Beyaz Porsche'li Prensin Kayı...

By papazkacti

310K 16.1K 13.1K

Kliplerimiz; https://drive.google.com/file/d/1FElHtJaIutrcYpEnmXeCFIAWz7cl1RCm/view (Flüt Solo Mustafa Tuna... More

Tanıtım
Tanıtım 2
Tanıtım 3
Karakterlerimizin Tanıtımı
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
6.Bölüm (2.Kısım)
7.Bölüm
8.Bölüm
8. Bölüm (2.Kısım)
9. Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
Önemli-Hikayemin Eleştirisi
15. Bölüm
15. Bölüm ( 2.Kısım)
16.Bölüm
16.Bölüm (2.Kısım)
17.Bölüm
18.Bölüm
18. Bölüm (2.Kısım)
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
21.Bölüm (2.Kısım)
22.Bölüm
22.Bölüm (2.Kısım)
23.Bölüm
23. Bölüm (2.Kısım)
24. Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
Alıntı
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
37.Bölüm(2.Kısım)
38.Bölüm
38.Bölüm (2.Kısım)
39.Bölüm
39.Bölüm(2.Kısım)
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
HİKAYE İLE İLGİLİ ANKET
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
Alıntı
50.Bölüm (2.Kısım)
51.Bölüm
52.Bölüm
53. Bölüm
54.Bölüm
54.Bölüm (2.Kısım)
55. Bölüm
55.Bölüm (2.Kısım)
56.Bölüm
56.Bölüm (2.Kısım)
57.Bölüm
57.Bölüm (2.Kısım)
Alıntı-Etkinlik Oyunu
58.Bölüm
58.Bölüm (2.Kısım)
59.Bölüm
Alıntı
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
67.Bölüm (2.Kısım)
68.Bölüm
69.Bölüm
69.Bölüm(2.Kısım)
70.Bölüm
Hikayemin Yazım Tarihleri
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
FİNAL-1
FİNAL-2
FİNAL-3
FİNAL-4
SON SÖZ-VEDA

27.Bölüm

3.5K 160 78
By papazkacti

Bölüm Şarkımız: Melike Şahin/ Öpmem Lazım

Bugün baktığı her yer ve her şey gözüne öyle güzel geliyordu ki, hayatının hiçbir evresinde böyle hissetmediğini anımsıyordu. Ayakları belki de ilk kez yere basmıyordu. Ki bu adımlarını her zaman sağlam atan biri için çok abesti ama durum aynen buydu.

Konuşmalarının üzerinden tam tamına 16 saat geçmişti ve Asil belki de ilk kez sabahı zor etmişti. Ki gece boyu düşünmekten, kafasında o anı oynatmaktan bir türlü uyuyamamış, miskince tavanı izlemiş ve kolundan tekini elinin altına alıp aptal aptal sırıtmıştı.

Hissettiği şeyin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Bu hisleri üç kelimelik bir şeye hapsetmek mümkün değildi. Kalbi bu denli hızla çarparken ve sürekli olarak onun adını zikrederken onu o kısacık kelimeyle yere göğe sığdıramamak basit bir eylem gibi geliyordu. Çünkü Gazel bunlarında ötesinde bir anlam ifade ediyordu. Değerli ve özeldi. Bambaşka bir şeydi. İşte tamda bu sebeple duygularını aktarmada çeşitli acemilikler yaşıyordu. Bugüne kadar hiçbir kadın için böyle romantik dil dökmemişti, o kalıp haline gelmiş seni seviyorumlu cümleleri de söylememişti, ki bundan sonrasında da söylemesi için bunu gerçekten hak etmiş olması gerektiğini düşünüyordu. Gazel'le aralarında benzer olan tek şey de sanırım buydu. İkisi de kolay kolay çözülecekmiş gibi durmuyordu ancak erkek olarak çoğu şeyin kendisine düştüğünün de bilincindeydi. Bu sabah bu güzel düşüncelerle uyanmıştı. Önce ılık bir duş almış, sonra da boydan boya olan giysi dolabının karşısına dikilmişti.

Birçok eşyasına burun kıvırmış, çoğunu dokunmadan elemiş, çoğunun hatıraları canını sıkmıştı. Gizem'den kalan izleri buradan da silmeye karar vererek seçimlerine odaklanmıştı. Daha sonra bunun icabına bakardı. Gazel'i kaçırmadan yetişmek istiyorsa da biraz elini çabuk tutmalıydı.

Eline aldığı eşyaları bir çırpıda üzerine geçirdi, ardından parfümünü boca etti. Abartıp abartmadığını kontrol etmek amaçlı kokuyu içine çekti. Saçlarına da hafiften şekil verdi. Ayna karşısındaki halinden memnun kalarak gülümsedi. O gülümseme gözlerine kadar yansımıştı. Pasparlaktı kahverengi gözleri. Eskisinden daha dinç ve mutlu hissediyordu kendini. Sebebiyse gayet açıktı. Şimdiyse o sebebe adım adım yaklaşmak üzereydi. Cebine attığı çikolatasıyla önce kapısını tıklattı. İçeriden su sesi gelip gelmediğini kontrol etti. Hiç çıt çıkmayınca küçük sevgilisinin yatakta tembellik yaptığını anladı ve usulca kapıyı açtı.

Gazel gözleri kapalı olduğundan fark etmemişti kendisini. Bu da aslında işine geliyordu. Onu bu şekilde izlemekte güzeldi. Uzaktan bakmayı kesip ayaklarını harekete geçirdi ve kızın bedeninden boşta kalan kısma yerleşti. Salık saçlarının üzerinde gezdirdiği elinin yerini bir süre sonra dudakları aldı. Kokusunu içine çekip öptüğünde altındaki bedenin çok az da olsa hareketlendiğini fark etti ve sırf utandırmamak için geri çekildi.

Gazel kısık modda açtığı yeşil gözlerinin ardından kendisini seçince kocaman gülümsedi.

'' Günaydın uykucu,'' diye fısıldayan adamın ardından utanarak toparlanmaya çalıştı. Başına çarşafı çekmek aklına ilk gelen seçenek olmuştu ancak Asil o yolu ucunu tutarak kapatmış bulunuyordu. İkinci hamlesi yanağına konan ıslak bir öpücük olunca daha da kızardı. Tek kelime edemedi.

Çikolatasını cebinden çıkarıp komodinin üzerine bırakınca dudaklarını hafif bir gülümseme yokladı. Asil'in ilgisi, içine işleyen bakışları, sıcacık temasları doğrusunu söylemesi gerekirse ayaklarını yerden kesiyor ve kendisini hiç olmadığı kadar mutlu hissettiriyordu ama Gazel onun kadar cesur değildi. Hâlâ bir tarafıyla çekimserdi. Korkuları vardı. Sanki Asil de bunları hissetmiş gibi davranıyordu. Ellerini tutan adama bakmama savaşı sadece birkaç saniye sürmüştü.

'' Gazel, biliyor musun, hâlâ güzel bir düşün içinde gibi hissediyorum kendimi ve en az senin kadar gözlerimi açınca bu anın yok olmasından korkuyorum. Ancak sana dokununca diyebiliyorum, bu anların gerçek, bu sabahların daha bir anlamlı olduğunu. Bunu bana hissettiren tek şey senin varlığın...Senden güç almak bile öyle güzel ki. Ve ben bu mutlu anların bitmesini hiç istemiyorum.''

Gazel karşısındaki adamla benzer hisleri taşıyordu. Ona sonsuz güveniyordu ama aralarında bir yerlerde hâlâ boşluklar var gibiydi ve sanki o gizlenmiş şeyler doldurulmayı bekliyordu.

'' Ben de,'' dedi içinden gelen bir dürtüyle, aynı zamanda da elini sıkmıştı adamın. Gözlerine bakmak güç geliyordu böyle anlarda. Bir de kızarık yanakları vardı tabii. Kalbinin atışlarını saklama gereği hissetmiyordu. Artık bunun için kendini sıkmak, duygularını bir kavanoz içine hapsetmek istemiyordu. En azından onun ait olduğu yerde olması gerektiğini düşünüyordu.

'' Ama bir yandan da korkuyorum Asil...Yine de bu his beni rahatsız etmiyor sanırım. Ama bazı şeyler var. Yani nasıl desem, konuşmamız gereken şeyler olduğunu düşünüyorum.''

Asil başını salladı hızlıca. Kızın bir dediğini iki etmek istemiyordu. Onu mutsuz edebilecek her türlü hareketten ısrarla kaçınıyordu. Onun aklında tek bir şüphe kırıntısına dahi mahal bırakmayacak kadar doğru bir adam olduğunu kanıtlamalıydı. Eğer bu bir sınavsa, Asil elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı.

'' Tamam, konuşalım. Sen ne zaman istersen bunu yapabiliriz.''

'' Şimdi,'' diyen kıza peki manasında baş hareketi yaptı. Gözlerini bir an bile onun yüzünden çekmedi. Uyku mahmuru haliyle bile öyle güzeldi ki, ona baktıkça günü daha çok ayıyordu.

'' Beni kulübede bekler misin ?''

'' Tabii,'' diyen adamın kendisini süzmesinden utandığı için önce giyinmek, üstüne başına çeki düzen vermek istiyordu.

'' Ben de hemen giyinip gelirim zaten.''

Asil yine başıyla onaylayınca Gazel gülümser gibi oldu. Çünkü hâlâ yerinden bir milim bile kıpırdamış, harekete geçmiş değildi. Öylece bakıyordu gözünün içine. Ara ara da kuruyan dudaklarını okuyordu ama algılıyor muydu, işte bu kısım biraz muammaydı.

'' Asil, giyinmem lazım.''

'' Ah, şey, tabi...'' deyip ayağa fırladı hemen. Saçının arasından elini geçirirken o da utanmış gibiydi. Ne yaptığını pek bilmediği için önce kapı tarafını işaret etti.

'' O zaman seni orada bekliyorum.''

Gazel gözleriyle teyitleyince geri geri gitti ve ayağı halıya takılır gibi oldu. Yere düşeceği sırada bir şekilde dengesini korumayı başardı. Gazel adamın o haline gülmemek için dudaklarını ısırırken Asil hafif tebessümle saçını kaşıdı.

'' Hemen gelirsin değil mi ? ''

'' Beş dakikaya orada olurum.''

'' Tamam,'' dediğinde tekrardan arkasını döndü. Çıkmadan evvel son kez kıza baktı. Gazel eliyle kendisini bir şey konusunda uyarıyordu ama biraz geç kalmıştı. Kapıyı açmadan çıkmaya çalışması toslamasıyla son bulunca alnı iflas etmişti. Sanırım beyin hücrelerinin bir kısmı bu çarpmanın şiddetiyle rahmetli olmuştu.

'' Asil, iyi misin ? ''

Ama işte kulaklarına sızan tek bir ses acılarını hiç yaşanmamış gibi sarıp alt edebiliyordu. Gazel yanı başında koluna böyle temas edip yüzüne endişeyle bakarken dünya üzerindeki hangi şey onun canını yakabilirdi ki ?

'' İyiyim Gazel, merak etme. Endişelenecek bir şey yok.''

'' Ama kızarmış.''

