GİRİFT : Yöneticiler

By rosarkness

735K 51.2K 7.4K

Dünya'nın bilinen bir dengesi vardı. Yöneticiler zekaları ve farklı renkteki gözleriyle ayrılan varyeteleriyl... More

Tanıtım
1.bölüm | Kaplan
2.bölüm | Sınav
3.bölüm | Uçurum
4.bölüm | Akrepol
5.bölüm | El
6.bölüm | Yanılsama
7.bölüm | İşaret
8.bölüm | Hedef
9.bölüm | Hançer
10.bölüm | Masumiyet
11.bölüm | Öfke
12.bölüm | Albina
13.bölüm | Uyku
14.bölüm | Düğün
15.bölüm | His
16.bölüm | Yardım Çığlığı
17.bölüm | İntikam Duygusu
18.bölüm | Neden
Tanıtım
19.bölüm | Ceza
20.bölüm | Dokunuş
21.bölüm | Karanlık
22.bölüm | Ateş
23.bölüm | Yıldızlar
24.bölüm | Had
25.bölüm | Kanlı Kürk
26.bölüm | Yansıma
27.bölüm | Fırtına Damlaları
28.bölüm | Bedel
29.bölüm | Üç Taht
30.bölüm | Kararlılık
31.bölüm | Savaş Kıyafeti
32.bölüm | Zincirli Kukla
33.bölüm | Şeytanın Gülüşü
34.bölüm | Ceza Vakti
35.Bölüm | Nefes Kesen
37.bölüm | Pelerin
38.bölüm | Korns Kanı
39.bölüm | Düello
40.bölüm | Ölüme Yolculuk
41.bölüm | Plan
42.bölüm | Haberci
43.bölüm | İlk Kar
44.bölüm | Kalbe Dizilen
45.bölüm | Haber
46.bölüm | Son Haykırış
47.bölüm | Zehir
48.bölüm | Ölene Kadar
49.bölüm | Savaş
50.bölüm | Renklerin Savaşı
51.bölüm | Kaybeden
52.bölüm | Başa Dönüş
53.bölüm | Parkur
54.bölüm | Ölüm Oyunu
55.bölüm | Görü
56.bölüm | Söz
57.bölüm | Arayış
58.bölüm | Veda
59.bölüm | Katiller
60.bölüm | Koruyucular
Final Açıklaması
2.kitap

36.bölüm | Kayıp Cennet

9.3K 703 82
By rosarkness

Loras atını hiç durmadan hızla sürerken Albina etrafı izliyordu. Dar yollardan, ormanlıklardan geçerken kısa bir yol seçtiğini anlıyordu. Kestirmeden gidiyordu. Aceleci bir hali vardı. Sanki bir an önce göstermek istediği bir şey vardı, sabırsızlanıyordu.

Güneş batmak üzereyken Loras arkasını göstermeyecek kadar büyük, taştan bir kapının önünde durdu ve atından indi. Albina nereye geldiklerine bakarken Loras'ın uzattığı elini tutup o da attan inmişti. Uzaklardan gelen su sesleri Albina'ya az da olsa tahmini fikirler verirken kapıya doğru yöneldi. "Nereye geldik?" Albina büyük kapının üstüne baktığında bir muhafız gördü. Yavaşça elleri belindeki hançerlerine giden Albina'yı durduran şey Loras'ın yumuşak dokunuşu oldu. "Sorun yok."

Loras Albina'nın belini kavradı. "Burası Kayıp Cennet Sarayı diye geçer." Kapı birden açıldığında Albina derin bir nefes aldı. Açılan kapının ardında birkaç basamak inen merdivenin ardında yemyeşil bir yol vardı. Kenarları yine yemyeşil ağaçlar ve sarmaşıklarla kaplıydı. Albina daha önce hayalini bile kurmadığı derecede güzel bu yere bakarken kalbi hızla atıyordu. Loras güldü. "Beğendin galiba." Albina bakışlarını Loras'a döndürdü. "Beğenmemek imkansız. Burası kusursuz!"

