HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"

15.7K 795 103
By sibelgns

Hepinize merhabalar arkadaşlar. Bölümü tamamlayamadım malesef fakat sizi bekletmemek için bir kısmını bugün yayımlamak istedim. Devamı bir kaç gün içinde tekrar yüklenecektir. Bu arada yeni kapağımız nasıl olmuş? Ben çok beğendim kapak tasarımı sevgili yazar arkadaşım Denizz_Cakmak ait. Ellerine sağlık canım. Çok mutlu ettin beni. Aynı zamanda yazarımızın "Bırak Kalbim Alev Alsın" kitabını da severek okuyorum. Muhakkak bakmanızı öneririm. Ateş ve Alev'in imkansız ama bir o kadar da tutkulu aşkına şahitlik etmek muazzam bir duygu.  

Yavaş yavaş hareketli bölümlere geçiş yapacağız artık. Bu bölümden sonra olaylar tüm hızıyla devam edecek. Hepinize keyifli okumalar.

  Aradan geçen bir hafta boyunca Demir hiç gelmedi. Bir şeyler olduğundan şüpheleniyor fakat emin olamıyordum. İki gündür kapının önündeki koruma sayısının arttığı da dikkatimden kaçmamıştı. Yağız'ı bazen çalışma odasında telefonla konuşurken görüyor neler olduğunu sorduğumda da beni ustaca geçiştiriyordu.

Yastığın altındaki elimi yavaşça çekerek yanıma uzattım. Gece üstüne yatmış olmalıydım hafifçe karıncalanmıştı. Derin bir nefes alarak tavana diktiğim gözlerimi kırpıştırdım. Yağız yine erkenden kalkmış olmalıydı. Yorgana sinen kokusunu içime hapsetmek istercesine soludum. Bir haftadır bir fiil gitme planları yapıyor, yaptığım planları gerçekleştirmek için fırsat kolluyordum. Gidecektim... Kafaya koymuştum. Sevdiğim adam benim yüzümden ölemezdi, ölmemeliydi. Evin her köşesi koruma doluyken buradan kaçmam imkânsız gibi görünüyordu. Yağız zaten beni hiç yalnız bırakmıyordu.

Bir gece uyku tutmamış Yağız uyurken hava almak için dışarı çıkmıştım. Hatta bahçe kapısına kadar yürüdüğümde kimsecikler ortada görünmemişti. Korumaları varlığımdan bir haber sanmıştım. Tam dış kapıyı açmak için kapının şifresini tuşlayacağım zaman nereden çıktığını anlamadığım koruma ordusu başıma toplanmıştı. Öyle ki Yağız bile uyanmış neler olduğuna bakmak için aşağı indiğinde ona yaptığım açıklamaya karşı bana bir ton fırça atmıştı. 'Gece gece hava almak için dışarı çıkmam çok saçma ve tehlikeli bir hareketmiş, onu neden uyandırma girişiminde bulunmamışım, sadece pencereden hava alamaz mıymışım...' gibi Yağız'dan bir çok azar yemiştim. Bana telkinde bulunurken bile gözlerindeki korku kırıntıları içimi acıtmıştı. Defalarca özür dilememe rağmen nedense gideceğimi hissetmiş gibi gözü hep üzerimdeydi. Zaten gönüllü olmadığım bu başarısız kaçma girişimlerimin engellenmiş olması bir yandan içimi rahatlatıyordu. Her defasında bir sonraki güne atılan kaçış planı gerçekleşemeden yok olup gidiyordu...

Buram buram Yağız kokan yorganı üzerime daha çok çekip sıkı sıkı sarıldım. Her akşam bu kokuyla uyumak ve her sabah bu kokuya uyanmak varken nasıl gidebilirdim ki...

