Narcissus // sekai

By hunfornini

39.1K 3.8K 1.2K

sekai More

0 - nergis
1 - ayrı dünyaların insanları
2 - serseri çocuk
3 - sözün şiirlerin mükemmelidir
4 - seni gördüğüm zaman dilim neden tutulur
5 - içmişsin sarhoşsun hepsi bu
7 - sekai neydi sekai emekti
8 - yanımdaydın ya ne isterdim başka
9 - bir şey sevmeye değerse ölmeye de değer mi
10 - bana bi şarkı söyle yolumuz uzun
11 - fırtınam, felaketim, hasretim
12 - yurdum olan adına mülteci hissediyorum
13 - belki bir nefes daha var ama öldür istersen
14 - yüzüme vuruyor arada fırtınası, korkuyorum ne var

6 - ezel gününden kader

1.8K 245 30
By hunfornini

Haber çok kısa bir sürede tüm fandoma yayıldı, bu beklendik olandı ve doğrusu hayatının yüzde seksen dokuzunu ne yapacağını bilemez bir halde geçiren ben daha önce hiç bu derece bir boşluğa düşmemiştim.

Evet Jongin'in takip isteğini görünce fena halde sevinmiştim. Sonuçta bugüne dek kendi kardeşleri de dahil olmak üzere hiç kimseyi takip etmemiş hatta hiç kimsenin fotoğrafını bile beğenmemişti, hayır, hiç kimsenin. Jongin instagramını daha çok ara sıra kendi videolarını ya da fotoğraflarını atmak için kullanıyordu, onun için hesabı sadece kendisinden ibaretti. Bir keresinde nasıl göründüğünü anlamak için bir hesap açıp sadece onu takip etmiştim ve doğrusunu söylemek gerekirse tüm akışın Jongin'den ibaret olması hoş bir görüntüydü. Her neyse işte Jongin her saniye telefonu elinde olan insanlardan değildi (benim aksime), bu da onu bu tür işlerden biraz uzak tutuyordu ve ben de kimseyi takip etmemesini her zaman buna bağlıyordum ama Jongin beni takip etmişti, anlamsız bir hesabı, ismi sehunini olan bir hesabı, eğer bunu birine anlatıyor olsaydım kesinlikle hızlı hızlı konuşurdum çünkü şekilde de görüldüğü gibi anlatamayacağım kadar çok heycanlıydım. Jongin'in takip isteğini görünce hemen kabul etmiş ve daha sonra sabaha kadar uyuyamamıştım, tek yapabildiğim kalp fışkıran gözlerimle telefonumun ekranına bakmak olmuştu. Bu şimdiye kadar başıma gelmiş en güzel olaydı, Kim Jongin ciddi anlamda beni takip etmişti, beni, başka hiç kimseyi değil, kardeşlerini bile değil sadece beni. Bu tıpkı rüyada olmak gibiydi.

Ama bir de işin gerçek kısmı vardı çünkü o sabah herkes ama herkes sadece bu konuyu konuşuyordu. Kim Jongin kimi takip etmişti böyle? Sehunini de kimdi? Bir fan mı yoksa normal biri mi? Neler oluyordu?

Twitter zaman akışımda herkes sadece bunu konuşuyordu, o an tek tesellim twitterımda ve bloğumda hiç kimsenin gerçek ismimi ya da neye benzediğimi bilmiyor oluşuydu çünkü herkes Jongin'in takip ettiği bu sıfır takipçili hesabın kime ait olduğunu çözmek için resmen savaşa girişmişti. Bense sadece dehşete düşmüş bir şekilde akışa bakıyordum, ne diyecek bir şeyim ne de verecek bir tepkim vardı, diğerlerine katılıp meraklı bir tavırla bu da kim böyle diyemiyor ya da kalkıp hesaba takip isteği yollayamıyordum çünkü girdiğim günden beri belki de ilk defa fandomdan tamamen ayrı bir köşeye çekilmiştim. Konuşan değil de konuşulan kişiydim. Hakkımda binlerce tweet atılmıştı, instagramımda binlerce takip isteği vardı. Bunun nasıl mümkün olduğunu bile anlayamıyordum. Jongin'in takip isteği attığı o an her şey çok güzeldi fakat kabul ettikten birkaç sonra tamamen bir boşluğun içine sürüklenmiştim. Gözlerimdeki kalpler yerini boş bir ifadeye bırakmıştı, öylece insanların neler dediğine bakıyordum, kalbim de bunu kaldıramıyormuşcasına hızlı hızlı çarpıp duruyordu.

