Turuncu Adam

By plutonalien

134K 11.5K 2.4K

"Selvi boylum,turuncu kafalım benim." More

GİRİŞ
1.Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm-Part I
5.Bölüm-Part II
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm

9.Bölüm

6.2K 578 146
By plutonalien


Dokuzuncu Bölüm: Balonu bırakırsan, gökyüzüne uçar.

"Akasya.. Her şeyi açıklayabilirim.. Anladığın gibi değil.."

Sonu tahmin edilebilir filmlerden nefret edenleriniz var mı? Parti kursalar başkanı olurum, o kadar nefret ediyorum. Mesela klasik bir yanlış anlama sahnesi. Ana karakter kızımız ya da oğlumuz esas kızımızı ya da oğlumuzu üzecek şeyler söylerken sevgilisi gelip kötü şeyler söylediği kısımları duyar. Halbuki herif devamında kızı eritecek şeyler söylemiştir ama sonuna kadar dinlemez, triplenir gider. Ya da normalde asla olmayacak şeyler filmde olur, sanki olacakları değiştirebilecekmişiz gibi küfrederiz ya. Onun gibi. Birisi benim hakkımda kötü bir şey söylese, giderim topuklarını dalağına çivilerim. Bu yüzdendir ki, yanlış anlamalara ayrı bir gıcığım var. Biri bana bir yamuk yapsa sonuna kadar dinlerim, o kişi hakkında kararımı öyle veririm.

"İki saattir mal gibi açıklayabilirim diyeceğine konuşmanı bekliyorum. Konuş."

"Şimdi.. şey var ya.." dedi ensesini kaşıyarak. "Şey olduğu zaman.."

"Şeyler kovalasın seni, düzgünce anlatsana!"

"Seni takip ettim."

Kaşlarımı çattım. "Gerizekalı sosyal medya hesaplarımı açtığım gibi ilk takip ettiğim kişisin zaten. Ne alaka?"

Bayık bayık bakınca kafasının arkasından tutup duvara sokasım gelse de derin bir nefes alarak beklemeye devam ettim. "GPS falan mı taktın bir yerime, benim niye haberim yok?"

"Takip ettiğinde genelde takip edilen kişinin haberi olmaz zaten. Ortalıkta yoktun, ablan çıldırıyordu bende gelip seni takip ettim ne yapıyorsun diye görmek için. Seni de bu kadar saf bilmezdim. O kadar zaman kimseyi arayıp sormayacaksın ve sizinkiler işkillenmeyecek öyle mi? Ben de seni takip edip iyi olduğundan emin oldum, her gün yanındaymışım gibi de seni takip ettim."

"Aşırı merak ediyorum," dedim bir yandan da yanağımı kaşıyarak gökyüzüne bakarken. "Acaba bende gizli bir mıknatıs falan mı var? Nerede bir arızalı beni mi buluyor?"

"Bence asıl arızalı sensin, biz normal insanlar sana doğru çekiliyoruz. Zıt kutuplar birbirini çeker şekli. Neyse. Takip ediyordum seni, bir gün Havva'yı sen sandım."

Bu bana yapılabilecek en büyük hakarettir. Hipopotam götü bile olmaya razıyım, beni kimse Havva'ya benzetemez!

"Bak, kendimi zor sakinleştiriyorum, bir de beni o kıza mı benzetiyorsun? Seni döverim!"

"Ne bileyim kızım, kask vardı kafasında. Motora atladı gidiyordu bende senin trafik canavarlığını bildiğim için bir şey olmasın diye peşine düştüm. Kanka, kusura bakma ben seni trafik canavarı sanıyordum ama Havva senden bin beter. Bir anda yeşil ışıkta durunca, arkadan arabayla vurdum tabi. Yere düştü, motor da üzerine."

Yahu sen nasıl benimle aynı şeyleri yaşarsın! Allahım filmlerle falan dalga geçiyorum ama ikizim değildir değil mi?

