Morlar Kraliçesi

By e_dgn0

2.5M 120K 7.3K

Bir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birl... More

Merhaba!
1. Zorba Herif!
2.Morlar Kraliçesi
3. Depo
4.Deli Kızlar
5. Allah Ne Verdiyse!
6.Annem !!!
7.Arkadaş?
8.Ben Şok !
9. Yemek
10. Egemen ! ! !
11. Yoksa ?
12.Allah ne verdiyse vol 2!
Yeni Kitap
13. Acaba ?
14.Kurtarıcım
15. Sol Yan?
16. Yalan
17.İçin?
18. Eylül :)
19. İtiraf
20. Cesaret
21. Teklif ?
22. Tamamlayanım
23. Bingo!
24. Hayalim...
25. Babam?
26. Eylül İptal
27. Rezil Olma
28. Erdem
29. Vuslat
30. Deli Âşıklar
31. Kızgınım
32.Pişmanım
33. Özlem
35. Ağlak Eylül :)
36. Anlaşma
37. Babaanne ?
38. Taş Hatun !
39. Benim !
40. Yuvadan Uçmak
41. Gerçekler
42. Hastalık...
43. Duygusal
44. Aile Olmak
Final
Son Söz ve Teşekkürler

34. Yakalanma

39.6K 1.9K 75
By e_dgn0




34. Yakalanma

Eylül'den...

  "Egemen?" dedim kükremeyi denemeye çalışarak, ama o kükreme nasıl çıksın bu halimle! Korku dolu gözlerle yataktan doğrularak oturdum ve üzerimdeki örtüyü bir yerim gözükmesin diye her yerime sıkıca sardım. Nasıl bu halde uyuyabilirdim?

"Bir açıklama bekliyorum? Ne bu halin senin?" derken kıskanç kardeş profilini sonunda devreye sokmuştu. Gözlerindeki korku nedensizce beni gülümsetmek için gözüme batmaya başladı, ama kendimi bırakmadım. Bırakamazdım, şimdi olmazdı.

  "Ne varmış halimde?" diyerek saçmalamanın daniskasını yapmış olduğumu görmezden geldim. Herhalde çıplaklığın hali yoktur. Ah be kızım sen git gide kafayı yiyorsun.

"Abla sen kafayı yemişsin belli ama bana yedirtemeyeceksin! Halini görmüyor musun? Sen neden bu haldesin?" derken gözleri aynı zamanda odayı süzmeye başladı. Onun bakışlarını bende takip ettim ve gözlerim iri yapılı bir cüsse aradı, ama yoktu! Banyonun kapısının sonuna kadar açık olmasıyla içimde oluşan hüznü def ederek Egemen'e döndüm.

"Banyodan sonra bu halde yatmıştım, demek ki uyuyup kalmışım," dedim hem doğru hem de yalan söylediğimi belli etmemek için gözlerimi onun gözlerinden bir saniye bile çekmeden.

Yaşadığım hayal kırıklığıyla yutkundum. Boğazımdan yukarı firar etmek isteyen hıçkırığı tutmak oldukça zordu ama başarıyordum. Gerçek öyle acıydı ki nefesim bile boğazımı yakıyordu.

Erdem dün gece hiç gelmemişti.

"Abla hasta olacaksın. Daha fazla o adamı düşünmeyi bırak ve hayatına dön." Dalan gözlerimi Egemen'e çevirdim. "Bak o seni bırakıp gitti. Seni bırakan birisinin arkasından ağlamana dayanamıyorum anlıyor musun? Ağlamayı kes ve kendine gel. Erdem Agâh'ı unut. Senin için," demesiyle sustu ve kafasını eğerek derin bir nefes verdi. "Ben senin için Güneş'le olan ilişkime ara verdim. O yüzden artık üzme kendini ve lütfen topla," dedi üzgün bakışıyla. Ah Allah'ım bu çocuk ne diyordu? O kadar çok duygulandım ki şimdi seslice hüngür hüngür ağlayacaktım. Benim için Güneş'ten kısa süreli de olsa ayrı mı kalacaktı?