Öte yandan bir önceki geceyi düşünmek oldukça güzeldi. Jongin'in dediği tüm o şeyler, attığı fotoğrafa bakıp durmak kendimi sakinleştirmemi sağlıyordu. Sadece olan bitenlere inanamıyordum. Bununla büyümüştüm, Jongin'le, tüm hayatım boyunca televizyonda onu izlemiştim, radyolarda onun grubunu dinlemiştim, onu herkes bilirdi, Kim Family, ailenin üzerine yazılmış bir kitap bile vardı ve tüm bunlar Jongin'i benden uzaklaştıran şeylerdi. O benim için sürekli televizyonda gördüğüm ve hiçbir zaman yolda karşılaşmayacağımı çok iyi bildiğim birisiydi, gerçek olduğunu pek de düşünmezdim, olası bir şey değildi bu ama olmuştu. Jongin gerçekti, benimle konuşması gerçekti, beni tanıyor olması gerçekti, her şey gerçekti ve ben sadece şok içindeydim.

Tüm o dedikleri, nasıl tepki vereceğimi bile bilemiyordum bir yerden sonra. Resmen flört etmiştik ve bu Jongin'den bekleyeceğim en son şeydi. Jongin'in biseksüel olduğunu bile o güne dek düşünemiştim çünkü o gördüğüm en hetero erkekti ve belki de beni ona çeken en önemli özelliği de buydu. Onun dışında eşcinsel olsa dahi Jongin'de flört edecek bir hava yoktu, o daha çok kızgın bakan tiplerdendi, normalde de öyleydi zaten, fakat belki de sarhoş olduğu için bir önceki gece gerçekten de birbirimize yakınmışız ve aramızda samimi bir ilişki kurulabilirmişiz diye düşünmüştüm.

Kısaca her şey karmakarıştı o sabah, bir çığlık çığlığa bağıracak kadar mutlu oluyor bir gelen takipçi isteklerine ve twitterdaki konuşmalara bakıp panik atak moduna giriyordum. Üstelik koyu bulutlar gökyüzünde cirit atıyordu ve her an yağmur başlayabilirdi, kafamı hissetmiyordum, işe gitmek zorundaydım ama istemiyordum. Aslına bakılırsa bir yandan da istiyordum çünkü Jongin'i görme ihtimalim vardı. Onu görünce ne yapacağımı veya ne diyeceğimi bilemesem de bu ihtimal beni her zamanki gibi çok, çok fazla heyecanlandırıyordu.

İşe gitmek için hazırlanmaya başlamadan önce son bir kere daha instagramıma baktım. Mesaj istekleri sınıra ulaşmıştı, hala takipçi istekleri gelmeye devam ediyordu, bildirimleri çoktan kapatmıştım çünkü o paniği durup durup yaşamak oldukça zordu. Öylece, boş gözlerle ekranıma bakarken, tamamen bir anda belki de Jongin'in hala bunun farkında olmadığını düşündüm. Bir önceki gece, benimle konuşurken, bana onları derken ya da bana o fotoğrafını atarken oldukça sarhoştu, ben ertesi gün benimle konuştuğunu bile hatırlamayacağını düşünürken takip isteği yolladığını hatırlaması imkansızdı. Ve belki de bunu fark ettiğinde gerçekten ama gerçekten pişman olacaktı çünkü, ben bendim işte. Jongin'in takip edeceği o tek kişi olmamın imkanı yoktu, en azından Jongin ayıkken bunun imkanı yoktu.