Loras Albina'nın elinden tutup içeriye girdiğinde daha da heyecanlanan Albina, etrafı iyice inceliyordu. Yeşil yoldan bir süre gittikten sonra yol rengarenk bir bahçeye çıktı. Çeşit çeşit ve rengarenk çiçekler, sarmaşıklar, ağaçlar, kuşlar... Albina bir an gerçek olup olmadığını sorgularcasına gözlerini hızla kırpmaya başladı. "Bu çok güzel..." Loras Albina'yı bahçenin ilerisinde bulunan kaleye doğru ilerletti. "Burası benim özel olarak yaptırdığım bir saray. Bizim sarayımız."

Albina şaşkınlıkla Loras'a bakarken güldü. "Şaka mı yapıyorsun?"

"Hayır kraliçem."

Albina Loras'ı bırakıp etrafa bakınmaya devam etti. Hayran bakışlarını bahçede dolaştırırken kalenin yanından geçen akıntıyı takip etti. Berrak suyu izleyip akış yönünde yürümeye başladı. Kısa süre sonra karşılaştığı kusursuz manzarayla durdu. Önünde sonu zar zor gözüken bir uçurum vardı. Takip ettiği su uçurumdan dökülürken aşağıya ulaşamadan damlalara ayrılıyor çise gibi yağıyordu. Şelalenin döküldüğü yerden başlayan bir göl vardı. Gölün etrafı ise ufuğu görünmeyen bir ormandan oluşuyordu. Albina yüzüne vuran rüzgarla gözlerini kapattı. Dünyanın sonunda gibi hissediyordu. Bir adım ötesinde cennete ulaşacaktı sanki. "Burası gerçek mi?"

Loras Albina'nın yanına gitti ve yavaşça omzuna dokundu. "Yemek hazırlattım. Uzun bir yoldan geldik." Albina manzaradan ayrılmak istemiyordu ama gerçekten acıkmıştı. "Tamam, gidelim."

Kaleye geldiklerine Albina'yı büyük bir salon karşıladı. Delarof da salonda bekliyordu. Loras Delarof'la kısa bir sohbet ettikten sonra Albina ile salonun karşısında olan merdivenden çıktılar ve hemen karşılarında olan odaya girdiler. İçeride büyük bir masa ve üstünde çeşitli yemekler vardı. Loras Albina'yı sandalyesine oturttuğunda kendisi de karşısına oturdu.

Bir süre yemek yiyen ikili arasında bir sessizlik hüküm sürerken bu sessizliği ilk bozan Loras oldu. "Sana bir soru sormak istiyorum." 

"Cevaplayamayabilirim."

Loras bir süre kafasındaki soruları tarttı. "Babanı hiç görmedim..." Albina elindekileri bıraktı ve ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Öldü." Albina her ne kadar duygusuz söylemeye çalışsa da başaramıyordu. "Ben doğmadan önce ölmüş." Loras bakışlarını kaçırdı. "Üzüldüm."

Albina'ya tek soru bile ağır gelmişti. Orada daha fazla durmak istemedi. Yavaşça ayağa kalktı. "Ben odama çıkmak istiyorum. Nerede kalacağım?" Loras Albina'ya gözlerinin içine baktı. Ondan kaçıyordu her zaman olduğu gibi. Ona ulaşmaya çalıştığı her seferde bir duvara vuruyordu. Bunu istemiyordu. "Benimle farklı odada mı kalacaksın?" Albina kaşlarını çattı. Loras da biliyordu ki bu evlilik gerçek değildi. "Evet."

Albina o an anladı ki Loras için bu evlilik gerçekti. Her ne kadar bir oyunun içinde olsalar da Loras bunu gerçek olmasını umuyordu ve çabalıyordu. Davranışlarının bir sebebi yok sanıyordu ama vardı ve bunu sözlere dökmesinden deli gibi korktu. O Anton'un oğluydu. Evlilikleri babasını öldürdüğü güne kadar devam ederdi ve sonlarının yakın olduğunu biliyordu. Onu kaybedecekti nasılsa ama artık fark etmişti ki onun duyguları vardı ve duygularını incitmekten fazlasına sebep olacaktı. Bunu istemiyordu. Kapıya doğru yöneldi. 

Loras yerinden hızla kalktı ve Albina'nın kolunu kavradı. "Lütfen, gitme."