"Egemen..." diyerek ona sarılmak için uzanmıştım ki çıplaklığımla daha fazla kımıldayamadan geri yerime sindim. "Sen ne yaptın?"

"Abla sen aşk acısı çekerken onu hatırlatacak birisini karşına çıkaramazdım. Sen Erdem abiyi unutana kadar ara verdik. Okulun bitimine kadar yani," dediği an ağlama isteğim bir anda buhar olup uçtu. Bu pislik benim Erdem'i unutmam için iki ay mı zaman vermişti? Benim aşkım gelip geçici bir duygu muydu? Ne diyordu bu!

"Defol!" dedim bir anda. Öyle sinirlendim ki, yaşadığım acıyla bu sinir şu an tavanlarda geziyordu. Hem neden geldi bu çocuk ki? "Sen neden eve geldin ve izinsiz odama daldın! Çık, git!" dedim acı gerçeği iyice anlamaya başlarken.

Erdem dün gece gelmemişti. Biz barışmamışız ve biz... Ah olamaz! Bütün gece o sandığım güzel dakikalar yalan mıydı şimdi?

"Eşyalarımı almak için gelmiştim ve biricik ablamın iyi olup olmadığını merak ettim. Neyse kalk üzerini değiştir hasta olacaksın," diyerek son bir bakış atıp çıktı.

Yatağa tekrar yattım ve boş odada kendi başıma olduğum gerçeğiyle yüzleşmeye başladım. "Ah lanet olsun! Koca gözlü, pis adam rüya mıydın? Ah hayır ama yaa. Neden ben? Ama...  Ama onun dokunuşları gerçekti!" diyerek dudağımı büzdüm ve ağlama moduna geçmeye başladım. "Bu kadar gerçek bir rüya olamazdı! Bu..."

"Hâlâ gerçek!" Derinden duyduğum sesle irkilerek sesin geldiği yöne çevirdim kafamı.

"Erdem?" dedim sorarcasına ve aynı zamanda korkarcasına. Üzerimdeki örtüye iyice sarıldım.  Etrafta kimse yoktu ama ses duymuştum bunu biliyordum.

Dolabımın kapağının sesli bir şekilde açılmasıyla birlikte bir Erdem gördüm sanki! Ah, kesinlikle o bir Erdem'di ve benim kocamdı!

Elindeki eşyalarını kenara fırlatarak kaşlarını çatmış halde bana baktı. "O piç kardeşini geberteceğim," dediğinde Egemen'in, Güneş'le hâlâ beraber olduğu gerçeğini istemeden de olsa itiraf etmiş olduğunu hatırladım ve üzerimdeki örtüye daha da sarılarak ayağa fırladım. Aslında bir yerlerimin gözükmesi sorun değildi. Sonuçta Erdem'e serbesti o yerler.

Gereksiz düşüncemden sıyrıldım ve hâlâ kocam olan adamın yanına giderek koluna dokundum. Belki kükreyen boğamı sakinleştirebilirdim. "Erdem gitmemişsin?" dedim Egemen'in sözlerinin üzerini kapatmak istercesine. "Buradasın," dediğimde sanırım gözlerimden ikişer damla gözyaşı süzüldü. Biraz önce öyle dolmuştu ki, rahatlamayla dışarıya akması gerekiyordu.

Erdem'in, "Ağlama!" demesi daha doğrusu kükremesiyle gözlerim bir anda büyüdü. Çünkü kapının ardından pek memnun olmayacağım ayak seslerinin bize doğru geldiğini duydum.

  "Erdem!" diye kızdım ama boşunaydı. Geç kalmıştık. Erdem'in sert bakışlarını yok sayarak pazılı kollarından tuttuğum gibi minik banyoma soktum.

