SERT BELA | Tamamlandı |

By zeynep_bayramm

5.2M 213K 67.4K

××× "Neden bu kadar sinirlisin?" alev saçan bal gözleri gözlerimi buldu. Ellerini saçlarından geçirirken adet... More

- TANITIM -
1.BÖLÜM: "Beni rahat bırak"
2.BÖLÜM: "Kavga Meselesi"
3.BÖLÜM: "Güzelsin ama benim kadar değil."
4.BÖLÜM: "Bu benim sırrım. Okulumuzun sırrı"
5.BÖLÜM: "Zamane genci işte, elinden telefon düşmüyor"
6.BÖLÜM: "Kızlarımı bu güzel yüzden mahrum etme"
7.BÖLÜM: "Sen yakarsan yanarım"
8.BÖLÜM: "Bitmeyen Yanılmalar..."
9.BÖLÜM: "Yalnızlık ruhun aynasıdır"
11.BÖLÜM: "Beş ay sonra geliyorum anniş"
12.BÖLÜM: "Dert Ortağın kim?"
13.BÖLÜM: "MUHAFIZLAR YETİŞİN!"
14.BÖLÜM: "Benimle uyuyabilir misin?"
15.BÖLÜM: "Demek yüzümün güzel olduğunu düşünüyorsun?"
16.BÖLÜM: "O burada"
17.BÖLÜM: "Ağlamamalı"
18.BÖLÜM: "Beni aşka inandır"
19.BÖLÜM: "Gözler yalan söylemez"
20.BÖLÜM: "Sana kendimden çok aşık oldum"
21.BÖLÜM: "Seni öpmek istiyorum"
22.BÖLÜM: "Hamur gibi" (1.Kısım)
22.BÖLÜM: "Hamur gibi" (2.Kısım)
23.BÖLÜM: "Benliğimde filizlenen yabancı hisler..."
24.BÖLÜM: "Çifte kıskançlık"
°Bilgilendirme/Kesit°
25.BÖLÜM: "Ben buradayım. Senin yanındayım"
ლ DELİCE SORULAR ლ
26.BÖLÜM: "Hiç aşık oldun mu?" (1.Kısım)
26.BÖLÜM: "Hiç aşık oldun mu?" (2.Kısım)
27.BÖLÜM: "Bir öpücük ver yakışıklım"
28.BÖLÜM: "Bana pambıh şeker alsana"
×HAKKIMDA 20 ŞEY×
Duyuru/Minik bir Kesit
29.BÖLÜM: "Bana öyle bakma"
30.BÖLÜM: "Acı dolu sırlar..."
31.BÖLÜM: "Biz arkadaştan öte olamayız"
32.BÖLÜM: "Sevmek mi? Sevilmek mi?" (1.Kısım)
32.BÖLÜM: "Sevmek mi? Sevilmek mi?" (2.Kısım)
33.BÖLÜM: "Aşığım, aşığım, aşığım"
☆Duyuru/Biraz da kesit☆
34.BÖLÜM: "Saçlarını kurutabilir miyim?"
35.BÖLÜM: "Kalbini seviyorum"
36.BÖLÜM: "Güzel gülüyorsun. Aşk gibi.."
37.BÖLÜM: "Ritim Bozan Kalpler"
38.BÖLÜM: "Titreyen Kalp"
39.BÖLÜM: "Bal gözlerine ağlamak yakışmıyor"
40.BÖLÜM: "Kalbim aşkınla eziliyor"
*Anket Gibi Sanki*
41.BÖLÜM: "Beni affet" (Sezon Finali)
42.BÖLÜM: "Kokuna geliyorum..."
43.BÖLÜM: "Aç gözlerini sevdiğim, ben geldim"
44.BÖLÜM: "Aşk'ımdan başka bir şey veremiyorum..."
45.BÖLÜM: "Çok güzel seviliyorsun"
Emek Hırsızları
46.BÖLÜM: "Ağlayan Gözler..."
47.BÖLÜM: "Dikkatli ol. Rüzgar çıkabilir"
48.BÖLÜM: "Puding diyorum, yapar mısın?"
49.BÖLÜM: "Evlilik zamanı geldi sanki?"
50.BÖLÜM: "Aşkımız yüzüklere mühürlensin"
Final: "Ben bir tek sende yandım, alevlendim"
~Son Söz

10.BÖLÜM: "Özür dilerim"

93.6K 4.1K 211
By zeynep_bayramm

DÜZENLENDİ!

*Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez*

İyi Okumalar...

Sahil kenarının ıssız beton yolunda yavaş yavaş yürürken hava çoktan kararmıştı. Saati umursadığım yoktu. Eve gitsemde kimseye hesap vermek zorunda değildim. Çünkü özgürdüm. Babam veya annem beni kısıtlamazdı. Umursadıklarıda pek söylenemezdi. Bir günde 2 kez anca görüyordum onları. İkisinin de çalışmasının aksine eve uğrayıp uğramamı sorgulamıyorlardı. Beni sevdiklerini biliyordum ama her zaman işlerinden sonraki planda yer alıyordum. Belki de ben öyle hissediyordum. Ya da sevgilerini bana hissetiremiyorlardı.

Can'ın hayatımdaki tek varlık olmasının nedeni de buydu zaten. Hiç bir zaman yanımdan ayrılmazdı. İstediğim dışında tabii. Bir de Can'ın özel işlerinde yanında olmuyordum. O zamanlar yanında olmak , istediğim son şey olurdu.

Sırt çantam yanımdaydı. Buraya koşarak gelmiştim. O gün ki gibi... Arabam okulda kalmıştı ama Can'a arabamı eve götürmesi için mesaj atmıştım. Son model telefonumu cebime atmadan önce saate baktım. 23:13 rakamlarını görmek beni biraz şaşırtsada umursamadım.

Derin düşüncelerimin beni boğmasını engellemek için deniz kenarına gelip içimi dökerdim. Şu anda gayet rahat olduğum için saatte umurumda değildi. Bu saatlerde biraz esintili oluyordu. Kollarımın ısısının azaldığını hissetsemde ısıtma gereği duymadan derin bir nefes aldım. Temiz hava ciğerlerime dolarken gözlerimi yummuştum. Gözlerim kapalı olmasına rağmen yürümeye devam ediyordum. Birine çarpma korkum yoktu -ki bu saate burada kimsenin olduğunu düşünmüyordum. Varsa da takmıyordum.

Aslında bugün spora gitsem iyi olurdu. Sinirimi daha iyi atardım. "Hey güzellik!" duyduğum tok erkek sesiyle kafamı o tarafa çevirdim. Keşke başka bir şey dileseydim. Allah'a bir kez daha şükrettim. İki çocuk ve iki kız yürüdüğüm beton yolun yanında bulunan kaldırımdaki çimenlerde oturuyorlardı. Sahili izlemek için veya gezmek için ayrılmış bu alanda banklar olmasına rağmen yere oturmalarına şaşırmıştım. Erkeklerden kısa saçlı kahverengi gözlü olanın kafası uçuk gibiydi. Elindeki içki şişesini gördüğümde tahminlerimin doğru olduğu kanısına vardım. Tek kaşım alayla havalandı.

"Nabersin?" dedi ayık olan çocuk. "Gel gel" dedim sırıtarak. "Ay sürtük işte" yanında cıyaklayan kız sinirlerimin gerilmesine neden oldu. Sürtük kelimesinden nefret ederdim. Üstelik öyle olan biri bana bunu söylüyorsa elimden kimse alamazdı.

Sanırım ilk çalışacağım kişiyi seçmiştim. Sırt çantamı yere bırakırken diğer çocuk kalkmaktan vazgeçmiş bir kızıla bir de bana bakıyordu. Yavaşca kıza ilerlerken hepsinin bakışları bendeydi. Elimi kızıl saçlara daldırdığım gibi acımadan kızı saçından tutarak ayağa kaldırdım. Tiz bir çığlık heryerde yankılanırken ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı. Elimi savurarak kızı yere düşürdüm.

