SEN BENİMSİN

By gizemgamze01

1.2M 2.4K 581

İnatçı, asi, hırslı ve güzel kızımız Hayal Kahraman Mardin'deki Kahraman aşiretinden Ahmet Ağa'nın kızı. Mard... More

Bilgilendirme Notu
1. BÖLÜM-DÜZENLENDİ
2.BÖLÜM-DÜZENLENDİ

3.BÖLÜM-DÜZENLENDİ

47.9K 1.5K 397
By gizemgamze01

Hayat hiç de adil değildi. Bunu küçücük bir kız çocuğuyken bile biliyordum. Abim her zaman babamın yanında dolaşır, istediği zamanda konaktan dışarı çıkabilirdi. Ama ben okuldan çıkar çıkmaz eve dönmek zorunda kalırdım. Okul çıkış saatimiz geldiğinde kapıda her zaman şoförümüz Boran abi olur,beni eve o bırakırdı. İstediği zaman dışarı çıkabilen arkadaşlarıma özenir bir gün bile olsa Mardin sokaklarında elimi kolumu sallayarak gezmek isterdim. Ama bu ne yazık ki mümkün değildi.

Bir gün abim babam ile birlikte çiftliğe at binmeye gidecekti. Orada Kartopu adında(adını ben katmıştım) bembeyaz bir atımız vardı. O kadar güzeldi ki onun yelelerine dokunmak bile ayağımı yerden keser, beni mest ederdi. Bende babam ile beraber çiftliğe gitmek kartopu ile beraber vakit geçirmek istemiştim. Ama çocğu isteğim gibi bu da gerçekleşmemişti. Çünkü babam diğer ağaların ve oğullarınında orada olacağını benim orada bulunmamın münasip olmadığını sert bir şekilde dile getirmişti. Çocuk aklı ya işte, abimi benden daha çok seviyorlar diye çok ağlamıştım o gece. Babam hep abimi yanında gezdiriyor, her şeyi ona öğretiyor, hep onunla ilgileniyor diye düşünmüştüm. Birçok konuda ona tolerans sağladıkları kesindi ama asla onu benden daha fazla sevemezlerdi. Yinede bu onun benden her konuda bir adım önde olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Tamam babam beni okutmuş, birçok konuda da arkamda durmuştu ama bu bir yandan verip bir yandan aldığı gerçeğini değiştirmiyordu. Mesela abim asla istemediği bir evlilik yapmazdı. Kimse onu zorlayamazdı. Evlenmek de nereden çıkmıştı ki şimdi?? Okul hayatımın akıbeti hakkında da hiçbir fikrim yoktu.  Hayatıma birdenbire ne olmuştu böyle?

Parmağımdaki alyansa bakıp hayatımı sorgularken herkesin keyfi gayet yerindeydi. Babam Miran Bey ile(kayınpederim! olur kendileri) oldukça ciddi konuşuyorlardı. Annem Dicle Hanım ile(kaynanam! ) koyu bir sohbet içerisindeydi. Ece zaten abim ile sohbetin dibini bulmuştu. İkiside oldukça neşeliydi. Rüzgar Bey kendisine gelen telefondan ötürü çoktan dışarı çıkmıştı zaten. Yani bu ortamdaki kendi halinde mutsuzluğa terk edilen tek canlı bendim. Kimsenin beni taktığı yoktu. Ece ara sıra gözleriyle beni kontrol etsede ona yalandan bir tebessüm yollayarak her şeyin yolunda olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Tabi beni benden iyi tanıyan kız bunu yemiyor, akşam ifadeni alacağım bakışları atıyordu. Bazen seni çok iyi tanıyan bir dostunun olması iğrenç bir şey olabiliyordu.

