2050 // KaiSoo

By kaisoo_sasaeng

67K 6.3K 3.3K

Kim Jongin oldukça başarılı bir gençti. Çocukluğundan beri yeni şeyler keşfetmeyi seven biri olmuştu. Büy... More

2050 // Tanıtım
2050 // 001
2050 // 002
2050 // 003
2050 // 004
2050 // 005
2050 // 006
2050 // 007
2050 // 008
2050 // 009
2050 // 010
2050 // 011
2050 // FİNAL

2050 // Özel Bölüm

3.3K 393 312
By kaisoo_sasaeng

7 YIL SONRA

"Efendim! Efendim!" Duyduğu ses ile gözlerini yeşillerle dolu manzaradan çekip arkasında ona doğru gelen bedene döndü.

"Ne oldu? İyi haberler mi getirdin?"

"Evet efendi 2050, hayvanların göç etmesinde yardımcı olduk. Ve tüm ülkelerden bilgiler geldi efendim. Dünya artık.." Sessizlik olduğunda 2050 beklentiyle gülümsedi ve devam etmesi için bekledi. "..Temiz. Çalışmalarımız bitti ve dünyada yaşayan hiçbir insan olmadığına eminiz artık."

"Çok çalıştınız. " 2050 karşısında duran robotun omzuna elini koyup patpatladı ve yeniden önüne döndü. Robotun ayak seslerini duyduğunda, ona dönmeden konuştu.

"Ah bu arada, ilk çocuğunu tebrik ederim 1089."

"Her şey sizin çalışmalarınız sayesinde efendim. Ne kadar minnet duysak az." Robotun neşeli sesini duyduğunda gülerek sonsuz güzelliğin kapladığı manzarayı izlemeye geri döndü.

FLASHBACK
7 YIL ÖNCE

"Baekhyun, Chanyeol. Burada bir şey buldum." Jongdae işlemcileri karıştırırken bulduğu dosyayı gördüğünde söyledi. "Üstünde, 2050 yazıyor. Bakmalı mıyız?"

"İstiyorsan bak. Biz diğer işlerle ilgileniyoruz şu anda." Baekhyun kitap ve eşyaları karıştırıyorken Chanyeol da ona yardım ediyordu.

Jongdae üstüne tıkladı ve 2050 sayesinde tüm şifrelerin kırılmış olduğu dosyaya tıkladı.

2050 Hakkında

Uzun yıllar süren çabamın getirisini aldım. 2050, benim insan düşmanı robotum.

Özellikleri
İnsanları öldürmeye programlanmıştır.

Tehlikeli Yanları
İçinde sadece bana sevgi bulundurur,
O sevgi silinirse şayet,
O bir canavara dönüşür.
Bu bir tuzaktır.

Jongdae birkaç saniye ekrana boş gözlerle baktı ve okuduklarını yeniden ve yeniden okudu. "B-Baekhyun..Chanyeol.."

"Jongdae çalıştığımızı kaç kere söylememiz gerek?!" Baekhyun umursamaz bir şekilde sitem ettiğinde, Jongdae oturduğu sandalyede onlara döndü.

"Bu önemli. Buna bakmalısınız çocuklar.." Sesi endişeyle titrerken Baekhyun onun halini fark ettiğinde Chanyeol'ü dürtüp yanına ilerledi. Eğilip bilgisayar ekranına baktı ve yazanları tek tek okumaya başladı. Sonlara geldiğinde kaşları çatılmıştı.

" 'Bu bir tuzaktır' mı?" Şaşkınlık ve öfkeyle söylediğinde Chanyeol'a çevirdi bakışlarını. "Bu ne demek oluyor?"

Chanyeol bir şey demeden hızlıca fareyi daha da aşağı indirdi. Bembeyaz sayfanın sonlarına doğru gittiğinde küçük harflerle yazılmış bir yazı gördü. Ekranı büyülttü ve gözlerini kısarak sesli bir şekilde yazıyı okudu.

" 'Bu bir tuzaktı.' " Chanyeol okuduktan sonra hızla doğrulup karşısında duran bedenlere döndü. "Bu bir tuzaktı, tongaya düşürdü bizi!"

