İkinci Şans (TAMAMLANDI)

By 80meltem

278K 20.9K 12.9K

04.12.2017 ROMANTİZM İçinde #54 Orta yaşın üstünde iki çocuklu bir annenin yeniden aşkı bulması, bu aşk için... More

İki Yanlız Bir Mutlu Eder mi? Düzenlendi.
Tatil Düzenlendi.
Bodrum Bodrum... Düzenlendi.
Sadece Beni Sev... Düzenlendi.
Amaa... Düzenlendi.
Tatil Bitmesin... Düzenlendi.
Levent'in gözünden Düzenlendi.
Soğuk Düzenlendi.
Kim daha çok haklı? Düzenlendi.
Anne sakin ol!!! Düzenlendi.
Ev Düzenlendi.
Ev part 2 Düzenlendi.
Bahane! Düzenlendi.
Hey uçak!! Düzenlendi.
Osmanlı Tokadından Hallice Düzenlendi.
Panik! Düzenlendi.
Hadsiz! Düzenlendi.
Bolu... Düzenlendi.
Bolu 2... Düzenlendi.
Hayal kırıkları Düzenlendi
Çaresiz Düzenlendi.
Çaresiz part 2 Düzenlendi
Barışalım mı? Düzenlendi.
Karmaşa Düzenlendi.
Bir kadın ne ister? Düzenlendi.
Özel bir kadın için özel bir buket 🌹 Düzenlendi.
Büyük şehrin kötü sürprizi Düzenlendi.
Kar tanesi. Düzenleniyor...
Öksüz Yüzük
adsız bölüm
Zeytinli Ev...
Cerahat & Çarpışma
Her seçim bir vazgeçiş...
Arım balım peteğim..
Tekrar dene
İksir...
Salih..
Hayat devam ediyor..
Yeniden!?
Final bölümü...
ÖNEMLİ !!

Zaman Düzenlendi.

5.4K 439 430
By 80meltem


... Dokunamadığın birini özlüyorsan, özlediğin kalbine dokunmuştur çoktan.

●●●

"Ne olursa olsun! Orada çalışmaya devam etmen hiç içime sinmiyor."

Son üç haftadır aralarında yinelenen diyalog tekrarlanıyordu. Melek içinden yirmi beşinci kez ya sabır çekip en sevimli haliyle konuştu:

"Ama Salihciğimmm, hayatımm, hiç karşılaşmıyorum onunla."

"Ama bu o dallamanın zırt pırt, sudan sebeplerle çalıştığın yere geldiği gerçeğini değiştirmiyor Melek."

Buna Melek'in diyecek bir şeyi yoktu.

"Meleğim, benim yanımda çalışmayı kabul etmemeni bir yere kadar aklım alıyor. Ama sana hemen yeni bir iş bulabilirim. Daha iyi şartlara sahip olursun. Benim de içim rahat eder. Lütfen bırak şu inadı, hadi kırma beni."

"Olmaz birtanem. İnat etmekle alakası yok. Bu işi bulmak ve sonrasında o büroda yerimi sağlamlaştırabilmek için aylardır çok emek verdim. Levent'in hadsizliği yüzünden işimi bırakamam."

"Alma şu şerefsizin adını ağzına!" dedi tükürür gibi.

"Off Salih! Ne diyeyim? Senin gibi dallama, şerefsiz ya da piç kurusu şeklinde hitap edemem ben kimseye. Gerçi söylediklerinin hepsini fazlasıyla hak ediyor ama benim tarzım değil." Sevgilisine haksızlık ettiğinin farkındaydı, Salih hiçbir zaman küfürbaz bir adam olmamıştı. Hamurunda yoktu. Çok sinirlendiği anların dışında günlük dilinde asla küfür etmezdi.

Elindeki çay bardağını sinirle masaya bıraktı Salih. Diğer masalarda oturanlar ikisinin hararetli konuşmasını ilgiyle izliyordu. Melek devirdiği çamı kaldırabilmek için biraz alttan aldı, uzanıp sevgilisinin elini tuttu.

"Salihciğimm; evet adam haftada bir iki kere geliyor. Ama benim çalıştığım odaya hiç girmiyor. İhsan bey'in odasında Selma ile hallediyorlar işlerini."

Salih bir sigara yaktı ve içindeki öfkeyi körüklemek ister gibi çekti dumanı ciğerlerine. "Kendini benim yerime koymayı hiç denemiyorsun Melek."

"Hayatımm..."

"O herif senin etrafında gittikçe daralan daireler çizmeye devam ediyor. Sen de buna sessiz kalıyorsun. Ve benim de bunu normal bir durummuş gibi karşılayıp kabul etmemi bekliyorsun."

