O BENİM (DÜŞ RESİTALİ)

By _gamzecelik

15.4M 630K 106K

"Sen nasıl benim yumurta hücrelerimi çalarsın?" diyen genç kadın öfkeden kararmış gözleriyle karşısındaki ada... More

TANITIM
1. BÖLÜM ♣
2. BÖLÜM ♣
3. BÖLÜM ♣
4. BÖLÜM ♣
5. BÖLÜM ♣
6. BÖLÜM ♣
7. BÖLÜM ♣
8. BÖLÜM ♣
9. BÖLÜM ♣
10. BÖLÜM ♣
11. BÖLÜM ♣
12. BÖLÜM ♣
13. BÖLÜM ♣
14. BÖLÜM ♣
15. Bölüm ♣️
16. BÖLÜM ♣
17. BÖLÜM ♣
18. BÖLÜM ♣
19. BÖLÜM ♣
20.BÖLÜM ♣
DUYURU
YARIŞMA
21. BÖLÜM ♣
22. BÖLÜM ♣
23. BÖLÜM ♣
24. BÖLÜM ♣
25. BÖLÜM ♣
26. BÖLÜM ♣
27. BÖLÜM ♣
28. BÖLÜM ♣
29. BÖLÜM ♣
WATTYS 2016
30. BÖLÜM ♣
31. BÖLÜM ♣
32. Bölüm ♣
ALINTI
33. BÖLÜM ♣
34. BÖLÜM ♣
36. BÖLÜM ♣
37. BÖLÜM
ALINTI
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
1. YIL ÖZEL
Etkinlik
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
BİLDİRİMLER HAKKINDA
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
ARYA&URAS
61. Bölüm
62. BÖLÜM
TANITIM VİDEOSU
SORULARINIZ İÇİN
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
YAZARI TANIYALIM
FİNALE DAİR/ 1
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
3 MİLYON
67. Bölüm
68. BÖLÜM
ALINTI
69. BÖLÜM | VEDA ♚
O BENİM 2- ARYA'NIN KİTABI / SİYAH RUHLAR BALESİ
KÜLDEN KELEBEK
Duyuru
özel bölüm
Ankara&Bursa KİTAP FUARI
CNR KİTAP FUARI
DUYURU (ÖNEMLİ)

35. Bölüm ♣

156K 7.9K 1.8K
By _gamzecelik


İsminin Engin olduğunu öğrendiğim adama bakarken elini uzatmasıyla "Merhaba," deyip karşılık verdim. Aynı anda sabah Arslan'ın telefonunda gördüğüm mesaj aklıma geldi. Arslan telefonunun çantamda durmasını istediği için mesajı ona söylemek aklıma gelmemişti. Yanlış bir şey mi yapmıştım unutmakla?

Bakışlarımı biraz önceki durgun halinin tam tersi bir öfkeye sahip olan Arslan'a çevirdiğimde çatık kaşları bu adamı tanıdığını gösteriyordu. Ve aynı zamanda pek hoşlanmadığını.

"Nasılsınız Arslan Bey? Çok uzun zaman oldu görüşmeyeli."

Engin'in alaycı tavrı Arslan'ın sinir katsayısını zorlarken sadece onları izliyordum.

Arslan kısaca, sert bir şekilde "Evet," derken ayağa kalktı, öfkeli gözlerini adamdan bana çevirdi.

"Uras'ı alıp arabaya geç, birazdan geleceğim."

Kararlı ve itiraza yer bırakmayan sesine uyup yavaşça ayağa kalktım, çantama uzandım. Bu sırada Engin'in bakışları üzerimde dolanırken "Görüşürüz Rüya Hanım," dedi.

Arslan'ı daha fazla sinirlendirmemek için sadece başımı sallamakla yetinip çocuk parkında olan Uras'a ilerledim. Topların arasında oynayan oğluma seslenip onu yanıma çağırırken kızarmış yanaklarına endişeyle baktım. "Bebeğim çok mu yoruldun?"

"Hayır, çok eğlendim."