"Lafını geri alıyor musun ?" dedim oldukça sert bir sesle. Daha ağır bir küfür ederken yumruk atmak yerine tokat atmayı seçtim. Gözleri dolu dolu saçlarını tutarken attığım tokatla ağlamaya başlamıştı.

"Lafını geri alıyor musun?" diye tekrarlarken üstüne doğru yürüdüm. Saç köklerimde yoğun bir acı hissederken geri çekildim. Ayık olan çocuk öfkeyle bana bakarken diğer kız da yerdekini sakinleştirmeye çalışıyordu. Dirseğimi arkamdaki çocuğun karın boşluğuna geçiriken aniden elini saçımdan çekti. Çocuğa dönüp erkekliğine tekmeyi savururken acımamıştım. Ağzı 'o' şeklini alırken önümde iki büklüm olmuştu.

Doğrulmasına izin vermeden bir yumruk savurdum çenesine doğru. Elim fazla acısada yere düşmesini sağladığım için seviniyordum. Yerde erkekliğini tutarak acıyla kıvranırken kafası uçuk olanın ayağa kalkmış yalpalarak bana geldiğini gördüm. Sırıtarak yumruğumu cılız çocuğun suratına geçirdim.

Her vuruşumda arkamdaki kızlardan çığlık sesleri geliyordu. Çocuk anında yeri boylarken bir daha da kalkamamıştı. Nefes nefese yerdekilere bakarken arkamı döndüm. Sağlam olan kız onlara döndüğümü gördüğü an yerdeki kızı bırakıp koşmaya başladı. Kızıl saçlı olan diğerinin arkasından şaşkınca bakakaldı. Sırıtmadan edemedim. Kızıl saçlıya yürüken "Aldım a-aldım" dedi titrek sesiyle. Tek kaşım anlamadığımı belirtircesine havalandı. "Lafımı...lafımı geri aldım" zaferle gülümserken yerdeki çantamı aldım. Yumruk vurduğum yerler sızlıyordu. Eldivensiz her zaman zorlanırdım.

Onları arkamda bırakarak koşmaya
başladım. Koşmayı seviyordum. Kafama estiği zamanlarda koşardım ve bu da o zamanlardan biriydi. Sahil yolundan sonunda çıkabildiğimde yavaşladım. Rüzgâr üzerime doğru birden estiğinde titremeden edemedim. Her ihtimale karşı çantamda bulunan ince hırkamı çıkardım. Hâlâ nefes nefeseyken hırkamı giyip fermuarı yarısına kadar çektim. Çantamı tekrar tek omuzuma takarken hırkanın kollarından rahatsız olduğum için kollarını kıvırmaya başladım. Bir yandan da nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. En azından stres atabilmiştim.

Yıkık kilisenin yakınına geldiğimde gördüğüm manzarayla ağzım açılırken yürümeyi kesmiştim. Gözlerimde ağzıma eşlik ederek aralanmıştı. Kilisenin hemen önünde iki mafya kılıklı adam Rüzgar'ı kollarından tutmuş zar zor zaptetmeye çalışıyorlardı. Rüzgar'ın hemen önündeki adam ona bağırarak bir şeyler söylüyordu. Henüz beni görmemişlerdi. Şoku da atlattığım söylenemezdi. Bu kesinlikle beklemediğim bir şeydi.

Rüzgar'ın deli gibi çırpındığını gördüm. Yine de kurtulamıyordu adamlardan. Öndeki adam bal gözlüye bir yumruk savurunca çığlık atmamak için ağzımı kapattım. Bal gözlü sağa dönmüş kafasıyla beni görünce bir an affaladı. Gözlerini kırpıştırdıktan sonra kaşıyla gitmem için işaret yaptı. Gitmemi mi istiyordu? Onu burada bırakıp gitmemi? Ona vuran adam şüphelenmiş olacak ki bana döneceğini anladığım anda hemen yanımdaki çalılıklara saklandım.

