Young Justice 1: Time Upside...

By youngjustus

23.5K 2.1K 1.6K

Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bölüm -1-
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
Final
Veda Yazımız (Bir Süreliğine!)
Young Justice 2

24. Bölüm

408 48 26
By youngjustus

Medya, Lena Carter

21 Ağustos
10.38
Malikane

Cody uyanır uyanmaz elini başına götürdü. Bir anlığına nerede olduğunu unutmuş olsa da başında ağrının şiddetlenmesi ile dün geceye dair anıları zihnine geri döndü.

"Öf, başım..." diyen Eliot'ı duyduğunda karşısına baktı.

"Eliot, ayağını burnumdan çeksen diyorum..." dedi soru sorarcasına. Eliot'ın esnediğini duydu.

"Senin ayağın da benim burnumda, ben hiç şikayet ediyor muyum?"

Cody göz devirdi. "Biraz midem bulanıyor."

Eliot yavaşça ayağa kalkıp giysilerini toplarken, "Gece fazla karıştırdık ondandır." dedi ve eşofman takımını giymek üzere odasına ilerledi. Cody de eli başında onu takip ediyordu.

Cody için ilk kez deneyimlediği şey o kadar kötüydü ki resmen işkence yapılıyor gibi hissediyordu. "Beynimde filler tepiniyor!" Diyerek hoşnutsuzluğunu dile getirdi. Eliot'ın da pek farklı durumda olduğu söylenemezdi. Genç büyücü, kusmaktan korktuğu için ağzını açmamayı tercih etti.

Odalarına girip eşofmanlarını giydikten sonra aşağıya indiler. Lian, önündeki dopdolu masaya yiyecekler dizmeye devam ediyordu. Cody kendini ancak koltuğa atabilmişti ama Eliot çoktan gidip kimse fark etmeden masadaki yiyeceklerden kapmıştı bile.

Lena, Lian'a yardımcı olmak istese de Jade ailelerinde böyle bir gelenek olduğunu söyleyip genç kızı kenarı oturtmuştu bile. Misafirlere kahvaltıyı ev sahibi yapardı.

Amelie, duştan yeni çıkmış gibi içeriye girdiğinde Cody ona öyle bir bakmıştı ki kız açıklama yapma gereği duymuştu. "Siz koala gibi yatarken ben kalkmış günlük sporumu yapıyordum."

Merdivenlerde neşeli bir ses duyuldu. "Kimmiş o koala gibi yatan? Yoksa ben miyim? Ah, Kızıl'ım sabah ilk işinin benden bahsetmek olması ne kadar romantik."

Amelie, yeniden saçlarının rengine dönerken bağırdı. "Bana. Kızıl'ım. Deme!"

"Nasıl istersen prenses."

Bu ikisinin tartışmalarını izlemeyi çok zevkli bulan takım üyeleri sonunda dikkatlerinş yemeğe verebildiklerinde Colleen ve Bart aşağı birlikte iniyordu. Eliot yüzünde kötü bir gülüşle Cody'ye eğildi.

"Korunmuşlar mıdır?"

Lena tesadüfen bunu duymuştu, kıpkırmızı kesildi ve öksürmeye başladı.

Kahvaltıları gayet neşeli geçmişti, Lian biraz durgundu sadece. Damian, en yakın arkadaşı orada olsun istiyordu. Çok mu şey istiyordu?

Colleen portakal suyunu içip ayağa kalktı ve iyi yemekler dilemek üzere ağzını açtı.

"Merhaba Colleen. Arkadaşın Damian ölsün ister misin? Ben olsam istemezdim. Pencereye bak."

Kız birden sendeledi ve kaşları çatık bir şekilde pencereye baktı. Bir karaltı el sallıyordu sanki.

"Mount Justice'e döndüğünüz ilk gece üçte Keystone şehrine gel ve hiçbir şey yaşanmasın. Gelmezsen bazı arkadaşlarının hayatları tehlikeye girer."

Her şey çok hızlı gelişiyordu, Bart bile bir sorun olduğunu anlamamıştı. Colleen karaltıyı kaybetmemek için karaltıyı gördüğü yere koştu. Bu kim biliyordu, Mad Runner'dı bu.

"O çıkış da neydi öyle?" dedi Wade. "Bence ona bir baksanız iyi olur."

Böylece Bart da Colleen'in peşinden koştu. Arkadaşını duvara yaslanmış bir şekilde bulmuştu.