"Birtanem bu yaptığıma sessiz kalmak değil yok saymak diyorum ben. Ama sende şunu anla lütfen. Levent etrafımda 5789 tur daha atsa ne olur? O umurumda değil. Ben senin yeşil gözlerine düşmüşüm bir kere. Levent'ten bana ne?!?"

"Bak bak, laflara bak! Çok tehlikeli bir şeysin sen." dedi Salih gözlerini kısarak.

Melek kıkırdadı. "Tehlikeyi sevmediğini söyleme. İnanmam."

"Severimm, hem de öyle bir severim ki..."

Salih'in bakışlarındaki ve ses tonundaki değişim Melek'i utandırdı. "Yaaa, Salihhh."

"Sarkıtma o dudağını. Günlerdir uzağımdasın zaten. Çay bahçesiydi, kalabalıktı demem zıplarım buradan üzerine."

"Bakma öyle. Masanın altına saklanacağım şimdi." dedi Melek, gözlerini kaçırarak. Salih böyle baktığında kendini liseli ergenler gibi hissediyordu.

Salih arkasına yaslanıp gözlerini sevdiği kadından ayırmadan derin bir nefes daha çekti sigarasından. Aralık dudaklarına, boynuna, heyecanla inip kalkan göğüslerine baktı. Konuşurken sesi arzu doluydu. "Hafta sonu Bolu'da çekim var. Sende gel."

Melek bu beklenmedik teklif karşısında anlık bir şaşkınlık yaşasa da hemen kendi içinde durum değerlendirmesi yapmaya başladı.

Hafta sonu. Bolu. Salih ile rahat vakit geçirmek. Elele dolaşabilmek. Koyun koyuna uyuyabilmek. Tabii sevişmekten yorgun düştükten sonra.

Daldığı gündüz düşünden zor da olsa uyandı. "Hmm... Ne zaman gidiyorsun?"

"Ekip cumartesi sabah erkenden çıkar yola. Ama biz seninle cumadan gidebiliriz."

"Üç gün çocuklardan uzak kalamam." dedi hüzünlenerek.

"Off. Haklısın canım. Nasıl gözüm döndüyse, hasretinden düşünemiyorum önemli detayları."

Melek kıkırdayarak, "Gözünün dönmüş olması sorun değil hayatım." dedi. O da Salih'den farklı değildi çünkü.

"O zaman cumartesi sabah erkenden alırım seni."

"Canım ben durumumu bir netleştireyim. Öyle haber vereyim sana, olur mu?"

"Olur canım benim, olur."

***

Levent, İhsan bey'in başına sardığı Selma'dan bıkmıştı artık. Melek'e yakın olup onu ayartabilmek uğruna şirketinin câri hesaplarından bir kısmını İhsan bey'in firmasına devretmek zorunda kalmıştı ama bu hiçbir işe yaramıyordu.

Haftalar önce Melek'e özür hediyesi mahiyetinde getirdiği nar ağacı şimdi kendi odasında duruyordu. Sonraki ziyaretinde aldığı nar çiçeği rengindeki kaşmir şal da Melek tarafından Levent'e kaba bir şekilde iade edilmişti. Levent ne yapacağını, kendini nasıl affettireceğini bilemiyordu artık.

O büroya her gittiğinde eli kolu doluydu. Pasta, kurabiye, çikolata, meyve, kuru yemiş, kuru pasta gibi bütün ofise yetecek çeşit çeşit atıştırmalıkları şık aranjmanlı şirin sepetler içinde getiriyor ama Melek hiç birine elini sürmüyordu.

Vaz mı geçecekti? Bu Levent'in bilmediği bir kavramdı. Vazgeçmeyecekti ama taaruz durumunu da askıya almıştı Levent. Melek'in birkaç adım yakınında ama fersah fersah da uzağındaydı. Bekliyordu. O sıkıcı, sıradan adamdan bıkmasını bekliyordu. Sonuçta ona göre her ilişkinin ve insanın bir son kullanma tarihi vardı değil mi? Levent'de Melek için bu ilişkinin miladını doldurmasını bekliyordu sabırla.

Parası ve sahip olduğu olanaklarıyla onu etkileyemeyeceğini geç de olsa fark etti Levent. Hediyeler yerine kendine döndü, kendi tavırlarıyla dikkatini çekmeye çalışacaktı. İhsan bey'in bürosunda bulunduğu zamanlarda ekstra hoşgörülü, kibar, centilmen ve mütevazi davranmaya çalışıyordu.