Derin bir nefesi ciğerlerime çektim ve kimseye fark ettirmeden salondan çıktım. Zaten herkes koyu bir sohbete daldığı için bu oldukça kolay olmuştu. Kendimi teresa attığımda sedirin üstüne oturdum ve başımı kaldırıp gökyüzünü izlemeye başladım. Yıldızları izlemek bana her zaman huzur vermişti. Yıldızları seyrederken omzuma bırakılan bir şeyle irkildim. Başımı sağıma çevirdiğimde Rüzgar'ın sağıma oturduğunu gördüm. O da tıpkı benim gibi yıldızları izliyordu. Hiç ses çıkarmadan omzuma bıraktığı ceketine daha sıkı sarıldım ve başımı karanlık gökyüzüne tekrar çevirdim. Burnuma dolan buram buram deniz esintisi ile bedenimin rahatladığını hissettim. Bu koku tuhaf bir şekilde beni rahatlatıyordu. Ne kadar sessizce yıldızları seyrettik bilmiyorum. Aramızdaki bu derin sessizliği bir bıçak gibi bölen telefon melodisi olmuştu.

"Efendim?"

Sessizliği yaran tok sesi kalbimin titremesine neden oldu. Her ne kadar istemesemde telefon konuşmasına kulak misafiri oluyordum. O da uzaklaşmadığına göre duymamda bir sakınca olmadığını düşünüyor olmalıydı. Ortamdaki sessizlikten dolayı telefonun karşısından gelen erkek sesinide net bir şekilde duyabilyordum.

"Yanında olamadığım için ne kadar kızgın olduğumu biliyorsundur herhalde."

"Evet kardeşim, biliyorum. Bunu Emre, Ege ve Esra'da beni bin defa arayarak bugünü burnumdan getirerek hatırlatıyorlar."

"E o zaman ben senin üstüne çok gelmeyeyim. Ne de olsa bizimkiler üstlerine düşen görevi yapmışlar." dedi telefonun diğer ucundaki adam alay dolu sesi ile. Sanırım bu ani gelişen olaya yakın arkadaşları burada olmadığı için tepki gösteriyorlardı. Çok şükür benim tek dostumda yanımdaydı.

"Teşekkürler Emir, Allah razı olsun ya...."

Rüzgar'ın kızgın sesine karşı karşıdaki adam uzun bir kahkaha attı. Rüzgar'ın yüzüne bakmadığım için onun gülüp gülmediğini bilmiyordum.

"E büyük nişan ne zaman? Bari ona yetişelim!"

"Nişan olmayacak. Düğünü uzatmadan hemen yapmayı düşünüyoruz. Mardin'e düğüne gelirsiniz artık"

"Ne?!"

"Ne?!"

Telefondaki adam ile verdiğimiz aynı tepkiden sonra Rüzgar'ın bakışları bana döndü. Ne demekti düğünü hemen yapacağız? Hemen derken 1-2 yıl falan sonrası mı? Rüzgar'ın hemen anlayışı bu olmalıydı. Başka bir açıklaması olamazdı. Başka türlüsü nasıl mümkün olurdu. Evlenecek olan bendim ama neden bana sorulmuyordu?

"Emir ben seni sonra ararım."

Rüzgar karşıdaki adamın birşey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattı. Telefonu cebine koyduktan sonra tamamen bana döndü. Kaşları çatıktı. O ifadesiz gözlerle bana bakarken ben öfke doluydum. Gözlerimden ateş çıkıyordu.

"Ne demek hemen evleneceğiz?! Kim karar verdi buna?!"

"Ses tonuna dikkat et."

Oldukça sakin çıkan sesine karşı gülmeden edemedim. Ben burada sinirden çatlayacağım ama o sakince 'Ses tonuna dikkat et.' diyor. Allah'ım sen beni ne ile sınıyorsun?

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun Rüzgar Alsancak? Kime sorarak böyle bir karara vardın? Okuyorum ben daha!"

"Evliler okuyamaz diye bir anayasa maddesi bilmiyorum ben, sen biliyor musun  Müstakbel Hayal Alsancak?"

Ellerimi saçlarımın arasına daldırdım ve derin nefesler aldım. Bu adam bu kadar sakin kalarak beni nasıl çıldırtabiliyordu? Buna bir türlü anlam veremiyordum.

"Evlenmek istemiyorum. Seni istemiyorum."

