Lacivert - Safir - Amber

由 tymazerr

2.8M 125K 24.3K

Tıp öğrencisi Beren, yıllardır göğüs gerdiği aile şiddeti yüzünden sonunda evden kaçtığında, aklına gelecek s... 更多

GİRİŞ
1- BEREN SOYDAN
2- JAMES HUNTER
3- Mahzen
4- Royal De Maria
5- Antidote
6- Sofia Dark
7- Denge
8- Dönüş
9- Kaçış
10- Sara
11- Soğuk
12- Ekip
13- Sınırlar
14- Kırık
15- YANILGI
16- YENİ GÖREV
17- DONUK
18- ACI SESLER
19- ILIK GECE
20- EV
21- BOWIE
22- DEIRDRE
23- ÇIPLAK
24 - NOT
25- OYUNCAK BEBEK
SAFİR | GİRİŞ
SAFİR | 1.BÖLÜM
SAFİR | 2. BÖLÜM
SAFİR | 3. BÖLÜM
SAFİR | 4.BÖLÜM
SAFİR | 5.BÖLÜM
SAFİR | 6. BÖLÜM
SAFİR 7. BÖLÜM | Gece Nöbeti
SAFİR 8. BÖLÜM | Fil Ağacı
SAFİR 9. BÖLÜM | Zehir
SAFİR 10. BÖLÜM | BOZUK
SAFİR 11. BÖLÜM | LACİVERT
SAFİR 12. BÖLÜM | AİT
SAFİR 13. BÖLÜM | SIFIR
SAFİR 14. BÖLÜM | Ruh Kesiği
SAFİR 16. BÖLÜM | Ateş
SAFİR 15. BÖLÜM | Cennet
SAFİR 17. BÖLÜM | Geç
SAFİR Final | Herkes için...
Amber 1 | PARADOKS
Amber 2 | KARMAKARIŞIK
Amber 3 | EĞİTİM
Amber 4 | ÇAYLAK
Amber 5 | MILEN
Amber 6 | DARKBLUE
Amber 7 | RÜYA
Amber 8 | HAVADA SÜZÜLMEK
Amber 9 | SOĞUK ATEŞ
Amber 10 | TAŞIYICI
Amber 11 | KAÇIŞ
AMBER 20 | LIZY
AMBER 12 | CENNET
AMBER 13 | DEĞİŞİM
AMBER 14 | UZAY BOŞLUĞU
AMBER 15 | ZİHİN YANGINI
AMBER 17 | FAROE
AMBER 18 | GENOA
AMBER 19 | GÜN IŞIĞI
AMBER 20 | LIZY
AMBER 21 | VEDA VE ÖTESİ
AMBER 22 | FİNAL 1- İLLÜZYON
AMBER 23 | FİNAL 2- GERÇEKLER
AMBER 24 | FİNAL 3- MASALLAR VE SONLAR

AMBER 16 | GÜVEN

9.6K 740 141
由 tymazerr




Multimedya: James Arthur ~ Say You Won't Let Go

Instagram/ threads: t.y.mazer

tiktok: t.y.mazer

Twitter: tymazerr

***





LACİVERT

AMBER 16. BÖLÜM

GÜVEN


"Pekala" dedi Elizabeth ayağa kalkarak. Sessiz kalan James'e karşılık ortamı yumuşatmak ister gibiydi. Üzerinde dar bir kot ile askılı bluz vardı. "Donaldson'ı kaybettiğimize göre, nasıl ilerleyeceğiz?"

James inatla konuşmuyor, sadece duvara bakıyordu.

"Tüm bağlantılar kendini koruma altına almış durumda" dedi Brad, sandalyesini hafifçe öne çekerek. Her zamanki gibi ekranların başında olan oydu. "Evinden çipi aldığımızdan beri Andy Kevin etrafına kimseyi yaklaştırmıyor. Üstelik Jawahir Grubu da bu konuda uyarmış. James'in girdiği ihaleyi askıya aldılar. Al-Amir Basim de çipin kayboluşundan beri oldukça dikkatli."

"Bu durumda tek seçenek Jun Nish gibi görünüyor." dedi Mike ciddi bir ifadeyle. Odanın köşesinde dursa da, sesini herkes eşit derecede duymuştu. Jun Nish, gen teknolojisinin peşinde olan ağın içindeydi. Arap işadamı Basim'i ve İngiliz işadamı Kevin'i elediklerinde, geriye kalan tek ipucu bu bilim kadınıydı.