"Sorun ne?"

"Kendimi bir an kontrol edemedim, sıkıntı yok." diye yalan söyledi Colleen. Gerçeği de söyleyebilirdi ama hangi kahraman sevdiklerini korumak için gerçeği söylemişti?

21 Ağustos 2026
11.47
Miami Ziff Bullet Opera Evi

"Kendimizi burada nasıl bulduk?" diye homurdandı Eliot. Miami'de sürekli şık giyiniyorlardı.

Takımın bunu sorun ettiği kadar dışarıdaki insanlar seviyordu çünkü görüntü mükemmeldi.

Lena bir camın yansımasından kendini inceliyordu sürekli. "2026 ne kadar garip. Opera dinlemeye böyle mi gidilmeli?" Üzerindeki kahverengi etek ve bej gömlek, topuz yapılmış sarı saçlarıyla çok hoş gözüküyordu.

"En azından sanatsal bir aktivite yapmış oluruz." dedi Lian. Wade kollarını kavuşturup sırıttı.

"Hiç sesimi dinlediniz mi?"

Amelie yüzünü buruşturdu. "İstemeyiz."

Sonra izleyecekleri gösterinin bulunduğu salona girdiler ve sanatçıyı beklemeye başladılar. Lian şimdiden somurtuyordu.

"Umarım eğlenceli bir şeyler olur." diye homurdandı.

Salonun tamamı kısa sürede dolmuştu, beklemeye devam ettiler. Bir süre sonra sahnede kristallerden yapılmış gibi gözüken şık bir elbiseyle bir kadın belirdi.

Sahnenin ortasına gelen kadın başını eğdi ve doğruldu. Lena büyülenmişcesine ona bakıyordu. Neden bu kadar dikkat kesildiğini kendisi kadar sahnedeki kadın da merak etmişti aslında.

Kadın nefesini içine çekti ve şarkıya başladı. Başlamasıyla Lena'nın başına saplanan bir ağrı belirmesi bir olmuştu. Amelie endişeyle yanında oturan kıza baktı. "Neyin var?" diye fısıldadı. Lena nihayet doğruldu ve konuştu. "Sesi duymuyor musunuz?"

"Ne sesi? Kadın çok iyi söylüyor bence." dedi Lena'nın sol tarafında oturan Eliot.

"Hayır, onu demiyorum. Arkada bir ses daha var. Aynı dalga boyunda çalmaya devam ediyor. Başım patlamak üzere." dedi ve bir kez daha ellerini kulaklarına kapattı Lena.

Bu sırada kadın da aniden şarkı söylemeyi kesmişti. Kafasını geriye doğru attı. Seyircilerden bir kaçı endişeyle ayağa kalkmıştı bile. Kadın nefes alamıyormuş gibi bir elini boğazına bir elini göğsüne koymuş, dudaklarıysa havaya doğru açılmıştı.

Saçları havalanmaya başlamıştı kadının ve birden tiz bir çığlık tüm opera salonunu doldurmuş, bazı insanların kulaklarından kan gelmesine sebep olmuştu.

Amelie hemen takımı uyararak harekete geçti. "Anlaşılan rahat kalamayacağız takım. İş başına!"

Sahnedeki kadının üzerindeki elbise parçalanmaya başlamıştı. Kadın üzerinde sadece yırtık birkaç parça kumaşla kalmıştı şimdi. Ellerinde ve yüzünde siyah beyaz çizgiler de oluşmaya başlamıştı kadının. Cody bu çizgileri kemiklere benzetmişti. Kadının gözlerinin parlak bir sarıya döndüğüyse uzaktan bile fark edilebiliyordu.

Kadın havalandı ve çığlık attı tekrardan. Bu sırada seyircilerin neredeyse tamamı salonu boşaltmak için arka kısımlara yığılmıştı.

"Lena, ses işlerinden anlayan sensin. Bir şeyler yapmaya ne dersin?" dedi Eliot. Lena ise hala kulaklarını kapatmak için uğraşıyordu. Gerçekten de acı içinde görünmeye başlamıştı.

Bir anda Lena da kadınla aynı seviyede havaya yüksedi. Kadın ile aynı hizaya geldiğinde ikisi de birden çığlık atmıştı. Ne olduğunu hiçbiri anlamıyordu. O sırada sahnede birinin sesi duyuldu. Hepsi aynı anda oraya baktıklarında, WadeWilson'ı gördüler. Oldukça hoşnut bir şekilde Justin Bieber'ın Baby şarkısını söylüyordu.