Alnını gösteren kıza kocaman gülümseyip elini tuttu. Önce onu yukarı kaldırıp öptü, ardından minnetle kızın yüzüne baktı.

'' Gerçekten bir şeyim yok. İyiyim. Ben çıkayım, sen de hazırlan.''

Gazel içi razı gelmese de adamı onayladı. Onu gözetimi altında kapısından uğurladı. Asil az kalsın merdivenlerden de yuvarlanacaktı. Onun bu hallerine bir yandan gülesi gelse de diğer yandan gerçek anlamda endişe duyuyordu. Asil'i ilk kez bu kadar aklı bir karış havada görüyordu ve gözlerinde şahsına biçtiği o değer en pahalı mücevherlerden bile daha kıymetliydi. Gazel o anlarda kendini dünyanın en zengin insanı gibi hissediyordu. Çünkü Asil'in kalbine sahipti. Gülümseyerek kapıyı kapayıp arkasına yaslandığında daha fazla dayanamadı ve mutlulukla kıkırdadı. Dışarıya kuşandığı pozlar yalnız kalınca tuzla buz oluyordu. Bu adamı sevdiği kabak gibi meydandayken işlerini zora sokmak ikisine de haksızlık ve işkenceydi. Onu, gerçek Asil'i yakından tanımak istiyordu. Bunun için önce hazırlanması gerekti tabii. Ayna karşısına geçtiğinde yüzünden saniyelik bir memnuniyetsizlik geçti. Gece zar zor uyuduğu için göz altı torbaları şişmişti. Tam uykusunu alamadığı için halkaları da hafif morumsu gibiydi. Saçları desen karman çormandı ve bu haliyle Asil'in karşısına çıkmıştı. Elleriyle yüzünü kapattı.

Daha önce dikkat etmediği, özenmediği tipini yeni yeni sorguluyordu. Güzel olmayı, onun tarafından güzel bulunmayı belki de ilk kez bu kadar önemsiyordu. Asil farkında olmadan kendisine birçok ilki yaşatıyordu. Gazel ayna karşısında fazla vakit geçiren ya da düşünceli bir şekilde dolabının önünde vakit öldüren biri değilken şimdi hepsi gerekli gibi geliyordu. En kötüsüyse hiçbir şekilde kendisini beğenmemesiydi. Bu his doğal mıydı, bilmiyordu. O kadar toydu duyguları konusunda ama Asil'in deminki o en iğrenç haline rağmen, sen dünyanın en güzel kadınısın, der gibi bakmasını anımsayınca tüm yersiz düşüncelerini sepetleyebiliyordu. Zaten hazırlığı konusunda kendini hızlandıran da bu telkini olmuştu.

******

Asil sağa sola gidip gelerek bilmem kaçıncı adımını atmıştı. Gazel'in konuşacaklarını kestiremediği için korkuyordu. Ya dünü yalanlarsa, korkup vazgeçerse, diye diye kurması yüzünden kafayı yemesi an meselesiydi. Her cevabı onda olan tonlarca soru vagon vagon önüne dizilirken kulübenin kapısı gıcırdayarak aralandı. O an sadece içerisi değil, dünyası da Gazel'in varlığıyla beraber aydınlandı. Bu his, çok başkaydı ve Asil onu bırak tarif etmeyi, bir kelimeyle bile tabir edemiyordu.

'' Çok bekletmedim inşallah ? ''

'' Hayır,'' dedi saniyesinde.

'' Gelsene,'' derken karşısındaki koltuğu oturması için işaret etti.

Gazel de kapıyı iyicene kapatıp yanına yöneldi. Karşısına oturduğunda tıpkı adam gibi elini ayağını nereye koyacağını kestiremedi bir süre. Zaten buraya da evdekilerin uyuyup uyumadığını kontrol ettikten, işini sağlama aldıktan sonra gelmişti. Hava da yeni yeni aydınlanıyordu. Dershaneye gitmesine daha vakit vardı yani. Bu yüzden de kalan zamanlarını konuşarak değerlendirebileceklerini düşünmüş, hatta düşünmekle kalmayıp hayata geçirmişti. Dün doğru düzgün konuşamamışlardı. Daha doğrusu gün boyu susarak anlaşmışlardı. Sadece Gazel bir ara Asil'in isteğini kıramayıp aynı gün için yalan söyleyerek hem dershaneyi hem de işi kırmıştı. Bu süreci de sarmaş dolaş olarak geçirmişlerdi ve sırf anın keyfini bozmamak adına ikisi de konuşmamıştı. Sadece yemek masasında sohbet etmişlerdi. Ki o da telefon aracılığıyla olmuştu. Yan yana gelince nedense o cesaretlerinden eser kalmıyordu. Şimdi yine aynı şey oluyordu. Sadece birbirlerine bakıyor, ikisi de karşıdan adım bekliyordu ama büyük bir sorunları vardı. Ne Gazel ne de Asil nereden başlamaları gerektiğini hâlâ bile bilmiyordu.

Kaçamak atılan bakışların ardından Gazel yanaklarını şişirerek bir nefes aldı ve bu sessizliğe son veren taraf oldu. Görünene göre Asil bugün dinleyici koltuğunda oturacak, kafasındaki soruları yanıtlayacak ve onları gidermeye çalışacaktı.

'' Gitar çaldığını bilmiyordum.''

Asil afallayarak bakınca adama hak verdi ama sonuçta bu da bir soruydu. Gazel bunu da merak etmişti. Bunda şaşırılacak ne vardı ki ?

''Aslına bakarsan, hakkında bilmediğim çok şey var. Ama ondan başlamak istedim. Yanıtlamak istemezsen anlayışla karşılarım.''

Asil kızın hafif kırgın çıkan sesine gülümseyerek eline uzandı. Sorusunu saçma bulduğunu düşünmüş olmalıydı. Oysa tam aksine bu soru deminden beri kurup duran yanını rahatlatmıştı.

'' Seve seve yanıtlarım Gazel. Bu sonuçta devlet sırrı değil... ''

'' Yani sır olsa söylemeyeceksin ? '' Tek kaşını kaldırarak sormuştu.

Asil de kızın bu tatlı tepkisine sesli gülmesiyle karşılık vermişti.

'' Yine de söylerdim. Bu saatten sonra bizim aramızda gizli saklı hiçbir şey kalmamalı.''

Gazel kıpkırmızı kesildi bu cevapla. Oysa aralarında kocaman bir sır vardı. Asil çalıştığını hiçbir zaman için öğrenemeyecekti. Hissettiği suçluluk duygusuyla başını eğse de Asil'in çenesine olan teması buna mani oldu.

'' Gazel, bana dilediğin şeyleri sorabilirsin. Yani hakkımda bilmek istediğin her ne varsa...''

Uysalca başını sallayıp onu onayladı.

Asil de aldığı yanıttan memnun kalarak sorusunu yanıtlamaya koyuldu.

'' Aslında böyle bir özencim hep vardı. Ergenlik çağına da henüz yeni adım atmıştım. Çevremde böyle abiler falan doluydu o dönem. Özenirdim çocuk aklımla. Bu arada babaannem müzik öğretmenidir. İlk onlara söyledim zaten bu hevesimi. En çok o mutlu oldu. Dedem ertesi gün gidip o gitarı aldı bana işte. Sonra babaannem beni çalıştırdı falan. Beceremeyince üzülüp kızıyordum. Bazen öyle an geliyordu ki onu kırmaya yelteniyordum. Niye olmuyor diye kendimi suçluyordum. O kadar inat etmiştim ki, bir gece hiç uyumadan babaannemin öğrettiklerini tekrar ettim. Sonunda da başardım işte. Sonrası daha kolay oldu. Tabii senelerdir elime almıyordum onu. O gece ilk kez aldım. Senin için...'' diye eklediğinde gözlerini kıza dikti. Dudaklarında sabit kalan gülümsemeyle iç çekti ve kızdan da aynı karşılığı alınca bu kez o sordu.

'' Ben de senin sesinin bu kadar fevkalade olduğunu bilmiyordum. Seni kim keşfetti ? '' diyen adamın o bakışları, göz kırpışı, Gazel'i temelli yerine çiviledi ama kalbi tam tersine süratlenmiş gibiydi.

'' Şey, beni ortaokuldaki müzik öğretmenim keşfetti ilk,'' dediğinde güçlükle konuşmayı sürdürdü. Asil'se bu süreçte ilgiyle kızı dinlemeye devam ediyor, bakışlarını bir an bile onun güzel yüzünden çekmiyordu.

'' Yani müzik derslerinde arkadaşlarımın ısrarıyla söylüyordum bir şeyler.''

'' Peki hiç bu alana yönelmeyi düşündün mü ?''

'' Hayır, düşünmedim,'' diyerek başını iki yana salladı.

'' Bence yazık olmuş. Bu ses kesinlikle harcanmayı hak etmiyor,'' der demez durakladı. Gözünün önüne Barış'la yaptıkları düet gelince yutkunmakta zorlandı. Tanrım, bu yolda ilerleseydi muhtemelen şu an burada değil, küçük, ışık bile almayan kodesin içinde olurdu. Düşüncesi bile midesinin yanmasına, vücudunun kasılmasına yetiyordu. Buna izin verebileceğini, ona hayranlıkla bakan milyon tane insana katlanabileceğini sanmıyordu. O saf güzellik her haliyle yalnızca kendisine ait olmalıydı. Böyle kendi çapında olması kesinlikle daha iyiydi.

'' Aslında o dönem okullar arası düzenlenen şarkı yarışmasına katılacaktım ama amcam buna engel oldu.''

'' Neden ? '' diye sorarken düşüncelerinden sıyrıldı.

'' Onları rezil rüsva mı etmek istiyormuşum. Ben geldiğim yeri unutup nasıl böyle utanç duyulacak bir işe kalkarmışım falan filan,'' dediğinde üzgünce omuz silkti. Uzaklara dalan kızın o görüntüsüyle Asil'in de içi kıyıldı. Onun üzülmesine katlanamıyordu. Az önce aynı hayvanlığı hayalde bile olsa kendi de yapmamış mıydı ? Oysa kızın her anında yanında olmalıydı. Mutluluğunu, hayallerini paylaşamayacaksa burada ne işi vardı ? Kızın elini daha bir sıkı tuttu.

'' Bu çok ahmakça! Seni zerre tanımamışlar demek ki. Onların çirkin fikirlerinden dolayı utanması gereken kişi sen değilsin Gazel.'' Sorgulamadan destek çıkan adama baktı. Asil'in kendisini koruması hoşuna gitse de ailesi hakkında kötü düşünmesini istemiyordu.

'' Bizim oralarda böyle işte. Yani belki onlar da senin ailen gibi şehirde yaşamış ve büyümüş olsalardı, okusalardı, böyle olmazlardı. Oradaki insanlar bazı şeylere karşı ön yargılı Asil...''

'' Ama annen ve baban öyle değilmiş Gazel ? Onlar da orada yetişmemiş mi ? Bunun yaşadığın yerle alakası yok inan bana. Bu tamamen zihniyet ve algını bir şeylere tamamiyle kapama...''