Söylediklerimden sonra gözlerimi kapatıp çıkacak olan fırtınayı bekledim. Her şeyi göze almıştım artık. Bu adam konağı başımıza yıksa da razıydım. Evlenmek istemiyordum. Daha yakından burnuma dolan kokusu ve yüzüme çarpan nefesi ile yakınımda olduğunu hissetmiştim lakin gözlerimi açmaya cesaretim yoktu. Yinede dilimin ucuna gelen kelimelere kilit vurmadım.

"Seni istemiyorum."

Bir fısıltıdan farksız çıkmıştı sesim. Kahretsin ki bu adamdan korkuyordum. Etrafa yaydığı o negatif enerjiden korkuyordum. Sıcak nefesini boynumda hissettiğimde ürperdim. Sanki karların ortasında üzerimde incecik bir elbise ile soğukta kalmışım gibi titriyordum. Kulağıma bir kez daha gerçekleri fısıldadı.

"Sen istesende, istemesende bu evlilik olacak küçük hanım."

Ağır ağır söylediği herbir söz beynime kazındı. Ve ben bir kez daha gerçeklerle sarsıldım.
...............................................
"Hayal! Hadi kalk be maviş! Ne kadar uykucusun!"

Ece'nin cırtlak sesi kulaklarımı tırmalarken başımı yastığa biraz daha bastırdım.

"Hayal! Kalk yoksa başından aşağı bir kova soğuk su dökeceğim!" dedi Ece bağırarak. Beni rahat bıraksa olmuyor muydu ya? Bırakında uyuyayım.  Mesela bir on sene falan uyuyabilirim ben. Ece beni sürekli dürtüklerken ben uyanmamak için direniyordum.

"Ece lütfen biraz daha."

"Hadi kalk benim canım arkadaşım! Bak nişanlın aşağıda seni bekliyor!"

Sarsıcı gerçeklerle sabah sabah sarsıldığım için bütün uykum toz bulutu misali yok olmuştu. Sabahtan başlamıştı günümü zehir etmeye. Dün akşam tam misafirleri yolcu ederken Dicle Hanım 'Rüzgar Hayal'i kahvaltıya götürsün. Hem konuşup anlaşırlar çocuklar demişti.' İyi halt etmişti! Sanki oğlu ile iki kelime ediliyordu ya. 

"Gitmek istemiyorum Ece..." dedim mızmızlanarak. Çarşafı başıma kadar çekerken Ece geri çekti. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.

"O koca kıçını kaldır bakalım Hayal Hanım! Kalk ve giyin, süslen onun karşısına dimdik çık. Ona Hayal Kahraman'ın kim olduğunu göster. Şartlarını söyle, isteklerini söyle, ne istediğini sor. İçindeki her şeyi dök hayatım."

"Haklısın canım"

Ece'ye hak vererek yerimden kalktım. Belki bu kahvaltıda doğru düzgün konuşup anlaşabilirdik. Hiç zannetmiyorum ama belki de onu vazgeçirebilirdim. Banyonun önüne geldiğimde tam içeri girip kapıyı kapatmadan önce durdum.

"Ece?"

"Efendim mavişim?"

"Sensin o koca kıçlı!"

Ece benim üstüme doğru koşarken ben kahkaha atıp kapıyı kapattım. Her şeye rağmen gülebilmek güzeldi. Banyodaki işlerimi hallettikten sonra banyodan çıktım ve dolabımın önene geçtim. Ne giysem diye düşünüp duruyordum. Gül kurusu bilekte biten bir pantolon ve beyaz kalın askılı, üzerinde siyah renklerle yazı yazan, göbeğimi açıkta bırakan bir tişörtte karar kıldım. Bugün giyimime falan dikkat etmek gelmiyordu içimden. Kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra ayağıma siyah, önü açık, bilekten bağlamalı, ince topuklu ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı doğal hali ile açık bıraktım. Saçlarımın doğal hali hafif dalgalıydı ve güzel duruyordu. Sürekli saçıma şekil vermek zorunda kalmıyordum. Bu da benim için bir avantajdı. Dudaklarıma gül kurusu bir ruj sürdüm ve kirpiklerime hafif rimel sürdükten sonra hazırdım.

