sunya

By itsajuliet

405K 39.1K 14.8K

"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan More

•giriş•
•1•
•2•
•3•
•4•
•5•
•6•
•7•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•14•
•15•
•16•
•17•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
•24•
•25•
•26•
•27•
•28•
•29•
•30•
•31•
•32•
•33•
•34•
•35•
•36•
•37•
•38•
•39•
•40•
•41•
•42•
•43•
•44•
•45•
•46•
•47•
•48•
•49•
•50•
•51•
•52•
•53•
•54•
•55•
•56•
•57•
•58•
•59•
•final•
-son söz-

•8•

7.2K 758 174
By itsajuliet

Yemekten sonra boş tabakları ve diğerlerini mutfağa taşıdığımız sırada, babam son bardağı Jungkook'un elinden aldı.

"Şimdi siz ödevinizle ilgilenin. Ara verdiğinizde anlatmanızı istediğim şeyler var."

Yemekte yaptıkları yetmiyormuş gibi bu gereksiz hareketlerine ısrarla devam ettiği için yeniden öfkelendiğim sırada Jungkook gülümsedi.

"Size yardım edeyim."

Babam elini onun omzuna koydu ve bana baktı.

"Sanırım bu kadarını halledebilirim, ne de olsa bekar bir babayım."

Babamın söylediği şeyi görmezden gelip Jungkook'a baktım.Bu bakışım arkamdan gel, demekti ve anlayabileceğinden emin olmasam da bir şey söylemeden yürümeye başladım. Tuhaf bir durum, farkındayım ama o da her nasılsa arkamdan merdivenlere yönelmişti.

Odama girdiğimizde, aptal bakışlarla etrafı inceleyip önüne bakamadığından ayağını sehpanın kenarına çarptı.

"Ah!"

Dişlerini sıkıp kısık sesle inlediğinde düz bir sesle konuştum.

"Dikkat etsene."

Masaya oturduğumda "Senden böyle bir oda beklemezdim." dedi.

"Neden?"

Gelip karşıma oturdu.

"Mesela bu, hiç senin tarzın değil."

Büyük boy Linkin Park posterini gösterdi.

"Böyle bir grubu sevmek havalı insanların işi."

İşte, Jungkook'tan zekasını belli eden bir cümle.

"Tabii," diye mırıldandım.

Sanırım yaptığının şaka olduğunu sanıyordu bu yüzden benden soğuk bir cevap alana kadar gülmeye devam etmişti ama sonra sustu.

Önümdeki kitapların her birinden bir bilim adamının hayatının olduğu sayfayı açtım.

"Şimdi, öncelikle kimi araştıracağımıza karar vermeliyiz. Bunu dün yapacaktık ama kişisel sorunlar nedeniyle bugün hem buna karar verecek, hem de o kişi hakkında bilinen genel şeyler hakkında tartışacağız."

Dudakları aralanmıştı, beni dinledikten sonra yutkundu.

"Tamam, anladım."

Sayfaları birkaç dakika inceledi. Küçük harfleri dikkatle okudu.

Onu izlediğim sırada hayatımda ilk defa bir erkekle baş başa bir odada bulunduğumu fark ettim.

Dokuz ve onuncu yaşlarımda Minjae'yle bunu hep yapardık, bir odaya çekilir, ders çalışır ve belgesel izlerdik ama o zamanlar çocuktuk ve o Minjae'ydi. Bu yüzden o sayılmazdı.

"Neden bu adamları araştırmak zorundayız?" diye sordu.

"Mesela iyi bir müzisyen seçebiliriz."

"Sanat, herkesin araştırmak isteyeceği bir konu." dedim.

"Sen diğerlerinden farklı bir ödev yaparsan daha dikkat çekici olur."

Dirseğini masaya dayadı, çenesini elinin içine yerleştirdi.

"Yine de sanatçı birilerini araştıramaz mıyız?"

"Aklında kim var?" diye sorduğumda tereddütsüz cevapladı.

"G-Dragon."

Göz devirdim.

"Gerçekten mi?"

Şaka yapmadığını belli eden, ukala bir tavır takındı.

Bu hiç mantıklı değildi ki! Bu bir final ödeviydi ve eminim o sınıftaki aptalların hepsi ülkedeki idollerin skandal dolu hayatlarını birkaç kağıda döküp getirecekti. Bizim mantıklı şeyler yapmamız gerekiyordu ki ancak böyle bu serserinin liseyi bitirebilmesini sağlayabilirdik. Ve bunun yolu Bay Kwangsoo'yu etkilemekten geçiyordu. G-Dragon başarılı olmadığından değil, çok yakışıklı ve dikkat çekici olduğundan ve Bay Kwangsoo'nun sevmediği o tip idollerden olduğundan onu araştırmak pek de mantıklı olmazdı.

Hem, lütfen ama? Popüler kültürdeki her şeyi en ince ayrıntısına kadar didikleyen ve ciddi anlamda bu sistemden nefret eden, pop müziğin fabrika yapımı olduğunu iddia eden bir adama G-Dragon'ın hayatını ödev olarak veremezdik!

"Olmaz." dediğimde hemen karşı çıktı.

"Ama neden?Eminim G-Dragon bu adamlardan daha eğlencelidir."

Ah, şimdi anlaşılıyordu işte.

"Burada önemli olan eğlence değil." derken kitapları düzelttim.

"Önemli olan Bay Kwangsoo'yu etkileyecek kadar zekice bir araştırma yapabilmek."