"Evet, bu arada senin yediğin haltları da biliyorum Savaşcığım. Havva'yı biliyorsun.. Susmak bilmiyor bazen. Tabi düşünce istemsiz konuşmaya başladı. Senin arkandan beceriksiz demiş, karmanın bu yüzden kendisini cezalandırdığını falan söylüyordu kendi kendine. Bende sen sandığım için tabi ki hemen inip yanına koştum. Sen olmasan da koşacaktım zaten sonuçta suçlu benim de.. Ayağını ovuştururken kanat dövmesini gördüm. Başta kızı Hermes sanmadım değil. Akasya.. Neden baktın öyle?"

"Yok değilmiş," dedim kafamı geriye atarken. "Bende sordum da çanta markası olan mı dedi. Zeus var olsa kan ağlardı yani."

"Bende kızların genel olarak Akasya gibi olacağını düşündüğümden, kaskı kafasından çıkaracağı gibi bana fırlatmasını bekledim. Kız kaskı havalı havalı kafasından çıkarıp saçları sağa sola bir salladı.."

Ama olmaz ya!! Ben yapsam kafam kaska sıkışır, dana Bedirhan gelir kafamı sallaya sallaya çıkarmaya çalışır. Yaşadığım şeyleri yaşaması yetmiyor, bir de hayal ettiklerimi yaşıyor Bayan-çanta-markası. Neden ya neden!!

"Sonra da aşık oldum işte."

"Ney ney?"

"Ne ney? Aşık oldum işte. Nasıl olunur pek bir fikrim yok ta, galiba aşık oldum yani ne bileyim öyle bir şey işte."

"Ben bile Bedirhan gibi bir canlıya o kadar uzun sürede aşık oldum da.. Sen nasıl Havva gibi bir varlığa ilk görüşte aşık olursun? Senin gözlerin aşık olmuş, ona aşk denmez bir kere banane!"

"Nerem aşık olmuş nerem?"

"Gözlerin. Havva'nın huyunu,karakterini bilmeden bir kask çıkarışına aşık olmuşsun gözlerin ile. Geçer o grip gibi bir şey."

"Allah Allah zaten sen Bedirhan'ın ultra mükemmel karakterine aşık oldun değil mi? Herif bir dövmüyor seni be! Gerçi lafları da tokat gibi iniyordur da.."

"Ne diyorsun sen be!! Kim demiş!!"

"Havva ile arkadaşız. Şimdilik. Merak ediyorsan söyleyeyim, taklit yaptığını o da biliyordu. Dedesi biliyor mu bilemem de seninki her şeyi anlatıyor galiba."

"Anlatmaz o.. Anlatmaz ki.. Anlatmaz değil mi?"

"Utan utan. Biz de güya kardeş diyoruz. Tangle diyoruz. Sen bana hiçbir şey anlatma, tamam mı?"

"Anlatmamıştır herhalde. Manyak mı ya bu niye anlatsın ki? Havva da yemeyip içmeyip sana mı yetiştirdi? Hangi ara bu kadar yakın oldunuz be?!!" Daha sonra fark ettiğim şey ile kafamı sağa doğru eğdim. "Dur sen şimdi.. O sana bu kadar şeyi anlattı.. Sen de gidip beni anlatmış olamazsın herhalde değil mi?"

Bora ensesini kaşıyarak geri geri yürürken diğer elinin işaret ve başparmağını birbirine yapıştırarak havaya kaldırdı. "Belki çok az.. Minnacık.. Küçücük.."

"Anlayamadım?"

"Sadece dokuz yaşımızdan sonrasını."

Bedirhan her şeyi anlatıyorsa, Havva mı gidip anlatmayacak? Allah kahretmesin, bu da demek oluyor ki müzik hocasının üzerine düşürdüğüm dolaba kadar her şeyi biliyor. Ve beni bu kadar öğrenip, gelip beni tanımayacaksın diyor.

"İyi ya önemli kısımları anlatmamışsın. Bravo valla."

"Dokuz yaşımızdan önce önemli ne yaşadık ki? He bak saçlarımızı birbirimize doladığımızı bu yüzden saçlarımızı kırptıklarını da anlattım."

"Dokuz yaşından önce bir sünnetin kalmıştı. Onu da anlatsaydın ya? Sen korktuğun için takımını giydiğimi fotoğrafımı çekmeni falan? Önemli şeyler bunlar."