Çok geçmeden, "Abla!" diyen Egemen'le banyonun kapısından kafamı çıkardım ve kendimi sakinleştirmek için birkaç saniye verdim.

"Ne var, bal böcek!" derken sesimi sinirli bir şekilde çıkarmaya özen gösterdim. Ama sanki pek olmadı gibi.

Arkamdan Erdem'in sakinleşmediğini çıkardığı seslerle çok iyi anlamıştım fakat yapacak hiçbir şeyim yoktu. Ay resmen iki sevdiğim erkeğin ortasında kalmıştım.

"Abla ses duydum?" dedi sorarcasına ve aynı zamanda yüzümü incelerken.

Yüzümdeki telaşı elimden geldiğince çabucak sildim. "Ne sesi Egemen? Saçmalama ve git beni daha fazla sinir etmeden!"

"Abla duydum diyorum. Bir erkek sesi ve... Yoksa sen!" derken kapının yanına kadar geldi ve kaşlarını çatarak elini kapıya dayadı. "İçeride birisi mi var?"

İşte şimdi yanmıştık. Daha doğrusu yalnızca ben yanmıştım. Erdem'in bu heybetle benimle yanacağı imkânsızdı.

"Egemen saçmalama! Kim olacak be içerde!" dedikten sonra sesime yalancı bir alınganlık yerleştirdim. "Sen ablanı tanımıyor musun? Sen bana ne ima ediyorsun, Egemen?" diyerek Egemen'e vicdan yaparken cılız bir nefes aldım.

İçerde Erdem'in olduğunu bilse şok geçirirdi ve yaşadığı şoku uzun bir süre atlatamayabilirdi. Daha da beteri beni... Ah hayır, bu halde bizi görürse çok kötü olurdu.

"Ablamı tanıyorum ama dışarıdaki şerefsizleri tanımıyor ve güvenmiyorum. Aç kapıyı," dedi direk, dosdoğru ve emir verir gibi.

"Ne!" diye cırladım duyduğum saçmalıkla. Şimdi kapıyı açsam yıllarca tanıdığı ablasının bir hata yaptığını düşünecekti. Ama içerideki de nikâhlı kocamdı. Bir diğer yandan da yine açarsam Erdem hiç affetmeden Egemen'in üzerine çullanacaktı ve sanırım bir posta dayakla yetinmeyecekti. Açmasam ki bu en doğrusuydu ve en temiz olanıydı. Kimse, kimse hakkında şimdilik kötü şeyler düşünmeyecekti. Bir kişi haricinde ki o da Erdem'di. Onun Egemen'e olan dayak dürtüsü sanırım hiç bitmeyecekti.

"Abla aç kapıyı sinirlendirme beni." Bana ahkâm kesene de bakın?

"Bana bak koca kafalı! Karşında ablan duruyor, sınıf arkadaşın değil. Üzerimi giyinmek için banyoya giriyorum beyimiz aptal şeylerle kapıma dayanıyor. Bekle sen üzerimi değiştirip senin hakkında geleceğim,"dediğimde Egemen korkarak bir adım geri gitti.

"Abla yaa... Şey ben geç kaldım," diye gevelerken birkaç dakika önce bana tasladığı erkekliğin köpükten ibaret olduğunu anlamamla yüzümü buruşturdum.

"Yok yok gitme bekle," derken belimde hissettiğim elle irkildim. Erdem belimi sıkarak bana bir mesaj vermeye çalıştı, ama şu an onu anlayamazdım. Algılarımı Egemen'e adapte etmiştim ve önce Egemen'i dövmem gerekiyordu.

Egemen, "Yok, abla ben kaçtım. Hadi bay," derken cidden kaçmıştı ve birkaç saniye içinde dış kapının kapanma sesi duyulmuştu. Egemen'in ardından bakmayı bırakıp belimi sıkan koca gözüme döndüm.