Adama hak vermemek mümkün değildi ama bu sıkıcı konularla vakit kaybetmek istemiyordu. Bazı şeyler sen ne kadar çabalasan da değişmezdi. Gazel artık mutlu olmak, önüne bakmak istiyordu. Geçmişe takılı kalmaktan gerçek anlamda yorulmuş, zihin ve beden olarak da fazlasıyla yıpranmıştı. Şimdi yeni yeni iyileşirken bunları dert etmek, yeniden o anları hatırlayıp en inceldiği yerden kırılmak istemiyordu. Asil'in elini oynatmasıyla dalgınlığından sıyrıldı. Onun gözleriyle denk geldiğinde de kendisini mutluluğa boğan o sözleri işitti.

'' Gazel, bundan sonra ben varım. Her hayalini birlikte gerçekleştirip, birlikte inşa edebiliriz. Hiçbir şey senden, isteklerinden ve mutluluğundan önemli değil... Bunu bil.''

Gazel yavaştan dolan gözleriyle sevdiği adama bakıp başını salladı, sonra da onun yanına gelip kollarıyla sarmasına aynı şekilde ellerini beline dolayarak eşlik etti. Her şey o kadar kusursuz ve güzeldi ki, bu büyünün bozulmaması, hatta senelerce sürmesi ikisinin de tek isteğiydi.

Gazel o an diğer her şeyi boş verdi. Gizem'le ilgili sorularını da ertelemek zorunda kaldı. Bunca güzelliğin üstüne bunu konuşmak, tartışmak, günü de kendilerine zehir etmek istemiyordu. Annesinin öğrettiği gibi azıyla yetinmeyi bilmeli ve yanındaki adama söz verdiği gibi güvenip inanmalıydı.

******

Kahvaltı masasındaki yerlerini aldıklarında ikisi de şapşal gibi her şeye sırıtıp duruyordu. Bu hallerini kimsenin yadırgamaması da hoştu aslında. Belki de alışmışlardı ya da daha kötü ihtimal anlamışlardı. Gazel bu korkunç gerçekle yerinde gerinirken Asil'in mesajı ekrana düştü.

-Yine o güzelim yüz neden düştü acaba ?

-Sana öyle gelmiş. Ben iyiyim.

-Gazel, bari bana yapma. Ben senin tek bakışından bile anlayabiliyorum ne hissettiğini.

Gazel o sırada başını telefondan kaldırıp ona baktı. Asil gülümseyince kendi de gülümsedi. Ardından telefonuna bir mesaj daha düştü.

-Bu kadar çok mu korkuyorsun ?

-Neyden ?

-Ailemin her şeyi anlamasından. Ondan bu kadar gerginsin değil mi ?

Gazel yine bakışlarıyla vermişti mesajını. Asil de telefonuna düşmüştü cevabını.

-Yersiz bir korku seninki. Onlar anlasa ve hatta düşündüğün gibi izin vermeyecek de olsa, ben onları dinlemem Gazel. Ben seninle mutluyum. Bunun bozulmasına da hiçbir şekilde izin vermem. Sen de verme!

Asil belki de ilk kez emir kipli konuşmuştu fakat Gazel bu durumdan ilk kez rahatsızlık duymamıştı. Okudukları onu kısmen de olsa mutlu etmişti. Asil'in kendisini tüm dünyayı karşısına alır gibi sevmesi hoştu, ancak Akın ailesini karşısına alacak kadar vazgeçmemesi, şimdilik hayalde bile olsa üzücü bir durumdu. Senelerdir oğullarına hasret olan bir aileye bunu yapamazdı. Onun kadar güçlü olamazdı o zaman. Aile Gazel'in en hassas, en zayıf noktasıydı. Asil'i bundan mahrum etmesi mümkün değildi. Yine daldığı bir sırada bir mesaj daha geldi.

- Öğleden sonra beraber bir şeyler yapalım mı ?

-Çok isterdim ama etüdüm var.

Attığı yalanın altında vicdanen ezilse de bunu ona söyleyemezdi. Asil'in kontrolsüz öfkesine yakından şahitlik etmişti. Üstelik sadece bu kadarla da sınırlı kalacağını sanmıyordu. Asil'in nedense kendisini anlayamayacağını da hissediyordu.

-Tamam o zaman, yarın için program yapalım. Ne yapmak istersin ?

-Asil, yarın da var.

-Herhalde dershane süreci boyunca var, bu lanet olası etüt!

Gazel kızarıp bozarırken başını yeniden kaldırdı. Asil'in kaşları çatık, yüzü asıktı. Deminki şen şakrak hallerinden eser yoktu. Onunla göz göze geldiğinde tekrardan başını devirdi.

Asil o an içinden kendisine lanet etti. Kıza baskı yapmamalıydı. Belki de utandığı için kaçıyordu. Ya da para harcayacağını düşündüğü için kendince böyle bir kaçış yolu bulmuştu. Gazel zor ve gururlu bir kızdı. Bunu hâlâ anlamış değilse boşuna kürek çekiyor demekti. Bundan yirmi dakika önce ona destek olan adamla şu halinin alakası yoktu. Kıza bu şekilde güven veremezdi. Gazel'in yanında rahat etmesi en baş görevi olmalıydı.

-Özür dilerim Gazel. Gereksiz bir çıkış yaptım. Sadece seninle biraz vakit geçirmek istemiştim. Bunu yanlış ifade ettim. Üzgünüm.

-Asıl ben özür dilerim, zaman yaratamadığım için.

-Bütün günler çuvala girmedi ya. Biz de herkes uyudu mu kulübemize gideriz.

-Asil bu da çok tehlikeli. Yani yanlış anlama ama Arif amcayı biliyorsun. O çok geç yatıyor ve genelde bahçede dolanıyor kontrol amaçlı. Bizi görürse ne deriz ?

-Haklısın. Ben onu tamamen unuttum. Ee, biz hep böyle telefondan mı konuşacağız Gazel ?

-Bilmiyorum.

Asil'in yüzü hepten asılmıştı. Elinde değildi. Bu kadar kısıtlı zamanda yapabileceği tüm fikirleri sunmuştu. Daha fazlası da aklına gelmiyordu. Gazel neden bu kadar korkuyordu ki ? Belki de en güzeli ailesiyle doğru dürüst şekilde konuşup bu ilişkiyi açık etmekti. Başını kararlıca salladığında Gazel'e son kez yazısını yazdı.

-Mutfakta buluşuyoruz herkes uyuyunca. Gece kimse kalkmaz. Ve itiraz istemiyorum. Seninle konuşacaklarım var. Önemli.

Gazel dikkatle okudu gelen mesajı. Hatta defalarca üstünden geçti ama bir şey anlayamadı. Sadece tamam diyebildi. Eğer bunu da reddederse Asil'in sinirleneceğini biliyordu. Onunla daha ilk günden ters düşmek istemediği için teklifine evet demişti ancak bir yanıyla fazlasıyla düşünceli ve karamsardı. Çünkü Asil'in gözleriyle verdiği o mesaj kendisini nedensizce iliklerine kadar titretiyordu. Bu adam fena şeylerin peşindeydi ve en kötüsü de yolundan döndürülmeyecek kadar kararlı duruyor oluşuydu.

******

Gizli saklı, uzaktan uzağa vedalaşarak ayrı yönlere dağıldıklarında bile son yazışmalarını düşünüyordu. Asil'in ne demek istediğini tam olarak anlayamadığı gibi içi de sıkılıyordu. Hatta Gazel dayanamayıp konuşacakları konuyla ilgili ağzından laf almaya bile çalışmıştı teneffüs aralarında ama Asil konuşacakları konuya dair ser verip sır vermemişti. Geceyi beklemeleri gerektiği vurgusunu yapmıştı. Gazel de sonucunda pes etmişti.

Kafede de işler yoğundu ve sırf geceyi düşündüğü için aklını işine veremiyordu. Bugün bu başına gelen üçüncü kazaydı. Sanki eli ayağı tutmuyordu. Söylene söylene yerdeki kırılan bardağın parçalarını toparlarken Hikmet beyin başına dikildiğini ve yardımcı olmaya çalıştığını fark etti. Gazel utanç içinde özürlerini sıralarken neredeyse ağlayacaktı.

'' Ben çok özür dilerim. Bugün neden böyle oldu anlayamıyorum...''

Adam yine babacan bir tavırla kollarını okşamış, sakin olmasını öğütlemişti.

'' Gazel, sorun değil kızım. Alt tarafı birkaç bardak. Ben sadece iyi olup olmadığını merak ettim, o kadar...Hastalığın geçmediği içindir belki de...''

Gazel istese de bundan fazla utanamazdı herhalde. Söylediği yalanın kurtarıcısı da bir başka yalan olacaktı. Oysa Gazel böyle biri değildi. Yalan söylediğinde kendini hiç olmadığı kadar kötü hissediyordu. Evet, hayatta insanların mecbur kaldığı anlar oluyordu, Gazel de bakıldığında bunu yapmıştı ama yine de içi hiç rahat değildi.

'' Belki de...'' dediğinde gözlerini kaçırıp yere devirdi.

'' Ben şuraları toparlayayım efendim.''

Onun ardından bakakaldı Hikmet bey. Başını gülümsemesiyle yana yatırıp yerine yöneldi. Her zamanki köşesinde kahve keyfi yaparken Gazel'i yeniden karşısında buldu. Kızın mesai saati dolmuştu ve her akşam olduğu gibi iyi dileklerde bulunuyordu. Hikmet bey utanarak da olsa bu anı fırsata çevirme peşine düşmüştü. Seneler sonra olmayacak bir şey olmuştu. Dünden beri Hatice hanımı düşünüp duruyordu. O naif, o kibar ve mütevazi hanımefendi bir türlü aklından çıkmıyordu. Pırıl pırıl da bir emanet yetiştiriyordu. Duyduğu sadece basit bir hayranlık ya da minnet değildi elbette. Seneler sonra eşinden başka bir kadına bu gözle bakmak, kalbinde böyle kıpırtılar hissediyor olmak başta komiğine gitse de artık yadırgamadığını fark ediyordu.

'' Biraz vaktin var mı güzel kızım ? ''

'' Elbette var Hikmet amca.''

'' Otursana,'' diyen adamı kırmayıp sandalyeyi çekti ve çaprazına kuruldu.

'' Seninle konuşmak istediğim bir konu var ama nasıl ya da nereden başlamam gerektiğini inan ben de bilmiyorum ve sanırım yanlış anlamandan da çekiniyorum.''

Gazel'in yüzü bir anda kireç kesildi. Galiba o anlamıştı. Kovulmuştu! Bugünden itibaren artık işsizdi. Oysa burayı gerçekten sevmişti. İş arkadaşlarıyla bile iyi anlaşıyordu. Hikmet amcası da patrondan ziyade babaları gibi davranıyordu. Ezmiyor, küçümsemiyor ya da aşağılamıyordu.

'' Çekinmenize gerek yok efendim. Ben anladım sizi.''

'' Anladın mı ? '' diyen şaşkın bakışları hızla onayladı. Gazel titreyen dudağını ısırırken kısaca yutkundu.

'' Gerçekten bugün sakarlığım üzerindeydi. Önce müşteriye götürdüğüm bardağı kırdım. Sonra üç masanın siparişlerini karıştırdım. Haklısınız beni burada istememekle. Yerinizde kim olsa aynı şeyi yapardı sonuçta...''

