GİRİFT : Yöneticiler

By rosarkness

735K 51.2K 7.4K

Dünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyl... More

Tanıtım
1.bölüm | Kaplan
2.bölüm | Sınav
3.bölüm | Uçurum
4.bölüm | Akrepol
5.bölüm | El
6.bölüm | Yanılsama
7.bölüm | İşaret
8.bölüm | Hedef
9.bölüm | Hançer
10.bölüm | Masumiyet
11.bölüm | Öfke
12.bölüm | Albina
13.bölüm | Uyku
14.bölüm | Düğün
15.bölüm | His
16.bölüm | Yardım Çığlığı
17.bölüm | İntikam Duygusu
18.bölüm | Neden
Tanıtım
19.bölüm | Ceza
20.bölüm | Dokunuş
21.bölüm | Karanlık
22.bölüm | Ateş
23.bölüm | Yıldızlar
24.bölüm | Had
25.bölüm | Kanlı Kürk
26.bölüm | Yansıma
27.bölüm | Fırtına Damlaları
28.bölüm | Bedel
29.bölüm | Üç Taht
30.bölüm | Kararlılık
31.bölüm | Savaş Kıyafeti
32.bölüm | Zincirli Kukla
33.bölüm | Şeytanın Gülüşü
34.bölüm | Ceza Vakti
35.Bölüm | Nefes Kesen
36.bölüm | Kayıp Cennet
37.bölüm | Pelerin
38.bölüm | Korns Kanı
40.bölüm | Ölüme Yolculuk
41.bölüm | Plan
42.bölüm | Haberci
43.bölüm | İlk Kar
44.bölüm | Kalbe Dizilen
45.bölüm | Haber
46.bölüm | Son Haykırış
47.bölüm | Zehir
48.bölüm | Ölene Kadar
49.bölüm | Savaş
50.bölüm | Renklerin Savaşı
51.bölüm | Kaybeden
52.bölüm | Başa Dönüş
53.bölüm | Parkur
54.bölüm | Ölüm Oyunu
55.bölüm | Görü
56.bölüm | Söz
57.bölüm | Arayış
58.bölüm | Veda
59.bölüm | Katiller
60.bölüm | Koruyucular
Final Açıklaması
2.kitap

39.bölüm | Düello

9.1K 701 47
By rosarkness

Albina buluşma yerine geldiğinde gözlerini Veliaht On Jeamar'dan almadan yavaşça kaplanından indi. Her an kaos ortamı oluşabilirdi. Gözleri ile birbirlerine meydan okuyorlardı adeta. Albina başını dikleştirdi ve bakışlarını Hena ve Jone'a çevirdi. "Neler oluyor?"

Jone'un sarı gözlerinde bariz bir hırs vardı. Belinde varlığını fark ettiği hançerine yakın dolaştırıyordu ellerini. Oradan Albina'nın kazanan olarak çıkması için her şeyi yapabilirdi. "On Riga abisinin de bu olayı bilmesi gerektiğini söylüyor. Bence bir sorun olmayacak." Jone uyarırcasına Riga ve Jeamar'a baktı.

Jeamar göğsünde buluşturduğu ellerini saldı ve Albina'ya yaklaştı. Uzun boyu Albina'ya kafasını kaldırmasına yol açıyordu. Jeamar yavaşça ellerini Albina'nın omzuna koydu ve gözlerinin içine baktı. "Bu konuyu baştan anlatmanı istiyorum." Albina bu yumuşak tavrı beklemiyordu. Jeamar dışarıdan çok sert biriydi ama davranışları tam tersini söylüyordu. Bir abi edasıyla konuşuyordu. Bu Albina'nın gerginliğini atmasına yol açmıştı. Eğer Jeamar ile anlaşırsa biliyordu ki Anderson ailesinin desteğini de kazanırdı. Yavaşça başını salladı ve başından geçenleri bir bir anlattı. "...Ben Albina Erom olarak hakkım olanı istiyorum. O taht benim ve bunun yanında savaş için büyük bir avantajım." Jeamar olduğu yerde dönüp duruyordu. Bir şey onu rahatsız etmişti. Riga ise sadece izliyordu. Abisinin kararına uyacaktı. Jeamar sonunda durduğunda Albina'ya döndü. "Belki taht senin fakat onu almak için bir savaş vermek zorundasın ve farklı bir savaşın geldiğini söylüyorsun. Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun?"

"Burada siz devreye girebilirsiniz. Tahtı almam için bana yardım edin." Jeamar bu sefer sinirlenmişti. "Ne yani? Babalarımıza ihanet mi edelim?" Albina da sinirlenmeye başlıyordu. "Bu yönetim şeklini, bu saçma sapan sınavı destekliyor musun?"

"Çok düz düşünüyorsun. Bu sınav hem melezlerin çoğalıp ölümlerin olmasını önlüyor, hem asker yetiştiriyor. Şu an bölgeler oldukça sakin. Neden? Çünkü düzen var. Yeterince insan öldü. Son sınav yapılacak ve bitecek. Senin hakkın olan tahta gelirsek; sen bu tahtı istiyorsan hakkınla almalısın. Tahtı sana vermezler. Babam kabul etse bile Kral Anton buna izin vermez. Ayrıca Kral Anton senin ailenin bir parçası. Ona ihanet mi edeceksin?"

