sunya

By itsajuliet

404K 39K 14.8K

"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan More

•giriş•
•1•
•2•
•3•
•4•
•5•
•6•
•7•
•8•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•14•
•15•
•16•
•17•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
•24•
•25•
•26•
•27•
•29•
•30•
•31•
•32•
•33•
•34•
•35•
•36•
•37•
•38•
•39•
•40•
•41•
•42•
•43•
•44•
•45•
•46•
•47•
•48•
•49•
•50•
•51•
•52•
•53•
•54•
•55•
•56•
•57•
•58•
•59•
•final•
-son söz-

•28•

7.2K 697 69
By itsajuliet

"Dawon'un Burger'leri, Deliye Çevirir Sizi!" gibi bir slogana sahip, küçük bir fast food dükkanındaki herhangi bir masaya geçip yerleştiğimizde (ki çok fazla şeçenek vardı çünkü mekan tamamen boştu) burada çalışan tek kişi olduğunu düşündüğüm garson bize doğru ilerleyip Jungkook'a gülümsedi.

"Hoş geldin Kookie. Nasıl gidiyor?"

Jungkook gülümseyerek garson kızı "İyi." diye yanıtladı.

"Senin çaylak Bizimki'ni aldı. Ona bir şey yaparsa seni sorumlu tutarım, biliyorsun değil mi?"

Çaylak dediği kişi buraya girerken kapıda görüp Bizimki'ni emanet ettiğimiz küçük erkek çocuğu olmalıydı.

Kız gülerken önlüğünü düzeltip Jungkook'un koluna vurdu.

"Merak etme. Az sonra ben de yanlarına giderim."

Benimle göz göze geldiğinde, resmi bir gülümseme takındı.

"Ah, sen de hoş geldin. Kız arkadaşın bu muydu Jungkook? Neden daha önce tanıştırmadın?"

Bir şey söylemek istedim ama sadece arkadaşız diyemezdim çünkü biz arkadaş değildik ve çalışma partneri tabiri de gençler arasında sıklıkla kullanılan bir tanım değildi.

"Gerçekten sevimli görünüyorsunuz. Annem köşede sigara içerken buraya yürüdüğünüzü görmüş. Jungkook'tan bunu beklemezdim dedi."

Pekala.

Garson kızın annesinin Jungkook'tan bunu beklememesi olayı iyi miydi yoksa kötü müydü emin değildim ama kız bunu iyi bir şeymiş gibi söylemişti.

"Nari benim okuldan arkadaşım." diye açıkladı Jungkook.

"Yani sadece arkadaşım."

Kız pot kırdığını anladığında üst dişleriyle alt dudağını ısırdı.

"Ay, affedersiniz o zaman. Ne alırdınız?"

Ortamdaki hava değişiminin bu kadar hızlı olması beni şaşırtsa da tepki vermedim.

Jungkook kendisi için Dawon'un Baharat Yığını adlı bir menü isterken ben katkı maddesi olmayan herhangi bir içecek olup olmadığını sordum ama kız limonata varsa getireyim mi? diye sordu ben de tamam dedim yoksa Jungkook illa bir şeyler yemem için daha fazla ısrar edecekti.

Siparişleri beklediğimiz sırada telefonumu çıkarıp saate baktım.

Yedi buçuktu ve babam hala aramamıştı.Bunun bana nasıl hissettirdiğini kestiremediğimden, sonra düşünmem gerektiğine karar verdim.

"Ha Ri'ye bakma. Gerçekten gevezenin tekidir ama iyi kız. Eskiden Namjoon Hyung'tan hoşlanıyordu."

Bu iki gereksiz bilginin (Ha Ri'nin geveze olması ve eskiden Namjoon'dan hoşlanıyor olması durumunun) beynimde yer etmemesi için başımı sallayıp ilk cümlesine yanıt verdim.

"Sorun değil."

Cidden sorun değildi, çünkü bir kız ve bir erkek bu saate buraya gelse ve mekan tamamen boş olsa ne bileyim insanların yüzde sekseni sevgili olduklarını düşünürdü.

Yerimde başka bir kız olsaydı bundan etkileneceğine emindim.

Bu sırada o, hevesle bir şeyler anlatmaya başladı.

"Burası cidden çok güzeldir. Bangtan olarak buraya gelip pizza ya da Baharat Yığını yeme yarışı yaparız. Ah, bir de Ateş Topları var. Acı soslu küçük tavuklar... Fena lezzetli..."

Ağzının sularını yutkunan genç adam surat ifademden yemeklere olan ilgisizliğimi fark etmiş olmalı ki, konuyu değiştirdi.