Bu yüzden telefonu iki elimle tutup korku dolu bir nefes aldım. Jongin'i zor durumda bırakmak hayatta isteyeceğim en son şeydi, tüm sevincimi içime gömüp paniğimin galip çıkmasına izin vermem gerektiğini de biliyordum. Mesaj ekranına girerken ellerim titriyordu, kendimi bir şeyler yazmaya hazırlamıştım fakat tüm o konuşmaları tekrar görünce, Jongin'e ne diyeceğimi bilmediğimi fark ettim. Seçeneklerim neredeyse sıfırdı, ne diyebilirdim, evet Jongin biliyorum sen gökyüzüsün ve bense deniz yani birbirimize işte bu kadar uzağız ama beni takip ettiğin çok mutluyum ve eğer pişmansan takibi bırakabilirsin mi? Böyle demem imkansızdı, herhangi bir şey demem bile imkansızdı. Yapabileceğim tek bir şey vardı, tüm o paniğin beni öylece içine çekmesine izin vermek.

Günümün kalanını böyle geçirdim, hazırlanırken, evden çıkarken, otobüste, şirkette; sadece soluk soluğa, her an bir panik atağın kollarına balıklama atlayacakmışım gibi zamanı geçirip durdum. Çalışırken her şeyin daha kolay olmasını beklesem de hiçbir şey daha kolay olmadı, telefonum cebimde bir bomba varmış gibi hissettiriyordu ve sanki herkes ama herkes benim kim olduğumu ya da Jongin'in takip ettiği o gizemli hesabın ben olduğumu biliyormuş gibi yüzüme baktığını hissedip duruyordum. Zordu ve normalde sadece düşüncesiyle bile sevinçten çılgına döneceğim bir olayın beni bu derece tedirgin etmesini kabullenemiyordum.

O akşam, mesai saatimin üzerinden en fazla birkaç saat geçmişken, şirkette gayet olası bir durum olduğunu bilerek tekrar Jongin'le karşılaştım. Dediğim gibi, olabilecek bir durum olduğunu biliyordum, daha önce defalarce kez onu şirketin içinde görmüş, Jongin'in kucağında uyuyakalmış, onunla normal bir şekilde konuşmuş ve mesajlaşmıştım, ama her nasıl oluyorsa onu gördüğüm an deli gibi heyecanlanmaktan kendimi alamıyordum. Uzun koridorda ben elimdeki paspasla yerleri silerken Jongin, üstünde pratik yaparken giydiği kıyafetleriyle tam karşıdan geliyordu.

DS Eğlence Şirketine giren herkese uzun bir sözleşme imzalatılırdı, sözleşmenin şartlarından biri de şöyledi.

-İdollerle konuşmak, temas etmek, göz teması kurmak, herhangi bir iletişim kurma çabasına girişmek kesinlikle yasaktır. Gerektiği durumda, herhangi bir idolü rahatsız etmemek adına, o şirket içerisindeki herhangi bir ortamdan ayrılana dek çalışanın ortamdan uzaklaşması mecburidir.

Jongin güçlü adımlarla tam karşıdan üzerime doğru gelirken elimde paspasla öylece kalakalmıştım, ona bakmayı seviyordum. Ona bakmayı her zaman sevmiştim, bazı anlarda o bir ortamdan geçerken bir köşeye gizlenir ve onu izlerdim. Jongin'e bakmak insanın içinde büyük ve inanılmaz zevk verici bir coşku selinin kalkmasına neden olurdu. O an, Jongin'e bakarken, yine bu duyguların hepsine birden maruz kalmıştım.

Jongin'e bakmak çok güzeldi fakat bunun bana yasak olduğunu adım gibi ezberlemek zorundaydım.