Yüzündeki sevinç çocukluğunu yeni keşfeden Uras'ı bu durumdan mahrum etmememi söylerken "İstersen yine geliriz seninle," deyip onu kucağıma aldım.

"O zaman yarın gelelim."

Burnuna elimi götürüp hafifçe sıkarken "Çok biliyorsun sen," deyip arabanın yanına ilerleyip Uras'ı koltuğuna koydum. Kendimde öne geçip otururken anahtarı kontağa takıp başımı restoranın girişine çevirdim. Bir dakika kadar kısa bir süre geçtiğinde Arslan girişte belirip hızlı adımlarla yanımıza geldi, arabaya bindi. Bir şey demeden arabayı çalıştırırken parmak boğumları direksiyonu sıkmaktan anında beyazlaşmış, boynundaki birkaç damar belirgin hale gelmişti.

Biraz önce olanlar, yani bakışları aklıma gelirken hafifçe titredim. O duygu yoğunluğu ve son dediği söz beynimde tepinip dururken Arslan başını bana çevirdi.

"Üşüdün mü?"

"Yok, niye ki?" derken sesim şaşkınlığımı belli ediyordu.

"Titredin."

"Farkında değilim.

Arslan başını sallayıp önüne dönerken "O adam kimdi?" deyip dikkatlice yüzüne baktım. Açık bir cevap alacağımı zannetmiyordum ama yine de denemştim. Anında çenesi kasılırken "Kimse," diye kısa bir cevap verdi lakin bu beni tatmin etmekten çok uzaktı.

"Seni sinirlendirdi. Ondan haz etmediğini anlamak için salak olmak gerekir. Ki ben o sıfattan oldukça uzağım."

"Bilmez miyim hiç?" deyip derin bir nefes aldı. Ardından yavaşça mırıldandı. "Bazı konular hariç."

"Ne demek bu?" dememle kaşlarını çatarken "Engin sevmediğim birisi ve oldukça tehlikeli. Bu yüzden bir yerde karşılaşırsanız hemen beni aramanı istiyorum. Asla onunla yalnız olma," dedi.

"Siz nereden tanışıyorsunuz?"

"Eskiler. Uzun konu, boş ver."

Arslan önüne döndüğünde konuşmanın bittiğini anladım. Kurcalamamı istemiyorsa karışmayacaktım.

Eve gelişimizle Arslan uyuyan Uras'ı odasına götürürken bende üzerimi değiştirmiş, odadan çıkmıştım. Merdivenlerde karşılaştığım Arslan oldukça düşünceliyken tebessüm ettim.

"Neyin var? Engin ile mi ilgili?"

Sakince "Evet," deyip merdivenleri inmeye başladı. Bende peşinden ilerlerken ikinci kata gelmiştik. Birden adımlarım durdu. Geçen girdiğim oda gözümün önünde belirirken hafifçe iç çektim. Halen bunu ona soramamıştım.

Arslan duraksamamı fark ederek sorgularcasına bana baktı. "Ne oldu?" derken birkaç saniye önce kapıdan ayrılmayan bakışlarımı takip etti, düşüncelerimin yönünü buldu. Her şeyi anladığını belirten bir ifade yüzüne otururken derince oraya baktı.

"Orada ne olduğunu merak mı ediyorsun?"

Bir yanım 'evet' dememi istese de bu yalan olacağı için "Ediyordum demek daha doğru olur," dedim.

"Bu ne demek?" derken gülüşü sözlerini yarıda kesti. Anlamıştı. "Anahtarı nasıl buldun?"

"Güneş sağolsun, gölgesinden anladım."

"Her şeyi gördün mü yani?"

Başımı sallayarak "Gelinlikten bahsediyorsan evet," deyip gülmeye çalıştım ama başaramadım. Çünkü tuhaftı. Bir insan neden eski karısının gelinliğini saklardı ki?

"Gel benimle," diyen Arslan kapının üzerine uzanıp anahtarı aldı, kapıyı açtı. İçeriye geçmem için geriye çekilirken hafifçe yutkunup odaya bir adım attım. Kutuyu görmemle bakışlarım oraya kilitlenirken Arslan ben daha sormadan "Bir anlam taşıdığı için burada değil," deyip karşıma geçti.