"Ne var?" dememle kaşları havaya kalktı ve ben Egemen yüzünden gereksiz atar yaptığımı anladım. "Yani aşkım ne oldu?"

"Eylül bazen cidden düşünmeden hareket ediyorsun."

"Allah alla... Şimdi ne yaptım ben?" Ne dedim ki ben?

"Yavrum üzerimi değiştirip geliyorum dedin. Oysa yanına bir parça bile ki -şu parça iç çamaşırlarını da kapsıyor- hiçbir şey almadın. Hadi o piç bekliyorum deseydi?" diye sormasıyla fevri hareketimi düşündüm ve dudağımı suçlu çocuk gibi dişledim.

Hemen sonrasında iki dakika düşünerek, "Ama!" diyerek atıldım. "Egemen her zaman bu tehdidime kanmıştır ki."

"Ama bu sefer öyle olmayabilirdi." Bir adım yaklaştı. Yüzümü sıcacık elleriyle kavradı ve konuşmadan önce yanağıma minik bir öpücük bıraktı. "Neyse ne artık saklanmamıza gerek kalmayacak," dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. "Bakma öyle tatlı tatlı," demesiyle gülerek kafamı göğsüne yasladım. "Haftaya benim olanı istemeye gidiyoruz nasılsa."

Kafamı hızlı bir şekilde sıcak göğüsten kaldırdım. "Ne! Neden benim haberim yok," dedim sesimi kısmayı denemeyerek. Başımı biraz daha geriye atarak Erdem'e çatık kaşlarla bakmaya devam ettim.

"Bebeğim konuşamadık ki seninle adam akıllı haber vereyim. Sabah seni öperek kaldırdıktan sonra diyecektim ama o Egemen denen zibidi yüzünden sabahıma da gölge düştü. Daha seni öpemedim bile," der demez beni kendine doğru çekti. "Eylül artık ayrı kalmak yok! Bak ben dayanamıyorum her bir sensiz geçen güne, her bir sensiz doğan sabaha ve her bir sensiz gece soğuk yastığa konulan yalnız başa... Bana ne yaptın bilmiyorum ama iyi bir şey olduğunu seni her gördüğümde kalbimin atışından ve saçma sapan, yersiz heyecanlanmamdan doğru bir şey olduğunu biliyorum. O yüzden sakın bana haber vermedin triplerine girme ve haftaya ailene geleceğimizin haberini ver. Son olarak da bana şimdi sıkıca sarıl." Duyduklarımla büyük çaplı bir şok geçirmiş olabilirdim. Erdem, beklenmeyecek sözler ve ondan her zaman bekleyeceğim hareketlerle bana sanırım yeniden aşkını ilan etti. Ah şapşal... Nasıl da güzel söyledi.

Bu güzel sözlerden sonra zaman kaybetmeden atılarak boynuna kollarımı doladım. Boyumun azıcık daha uzun olmasını sanırım bu gibi durumlarda daha çok istiyordum. Erdem yaptığım atakla kollarını belime dolayarak ayaklarımı yerden kesti ve gözlerimizi aynı mesafeye getirdi. "Koca göz sanırım sana deli gibi âşık oldum ben."

"Kızım deli etme adamı! Daha yeni mi âşık oluyorsun? Ben seni odama ilk daldığında istedim be!" derken hemen kaşlarını çatmıştı.

"Bırak da kendimizi naza çekelim değil mi? Ayrıca tamam, zaman kaybetmeden anneme söylerim," dedim burnumu onun koca burnuna sürterken. Tabii mutlulukla beraber arsızca gülmeyi de unutmadım.

"O zaman hadi," dedi beni banyodan çıkarırken. Oysa daha öpmemişti bile.

"Neye hadi? N'oluyor Erdem?" Hayal kırıklığımla yüzümü astım.

"Aşkım bebek yapalım," dediğinde gözlerimi kocama açtım. Şaka mıydı?

"Oha! Hatta çüşş! Bu da nereden çıktı?"

