İTAATKAR #Wattys2018

De Gizem-k

465K 17.9K 2K

Dominant köle ilişkisi ASLA yoktur. Kitap isminden öyle anlaşılabilir. Hepimizin içinde birer şeytan uyukluyo... Mai multe

NOT
{1}~İTAATKÂR *düzenlendi
{2}~İTAATKÂR~2 *düzenlendi
{3}~YENİ *düzenlendi.
{5}~TANIK *düzenlendi.
{6}~GÖREV *düzenlendi
{7}~ACI *düzenlendi
{8}~ACI~2 *düzenlendi.
{9}~CEZA
{10}~İSTENMEYEN
{11}~GERÇEKLER
{12}~GERÇEKLER~2
{13}~KURBAN
{14}~MEDUSA
{15}~DÖNÜŞ
{16}~ACINILAN
{17}~ÖLÜM YARIŞI
{18}~ÖLÜM YARIŞI~2
{19}~ZEMHERİR
{20}~ZEMHERİR~2
{21}~EKSİK
{22}~EKSİK~2
{23}~GÜZEL
{24}~KAPAN
{25}~KAPAN~2
{26}~BAŞROL
{27}~ZAYIF
{28}~PİYON
{29}~SOĞUK DUYGULAR
{30}~VASAT
{31}~GEÇMİŞ
{32}~KÖTÜ
kapak
{33}~TUTKU
DUYURU
{34}~KAÇIRILMA
{35}~VAVEYLA
{36}~SIRLAR
{37}~MİLAT
{38}~TANRININ TUZAĞI
{39}~İSYAN VE DUA
DUYURU 2
{40}~KIRIK RUHLAR
{41}~KAN REVAN
{42}~YÜREK YARASI
{43}~SÖKÜK RUHLAR
🍃GİZEM KARACA🍃
{44}~GÜNAHIN KOKUSU
{45}~KOR VUSLAT
{46}~KEHRİBAR
{47}~SİYAH GÜL
{48}~LÂFÜGÜZAF
49. bölümden alıntı.
{49}~YEİS
{50}~VEYL
{51}~ÖLÜLER
Ciddi bir duyuru:
Kitabı Neden Silmek İstiyorum?
Toplaşalım mı bir şeyler anlatacağım?
{52}~YARALI DİZLER

{4}~SIR*düzenlendi.

13.5K 582 26
De Gizem-k

Spor ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayarak çantamı aldım ve evden çıktıp siyah mercedese bindim. Bu gün pazardı. Josh gülümseyip aracı çalıştırdı.

"Günaydın?"

"Günaydın Rose."

Neredeyse üç ay olmuştu. Herkesle iyi anlaşıyordum. Tabi ki Erik hariç. Michael'le bile iyi anlaşıyordum. Öte yandan Brenda bana alışmıştı. Erik pazar günlerinde gelmek zorunda değilsin demişti.

Ama ben  bazen Brendayla aramızdaki ilişkiyi ilerletmek için kabul etmedim ve pazar günlerimi de Brenda ile geçiriyordum. Sadece bazen.

Onunla sohbet ediyordum dakikalarca gülüyorduk. İşaretlerle ya da yazarak anlatıyordu istediği bir şeyi. Geziyorduk. Ona kitap okuyordum. Bir ara tam konuşacakmış gibi oluyor ama hemen toparlanıyordu.

Konuşması için pek ısrar etmiyordum, konuşabileceğini hatırlatıyordum sadece. Bana piyano çalmasını öğretmek istediğini yazmıştı kağıda. Kabul ettim. Ne zaman piyano çalsa ellerini takip ettiriyor. Sonra sıra sen de işareti yapıyordu.

Ona şarkı söylüyordum yalnızken. Bunu seviyordu. Benimleyken gözlerinin içi gülüyordu artık. Ama Emin olamadığım bir konu var ki oda Erik ile aralarında bir gerginliğin olduğuydu. Karşılaştıklarında yüzü düşüyor, bakışları donuklaşıyordu.

Arabadan inerek diğer koruma ve hizmetlilerle selamlaşarak villadan içeri girerek holü geçtim ve Brenda'nın odasına girdim. Hâla uyuyordu. Yaklaşarak yanaklarına birer tane öpücük bıraktım.