Açılan banyo kapısına doğru kafamı çevirdiğimde buharların arasından çıkan Yağız, Yunan Tanrılarını bile kıskandıracak vücuduyla günümü aydınlattı. Neredeyse kasıklarına kadar inen havlu her an düşüp kalbimi yerinden çıkaracakmış gibi dururken göğsünden süzülen su damlaları gözüme, gönlüme şahane bir manzara bahşediyordu. Bu adam bu kadar yakışıklı mıydı? Yoksa ben her defasında ona daha fazla hayranlık mı duyuyordum?

Elindeki havluyu saçlarında umursamaz bir şekilde gezdirirken uyandığımı farketmiş yüzünde hayranlık uyandırıcı bir gülümseme oluşmuştu. "Günaydın güzelim." Yanıma gelip dudağıma masum bir öpücük kondurdu. Yanağıma koyduğu elini kaydırıp başparmağı ile dudağımın kenarını hafifçe silerek alay eder gibi göz kırptı ve gardıroba doğru ilerledi.

Ne olduğunu anlamadan aval aval bakınırken "Bu da neydi şimdi?" diye sordum.

"Ağzının suyu akmıştı Güvercin. Çaresine baktım."

Söylediği şey ile yüzümü basan sıcaklığı saklamak istercesine yataktan doğruldum. "Hiç de bile. Hem ne alaka? Ben sadece birden seni görünce şey ettiydim." Diye ardı ardına saçma sapan cümleler kurdum.

Yağız'ın kahkahası odayı şenlendirirken ben de istemsizce ona eşlik ettim. "Dayanılmaz olduğumu biliyorum fakat namusluyum kızım ben. Yok! Öyle her isteyene ver..."

"Yeter! Gerisini duymak istemiyorum." Diye çemkirdim. Aynı zamanda yanımdaki yastığı kaptığım gibi Yağız'ın o 'dayanılmaz' vücuduna fırlattım.

"Ah! Kaşınma istersen Güvercin yoksa sana neler yapacağımı hayal bile edemezsin." Birden belindeki havluyu çekti. Çığlık çığlığa yorganı yüzüme kapatarak kendimi yatağa attım.

"Çok kötüsün Yağız. Bunun hesabını vereceksin. Giyin çabuk." Diye bağırırken üstümdeki yorgan aniden çekildi. Yağız'ın çıplak bedenini görünce bir kez daha çığlığı bastım. Gözüm bir yandan da göğsünden bacaklarına doğru dayanılmaz bir merakla süzülüyordu. Altındaki boxerı görünce benimle dalga geçtiğini anlayarak kaşlarımı çattım.

"Ne o? Suratın asıldı. Hayal kırıklığına uğradın galiba? Mahremimi öyle herkese gösterecek değilim herhalde. Devir kötü kolla gö..."

"Ya yeter! Bulunmaz Hint Kumaşı mübarek. Sana mı kaldım be. O taş vücudunu al da." Yağız'a vuracağım diye kalkmıştım ama ne olduysa kendimi onun kucağında bulmuştum. Hem de gözlerimin içine doğru tatlı tatlı sırıtırken.

"Yapma diyorum. Hazır değilim, doğru zamana kadar bekleyelim diyorum ama yok. Sen koymuşsun kafaya güzelim. E ne yapalım? Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacağım artık." Diyerek beni yatağa fırlattığı gibi üstüme oturdu.

O kadar güzel gülüyordu ki. Bana da bulaştırıyordu o eşsiz gülümsemesi. "Ne oldu, o kadar namus namus diye ahkâm kesiyordun? Bir bakışımla teslim oldun bakıyorum da. Sen de ne meraklıymışsın kendini bana yamamaya." Dedim gülerek. Bir yandan da yanağını okşuyordum.

"Sen bana öyle baktıkça ben sana sonsuz kere teslim olurum Güvercin. Yeter ki gözündeki o ışık hiç sönmesin." Bir anda ciddileşmişti. Gözbebekleri öyle bir titriyordu ki sevgisini somutlaştırıp elime verse bu kadar inandırıcı olmazdı.

"Seni seviyorum" diye fısıldadım gözümden bir yaş kayıp giderken.