"Kral Anton benim babamı öldüren kişi. O benim ailem olamaz. Onu kendi ellerimle öldüreceğim."

"Ve bunu aynı Kral Anton gibi arkasından bıçaklayarak yapacaksın!"

"Ne yapmamı bekliyorsun?"

Albina ve Jeamar birbirlerine sinirle ve düşünceli bakıyorlardı. Albina haklı olduğunu biliyordu ama Jeamar'ın da haksız olmadığını biliyordu. Kral Anton'u arkasından vuramazdı. O zaman ondan bir farkı kalmazdı. bunu biliyordu. Onu savaş meydanında yenmeliydi ama daha büyük bir savaş geliyordu. Büyük bir ikilemde kalmıştı.

Jeamar ve Albina'nın arasında uzun süren bir sessizlik olduğunda Jone araya girdi. "Bu ikilemin bir çıkar yolu var." Albina ve Jeamar'ın bakışları Jone'a döndüğünde küçük kız konuşmaya başladı. "Sınavdan sonra Albina Korns bölgesine gidecek. Siz iki kardeş de Okins bölgesine gideceksiniz. On Rodrigo da Gens bölgesine. Herkes halkı toplayıp başkente getirecek. Savaş kazanıldığı zaman eski usul taht düellosu yapılacak. Benim fikrim bu."

Jeamar kafasını salladı. "En son Kral Harke zamanında olmuştu. O zaman çocuktum."

Bütün herkesin yüzünde oluşan soru işaretleri yavaşca kalkıyordu. Jeamar Albina'ya elini uzattı. "Şimdilik bu bir sır olarak bizde kalacak ama yapacağın her hamleyi bilmek istiyorum. Gözüm üstünde olacak. İyi olan kazansın." Albina Jeamar'ın elini sıktığında derin bir nefes aldı. "Adalet kazansın."

Jeamar oradan ayrıldığında Riga da Albina'nın elini sıktı ve abisinin arkasından orayı terk etti. Hena, Jone ve Albina yalnız kaldıklarında hepsi birbirine tebessüm ettiler. "Bir şeyler yapmaya ne dersiniz? Uzun süredir birlikte bir şeyler yapamıyoruz." Herkesten onay geldiğinde eskiden hep birlikte kaldıkları odaya gittiler. Odada sadece Hena ve Jone kalıyordu. Oda hiç değişmemişti. Lia'nın elbisesi yine asılı duruyordu. Yaşananları tekrar anımsarken düşünceli bir şekilde boş yatağa oturdu.

Akşama kadar sohbet etmiş, yemiş, içmiş ve eğlenmişlerdi. Albina durmadan gülüyor ve içinden geçenleri olduğu gibi söylüyordu. "Bir de, bir de... İkizlerle olan dansınızı asla unutmayacağım." Hepsi gülmeye devam ediyorlardı. Sonunda Albina ayağa kalktı. "Ama o gün Lia'yı kaybettik. O yüzden ben gideceğim ve teselli bulacağım... Görüşürüz." Albina sersemleyerek odadan çıktığında koridorda ilerledi ve merdivenleri zar zor indi. Başı dönüyor ve yürümekte zorlanıyordu. Kaleden çıktığında soğuk hava onu biraz kendine getirdi ve Kraliyet kalesine sağ bir şekilde girebildi. Merdivenlere ulaştığında ise dengesini kaybedip düştü. Başı ağrıyordu. Zar zor merdivenlere elini koyup kalkmaya çalışırken birisi kolundan tutup kaldırdı. Albina kafasını kaldırmasıyla kendisini yerden kaldıran kişiye -Rodrigo'ya- baktı. "Neden bu kadar içtin?" Albina Rodrigo'nun sözleriyle birlikte güldü. "Neden içmeyeyim? Bir çok nedenim var. Mesela sen varsın... Senden nefret ediyorum On Rodrigo. Seni öldürmek istiyorum ama yapamıyorum."

Rodrigo bir süre Albina'nın yüzüne baktı. Ardından tutup kucağına aldı ve merdivenleri çıkartmaya başladı. Albina ellerini Rodrigo'nun boynuna doladığında gözlerini kapadı. "Kokun hala aynı. Çok güzel kokuyorsun." Rodrigo Albina'nın baktı. "Sarhoşsun. Yanlış şeyler söyleme." Albina gözlerini açtı ve Rodrigo'ya baktı. "Bana yalancı mı diyorsun? Sensin yalancı. Beni bırakmayacaktın ama sen..." Albina Rodrigo'nun göğsüne vurdu. "Sen beni bıraktın." Rodrigo derin bir nefes aldı. "Ben seni hiç bırakmadım."

Albina zar zor açtığı gözleriyle Rodrigo'ya bakıyordu. Uykusuzdu. Sarhoştu. Ne dediğini bile bilmiyordu. "Sen beni sevmediğini söyledin. Bu da bir terk etme değil mi?"