Onu en çok zorlayan ise hoşlanmadığı durumlara karşı olan tahammülsüzlüğüydü.

Selma'nın, tonlarca rimel sürmekten ağarlaşmış kirpiklerini kırpıştırarak "Levent beyciğim, alemsiniz, çok hoşsunuz, yine çok şıksınız," tarzındaki iltifatlarına eşlik eden şuh kahkahalarına bile sabırla tahammül göstermeye çalışıyordu.

Kaç kere Selma'yı diğer çalışma arkadaşlarına kendisinden olumlu ve hayran bir edayla bahsederken duymuştu. İlla ki Melek'e de birşeyler söylüyordur diye düşünüyordu Levent.

Söylüyordu. Neredeyse iki cümlesinden biri Levent bey'imizin olağanüstülükleri üzerineydi. Selma'nın süper kahraman sıralamasında Süpermen birinci, Levent ikinci, Batman ise üçüncü durumdaydı. Zorlasa Levent bey uçabiliyor diyecekti Selma.

"Ah ben evli olmayacaktım ki!" diyerek lafa başladığı bir gün Melek daha fazla dayanamayıp:

"Selma gözünde fazla büyütüyorsun bu adamı. Bütün bu centilmen salon erkeği havalarının altındaki bencil neandertali görmüyor musun?" dediğinde Selma çirkinleşmenin bir adım uzağındaki tavrıyla cevap verdi:

"Ayy saçmalama Melek. Levent bey çok incelikli biri. Ona çamur atmaktan vazgeç artık."

***

Melek, kovulacağını sandığı o talihsiz günde, işine devam ettiğini öğrenince yeniden iş bulmuş gibi sevinmişti. Haftasına aldığı yüzde otuz zam ise frambuazlı pastanın kremasıydı.
Zamı almasına Levent'in sebep olduğunu ise henüz bilmiyordu.

Hediyelerimi ve ikramlarımı geri çevirmiş olabilirsin. Hadi bu zamı da geri çevir de görelim, diyecekti Levent, doğru zaman geldiğinde.

Maddi olarak azıcık rahatlamış olmak ruhundaki sıkışıklığa iyi gelmişti. Salih'in bir arkadaşının sahibi olduğu tatil acentasından Bodrum Gümbet'de, dört yıldızlı, küçük ama düzgün bir otelde yaz tatili için bir haftalık rezervasyon yaptırdı. Birkaç ay önce, Salih'in yanına, Bodrum'a gittiği zaman kızına verdiği sözü tutabilmiş olmanın haklı gururunu yaşıyordu.

Salih'de o zamana kadar çocukları tanıştırıp tatilde Melek'e katılmanın planlarını yapıyordu sevgilisinden habersiz. Melek'in kaldığı haftada aynı otelde kızıyla kendisi için yer ayırttı o da. Bu tatil minik bir evcilik oyunu ve ön balayı olabilirdi onlar için.

Ama yaza daha çook vardı. Şimdi Bolu'daki hafta sonu kaçamağına odaklanmıştı Salih. Gündüz sette çalışacağı için sadece akşam beraber olabileceklerdi ama bu ikisine de yeterdi.

Melek, kendi durumunu netleştirip Salih'e hafta sonu onunla gelebileceğini söylediğinde ikisi de toy sevgililer gibi çok mutluydu.

Cuma gecesi çantasını toparlarken Melek'in annesi de oradaydı:

"Kızım aynı odada kalmayın sakın."

"Anneeee!"

"Kızım bıkacak adam senden, her fırsatta şeyetmeyin."

"Ayy anne sen beni on sekizlik taze çıtır sanıyorsun hâlâ. Her fırsatta şeyetmiyoruz merak etme. Zaten çok az görüşebiliyoruz."

"Haa iyi bari. Ne zaman gelecek bizimle tanışmaya?"

Melek şimdi annesine ona kalsa hemen yarın gelir ama ben istemiyorum dese milyon tane soruyu taramalık tüfek hızında peş peşe sıralayacaktı anneciği.

"Daha hiç o konuları konuşmuyoruz anne."

"Ama sen onu sıkıştır biraz. Böyle olmaz. Yengen soruyordu dün Melek nereye gidecekmiş diye. Ben ne diyeceğim her seferinde ona?"

"Yaa anne zerre kadar umurumda değil yengemin ne dediği. Kendi oğullarının rezilliklerine baksın sonra bana laf söylemeye kalksın o. Sende umursama lütfen."

"Öyle umursama deyince oluyor sanki. Bizim aileyi hiç bilmiyor gibi konusuyorsun. Biz seni Avrupa da yatılı okuttukta ben mi unuttum acaba?"