Parmakları siyah kutunun üzerinde dolanırken merakla onu izliyor, dikkatle onu dinliyordum.

"Eskiden, gelinliği çıkarıp Begümle konuşuyormuş gibi konuşurdum onunla. Niye gittiğini sorardım. Beni değil, Uras'ı neden terk ettiğini sorardım ona. Niye böyle bir şey yaptığını ve neden annesiz bıraktığını... Onu suçlamak için tutuyorum hâlâ gelinliği. Bu evde Begüm'e dair bir tek bu oda var. Burası benim gizli mabedim diyebilirim. Daha doğrusu gizliydi. Sen girene kadar kimse girmedi, kimse içinde ne olduğunu görmedi. Uras bile." Gözlerini kutudan bana çevirip bir adım attı. Aramızda kısa bir mesafe varken güven veren bir şekilde gülümseyip "Bu odayı yanlış anlama, eski karımı özlediğimden saklamıyorum. Veya ona aşkımdan değil. İleride Uras annemle ilgili hiçbir şey yok mu dediğinde başımı yere eğip sessiz kalmak yerine bu odayı ona göstermek istiyorum. Annesinin anılarına ne olacağına o karar versin."

Dudaklarımda ufak bir gülümseme oluşurken "Birde onu suçlamak için," dedim.

O da gülüşüme karşılık verirken başını iki yana salladı. "Hayır, artık bunu bile yapmıyorum çünkü Uras'ın annesi burada, oğlunun yanında, benim yanımda."

Bu sözlerle gülümsemem donarken titreyen dudaklarımı iyice birbirine bastırdım. Evet şimdi yanlarındaydım ama ileride ne olacaktı? En geç bir sene sonra boşanmış olacaktık ve ben... gidecektim. Begüm'ün terk ettiği gibi bende gidecektim.

"Boşandıktan sonra benim Begümden ne farkım kalacak? Bende gideceğim," deyip umutsuzca Arslan'a baktım.

"Boşanırsak eğer Uras'ı terk etmeyeceksin sen. Yine onunla görüşeceksin, yine onun annesi olacaksın," Onun da gülümsemesi solarken devam etti. "Sen beni terk etmiş olacaksın sadece."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken "Seni de terk etmiş olmamki. Bir çocuğumuz olacak, yine görüşeceğiz," dedim. Ardından aklıma sabah restoranda dediği söz gelirken hızla konuştum. "Sabah bana niye öyle bakıyordun?"

Gözleri gözlerimde yoğunlaşırken "Bakmasa mıydım?" deyip hafifçe güldü. Yanaklarında iki tane gamze belirirken bakışlarım oraya kaydı. Ne demişti sahi?

'Bir deniz gözlüye vuruldum iki gamze uğruna. Alıp gömsünler istedim o iki çukura.'

"Tuhaftı açıkçası."

Kaşları havaya kalkarken "Ne gibi?" dedi.

"O şekilde bir tek Uras'a baktığını gördüm ve bana öyle bakman... bilmiyorum işte. Değişikti," diye saçmaladım betimleyemeyerek.

Ona diyebileceğim en mantıklı şey buydu. Ne diyebilirdim ki başka? Bana öyle bakman sana aynı bakışlarla karşılık vermem gerektiğini söyledi mi diyecektim? Diyemezdim.

Arslan dudaklarını aralarken kapının tıklatılmasıyla gözlerini oraya çevirdi.

"Efendim Yekta Bey geldi, aşağıda sizi bekliyor."

"Tamam geliyorum."

"Hadi gidelim," deyip elini belime koyarak kapıya yönlendirdi. Ona uyup koridora çıkarken çevik bir hareketle kapıyı kilitlemiş, eski yerine koymuştu anahtarı.

Salona indiğimizde karşı koltukta oturan Yekta ayağa kalktı, kaşları oldukça çatıktı ve sinirli duruyordu.

"Ne oldu?" dememle bana dönerken "O şerefsiz Barış Banu'yu üzüyor," dedi.