"Seni seviyorum." Diye mırıldandı gözümdeki yaşı usulca silerken...

Telefonun odayı dolduran melodisi aramızdaki bütün enerjiyi bir anda soğurmuştu. Yağız üstümden kalkıp kendini yanıma bıraktı. Komodinin üzerindeki telefon çalmaya devam ederken dirseğimin üzerinde doğrularak Yağız'a baktım. "Açmayacak mısın?"

Gözlerinden geçen duyguları okumak imkânsızdı. Birkaç defa daha çalan telefon susunca ellerimi saçlarının arasından geçirerek kısacık saçlarının avucumu tatlı tatlı kaşındırmasını sağladım. Telefon bir kez daha çalarken Yağız'ın seğiren çenesine gergin bakışlar eşlik etmişti. "Bu kadar ısrarcı olduğuna göre önemli olmalı." Diyerek doğruldu ve telefonu eline aldı. Arayanı görür görmez açtı.

"Neredesin oğlum kaç gündür? Böyle mi konuştuk seninle?" demesiyle aniden sustu. Kasılan çenesinden aldığı haber karşısında memnun olmadığı belli oluyordu. Kaşları çatıldığında bana sırtını dönüp gardıroba doğru ilerledi.

"Nasıl oldu?"

.............

Zahiyat büyük mü?

............

"Allah kahretsin." Diyerek sinirle açtığı gardıroptan gelişigüzel kıyafet çıkartıp yatağa fırlattı.

"Durumu nasıl?" Bir yandan telefon ile konuşurken bir yandan da giyinmeye çalışıyordu. Gözlerinden adeta alevler fışkırıyor önüne geleni yakıp yıkacakmış gibi bir izlenim veriyordu.

"Na... nasıl? Sen ne dediğinin farkında mısın oğlum?" Pes etmişçesine yatağa kendini bıraktı. Elindeki kazak kayarak yere düştü. Karşı taraftan söylenen her ne ise Yağız'ı çok üzmüştü. Sıktığı dişleri çenesinin gerilmesine sebep olurken ben ne yapacağımı kestiremeden öylece yanında oturuyordum.

"Neredesiniz?" diye sordu yıkılmışçasına. Boştaki elini ne yapacağını bilemez gibi saçlarının arasından bilinçsizce geçirdi.

..............

"Sen iyi misin Demir?" dediğinde tüylerim diken diken oldu. Demir ve birine bir şey olmuştu sanırım. Aklıma gelen şey ile daha a gerildim. Ağzımdan çıkan kısık çığlığı anında elimle kapattım.

...........

"Oğlum baştan söylesene ne demeye bir şeyin yokmuş gibi konuşuyorsun? Ne gerekiyorsa yap. Ben hemen geliyorum." Diyerek tam telefonu kapatacağı esnada tekrar konuştu. "Doğruyu söylüyorsun değil mi kardeşim? Bak geldiğimde başka bir manzara ile karşılaşırsam seni pişman ederim."

..............

"Ne konuşuyorsun hala hadi çağır doktoru da çıkarsınlar şu kurşunu." Diyerek telefonu kapattı.

Kurşunu mu? Hızla giyinmeye çalışan Yağız'ın elini kavradığım gibi durmasını sağladım. "Ne olmuş Yağız? Demir'e bir şey mi olmuş?"

"Yok bir şey Güvercin. Benim hemen evden çıkmam gerek. Sen evde yalnız kalabilir misin? Korumalar zaten burada olacak."

"Nereye gideceksin?" diye sordum alacağım cevaptan korkarcasına. "Demir'e bir şey mi olmuş?"

Eğilip gözlerimle aynı seviyeye geldiğinde yanaklarımı avuçlarının arasına alarak konuştu. "Bunları sonra konuşalım olur mu yavrum? Neler olduğunu sana anlatacağım fakat şimdi hemen gitmem gerek."