Bu yüzden Jongin bana gelirken ona daha fazla bakamayacağımın bilincinde, belki de biraz alışkanlıktan başımı önüme eğip kenara çekildim. Jongin'in bana doğru atacağı sadece birkaç adımı vardı, normal şartlarda yüzüme bile bakmaması gerekirdi, yanımdan çekip gitmesi ve benim onun arkasından ona hasret dolu gözlerle bakmayı sürdürmem. Ama öyle olmadı, normal olan hiçbir şey son zamanlarda yakınıma uğramıyordu. Ben sırtımı neredeyse duvara yaslamış bir şekilde, başım önüme eğik Jongin'in geçmesini beklerken o son birkaç adımı daha atıp bana doğru dönerek önümde durdu. Elleri hırkasının cebindeydi, benim kambur duran sırtıma karşılık o dimdik duruyordu. Bir süre ikimiz de hiçbir şey demedik.

"Yüzüme bakmayacak mısın?" Sonunda konuştuğunda hala elimde duran paspasa baktığımı fark ettim, gözlerimi ağır ağır yerden kaldırıp ona baktığımda sorgular bakışları üzerimdeydi. Tüm o konuşmalardan haberi yoktu sanki.

"Sorun ne?" Kaşları gitgide daha çok çatılıyordu, ne diyeceğimi bilmiyordum, Jongin'le normal şartlar altında konuşmak bile zordu, o an ise ya hiç konuşamayacak ya da ağzımı açsam susamayacaktım. "Yorgun musun? İyi görünmüyorsun Sehun."

"Dün gece neler olduğunu hatırlıyor musun?" dedim sonunda kendimi tutamayarak, Jongin kaş çatmanın sınırına ulaşmıştı, devak etmemi beklediğini fark ettim ve bu daha fazla bocalamama neden oldu. "Sarhoştun ve benimle mesajlaştın!"

"Bunu unutacak kadar sarhoş değildim." Tersler bir şekilde söylediğinde tüm cesaretimin kaybolduğunu hissettim, tekrar sinmiş gözlerle ona bakmaya başladım. "Bak." dedi bunu fark ettiğinde, hala soğuktu fakat o kadar da ters değildi. "Eğer mesaj attıysan, tüm gün pratikteydim, bu yüzden cevap veremedim. Elbette dün gece konuştuğumuzu hatırlıyorum."

"Jongin neler olduğunun farkında mısın?" Gerçekten neler olduğunu bilmediğini fark ettiğimde devam ettim. "Tüm fandom bunu konuşuyor, Kim Jongin'in takip ettiği hesabı, dünden beri herkes sadece bunu konuşuyor ve ben panik atak geçirmek üzereyim."

"Panik atak geçirecek olmanın sebebi bu mu?"

Jongin sorduğunda çaresizce kafamı salladım, kurduğum o koca cümleye verdiği tek tepkinin bu olması beklediğim en son şey bile değildi. İfadesi hiç değişmemiş, fazladan herhangi bir tepki göstermemişti.

"Eğer sarhoş olduğun beni takip ettiysen sadece takibi bırak gitsin Jongin, bugüne dek hiç kimseyi takip etmemişken bir anda bunu ne olduğu belirsiz bir hesaba yapman insanları konuşturuyor." Sakin konuşmaya calışsam da hızlı hızlı söylemekten kendimi alamıyordum. "Bu konunun daha fazla büyümesini istemiyorum çünkü büyüdükçe başını ağırtacak ve benim yüzümden sıkılmanı istemiyorum, sadece takibi geri al ve bir yanlışlık olduğunu, elinin değdiğini falan söyle, bir şey söyle, insanlar da sussun.."

"Sehun!" Jongin bağırarak ismimi söylediğinde sesimi kesip gözlerimi korkuyla ona diktim, hayret dolu bakışlarını üzerime dikmişti. "Umrumda değil, anlamadığın kısım bu."

"Rahatsız olacaksın." dedim bir kere daha, Jongin'se bu dediğimi hiç umursamadı.

"Dinle beni." dedi sabır solu bir sesle. "Umrumda değil diyorum çünkü umrumda değil, insanlar konuşur Sehun, sürekli konuşurlar ve ben bu konuşmalara göre hayatımı şekillendirirsem ucundan zar zor tutunduğum bu hayata bile sahip olamam. Evet, bugüne dek hiç kimseyi takip etmedim çünkü kimseyi takip etmek istemedim. Evet, seni takip ettim çünkü bunu istedim. Her şey bu kadar basit. Sadece boşver, başıma bela olacaksa da boşver."