Aşağı indiğimde topuklularımın zeminde bıraktığı sesten dolayı tüm kafalar bana döndü. Rüzgar, annem, babam ve Ece salonda oturmuşlardı. Rüzgar'a baktığımda beni baştan aşağı süzdüğünü gördüm. Bu harekerinden dolayı rahatsızca yerimde kıpırdandım. Rüzgar kaşlarını çattı ve bana bir şey söylemeden odadan çekip gitti. Bense arkasından şaşkınlıkla bakakaldım. Nolmuştu ki şimdi? Bu adamda sinirlenecek yer arıyor şimdi! Sabah sabah onun beş karış suratını görmek zorundaydım sanki!

Başımı salonda oturan anneme, babama ve Ece'ye çevirdim. ''Ben çıkıyorum" dedim. Ece yerinden kalktı ve gelip bana sarıldı. Kulağıma "Sakın sinirlenme. Sakin ol." diye fısıldadı. Geri çekildiğinde yanağıma küçük bir öpücük kondurup tebessüm etti. Bende ona tebessüm ettikten sonra yavaş adımlarla dışarı çıktım. Konaktan dışarıya çıktığımda Rüzgar'ı ilk gördüğümde bindiği camları siyah film ile kaplı olan Range Rover  markalı arabasına yaslı halde buldum. Beni gördüğünde doğrulup arabanın önünden dolandı ve sürücü tarafına geçip arabaya bindi. Zaten ne bekliyordum ki?! Kapımı açmasını mı? Ön koltuk ve arka koltuk arasında gidip gelsemde arka koltuğa binmemin ayıp olacağını düşündüğüm için ön koltuğa bindim. Adam sonuçta benim şoförüm değildi.

Yol boyunca ikimizde sessizdik. Bir restaurantın önünde durduğumuzda arabadan indik. Rüzgar restaurantın girişindeki valeye arabanın anahtarını uzattı ve beraber içeri girdik. Genç bir garson koşarak yanımıza geldiğinde ceketinin düğmesini ilikledi ve ellerini önünde bağlayarak konuşmaya başladı.

"Hoş geldiniz Rüzgar Bey. Sizi şöyle alalım efendim."

Garsonun yönlendirmesiyle arka taraflarda pencere kenarında boş bir masaya oturduk. Rüzgar Bey benim fikrimi bile sormadan siparişleri verdiğinde sinirlenmemek adına derin bir nefes aldım. Sinirlenmeyecektim.

"İstediğin bir soru varsa sorabilirsin."

"Bu nişanı atmanı istiyorum."

Bu cesaret nereden geliyordu bilmiyordum. Hayır yani cesaret hapı falanda içmemiştim ki. Ne saçmalıyordum ki ben?

"Neden sen atmıyorsun?"

Rüzgar'ın yüzündeki o iğneleyici, alaycıl ifadeyi paramparça etmek istiyordum. Gayette biliyordu benim atamayacağımı ama benimle dalga geçiyordu.

"Benim babama karşı çıkamayacağımı biliyorsun. Ama sen istersen atarsın ve kimsede senden hesap soramaz."

"Belkide ben evlenmek istiyorumdur."

"Ama beni sevmiyorsun?" dedim sorar gibi. Söylediği beni bozguna uğratmıştı. Neden benimle evlenmek isteyecekti ki? Kim sevmediği bir kadınla bir ömür geçirmek isterdi ki?

"Seni sevmiyorum?" dedim tekrar sorar gibi. Her ikisinede cevap vermemişti. Sadece gözlerimin içine bakmakla yetiniyordu. Öyle bir bakıyordu ki tüm duygularımı en açık şekilde okuduğundan endişe ediyordum. Bakışları beni ürkütüyordu.

"Giyimine dikkat etmeni istiyorum."

Aniden değişen konu ve söyledikleri yüzünden kaşlarımı çattım. Konu nasıl aniden değişmişti? Üstekik o kimdi ki bana karışma hakkını kendinde buluyordu?