İtiraz edercesine kafamı hızla sağa sola salladım. "Demir'e bir şey olmuş ve bana söylemiyorsun." Diyebildim sesimin titremesine hakim olamayarak. Yağız'ın gözlerinde gördüğüm acı, düşündüğüm şeyi kanıtlar nitelikteydi. Tam bir şey söyleyecekken onu susturdum. "Beni geçiştirmeden her şeyi anlat lütfen Yağız. Benim de olanları bilmeye hakkım var."

"Ah Güvercin." Yanıma oturup sarıldı. Sırtımda gezinen elleri suskunluğunun tesellisiydi. Derin nefes alarak konuşmaya başladığında vücudum istemsizce gerilmişti. "Demir ve Mustafa" dedi kokumu içine çekip hala bana sarılırken. "Bir saldırıya uğramışlar. Şimdi hastanedeler ve benim bir an evvel onların yanına gitmem gerek Güvercin."

"Ciddi bir şey mi?" diye sordum. Cevabını her ne kadar tahmin etsem de düşündüğümün aksini duyarım diye ümit etmek istiyordum.

"Bilmiyorum Güvercin. Ben de gidince öğreneceğim." Diyerek gözlerini kaçırıp ayağa kalktığında itiraz ettim.

"Biliyorsun." Dedim mırıltıyla "Biliyorsun ve bana söylemiyorsun." Ben de ayağa kalkarak elini tuttum. "Ne olur Yağız..." diye yalvarırcasına konuştuğumda beni susturdu.

"Gerçekten gitmeme gerek."

"Eymen mi yapmış?" Sesim cümlenin sonuna doğru gittikçe kısılmıştı. Alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum. Birden yüzü gerilen Yağız bana bütün cevapları sessizce bahşetmişti. "Olamaz."diye mırıldandım güçsüzleşen bacaklarıma yenilip yere çökerken. "Ne zaman bitecek bu kabus? Daha kaç kişi benim yüzümden zarar görecek Allah'ım?" Ellerimi yüzüme kapatarak hıçkırıklarımı engellemeye çalıştım. Yağız da yanıma eğilmiş ellerini omuzlarıma koymuştu.

"Senin bir suçun yok Güvercin. Ne zaman bunu kabul edeceksin? Yapma böyle güzelim ağlama ne olursun." Ellerimi yüzümden çekip bana sarıldı. "Herşey geçecek. Sadece bana güven. Çok yakında mutluluk kahkahaları atacağız bu evde." Yanaklarımı kavrayan güçlü elleri ve güven veren bakışları içimi rahatlatsa da biliyordum bu saatten sonra onun yanında kalamayacağımı. Burada kalmaya devam etmem ölüm demekti. Sevdiğim adamı kendi ellerimle bile bile ölüme gönderemezdim. Göndermeyecektim...

"Ben de geleceğim." Dedim burnumu çekip ayağa kalkmaya çalışarak. Yağız tam itiraz edecekken onu durdurdum. "Demir benim de yakınım. Onan bir şey olmadığını gözlerimle görmek istiyorum. Mustafa'ya ise gönül borcum var. Beni her zaman koruyup kolladı."

"Tamam o halde. Çabuk hazırlan." Üzerine montunu alıp hızla odadan çıktı. "Seni araba da bekliyor olacağım."

********

Arabayı hastanenin otoparkına bırakıp hızla hastaneye girdik. Yağız bir düzine korumayı çeşitli bölgelere dağıtmış gözlerini dört açmaları için sıkıca tembihlemişti. El ele bindiğimiz asansörde zemin kata inerken içime bir ürperti girdi. İçim üşümeye başlamıştı. Her ne kadar belli etmemeye çalışsam da göreceğimiz manzara karşısında çaresiz kalmaktan o kadar korkuyordum ki.

"Asansör durduğunda titreyen bacaklarımı zar zor hareket ettirdim. Yağız tuttuğu elimi daha çok sıkarak beni gideceğimiz yere doğru yönlendirdi. Onun büyük adımlarına yetişmekte zorlansam da koşarcasına yanında yürümeye çalışıyor içimden bildiğim tüm duaları ediyordum.