Melek annesinin son yorumuna gülmekten alamadı kendini.

"Anneciğimm, birazcık da olsa benimle; kızınla gurur duymuyor musun? Kocamın bana dayattığı hayatı değil, kendi seçtiğim hayatı yaşamak konusundaki çabamı hiç mi önemsemiyorsun? Sendeliyorum, tökezliyorum, bazen çok yorgun hissediyorum. Ama pes etmiyorum. Böyle mutluyum, huzurluyum, daha verimliyim."

"Tabii ki seninle gurur duyuyorum güzel kızım. Benim zamanında yapamadığımı yaptın sen. Bana ve babana rağmen boşandın. Seneler sonra tekrardan çalışmaya başladın. Çok takdir ediyorum seni."

"Sağol anneciğim, sen olmasan başaramazdım."

"Ama sen yine de sıkıştır onu evlilik konusunda. Gönlünü eğlendirip bırakmasın seni sonra."

"Belki ben onu bırakırımm." dedi Melek muzip bir gülümseme eşliğinde göz kırparak.

"Bana baķ! Azdın sen iyice! Çocukken dövmedim tabi. Yüzsüz yüzsüz konuşuyorsun şimdi!"

Melek annesini yatıştırıp oğlunun odasındaki kanepeye yatağını hazırladı. Sabah beşte evden çıkacağı için çocuklarını o saatte kaldırıp annesine götürmektense annesinin onda kalması daha mantıklıydı.

Son olarak çantasına mor, dantelli, dizinin altında biten, ince askılı, saten bir gecelik koydu. Cuma pazarı sağolsun, diye geçirdi içinden.

Sabah dörtte alarmının sesiyle uyandı Melek. Banyodaki işlerini sessizce halledip giyinmek için odasına döndüğünde Salih'in mesajını gördü:

-Uyandın mı meleğim? Yola çıktım. Trafik yok. Yirmi dakika sonra oradayım canım.

-Tamam Salihciğim :) Yaklaşınca yazarsın.

Melek hızlıca giyinip hafif bir makyaj yaptı. Sonra melekler gibi uyuyan yavrularının yanına gitti. Uyandırmamaya gayret ederek küçük oğluşunu başından yavaşça öptü. Ardından genç kızlığa adım adım yaklaşan kızının başucuna gidip onu öptü başından, buğday sarısı saçlarını okşadı nazikçe. Ve kızının yastığının kenarına bu yaz gidecekleri otelin broşürünü bıraktı. Sabah uyandığında kızının mutluluktan cıvıldayarak onu arayacağını tahmin etmesi zor değildi.

Kot pantolonunun arka cebinde titreyen telefona baktı; Salih gelmek üzereydi.

-Beş dakika sonra oradayım.

-İniyorum canım.

Melek, annesini uyandırmadan parmak uçlarında çıktı çocuklarının odasından. Mantosunu giydi, minik valizini ve kol çantasını aldı. Bağcıklı asker botlarını da giyip indi merdivenleri. O apartman kapısından çıkarken Salih'de sokağa girdi. Direksiyondan kalkmadan oturduğu yerden uzanıp Melek'in kapısını açtı:

"Selam yakışıklı." dedi Melek gülerek.

"Sizi gideceğiniz yere kadar bırakayım hanımefendi." dedi Salih oyunbaz bir edayla.

Melek koltuğa oturup kemerini taktı. "Siz nereyi uygun görürseniz ben oraya giderim."

"Yerim seni. Uysal sevgilim benimm." dedi Salih gülerek.

"Tamam, olur, yiyebilirsin. Bence sakıncası yok." dedi Melek onun flörtöz haline uyarak.

Yola koyuldular, eğlenceli bir hafta sonu onları bekliyordu...

Continue Reading

You'll Also Like

131K 9.4K 53
Onlar... Geri döneceğimi hiç düşünemediler. Onlar... Yaptıklarının bedelini elbet bir gün ödeyeceklerini tahmin edemediler. Vakit hesabın kesilme zam...
218K 1.3K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
1.5M 74.7K 43
💝 Bedirhan ALEMDAR - Ebrar ÇETİN 💝 Bedirhan... Yaşadıklarıyla her şeye küsen ve sadece bu hayatta yaşama sebebi olan engelli oğlu Samet' e bağlı mü...
162K 18.1K 64
Hayat toz pembe değildi hiç bir zaman. Genç kadın mutlu olacağını düşündüğü bir evlilikten büyük darbeler alarak kurtulmuştu. Ancak geçmiş bir türlü...