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken karşısına geçip oturdum. Onun Banu'yu aldatmamış olması halen şaşırtıcı geliyordu. "Senin kadar üzmüyordur Banu'yu, merak etme."

Yekta'nın dudaklarının arasından bir off sesi çıkarken "İçimi çok rahatlattın, Allah razı olsun," deyip tersçe baktı.

"Rica ederim," deyip sırıtırken Arslan, "Git o zaman söyle hemen Banu'ya," deyip yanıma oturdu.

Yekta'nın yüzü hoşnutsuzlukla buruşurken "Çok kolaydı sanki o. Diyecektim aslında ama dinlemiyor bile," deyip başını geriye attı.

"Ben demiştim dinlemez diye. Şahsen ben de olsam dinlemem, yüzüne bakmam. Hatta gördüğüm yerde suratına tükürürüm."

Yekta irrite olmuş gibi gözlerini açtı. "Mert'e öyle yapmadın görünce," dedi kafasını ne iş der gibi sallarken.

"Sen Mert'i nereden..." derken aklıma gelen isimle başımı yana yatırdım. "Tabii ki, Banu!"

"Her neyse bundan sonra tamamen senin yoluna uyuyorum Rüya. Tek bir lafından bile çıkmayacak, sözünü dinleyeceğim."

Dudaklarım memnuniyetle yukarıya kıvrılırken biraz önceki laf sokmasını unutmuştum. "Ha şöyle yola gel. Önceliğimiz çiftlik. Orada kesin söylememiz lazım. Biz Arslanla Barış'ı oyalarken, Banu'yla konuşacaksın ama yanına gidip selam falan diye değil. Arkadan yaklaşıp kulağına doğrudan söyleyeceksin. Ardından onun şaşkın halinden yararlanıp her şeyi anlatacaksın."

"Ses kaydını da o zaman mı dinleteyim?"

Başımı iki yana sallayıp merakla bakan Yekta'ya "Onu ikincisinde dinlet," dediğimde kaşları çatıldı.

"İkinci derken?"

"İlk anlatımda Banu'nun kafası çok karışacak ve bir kez daha anlatmanın isteyecek. O sırada dinlet."

"Zeki kızsın valla."

Şirince gülümseyip, "Teşekkürler çocuk," dedim ve kendimi tutamayıp kahkaha attım.

"Ağabey senin bu karın zır deli ama işime yarıyor. O halde ben kaçtım, büyük güne az kaldı. Gidip konuşma falan tekrar edeyim ahu gözlüme."

"Hadi yallah," diyen Arslan eliyle kapıyı işaret ederken Yekta suratını buruşturup evden çıktı.

Onun gitmesiyle ben de ayağa kalkacakken "Begümden bir farkını daha buldum Rüya," deyip yerime çakılmamı sağladı. Hafifçe yutkunup ona dönerken söyleyeceği şeyden nedenini bilmediğim bir şekilde korkuyordum.

"Ne?"

Odanın içinde dolanan gözleri beni buldu. Yüzüme dikkatle bakarken hafifçe gülümsüyordu. "Bir bulutun yağmuru toplaması gibi kalbin de şefkati topluyor senin. Onun ise çoğunlukla nefret ve kin dolu olurdu. Senin kalbinin zehirli ama bir o kadarda güzel katranı Begüm'ün saf zehirli katranının yanında bir kelebek gibi. Ömrünün son gününde bile, ki ömürleri sadece bir günlüktür, insanlara güzellik verebilir."

Begümden bahsetmesi uzun zamandır aklımda dolanan soruları sormam için bir cesaret verirken "Peki sen bu kadar zehirli bir kalbe nasıl aşık oldun Arslan?" dedim.

Birkaç saniye üzerimde dolanan bakışları yere düşerken "Ona aşık olduğumu kim söyledi ki?" dedi.

Sözleri kafamı karıştırırken "Aşık değilsen niye evlendin ki?" dedim.