"Nereye gidiyoruz Yağız?" diye sordum nefes nefese kalmıştım.

"Ameliyathaneye güzelim." Öylesine bir yermiş gibi söylemişti. Sanki markete der gibiydi. Titreyen bacaklarım duyduğum şeyle daha da güçsüzleşirken aniden yalpaladım. Düşmek üzereyken bedenime sarılan güçlü kollara sığındım üzüntümü belli etmemeye çalışarak.

"İyi misin?" birkaç saniye durup omuzlarımdan tutarak beni dikleştiren Yağız'ın gözleri endişeli bakıyordu.

"İyiyim. Sadece takıldım." Dedim içimdeki heyecanı belli etmemeye çalışarak. "Hadi gidelim." Deyip bu sefer ben onu koşarcasına çekmeye başladım.

Ameliyathanenin önüne geldiğimizde direkt danışmadaki hemşirenin yanında gittik.

"Demir Aksoy Ameliyattan çıktı mı?" Yağız'ın sorusunu duyan kız birden kafasını kaldırıp bize baktı.

"Siz Yağız Karayel misiniz?"

"Evet." Anında verilen cevap karşısında hemşire tüm ciddiyetini takınarak konuşmaya başladı.

"Demir bey geleceğinizi söylemişti. Şu an ameliyatta kendisi."

"Ne zaman başladı ameliyat?"

Kız kolundaki saate bakıp "Yaklaşık bir saat oluyor efendim." Dedi.

"Durumu nasıl?"

"Vücuduna giren iki kurşun da hayati önem teşkil eden yerlerinde değil. Bir tanesi zaten kolunu sıyırmış. Diğeri de kalçasında saplanıp kalmış. Birkaç dakika içinde çıkacağını tahmin ediyorum. İçeri girip durumunu öğrenebilirim isterseniz?" dediğinde açılan ameliyathane kapısına doğru yürümeye başladı. "Ha Doktor da çıktı işte." Yağız da hızla doktorun yanına gitti.

"Ben Demir'in yakınıyım. Durumu nasıl? Ameliyat nasıl geçti?" sert bakışlarını doktorun gözlerine yönelttiğinde birden afallayan doktor boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Hastamız gayet iyi. Kurşunu başarıyla çıkarttık. Birkaç saat yoğun bakımda dinlendikten sonra normal odaya alacağız kendisini."

"Teşekkür ederiz doktor. Mustafa Öztürk hakkında bir bilginiz var mı acaba? Onun doktoru ile de konuşmak istiyorum."

Yağız'ın sorusu karşısında gerilen adam ne söyleyeceğini bilemez gibi bir an afallasa da boğazını temizleyip ciddi bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "Mustafa Bey buraya geldiğinde çok kan kaybetmişti. Vücuduna giren iki kurşun iç organlarını parçalayarak sırtından çıkmıştı diğer iki kurşundan biri akciğerlerinde diğeri de aort damarın hemen yanında kaldığından acilen ameliyata alındı. Ameliyata giren doktorlardan biri de bendim fakat" derin bir nefes alarak soluklanan doktor susamışçasına dudaklarını yalayarak konuşmasına devam etti. "Ameliyat pek başarılı geçmedi. Akciğerlerindeki kurşunu zor da olsa çıkarttık fakat aort damarının gördüğü zararı onarmak neredeyse imkânsızdı." Dediğinde elim ayağım kesilmiş soğuk terler dökülen vücudumu Yağız'a bastırarak kollarımı beline sımsıkı sardım. Başımı okşayan gergin eller beni göğsüne güçlü bir şekilde bastırdı.

"Yaşıyor mu?" diye sordu Yağız. Sesindeki soğukluk içimi üşütmüştü.

"Yoğun bakımda şimdi." Doktorun cümlesi bir nebze rahatlamamamı sağlasa da içim acıyordu. "Sizi ümitlendirmek isterdim fakat."