"Ben zaten giyimime dikkat ediyorum. Sen bana bu konuda karışamazsın. Hatta hiçbir konuda karışamazsın." dedim buram buram öfke kokan sesim ile. O ise karşımda sadistçe sırıtıyordu.

"Emin misin? Gayette karışırım ve sende buna engel olamazsın."

"Evet, eminim!" dedim başımı dikleştirip sesimi kararlı bir ses tonuna ayarlayarak. Onun yüzündeki sırıtan ifade ağır ağır silindi ve yerini çatık kaşlar aldı. Masada bana doğru eğildi ve konuştu.

"Sen Hayal Alsancak olacaksın. Giyimine, ses tonuna, hareketlerine dikkat edeceksin."

Tüm hücrelerim öfkeden patlicak kıvama gelirken bağırarak konuştum. Çevredeki insanlarda umrumda değildi.

"Ne demek istiyorsun sen bana? "

"Sana bir şey demek istemiyorum. Sadece bundan sonra daha dikkatli olmanı istiyorum."

"Ben nasıl giyineceğini, nasıl davranacağını, nasıl konuşulacağını bilen olgun bir bireyim. Sana soracak değilim. Ben istediğimi giyerim ve karışamazsın."

"Karışırım!"

"Karışamazsın!"

"Karışırım!"

"Karışamaz-..."

"Hayal!"

Elini masaya vurup adeta kükremesiyle olduğum yerde sıçradım. Tüm gözler bize dönerken korkuma rağmen geri durmadım.

"Karışamazsın!"

Kaşları hayretle havaya kalkarken "Öyle mi?" diye sordu. Başımı dikleştirip "Öyle!" dedim korkarak ama korkusuzca görünmeye çalışarak.

"Hadi o zaman sana gösterelim."dedi ve masadan kalktı. Masanın üzerine bir deste para bıraktığında yanıma gelerek kolumdan tuttu ve benide masadan kaldırdı.

"Ne oluyor? Nereye?"

Sorularımı yanatsız bırakırken restoranttan çıktık. Valeden arabayı getirmesini istedi ve arabayı beklemeye başladı. Vale arabayı getirdiğinde eline biraz para sıkıştırarak anahtarını aldı ve peşinde beni de çekiştirerek arabanın önene geldi. Arabaya bindiğimizde resmen gaza yüklendi. Çok hızlı sürüyordu ve oldukça öfkeli duruyordu. Kemerimi taktım ve bu yolculuğun kazasız geçmesi için dua ettim.

"Nereye Rüzgar?" Kısık çıkan sesimle sorduğum soruya cevap bile vermedi.

"Sana bir soru sordum!" dedim sesimi yükselterek. Kafasını kısacık bir anda çevirip bana baktı. O kısacık anda öyle bir baktı ki susmam gerektiğini anladım. Susmazsam hiç iyi şeyler olmayacağını anladım. Pekala korkmalı mıyım? Bana tecavüz edip, sonra öldürüp, sonrada gelinlik giydirerek uçurumdan aşağı atmaz değil mi? Yok daha neler Hayal! Sen fazla film izliyorsun bu aralar! Yapmaz canım. Yani, inşallah!

Araba durduğunda başımı kaldırdım ve şok geçirdim. Ne yani ben kafamda o kadar senaryo yazayım, adam beni evime getirsin. Kapımın açılması ile irkildim. Çoktan arabadan inen Rüzgar elimden tutarak benide indirdi. O elimi tuttuğunda tüm bedenin tittredi. Elimi çekmek istedim ama buna müsade etmedi. Konağa girdiğimizde direkt merdivenleri çıktık ve ikinci kata geldik. Etrafta çalışanlar dışında kimse görünmüyordu. Annem ve Ece neredeydi?

"Hangisi senin odan?"

Ben şaşkınlıkla ona bakarken o derin bir nefes aldı. Oldukça sinirli gözüküyordu.

"Bütün odalara tek tek bakarım. Ya da çalışanlara sorarım. Yani her türlü öğrenirim. Söyle."