"Eylül dün ben çok üzüldüm ve sabaha kadar gözüme uyku girmedi. O testin pozitif olması için sanırım her şeyimi verirdim." Ay sabaha kadar bir bebeğimiz olmasını mı düşünmüştü? Ama yerim ki bu adamı ben...

"Erdem bende bize ait bir ürün olmasını isterim ama şimdi değil. Düğün olmadan bebek yapmayı unut. Hatta..." derken ellerimi omuzlarına çıkardığım gibi tutunarak kendimi geriye çekmeye çalıştım ve yere inmek için hafif çırpındım. "Düğüne kadar uzak kalsak iyi olur." Erdem'i yeme kısmını şimdilik askıya alsam çok iyi olacaktı. Ailelerimizden sonra normal sözlü, nişanlı insanlar gibi hareket etsek çok iyi olacaktı.

"Saçmala!" derken aynı anda canı sıkılmışçasına güldü. Baya acı bir gülüştü. "Nereden çıktı bu?"

"Düğün gecemizin bir önemi olsun istiyorum. Gerçi o önemi biz seninle çoktan bitirdik ya neyse. Ama olsun yine de beklemek en doğrusu ve en özlem dolusu olur. Anlamı azda olsa olur." Ayaklarım yere basınca aramızı iki adımla açtım. Sonradan güleceğim yüz ifadesini iyice ezberlemek istiyordum. Çünkü biliyordum tepkisi muazzam olacaktı.

"Yavrum sana bensiz kalmak pek yaramamış yalnız," dedi asabice. "Ben kabul etmiyorum. Kocan değil miyim? Kusura bakma ama beni kendinden mahrum edemezsin."

"Erdem inatlaşma benimle boşuna. Kararımı verdim ve sende saygı duyacaksın."

"Eylül... Saçmalama!"

"Bana baksana sen! Sen o iş için mi geldin yoksa bana?"

"Yuh artık! O kadar mı karaktersiz bir adamım ben. Kızım seni elde etmek olsaydı amacım nikâh kıymazdım bunu unutma ve bana bir daha dedirtme! Ayrıca ilk oluşundan sonra kapına da bir daha gelmezdim. Ben seni her şeyinle istiyorum. Bu hakkım değil mi? Sevdiğim kadına sahip olmak."

"Bilemiyorum. Bazen sadece sanki o iş için geliyorsun gibime geliyor."

"Eylül yapma. Böyle düşünmene sebep olduysam gerçekten çok üzgünüm. O yüzden tamam! Senin istediğin olacak," derken alnıma uzun bir öpücük kondurdu. "Seni görmeme bir şey demezsin herhalde?" Hemen kabul mü etmişti? Ay bu adama neler oluyordu?

"Ay saçmalama! Seni görmediğim zamanlarda yaşamadım ben. O yüzden her gün beni göreceksin," diye cevabımı verdim bilmişlik ve oldukça kararlı bir halde.

"Yüzükleride haftaya takarız. Sonrasında da bir ay içinde düğün ve sonrasında da bebek. " Söyledikleriyle şaşkınlıkla kocacığıma baktım.

"Sen ciddisin?" dedim soru sorarcasına ve ardından, "Sen bir bebek gerçekten istiyorsun," dedim gözlerimi kırpıştırarak. Bu adam gerçekten bir bebek istiyordu! Aman Allah'ım!

Kafasını salladı. "Evet senin değimin ile bizden olan bir ürün istiyorum. Hem de en bizden, en ateşli zamanımızda olanından."

"Ay sapık! Olmaz hemen bebek."

Gerçekten de olmazdı da. Tamam, bende istedim ama o ayrılığı düşünerek tutunacak bir dal aramıştım. Ya da tam olarak da istemiş olabilirdim ama hemen olamazdı. Ayrıca bebek demek korku demekti! Doğum demek ve acı demek! Ve sorumluluğun bin kat artması demekti.