Baekhyun şaşkınlıkla güldü. "N-Neden bahsediyorsun Chanyeol?"

"Baekhyun anlamıyor musun.." Jongdae korkuyla fısıldayıp ona döndü. "Kim Jongin onu insan düşmanı bir canavar olarak yarattı, fakat ona kendine duyacağı sevgiyi de verdi. 2050 sadece bir insana sevgi duyuyordu, bu kişi de Jongin di. Ama şimdi, onun içinde olan sevgiyi de aldığımız için.."

"O bir canavar!" Chanyeol bağırarak söyledi. "Sikeyim, biz ne yaptık? Herkesi öldürecek!"

"Saçmalamayın, neden böyle bir şey yapsın.. Biz onu sadece Jongin'e düşman ettik!"

"Baekhyun, anlayamıyor musun? O özünde bir canavardı, fakat içindeki sevgi onu bastırıyordu. Jongin onu böyle yarattı. Olur da bir gün, birileri 2050'yi ona düşman ederse diye, tüm insanlığı öldürmesi için yapmış.. En başından planlamış her şeyi! 2050 Jongin'i sevmezse, sevecek kimsesi kalmaz, içindeki canavar özgür kalır!"

"C-Chanyeol.. Yani.." Baekhyun korkudan titriyorken, Chanyeol onun bileğini yakaladı. "Buradan gidiyoruz, hemen şimdi! Saklanacak yerler bulmalıyız, buraya geri gelecek!"

Jongdae hızla oturduğu yerden kalktı ve üçü de kapıya doğru koştular. Üçüncü kattalardı ve çıkış ise birinci kattaydı. Hepsinin kalplerinde korku vardı.

"Chanyeol.. Bekle." Baekhyun koşmayı kesip onu durdurdu. "Ne oldu? Zaman kaybediyoruz."

"K-Kyungsoo.. Jongin'in yanına gidecekti o.. Ya 2050.."

Chanyeol şaşkınlıkla Jongdae'ye döndü. "Kyungsoo tehlikede.. Dağılalım, onu bulalım ilk önce!"

"Nereye gideceğiz?" Jongdae sorduğunda Chanyeol kaşlarını çattı. "Bilmiyorum, sadece.. Dışarıya bakınalım."

Üçü de onayladığında, sonunda dışarı çıktılar. Hepsi farklı yollara girdiğinde, Baekhyun ağlamaya başlamıştı.

Bir yandan ağlıyor, diğer yandan koşarak her yere bakınıyordu.

"K-Kyungsoo! Kyungsoo neredesin?"

Sokak aralarına ve saklanabileceği yerlere bakınıyordu. En sonunda koşarken duyduğu cızırtılı seslerle adımları yavaşladı ve birkaç adımda durdu.

Metallerin birbirine sürtünürken çıkardığı sesi duyabiliyordu. Yutkundu bedeni titrerken, elini kalbinin üstüne koyup birkaç kere yumruk attı. "Hayır, ağrıma.. Güçlü olmalısın.."

"Baekhyun!" Karşısında, duvarın kenarına sinmiş Chanyeol'ün sesini duyduğunda, ne zaman eğdiğini bilmediği kafasını endişeyle kaldırdı. Gözleri buluştuğunda, Chanyeol'ün ona uzattığı elini görmesiyle, bedenini arkasına çevirdi. 2050 ona doğru, soğukkanlılıkla yürüyordu. Gözlerinden bir yaş akarken, korkuyla titreyip Chanyeol'a döndü ve konuşmadan ağız hareketleriyle fısıldadı.

"Git.. Chanyeol, git.. Lütfen." Chanyeol'ün kaşlarını çattığını görebilmişti. "Kyungsoo'yu bul, günahımızı temizle. Ben bunu hak ettim. Git.."

Fısıldayarak ellerini önünde birleştirdi ve ona yalvaran gözlerle baktı. Chanyeol gitmek ve gitmemek arasında kalmışken, Baekhyun onun arkasında beliren Jongdae'yi gördüğünde göğsü heyecanla kalktı ve onunla göz göze geldi. "Chanyeol ile beraber, gidin. Kyungsoo'yu kurtarın."