Geniş omuzlarını zarifçe silkti. Adamın umursamazlığı bile karizmatikti. "Biz aşık olarak mı evlendik Rüya? Evlilik için sadece aşk gerekli değildir." Kısa bir süre sessiz kalıp devam etti tekrar. Kendi fikrini söyleyecek olması merakımı körüklemişti. Dudaklarından dökülecekleri can kulağıyla bekliyordum. "Açıkçası başta aşık olduğumu düşünüyordum. Yanıldığımı yeni yeni anlıyorum. Begüm'e hissettiğim şey aşk değildi. Aşk ile başka bir duyguyu karıştırmışım."

"Niye gitti Begüm? Niye terk etti sizi?"

"Bu soruyu bende kendime çok sordum. Evliyken ona aşık olduğumu düşünüyordum. Bu yüzden üzerine titrerdim, hiç kavga etmezdik. Bir sorunumuz yoktu. Ortada hiçbir şey yoktu. Uras doğdu, sütten kesildi ve Begüm gitti. Çok aradım başta ama bir süre sonra boşanma davasını açtı. Uras'ın velayetini bana vermek için para istedi ve ondan sonra bıraktım aramayı."

Dondum."Para mı aldı?"

Başını salladı. "Uras bunu bilmiyor ve hiçbir zaman da öğrenmeyecek. Begüm'ün onu bir kez daha yıkmasını istemiyorum."

Dudaklarımı ısırdım ve duyduklarımı sindirmeye çalıştım. Hangi anne oğlunu paraya değişirdi? Annelik vasfının herkeste olmadığı doğruydu işte. Ben bile, öz oğlum olmadığı halde Uras'ı para için satmazdım.

"Bu yüzden tüm kadınlardan nefret ediyorsun, değil mi?" dedim bunun cevabını tahmin etsem de. İçten içe Ezgi'nin aşk hakkında söylediklerinin astı astarı olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Aşık olan insan nefret ediyorum demezdi sonuçta.

Yanıtı içimi burkacak kadar tereddütsüzdü. "Ediyorum."

Boğazımda boğumlanan isimsiz varlıklar nefesimi acı bir halde kesiyordu. Gözlerimi kırpıştırdım ve yakıcı hissin geçmesini bekledim.

Geçmiyordu.

Yerini sevmişti.

Dikkatimi dağıtmak için asıl konuya odaklanmayı seçtim. Bunu göz ardı edebilirdim. "Şimdi nerede peki?"

O kadınla ilgili her şeyi merak ediyordum. Evladını bırakıp nasıl gittiğini aklım almıyordu, o kadını hiçbir şekilde anlamıyordum. Uras'a yaşattırdığı anne yokluğu yüzünden ondan nefret ediyordum.

"Bilmiyorum ve ilgilenmiyorum açıkçası. Ben o defteri kapatalım çok oldu. İçimde ona kalan tek kızgınlık Uras'ı annesiz bıraktığı için."

Hislerimiz karşılıklıydı.

"Onu çok seviyorsun, yani Uras'ı. Ona bakarken gözlerin ışıldıyor, bambaşka birine dönüşüyorsun. Dışarıdan bakan biri olarak söylemem gerekirse insan kıskanıyor Uras'ı."

Arslan'ın dudaklarına şefkatli gülümsemesi yayıldı. "Sen niye kıskanıyorsun? Baban da seni çok seviyor," dedi.

"Sizinki kadar büyük bir sevgi değil bizimkisi. Öyle bir bakıyorsun ki Uras'a iç çekesim geliyor adeta. Öyle büyük bir sevgi, öyle büyük bir aşkki bu. Anlatamam yani."

Arslan'ın gülüşü tebessüme dönüşürken "Böyle olmak zorundaydı. Uras için sadece ben vardım, sevgi istediği bir tek ben vardım. Bu yüzden çok sevdim onu. Ama artık tek başıma değilim," Anlamayan bakışlarımı görünce devam etti. "Sen varsın, annesi yanında ve onu çok seviyor."

Gülümseyip "Çok seviyorum," dedim.

"Begümle ilgili olan sorularını yanıtlayabildim mi? Var mı başka sorun?"

Başımı iki yana salladım. "Şimdilik yok."

Bir süre ikimizde sessiz kalırken Arslan'ın haklı olduğunu çok iyi biliyordum. Bir yandan da bu boşanma işinden sonra olacaklardan, daha doğrusu olabileceklerden korkuyordum.