"Terk etmek ile bırakmak... ayrı şeyler." Rodrigo koridoru döndüğünde gördüğü bir muhafızı çağırdı ve Albina'yı ona teslim etti. "Onu odasına götür." Muhafız başıyla onaylayıp Albina'yı yürütmeye çalışırken zorlanıyor gibiydi. Albina son kez arkasına dönüp Rodrigo'ya baktı ve Rodrigo'nun zihnine konuştu. "Yani beni bırakmadın mı?"

Rodrigo Albina'nın hızla gelişen yeteneklerine şaşırmıştı. Yüzünde bir gülümseme belirdi. "Hiçbir zaman. Seni hiçbir zaman bırakmadım."

∆∆∆

Hena sabah ağrıyan bir başla kalktığında kendine gelmesi zaman almıştı. Başını ovmuş, banyo etmiş ve yine siyah kıyafetlerini giymişti. Uzun saçlarını sıkıca bağlamış ve uyumayı çok seven Jone'u uyandırıp onu hazırlanması için odada yalnız bırakmıştı.

Eğitim alanında etrafına bakınıyor ve eğitmenini arıyordu. Gözleri birinde durdu. İkisi de birbirlerine bakarken ilk yaklaşan karşısındaki On Riga olmuştu. Hena'nın yanına geldi ve ellerini koyu saçlarına daldırdı. "Günaydın." Hena biraz şaşırsa da belli etmemeye çalıştı. "Size de günaydın." Riga rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandı. "Saygı ifadelerini kullanma lütfen." Hena ellerini göğsünde birleştirdi. "Ama siz..."

"Dediğimi unut Hena!" Hena Riga'nın ani çıkışıyla bir süre sustu. "Adımı nereden biliyorsun?" Riga Hena'nın upuzun sarı saçlarını elinin içine aldı. "Erkek gibisin. Neden saçlarını kestin?"

Hena şaşkınca Riga'ya bakıyordu. "Sen..." Hatırlatmıştı. Hayatının dönüm noktasını hatırlamıştı.

Sekiz yıl önceydi. Bir kış günü annesi hastalanmış yatıyordu yatağında. Küçük Hena ise başında sürekli ağlıyordu. Annesinin ölmesinden korkuyordu. Birisinin yardım etmesini bekliyordu. Küçük ellerinden hiçbir şey gelmiyordu ağlamak dışında. Babası da çare bulamıyordu bu hastalığa. Babası gibi saçlarını kesip onun yapamadığını yapacağını söyleyip evden kaçmıştı. Annesini iyileştirmediği için onu suçlamıştı. Evinin kenarından başlayan ormanda ağlayarak koşarken kendini hiç bilmediği bir yerde bulmuştu. Etrafına bakıyor ama birbirinin aynısı ağaçlardan başka bir şey görmüyordu. Başka biri olsa korkardı ama o korkmuyordu. Annesini kaybetme duygusu her şeyin önüne geçmişti. Ormanın içinde olan evlerinden oldukça uzaklaşmıştı. Bir yerde durup etrafına baktığında bir kurt görmüştü. Hena arkasını dönüp koşmaya başladığında peşinden gelmişti. Hena gözüne kestirdiği ağaca kendini atıp hızla tırmanmıştı. Sonra gözlerini kapatıp düşünmeye başlamıştı. Nasıl kurtaracaktı annesini, daha kendisini kurtaramıyordu. Kurt ağacın altında beklerken aniden bir okla vurulmuştu. Hena seslerle yavaşça gözlerini açmıştı. Gördüğü sadece ağaçların arasından yayılan güneş ışığıydı. Hena bir süre durdu ve ağaçtan indi. Arkasına döndüğünde küçük bir çocukla göz göze gelmişti. Yanında abisi vardı. Avlanmaya çıkmışlardı. Çocuk Hena'nın suratına baktı, inceledi.

Küçük kız bir süre çocuğun sarı gözlerine bakmıştı. "Sen benim annemin hayatını da kurtarabilir misin?"

Küçük kız başından geçenleri anlattığında çocuk yanında olan muhafızlardan birine hekim istetti. Küçük Hena'nın kısa saçlarına baktı. "Erkek gibisin. Neden saçlarını kestin?"

"Erkek olmak istedim."

"Saçlarını kesince erkek mi oluyorsun? Bence bir daha saçlarını kesme."

"Senin için hiç kesmeyeceğim. Adın ne?"

"Adım Riga."

Hena o günü asla unutmamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

412K 34.8K 80
Adaletsizlik neden her yerde? Güçlü olan zayıfı ezerken ne yapılabilir ki? Sadece sevdiklerini korumak yeterli mi? Aklımda bu sorular dolaşı...
2.6M 257K 53
☆YAKINDA KALDIRILACAK☆ Bir yıldız kaydığında hep tek dilek dilerdim... 'Uzaylı istilası istiyorum.' Ve bir uzaylı gelip tüm kalbimi istila etti. O bi...
23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...