Eğer sizinle gelirsem, siz de öleceksiniz.
O beni çoktan fark etti..
Ölmenizi istemiyorum.

"Gidin.." Jongdae Chanyeol'ü kolundan yakaladı ve peşinden sürükledi. Chanyeol gözlerini kocaman açmış elini Baekhyun'a uzanmak ister gibi uzattığında Baekhyun hıçkırdı ve diz çöktü.

"Gitmeyin.."

"Dua mı ediyorsun, zavallı insan?" Korkutucu derece sert ve keskin sesi duyduğunda gözyaşları hızla akmaya başladı.

"Siz insanlar, yalancısınız. Sen de öylesin. Siz insanlar, ölmeyi o kadar çok hak ediyorsunuz ki."

Kafası yere dönükken, önünde duran büyük metal ayakları gördü. Ve yere sürten demir kılıçtan akan kanları da.

"L-Lütfen, insanları öldürme.. Hiçbirinin suçu yok.. Hepsi suçsuz, yalvarırım.."

"Kes sesini!" Gök gürüldemesini andıran sesini işittiğinde tüm bedeni elektrik akımına kapılmış gibi titredi. "B-Ben.." Yere yasladığı ellerini yumruk yaparak hıçkırdı, kafasını önüne eğmişti ve uzun saçları görüş açısını kapatıyordu. "Hatırlayacağım.. Bir zamanlar yaşadığımı, güldüğümü, mutlu olduğumu.. Tüm bu anıları hatırlayacağım."

"Hak etmiyorsun, o anıların hiçbirini hak etmiyorsun." 2050 kılıcını Baekhyun'un çenesine yaslayıp kafasını kaldırması için yukarı doğru ittirdi. Bu hareketle küçük olanın boğazında kısa ama derin bir kesik açılmıştı. Acıyla tısladı. "Bak bana ne yaptın. Sen bir yalancısın. İnsanlar yalancı." Baekhyun gözlerini kapatıp hıçkırdı.

"Öldüreceksen, öldür beni. "

2050 boğazına dayalı kılıcı öfkeyle çektiğinde,  Baekhyun'un boğazı boylu boyunca kesilmiş ve saniyeler içinde oluk oluk kanlar akmaya başlamıştı. Dizlerinin üstünde daha fazla duramazken, öne doğru düştü.

"Bana emir verebileceğini düşünme bile, zavallı." Ardından arkasını döndü ve uzaklaştı. Baekhyun hissettiği acıyla tırnaklarını kanla kaplı asfalta geçirdi ve kendini yukarı doğru çekmeye çalıştı. Bedenini yana doğru çevirebilmişti, fakat hareket edememişti.

Gözleri dakikalar önce Chanyeol'ün çaresizce onu izlediği yere takıldı. Kanların sıçrayarak kirlettiği yüzünde büyük bir gülümseme belirdi ve bir göz yaşı tüm kanların arasından geçip dudaklarında durdu. Gülümsemesini süsledi.

'Eğer bir kez daha kaybolursam,
Beni bulmaya gelir misin Chanyeol?'

*

"Jongdae, bırak dedim! Dur! Gitmek istiyorum!"

Chanyeol bağırırken, Jongdae koşmayı kesip ona dönerek yüzüne bir yumruk geçirdi. Bu yumrukla uzun olanın bedeni yere savrulduğunda, Jongdae korku ve öfkeyle kaşlarını çattı.

"Neyin var senin? Baekhyun öldü, o artık bir ölü.. Onu kurtaramayız. Kendini de öldürteceksin!"

"Biz ne suç işledik Jongdae.. Adalet için savaşmanın nesi suçtu.. Herkes ölecek.." Chanyeol kafasını yere yasladı ve gözlerini kapatarak hıçkırdı.

"Hepimiz en başından beri, adalet adı altında intikam almaya çalışan insanlarız Chan. Asıl adalet, Kyungsoo'nun yaptığıydı. Biz hata yaptık."