Hikmet bey gülmeye başlayınca Gazel şaşırır gibi oldu. Bakışlarını ellerinden çekip adama dikti.

'' Gazel, ilahi. Ben de bir an bu kız kesin medyum, iç sesimi okudu diyordum. Neyse ki senin altıncı hislerin de bugün biraz sakar,'' diye gülmeye devam ettiğinde masanın üzerindeki elini pışpışladı.

'' Ne yani, beni kovmuyor musunuz ? ''

'' Elbette kovmuyorum. En iyi elemanı mı ne diye kovayım ?''

'' Ah, siz ciddisiniz, şaka falan da yapmıyorsunuz ? Teşekkür ederim...Siz gerçekten çok iyisiniz. Çok çok hatta...''

'' Tamam, tamam, abartma o kadar. O melek yüzümü sadece sana gösteriyorum. Bir de bütün gün bu suratsıza katlananlara sor bakalım, seninle aynı fikirdeler mi diye ?''

'' Sormama gerek yok, ne kadar sevildiğinizi gözlerinden bile anlayabiliyorum. Buraya bunca müşterinin gelmesine sebepte sizsiniz. Öğrenciler sizinle sohbet etmeyi seviyor.''

'' Ah, onlar sadece bunağın hikayesini dinlemeye meraklılar o kadar,'' diye tatlı tatlı söylendiğinde Gazel de gülümsedi ve bunu sözleriyle veto etti. Hikmet bey aklındakini bir an önce söylemek istediği için epey heyecanlıydı ama doğru kelimeleri seçmek önemliydi. Gazel'in saygısını sarsmaktan ve gerçek anlamda onun gibi bir çalışanını kaybetmekten ürküyor olması da cabasıydı.

'' Siz bana ne söyleyecektiniz o zaman ? ''

'' Bana kızmandan, bana olan saygını kaybetmenden ya da işi kendi rızanla bırakıp çekip gitmenden korkacağım bir şeyi söylemek, inan bana çok zor Gazel...Ama sanırım bunu yapmam gerek. Yani bunu benden önce kalbim istiyor.''

Gazel anlamayarak bakıyordu adama. Sözünü de kesmek istemiyordu. İşini zorlaştırmaktan yana değildi. Hikmet amcasının her ne sıkıntısı vardı bilmiyordu ama söylemesi taraftarıydı. Kendisini kaçırtacağını düşündüren bu şey her neyse hemen şimdi bilmeliydi.

'' Sizi dinliyorum...''

'' Dünden beri çok düşündüm bu konuyu ve benim niyetim son derece ciddi Gazel. Ben, nasıl desem, Hatice hanımı, yani teyzeni...Hay Allah, bu yaştan sonra da çok zor oluyormuş,'' diyen adam boncuk boncuk ter dökerken Gazel'in yeşil gözleri irice açılmıştı.

'' İnanamıyorum, siz teyzemi sevdiğinizi mi söylemeye çalışıyorsunuz ?''

Hikmet bey utanarak başını salladı.

'' İnan bana nasıl olduğunu ben bile anlamadım. Belki sen de bana inanmayacaksın ama onu gördüğümde garip bir şey hissettim ve bunu içimde tutmak istemedim. Bunu neden ilk sana gelip söyledim onu da bilmiyorum...Gazel, lütfen beni yanlış anlama. Bu his, bu yaşta tuhaf gelebilir sana ama...Yani ben rahmetli eşimin ölümünden 15 sene sonra ilk kez bu kadar bocaladığımı hatırlıyorum. Bu his bana da yabancı...Ama mani de olamadım işte. Tutamadım içimde. Yanlış bir laf ettiysem affola kızım...''

'' Hikmet bey...''

'' Amca de lütfen,'' diyen adamla düzeltti cümlesini.

'' Hikmet amca, ben gerçek anlamda şaşkınım şu an. Ama...''

'' Ama ? '' diyen adamın o haline daha fazla kıyamadı.

'' Teyzem ve sizin adınıza, şayet bir arada olmaya karar verirseniz mutlu olmanızı istemek dışında bir şey yapmam. Buna karşı çıkmam gibi bir şey söz konusu değil. Ayrıca sizi samimi de buluyorum. Siz, görmüş geçirmiş birisiniz. Bu tarz konuda emin olmasanız zaten benimle konuşmak istemezdiniz. Ya da karşımda bunu konuşurken bu kadar zorlanmazdınız. Ayrıca aşkın yaşı olmadığına inanlardanım. Bu hissin insanı ne denli ele geçirdiğini de yakından biliyorum. İnsana olmayacak şeyler yaptırıyor...'' dedikten sonra yüzünü ateş bastı. Yerinden aniden fırlayıp ayağa kalktığında aklında tek bir isim dolanıyordu. O kişi de Asil'den başkası değildi. Sanki büyük bir sırrı ele vermiş gibi kaçıyordu adamdan. Hızlıca çantasını alırken Hikmet amcasının afallamış yüzüyle karşı karşıya geldi.

'' Yani demem o ki, bunun için sonuna kadar savaşın. Onu yeniden buraya getirebilirim belki. Bunları ona söylemeniz daha doğru olur gibi. Ben onun adına size ne desem yanlış olur. Ama dediğim gibi, ben sizin kararınıza saygı duyacağım. Fakat şimdi gitmem gerek. Arif amca alacak beni malum. Dershaneye o varmadan gitmezsem sorun çıkabilir. Görüşürüz Hikmet amca.''

Elini sallayarak koşturan kıza dikkat et, düşeceksin uyarılarında bulunsa da Gazel onu dinlememiş, içini rahatlatan sözleriyle 35 saniyede gözden kaybolmuştu. Başını iki yana sallayan Hikmet bey kızın bu haline gülmekten kendini alamamıştı. En azından Gazel'in yanında yer alacağını artık biliyordu. Bu da bir adım sayılırdı. Tabii burada önemli olan şey Hatice hanımın kararıydı. İç çekip ayaklanırken yüzünü cama doğru çevirdi. Gazel'in teyzesini getireceği günü beklemekten başka çaresi yoktu. Bu zaman diliminin yakın olmasıysa adamın tek temennisiydi.

*****

Aklına Hikmet amcasının sözleri düştükçe gülümsüyordu. Zavallı yaşlı adam nasıl da karşısında duygularını açıklarken boncuk boncuk ter dökmüştü. Ama bu hareketi hoşuna da gitmişti. Teyzesine değer verdiği kadar kendi düşüncesini önemsemesi, bu konuda fikrini alması, izin verirse harekete geçeceğinin sinyalini vermesi zaten adamın ne kadar düşünceli bir beyefendi olduğunu gösteriyordu. Bu yanını da ekstra sevmişti. Ayrıca şu kısa zamanda tanıdığı Hikmet amcası gerçekten de kalender bir insandı. Teyzesini isterse çok mutlu edebilirdi. Yani iş onda bitiyordu. Gazel senelerdir kendisini işe kapayan teyzesinin biraz olsun gün yüzü görmesini istiyordu. Hikmet amcası kapanmayan yaralarına belki bir nebze olsun ilaç olabilirdi. Tıpkı Asil'in kendisine olduğu gibi. Asil'i hatırlayınca telefonuna bakma gereği duydu. Tam tamına 35 çağrı, 25 mesaj atmıştı.

Gazel suçluluk ve sorumsuzluk duygusuyla üzgünce geri dönüş yapmıştı en son mesajına. Adam nerede olduğunu, eve gelip gelmediğini sorarken adeta deliye dönmüştü. Öyle diyordu, çünkü sayamadığı kadar ünlemlerle doluydu her bir sitemli soru cümlesi.

-Özür dilerim Asil. Derste olunca dönemedim hiçbirine.

'' Bir yalan daha, aferin Gazel...'' Kendine kıza kıza mesajını tamamladı.

-Şu an eve geldim ama. Merak etme.

Telefonunu çantasına atıp arabadan indi. Arif amcasıyla vedalaşıp koşturarak içeri girdi. Teyzesine baktı önce. Yaşlı kadın yine türküleri eşliğinde yemekleri ısıtıyordu. Gazel sessiz ve sinsi adımlarıyla ona yaklaşıp arkadan sarıldığında Hatice hanım gülümseyerek sataştı yeğenine. Kadın artık bu tarz merasime alışık olduğundan yadırgamıyor ya da korkmuyordu. Onu yanağından öpüp kokladığındaysa dünyanın tüm derdi tasasından sıyrılıyor gibi oluyordu. Yeğeniyle sohbet etmek için kolundan çekip sandalyeye oturttuğunda önce havanın sıcaklığının aksine buz gibi olan pütürlü ellerini öpüp kokladı

'' Yavrum kış ayında ne yapacaksın sen böyle ? Nasıl idare edeceksin ? ''

'' Teyzem bunları konuştuk biz seninle ama. Hem yeri de gördün. Hikmet amca da çok anlayışlı. Ben orada mutluyum. Gerçekten...''

'' Kuzum öyle de, bu durum hiç içime sinmiyor. Yorgun argın sabahtan akşama kadar bir iş bir dershane. Emeklerin boşuna gider diye de üzülüyorum.''

'' Sen endişe etme. Başaracağım. Bana güven tamam mı ? ''

Gazel öptü bu kez teyzesinin ellerini.

'' Ben sana hep güveniyorum zaten kuzum.''

Saçlarını okşayan teyzesine içten bir şekilde gülümseyip sevimlice gözlerini kıstı.

'' Teyze, yarın gene gelsene kafeye...''

'' Neden ki  kuzum, bir sıkıntı mı var ? ''

'' Yok teyzem ya. İlk haftalığımı alacağım, seninle onu ıslatalım istiyorum,'' diyen yeğenine baktı.

'' Olmaz canım, ne o öyle iki de bir git gel. Seni işinden alıkoymuş olurum, hoş olmaz. Adamı da bıktırmayalım daha ilk haftadan. Sen kendine harca kazandığını da kuzum.''

Gazel son anda dudaklarını birbirine bastırıp kahkahasını kontrol altına aldı. Bir bilseydi adamın onu dört gözle beklediğini...

'' Ya hadi ama teyze, hatırım için. Seninle de bunu kutlamayacaksam yani...''

'' Tamam, bir bakarım. Eğer işim olmazsa gelirim.''

'' Bir tanesin sen teyzem,'' diyen Gazel yanaklarını öpünce kadın gülümsedi.

'' Bak söz vermiyorum, işim olursa gelemem. Sonra alınmaca darılmaca olmasın.''

'' Olmaz teyzelerin hası.''

'' Deli kız,'' diyen kadın yeğenin ardından bakarken ilk kez bu kadar mutluydu. Gazel'in yüzünü güldüren herkese dualarını ederken yeniden işinin başına döndü.

******

Gazel odasına girdiğinde kendi kendine şarkılar mırıldanıyordu. Bugün garip bir gün olmuştu onun için ama sonuca bakacak olursa oldukça mutluydu. Mırıldandığı şarkı ancak arkadan karnına doğru dolanan kollarla son bulabilmişti. Her şey bir anda olup bitmişti zaten. Asil yanaklarından öpüp geri çekildiğinde bile ne olup bittiğini idrak edebilmiş değildi. Az kalsın kalbi duracaktı ve adam kendisini bu denli sıkı sıkı tutmasaydı muhtemelen yere yığılacaktı.

'' Korkuttum mu ? ''

'' Biraz. Hem sen ne zaman geldin ki ? ''

'' Yeni sayılır,'' derken saçlarının kokusunu içine çekti. Oldukları yerde hâlâ sarmaş dolaşlardı. Gazel'in yüzünün rengi yine pembenin tonlarından en koyusuyla kaplanmıştı. Deli gibi utanıyordu.

'' Nasıl özlemişim seni. Tanrım, henüz ayrılalı bir gün bile olmadı ama sanki asırlardır görüşmemişiz gibi geldi tüm günü. Bir ara o kadar delirecek gibi oldum ki az kalsın dershaneyi basacaktım. Ama sonra benim fındık kurdumun dehşet derece de utangaç, ha bir de, az buçuk da olsa kıskanç olduğunu hatırladım ve dizimi kırıp oturdum. Uslu uslu da bu saati yaptım.''

'' Kıskanç mı ? '' Gazel kollarından kurtulup önüne döndü ve kaşlarını çattı.

'' Güzelim,'' diyen Asil yamuk gülümsemesiyle ona baktı.

'' Onca güzel sözümden buna mı takılı kaldın sen ? ''

'' Evet! Çünkü ben kıskanç değilim!''

'' Hatırlatmamı ister misin ? '' diyen adama surat yapıp karşı çıktı.

'' Hatırlayacağım bir şey olduğunu sanmıyorum.''

'' Şu reklam filmi için yaptığımız konuşmayı hatırlıyorsun değil mi...''

Gazel yapay bir kahkahayla Asil'i karşıladı.

'' Ben sadece bir fikir vermiştim. Seni kıskanmadım yani. Ayrıca sen yanına gayet yakışan birini seçmiştin yanılmıyorsam...Yani en son bana sorduğun soru buydu.''

Asil kendi silahıyla kendini vurmuştu galiba.

''O zaman öyle demem gerekti.''

'' Her neyse, beni ilgilendirmiyor. O zaman birlikte çalışıyorduk. Ben de sadece fikrimi sunmuştum.''

'' Ela'yı seçtim.''

'' Ela mı ? ''

'' Evet. İçlerinden en tatlısı o'ydu. Ben de onu tercih ettim.''

Gazel bunları dinlemek istemiyormuş gibi çantasını yatağın üstüne fırlattı.

'' Hayırlı olsun, ne diyeyim!''

'' Kız oldukça başarılı. Bir görsen, bayılırsın. Bizi bugün gülmekten kırdı geçirdi,'' diyen Asil dikkatle Gazel'i ve hareketlerini izliyordu. O konuşmayınca hızını alamayıp sinirlenebileceği bir iki şeyi daha eklemişti. Ona en az kendi kadar kıskanç biri olduğunu gösterecekti.

'' Çok da güzeldi.''

Gazel'in ateş saçan gözleriyle biraz geriler gibi olsa da yüzündeki gülümsemeyi korudu.

'' Ben bu bakışı tanıyorum.''

'' Keser misin sesini! Hem ben sana ne yaptığını sordum mu da böyle ballandıra ballandıra anlatıyorsun. Tamam, seçmişsin işte. Sevindim. Mümkünse Elacığınla ilgili kısımlar sana kalsın. Çünkü merakımı hiç cezbetmiyor!'' diye bir anda yükselince kendi de şaşırdı. Bu hissettiği neydi böyle ? Neden o kıza karşı daha tanımadan böyle kin güdüyordu ki ? Bir de utanmadan gülüşmüşlerdi öyle mi ?

Asil daha fazla kahkahasını tutamayıp kızı kucakladı. Gazel'in kolundan kaçma çabalarına rağmen onu göğsüne sıkı sıkı bastırdı. Kızmasına aldırmadan saçlarından öptü.

'' Asil bırakır mısın beni ? ''

'' Benden mümkün olmayan bir şeyi istiyorsun şu an.''

Adamın keyifli sesiyle iyicene çılgına döndü.

'' Canını yakmak istemiyorum. Bırak lütfen!''

'' Tamam, bırakacağım ama bir şartım var.''

'' Reddedildi!''

'' Bana göre hava hoş.''

'' Asil!'' dedi kızgın sesiyle.

'' Ne var kıskanç olduğunu kabul etsen,'' diyen adam yüzünü avuçlayıp burnunun ucuna öpücük kondurunca elleri gibi kıpırdanan bedeni de dondu kaldı. Bu haksızlıktı ama. Nasıl tek bir dokunuşla aptala dönebilirdi ki ? Ne kadar da güzel bakıyordu öyle ? Hayır, dedi muhalif sesi. Seni tuzağa düşürmeye çalışıyor, görmüyor musun ? Tek ayağını yere vururken itiraz etti.

'' Asla. Ben kıskanç biri değilim. Seni de kıskanmıyorum.''

Asil kızı bir anda bırakıp uzaklaştı. Gazel rahat bir nefes alsa da huzursuzdu. Saçını başını düzeltmeyi kesip yerinde durdu. Neden böyle hissediyordu o zaman, neden şu an mutsuzdu ? Oysa orası dünyanın en sıcak bölgesiydi. O kollar arasında çaktırmasa da çok mutluydu ama anlaması gerekirdi Asil'in. Bu tarz şeylerde onun kadar açık sözlü olamazdı.

'' Zaten ortada kıskanmanı gerektiren bir durum da yok. Ela henüz beş yaşında, dünya tatlısı, şeker mi şeker bir kız çocuğu.''

'' Hı ?'' diyen kıza tepeden bakarken fısıldadı.

'' Ama ben seni kıskanıyorum Gazel.''

Asil'in sözleriyle eğdiği başını yerden kaldırdı.

'' Herkesten hem de.''

Gazel'in sonuna kadar açılan gözlerine aldırmadan tembelce omuz silkti.

'' Delirmişim gibi bakma öyle!'' diyen adam biraz daha uzaklaştı yanından. Gazel o an bakışlarını takip etti Asil'in ve duvardaki tabloyla kesiştiğini, o yüzden bu kadar gergin ve soğuk olduğunu fark etti.

'' Yeniden asmışsın...''

Gazel bir an ne diyeceğini bilemedi.

'' Ben...''

'' Ne zaman ? '' diye soran adamın sözleri en az koyuya çalan gözleri kadar keskin ve taviz vermezdi.

'' Gazel, sana bir soru sordum. Bu ne zamandır orada ? ''

Kısık bir sesle, '' Çok olmadı,'' dedi.

'' Anladım.'' Asil gözlerini kızdan çekip arkadaki panoya çevirdi. Daha önce orada duran notların yerinde yeller esiyordu. Kitapları raflarda yoktu. Aldığı bebekte ortalıkta gözükmüyordu. Gazel'in kendisine ait olan her izi sildiği belliydi. Asil sadece bir an için de olsa ürperdi. Sevmek, kıskanmak kadar aralarındaki nefret hissinin de kuvvetli olması Asil'i derinden sarstı. Gazel'in nefret sebebi olmak asla istemezdi. Tabii ondan nefret etmekte...

'' O zaman sana kızmıştım.''

Elleri cebinde şekilde gezinirken düşünceli bir şekilde başını salladı. Asil'in üzerine hakim olan kırgın görüntüsüne karşılık Gazel de üzüldü ve çaresizce durumu kabullendi.

'' Kıskanmıştım da...Senden böyle hıncımı alabileceğimi düşünmüştüm. Senin izlerini silersem bu duygularla baş edebileceğimi sanmıştım. Ama edemedim işte! Edemedim!''

Gazel'in serzenişiyle kendini toparlamaya çalıştı. Kızın da en az kendi kadar üzgün olduğunu fark etti. Daha çok yenilerdi. Yolun başındalardı. Bu yüzden bocalayabiliyorlardı. Bilmeden birbirlerini yaralayabiliyorlardı. Geçmişi konuşmak, üzerinde düşünmek mutsuzluktan başka bir şey kazandırmazdı kendilerine. Asil buna izin vermemek adına yeniden sevgilisine doğru yürüdü ve ona sımsıkı sarıldı. Gazel de ellerini korkusuzca beline doladı. İkisi de gözlerini kapayarak bir müddet anın tadını çıkardı ancak Asil yine duvardaki Koray'ın aldığı tabloyla kesişince rahat durmadı.

'' Belki güleceksin ama seni o cansız tablodan bile kıskanıyorum.''

'' Asil...'' Kızın yüzündeki belli belirsiz gülümsemeye huysuzca burun kıvırdı. O adamdan nefret ederken hediye ettiği bir şeyi sevmesi mümkün değildi. Her ne kadar Gazel aksini düşünse de Asil adamın niyetini piknikte daha net okumuştu. Sırf çiçeği burnunda çiftler diye dilini tutuyordu. Yoksa söylemek istediği ya da o adama göstermek istediği çok şey vardı. Zamanı gelince gerekli ültimatomu verecekti zaten. Gazel'in kime ait olduğunu ve bu hikayede kendisinin katiyetle yeri olmadığını, o adamın aklına bizzat elleriyle kazıyacaktı.

'' Neyse, ben bizimkilere görünmeden çıkayım. Sen de rahat rahat giyin.''

Yanaklarından öpen sevgilisini gözlerini açıp kapayarak onayladı.

Asil kapıya doğru giderken Gazel dayanamadı ve yeniden ona seslendi.

'' Asil...''

'' Efendim ? ''

'' Yemekten sonra onu oradan çıkarmama yardım eder misin ? ''

Sevgilisinin mutluluğu göz bebeğine kadar ulaşınca Gazel doğru bir adım attığını anladı. Tıpkı sabah Asil'in dediği gibi utanarak da olsa fısıldadı.

'' Hiçbir şey senin mutluluğundan da önemli değil.''

Asil olduğu yerde durmaktan vazgeçip kız arkadaşına doğru koşturdu ve onu hafif çığlık, kıkırtıları arasında kucaklayarak bir müddet etrafında döndürdü. Dudaklarından çalacağı öpücük Gazel'in bu kez uyanık davranıp avuç içini oraya yaslamasıyla son bulsa da dudaklarını bastırmaktan vazgeçmemişti. Kızı kızarmış bir suratla gerisinde bıraktığında daha fazla kahkahasını tutamadı. Hatta aşağıda denk geldiği babasının sorusuna bile gülmekten yanıt verememişti. Sadece arkasından, '' Bu çocukta bir haller var ya, dur bakalım,'' dediğini işitmişti o kadar...

İrem hazırladığı sofraya baktı bir kez daha. Eksik yok gibi duruyordu. Yine de fazlasıyla pimpirikli davranıyordu. Bugünkü misafiri hayatında önemli bir yere sahip olan bir adamdı. Koray'ın teklifine hiç düşünmeden olumlu yanıt vermesi sonucu bu akşamda karar kılmışlardı. Hem ev ziyareti hem de geçmiş anıları yad edeceklerdi. Tabii bu sadece arkadaşça olacaktı. İrem bunu kabullenmişti artık. Koray'ı tamamen kaybettiğinin bilincindeydi. Bu yüzden boş hayallere kapılmıyordu. Hoş kaybetmeseydi de şu saatten sonra bir arada olmaları zordu. Onun başını belaya sokmayı asla istemezdi. Kafasından olumsuz düşünceleri sepetlediğinde zili duydu. Adımlarını oraya atmadan evvel son kez boy aynasından kendine baktı. Saçından taşan kıvrımı göz kararıyla kulağının ardına sıkıştırıp gizledi, ikinci kez zilin çalmasıyla da kapıya koşturdu.