"O kadar da değil be." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Teşekkürler hepinize güvenimi sağlı sollu kırdınız, alçı tutmaz o derece. Gidip iki gündür tanıdığın kıza her şeyimizi şakıdın öyle mi? Yanlışlık ile öldürüp yola gömdüğümüz kurbağayı sonra da yola asfalt döktükleri zaman birbirimize sarılıp ağladığımızı da anlattın mı? Anlatmadığın sırrımız var ise söyle, hatırlatayım git onları falan da anlat."

Öyle bir kırılmıştım, sinir olmuştum ki anlatamam. Arkamdan dönen bir ton dolabı çözemediğim için kendime bile kızıyordum. Ben de gerizekalı gibi neden her gün kafeye geliyor bu Bora diyorum. Saf Akasya, sanki sana geliyor. Başlarım böyle işe ulan! Aşkımdan gebersem dahi, bundan sonra Bedirhan ile muhatap olmayacaktım, o kadar. Tamam, saçma sapan şeylere gurur yapan insanlara kıl olurum ama siz kimsiniz benimle oyun oynuyorsunuz!

"Ak, özür dilerim. Hiç o şekilde düşünmemiştim. Dur gitme, gerçekten özür dilerim!"

Özür dilemek ne garip bir şey değil mi? Her haltı ye, karşındakine istediğini yap daha sonra bir özür ile her şeyin silineceğini san. Yırtılan bir yeri istediğin kadar dik, orjinalindeki gibi olur mu? Yürümeyi bırakıp kendime gözlerimi devirdim. Bir de kırılan bardaktan hiç su içilir mi klişesini yap, tam olsun. Sanane kızım yırtılmış bir kazaktan? At çöpe gitsin diyeceğim poşete yazık olacak.

Bedirhan ayısı. Tanışmıyormuş gibi davranacakmışız. Ne yaptım ben sana be? Kan davalın mıyım, intikam alacağın düşmanın mıyım ne yaptım ben sana? Arkadaşın bile olamayacak kadar ne yaptım ben sana?

Bora'ya sinirli olduğum zamanlar yanıma yaklaşırsa illaki canını yapacak bir şey yapıyordum, bu yüzden adımlarımı hızlandırarak kafeye girdim. Madem ki Bedirhan Bey onu tanımamamı istiyordu, öyle bir güzel görmezden gelecektim ki onu, aynanın karşısına geçip ulan acaba görünmez mi oldum diye düşünecekti.

Tezgahın üzerine ellerimi koyarak yüzümü avuç içime aldım. Kapının açıldığını belli eden ses duyuldu ve ardından çok muhterem, kafayı benimle bozmuş gazeteci göründü.

"Selam Akasya," dedi yanıma doğru gelirken. "Bugün de çok hoş görünüyorsun!"

Ultra kabarmış kıvırcık saçlarım, sinirden yediğim dudaklarım, ozon deliği gibi irileşmiş gözlerim ile göründüğüm hoşluk, olsa olsa nahoş olurdu. Ya da NaHS falan. Lanet Bedirhan. Onun yüzünden çalıştığım Kimya'lar haram olsun. Pis sodyum hidrosülfit kılıklı. Ya da ne nahoş olacağım ya, benden olsa olsa mayhoş olur.

"Teşekkür ederim." dedim dalgın dalgın bakmaya devam ederken. Dibime kadar girip gözlerini gözlerime sabitledi. "İyi misin sen?"

"Gayet."

"Ee bana teşekkür ettin?"

"İltifat alındığında teşekkür edilmiyor mu? Çek şu kafanı." dedim istifimi bozmadan.

Kendini geriye doğru çekerken "Yok öyle değil," dedi. "Genelde iyi bir şey dediğimde sanki kötü bir şey demişim gibi tepki veriyorsun ya, şimdi sadece teşekkür etmen şaşırttı."

"Amuda kalkarak mı teşekkür edeyim? Hasbinallah ya, kendin kaşınıyorsun benim bir şey yapmama gerek mi var?"

Ben kafenin içindeki müşterilere bakarken "Neyin var?" diye sordu.