"Bak, şurada da Haru Noona ve Suga Hyung tanışmıştı."

İşaret parmağıyla gösterdiği köşedeki masaya baktım.

"Ben ortaokuldaydım, onlar da lisedeydi. Acayip eğleniyorduk ya."

"Ya... Öyle mi? Ne güzel..."

Anlatacak ortaokul anılarım rezil olduğum birkaç olaydan ibaret olduğu için susmam gerektiğini düşünüyordum. Yedi-sekiz dakika sonra Jungkook'un yemek dolu tepsisi ve benim kırmızı bardaktaki limonatam geldi.

Garson masadan uzaklaşınca "Nasıl bu kadar kısa sürede getirebilir?" diye mırıldandım.

"Başkasının siparişini sana getirdiler demek üzereydim ama buradaki tek müşteriler biziz."

Kolasından bir yudum aldıktan sonra güldü.

"Ya, Gun Shi Ahjumma en iyisi, daima sıcakta bir şeyler bulundurur."

"Hala emin değilim, Burger King bile bu kadar hızlı değil."

"Dert etme zehirlenmem."

Hamburgerini yemeye koyulduğunda "Zehirlenmeni dert etmiyorum zaten." dedim.

Ağzındakini çiğnerken bir homurtu çıkardı.

Bu haline gülerek, önümdeki bardaktan çekingen bir yudum içtim.

Fena değildi ekşiydi, şekerliydi ve limon tadı vardı.

Tamam, bu normal.

Tadını beğendiğim için birkaç yudum daha içtim. Bir süre, konuşmadan dışarıdaki çocukla oyun oynayan Bizimki'ni izledim.

Aradan kaç dakika geçtiğini bilmiyorum. Kafamı kaldırdığımda, Jungkook da benim gibi limonata içiyordu. Önündeki tepsi yoktu. Bana bakıp gülümsüyordu.

"Şu an ne düşündüğünü çok merak ediyorum ya." dedi.

Gözlerini kısmış, sanki aklımı okumaya çalışıyor gibiydi.

"Yirmi dakikadır oraya evrenin sırrını çözmüş gibi bakıyorsun."

Yirmi dakika öylece camdan dışarı bakmış olmam imkansızdı. Hızla telefonumu çıkarıp baktım.

Yediyi kırk iki geçiyordu. Tamam, on iki dakika öylece camdan dışarı bakmış olmam da pek normal değildi, yine de bunun üstünde durmadım.

Diğer yandan, bu süre boyunca gerçekten hiçbir şey düşünmemiştim. Bizimki'ni, yoldan geçenleri, ağaçları izlemiş ve nadir yaptığım şeylerden biri olan hayatı sorgulamadan sevebileceğim ihtimaline odaklanmıştım.

Kafamı çevirip beni dikkatle inceleyen yüzüne baktım.

"Ne düşündüğümü söyleyeceğim." dedim ciddi bir ifadeyle.

Söyleyeceğim şeyin iyi olmadığını düşündüğünden "Tatlı mı yesek?" diye öneride bulundu.

Yine, kaçıyordu.

"Tatlı yemek istemiyorum,"

"O halde milkshake içeriz, ileride bir kafe var."

Saniyeler içinde aklıma gelen dahiyane fikri kendi içimde tartıştım ve sonra hızlıca kabul ettim.

"Olur."

Milkshake içmeyi sevdiğimi söyleyemezdim. Bir kez daha beni bir yerlere sürüklemesini de istemiyordum. Bu durumda ters köşe yapmak zekiceydi.

Gülümserken limonatasından biraz daha içti.

"Tamam, bunları içtikten sonra kalkarız o halde."

Başımı sallarken sahte bir tebessümle onayladım onu.

Birkaç dakika sonra, içinde az miktarda limonata kalmış bardağın dibindeki buz parçacıklarını pipetle bir sağa bir sola ittiği sırada dikkatinin dağıldığının farkına varıp hamlemi yapmaya hazırlandım.

"Jungkook?"

"Evet?"

Kafasını kaldırıp baktığı an "Ödev işini konuşmak istiyordum." dedim.

"Ah... İnanamıyorum..."

Yere bakarak birkaç saniye düşündükten sonra memnuniyetsiz bir yüzle bana döndü.

"Sırf doğrulamak için soruyorum, milkshake falan içmeye gitmeyeceğiz değil mi?"

Bu kadar kısa sürede anlamış olması beni şaşırtırken gülümsememeye çalışarak onu onayladım.

"Evet."

Sonra o sessizliğini koruduğu sırada, konuşma sırasının kendimde olduğunu anladım.