Elimle koridorun en sonundaki odayı işaret edince beni o tarafa sürükledi. Kapıyı açıp beni içeri ittikten sonra kendide girdi ve kapıyı kilitledi. Ben daha olayın şokunu atlatamadan üzerime doğru yürümeye başladı. Karşımda durdu ve bana eğildi. Gözleri o kadar karaydı ki onun o karalığında boğuldum. Basit bir renk değildi. İnsanı içine hapseden bir renkti. İnsanın tüylerini ürperten, bakmaya korkutan ama aynı zamanda da çekici bir büyüsü vardı.  Başka bir rengi onun gözlerinde hayal edemedim.

Yakınlığından dolayı yüzüme vuran sıcak nefesi mayışmama neden oluyordu. Ona bu kadar yakınken, nefesi nefesime çarparken mantıklı davranamıyordum. Kokusu burnuma doluyor ve beni etiliyordu. Kendimi zorda olsa toparladım ve ellerimi göğsüne koyarak onu iteklemeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. Ama o yerinden bile kıpırdamadı.

"N'apıyorsun sen?" diye sorsum kısık çıkan sesimle. Bana doğru daha çok yaklaştı ve kulağıma fısıldadı.

"Şimdi bak bakalım karışıyor muyum? Karışamıyor muyum?"

Doğruldu ve elbise dolabımın önüne gidip orda durdu. Dolabın kapaklarını açıp elini tek tek elbiselerimin üzerinde gezdirdi. Tüm elbiselerimi tek tek inceliyor daha sonrada askısından çıkarıp yere fırlatıyordu. Bense şok içinde onu izliyordum. Zar zor kendime geldiğimde yanına gidip elindeki elbiseyi çekip aldım.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?!"

O ise beni hiç dinlemeden elimdeki elbiseyi de çekip aldı ve diğerlerinin yanına fırlattı. O gayet sakin bir şekilde dolabımı boşaltırken ben cinnet geçirmek üzereydim. Birazdan bu evde 3. sayfa haberlerine konu olacak bir olay çıkabilirdi. Mesela ben Rüzgar'ı 32 yerinden bıçaklıyabilirdim.

"Benim bir şey yaptığım yok. Böyle şeyler giymene engel oluyorum küçük hanım." dedi uyarı dolu bir ses tonuyla. Onun bu haline kahkaha attım. Komik seni! Ben ancak buna gülerim!

"Ne saçmalıyorsun sen! Hemen çık odamdan!"

Benim sinir krizi geçiriyor olmama rağmen onun bu kadar sakin olması beni deli ediyordu. Tüm sinirlerim alt üst olmuştu. Bende derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştım. Kollarımı göğsümün altında birleştirerek yüzüme sahte bir gülücük yerleştirdim.

"Bunları atsan bile yenilerini alırım." dedim sakince. O ise daha çok sırıttı.

"Al! Onlarıda atarım."

Sinirden ufak bir çığlık attım. Bu adam kendini ne zannediyordu böyle.

"Senden nefret ediyorum Rüzgar Alsancak!" diye bağırdım. Onunda sinirlendiği çatılan kaşlarından ve yumruk yaptığı ellerinden belli oluyordu.

"Benden nefret edemezsin!" diye adeta kükredi ve kolumu tuttu. Kolumun acısına rağmen yüzüme bir gülücük yerkeştirdim.

"Hadi ya... Ona nasıl karışacaksın? Hislerime nasıl mani olacaksın? Bak çok merak ettim şimdi."

"Göreceksin Hayal. Birgün bu söylediklerini sana hatırlatacağım. O zaman da bakalım böyle konuşabilecek misin?"

"Göreceğiz!" dedim sinirle. Göreceğiz Rüzgar Alsancak! Ne kadar zaman geçerse geçsin sana olan nefretim hep taze kalacak. Buna emin olabilirsin!!

 

Continue Reading

You'll Also Like

165K 15.4K 44
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
433K 22.7K 50
Her sonun başlangıcı olduğu gibi, benim de biten sonumun başlangıcıydı bu olay... Şans verip, okumadan geçmee:) Hikayedeki karakterler ve ismi geçen...
4M 251K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
46.3K 786 37
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.