Brad tekrar konuşmaya katıldı. "Donaldson'ın ölümünden sonra geliştirdiği teknolojinin demosunu görme olanağını kaybettik. Kimlere sattığı ya da gen çeşitlemesini ne yönde formüle ettiğini bilmiyoruz. Andy Kevin'den aldığımız çip askeri bir teknoloji ile şifrelenmiş. Sadece bir yere kadar gelebildik. Bildiğiniz gibi bu tarz şifreleri kırmanın sonuçları olur. Birlik'in ifşa olması gibi bir riski göze alamayız."

"Elimizde ne var?" diye sordu Elizabeth sonunda odada adımlayarak. Bir yandan göz ucuyla James'i ve onun yanında oturan Sofia'yı kontrol ediyordu. İkisi de hala sessizdi.

Brad hemen ekranlara bir simülasyon yansıttı. Elips şeklinde bir çizim ekrana yerleşti. İçinde de ortasında bir nokta olan piramit şeklinde başka bir çizim vardı. "Bu çipin koruma kalkanı" dedi Brad, eliyle elipsi işaret ederek. İçindeki piratimi, koruyor." Ardından elips ekranda portakal kabuğu gibi ayrılarak, piramiti ortaya çıkardı.

"Ana kalkanı ortadan kaldırmakta bir sorun yaşamadık." Dedi Brad animasyonu açıklamak adına. "Ancak piramit çok kuvvetli bir askeri şifre içeriyor. Görevi içindeki çekirdeği korumak." Piramitin içindeki yuvarlak noktayı gösterdi.

James sonunda düşüncelerinden sıyrılıp ayağa kalktı. "Bu tarz bir şifreyi kırmak bizim için olanaklı ama dünyadaki diğer organizasyonlar için değil. Bu açıdan bekleneni yap ve bilinen yöntemlerle şifreyi kırmaya çalış." dedi Brad'e dönerek.

"Ama bu imkansız." dedi Brad.

"Biliyorum." dedi James. "Ancak bu şekilde şüphe çekmeyiz ve içindeki bilgileri ulaşamasak bile projeye verdikleri isme ulaşabiliriz."

"Mümkün." diye yanıtladı bu defa Brad. "Aklından geçen nedir?"

"Bu kadar olaydan sonra Kevin ve Basim tüm ipuçlarını kendilerinden uzaklaştırmışlardır. Önce proje ismine ulaşalım. Jun Nish'in laboratuvarında bu isme rastlayacağımıza eminim."

"Yani gen teknolojisini aslında Jun Nish'in geliştirdiğine mi inanıyorsun?" dedi Mike.

"İnanmıyorum, bundan eminim. Öyle bir teknolojiyi Donaldson'ın tekelinde bırakacaklarını mı sanıyorsun? Çoktan satın aldıkları denekleri incelemeye başlayıp, türevlerini geliştirmişlerdir."

"Mantıklı" dedi Mike çenesini kaşıyarak.

O sırada Sofia ilk defa konuştu. "Donaldson cinayeti için bir gelişme kaydedebildik mi?"

"Kilit nokta da bu kısım" dedi James. "Donaldson'dan teknolojiyi tamamen satın alıp, onu ortadan kaldırmış olmaları da ihtimallerden dahilinde."

"Haklı olabilirsin" dedi Sofia düşünceli bir şekilde.

James derin bir nefes aldı ve tüm ekibe döndü. "Brad senden akşama kadar bana bir isimle gelmeni bekliyorum. Sonrasında Singapur'daki laboratuvar için görev planlaması yapacağız.

Jenny, lütfen Jun Nish'in laboratuvarın tüm plan, giriş çıkış, kör nokta haritalarını  ve güvenlik prosedürlerini bizler için hazırla."

"Elbette bay Hunter."

James düz bir ifadeyle başını salladı. "Brad, Elizabeth siz çıkabilirsiniz."

Elizabeth bir saniyeliğine gözlerini kıssa da hemen onay verdi. Brad ise çoktan kapıya ulaşmıştı.

James en sonunda Mike ve Sofia'ya döndü. İfadesi sertleşmişti.

Sofia bu değişim karşısında şaşırdı. "James, sen iyi misin?" dedi tereddütle. James diğerlerinin gittiğinden emin olduktan öfkesi taşmış gibi konuşmaya başladı.

"Gözlerimin önünde," dedi sesini sabit tutarak "ne olduğunu bilmediğim bir zehir yüzünden işkence çektiğini görüyorum. Benimle olan anılarını hatırlamadığı gibi, düşünceleri benden uzaklaştığı an zihni bir savaşa tutuşup bedenini hırpalıyor."

Sofia konuyu anladığı anda yüz ifadesini yumuşattı.

"Biliyorum" dedi anlayışlı bir şekilde. "Ona her ne yaptılarsa zihnine yaptığı baskı fiziksel tepkimeye yol açıyor." James'e bir adım yaklaşarak koluna dokundu. "Çözüm bulmaya çalıştığımı biliyorsun."