"Eylül yaşımız geçiyor," diyerek ilk aklına gelen nedeni önüme sunduğunu çok iyi biliyordum. Ama benim kararım kesindi.

"Kocacım şimdi düşünmesek?" diyerek bu konudan tüymek için ona sarıldım.

"Hayır, konuşalım. Sonrasında karşı çıkma."

"Erdemcim, canım kocacım, aşkım, koca gözüm sonra... Hadi ben sana kahvaltı hazırlayayım."

Beni süzdü ve bir şey demeden kafasını iki yana sallayarak biraz önce sığınağımız olan banyoya girip kapısını ufak bir sertlikle örttü. Bu kadar çocuk meraklısı olduğunu bilmiyordum, bu adamın.

Ah tabii ya, adam aile kurmak istiyordu.

Ama istemeden önce başka bir şeyi bilmeliydi. Ailelerin bildiği bir ilişki ve o ilişki sonucu resmiyetin herkes tarafından duyulmasıyla oluşacak bir bebek daha mantıklı ve daha güzel olacaktı. Şimdi hamile kalsam ben aileme ne diyecektim? Bebeği öğrenseler yüzlerindeki ifadeyi görmek ömrüm boyunca onlara yaşatacağım buruk bir sevinç olacaktı ve bunu da asla unutmayacaklardı. Kesinlikle düğün yapmamız şarttı!

Erdem'in çarptığı kapıya bakmayı kesip diğer büyük banyoya girerek kısa bir duş aldım ve hemen üzerime bir elbise geçirdim. Havalar artık sıcaktı ve bu havaları özlemiştim. Erdem'i beklemeden mutfakta girip hızlıca kahvaltı hazırladım.

"Eylül hazır mı kahvaltı?" diyerek içeri girdiğinde elimdeki doğradığım salatalığı tezgâha koydum ve Erdem'e döndüm. Gidecek miydi hemen?

"Hazır da... Hemen gidecek misin?"

"Eve hiç uğramadım, babamın yanına gitmem gerekiyor. Ne yazık ki hemen gitmem lazım ama kahvaltımı yapacağım." Erdem'in gülmesiyle bende güldüm ve hemen yanına gidip sıkıca beline sarıldım.

"Erdem az kaldı değil mi?" diye sordum belindeki kollarımı sıkılaştırırken. Aynı zamanda sarhoş edecek kadar derin kokusunu içime çektim.

"Evet!" dedi neyi ima ettiğimi anlayarak. "Az kaldı. Artık herkesin bizim birbirimize ait olduğumuzu öğrenmesine ve birbirimizden ayrı kalmayacağımız günlere... Haftaya ailenden seni tam olarak isteyeceğim bebeğim. Hoş zaten benimsin ama babanın iznini de aldıktan sonra daha huzurlu olacağım."

"Vay demek babamın iznini alınca daha huzurlu olacaksın ha? Babama saygı duy her zaman olur mu? Beni kır ama asla babamı ve annemi kırma."

"Asla! Seni de bundan sonra kırmayacağım arada belki deli edebilirim ama asla! Eylül ben artık sevgi dolu, aşk dolu günler istiyorum. Seninle uzun, mutlu ve huzurlu yıllar istiyorum. O yüzden ne seni ne de senin ailen olan, artık benimde ailem olacak o insanları üzmem."

"Erdem..." dedim nazlı nazlı. Naz yapmaya alışsam sanırım bu adam ona da hayır demezdi. "Seni seviyorum be koca göz! "

"Bende seni seviyorum karıcım!" Alnıma bir öpücük koyup sıkıca sarıldı.

Bende ona sarılırken bütün dişlerimi göstererek sırıttım. Aklıma gelenle dudaklarımı araladım. "Annem gibi bir kayınvaliden olacak demeyeceğim zaten oldu. Mutlu musun?" Annem beni istemeye geleceklerini öğrendiği zaman mutluluktan havalara uçacaktı. Sonuçta kızı evde kalmayacaktı ve istediği gibi bir damat bulmuştu. Erdem'in beni bırakmadığına da ayrı sevinirdi kesin. 