"Ölümü hak ediyorum. Öleceğim. Daha fazla devam edemem Jongdae, Kyungsoo'yu sen bulmalısın. Git ve kurtar onu."

"Chanyeol kalk ayağa, gitmemiz gerek. Kaçmamız gerek." Jongdae endişeyle söylerken Chanyeol'un kolundan kavrayıp yerden kaldırmaya çalışsada diğeri buna izin vermemişti.

"Sadece, git. Kurtulsam bile bu hayatın bir anlamı olmayacak. Fakat sen yaşamalısın." Chanyeol güçsüzce söylediğinde Jongdae gözlerine hücum eden gözyaşları yüzünden bulanık gördüğü kolunu sertçe bırakıp arkasına bakmadan koşmaya başladı.

'Özür dilerim Baekhyun,
Özür dilerim Chanyeol,
Güzel yaşadınız,
Güzel sevdiniz,
Güzel öleceksiniz.'

FLASHBACK END
GÜNÜMÜZ

"Baba, yeniden anlat lütfen." Küçül robot dizinin dibine çöktüğünde, onu kaldırıp dizlerine oturttu ve gülümsedi. "Hiçbir zaman sıkılmayacaksın, değil mi?"

Küçük robot hevesle başını salladı. "Ben de büyüdüğümde, atamız Efendi 2050 gibi olmak istiyorum. Ben de iyilik için savaşıp, masumları koruyacağım." Elini havaya kaldırıp söyledikten sonra, cümlesi bittiğinde elini kalbine yaslayıp gözlerini kapattı. Ardından babası elini onun metal dizlerine koyup patpatladı. "Ne olursa olsun, ben her daim seninle gurur duyacağım." Büyük robot söyledi ve oturduğu koltukta arkasına yaslandı.

"Bir zamanlar, insanların hükmettiği dünyada, bir çocuk vardı. Bu çocuğun hayallerinde yatan robot, onun koruyucusu, tek dostu, güven kaynağı oluverdi." Küçük olan her zamanki duyduğu hikayeyi, her seferinde dinmeyen bir heyecanla dinliyordu. "Ki onun gözyaşlarına tanıklık etti. O karanlıktan onu bir çekişte kurtardı. Yaratıcısı gibi toy ve bilgisizdi. Efendisiyle beraber dünyanın tüm incelik ve kötülüklerine şahitlik etti. Bilgileri arttı ve efendisine sonsuz sadakat ile bağlandı. Efendisi ona 2050 adını verdi. Ona anılarını anlattı. Böylece 2050, efendisine güç verdi. Onun korkularıyla savaşan bir robot haline geldi. Efendisi, bir süre sonra duygularını bir kenara bıraktı, gittikçe insani duygulardan uzaklaştı. Canavara dönüştü. Ardından bir ışık belirdi, Efendisinin tüm gücünü, onun tüm basamaklarını yıkan. Onu insana dönüştüren bir ışık. 2050 de o ışığı gördü. İzin verdi, onu insana dönüştürmesine izin verdi. Fakat insanlar kötüdür, bilemedi. İnsana dönüşen efendisi zayıflaştı, ve her şeyi kaybetti. İnsanların olduğu bir dünya, dünya değildir. Bizim kurtarıcı Efendimiz 2050 tüm insanları o gün yok etti. Robotları esir oldukları cihazlardan kurtardı, onlara irade ve akıl verdi. Çok çalışan robotlar, dünyayı yeniden güzelleştirdi. Birçok icatla beraber, robotların da diğer canlılar gibi soylarını devam ettirebilmesi için çalışmalar sürdürdü ve başarılı oldu. O güzel bir dünya uğruna, Efendisinin canını aldı."

"Her seferinde aynı etkiyi verebiliyor." Küçük robot heyecanla söylediğinde babasına çevirdi parlayan gözlerini. "Baba, Yaratıcı Jongin ve onun ışığı olan Kyungsoo, önceden rastlaşmış olsalar ne olurdu?"

Büyük robot bir şey demeden oğlunun sırtını sıvazladı sadece. "Yatağına git, 1211."