Bir kaç dakika beklememin sonucunda hiçbir hareketlilik olmadığını farkettim. Onların çaprazında kaldığım için diğer adamlar beni görmemişti. Kafamı hafif çıkarıp tekrardan onlara baktım. Adamlara dikkatle baktığımda bal gözlüyü tutan adamlardan birinin Tayfun olduğunu gördüm. Tayfun ; babamın eski çalışanlardan biriydi. Tayfun'un kötü işlere bulaştığını öğrenen babam onu kovunca bize düşman olmuştu. Üstelik gıcık oluyordum bu adama. Hep dövmek istemiştim onu ve şimdi fırsat ayağıma gelmişti. Ama önce akıllılık edip polisi aradım.

"Allah'ım sen yardım et" kendi kendime fısıldarken derin bir nefes aldım. Saklandığım yerden çıktım. Onların olduğu tarafa koşarken Rüzgar kaşlarını çatmış şaşkınlıkla bana bakıyordu. Onu bırakıp gideceğimi düşündüyse yanılıyordu. Koşarken çantamı yere fırlattım ve bal gözlüme vuran adamın sırtına zıpladım.

"Lan lan lan!" diye bağıran adamın saçını çekmeye başlamıştım bile. Rüzgar daha çok çırpınmaya başlamıştı ama o iki izbandut gibi adamdan kurtulması imkansızdı.

Adamın sırtından yere atlayıp bel boşluğuna düz bir tekme geçirdim. Adam bir an öne sendeledi. Toparlanacağını anladığımda beklemeden bir tane daha vurdum. Bu sefer yere düşürmeyi başarabilmiştim. Yerde belini tutuyordu. Orasının çok acıttığını bildiğim için özellikle beline vurmuştum. Adamı arkamda bırakıp diğerlerinin önüne geldim. Rüzgar'ı bırakamıyorlardı. En ufak hatalarında ellerinden kurtulurdu zaten. Tayfun'a doğru döndüğümde beni gördüğüne oldukça şaşırmıştı.

"Biliyor musun? Seni hep dövmek istemiştim Tayfun" yüzü ter içinde kalmıştı. Rüzgar'ı zaptetmek oldukça zordu. Kahkaha attı. "Ve şimdi de yapacağım" aramızda yaklaşık 5 adımlık mesafe vardı.

"Emin misin?" dedi iğrenç bir şekilde sırıtarak. Hemen ardından ayağımı çekilmesiyle anın şokuyla tiz bir çığlık ağzımdan firar etti. Son anda avucumla yerden destek alarak yüzümü koruyabilmiştim. Küçük çakıltaşları elime batarken feci bir şekilde elim sızlamıştı. Sırt üstü dönmemle tekme attığım adamın üzerime çıkması bir oldu. Rüzgar ise artık deli gibi zıplıyordu. Haykırarak sinirini atmaya çalışıyordu.

"Ona...dokunursan...seni...bitiririm" nefes nefese olduğu için zorlukla konuşuyordu. Adamın yüzünde alaycı bir sırıtış peyda olurken diğerleri solumuzda kalıyordu. Yumruk atmak için sağ elimi kaldırdığımda sağ tarafımdan yere bastırdı. Sol elimi kaldırırken aynı şekilde onu da yere yapıştırmıştı. İnanılmaz bir güç uyguluyordu ve bu ellerimin acısının daha da artmasına sebep olmuştu.

"Bu eğlenceli olacak" diye söylendi Tayfun. Ellerimi kurtarmaya çalışıyordum fakat her hareketimde daha da acıyordu. "Küçük kızımız yürek mi yemiş ha?" dedi üzerimde ki adam alayla. Beni küçük görenlerden nefret ederdim.

"20 yaşındayım lanet olası" diye tıslamadan edemedim. Pis pis gülerken acıyla yüzüm buruşmuştu. Rüzgar'ın ettiği küfürleri saymıyorum bile...

Yüzüme doğru eğilmeye başladığında korkuyla kafamı çevirdim. İğrenç nefesini boynumda hissettiğimde ayaklarımı oynatmaya çalıştım fakat ağırlığı bunu da engelliyordu. Rüzgar ile göz göze geldiğimizde 'hayır' diye bağırıyordu. Gözlerindeki nefreti gördüm. Ama bu nefret kendineydi. O bir şey yapmamıştı , kendini suçlu hissediyordu. Bu düşünce midemin burkulmasına sebep oldu. Ben bu kadar güçsüz değildim. İlla ki yapacak bir şeyim olması gerekiyordu. Ellerimi , başımı ve ayaklarımı kullanamıyordum.