"Ödevi yapmaya devam edelim." dedim.

"Benimle çalışmaktan hoşlanmadığını sanıyordum." dedi.

Ukala tavrına karşılık sakin kalmaya özen göstererek sesimi alçak tuttum.

"Bu durumdan hoşlandığımı söylemedim zaten. Sadece bu kadar erken vazgeçmiş olmak doğru gelmiyor."

"Ya, emin misin?"

Emin değildim. Ama bunu ona söylemedim.

"Eğer benimle çalışmaktan rahatsızlık duyuyorsan seni anlarım." dedim.

"Kimseyi hiçbir şey için zorlayamam."

Anında "Hayır, hayır, öyle değil." diye açıklamaya girişti.

İlk atış : başarılı.

Blöfümü yemişti.

Benimle çalışmak istemezse onu tabii ki de anlamazdım. Tek sebep o değerli poposunu kaldıramıyor oluşu falan olabilirdi.

Tembel serseri.

"Yani ben seninle çalışmak istemiyorum demedim ki, sadece birbirimizi daha çok anlamalıydık."

"O halde bundan sonra öyle deneriz." diye teklifte bulunduğumda bu cümlenin ikinci blöf olması gerekirdi ama ben bile ses tonumdan içtenlik sezmiştim.

"Bu işe yeniden başlamak isteyenin sen olması tuhaf değil mi?" dedi.

"Birileri sana yalvarsa falan anca kabul ederdin şu durumu."

Zaten birileri yalvardı.

Senin V Hyung'un.

Ama bunu sana söylemeyeceğim.

Sahte bir gülüşle "Evet." dedim.

Bu yanıt birçok yere çekilebilirdi ve beni yalancı yapmaya yetmezdi. Bu yüzden, kısa cevaplar daima en iyisiydi.

"Eğer yeniden başlayacaksak kurallar koymalıyız, değil mi?"

On sekiz yıllık hayatında kurabileceği en mantıklı cümleyi kurmuş olan Jungkook'a bakarken, şaşkınlıkla gülümsedim.

"İşine gelince ne kadar da akıllı oluyorsun..."

Fısıltıyla söylediğim şeyden sonra dikkat kesilip "Hı?" gibi bir ses çıkardı. Yani, şanslıydım ve duymadığı için kabalık yapmış sayılmazdım.

Bu yüzden toparlayıp "Boş ver." dedim.

"Güzel bir noktaya değindin."

"O halde ikimiz de altın kuralları söyleyelim. Daha sonra diğerlerini belirleriz."

Kulağa mantıklı geliyordu. Ben zaten kendi altın kuralımı belirlediğimden, merhametli davranıp ona düşünmesi için zaman verebilirdim.

Ukala olmamasına özen gösterdiğim surat ifademle yarı-tebessüm yarı-ciddiyetle konuştum.

"Benim altın kuralım, Ders Konusunda Sunya'nın Sözünden Çıkmama Kuralı. Verdiğim görevi zamanında hilesiz yapmak, derse geç kalmamak ve önceliklerini doğru şekilde belirlemek gibi şeyleri içeriyor."

Dudaklarını büzüp komik bir ifade yaptı.

"Ben senin altın kuralını kabul edersem sen de benimkini kabul etmek zorunda kalacaksın, öyle mi?

İsteksiz şekilde, altın kuralının en fazla ne kadar korkunç olacağını düşündüm ama kestirmek çok zordu.

Tereddütle "Aptalca bir şey olmadığı sürece, evet." dedim.

Yüzündeki gülümseme birden şeytani bir hâl aldı ve o an, korktum.

Bu işe yeniden başladığım için ileride pişman olacağımı, zamanı geri alıp Taehyung'un tatlı hallerine aldanmamayı isteyeceğimi bilmem gerekirdi.

Yine de dudaklarından dökülecek cümleleri, ne kadar saçma olacaklarını bilsem de dinlemeye koyuldum.

-

Continue Reading

You'll Also Like

929 86 8
"Döndüğünde senden nefret edeceğim. Ve inan bana ne kadar zor olursa olsun, bunu yapacağım." * Not: Wrong Marriages adlı kitabımın devam niteliğinde...
3.5K 105 17
Güvenilir ve her dediği çıkan sasaenglerin söyledikleri bir arada toplayıp buraya yazacağım. Kendi shipiniz gerçek değilse lütfen bana zırvalamayın...
2.4K 418 7
"bu, senin fısıltılardan oluşan karanlığıma, yeni bir fısıltı eklemek istemiyorum." ⤷ nct, bxg. start: 08.03.2019 finish: 25.11.2019
179K 17.6K 21
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...