Eliot, "Bu aptal ne yapıyor?" diye sorduğunda Amelie oldukça sinirlenmişti. Birilerini öldürmemek için bir an önce bir şeyler yapmak için emirler vermeye başlamıştı bile. "Cody, zihinlerine girmeyi dene!"

Cody sese rağmen Lena'nın zihnine odaklanmayı denedi. Lena birden gözleri parlak gri bir şekilde Cody'ye döndü. Sanki kendinde değildi, gücünü kontrol edemiyor gibiydi. Sahnedeki kadın da senkronize şekilde Lena ile aynı hareketleri yapıyordu.

Cody birden zihninde daha da yüksek sesle bir çığlık hissetti. Aniden yere attı kendini. Lena ve kadın şimdi Cody'nin üzerine dönüyorlardı. Amelie vakit kaybetmeden havalandı ve kadını itmeyi denedi.

Ama onlara yaklaşamıyordu bile. Etraflarında sanki sesten örülmüş bir duvar vardı. Cody'nin kulaklarından, hatta burnundan bile kan gelmeye başlamıştı. Colleen ve Bart sesten hızlı olduklarını düşünerek harekete geçmeyi planladılar fısıldaşarak.

Birden ayaklanıp koştularsa da Lena bu sefer ışık ile saldırmıştı. İki koşucu da "Bir şey göremiyorum!" diye bağırıyordu.

Lian ne yapacağını bilmiyordu. Hepsi çaresiz durumdaydı. "Lena! Lena kendine gel!"

Eliot ise kenarda Cody'ye bakıyordu. Donup kalmıştı büyücü. İçinde sanki bir parçasını kaybediyormuş gibi bir his vardı. Cody birden debelenmeyi kesti ve tamamen yere yığıldı. Gözleri açıktı ve yüzünün her yani kanla dolmuştu. Hareket etmiyordu.

"Cody!" diye bağırdı Eliot var gücüyle. İçinde hiç hissetmediği kadar büyük bir boşluk hissetti ve aynı anda iki elinden de mavi ışıklar çıkmaya başladı. Çocuğun gözleri de tamamen mavi ile kaplanmıştı. Ağzından bile mavi ışık çıkıyordu.

Havalanmaya başladı ve birden tüm salon dev bir enerji patlaması hissetti. Lena ve kadın salonun öbür ucuna savrulmuştu. Tabii onlarla birlikte Cody ve Eliot dışında herkesi bir yere savurmuştu bu dalga. Eliot yere inip hızla Cody'nin yanına koştu. Cody hala hareket etmiyordu. Amelie de hızla doğrulup o yöne doğru koştu. Eliot, Cody'yi kucağına almıştı.

Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Üstü Cody'nin kanıyla kaplanmıştı çünkü çocuğun kuklarından, hatta artık gözlerinden bile kan geliyordu. Büyücünün aklına arkadaşını kurtardığı gün geldi. Şimdi de aynı şekilde kollarında tutuyordu onu. Tek sorun, Cody bu sefer kanlar içindeydi.

Amelie'nin gözlerinin içine baktı Eliot. Ardından da hiçbir şey demeden kucağında Cody ile kayboldu. Hiç kimse ne olduğunu anlamamıştı. Hayalet çocuk ve büyücü, resmen ortadan kaybolmuşlardı.

Colleen gözlerini kocaman açarak önüne baktı. "Az. Önce. Ne. Oldu?" Olan biten koşucu için bile oldukça hızlıydı.

Lian, "Cody ve Eliot! Onlar neredeler?" diye bağırdı telaşla. Bart, "Asıl soru Cody hayatta mı?" diye ekledi. Hepsi sorularını ortalığa sorsalar da cevap bekledikleri kişi belliydi.

Boğazını temizleyip konuşmaya başlayan Amelie bile oldukça şaşkın gözüküyordu. "Eliot bizi hiç yarı yola bırakmadı. Eminim ki bir bildiği vardır ve Cody ile sapasağlam döneceklerdir. Ve sen, WadeWilson. Savaş sırasında şarkı mı söyledin sen!?"