"Fakat ne doktor? Adam akıllı söyle şunu!" Başımı hala göğsünde saklıyordum. Vücuduna her ne kadar hakim olmuş olsa da siniri sesine yansıyordu Yağız'ın.

"Bu durumdaki hastanın yaşaması milyonda bir ihtimal." Diyen doktorun üstüne yürüyen Yağız'ı zorla zapt etmeye çalıştım.

"Ne diyorsun ulan sen. Madem yaşatamayacaksın ne diye doktor oldun? O adama bir şey olursa canına okurum. Hepinizin canına okurum. Bu hastaneyi başınıza yıkarım lan."

"Yağız lütfen yapma! Sakin ol sevgilim." Doktorun üzerine yürüyen Yağız'ı sakinleştirmeye çalışsam da başaramıyordum.

"Hemen güvenliği çağırın atın bu adamı buradan." Diyen doktoru bir elimle savuşturmayı çalışsam da başaramadım.

"Ulan sen kimin hastanesinden kimi kovuyorsun?" Bir anda etrafımızı saran güvenlikler Yağız'ı doktorun etrafından uzaklaştırmaya çalışırken arka taraftan gelen korumalar da olaya dahil olmuştu.

"Bırakın lan beni." Yağız'ın gür sesi bütün ameliyathanede yankılanmıştı. Neye uğradığını şaşıran doktor şaşkınca olanları anlamaya çalışıyordu.

"Gencecik adamı hayata döndüremeyecekseniz neden varsınız lan siz? Neden para ödüyoruz size? Bir de milyonda bir diyor."

"Yağız tamam. Lütfen yapma. Doktorun ne suçu var? Ne olur kendine gel."

Mustafa'yı ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Onunla çok küçük yaşta tanışmış ona yoldaşlık etmişti. Sanırım onu kaybetme korkusu sağlıklı düşünmesini engelliyordu.

"Hemen ameliyata giren doktorları toplayıp başhekim odasına gelin. Vereceğiniz Brifingi çok merak ediyorum.

Yanımızdaki hemşire hemen doktorun koluna girip onu çekiştirerek "Peki efendim." Dedi hala ne olduğunu anlamayan doktoru da kendiyle beraber götürdü.

"Herkes dağılsın şimdi." Yağız'ın gür sesi her yeri inletmişti. Yağız'ı sakinleştirmek adına ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Buraya gel sevgilim." Diyerek onu yanımızdaki koltuğa oturttum. Yakınımızdaki sebilden de bir bardak su getirdim. "İç bunu lütfen." Ben de hala olayın şokundaydım fakat Yağız'ı sakinleştirmek adına dik durmalıydım. Ona destek olmalıydım. Hızla suyu içip ayağa kalktı. "Dur biraz soluklan. Nereye hemen?"

"Mustafa'nın durumuyla ilgili bilgi almaya tabi." Elimi tutak beni de kendiyle birlikte çekiştirdi. "Böyle olmaz Yağız lütfen kendine. Delirmiş gibi hareket ediyorsun. Söylediğim şey ile aniden durup öfkeyle bana baktı.

"O çocuk daha 25 yaşında Nehir. Göreceği güzel günler, yaşayacağı koskoca bir hayat var önünde. Onu kaybedemem anlıyor musun? Bunu ona borçluyum. Yaşayacak! Yaşamalı!" transa girmiş gibiydi. Gözleri beni bile görmüyordu.

Düşen omuzlarımı kaldıracak gücüm kalmamıştı. Yağız'ın sevdiklerine karşı ne kadar bağlı ve hassas olduğunu biliyordum. Kaybetme korkusunun şu an ne kadar had safhada olduğu aşikardı...

Umarım bölümü begenmişsinizdir canlarım. Beğendiyseniz yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. sevgiyle kalın...

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 78.1K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
183K 10K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
3.6M 131K 72
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
5.5M 292K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...