Genç adam koluna değen Sofia'ya gözlerini kısarak baktıktan sonra hızlı onu kendinden uzaklaştırdı ve genç kadına buz kütlelerini değdirmekten çekinmedi.

"Merkeze gittiğinde Frank'le hiç bir gelişme kaydedememeniz kabul edilemez Sofia, bu konuda senden başka güvenebileceğim kimse yok ve elimizde koca bir sıfır var."

"James..." diye araya girmeye çalışan genç kadını zarifçe havaya kaldırdığı eliyle kesin bir şekilde durdurdu. Ruhunu çeken, damarlarındaki kanın buza dönmesini sağlayan, içini taşlaştıran bir acının pençesindeydi. Derin bir nefes aldı ancak evrendeki tüm oksijeni tüketse, yine de yetmeyecek gibiydi.

"Lanet olası sonsuz bir teknolojimiz var ancak Beren'e ne olduğunu çözemiyoruz öyle mi? Belki de tüm bunlar içinde bulunduğumuz bu yozlaşmanın bir parçasıdır." Ses tonuna bir virüs gibi yerleşen öfkeye hakim olamıyordu.

Onun bu hareketlerine alışık olmayan Sofia'nın gözleri sonuna kadar açılırken, dakikalardır sessiz bir şekilde bekleyen Mike konuşmaya dahil olma ihtiyacı duydu.

"James, sakin ol dostum. Öfkeli olduğun için böyle düşünüyorsun." Mike'ın alaycı tavrına tezat olan ciddi duruşu ve uyarı dolu bakışları, her an izlendiklerini hatırlatır gibi James'e odaklandı.

James yumruklarını sıktı. "Onu görmedin" dedi tıslarcasına. "Ne hale geldiğini görmedin. Delirmiş gibiydi. Bir şey onu kontrol ediyordu."

Mike bu cevap üzerine sıkıntı ile başını eğdi. Sofia tekrar James'e yaklaşmaya çalıştıysa da faydasızdı. James çoktan kapıya doğru ilerlemişti.

"Ona bunu yapanı bulduğumda..." dedi ancak devamını getirmedi. Ekip arkadaşlarını ardında bırakıp, odadan çıktı. O saatten sonra aklında yer edinen tek düşünce, tekrar nefes almaktı. Ve temiz havanın tekrar ciğerlerine nüfuz edebilmesi, kalbinin ritmini tekrar bulabilmesi için, Beren'e ne olduğunu bulması gerekiyordu.

*

Vücudumu saran yoğun ağırlık ve karıncalanma hissi ile gözlerimi açtım. Bir önceki akşamdan kalan hatıralar zihnimi işgal etti ancak sanki artık savaşmayı bırakmıştım. Derin bir boşluk hissi bedenimi sardı. üzerimdeki örtüye daha sıkı sarındım. Üzerimde dün giydiğim kıyafetler yerine pamuklu pijamalar vardı. Panikle dün aldığım kesikleri kontrol etmek için ellerime baktım. Hepsi gitmişti.

"Sen uyurken, Jenny seni tedavi etti." dedi James yumuşak sesiyle.

Bakışlarını yere sabitlemiş bir şekilde baş ucumdaki sandalyede oturuyordu. Ölüm kadar sessiz oluşu, ilk uyandığımda onu neden fark etmediğimi açıklıyordu. Derin bir nefes alarak taş kadar sert olan çehresine odaklandım. Yüzündeki ifadenin donukluğu üşümeme neden oldu.

"Neler oluyor?" dedim kısık sesimle. "Bana ne oldu?"

Bir süre daha başını kaldırmayarak ortamdaki derin sessizliğin sürmesine neden oldu.

Sonra, zarif bir hareketle ince parmaklarını oynattı ve başını hafifçe kaldırarak gözlerine değen tutamlara aldırış etmeden bana döndü.

"Bilmiyorum."

Sıkkınca verdiği nefes, karıştığı havaya bile acı vermişti. Sesinin tınısındaki tüm ifadesizliğe rağmen bu çelikten adamın içinde kaynayan yanardağını görebiliyordum.

"En son hatırladığım" diye devam etmek istediğim anda, çevik bir hareketle yanımda belirdi ve parmaklarını dudaklarıma bastırdı.

"Düşünme" dedi acı çeker bir fısıltıyla, "Lütfen düşünme."

Kalbimin çarpıntısı hızlanırken, kafa karışıklığım aynı derece canımı yakıyordu. "Anlamıyorum" dedim başımı sallayarak. Ellerini yavaşça dudaklarımdan çekerek, yatağımın kenarına oturmasıyla tüm ağırlık orada toplandı.