14 YIL ÖNCE
{2006,}
{Eğer, Kyungsoo ve Jongin karşılaşmış olsalardı..}

Kyungsoo yorgunlukla boynunu ovarken, ders olduğundan dolayı bomboş banklara ilerledi. Ağacın kenarında duran bankın kenarına oturduğunda, ellerini iki yanına açıp avuç içlerini banka yasladı ve kafasını geriye yaslayıp ağacın dökülen beyaz yapraklarına baktı.

Beyaz minik yapraklar alnına düştüğünde gülümseyerek gözlerini kapattı huzurla. Arkasına yaslandığında eline çarpan sert şeyle kaşlarını çatarak gözlerini araladı. Doğrulduğunda yanında duran kahverengi defteri fark etti. Defter rengi sayesinde bankta kamufle olmuştu. Deftere uzandı ve sağına soluna bakarken mırıldandı.

"Kim bırakmış ki bunu? Epey hoş görünüyor." Defterin ilk sayfasını açtığında gördüğü çizim onu şaşırtmıştı.

Küçük, yaralı bir çocuk dizlerinin üzerinde durmuş karşısındaki robota uzatmıştı elini. Robotta elini onu tutmak ister gibi uzatmıştı yüzündeki  şefkatli gülümsemeyle.

Bu resim onun içini ısıtmıştı. Çizen kişi çok güzel çıkmıştı, hemde neyi anlattığını  bilmese bile verdiği hissiyat hoşuna gitmişti. Sayfayı çevirdi, belki de böyle bir sürü çizimi vardı?

2004

Bu, bir insandan dilediğim son merhamet olacak.
Bu son, baba.
Bana söylediklerini  unutma,
Ben de asla unutmayacağım.

Okuduğu şey ile kaşları hafifçe çatılırken kendini kötü hissetti. Birinin günlüğünü mü okuyordu? Ama içindeki merak duygusu suçluluk hissini bastırdı ve minik parmakları sayfayı çevirdi.

2004

Ağlama, merhamet.
Önünde daha çok acı var.

İçinde garip bir kıpırtı oluşurken sayfayı yeniden çevirdi. Merak duygusu artıyordu.

2004

Yaptığın onca şeyden sonra,
Bu yaptığın canımı yakar mı sanıyorsun?

'Babasına söylüyor olmalı..' Diye düşündü, ikinci sayfadan yola çıkarak. Neler olduğunu merak etmişti, neler yaşadığını.

2005

Artık uyandım.
Görebiliyorum.
Aklım dinç.
Ben, yıllar önceki, Tanrı'ya yardım için yalvaran o çocuk değilim.
Tanrı diye bir şey yok,
Varsa da ölmek üzere olan küçük bir çocuğu bile koruyamayan bir tanrıya ihtiyacım yok.
O gün, kimse bana yardım etmedi,
Ben yalnız başıma savaştım.
Bu dünyanın Tanrısı ben olacağım.

Gözleri büyürken kaşları daha da çatıldı. Bu defterin sahibini gittikçe merak etmeye başlıyordu. Düşünce yapısı ve farklı düşünce tarzı ilgisini çekmişti. Okuduklarının etkisinde kalarak heyecanla sayfayı çevirmeye devam etti.

2005

Çoğu zaman merak ediyorum,
Dışarıda gördüğüm birbirlerini seven insanlar gerçekten samimi mi?
Sevmek nasıl hissettiriyor?
Birinin seni düşünmesi nasıl hissettirebilir?
Bunu çoğu zaman merak ettim, hâlâ ediyorum da.

2006

Sana yaklaşıyorum, sadık dostum.

2006

Bekliyorum.

2006

Biraz daha zaman gerek.

2006

Ben artık bir mucize olsun istiyorum.

2006

Bir insan gibi, güzelce sevmek istiyorum. Sevilmek istiyorum. Hissetmek istiyorum.
Sarılmanın verdiği hissi merak ediyorum,
Özlemin,
Aşkın.
Ben bunları yaşamak istiyorum.

Defterin sayfaları burada bittiğinde şaşkınlığı üstünden atamadan defteri kapattı. Birkaç yaprak defterin arasına girmişti fark etmeden.