Koray'ı elinde en sevdiği çiçekler olan orkidelerle karşısında görmek kalbini sayısız kere çarptırsa ve yüzüne mutlu bir gülümseme olarak yansısa da buna fazla anlam yüklememesi gerektiğinin bilincinde olarak abartılı tepkiden kaçındı. Sonrasında çok acı çekmek istemiyorsa doğru olan buydu. Adamı içeri buyur ederken uzattığı çiçekleri elinden aldı. Ceketini çıkaran adam onu kendi eviymiş gibi davranıp askıya asınca içinden bir şeylerin daha kopup gittiğini hissetti. Sanki onunla karı kocaydı ve bu her akşamki rutin karşılaşmalarıydı. Yanağından öptüğünde tek kelime edemedi.

'' Seni iyi gördüm İrem.''

Adamın sesiyle dünyaya döndü ve kekeleyerek de olsa onu cevaplandırdı.

'' Öyle göründüğüme sevindim. Sen de iyi görünüyorsun,'' diye eklediğinde hiç olmadığı kadar utangaçtı. Koray içeri geçip koltuklardan tekine oturunca kıza gülümsedi.

'' Çok şükür. Biraz beklettim kusura bakma. Trafiği biliyorsun.''

'' Sorun değil. İçecek bir şey ister misin yoksa hemen yemeğe geçelim mi ? ''

'' Geçeriz, acele etme. Gelsene, uzun zaman oldu konuşamadık seninle. Dershanede de denk gelmiyoruz. Sanırım ev için müdürden izin almışsın.''

'' Evet, yerleşene kadar izin istedim. Saatleri ona göre ayarladık. Senle de o yüzden denk gelmedik sanırım.''

'' Bir sorun yok değil mi İrem ? ''

'' Hayır. Her şey yolunda Koray.''

'' Şu avukat adamla ne yaptınız ? Hallettiniz mi ? ''

'' Merak etme, hallettik,'' deyip kaçamak bir cevap verirken masayı gösterdi.

'' İstersen geçelim. Acıkmışsındır.''

'' Ne yalan diyeyim, bayağı acıktım. Masa da harika görünüyor.''

'' Sen geç, ben de içecekleri alıp geliyorum,'' diyen kıza yardım teklifinde bulundu. İrem gülümseyerek geri çevirdiğinde gömleğinin kollarını sıyırıp yerine oturdu. İrem gelince yerinden kalkıp onun elinden içecekleri aldı, yemekleri servis etmesine yardımcı oldu.

'' Bu gece özel diye aldım ama başka bir şey içmek istersen...''

'' Ah, hayır, sorun değil. Yarın nasılsa dersim yok,'' diyerek şişeye uzandı ve onun mantarını ustalıkla açtı.

İrem hayranlıkla adamı izledi bu sürede. Ona karşı olan duygularını böyle anlarda kontrol altında tutmak çok güçtü. Yemek boyunca edilen sohbet ve içtikleri şeyden dolayı da olsa gerek her şey çok sıcak ve samimiyet çerçevesinde geçmişti. Hele Koray'ın musakkaya yaptığı iltifat, bir tabak daha isteyip yemesi, kısacası İrem açısından gece mükemmel geçiyordu. Yalnız genç adamın canının biraz sıkkın olduğu da dikkatinden kaçmıyordu. Bunun sebebini Gazel'e yoruyordu. Elinde kahvesiyle salona girdiğinde Koray'ı ikili koltukta otururken buldu. Yemek sofrasını da beraber toplamışlardı az önce. Adam tüm itirazlarına rağmen onu dinlememiş, bulaşıkları bile makineye yerleştirmişti. Şimdi de tatlılar eşliğinde kahvelerini yudumluyorlardı.

'' Geçen pazar geziye gitmişsiniz.''

'' Evet. Sana da diyecektim ama evi taşıyordun. Rahatsız etmek istemedim.''

İrem anlayışla başını sallarken kahvesinden bir yudum aldı.

'' Nasıl geçti, güzel miydi ? ''

'' Eh, fena değil. Yaşları ne kadar büyük olursa olsun büyük sorumluluk İrem. Bir daha tek başıma üstlenebileceğimi sanmıyorum,'' derken durgunca gülümsedi, ardından kahvesine uzandı.

'' Gazellerin sınıfıyla gittin sadece değil mi ? ''

Koray kızın adını duyunca bir an için kendini tuhaf hissetti. İrem'le bakışmadan, sesini de çıkarmadan başıyla onayladı.

İrem içten içe Koray'a üzüldü. Hissettiği duygular pek karşılık bulmuyor gibiydi. Ki zaten Gazel bu tarz hislerden öte bakıyordu hayata. Onu kısa sürede tanıma fırsatı bulmuş olsa da bunu anlamak çok güç değildi. Savaşı sadece kaybettiği hayat üzerineydi. Dahil edeceği insanlar elbet olacaktı ancak bunun aykırı bir seçim olması mümkün değil gibi duruyordu.

'' Çok acayip bir kız. Farklı bir havası var. Yaşadığı zorluklara rağmen ayakta durmaya çalışması, hayatla olan kavgası takdire şayan. Geldiği yerin neresi olduğunu unutanlardan değil. Özünün farkında ve bundan dolayı kesinlikle utanmıyor,'' diye devam ettiğinde uzun bir iç çekti.

'' Ona fazla değer verdiğini biliyorum Koray.'' Doğru kelime bu olabilir miydi emin değildi ama bildiği bir şey varsa adamın mutsuzluğuyla mutlu olabilecek bir kalbi yoktu.

Koray bir anda kelimelerine dikkat kesilince asılan suratını ustalıkla toparladı. Adama bildiğini çaktırmaması gerekti. Amacı onu utandırmak, yargılamak değildi.

'' Gazel gerçekten özel biri. Dershanedeki herkesin göz bebeği olmuş durumda. Ama senin onun iyileşmesi için verdiğin çaba hepimizden daha fazla. Gazel geriye dönüp baktığında bunu asla unutmayacaktır. O öyle bir kız değil yani...''

'' Evet, değil. Ama son günlerde biraz tuhaf İrem. Aslında sebebini biliyorum. Benim de canımı sıkan şey bu.''

'' Ne oldu ki ? ''

'' Asil Akın,'' derken dişlerini birbirine bastırdı, ardından İrem'e baktı.

'' Benim yanımda kıza etmediği şey kalmadı. Önce bizi sinemada görünce delirdi, kızı aşağıladı. Sonra takip edip pikniği kızın burnundan getirdi. Nasıl bir adam, onunla derdi ne anlayabilmiş değilim. O evde ne yaşadığını Allah bilir. O adam tam bir mağara adamı!'' Sinirle söylediği her bir cümlesi İrem'i hem şaşırttı hem de kalbinden yaraladı. Gazel'le yakınlıklarının bu kadar ilerlemiş olduğunu, yani sinemaya gidecek kadar iyi olduğunu bilmiyordu.

'' Sinemaya da dershane olarak mı gittiniz ? ''

'' Hayır, tesadüf oldu karşılaşmamız. O da Asil'in kız kardeşleriyle gelmişti. Onların işi çıkınca biz kalan kısmına beraber devam ettik. Kızlar sanırım abisine durumu söylemedi, o da bizi gördü işte. Sonra da saçma sapan, aslı astarı olmayan şeyler söyledi,'' diye devam ettiğinde gözlerini kapayıp araladı.

'' Onu orada deli gibi yumruklayasım geldi. Nasıl o kız hakkında böylesi çirkin düşünürsün demekte. Ama sadece kalıbının adamı olmadığını söylemekle yetindim. Dua etsin Akın ailesine. Yoksa çok daha fazlasını yapardım.''

İrem eline uzandı korkuyla.

''İyi ki yapmamışsın.''

Kızın dolan gözlerine ne anlam vermesi gerektiğini bilemedi başta Koray ama sonra anlattıklarına yordu bunu.

'' Neyse, akşam akşam senin de tadını kaçırdım. Sen beni boş ver. Sen burada güvende misin, bana onu söyle ? ''

İrem buruk bir gülümsemeyle adama güvence verdi.

'' Güvendeyim merak etme. Zaten ev sahibim Fikret bey karşı dairemde oturuyor. Aynı zamanda yöneticimiz de. Alarm ve kamera sistemi getireceğini söyledi. Ben de o yüzden burayı tuttum.''

'' İyi düşünmüş. Ama yine de bir şey olursa lütfen bana bildir İrem.''

'' Bildiririm,'' dediğinde konuşacakları kelimeleri tüketmiş gibilerdi.

'' Ben artık kalksam iyi olur İrem. Geç oldu çünkü. Anca geçerim eve.''

'' Nasıl istersen Koray,'' dediğinde onunla beraber ayaklandı. Adamın ceketini giymesine yardım etti. Onunla vedalaşmak kuşkusuz ki çok zordu ama böylesi ikisi içinde en doğrusuydu.

'' Yemekler, özellikle musakka, hepsi harikaydı. Ellerine sağlık.''

'' Afiyet olsun Koray. Gene gelirsen hepsini yine seve seve yaparım.''

'' Ah, sanırım bundan sonra canım musakka çektiğinde ilk adresim senin evin olacak. Annem uzakta, lokantalarda tek başına yemekte sıkıcı. Burası insana sıcak yuva izlenimi veriyor hem de ben doyana kadar yiyebiliyorum. Bunu aklımda bulundaracağımdan şüphen olmasın yani.''

Adam gene bedenini çekip yanağından öpünce gözlerini kapamasına engel olamadı. Tek elini beline yerleştirdiğinde fazlasıyla yakınlardı. Koray bir iki saniye yeşil gözlerine demir atsa da kendini uzaklaştırmayı bilmişti.

'' Kapını şu sistem olana kadar sıkı sıkı kitle ve deliğinden bakmadan kimseye açma İrem.''

'' Tamam,'' dedi bocaladığı sırada.

'' İyi geceler.''

'' İyi geceler.''

Koray elini sallayarak harekete geçti. Merdiven başında genç bir adamla denk geldi. Asansör kullanmak istememişti. Yeniden spora başladığından bu antrenman gibi geliyordu kendisine. Adamın baş selamına sessiz bir tebessümle onay verip dönemece geldiği sırada İrem'in karşı dairesinin kapısını açtığını gördü. Aynı anda da İrem'le adamın konuştuğunu duydu.

Neden bilmiyordu ama o an hareket yetisini kaybetmiş gibi yerinde durmayı yeğledi. İtiraf etmesi gerekirse ev sahibini bu kadar genç, hatta fazlasıyla yakışıklı bir adam olarak karşısında bulmayı beklemiyordu. İrem'in gülümsediğini duyunca kalbinde garip bir yanma hissetti. Ardından adamın gülümseyerek evine girmesini izlemişti. Koray az önce, bir korku filmine şahitlik etmiş gibi dehşet odaklı tepkiler verirken onlar gayet mutlu mesut şekilde evlerine dağılmıştı. Bu hadisede rahatsız olacağı bir durum yokken neden sinirlenmişti onu da anlamıyordu. Bu korumacılık olayını fazla abartıyordu galiba. Onunla her şey geçmişte kalmıştı madem, artık hayatına burnunu -en azından tehlikeli anlar dışında- sokmamalıydı. Onun da mutlu olmasına, yoluna bakmasına izin vermeliydi. İrem'le oturup Gazel'i bile rahatlıkla konuşmuşken bu yaptığı yanlıştı.