"Anlaman için," dedi ve bir süre duraksadı. "Sana bir hikaye anlatmayı planlıyordum."

İlgiyle doğrulmaya çalıştım ancak omuzuma dokunarak, tekrar uzanmam için teşvik etti. Hareketindeki tereddüdü hissetmiştim. İnce olmasına rağmen yumuşak olduğunu bildiğim parmakları tenime değdiğinde bu sefer kaskatıydı. Ortama hakim olmuş aurasına rağmen yüz ifadesinden herhangi bir şey çıkarmak mümkün değildi.

Bu halini görünce içime oturan yumruya engel olamadım. Örtüyü kenara iterek uzattığım elim, ince parmaklarına ulaştı. Sıcaklığım onu irkitince, üzerimde tuttuğu bakışlarına rağmen çoktan başka bir aleme dalmış olduğunu anladım.

Gözlerimiz buluştuğu an, kuruyan damağımı ıslatmak için yutkundum.

"Bir hikaye anlatacaktın."

Burnundan derin bir nefes aldı.

"Oldukça cesur bir kadının hikayesi." diye başladığında gözlerinde yeşeren pırıltı kalbimin kısa süreliğine sıkışmasına neden oldu. Bahsettiği kadını kıskanıyordum? Bu adam hangi ara böylesine hayatımın merkezine yerleşmişti?  Düşüncelerim karışıktı ancak anlatacaklarının devamını dinlemek adına suratımı sabit tutmaya çalıştım.

"Sevginin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile olmayan bir adamın avucuna bir mucize bırakan bir kadın." dediğinde lacivert gözleri bakışlarıma odaklanmıştı. Eline değen parmaklarını kendiminkilerine kenetleme ihtiyacımı durduramayarak, sıcaklığımın ona geçmesini sağladım. Bu hareketim karşısında yüzünde oluşan değişiklik ona karşı filizlenen dürtülerimin haklılığını ortaya çıkarıyordu. Ona dokunduğum anda vücudumu saran akımı tarif edecek her hangi bir ifade bulabileceğimi sanmıyordum.

Tenimin karıncalanmasına ve midemde oluşan dev ateş topuna rağmen, hikayesini dinlemek istiyordum. Belki de benden önce hayatını yaralayan birinden bahsedecek, sıkı sıkıya kilitlediği kapıların anahtarını bana verecekti.

"ve sonra bu kadın, yarattığı mucizeyle ne yapacağını bilmeyen adamın ruhunu çırılçıplak bırakmış."

İstemsizce düşen omuzlarından silkelenen asaleti görmemek elde değildi. Kaşlarımı çatarak söylediklerinden anlam çıkarmaya çalıştım.

"Ya devamı?" diye sorduğumda, bakışları bir süre donsa da cevap vermedi. Sanırım Lacivert'in çoğu sorumu cevapsız bıraktığı anlara geri dönüyorduk.

Kenetlenen ellerimize bakarak bana biraz daha yaklaştı.

"Bana güveniyor musun?" dedi.

Zihnim boştu. Uzun zaman sonra ilk defa kalbime karşı çıkmıyordu. O yüzden kalbimden geçeni söyledim.

"Evet."

Yüz ifadesi yumuşadı. "Seni bu çektiğin işkenceden kurtaracağım. Sadece bu iş bitene kadar bana güvenmeni ve dediklerimi yapmanı istiyorum"

"Ta-tamam." dedim başımı sallayarak. Yüzündeki katı ifade sonunda kayboldu, hafifçe tebessüm etti.

"Gel buraya" dedi kollarını açarak. Hiç tereddütsüz bir şekilde kollarına ulaştım. Yanağıma dudaklarını değdirdi ve ardından "İyisin" diye fısıldadı. Sanki kendini ikna etmeye çalışır gibiydi. "İyiyim" dedim.

Beni daha sıkı sardı.

繼續閱讀

You'll Also Like

7.4K 3.3K 31
Sevdiği kişiden intikam almak için ölmesine bile izin vermeyen takıntılı adam ve 4 gücün savaşını anlatan bir kitap düşünün. Bu güçlerden biri de ruh...
97.3K 8.2K 5
Başlangıç Tarihi: 23.10.2021 Düzenleyip Yayınlama Tarihimiz: 29.12.2023 (Yetişkin İçeriklidir.) "İris çiçekleri saçlarına ne güzel yakıştı öyle... Tı...
3.6M 223K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
320 137 29
✨WattpadScifiTr | Yüksek Teknoloji Çağı Satırları Okuma Listesinde ✨ Dünya yok olmak üzeredir. İnsanoğlu her geçen gün daha korkutucu olmakta ve büyü...