"Söz konusu sen olduğunda hiçbir şeyi öylece boşveremiyorum, senin de anlamadığın şey bu."

Jongin sabır dolu bir nefes alıp başını iki yana salladı "Pişman olacaksın." dedim kızgın bir sesle, içimdeki paniğe engel olamıyordum. "Herkes çok fazla konuşuyor."

"Hayır pişman olmayacağım." Jongin kendinden çok fazla emin konuşuyordu.

"Ama ben çoktan oldum bile, kabul etmeseydim ya da hesabımı kapatmasaydım insanlar bu konuyu konuşmuyor olacaklardı."

Bunun üzerine garip bir şekilde ikimiz de bir şey söylemedik. Jongin sadece öylece yüzüme bakmaya devam etti, ben de bir yandan onunla konuşmanın ağırlığı bir yandansa içimdeki panikle öylece baktım. Sadece sustuk, ben sırtımı duvara yaslamıştım, Jongin birkaç adımlık mesafemde duruyordu ve aramızda bir paspas vardı. Sonunda konuşan yine o oldu.

"Soyadını bilmiyorum." dedi sanki tüm o konuşmaları hiç yapmamış gibi, omuzlarımı düşürüp öylece durgun yüzüne baktım.

"Oh." dedim sonunda cevap verip. "Soyadım Oh, Oh Sehun."

"Ben de Kim Jongin."

Güldüm. "Tüm dünya biliyor neredeyse, ama ben tanıştığımıza sevindim."

Bu defa onun yüzünden belli belirsiz bir gülümseme geçti, birkaç adım geriye gitti, artık gitmesi gerektiğini anlamıştım.

"Tüm dünya biliyor fakat hiç kimse tanımıyor." omuz silkti, eli üniformamın yakasını uzandı. Bir an kalbimin duracağını hissettim, ben sakinleşmek için kendimi zorlarken o yukarıya kalkmış yakamı düzeltti. "Hiçbir şey için endişe etmene gerek yok." dedi sonunda elini geri çektiğinde. "Ve bu gece fırtına olacakmış, eve erken gitmeye çalış."

O geceye dek Kim Jongin'e aşık olduğumu hiçbir zaman düşünmedim. Bu biraz uçuk bir tanımdı her zaman için, ben sadece bir fanboydum, Jongin'in her şeyini bilen ve onu her gördüğünde karnında ağrılar oluşan bir fanboy. Fakat o an, Jongin bana öyle bakarken fark ettim ki, bu tamamen bir adım öncesiydi. Jongin'e aşık değilim diyordum çünkü olamayacağımı, ona erişemeyeceğimi biliyordum. Jongin'e aşık değilim diyordum ve Jongin'in bana en ufak bir adımında bu kuyuya düşeceğimi biliyordum. Her şey sadece tek bir adıma bakıyordu. Bunun için hazırdım, ona deli divane vurulmak için. Evet ilk görüşte olmayacaktı, onu ne zaman ilk kez gördüğümü ya da sesini ilk nerde duyduğumu bile hatırlamıyordum. Kim Jongin isminin ilk kulağıma çalındığı günü falan hatırlamıyor, onunla ilgili her türlü anıya sıkı sıkıya tutunmuyordum. Destansı aşk kavramının kıyısından köşesinden bile geçmiyordum. Onu her zaman tanımış, bir yerden sonra ise sevmiştim. O tüm hayatım boyunca vardı ve ben tam da o an, eli yakamı düzeltirken, Jongin'e aşık olduğumu hissediyordum. Tüm ömrüm boyunca sadece onu sevmişim gibi, ona aşık olduğumu, iliklerime kadar hissediyordum.

Meraba arkadaşlar, seviyor musunuz yorumlarınızı çok merak ediyorum da sjdkkaL

Continue Reading

You'll Also Like

36.6K 2.1K 40
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
63.2K 8.8K 13
taehyung'un en yakın arkadaşına karşı duyguları vardı.
393K 32.8K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
223K 20.8K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin