Komşum Dengesiz

By Esrau57

277K 13K 849

♠ Amaç: Hayata yeni bir sayfa açmak. Yeni bir eve geçerek bu amacı gerçekleştirmek isteyen dört genç kız. Hen... More

Tanıtım ♠
1.Bölüm ♠
2.Bölüm ♠
3.Bölüm ♠
4.Bölüm ♠
5.Bölüm ♠
6.Bölüm ♠
7.Bölüm ♠
8.Bölüm ♠
9.Bölüm ♠
10.Bölüm ♠
11.Bölüm ♠
12.Bölüm ♠
13.Bölüm ♠
14.Bölüm ♠
15.Bölüm ♠
16.Bölüm ♠
17.Bölüm ♠
17.Bölüm Tekrar.
18.Bölüm ♠
19.Bölüm ♠
20.Bölüm ♠
21.Bölümden Kesit!
21.Bölüm ♠
22.Bölüm ♠
23.Bölüm ♠
24.Bölüm ♠
25.Bölüm ♠
26.Bölüm ♠
27.Bölüm ♠
28.Bölüm ♠
29.Bölüm ♠
30.Bölüm ♠
31.Bölüm ♠
32.Bölüm ♠
33. Kesit! /Duyuru
33.Bölüm♠
34.Bölüm♠
Ne Diyeyim ki Şimdi?
36. Bölüm Kesit♠
5 Ay Sonra Bir Not😕

35.Bölüm♠

1.9K 120 19
By Esrau57

İyi okumalar canlar!❤

35.Bölüm

Pınar'ın sinirli sesini duyan Katibe, gurur duymadan edemedi. Onu düşünen, seven ve koruyan insan ne fazlaydı!

"Kız dur bi! Hemen etme öyle küfürler. Bir dinleyeyim adamı ne diyor bakalım."

"Yok Katibe. Bunları dinlemeye gerek yok. Zırvalayacak bir şeyler sende kanacaksın. İzin vermem."

Katibe güldü ve daha fazla abartmaya gerek duymadan şakasını bitirdi.

"Tamam tamam. Şaka yaptım. Konu bu değil. Zaten hele bir öyle bir şey yapsın, seni aramadan hallederdim onu."

Pınar suratındaki sinirli ifadeyi yok edip, yerine tiksinç bir ifade getirdi.

"Aman be Katibe."

"Neyse neyse. Ben diyecektim ki, biz biraz geç gelebiliriz size dediğimiz tarihten. Sorun olur mu?"

Pınar sinsi sinsi sırttı.

"Yoo. Ne sorunu Katibecim."

Pınar'ın sesindeki munzurluğu fark eden Katibe, mümkün olsaydı o an telefonun bir tarafından elini kolunu çıkarıp onu boğacaktı.

"Kız yine o fesat şeyleri düşünüyorsan aklın kurusun. Terbiyesiz. Aramayacağım bir daha seni."

"Ya tamam tamam. Düşünmüyorum öyle şeyler. Ama torun istemenin neresi fesat?"

"Bak hala! Bu yaşta ne çocuğundan bahsediyorsun Pınar? Kapat telefonu."

"Tamam. Seni seviyorum Kato."

***

"Şimdi diyorum ki, bizim yapabildiğimiz yemeklerden bir halt olmaz. Şöyle ev yemekleri yapan güzel bir yer bulalım ve sipariş verelim. Ne dersiniz?"

Arya, İpeği haklı bularak kafasını salladı.

"Ben de tatlı getiririm işten çıkarken. Sonuçta tatlıların içinde çalışıyorum."

"Tamamdır. Yemeği yine sizler halletiğinize göre, ben aileleri arama görevini üstleniyorum. Babam zaten sorun etmeyecek. Ama sizinkiler mızmızlanacak, ben arayayım ki böyle bir imkanları olmasın. Malum, ikna edici bir dile sahibim. Boşa gitmesin."

Konuya noktayı koyan Pınar, kalktı ve telefonunu alarak odaya çıktı. Arya da çantasını kapıp fırladı evden, zaten geç kalmıştı. Bir de oturmuş sohbet ediyordu. Ayıp Arya. Çok ayıp.

İpek de kalkınca, Simge bacak bacak üzerine attı ve fırsat bu fırsat diyerek telefonunu alarak Cenk'e mesaj attı.

(Cenkii'm, 2 dakikaya bahçede ol lütfen. Sana bir şey söyleyeğim.)

Simge cevap gelmesini beklemeden kalktı ve kapıya ilerledi. Bu saatlerde evde olurdu Cenk. Yani iki dakika sonra orada olmak zorundaydı.

Her zamanki yere geçti ve oturdu.

Bu sırada kapıda hala didişen Savaş ve Arya'ya baktı. O an seslenerek 'Gidin artık işinize' demek istedi ama bunun için bağırması gerekirdi. Bunlara gerek yoktu. Rehberden Arya'yı bularak aradı.

"Ne var Simge?"

"Arkandayım ve benimle düzgün konuş salak."

Arya arkasına dönerek yerde bağdaş kurarar oturan Simge'ye baktı.

"Hadi ne istediğini söyle, salak."

"Artık şu adamla konuşmayı bıraksan da işe gitsen, sen gidince o da gitse ve buralarda kimse olmasa?"

"Aklıma Cenk ile yapabileceğiniz fesat şeyler geliyor. Neden öyle dedin?"

"Aa terbiyesiz cüce. Kapat ve dediğimi yap."

"Sanane be. Giderim, gitmem."

Arya telefonu kapattı ve Savaş'a döndü.

"Dua et ki geç kaldım ve annene kötü, sorumsuz bir kız olarak gözükmek istemiyorum. Gidelim hadi."

"Anneme öyle gözüksen ne olacakmış?"

Savaş sırıtarak bakıyordu. Savaş hep sırıtarak bakıyordu.

"Çünkü annen patronum."

Arya arabaya doğru ilerleyecekken Savaş onu durdurdu.

"Vazgeçtim. Teklifimi geri alıyorum. Binme arabama, istemiyorum benimle gelmeni."

Bundan sonra olanlar ise; Savaş arabaya biner, Arya izler. Savaş arabayı çalıştırır, Arya gözlerini kısarak izlemeye devam eder, Savaş camı açarak el sallar, Arya izlemeyi bırakıp cama yaklaşır. Savaş merak eder. Ne yapacak bu kız der. Ardından suratına okkalı bir tükürük yer.
Şeklindedir.

"Akbilime kurban ol köpek."

"Tükürüğünle geber Arya!"

Savaş tiksinerek suratını temizledikten sonra gitti. Arya durakta bekleyecek olmanın üzüntülü ağırlığıyla durağa yürüdü. Ah bir de bu yürüme mesafesi olmasa!

--

Yaklaşık on dakikadır bekleyen Simge, Cenk'i yirmi beşinci kez aradı.

Sonunda Cenk kapıda gözüktüğünde Simge pis bakışını yerleştirdi yüzüne.

"Nerdesin Cenk. Yarım saattir seni bekliyorum burada."

"Uyuyordum Simge. Ne diyeceksin bu saatte?"

"Tamam otur söyleyeyim."

Cenk de karşısında bağdaş kurduğunda direk konuya girdi Simge.

"Aslında öyle çok önemli bir şey değil ama söylemek istedim. Pınar ortaya bir fikir attı ve bugün hepimizin ailesiyle ortak bir yemek yiyeceğiz. Ben diyorum ki... siz de çağırsanız sizinkileri. Şu bahçeye koccaaaman bir sofra kursak. Güzel olmaz mı. Hem de, ailelerimizin nasıl anlaştığını falan gözlemlemiş oluruz?"

Cenk başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi.

"Hm. Güzel olur aslında. Ama şöyle ki, bundan sizin kızların haberi yok, hadi onu geçtim çocuklar kabul etmeyebilir veya gelemeyen kişiler olabilir. Eğer daha önceden haberim olsaydı, arardım getirirdim buraya hepsini."

"Ah! Kızların bilmemesi pek bir sorun değil. Pınar Kaan'ın patavatsızlıklarına alışmak üzere zaten. Kaan gelir, 'bizimkilerde geliyor Pınar' der. İki sataşırlar, olay biter. Yani bundan sonraki adımda sana iş düşüyor biraz. İkna et onları, bebeğim!"

Cenk güldü ve Simge'yi kendine çekerek sarıldı.

"Özlemişim seni be."

"Bende seni çok özledim Cenk'im."

***

Arya nihayet otobüs geldiğinde, ilerleyip otobüsün bir kenarından öpmek istedi. Ama tabii bu rezillik demekti. Yani yapmayacaktı.

Pastaneye geldiğinde Savaş'ın çoktan servise başlamış olduğunu gördü. E tabii, Arya daha durağa ulaşmadan gelmiştir buraya. Sinir sırık!

Ve bir karar aldı Arya. Savaş'la gün boyunca konuşmayacaktı.

Eşyalarını bıraktı ve hemen servise başladı. Neyse ki pek bir kalabalık yoktu. Dinlenebilirdi birazdan.

***

"Aa. Ayıp ediyorsun Cansu Abla. Kırk yılın başı heveslendik güzelce hep birlikte bir yemek yiyelim dedik. Ama sen gelmiş itiraz ediyorsun. Kabul etmiyorum. Akşam 7'de Fırat Abiyle birlikte burdasınız. Hadi görüşürüz."

Pınar son olarak Simge'nin de ailesiyle konuştu ve kendini yatağa bıraktı. Ne inat şeydi bu insanlar! Yahu kırk takla attı bir akşam yemeği için.

Pınar telefonu tekrar eline alıp facebook'a girdi. Biraz anasayfada dolaştı. Ani bir kararla arama butonuna tıklayıp, "Kaan Yörel" yazdı.

Sonucu ise tam bir hayal kırıklığıydı.

"Sonuç bulunamadı."

Gerçi ne diye hayal kırıklığına uğruyordu. Ergenliğini Facebook'a yansıtamayan bir adam vardı ortada. Ondan herhalde. Ondan ondan.

***

İpek, kapı sekizinci kez çalınca, ya kızların evde olmadığını ya da özellikle kendisi açsın diye beklediklerini düşündü.

Oflayarak yataktan kalktı ve aşağıya indi. Bu sırada mutfaktan çıkıp koltuğa yayılan Pınar'a baktı. Allah'ım neydi bu kızdaki bu rahatlık!

Kapıyı açtığında Emir tüm yakışıklılığıyla karşısında duruyordu. Bir de yanında Simge paçozu vardı ama o, İpeği itekleyip içeriye geçmişti bile.

"Biliyorum, bu pek hoşuna gitmeyecek güzelim ama, şirketten bekleniyoruz."

İpek kaşlarını çatarak cevap verdi.

"Benim anlamadığım şeyler var. İlk olarak, vay canına ilk defa seni aradılar. İkinci olarak, ben orada hiçbir şey yapmıyorum ne diye çağırıyorlar?"

"Ne bileyim. Herhalde baban, senin de bu işi yapcağını göstermeye çalışıyor çevredekilere."

"Ay amaan. Bırakalım hayal kursun. Bekle hazırlanıp geliyorum."

"Tamam. İki dakikan var."

"Ay! İki dakikada odama bile çıkamam. Geç otur ve bekle!"

--

İpek nihayet 15 dakikada hazır olduğunda, Emir neredeyse Simge'nin moda hakkındaki mükemmel yorumlarını dinlemekten kusacaktı.

"Ayrıca, anlayamadığım o kadar çok şey var ki Emir! Bazı insanlar giyinirken hangi kafayı yaşıyor merak ediyorum."

"Aynen, bende."

"Sence bu kıravat bu gömlekle olmuş mu Allah aşkına! Bak bi şuna!"

Emir, Simge'nin dergide gösterdiği adama baktı.

"Aynen. Olmamış."

"Ay hele ayak-"

"Kız çocuk baygınlık geçirecek yanında, hala devam ediyorsun."

Emir, kurtarıcısı olan İpeğe hayranlık dolu gözlerle baktı.

"Ulan dedim bu kız kendisini baştan yaratıyor! Ben çoktan elli kere giyinmiş, şirkete gitmiş gelmiştim be."

Tabii hayranlık dolu olan şeyler sadece gözlerdi. Bu dile de yansıyacak değildi ya!

"Tamam ya. Geldim işte, hadi gidelim."

--

Emir arabayı park ettikten sonra indi ve İpeğin inmesini bekledi.
İpek kocaman sırıtarak Emir'e yaklaştı.

"Ya. Bak bunu senden beklemezdim Emir."

Emir kaşlarını çattı.

"Neyi?"

İpek elini kaldırarak etrafı gösterdi.

"Bana şirkete gidiyoruz falan dedin ama, görünüşe göre bir süprizin var."

"Ne sürprizi Allah aşkına İpek. Yürü. Park yeri yok diye buraya getirdim arabayı. Yolları da mı tanımıyorsun?"

İpek suratındaki sırıtma somurtmaya dönüşürken, Emir'in peşinden yürümeye başladı. Ne kadar da heveslenmişti oysa ki...

***

Cenk, annesine haber vermeden önce çocuklarla konuşmasının daha doğru olacağını düşündü.

Ama asıl konu, ne diyeceğiydi.

Omzunu silkti ve Kaan'ı aradı. Amcanı al gel diyecekti işte.

"Söyle Cenk."

"Kaan, akşam amcanı da al gel. Kızlar aileleriyle yemek yiyecekmiş, biz de onlara katılırız."

"Saçma sapan şeyler söylemek için neden arıyorsun beni? Kızlar aileleriyle yiyecekmiş işte. Bize ne? Biz niye gidelim?"

"Ya ben, benimkilerle Simge'yi tanıştıracağım oğlum. Bundan daha güzel fırsat mı olur? Beni yalnız bırakmayın. Hadi kapatıyorum, akşam amcanı göreyim burada."

Kaan'ın bir şey demesine fırsat vermeden kapattı telefonu. Getireceğinden, hatta geleceğinden bile pek emin değildi ama, denemişti işte.

Daha sonra Savaş'ı aradı. Onun işi biraz zordu. Hem annesini hem babasını getirecek olmak... birazcık cesaret gerektiriyordu.

***

"Az önce ikinci masaya ben bakacağım dedin!"

"Sonra senin bakmanı istedim. Burası işlek bir mekan, ordan oraya koşturuyordum. Baksaydın!"

"Ya oğlum ne istiyorsun benden! Senin yüzünden yemediğim laf kalmadı az önce."

"Bu beni ilgilendirmiyor."

Arya nefesini sinirle dışarıya bıraktı ve Savaş'ın yanından uzaklaştı.

Şu an ona vurmak istiyordu!

Eline gelen şekeri ağzına atıp yine sinirli bir şekilde çiğnedi. Bu sırada gözü kapıya takıldı.

Patronu ve kucağındaki bebek.

Kaşlarını çattı ve Savaş'ın annesi, aynı zamanda patronu olan Berna'nın ona doğru gelişini izledi. O arada son müşteriler de çıktı kapıdan.

'Allah'ım! Affet ama ne günah işledim de bu bebek dönüp dolaşıp benim kucağıma geliyor?'

"Savaş! Gel de Serkan'ı al, dolaştır biraz. Çok yordu bugün beni."

Savaş surat asarak iki yaşındaki kardeşine doğru gitti. Çocuğun ismini ilk defa duyan Arya ise, hala aynı şekilde bakınıyordu.

"Anne. Ben bebek bakmak istemiyorum. Sürekli bana verip duruyorsun zaten."

"Mızmızlanma ergenler gibi."

Burada araya bir Arya kıkırtısı kaçar.

"Ha. Bu arada anne, bu akşam bizim komşularımız aile yemeği düzenliyormuş, sen de davetlisin."

"Kim bu komşular? Gelirim tabii."

Savaş, Arya'yı işaret etti.

"Bu cüce ve 3 arkadaşı daha."

Arya kendilerinden bahsedildiğini anladığında, gözlerini pörtletti.

"Seni kim davet etti be?"

"Cenk. Daha doğrusu Simge olsa gerek."

"Simge'yi ajan olarak falan mı tuttunuz siz? Evde olan her şeyi size uçuruyor!"

Savaş omzunu silkti ve kucağında, saçlarını çekmekte olan kardeşine döndü.

"Saçlarıma dokunma çocuk."

--

"Şeker ister misin seni tatlı şirin susmayı bilemeyen ağzından bal püskürtten çılgın çocuk?"

"Annemin çocuğunu neden imalı imalı sövüyorsun?"

"Ne münasebet. Yapar mıyım hiç öyle şey. Alt tarafı saatlerdir debeleniyor kucağımda. Bir de çığırıyor o kadar. Al artık benden."

Arya konuşmak istemedikçe cevap veriyordu Savaş'a.

"Almam. Henüz o kadar delirmedim."

"Ya köpeğim!"

Arya çocukla birlikte ayağa kalkarak Savaş'a yaklaştı.

"Annenin çocuğu bu! Asıl banane?!"

Savaş yine omzunu silktince Arya ayağını kaldırdı ve oturan Savaş'a tekme atmaya başladı.

Bugün ne kadar da uyuz biri olmuştu böyle!

***

Saat akşama yaklaşırken, Simge ve Pınar yemekler için iyi bir yer bulmuş sipariş etmişleri.

İpek şirketten geldiğinde bahçeye sandalyeleri çıkarmıştı.

"Evin içinde mi yeseydik ya. Daha iyi olurdu."

Gözünde sekiz ailenin kalabalığını canlandıran Simge, Pınar'a karşı çıktı. Gecenin sonunda bu evden cenazesi çıkacaktı ya, hadi neyse.

Arya, bir tanecik Savaş'ı akşam da göreceği için olabileceği en üst seviyede mutluluğunu yaşıyordu. Biliyorsunuz, Savaş demek mutluluk demek.

Tatlıyı başka bir yerden almaya karar verdi. Kadının kendi pastanesinden bir şeyler getirip önüne koymak ayıp olurdu.

Eve geldiğinde saat 5'e geliyordu. Kızların yanına gidip kendini koltuğa attı.

"Hazır mı her şey?"

"Hazır hazır. Zaten bir 10 kişi falan oluyoruz ama yemekler bir orduya yetecek kadar."

Arya Pınar'ın bu cevabından sonra bir şeyi anladı. Henüz haberi yoktu komşucuklardan. Bittin Simgecik.

Sırıttı ve kalkarak Pınar'ın yanına geçti.

"Pınarcığım."

"Söyle canımın içi."

Arya iyice Pınar'a döndü.
Bu sırada Simge hunharca tırnaklarını ısırıyordu.

"Birisi, ki bu birisini söylediklerim bitince çok iyi anlayacaksın. Komşularımıza aile yemeğinden bahsetmiş. Hadi bahsetmeyi geçtim bir de davet etmiş. Kısacası 10 kişi değil, bir ordu kadar insan olacak, birtanem."

Pınar ışık hızıyla kafasını Simge'ye çevirdiğinde Simge çığlık atarak uçuşa geçmişti bile.

--

"Sankin olayım diyorum, bir gün bu kızlardan birine bağırmayayım, sinirlenmeyeyim diyorum. Ama yook. Olur mu öyle şey! Delireceğim ya. Kızım, ne işi var onların annesinin, babasının burada! Amacın ne?"

"Ya Pınar be-"

Kapı çalınca sorgu kokan koltuktan fırlayarak kapıyı açtı Simge.

Adamlar içeri girerken Pınar ilk giren Kaan'a döndü.

"Hepsi geliyor mu?"

"Evet. Artık iptal etmen için çok geç. Hepsi geliyor."

"Ya hadi ben Simge'nin salaklığını geçtim, siz niye bu kadar yüzsüzsünüz abi!? Adı üstünde aile yemeği."

"Ne abarttın be Mavi. Kalabalık bir aile yemeği olacak işte. Kapat konuyu."

Pınar gözlerini devirerek oturdu. Daha fazla debelenmesinin bir anlamı yoktu. Kabul etmeyen bir o'ymuş gibi duruyordu.

"O zaman yemek sipariş edin. Yetmeyebilir."

"Ayrıca sandalye ve tabak çanak da eklemek gerek."

Bu sözlerden sonra ayaklandı herkes. Kaybedecek zaman yoktu.

Emir sandalye taşırken, Savaş ve İpek tabakları yerleştirdiler.
Simge yemek siparişi ile ilgilendi.

Pınar mutfağa gidince, Kaan da hemen arkasından gitti.

"Mavi. Şimdi cacık yapsan. Bu hazır olanlar yenmiyor. Amcam çok sever. Hadi ellerinden öper."

"Ben niye yapıyorum oğlum? Al dolap, al bıçak. Yap cacığını."

"Kalk yap, Pınar."

"Emrin olur özür prensim."

Pınar ayağa kalkıp dolaba ilerledi. Kaan bu sırada 'özür prensim' diyen bu kızın hangi kafayı yaşadığını merak etti.

"Yahu, bir kere özür diledim diye beni prens mi ilan ediyorsun?"

Pınar salatalıkları bir kaba koydu. Bu sırada mutfağa giren Simge'nin eline tuttuşturdu.

"Kokoş, yıka şunları. Elimden çekeceğin var."

"Kokoş mu? Neyse. Sanırım seni sinirlendirme kotamı doldurdurdum. Yıkayayım bari."

Pınar, Kaan'a doğu ilerledi.

"Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Benim sana 'özür prensi' deme sebebim-"

"Oha, Pınar. Sen Kaan'a özür prensi mi diyorsun! Gidip kızlara söylemeliyim!"

"Al işte. Aferin Mavi!"

"Hele bir söyle! Bak ben senin o saçlarını sana yedirtmiyor muyum! Delirtme beni."

Simge çenesini kapatıp salatalıkları yıkamaya geri dönerken, Pınar konuşmasına devam etti.

"Her neyse işte. Öyle deme sebebim, özür dilemen değil. Özür dileme şeklin. Hoşuma gitmiş olabilir söylediklerin. Ondan."

"Haa. Tamam. Öyle desene, kızım."

"Bitirirdim bunları yıkamayı Pınar."

Pınar sandalyeye oturdu bu sefer.

"Şimdi kalk ve cacığını yap."

"Ne uzattın be."

Kaan daha fazla Pınar'la uğraşmak istemedi ve kalktı. İki dakikasını alırdı en fazla.

"Kaan. Pınar'a mı yaptıracaktın bunu?"

Simge şaşkınlıkla Kaan'a baktı.

"Evet?"

Kısa bir kahkahadan sonra, Simge sandalyeye ilerlerken cevap verdi.

"O yapmayı bilmez ki."

Kaan bunu duyunca sırıtmaya başladı.

"Anlaşıldı neden bu kadar direndiğin, Mavi."

"Sus be. Suç mu yemek yapmayı bilmemek."

"Her şeyi geçtim. Evlenince ne yapacaksın? Adam aç kalacak. Yazık yazık. Öğren bir iki yemek."

"Ha ha. Komiksiniz Kaan Bey. Bakıyorum sen de çok beceriklisin."

"Öyleyimdir."

Kaan salatalıkları rendelemeye başladı.

"Simge, ne biçim yıkadın bunları? Çamur var hep üzerinde."

"Ay onlar temiz çamurdur. Ovaladım ben güzelce."

"Temiz çamur ne kızım?"

Simge, Pınar'a döndü. Bu sırada Kaan tekrar yıkıyordu salatalıkları.

"Bana 'kızım' demenden nefret ediyorum."

"Benim de hoşma gidiyor ne yapıcaz?"

***

Simge, Pınar'ların didişmelerinden sıkılarak salona geçti ve Cenk'in yanına oturdu.

Herkes sohbet ederken telefonunu çıkardı. Birazdan gelmeye başlarlardı. Heyecanlıydı Simge.

İnstagram'a girdi ve anasayfasındaki paçoz kızların resimlerine baktı.

"Ah ah! Anasayfam o kadar ıssız ki! Şu paçoz kızlardan başka kimsecikler yok."

Cenk, Savaş'la olan konuşmasını kesip Simge'ye döndü.

"Bak yine açtın şu konuyu. Başka bir yasaklandırma mı istiyorsun güzelim?"

"Bana bak Cenk. İleriye gidiyorsun ha."

"Allah Allah. Öyle mi?"

"Öyle."

"Susun be. Daha sonra tartışırsınız. Bugün sizin tartışmanızı zevkle izleyecek havamda değilim."

Arya noktayı koyarak çalan kapıya gitti.

İlk gelen Savaş'ın annesi olmuştu. Tabii ki Serkan'da oradaydı.

Kaan cacık yapmayı bitirdiğinde onlara katıldı.

Eve giren her insan, bir selamlaşma merasimi düzenliyor gibiydi. İpek en son 'Hoşgeldiniz' deyişinde bayılacaktı neredeyse.

--

Herkes oturmuş sohbete başlamıştı. Tek bir kişi eksikti. O da Savaş'ın babası. Bir on dakika sonra Savaş'ın babası Ali Bey'de içeri gelince. Bir ses yükseldi oturanlardan.

"Bana bu adamın geleceğinden neden bahsetmedin Savaş!"

Evet evet. Bu o'ydu. Berna Hanım.

Eh ne diyelim. Kolay gelsin sana Savaş.

***

Oy vermeyi unutmayalım canlar!

Ve mutlaka yorum yapın! Benim için önemli yorumlarınız😏

Sizi Seviyorum❤

Continue Reading

You'll Also Like

1M 55.7K 39
(TAMAMLANDI) Gece yarısı ünlü bir oyuncuya şarkı sözü yazarsanız ne olabilir ki? Ünlü oyuncu ve avukatın hikayesi... @bendenizeliff: Orda her kiminl...
15.3K 1.4K 27
Bir anda "Oyun Oynayalım mı?" adlı gruba alınan Göksel'in sonrasında anonimden aldığı mesajlarla gruptakileri korkutarak eğlenmesi ve devamında gelen...
96.1K 7.2K 43
Polen 24 yaşında kariyerinin zirvesinde oldukça tatlı bir mankendir. Sevgilisi tarafından dolandırılıp hapse attırılmak ise... Onun için rüya bile o...
118K 6.5K 45
Siz: Biliyor musun bence gökyüzü pembe olmalıydı. Siz: Bulutlar da mavi Siz: Benim rüyalarım genelde gerçekleşir Siz: Ve geçen gün gördüğüm rüyamda g...