Albina Loras'a döndüğünde derin bir nefes aldı. Kendisini çok suçlu hissediyordu. Yavaşça Loras'ın omzuna dokundu. "Sadece odama çıkacağım, Loras."

Loras delirmek üzereydi. Daha karşılıklı oturup konuşamıyorlardı bile. Sabrı buharlaşıp uçmuştu. "Hala Rodrigo'yu seviyorsun, değil mi? Neden? Sana yaptıklarını unuttun mu?" Albina elini geri çekti. Loras'ın dedikleri doğruydu ama kabul etmiyordu. "Bu nasıl bir soru? Tabii ki hayır. Onu sevmiyorum."

Loras delirmiş gibi gülüyordu. Bu hali korkutucuydu. "O zaman neden benden uzak duruyorsun?" Albina Loras'ın sorusuyla bir an afalladı. Yaptığı başından beri bencillikti ve buna devam edebilir Loras'ın onu mutlu etmesine izin verebilirdi. Neden uzak duruyordu? Loras konuşmaya devam etti: "Ben senden uzak duramıyorum."

Albina konuşmanın gideceği yeri tahmin ediyordu. Loras çok çekici biriydi. Ona kim olsa karşı koyamazdı. O nasıl yapabiliyordu. Çünkü hala onu seviyorsun diye düşündü. Onu kalbinden söküp atmalıydı. Peki onu durduran bu hissin sebebi neydi? Bu yanlıştı. "Yapma."

Loras Albina'ya daha çok yaklaştı ve elini tutup kendi kalbinin üzerine koydu. "Kalbimin hızını ölçmek için özel olarak yeteneğini kullanmana gerek yok. Al işte avucunun içinde artık; aynı düğün günümüzdeki gibi, yeminlerim kadar gerçek. Seni seviyorum."

Albina elini Loras'ın hızla atan kalbinin üzerinden yavaşça çekti. Bu hareket her şeyi özetliyordu. Loras'ın gözlerindeki acıyı gördü, aynı kendisi gibi bakıyordu. Bu ona da acı vermişti. Bakışlarını Loras'dan kaçırdı ve hızla dışarıya çıktı. Merdivenleri atlarcasına indi. Oradan gitmek istiyordu. Oraya ait değildi. Loras'ın yanında duygularının varlığını bilerek duramazdı. Kaleden dışarıya attı kendini. Batan güneşin son ışıkları yüzünü okşuyordu. Karanlık olmadan Akrepol'e dönmeliydi. Loras'ın atına bindi ve oradan uzaklaştı. 

Kafasında sadece Loras'ın sesi vardı: "Seni seviyorum..." Bunun yanında aklına bir ses daha süzüldü: "Hayır, seni sevmiyorum..." Albina atı hızla sürerken ilk defa at sürdüğünü umursamıyordu. Sadece oradan uzaklaşmak ve kafasını toplamak istemişti. Düşünmek istiyordu. Ciddi anlamda düşünmesi ve karar vermesi gerekiyordu. Loras'a gerçekleri anlatırsa yanında olacağından neredeyse emin gibiydi ama babasını öldürmek... Bunu yaptığı gibi onu kaybederdi. Peki her şeye rağmen kalbindeki acıyı söküp atıp onun kollarına sığınabilir miydi? İşte şimdi dedi kendi kendine.
Cennetten kaçtın ve cehenneme yaklaşıyorsun.
Şimdi kararındır senin cehennemin ve sonra cevabındır cennetin.

Albina fark etmeden Akrepol Sarayı'na kadar geldiğinde atı durdurmaya çalıştı ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Uzun uğraşlar sonucu atı durduğuna sevinen Albina, at ön ayaklarını göğe yükselttiğinde sevinci kursağında kaldı ve attan hızla düştü. Yere sertçe çakılan Albina büyük bir acıyla kalakaldı. Nefesi kesildi ve uğraşsa da sanki nefes alamıyordu. Sırtına sanki bıçaklar saplamışlardı. Alnını vurduğu taş yüzünden yüzü kana bulanmıştı bile. 