Düşünmem gerekiyordu. Adamın dudaklarını boynumda hissettiğimde öfkem bütün vücuduma yayıldı. Ani bir hareketle adamın kulağını dişlerimin arasına aldım. Ne kadar iğrensemde tüm gücümü kullanarak , bütün öfkemi kusacak şekilde ısırdım. Adam öyle bir bağırdı ki kulağımın feci bir şekilde çınladığını hissettim. Koparacak derecede ısırıyordum. Hatta bir ara koparacağımı bile düşünmüştüm. Diğerlerinin bakışları ise şaşkındı. Bunu beklemedikleri kesindi. Tabi bende beklemiyordum o ayrı...

Adam ani bir şekilde geri çekilirken ellerim serbest kalmıştı ve bacaklarıma uyguladığı kuvvet azalmıştı. Dizimi erkekliğine geçirdiğimde bir eli kulağında diğer elide malum yerdeydi. Yerden aniden doğrulurken ağzıma gelen kan tadıyla yere tükürdüm. Adamın kulağındaki elinde de kan vardı. Sadistçe sırıtırken bir tekme daha attım. Bu sefer ki karnına denk gelmişti. Yurt dışındaki hocalarım sayesinde oldukça iyi tekme atabiliyordum.

Adam "T-ta-tayfun" dedi acıyla. Tayfun ne yapacağını bilemez şekilde öylece kalakalmıştı. Tayfun'un boşluğundan yararlanan Rüzgar sonunda adamlardan kurtulabilmişti. İkisine de aynı anda yumruğu geçirince şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Aynı anda yumruk atmıştı. Bu hareketi ilk defa canlı olarak görüyordum. Adamlar sendelerken aynı şekilde bir kez daha vurdu. İkiside yere düşerken şaşkınlığım daha da artmıştı. İki yumrukla halletmişti ha? Helal anam helal! O kasları boşuna yapmamış tabi. Yalnız burunlarını çok pis kırdığına emindim.

Rüzgar işini bitirmiş olacak ki hızla bana döndü. Daha ne olduğunu anlamadan bir anda önümde belirip sıkıca sarılmıştı. Parmak uçlarımda yükselerek çenemi omzuna yaslamaya çalıştım ama o kadar uzundu ki başaramadım. Parmak uçlarımdan inerek başımı omzuna yaslamayı tercih ettim. Bir an gülümsediğini hisseder gibi oldum. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Nefes nefese kalmıştı. Bir kaç dakika sarıldık. Derin bir nefes aldığımda kokusunun bütün ciğerlerime girdiğini hissettim.

O nasıl kokuydu öyle?

Bu koku çok ama çok farklıydı. Parfüm kokusu ile yakından uzaktan alakası yoktu. Kokusu huzur verici ve baş döndürüydü. Bunları düşündüğüm için kendime kızdım.

"Çok korktum" diye fısıldadı kafasını boynuma gömerken. Affaladım. Rüzgar gerçekten korkmuş muydu? Normalde böyle bir şey olsa beklemeden itlerdim fakat onu itleyemiyordum işte. Bir şey beni engelliyordu. Ilık nefesi boynuma çarparken çok garip hissettim. İlk defa böyle bir şey hissettiğimi farkettim.

"Sana bir şey olacak diye çok korktum." benim yüzümden mi korkmuştu yani? Neden midem burkulmuştu ki bir anda? "Benim yüzümden başına bir şey gelmesinden korktum." kafası omzumdayken konuştuğu için sesi boğuk çıkıyordu.

Şu anda nefessiz kalmam normal miydi?

Peki ya kalbimin sıkışması?