"Neyim yok ki? Sana ne lazım? Tartayım bir iki kilo entrika? Ya da odun satın almak ister misin? Bir sürü odun ile muhatap oluyorum çünkü. İşine yaramazsa da birinin arkasından çevirmelik dolap yaparken kullanırsın?"

"Durum ciddi diyorsun, yine mi Bedirhan?"

"Banane be o ayıdan!" Tezgahtan uzaklaşarak üzerimi düzelttim. "Çok değerli beynimi onu düşünmek için mi kullanacağım bir de? O daha çok bekler, tanımıyorum öyle birini. Seni düşünürüm daha iyi!"

Ebeni düşün Akasya ebeni. Yazıktır kadına, bir de seni doğurtacağım diye uğraşmış o kadar. Desene onu düşüneceğime tuvalet fayanslarını düşünürüm, ne bileyim hiç olmadı kutup ayılarını düşünürüm. Ya da kutup ayısı olmasın. Genel olarak ayılara sinir oluyordum çünkü o sıralar. Tam adamına dedin bunu yani.

"İyi bir şey mi dedin, kötü bir şey mi?"

"Nötr bir şey dedim. Tam ortada. Ne elektron ne proton. Nötron."

Ayı Bedirhan, Kimya'dan nefret ederdim ben, helyumlu balonmuş. Sensin be helyumlu balon! Biri ipini bıraksa da gökyüzüne doğru uçsan bende de senden kurtulsam ya!

Helyumlu balon.. Gökyüzüne uçmak.

Periyodik tabloyu ezberlemem ile, Kimya'ya kafa patlatmam ile tabi ki çözememiştim bana neden helyumlu balon dediğini! Helyumlu balonu biri tutmaz ise gökyüzüne uçar. Tabi ya!

Da.. Ben bazı gereksizler gibi herhangi bir yerime de kanat dövmesi yaptırmadım ki.. Nereye uçacağım acaba? Uçsam uçsam koltuktan atlayıp iki metre öteye uçarım. NEYSE NE BANANE O AYIDAN!

Her derin düşünceye daldığım zamanlarda olduğu gibi sağ elimin parmakları ile alt dudağıma vurmaya devam ettim. "Helyumlu balon.. Gökyüzüne uçar. Normal balon da gökyüzüne uçar. Norman Lockyer yaşasaydı da sorsaydım ya helyumun amacının ne olduğunu. "

"Balon sever misin?"

"Tabiki balon severim," dedim. "Balon sevmeyen insan mı olur?"

Gülümsedi. "Demek öyle."

"Ne istiyorsun Alper? Zaten kafam dağınık geç otur yemeğini ye, git."

İşaret parmağı ile kendini işaret etti. "İsmimi biliyor musun?"

"Ya sen hasta falan mısın yoksa genel olarak ruh halin mi böyle?" Arkamı dönerek amcanın hazırladığı tepsilerden birini alıp tezgahın üzerine koydum. "Afiyet olsun."

Bir tezgahın üzerindeki tepsiye baktı, bir suratıma. "Bana yemek mi hazırladın?"

"Ne sana yemek hazırlayacağım, görmedin mi oradan aldım getirdim. Allah Allah ya. Kırk yılın başı şurada iyilik yapasım gelmiş, bir burnumda getirmesen olmuyor mu!"

"Tamam tamam," dedi gülerek. "Teşekkür ederim. Borcum ne kadar?"

"Alper. Git. Otur. Yemeğini. Ye."

Gülmeye devam ederek tepsiyi aldığında arka cebimden telefonumu çıkararak saate baktım .Bedirhan'ın iki saatliğine görünmez olması gereken saate geliyordu.

Kapıdan içeri müşteri girince Bedirhan'ı kafamın içinde kurduğum rafın en görünmez köşesine kaldırıp üzerine "3 yaş altı çocukların ve Akasyaların ulaşamayacağı yerlerde saklayınız" yazısını yapıştırdım.

Akasyaları yazısının altını fosforlu kalem ile defalarca çizerek kağıdı yırttığımı hayal edip yerine yeni bir kağıt oluşturdum. "Zaten Akasyaların ulaşamayacağı yerde saklıyorsunuz."