Bunların aynısını anneme de yapmak isterdim. Kalbim özlem hissiyle erirken bu duyguyu görmezden geldim.
Esneyerek yavaşça gözlerini araladı ve gülümsedi.
"Günaydın."
Gözlerimi kocaman ayırdım. Sevinç çığlıkları atmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Brenda." dedim inleyerek. "Konuştun."
Bu bir itiraftan çok soruydu aslında. Emin olmak istiyor gibiydim. Onaylar anlamda kafasını salladı. Bu kabullenişti.
Ellerimle yüzümü sıvazladım.
"Bunu Erik'e söylemeliyiz." dedim gülerek. "Çok sevinecek." Hemen bileğimi tuttu.

"Hayır olmaz."

Onu tutarak sırtını yatak başlığına yasladım ve yatağın kenarına oturarak elini tuttum.

"Neler oluyor Brenda? Anlat lütfen."

Gözlerini kapattı. Düşünüyor gibiydi. Yutkundu ve sözcükleri toparlamaya çalıştı.

"Bak konuştuğumu sadece senin dışında kimse bilmemeli. Oğlum bile. Sana güveniyorum Rose. Lütfen."

Derin bir nefes aldım. Bu bilinmezlikler canımı çok sıkıyordu.

"Ama neden?"

"Lütfen Rose. Aramızda bir sır olarak kalsın bu. Nedenini söyleyemem. Bilmemen daha iyi. Beni anlamalısın. Sadece sana güveniyorum. Tamam mı?"

Kafamdaki düşünceleri toparlamaya çalıştım. Bu bir sır olarak kalacaktı. Konuştuğunu oğlunun öğrenmesini istemiyordu. Araları hiç iyi değildi. Erik hergün konuşup konuşmadığına dair sorular soruyordu. Brenda endişeliydi Erik gergin. Hayır Brenda korkuyordu. Konuşmaktan!

Ortada dönen bir şey vardı ama tam olarak çözemiyordum. Emin olduğum bir şey varsa oda kesinlikle Erik'e güvenmemem gerektiğiydi.

"Pekala Brenda sırrın bende güvende. Bana güvenebilirsin. Ama daha sonra bana nedenini söylemeni istiyorum. Hadi kahvaltı için hazırlanalım."

Kafasını salladı ve gülümsedi. Gergin ama mutlu bir gülümsemeydi bu. Kıyafetlerini giydirdim ve onun da yardımıyla sandalyesine oturttum.
Erik yine her zaman ki gibi bizi beklemeyip yemeye başlamıştı.

Brenda'yı masada her zaman ki yerine bıraktıktan sonra yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. Erik Brenda'nın çaprazında oturuyordu. İyi oluyordu böyle. Bakmamak için çaba harcamıyordum gözlerine.

Kahvaltı yapamıştım ama duyduklarımdan sonra iştahımda kaçmıştı. Zorlayarakta olsa yemeye çalıştım. Göz ucuyla Brenda'nın tabağındaki kahvaltılıklara bakıyordum. Bitirmiş mi diye.

Duyduğum boğuk zil sesiyle çatalımı yavaşça elimden bırakıp masadan kalktım. Telefonum çalıyordu.

"Af edersiniz."

Kol çantamdan telefonumu çıkararak arayan kişiye Baktım. Aylar sonra ilk kez arıyordu. Numarayı tanımıştım.
Çağrıyı sonlandırdım, onunla konuşmak istemiyordum.
Yeniden ve yeniden arıyordu. İçimdeki öfkeyle birlikte gözlerimde doldu.

Başımı kaldırarak masadakilere baktım, bana bakıyorlardı. Ayaklarımı çalıştırarak bahçeye çıkıp bir ağaca yaslanıp yere oturdum. Telefonu açtım ve kulağıma yasladım. Sesi endişeli geliyordu.

"Sonunda açtın Rose! Rose?"
"Tanrı aşkına neden konuşmuyorsun?"

Gözyaşlarım oldukça yavaş ve sıcak bir şekilde yanaklarımdan aşağı akarken sessiz hıçkırıklarla konuşmadan dinledim onu.

"Lanet olsun Rose. Affet beni, çok pişmanım. Üzgünüm, konuş benimle Rose."

"Bak, bak seni çok özledim tamam mı? Adresini değiştirmişsin, işini ve telefonunu değiştirmişsin. Konuşsana Rose sesini duymak istiyorum. Sesini özledim. Seni özledim Rose."