"İleride Urastan kopmak istemiyorum, Begüm gibi onu terk etmiş sayılmak istemiyorum. O böyle hissetsin istemiyorum," diyerek korkularım karşımdaki adama dökerken "Sen onu terk etmeyeceksin ki Rüya. Bunu yapamayacağını ikimizde biliyoruz. Biraz önce dediğim gibi, sen beni terk edeceksin. Uras'ı değil," dedi.

Sıkıntıyla iç çekerken onu terk etmediğimi anlaması gerekiyordu. "Arslan biraz önce de söylediğim gibi bir çocuğumuz var, terk etmiş sayılmam. Urasla olduğu gibi seninle de görüşeceğim."

"Ama şu anki halimizde olmayacağız o zaman."

Bakışlarında bir şeyleri anlamamı isteyen gizemli bir ifade vardı. Ama ne olduğunu çözemiyordum, henüz Arslan'ın gizemli hallerini bulabilecek kadar profesyonelleşmemiştim. "Şu anki halimiz ne?"

"Evliyiz, Rüya. Karı kocayız," dedi üstüne bastıra bastıra.

"Arslan biz gerçek anlamda evli değiliz biliyorsun. O zamanda aynı halde olacağız, tek fark artık aynı evde yaşamıyor olmamız olacak."

İç çekti. Söylediklerime tahammül edemiyor gibiydi. "Burada kal o halde. Boşanmayalım, Arya kardeşiyle birlikte büyüsün. Aile ortamında yaşasın. Kızımın büyüdüğünü göreyim, hep birlikte olalım."

Küçükken bitmez sandığımız masallar bile bitmişken bu evlilik niye bitmeyecekti?

Bakışlarına yansıyan istek ve aynı zamanda çaresizlik fazlalığı nefes almamı zorlaştırırken böyle bir şey demesini beklemediğim için afalladım. Söyleyeceğim kelimeleri toparlayamayacak kadar uyuşmuştum. "Boşanmak zorundayız. Hem ikimiz de onu sevdikten sonra, sürekli bir araya geldikten sonra onu çok etkilemez. Kızının büyümesini ise ayrıyken de görebilirsin."

Bana zaten oldukça yakın olan Arslan koltukta kayıp biraz daha yakınıma gelirken soru dolu gözlerle ona baktım. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?

"Niye anlamıyorsun Rüya? Niye anlamak istemiyorsun?"

Aramızda birkaç santim varken bacaklarım bacaklarına değiyor, diz kapaklarımız birbirine çarpıyordu. Bir eli yavaşça yukarıya kalkıp saçımı bulurken gözümün ucuyla ne yaptığına baktım. Kıvırcık olan bir tutamı işaret parmağına dolarken derince kokumu içine çekti. Göğsü havalanırken yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı. Gözlerimi saçımda olan elinden çekemezken diğer elinin baskısını çenemde hissettim, yavaşça yukarıya kaldırdı. Bakışlarım otomatikmen gözlerine çıkarken hafifçe yutkunmaya çalıştım ama başarılı olamadım.

Gözlerim bir çöle yaslıyken yine öyle bakıyordu. Eşsiz ve değerli bir şeymişim gibi...

Çenemdeki eli yönünü değiştirip dudaklarıma giderken baş parmağıyla hafifçe okşadı. "Cevap ver, niye?"

"Neyi anlamam gerektiğini anlatmıyorsun."

Parmakları yüzünden boğuk çıkan sesime karşılık dudakları yukarıya kıvrıldı. "Gösteriyorum ya işte. Soruyorsun ya bana niye öyle bakıyorsun diye, anlasana."

Gözlerinde kanat çırpan istek içime doğru uçarken başımı iki yana salladım. Ben niye en değerlin benmişim gibi bakıyorsun demiştim. Bu muydu yani? Gerçekten anlamıyordum, gördüğüm şeylere bir isim veremiyordum. Versem de mantığımın temeli kabul etmiyordu. Düşüncelerim beynime ulaşmıyordu, izin yoktu beynime sızmalarına. İzin yoktu onları çözmeme.