"Havva Teyzem bir tane... Onunla aramıza kimsecikler giremez," derken beni geriye çekip göz kırptı. "Anneni başta sevdim ben Eylül. Yani o kayınvalidem olduğu için mutluyum."

"O da işin ciddiyete büründüğünü duyduğunda çok mutlu olacak."

"Kesin... Hadi kahvaltımızı yapalım da ben gideyim. Akşam gelirim seni görmeye," dediğinde aşkı gördüğüme yemin edebileceğim bir bakış attı. İç çekerek son kez ona sarıldım. Gözlerimi zorla elalardan çektikten sonrada çaylarımızı doldurmak için kocamın kollarından ayrıldım.

Erdem'le kahvaltımızı keyifle ve onun bol çocuklu gelecek hayallerini dinleyerek yaptım. Bu adamdaki çocuk aşkı bana olandan bir tık öne doğru kayıyordu. Çocuk bizim olduktan sonra önemli değildi, ama önce biraz yalnız başımıza aşkımızı yaşamak daha güzel olurdu.

"Eline sağlık güzelim. Ben gitsem iyi olacak. Ne kadar erken gidersem o kadar erken gelirim," derken dudaklarını peçeteye sildi. O an gözlerim beni öpmeyen dudaklara kaydı.

"Tamam... Akşam seni bekliyorum." Ayağa kalkarak bugün beni kendine hayran bırakan kocamı kapıdan geçirmek için hareketlendim. Kapının yanına geldiğimde ona doğru dönerek gözlerine baktım. "Kendine dikkat et," derken ne kadar da evli, akıllı, uslu bir kadın tavrı sergiledim değil mi? Bu durumlara alışsam iyi olacaktı.

"Sende," derken bana doğru eğildi ve dudaklarımı es geçerek yanağıma orta derece bir uzunlukta buse kondurdu. Bu duruma yeniden bozuldum ve yüzümü astım. Erdem asla fırsatlarını kaçırmazdı.

"Görüşürüz," diyerek gayet güleç bir suratla kapıyı açtı. Kapıdan çıkmasına izin vermeden kolundan tuttum. "Ne oldu?" diye merakla sorduğunda aslında ne olduğunu çok iyi bilmesi gerekiyordu!

"Neden beni öpmedin?"

"Eylül öptüm ya."

"Onu kastetmiyorum! Dudağımdan," derken yüzümü asmaya devam ettim. Adama uzak dur diyordum ama öpücüğümü de istiyordum. Burada kocamanından bir çelişki vardı ama kimin umurundaydı! Ayrıca onunla bu başkaydı.

"Sevgilim ne yazık ki düğün gününe kadar o da yok. Anlamı olsun değil mi, ilk gecemizin. Ah pardon düğün gecemizin. Özleyelim birbirimiz," derken benim sözlerimi evirdi, çevirdi ve şak diye alnımın pardon dudaklarımın ortasına yapıştırdı. Hem de beklenmeyen naziklikle.

Ağzımı açtım ama konuşmadan geri kapadım. Beni, benim silahımla vurmuştu. "Çok doğru söylüyorsun canım! Hadi sana güle güle!" derken Erdem'in arkasındaki karartı bakış açıma girdi ve sabah boşuna kürek çektiğimi saliseler hızıyla anladım.

"O da yok derken?" diyerek yüzünde sinir, öfke ve en berbatı da hayal kırıklığı barındıran kardeşim tam Erdem'in arkasında durdu.

Continue Reading

You'll Also Like

481K 20.7K 72
Yaşım 18 - Yarı Texting
79.7K 4.2K 24
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
344K 18.7K 42
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
2.8M 216K 61
"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var." Arşın yıllarca kardeşinden dinlediği Yüsr...