Uzaktan atın koşuşunu duyuyordu. At saraya doğru yönelirken Albina etrafına baktı. Etrafı bulanık görüyordu. Kulağında bir uğultu ve tiz bir ses vardı. Sonrası çok hızlı gelişmişti. Yanına biri yaklaştı. Albina kim olduğunu seçemiyordu. Hava kararmıştı. Zaten bulanık olan görüntü karanlıkla beraberdi. Görüş açısına bir ışık girdiğinde bunun ateş olduğunu anlamıştı. Bir adam elinde meşale ile Albina'nın başında duruyordu. "Attan düşen bir Kraliçe adayı buldum. Çok ilginç bir görüntü."

Albina adamın dediklerini anlayamıyordu. Karşısındaki adam kalabalığın ortasında kısık sesle konuşan birinden farksızdı. Adam Albina'yı kolunun tutup kaldırdı ve yürütmeye başladı. Saraya sokup odasına kadar çıkardı ve yatağına yavaşça yatırdı. "İyi misin?" Albina tanıdık gelmeyen sese doğru baktı ve mum ışığı ile aydınlanmış odada adamın yüzünü gördü. Onu sadece isim olarak tanıyordu. "On Riga?"

Ona yardım eden Okins veliahtı Riga'ydı. Esmer teni mum ışığında bile aydınlanmazken sarı gözleri adeta ışık saçıyordu. Riga yavaşça gülümsedi. "Evet, benim. Sen iyi misin?" Albina gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve yavaşça yattığı yerden doğruldu. "Galiba iyiyim."

Riga ayağa kalkıp bir bez aldı ve ıslatıp Albina'ya uzattı. Albina teşekkür edip bezi aldı ve yüzünü temizledi. Yarası derin değildi ama çarpmanın etkisi ile hala başı ağrıyordu. "Beni nasıl buldun?" Riga Albina'nın yanına oturdu. "Yürüyordum. Loras'ın atını kaçarken görünce endişelendim. Atın geldiği yönde ilerleyince de seni buldum. Peki sen neden yalnızsın? Loras nerede?"

Albina elindeki bezle oyalanırken bir cevap arıyordu. Başındaki ağrı büyürken vücudu uyuşmaya başladı. Albina neler olduğunu anlamaya çalışırken aklına göz rengini gizleyen büyüyü içmediği geldi. Bakışları Riga'ya çevirdi. "Bana biraz izin verir misin?"

"Tabii." Albina yatağından kalktı ve dolabına yöneldi. Dolabın kapağını açıp ilacını aramaya başladı. Aradı, aradı ama bulamıyordu. Telaşlanmıştı. Telaş yaptıkça vücudundaki ağrılar artıyordu. Riga Albina'nın telaşını görünce yanına gitti. "Ne arıyorsun Adela? Yardımcı olabilirim." Albina 'Adela' ismini duyunca daha çok telaşlanmıştı. Elleri titriyordu.

Riga, omzuna elini koyduğu gibi Albina yere yığıldı. Riga boşta kalan eline ardında Albina'ya baktı. Dizlerinin üstüne çöküp Albina'yı sarsmaya başladı. Başına aldığı darbeden bayıldığını sanıyordu. "Adela? Beni duyabiliyor musun?" Telaş yapmıştı. Birilerini çağırmaya kalkacakken Albina, kapalı olan beyaz gözlerini hiçbir şeyden habersiz yavaşça açtı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 702 28
Soğuk namluyu bana yönelti itaat etmemi istedi ama ben reddetim sinirlendi kükremeye başladı"seni ben kurtardım sana bu hayatı ben verdim sana bu ai...
376K 5.2K 10
İlk on bölüm harici yayında değildir. Bölümlerin kalanını Dream'dan okuyabilirsiniz. "Kalbi atan tek kişi olarak, fazla ses çıkartıyorsun." diyerek g...
2.3K 1.5K 8
O ise umursamadı.Cebinden bir şey çıkarttı.Çakmak.Sonra isene yaktı."Güzel kızım şimdi benim ateşimde boğulacaksın" O Ateşte öyle bir boğuldum ki...
667 139 30
Kader bağlamıştı birbirlerine ağı. Kaçamazlardı bile. Kaçamazlardı bile isteye. Bir sahil tanıştırdı onları. Yine bir sahil yıktı bütün aşkı. Hayat y...