***

"Çok yoruldum ya." dedi Havva gerinmeye devam ederek. "Taş taşıdım sanki."

"Neredeydin ki?" diye sordu Çağrı. Umursamıyormuş gibi tezgahın üzerini silmeye devam ettim. Şu sıralar tezgah ile uğraştığım kadar kendim ile bile uğraşmıyordum.

"Bedirhan ile bir işimiz vardı.. Sahi geldi mi o bir bakayım ben arkaya."

Umursamıyormuş gibi davranacaktım falan ama kabul etmek gerekir ki onu göreceğim ihtimali bile nabzımı hızlandırmaya yetiyordu. Kafamı sağa sola sallayarak derin bir nefes aldım. Umurumda değil.

Havva gidince Çağrı bana bakmaya başladı. "Neler görüyor bu elf gözlerim?"

"Elf gözlerin neler görüyor Legolas?"

"Yürü bee! Yüzüklerin Efendisi bilen bir kız görüyor daha ne görsün!! Hem de tezgah siliyor.. Impressive.." dedi sesini Darth Vader''a benzetmeye çalışarak. "Most ımpressive.."

"Bildiğim filmlere göre mi bana evlenme teklifi edeceksin yoksa çakma Vader?"

Bilim kurgu- fantastik her şeyin fanı olan Çağrı kafasını sağa sola sallarken alkışladı. "Efsane etkilendim yalnız. Sinemaya gidelim mi bir gün?"

Omuzlarımı silkerken Havva'nın kulak tırmalayıcı sesini duydum. "Olabilir."

"İki dakika boş bıraktım, hemen flört mü ediyorsunuz?" dedi maydonoz Havva. "Sonunda saçma sapan repliklerini anlayan birini bulmana çok sevindim Çağrıcığım."

"Saçma sapan sensin!" dedik Çağrı ile aynı anda. Havva gülümsedi. "Ayy vallahi bunlar Safiye ve Faik olmuş. Mükemmel!"

Gözlerimi devirirken Bedirhan'a bakmama çabalarım suya düştü. Kaşlarını kaldırmış uyuz uyuz güldüğünü görünce hemen kafamı çevirdim. "Dünya ikiye ayrılır." dedi Çağrı. "Star Wars izleyenler ve diğerleri."

"Star Wars izleyenler de ikiye ayrılır," dedi turuncu ayı. "İzlemek için izleyenler ve repliklerini dahi ezbere bilenler."

Yine daha önce aramızda geçen bir muhabbete atıfta bulunması heyecanlandırsa da umursamıyormuş gibi suratına bakmamaya devam ettim. "Vizyonda güzel bir film olduğunda haber ver, gideriz Çağrı." dedikten sonra arka cebimden telefonumu çıkararak Bora'nın bin beş yüzüncü arayışını iptal ettim.

"Bora nerede?" diye sordu Havva. "Neden erken gitti ki?"

Kafamı usul usul telefonumdan kaldırarak hayalimdeki yarı Arrow yarı Legolas okları ile beynine beynine okları fırlattığımı hayal ettim. "Ara. Sor."

"Senin haberin vardır diye sordum, sakin ol neden kızdın ki?"

Tam ağzımı açmış hak ettiği cevabı vermek üzereyken kapı açıldı. Rengarenk bir sürü balon içeri girince heyecandan elim ayağım titremeye başladı. Yoksa Bedirhan sonunda bana aşık olduğunu mu anlamıştı?!!

"Doğum günü kutlaması mı aldık?" dedi Havva. "Benim niye haberim yok?"

"Benim de yok," dedi Çağrı. "Belki deden söylemeyi unutmuştur?"

"Doğum günü kutlaması değil," dedim gülerek. "Kime olduklarını biliyorum. Helyumlu balonlar-"

Tam kafamı döndürüp Bedirhan için bugün saydırdıklarım yüzünden kendime küfür ederken "Akasya," dedi tanıdık bir ses. "Bunlar senin için."

Kendimi o kadar inandırmıştım ki Bedirhan olduğuna, Alper'in sesini duyunca sanki bir anda ortam değişmişti ve kafede değildik de Antartikadaydık. Bedirhan alaycı bir şekilde bakmaya devam etse de çenesindeki kas seğirmeye başlamıştı. Ağır çekimde kafamı Alper'e doğru çevirdim. "Pardon?"