Bıkkınlıkla derin bir nefes alıp, kafasını pencereden tarafa çevirdiğinde ben de oldukça mutsuzdum.

"Of... Neden bu kadar zor olmak zorunda ki?"

Söylendiğinde ona defolup gitmesini söylemek istedim. Ödev onun ödeviydi ama bu konuda mantıklı tek bir cümlesi ya da en ufak hevesi bile yoktu.

Ama nedense içimde bir şeyler bana durmamı, sakin olmamı söyledi.

Yarım saat boyunca ona yirmiye yakın bilim adamı gösterdim. Çoğunu beğenmedi, bazılarını yaşlı, bazılarını sıkıcı ve bazılarını da korkutucu bulduğundan araştırmak istemiyordu.

Çıldırıp kitapları kafasına atmama saniyeler kala babam, odamın açık kalan kapısından girdi.

"Hey, biraz ara vermelisiniz, atomu parçalamıyorsunuz değil mi?"

İkimiz de kurtarıcı birilerinin gelmiş olmasına sevinirken ayağa kalkıp merdivene yöneldik.

Salonda, taze meyveler, kurabiye ve süt dolu sehpanın etrafındaki koltuklara yerleştik.

Babam "Demek ödevi beraber yapacak kadar yakın arkadaşsınız." dediğinde, Jungkook sesli şekilde yutkundu.

Babamın neden böyle yaptığını biliyordum. Adım gibi biliyordum. Her zamanki taktiğini uyguluyordu kendince.

Ciddi anlamda rahatsız ediciydi ama sakince cevap verdim.

"Tanışalı bir hafta oldu. Yooseul yüzünden tanıştık."

"Sayesinde," diye düzeltti babam.

"Yooseul sayesinde tanıştınız yani?"

Jungkook olumlu anlamda başını salladı. O sırada zil sesi duyuldu ve bu ortamdan uzaklaşmak için kalkacağım sırada babam elini bacağıma koyup beni durdurdu.

"Sen arkadaşınla otur, ben bakarım."

Yeniden oturduktan sonra Jungkook'la göz göze geldik. Babam salondan çıkar çıkmaz kaşlarını çattı.

"Baban cidden arkadaş canlısı. Neden biraz olsun ona benzemiyorsun?"

Neden asosyal olduğumu oturup ona anlatamazdım. Anlatsam da anlamazdı zaten. Konuyu değiştirmem gerektiğini düşündüm. Aklıma gelen şeyle gözlerimi kısıp küçümseyici bir bakış attım.

"Benimle uğraşmadan önce kütüphaneye vermen gereken kitapları getir sen. Sorumsuz."

"Ne? Kitap mı?"

Ona sorumsuz dememe değil de, kitap kısmına odaklanmış olması kitapları vermemesinden daha komikti.

Bir düşününce şu anki şaşkınlığı ve kütüphanenin yerini bilmemesi bunu mümkün kılmıyordu. Yine de konuşmaya devam ettim.

"Dün kütüphane görevlisiydim ve adını orada gördüm, Kim Jungkook."

Alayla güldüğü sırada, yakışıklı sayılabilecek bir yüze sahip olduğunu düşünüyordum.

"Önce adımı öğren sen," dedi ukala bir tavırla kaşlarını kaldırarak. Beni taklit etmeye çalışması da ayrıca sinir bozucuydu.

"Adım Jeon Jungkook."

Küçümseyici bakışları ardında düşüncelere dalmama ramak kala, içeri girmekte olan iki insan neredeyse aynı kahkahaya sahipti. Evet, babam ve Yooseul salona girdiklerinde gülüyorlardı.

"Ah, bu kız. Cidden..." diye mırıldandı babam. Gözlerinde, kahkaha atmaktan biriken yaşları sildi.

"Kim o? şakaları hiç bitmiyor!"

Yooseul'un kim o? şakaları biz ortaokuldayken başlamıştı. İzlediği talkshow programlarındaki esprileri birbirine benzetip çok da komik olmayan diyaloglara çeviriyordu.

Mesela :

-Nak nak!

+Kim o?

-Bu bir eskimo!

Farkındayım, iğrenç.

Ama bu şey bir şekilde insanlara -başta benim babam olmak üzere-, komik geliyordu.

"Yaratıcı birisiyim ben Bay Min!" dedi Yooseul.

Bize doğru yürüdükleri sırada, Jungkook da onlara bakarak sırıtıyordu.

Bu ortamda iyi hissetmediğimden bir an durup düşündüm.

Cidden.

Şu an odamda tek başıma oturup gökyüzünü izlemek istiyordum.

Buradan daha eğlenceli olacağına dair en ufak şüphem yoktu.

Continue Reading

You'll Also Like

6.6K 429 30
- Kullandım seni! Sadece lanet egomdu evet! Lanet olsun yaptım! Ama beynime uydum, kalbime uysaydım seni bırakamazdım! Aşkımla birlikte yanardım! Akl...
599K 56.1K 68
Elimi kendine doğru yavaşça çekerek dudaklarını avuç içime bastırdı. Bir müddet avucumda hissettiğim yumuşak baskı içimin titremesine sebep oldu. El...
40.9K 3.9K 43
Birbirine rakip iki müzik grubu: Heartless ve Paradise. Bu iki grup arasında filizlenecek bir aşk nelere sebep olabilirdi ki? ❅ 19.10.23 bxg #1 01.0...
303K 26.4K 70
Ateş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında otur...