Emir'in kollarında bile böyle hissetmemiştim. Ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Beline sıkıca sarılmış alnımı göğsüne yaslamıştım. Kollarında küçük bir kız çocuğu gibi kalıyordum. "Özür dilerim" bırakmaya niyeti yoktu sanırım. Allah biliyor ya şikayetçi de değildim.

"Neden?" sonunda konuşabildiğime sevinmiştim. Sesim güçsüz çıkıyordu. "Sabah sana söylediklerim için. Miray'ı depoda yerde ağlarken görünce...sende elini kaldırmıştın...vuruyorsun sandım. Gözüm dönmüştü. Gerçekten pişmanım" ses tonu içimi titretiyordu. "Ben alıştım yargılamadan infaz edilmeye" dedim bıkkınca. Bir şey demesine izin vermeden devam ettim. "Sorun değil" ruhsuz bir şekilde güldü.

"Benim sana söylediklerimden sonra bile beni bırakıp gitmedin. Sana zarar verebilirlerdi" sonunda kollarını benden ayırdığında boşluk hissetmiştim. Garip bir şeydi. Bozuntuya vermedim.

"Onu nereden tanıyordun ?" omuzlarımı kaldırıp indirirken "Babamın düşmanıydı" dedim. Merakıma yenik düşerek sordum "Peki senden ne istiyorlardı?" omuz silkti. "Karışık mevzular boşver" üstelemedim. Bal gözleri nihayet gözlerimi bulduğunda bakışları dudaklarıma kaydı. Kaşlarını çatmıştı. Aramızdaki mesafeyi kapatarak baş parmağını dudağımın kenarına bastırdı.

Kafasını hafif eğmeye başlayınca ne yapacağımı şaşırdım.

İki adım gerilerek "N-ne yapıyorsun ?" dedim şaşkınlıkla. Yaptığım harekete karşı ifadesizce baktı.

"Dudağın kanıyordu ona bakacaktım" dedi sırıtarak. Kızarırken belli etmemeye çalışarak elimi dudağıma götürdüm. Rezil oldum iyi mi?

Elimin tersiyle dudağımı kenarını silerken metalik kan tadı daha da çoğalmıştı. "Of" diyerek tekrar aramızdaki mesafeyi kapattı. Bir eliyle elimi çekip baktı. Ellerimin içi kesik kesik kanıyordu. Yere düşerken olmuş olmalıydı. Yumruk attığım yerlerde sızlıyordu. Bir eliyle elimi tutarken diğer elini havaya kaldırdı. Ardından teredütle bana baktı. Ağzımı mı temizleyecekti ?

"Elini bulaştırma sen" dediğimi umursamadan baş parmağıyla dudağımın yanındaki kanları temizledi. Dikkatle yüzünü inceliyordum. Kaşları çatıktı. Hep sinirli bir havası vardı fakat az önce benden özür dilemişti. Özür dileyen tiplere kesinlikle benzemiyordu. Rüzgar dudaklarımı silmekle oyalanırken Rüzgar'ın dövdüğü adamlardan birinin bize silah tuttuğunu gördüm. Gözlerim irice açılırken Rüzgar henüz farkedememişti. Hızlıca Rüzgar'ı yana itlediğimde dalgınlığına geldiği için yana sendelemişti. Gözlerimi yumdum.

Ardından bir silah sesi boş kilisenin duvarlarında yankılandı... Ve peşinden bir tane daha...


Selamun Aleyküm dostlarım! Umarım bölümü sevmişsinizdir.

Sizce kim vurulmuş olabilir?

Henüz küçük bir aileyiz. Daha da büyümek dileğiyle...

Sizleri Seviyorum ❤






Continue Reading

You'll Also Like

474K 7.3K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
4.6M 338K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
32.8K 2.6K 41
Umarım benim kim olduğumu öğrendikten sonra sana yakın olmama izin verirsin, umarım senin bana iyi geldiğin gibi benimde sana iyi gelmem için bana bi...
466 93 15
ARA VERİLDİ. ❝Korhan'ı kurtuluşum sanmıştım, aramızda bir çekim olduğunu ve birbirimize kuvvetli ama bir o kadar da yavaş bir şekilde çekildiğimizi d...