Eve gidene kadar sadece İrem'le adamın yakınlığını düşünmüş, kafasında da olur olmadık şeyleri kurup durmuş, bazen de kendini evlidir diye telkin etmişti. Kıskandığı kabak gibi ortadaydı. Koray'ı da rahatsız eden şey buydu. Ona karşı duygusu olmadığını bangır bangır söylerken bu his nereden çıkmıştı ? Neden o anlarda Gazel'i düşünmeyecek kadar körleşiyordu. Koray derin bir nefes alıp gözlerini yumdu. Doğrusunu söylemesi gerekirse İrem hayatına yeniden girdiğinden beridir bir şeyler yolunda gitmiyordu. Gel gör ki bunu kabullenmek adamın işine gelmiyordu.

İkizler bir haftalığına babaannesinin yanına gittiğinden bu kadar rahattı Asil. Yoksa onların diline düşmemelerine imkan yoktu. İkisi de cin gibiydi. Onlar ayak altında olmadığı için bu kadar özverisiz davranıyor, olacakların önünü arkasını düşünmüyordu. Diğerlerinin zaten ruhu bile duymazdı. Gazel' le anlaştıkları üzere mutfakta buluşmuşlardı. Asil o gelene kadar kahve makinesinde kahvelerini hazırlamış, sıcak sıcakta masaya servis etmişti. Yanına da hazır keklerden koymuştu tatlı niyetine.

Gazel kapıdan içeri nefes nefese girince biraz şaşırsa da gülümsemesini bastıramadı. Kızın teni yine sapsarıydı. Bu gizlilik sevgilisinin bünyesine fazla geliyordu. Ödü kopuyordu yakalanacaklar, yanlış bir şekilde basılacaklar diye. Neyse ki bugün artık Asil buna son verecekti. Korkuların üzerine gitmek her zaman iyi sonuçlar verirdi. O da bunu hayata geçirecekti.

'' Gel Gazel.'' Kızın elini tutup sabırsızca çekiştirdi . Daha önceden çektiği sandalyesine oturmasına yardımcı oldu. Kız hipnoz olmuş gibi bakmak dışında bir şey yapmıyordu zaten.

Asil hemen çaprazındaki yere kuruldu. Kıza gülümserken kahvesinden rahatça bir yudum aldı.

'' Soğutma sen de istersen.''

Gazel hayretle ona bakıyordu.

'' Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun anlamıyorum. Saat gecenin ikisi, biz burada oturmuş evcilik oynuyor gibi...''

'' Ah, evcilik demişken güzelim, benim azıcık bademciklerim şişti gibi. Bir kontrol etsen mi diyorum ?'' derken dudaklarını öpsün diye öne büzdü.

Gazel adamın dalga geçtiğini anlayıp yakınındaki koluna şaplattı. Asil yalandan hisleri takınıp yüzünü ekşittiğinde bir an için üzüldü.

'' Asil, canın çok acıdı mı ? ''

Alt dudağını ısıran adam abartmaya devam etti.

'' Hem de çok,'' derken kıza sokuldu. Yüz mesafelerini biraz daha yakına indirgediğinde can alıcı bir tatlılıkla sesini kıstı.

'' Ama doktorum öperse, çabucak geçer.'' Burnunu oynatıp şirinlik yapsa da Gazel bu kez alttan almadı ve adama tüm sinirini kustu. Hatta işi o kadar abarttı ki kalkıp gitmeye kadar vardırdı. Neyse ki Asil kızı bir şekilde ikna etmeyi başarmış, yeniden yerine oturmasına yardımcı olmuştu.

'' Sen beni buraya sinir etmek için mi çağırdın ? ''

'' Hayır Gazel...Tam aksine bizim bu durumumuz için bir çözüm buldum. Seni de buraya bunun için çağırdım.''

'' Ne çözümü ? ''

'' Sen haklısın. Bu şekilde olmaz. Yani maazallah burada da bir gün uygunsuz şekilde basılırız, ben sana kavuşamadan kaybederim falan...''

'' Asil...''

Adamı ciddiyete davet ediyordu. Onun kendisiyle uğraşmasına değil, korkularını hafife almasına kızıyordu.

'' Kızma hemen sultanım,'' diyen Asil kızın bileğine öpücük kondurup gülümsedi.

'' Sadece seni biraz rahatlatmaya çalışıyorum. Kendini biraz olsun bana bıraksan...Biz kötü bir şey yapmıyoruz Gazel ya da utanılacak bir şey. Biz sadece bir şeyler paylaşmaya çalışıyoruz. Bak, biliyorum, sen bu konulara bir hayli uzaksın, birden kendini bu duygunun içinde buldun ama inan, en az ben de senin kadar bocalıyorum. Beraber bunları da aşacağız, tamam mı ?''

Gazel gözlerini kapayıp açarak onu onayladı. Asil haklıydı. Bu hassas konuda biraz fazla ödlek davrandığını kabul ediyordu. Ama tek korkusu bu değildi ki. Asil'in fark edemediği bir gerçekte buydu.

'' Gazel, gel ailemle oturup konuşalım. Annemle babam o kadar anlayışsız insanlar değil. Bizi anlayacaklardır muhakkak. Ne dersin sevgilim ? ''

Asil'in sunduğu teklife ağzı açık baktı. Her şeyi bekliyordu ondan ama bunu, bu kadarını ummuyordu. Başını çabucak şekilde iki yana salladığında adeta titriyordu.

'' Neden ama Gazel, neden bu kaçışımız ? Az önce de dedim, biz yanlış bir şeyin içinde değiliz.''

'' Anlamıyorsun Asil. Bu...Bu olursa...''

Asil devam etmesini sabırla bekledi. Gazel dolan gözlerini kaçırınca derince bir nefes aldı. Dilinin ucuna kadar gelen sözleri geri yuttu, sonra bir anda zihninin bir köşesinde bir ışık belirdi. Sebeplerden bir diğeri de bu olabilir miydi ? Gerçekten Gazel kendisinin bu evden uzaklaştırılacağını bildiği için de bu olaya sıcak bakmıyor olabilir miydi ? Kıza baktı dikkatle. Ardından yeniden masaya yaklaşıp Gazel'e seslendi. Kızın dolu dolu olan gözleriyle karşı karşıya gelince iyicene emin oldu ama yine de soracaktı. Bunu ondan duymak istiyordu.

'' Sen beni bu evden göndermelerinden mi korkuyorsun ? ''

Gazel başını sallayarak onaylayınca Asil dudaklarını birbirine bastırıp ısladı.

'' Benimle bir daha bu şekilde olamamaktan da, her sabah uyandığında bu sofrada olmamamdan da, gece böyle görüşememekten de ? ''

Gazel ağır ağır yutkunup yanağına sızanları elinin tersiyle silince Asil üzgünce ona baktı.

'' Gel buraya,'' diyerek kızı kolunun altına çekiştirdi. Gazel bir anda boşalıp içini dökerken ne yapacağını bilemedi. Gazel'in artık ne sebeple olursa olsun ağlamasını istemiyordu.

'' Ağlama ne olursun. Artık ne sebeple olursa olsun şu sağanaklarını dökme. Yeter Gazel, bunu kendine yapma,'' diyerek yüzünü avuçladığında burunlarını birbirine sürttü. Kız gibi gözlerini kapadı. Sadece burnuna sızan o mis kokusuyla yetindi.

'' Tamam Gazel. Bunu yapmayacağım. Zamanı gelene kadar böyle idare ederiz.''

'' Asil...''

Gözlerini açıp gülümsedi.

'' Hayır, sana kızmıyorum. Aslına bakarsan haklısın da. Ben bu evden uzaklaşırsam, ki bizimkiler beni buradan muhakkak sürer, ilişkimiz için izin verirler orası ayrı ama bir evde yaşamamız doğru olmaz. Beni biliyorlar. Haytayım, rahat durmam. Eh, babam da her ne kadar modern de olsa seni kızlarından ayırmıyor, onları nasıl koruyorsa seni de benden öyle korur, sonra ben kafayı yerim. Bugün bile dayanamadım, görüyorsun. Soluğu gelir gelmez yanında aldım. Seni gün içinde bile özlerken uzak kalmam mümkün değil. Bu ihtimal kulağa korkunç geliyor. Sanırım sınav tercihlerini beklemek doğru olacak gibi,'' dediğinde yaşlarını özenle kuruladı.

'' Bundan sonra sen nereye ben oraya. Seni asla rahat bırakmayacağım Gazel Demir.''

Gazel bundan rahatsız olmamış gibi gülümseyince yanağından öptü. Kızı oyuncak bebeği gibi sevip okşarken onu mutlu edecek şeyler söyledi.

'' Bu konuda bir şeyler düşündün mü peki ? ''

'' Hangi konuda ? '' Alt ve üst dişleri birbirine vurduğundan çalpara gibi ses çıkarıyordu.

'' Yani hayal ettiğin bölümü nerede okumak istersin, onu diyorum ? ''

Gazel gözlerini süzünce aslında cevabını alır gibi oldu.

'' Malatya değil mi ? ''

Gazel buğulu yeşil gözlerini adama dikip hafifçe omuzlarını kaldırıp indirdi. Daha fazla ağlamamak için alt dudağını ısırdı. Bu kadar sulu göz biri olmak istemiyordu o da. Asil'i ne kadar üzdüğünü görmüyor muydu ?

'' Gideriz Gazel. Sen neresini istersen orada yaşarız.''

'' Ama Asil senin burada bir hayatın, bir işin var. Bu olmaz. Bunu senden ne sebeple olursa olsun isteyemem. Kabul de edemem,'' diyerek başını hızla iki yana salladı.

'' Ama ben istiyorum. Bu benim kararım. Ne yani, oraya beni ardından bırakıp mı gideceksin ? Belki de hiç dönmeyeceksin ? Çünkü senin hayatın orada Gazel. Ben bunu görmüyor muyum sanıyorsun ? Sen oraya, ailene, eksik yanına tamam olmaya giderken ben burada sensiz ne yapabilirim ki ? İş dediğin şey her yerde kurulur. Bu ihtimali aklından çıkar. Artık bensiz olamazsın,'' diye söylediğinde kızın kaçabileceği, kendisini hiçe sayacağı her yolu tıkamıştı.

'' Daha dün sabah sana bunun sözünü verdim ben. Benim için sen önemlisin. Senin kararların, isteklerin ve mutluluğun. Artık tek savaşım bunun için. Seninle olduktan sonra nerede yaşadığımın bir önemi yok.''

