirsin ne?" Yağız'ın sesi kulaklarımı çınlatırken hiçbir şey olmamış gibi çantadan eşyalarımı çıkarmaya başladım. Kafamı kaldırdığımda dibimde biten bir Yağız ile karşılaştım. Gözlerinde gördüğüm ne sinir ne de şaşkınlıktı. Gözlerinde gördüğüm; salt mutluluktu.

"Niye bu kadar şaşırdın ki? Bana evlenme teklif ettiğini ne çabuk unuttun?" Yaptıklarım yetmezmiş gibi işi tamamıyla pişkinliğe dökmüştüm.

"Ben unutmadım da sen beni bırakıp kaçtığını unutmuş gibisin." Dedi. Bir anda gözlerinde beliren acı kalbimin üzerine çöreklenmişti sanki. Bu aramızda hep bir sorun olarak kalacaktı. Ben üzerini örtmeye çalıştıkça daha fazla içine battığım bir çamurda hareket etmek için çabalıyordum. Az önceki eğlenceli hava bir anda soğumuştu sanki.

"Nasıl unutabilirim ki? Unutmamam için sürekli kafama kakıyorsun zaten." Elimdeki eşyaları yatağın üzerine bırakıp bezgince yatağa oturdum. Bu konuyu konuşmaktan yorulmuştum.

"Bu beni bırakıp gittiğin gerçeğini değiştirmiyor ama." Yumruklarını sıkmış karşımda dikiliyordu. "Hadi beni bırakacak kadar beni sevmedin peki hiç mi kendini düşünmedin Nehir? Ya Eymen seni benden önce bulsaydı? Sana yapacağı şeyleri nasıl göze alıp da kaçabilirsin aklım almıyor. O adamın sana dokunma ihtimalini düşündükçe delirecek gibi oluyorum. Sana zarar vermesi an meselesiydi Nehir. O ihtimali nasıl düşünmeden gözünü karartıp kaçabildin?" Beni sorgularken acı çekiyordu. Gözlerinin içi çektiği acıyla buğulanırken diline dökülenlerin düşündüklerinin ufak bir kısmı olduğu anlaşılıyordu.

"Seni bunları göze alabilecek kadar çok sevdim ben." Diye mırıldandım. "Kendimi düşünemeyecek kadar senin nefesinin peşine düştüm. Bu hayatta istediğim tek şey nefes aldığını biliyor olmaktı Yağız."

"Gittiğin an nefesimin de son bulacağını bilmeliydin." Dedi kırgınca.

Ayağa kalkıp yavaşça karşısına dikildim. Bir elimi yüzüne koyduğumda yüzündeki kaslar bir anda gerildi. Dişleri de ani bir refleksle sıkılmıştı. Elimi sakallarında gezdirirken parmak uçlarımda yükselip dudaklarına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktım. "Hiçbir şey için geç değil Yağız. Birbirimizi deliler gibi severken uzak kalmak zorunda bırakma bizi. Seni çok seviyorum."

Bakışları yüzümün her noktasını ezberlemek ister gibi dolaşırken hareketsiz bir şekilde öylece karşımda dikildi. Eli yavaşça yüzüme uzandı ve İşaret parmağının tersini yanağımda gezdirdi. Gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmamıştı. Gözüme düşen bir tutam saç telini kulağımın arkasına sıkıştırıp "Geç oldu, uyu artık yarın sabah erkenden senin şu rapor işini halletmeye gideceğiz." Diyerek yanımdan uzaklaştı. Tam kapıya geldiğinde arkasını dönüp konuşmaya devam etti. "Zeynep hayatımın önemsiz bir parçasıydı sadece. Bir dönem takılmıştık. Eylül'ün arkadaşı olduğu için düzgün bir şekilde hayatımdan çıkarmaya çalıştım ama bakıyorum ki hata yapmışım. Onu kafana takma. Seni bir daha rahatsız etmesine izin vermeyeceğim." Diyerek odadan çıktı.

Düzelecektik... Bu akşam içimde büyüyen umuduma sıkı sıkı sarılacaktım. En azından konuşabilmeyi başarmıştık. Zeynep'e her ne kadar kızsam da istemeden de olsa bizi birbirimize yaklaştırmıştı. Hala benden uzak duruyordu ve hala yanımda uyumuyordu ama beni hala seviyordu biliyorum. Benim için savaşmaya devam etmesinden belliydi. Zaman, yaralarımızı sarmak için ilaç olacak mıydı bilmiyorum ama bu akşam kalbimin yarası biraz olsun kapanmıştı...                

Seguir leyendo

También te gustarán

157K 11.2K 34
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
2.2M 35.7K 54
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
716K 27.4K 89
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
1.3M 77.9K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.