Pişman olmuştu. Olmaması garip olurdu zaten. Boşta kalan elimi yumruk yapıp çimenlere vurdum ve sesimi yükselttim.

"Özlemişsindir tabi! Söylesene ha numaramı hangi pis oyunları çevirerek buldun?!"

"Bildiğin gibi değil. Beni dinlemelisin. Rose? Ağlama lütfen. Hıçkırıklarını duymaya dayanamıyorum, seni seviyorum Rose!"

Titrediğimi hissettim.

"Buna hakkın yok tamam mı?!
Lanet olsun Andrew, bir daha arama beni!"

"Beni dinle Rose. Adresini bulur bulmaz sana geleceğim. Hiçbir şey bilmiyorsun. Kaçıyorsun sen!"

"Evet! Evet kaçıyorum tamam mı?! Sesini duymak, yüzünü görmek istemiyorum. Bir daha arama. Kapatıyorum!"

Telefonu ağaçlardan birine atarak parçaladım ve kafamı dizlerime gömerek sakinleşmeye çalıştım.

"Rose?" kafamı kaldırıp baktım. Josh karşımdaydı. Josh telefon parçalarını toplayıp önüme koydu ve bir mendil uzattı. Uzanarak aldım. Kaba sayılabilecek bir sesle burnumu çektim ve sert bir nefes koyverdim.

"İyi görünmüyorsun, bir sorun mu var?"

Gözlerimi temizleyip burnumu yine sertçe çekip gülümsedim.

"Boşver." dedim ve ayağa kalktım. "Mendil için teşekkürler."
Omuz silkip uzaklaştı. Yerdeki parçaları alarak şöyle bir baktım. Sanırım yeni bir telefon almam gerekecekti. İçeriye geçerek kimseye bakmadan çantamın içine sim kartımı koydum ve elimde kalan parçaları çöpe attım. Aynaya baktığımdaysa kızarmış gözlerim bana merhaba diyordu.

"Brenda nerede?" dedim Erik'e. Koltuğa oturmuş tabletiyle ilgileniyordu.

Omuz silkti bana ne dercesine. İlgilenmiyorum diyordu açıkça. Ya da umurumda değil. Bütün odalara baktım üst kata engelli merdiveninden çıkmış olabilirdi.

Hızlıca merdivenlerden çıktım. Altı oda vardı burada. İlk kapıyı açmaya cesaret edemedim sanırım Erik'in odasıydı. Kapı buram buram o kokuyordu. Karşısındaki oda kilitliydi. Koridorun sonundaki odadan hıçkırık sesleri geliyordu. Odaya girdiğimde Brenda birkaç resme sarılmış göz yaşı döküyordu.

Açık olan çekmecede bir yığın fotoğraf vardı. Elimi uzatarak onları aldım ve inceledim. Bunlar iğrençti. Korkutucuydu. Bakarken nefes almayı unutmuştum. Brenda elindeki dört resmide uzatarak bana verdi. Kocaman açtım gözlerimi.

"İşte sebebi bunlar, onu takip ettirmiştim ama yaptığı şeylere bir bak."

"Bunlar vahşet!"

"Şşşt sessiz ol." dedi sesini alçatarak. "Sakın ona karşı bir yanlış yapma. Yoksa işkencelere maruz kalırsın. Senden öncekilerde öldü. O kendi kız kardeşini öldürdü." dedi hıçkırık kaçmaması için eliyle ağzını kapatarak.

Gözlerimi kocaman açarak hızlıca başımla onayladım. Duyduğum sesle bakışlarımızı kapıya çevirdik. Koridorda biri vardı.

"Kapıyı kilitle hemen."
Hızla koşarak tam zamanında kapıyı kapattım be kilitledim. Erik kapıyı yumrukladı.

"Açın kapıyı hemen! Ne saklıyorsunuz orada?!"

Brenda ile gözlerimiz buluştu.
İkimizin gözlerindede aynı duygular baş gösteriyordu. Korku.

Yıldıza dokunman beni sevindirir.🌟

Continuă lectura

O să-ți placă și

2.1M 132K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
970K 60.5K 39
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
minik bebeğim(yarı texting) De a.

Ficțiune adolescenți

492K 14.2K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.3M 51.4K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...