Gazel ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Asil gerek sözleri gerek bir bakışıyla çok şeyi aşılıyordu içine. En çok da umudu, daha önce varlığından bile haberdar olmadığı aşkı. Bu çok yüce bir histi. Gazel bu yaşına kadar kimi severse sevsin hep bir şekilde kaybetmişti. Yine öyle olmasından çok korkuyordu. Allah'tan Asil bu teoriyi her sözüyle, her hareketiyle tek tek çürütüyordu da Gazel'in de teslim olmak dışında çaresi kalmıyordu.

''Bu arada sabah Miray'la konuştum. İçine doğdu herhalde, seni sordu. Nasıl olduğumuzu merak etmiş. Ben de ona bir adım attığımızı, şu an için her şeyin yolunda gittiğini söyledim. Çok mutlu olduğunu iletmemi istedi. Birbirimize sıkı sıkı, bırakmayacak gibi tutunmamızı da rica etti. Bir de fotoğraf istedi.''

'' Beraber mi ?''

'' Evet. Yan yana nasıl durduğumuzu bir de oradan görmek istiyormuş. Senin için sorun yoksa çekelim. O şimdi sahne alıyordur zaten. Sabaha yakın anca görür. ''

'' Yok, çekilelim tabi,'' dediğinde Asil telefonunu çıkardı.

'' Selfie çekelim o zaman. Sen böyle öne doğru dön.''

Gazel adamın dediğini yapıp bedenini döndürdü. Asil arkasında kalmıştı. Gazel bu süreçte yaşlarını eliyle silmişti. Asil de paso iyi göründüğünü söylüyordu. Bu seferde yanakları utanmaktan dolayı pembeye boyanmıştı. Asil elini boynuna doğru dolayınca dili tutuldu. Kafasını da omzunun bir tarafına çenesini dayayarak yerleştirmişti. Aralarındaki bu yakınlık az daha devam ederse kalbi ya duracak ya da konfeti gibi patlayacaktı.

'' Şimdi kameraya bakıp gülelim. Yoksa bu kız canıma okur. Hayatta da mutlu olduğumuza inanmaz.''

'' Tamam, '' derken dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Asil onun uslu kız pozlarına ayrı, uysal tavırlarına ayrı bitiyordu. Asil aklına gelen çılgınlığı kızı utançtan yerin dibine sokacak da olsa yapacaktı. Gülümsemesini gizleyemeyerek pozunu verdi. Önce sıradan olan pozlarından çekti birkaç tane, ardından beğenmedim deyip yeniden elini havalandırdı. Bu kez kızı yanağından öptü.

Gazel'in sonuna kadar açılmış olan ağzı ve gözleri çok tatlıydı. Kız buna kızıp pozu yollamaması gerektiğinin derdine düşünce son bir kez daha çekinmeleri gerektiğini söyledi.

'' Ama onları sileceksin Asil, değil mi ? ''

'' Hı hı...''

'' Ya lütfen ama...''

Yüzünü döndüğünde dudağına yapıştı ve flash yüzlerinde patladığında artık her şey için çok geçti. Asil zar zor baldan tatlı dudaklardan uzaklaşırken Gazel inanamaz gözlerle ona bakıyor, kalp atışlarının normal seyrine dönmesini bekliyordu. Asil resmen tuzağa düşürmüştü kendisini.

'' Hayır! Sakın! Onu yollamayı aklından bile geçirme!''

'' Neden ? ''

'' Bir de soruyor musun ? Bu çok ayıp! Ayrıca senin yaptığın da çok ayıp bir şey!''

Gazel tam anlamıyla sinirlenmeyi, kızmayı bile beceremiyordu. İnsanları kırmak gerçekten ona göre değildi.

'' Benden habersiz çektin onları. Bakma öyle. Yaptığın yanlıştı.''

'' Tamam hakim hanım, siz haklısınız. Ben büyük bir suç işledim sizi öperek ve cezam neyse çekmeye hazırım.''

''Dalga geçme lütfen...''

'' Geçmiyorum güzelim. Vallahi tek ayak üzerinde dur desen kalkıp dururum. Hatta durayım ya, dur,'' derken kızın şaşkınlığı arasında ayağa kalktı. Buzdolabının önüne geçip tek ayağını kaldırdı. Gazel onun ne yapmaya çalıştığını anlamasa da dudağının yanlara doğru genişlemesine mani olamadı. Bunu yakalayan Asil havalı bir şekilde göz kırptı kıza.

'' Bu yeterli değil diyorsan ben eşek herifin tekiyim diye de bağırıp ev ahalisini başımıza toparlayabilirim ? ''

'' Ah, saçmalama!'' Panikle ayağa kalktı Gazel. Adamın yanına gidip koluna dokundu. Gözlerinin içine yalvararak baktı. Bu deliliği yapmamasını umuyordu. Yoksa gerçekten bu kez yüreğine inecekti.

Onun kurnazca kıvrılan dudaklarına ithafen, ''Çok gıcıksın!'' dedi.

Asil kaçan kızı tek koluyla yakaladı ve sırtını göğsüne yasladı. Gazel bu kez çırpınmadı. Onun dudakları saçlarından yanaklarına kadar inerken sadece iç çekti. Daha dün bir bugün ikiydi ama alışmıştı adamın dokunuşlarına, kendisini böyle sevgiye boğmasına. Hem Asil elinden geldiğince kendine hakim olmaya çalışıyor, hareketlerini de aşırıya kaçmadan frenleyebiliyordu. Bunu onun gözlerinden okuyordu. Zaten Gazel bu konudaki çizgilerini kalın bir şekilde çekmişti. Asil de buna saygı duyacağını iletmişti. Yeniden yerlerine oturduğunda Asil telefonunu çıkarmış, tek tek az önce çekildikleri fotoğrafları göstermişti. Asil'in iki parmağıyla kulak yaptığı yerler bile vardı. Hatta bazen dilini bile çıkarmıştı. Tam bir çocuk gibiydi. Ama kendisini neyin güldüreceğini çok iyi biliyordu.

'' Bunları sana da atayım. Yanında olamadığım ya da beni özlediğin zamanlar bakıp bakıp hasret giderirsin.''

Öpüştükleri resimleri işaretleyince gözlerini kocaman açtı.

'' Miray'a yollama lütfen.''

'' Merak etme, sadece sana atacağım,'' derken çapkınca göz kırptı. Listedeki isimleri gezip Miray'ı da bulunca onu da işaretledi. Ardından yollama tuşuna bastı. Gazel'in isteği üzerine sadece yanağından öptüğü fotoğrafı atmıştı. Zaten o istemese de diğerini atmazdı.

'' Yolladın mı ? ''

'' Hı hı, seçtiklerimizi attım. Bak istersen.''

Gazel adamın gözlerinin içine bakarken başını iki yana salladı. Telefonu ona doğru iterken gülümsedi.

'' Bakmama gerek yok. Sana güveniyorum.''

Asil'in gözleri bu cümleyle ışıl ışıl oldu. Gökyüzündeki tüm parlak yıldızlar kahve tonlarının etrafında toparlanmıştı sanki ve Gazel tarafından dilek tutulmayı bekliyorlar gibi sıraya dizilmişti mutlulukları.

'' Bana hep böyle güven olur mu ? ''

Gazel gözlerinin içi gülerek onaylayınca bu kez alnına dudaklarını bastırdı, ardından içindeki haylaz çocuğa yenik düşerek geriye çekildi. Yüzünü mahsustan asar gibi yaptı.

'' Gazel, tüm bunlardan sonra yeri değil belki ama sana bir şey söylemem lazım.''

'' Kötü bir şey mi ? ''

'' Galiba biraz kötü...''

'' O da ne demek şimdi ? ''

Kızın yeşil gözleri öyle saf bir ışıkla yanıp sönüyordu ki Asil dudaklarına az daha ket vuramazsa ikinci kez verdiği sözleri de çiğneyerek büyük bir ihtiyaçla yapışacaktı.

'' Sanırım az önceki o fotoğrafı yanlışlıkla babama da yolladım ben.''

'' Neee ?''

Gazel panik yaparak ayağa fırladığında elleriyle yüzünü kapadı. Ağlamasına ramak kalmıştı.

'' Bu olamaz Asil. Ne yapacağız şimdi ? Aman Allah'ım, ne diyeceğiz onlara ? Sana, sana çok kızacaklar. Tabii bana da. Nasıl bakacağız yüzlerine ? Arkalarından iş çevirdik resmen. Allah da bizi böyle cezalandırdı işte.''

Asil kızın dövünmesine dayanamayarak şakasını kısa kesti. Ayaklanıp yanına gittiğinde karmakarışık bir duyguyla bakan yüzünü ellerinden kurtarıp avuçladı ve ona tatlı bir şekilde gülümserken fısıldadı.

'' Mesela yani...'

Gazel ellerini havalandırarak ona saldırdı. Asil de kızdan kaçabildiği kadar kaçtı.

'' Senin bu yaptığına eşek şakası derler Asil Akın!''

'' Ama çok tatlıydın, ne yapayım ? ''

Masa etrafında dönerek atışmayı sürdürdüler.

'' Tatlıymışım! Böyle şaka mı olur ? Yüreğime iniyordu neredeyse!''

'' Tamam, sen de yaparsın ödeşiriz. Hadi gel barışalım. Küs küs uyumak istemiyorum şimdi.''

'' Sırnaşma. Ben sana şu an çok kızgınım!''

'' Ben o kırılan gönlünü almasını bilirim,'' dediğinde Gazel omuz silkti.

'' Almanı istemiyorum!''

Kollarını göğsünde toparlayıp sırtını döndü. Hemen akabinde arkadan sarılan adamla gevşeyip gülümsedi. Keşke ona gerçek anlamda küs kalabilseydi. Tek hareketiyle eriyip gitmeseydi...

'' Alırım dedim mi, alırım,'' diyen adam da onun gibi gülümsedi. Gazel başını kaldırıp adama baktığında üst üste gözlerini kırptı ve onun beklemediği bir anda sağ yanağına dudaklarını bastırdı. Asil elinden tekini yanağına değdirdiği sırada Gazel esaretinden kurtularak kapıya doğru koşturdu. Kimseye yakalanmadan odasına çıkmak istiyordu. Omzunun üzerinden Asil'e doğru baktığında kendisi de en az onun kadar şaşkındı. Adam eli yanağında, ağzı açık, gözleri bayık şekilde tepkisizce kendisine bakıyordu ve Gazel'in ağzından dökülen tek şey, '' İyi geceler Asil,'' olmuştu. Kapıyı adamın üstüne kapayıp merdivenlerden çıkarken dudaklarını okşadı. Az önce onu öpmüştü. O utangaç Gazel Demir yapmıştı bunu. İnanamıyordu. Resmen kendini her geçen gün aşıyordu. Aşk insanı gerçekten aptallaştırıyordu. Artık Gazel de bunun canlı kanlı örneğiydi. 



Continue Reading

You'll Also Like

3.7K 272 25
Sessizliğin içinde yankılanan ağlayış sesleri benim ağıtımdı, gözümden düşen her damla yaş ona olan sevgimin buruk bir göstergesiydi. Kalbimin en der...
Haz By 🍀

Romance

387K 5.9K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
164K 18.2K 64
Hayat toz pembe değildi hiç bir zaman. Genç kadın mutlu olacağını düşündüğü bir evlilikten büyük darbeler alarak kurtulmuştu. Ancak geçmiş bir türlü...