"Bugün kendi kendine konuşuyordun ya balonu bırakırsan gökyüzüne uçar diye..Balonları seviyor musun diye o yüzden sormuştum.."

"Ve sende balon aldın çünkü?" dedi Bedirhan sessizliğini bozarak. "Eşek seviyorum dese, eşek mi alacaktın?"

"Anlayamadım?" dedi Alper. "Balon aldım çünkü o kaskı kafasından çıkardığımdan beri Akasya'dan hoşlanıyorum."

Al işte, bu erkeklerde genel olarak böyle bir salakça özellik mi vardı yoksa yalnızca Bora ve Alper için mi geçerliydi bu? Yok Havva gibi salına salına kaskı kafamdan çıkarmış olsam hadi neyse diyeceğim, kafam sıkışmıştı içinde, oksijensizlikten trake solunumuna geçmiştim o tipimi mi görüp benden hoşlanmış? Dünya üzerinde başka kız mı yoktu? Hadi başka kız yoktu başka hediye mi yoktu yahu? Bak yine aklıma motor kazası yaptığım gün geldi. Bedirhan ayısı gör bunları, sen beyin kanaması geçirtmeye çalışırken herifler aşık oluyor!

"Al balonlarını git. Oyun parkı değil burası." dedi Bedirhan. Yok ayıyı bilmesek kıskanıyor diyeceğim. Gerçi ne kıskanacak, bana uyuz olduğu için benden hoşlanana da uyuz olur tabi. Boz ayısı demiyoruz boşuna.

"Akasya, iki dakika dışarıya gelir misin? Özel konuşmak istiyorum."

Tam ağzımı açıyordum ki Bedirhan "Gelemez." dedi. Bu sefer ben kaşlarımı kaldırıp bakınca "İş saati." diyerek yan çizdi. "Mola zamanı ne istersen onu yaparsın."

"Git git." dedi Havva. "Bedirhan engel olmasana!"

"Hiçbir yere gitmiyor," dedi Bedirhan. "Ama sen gidiyorsun birader."

Alper de Bedirhan'a ters ters bakmaya başlayınca sinir oldum. "Noluyo lan?" dedi Çağrı. "Nedir bu sidik kavgası? Bedirhan hayırdır, sende mi hoşlanıyorsun Akasya'dan?"

Bedirhan Akasya ve hoşlanmak kelimeleri sizce de çok yakışmadı mı? Bedirhan "Hoşlanmıyorum." dediğinde derin bir nefes almaya çalıştım. Nedense sanki dilim şişmiş de soluk borumu tıkamış gibi hissediyordum. Yok ya, yeter bu kadar. O kadar zaman geçti, hala gram hoşlanmadıysa benden ilelebet hoşlanamazdı daha. Acilen para bulup borcumu ödemem, sonra da bir daha asla ayıcık ile karşılaşmamam gerekiyordu. Salak gibi onun okuduğu okulu yazmış olabilirdim ama koskoca kampüs, nereden görecektim ki yani?

Gözlerimi kaçırarak Alper'in elindeki balonlara bakmaya başladım. Bedirhan'ın inatla yüzüme baktığını fark edince kafamı çevirerek kaşlarımı kaldırdım.

"Sevdiğini söyleyemeyen korkak insanlar hoşlanıyorum der," dedi Bedirhan. "Ben korkak değilim."

YU-HA-NES-BUR-GER!

Hemen gelin güvey olup gelinlik modeli bakmaya başlamalı mıydım, yoksa yine yanlış anlayıp pişman mı olacaktım?

Biraz önce beynime yapıştırdığım etiketi silip, yenisini iliştiriyorum. Balonu bırakırsan havaya uçar, sıkıca tuttuğun ise sönene kadar seninle kalır.


Continue Reading

You'll Also Like

124K 8.9K 25
Kızının varlığından bile haberdar olmayan iki baba ve babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız.
585K 24.7K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
73.1K 6.8K 32
Gerçek ailem kurgusu!!! Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız k...
753K 14.5K 8
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...