Wade, Amelie'nin bağırmasıyla irkilmişti. "Yardımcı karakter olsam da bu kadar erken ölmeyeceğim belliydi ben de çok kasmadım." dedi gayet normal bir şekilde. Takımda olanlardan etkilenmemiş tek kişi oymuş gibi gözüküyordu. Bunun nedeninin takıma yeni geldiği olduğunu düşünmek isteseler de bu çocuğun bütün bu savaşları bir hikaye olarak görmesi rahatsız ediciydi.

Amelie, çocuğa doğru yürüdü.

"Biz orada sivilleri ve birbirimizi korumak için savaşırken sen sahnede şarkı söyledin. Bütün bu olanlar senin için bir hikaye, değil mi? Sonucu toz pembe olup mutluluğa ulaşacağımız?"

WadeWilson gayet rahat bir şekilde omuz silktiğinde Amelie sinirle konuşmaya devam etti.

"Dışarda ölen o herkes şakacıktan mı öldüler sanıyorsun? İnsanlar ölüyor Wade, geride onlar için üzülen insanlar bırakıyorlar. Bu bir hikaye değil, gerçek dünya. Artık bunu farkına varsan iyi edersin."

WadeWilson ağzındaki sakızı balon yapıp patlatırken Bart'ın "Sakızı nereden buldu ki?" diye mırıldandığı duyuluyordu.

Wade "İnsanların ölmesi çok mu umrumda sanki?" diye sormasıyla Amelie'nin yumruğunun gencin yüzünde patlaması bir oldu.

"Bu da sana hikayeymiş gibi hissettirdi mi!?"

Bart, hızla Amelie'nin önüne gidip onu durduğunda liderleri bağırmaya devam ediyordu. "Ailelerimiz boşuna ölmediler. Ya da sevdiklerimiz."

Wade izin yüzünde çıkacağını bilse de acıya rağmen gülümsedi. "Tanrım, gerçekten çok sertsin Amelie! Dedikleri kadar varmış."

Lian durumun vahimliğini görünce omuzlarını gerdirip konuştu.

"Önce Lena ve kadını halletmeliyiz. Sonra Eliot ve Cody'yi bulacağız, daha sonra bu olayları tetikleyenin ne olduğunu araştıracağız. Birbirinize girme isteğinizi anlıyorum ama şu an önceliklerimiz inanın çok farklı."

Colleen ve Bart salonun diğer tarafına koştular. Lena ve kadın yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu.

"Nabzını kontrol et." dedi Bart, işaret parmağını ve orta parmağını birleştirip Lena'nın bileğine dokundu. "Nabzı zayıf."

"Bu kadının da öyle." diye cevapladı Colleen. "Onları birbirinden olabildiğince uzak tutalım."

Lian bu sırada Damian'a çağrılar bırakıp duruyordu. Gerginliğini atmanın bir yolu da buydu herhalde.

Amelie, çok öfkelenmişti. Ama Eliot ve Cody'yi bulmaları da gerekiyordu, bu nedenle kendini sakinleştirmeliydi. Bir an Lian'ın nasıl ipleri eline aldığı aklına geldi. Belki de çocukta acayip liderlik vasıfları vardı.

Wade ise nasıl olduysa mekandan uzaklaşmıştı. Amelie nedenini nasılını bilmek bile istemiyordu, sinir krizleri geçirebilirdi.

"Tigress'ten Speire'e. Tigress'ten Speire'e." Kız hiçbir sinyal alamıyordu. "Tigress'ten Unseen'e. Tigress'ten Unseen'e." Yine sinyal yoktu. Ofladı ve çaresizce Amelie'ye döndü.

"Kod adımı değiştireceğim Amelie."

Bu esnada tam da işlerini daha da kolaylaştıracak birileri geldi olay yerine.

"Miami Şehri Polis Departmanı! Ellerinizi havaya kaldırın!"

"Güzel, şimdi de tutuklanıyoruz." diye mırıldandı Amelie.

Continue Reading

You'll Also Like

3.5K 106 22
- Aşkımız göklere kadar uzamasın.. - Bir yerde buluşsun. Romantizm Kulübü oyunun Göklerin Sırrı adlı hikayesinden uyarlanmıştır iyi okumalar..
salvatore By jie

Fanfiction

1.8K 352 24
"beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? biliyorum, ondan...
22.7K 1.7K 27
Voldemort'un yenilgisinden neredeyse üç yıl sonra Hermione Granger, Bakanlık tarafından atandığı bir Savunma Engizisyon Mahkemesi'ndedir. Bir sonraki...
95.6K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...