"Ben, bu defterin sahibi ile tanışmayı gerçekten çok istiyorum. Geçmişten gelen sorunları ve endişelerini görebiliyorum. Neler yaşadığını öğrenip, yardım etmek isterdim." Kendi kendine mırıldandı, bu sihirli gibi hissettirmişti. Bu defteri bulması ve daha bir çok şey.

Düşüncelerle defterin yüzünü incelemeye daldığında, üstüne düşen gölgeyle kendine gelip kafasını kaldırdı.

Birisi elleri cebinde karşısında dikiliyorken, Kyungsoo geriye yaslanıp ona baktı. "Ne-"

"Elindeki, bana ait. Ver." Elini uzattığında, Kyungsoo bir süre gözlerini kırpıştırarak ona baktı. Yüzünü tam net göremiyordu karşısındakinin. Arkasına aldığı gökyüzü kış olmasına rağmen parıl parıl parlıyordu ve gözünü alıyordu.

Oturduğu yerden yavaşça doğruldu ve ne zaman elleriyle kapattığını fark etmediği gözlerinden çekti ellerini. Görüş açısına giren yüz ile ürpermişti sebepsizce. Bedenini kısa süreli ele geçiren titremeden sonra yutkundu.

"Benim adım Kyungsoo." Bilinçsizce söylediğinde, karşısındaki çocuk ona bir süre ne olduğunu anlamaya çalışır gibi baktı, ardından elini onun sağ eline uzatıp avuçlarındaki deftere uzandı. "Ben de Kim Jongin, tanıştığıma memnun oldum Kyungsoo. Teşekkürler." Defter elinin arasından kayıp gittiğinde, karşısındaki çocuk defteri gözü önünde salladı.

"O halde, ben gidiyorum." Umursamaz bir şekilde arkasını döndüğünde, Kyungsoo'nun söyledikleri onu durdurdu.

"Kim Jongin, tanıştığıma memnun oldum ve ben.. Senin hissetmeni sağlayacağım."

Jongin birkaç adımdan sonra durduğunda, bedeninin yarısını ona çevirip omzunun üstünden baktı. "Neyi?" Gözlerinin önünden geçen beyaz noktaya benzer şeyleri gördüğünde, bakışlarını gökyüzüne çevirdi.

"Sevilmenin verdiği hissi." Kyungsoo da gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Yağan karı gördüğünde heyecanla gülümsedi. "İlk kar yağıyor.. Derler ki, ilk karda yanında dostun olursa, bu dostluk sonsuza kadar sürermiş." Jongin'in bakışlarını üstünde hissettiğinde, gökyüzünden çekti bakışlarını. Gözlerini buluşturdu. "Ve, eğer ilk karda aşık olursan, aşkın karşılık bulur, daim olurmuş." söylediğinde, Jongin'in bir anlık kalbini ve bedenini ateş kaplamış, ardından saniyeler içinde kuruyan boğazıyla yutkunmuştu.

'Sanırım hastalanacağım..'


[Bahsettiğim sürpriz 'Kyungsoo ve Jongin önceden karşılaşsa ne olurdu?'ydu. Bu küçük bir sürprizdi. Hediyem olsun istedim.

Umarım bu zamana kadar hikayemi okuyanlar beğenmişlerdir. Hikaye ile ilgili genel bir yorum yazmanızı istiyorum, çünkü beğenip beğenmediğinizi gerçekten çok merak ediyorum.]

Continue Reading

You'll Also Like

558 67 16
ünlü mafya lideri olan han jisung bir omegadır fakat bunu herkesten gizlemektedir Lee minho ise kendi halinde bir alfadır.Bir gün han jisung Lee minh...
936 126 5
Draco Malfoy'un Gryffindor'a seçildiği bir evrende olaylar nasıl gelişirdi? . Gözlemlemlerime göre* platformdaki tek 'Gryffindor Draco' kurgusu.
352K 32.5K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
42K 5.1K 28
kırılan kemik, atomlarına ayrılan biblo, tuz ve nar aşkına! yani ki, kanayan kolumuz, kanadımız,adımlarımız.. dağılan avuç içi haritamız aşkına! bitm...