Sessiz kalmama katlanamayan Arslan "İlla anlatmam mı lazım? Sadece görsen, hissetsen..." derken fısıltılı sesi kalbimde atıyordu.

Bedeni çok sıcaktı. Öyle ki bir dakikadan kısa bir sürede terlemiştim. Bacaklarımın üzerinde olan ellerimi hissetmiyordum, bedenim uyuşmuş gibiydi. Nefes aldığımdan bile şüpheliydim.

"Tamam. Ona da tamam. Sadece hisset. Hisset ki anla, anla ki karşılık ver."

Neyi hissedecektim? Daha açık olmalıydı. Daha biraz önce tüm kadınlardan nefret ettiğini söylememiş miydi? Şimdi niyeydi bu yakınlık, nedendi?

Dudağımda olan parmağını yavaşça aşağıya kaydırdı, omzuma getirdi. Bakışları dudaklarımdayken saniyelik bir zaman diliminde dudaklarımın üzerinde bir sıcaklık oluştu.

Bir kibrit tutuştu, bir ateş yandı. Tam dudaklarımda bir küle zemin hazırlandı.

Gözlerim kapanırken Arslan'ın ıslak dili alt dudağımın üzerinde dolaştı, ardından iki dudağımı aralayıp üst dudağımı dudaklarının arasına aldı.

Ben hiçbir şey yapamadan öylece dikilirken Arslan nazik öpüşüne devam ediyordu. Ne karşılık verebiliyor ne onu itebiliyordum. Bedenimin ve zihnimin kontrolü elimin arasından kayıp gittiğinde karşılık vermek için hareketleniyordum ki, Arslan birden geri çekildi. Islak dudaklarıma birden temas eden soğuk irkilip gözlerimi açtırdı.

Şaşkınca ona bakarken kapalı olan gözlerine baktım. Uzun kirpiklerine, sakallarına ve ıslak olan dudaklarına. Birden dudakları yukarıya kıvrıldı, gülümsedi ama bu neşeden yoksun hüzünden fazlacaydı. Bir nefeslik zaman diliminin ardından gözlerini aralarken üzerimde olan ellerini geri çekti. Bakışlarında kol gezinen, kendine yer edinen hayal kırıklığına birde acıma eklenirken öylece donakaldım. O kadar üzgün duruyordu ki alıp sarmalamak istiyordum ama şaşkınlığımdan sıyrılıp yapamıyordum. Kal gelmişti adeta.

Kahverengi topraklarına bir bulut gelip yağmurlarını bırakırken ıslaklıktan parlayan gözlerine aynı dolulukla karşılık verdim. Öpüşüne karşılık verememiştim ama bunu yapabiliyordum. Bedenimdeki uyuşma hissi yavaş yavaş geçerken sadece ufak karıncalanmalar kaldı.

Hüzünlü yüzünü izlerken Arslan yutkunmaya çalıştı ama başaramadı. Sanki boğazına bir yumru oturmuş, engelliyordu onu. Birkaç denemenin ardından sonunda yutkunurken bir elini alnına dökülen saçından geçirdi.

"Ben gösterdim, sen görmedin. Ben bağırdım sen duymadın. Ben hissettim sen hissetmedin. Ben istedim sen istemedin. Sen anlamadın ama ben anladım be güzelim, ben anladım."

Continue Reading

You'll Also Like

17.1K 2.2K 50
Karşılıksız aşk, cüretkâr bir teklif ve çarpık bir intikam oyunu... Sare'nin kalbi çocukluk arkadaşı Emir'e aittir, ancak kaderin başka planları vard...
653K 40.6K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
15.5K 969 2
GÜNAH KÜLLERİ. Onun dudakları zehirdi. Damarlarında dolaşan kanla kaynaşan bir zehir vardı ve derisi bu zehirden aşınıyordu... Dudaklarına pompalana...
31.3K 168 29
"Bazı insanların geleceği geçmişinden gelir." Taş Ev tüm bölümleriyle şu anda Wattpad'de yayında. -2-