PEŞİMDE ZOMBİ VAR (TAMAMLANDI...

By Sema_Coban_YalknK

518K 31.9K 16.7K

X-18AB9 adında bir virüs..Kim bile bilirdi ki bu küçücük virüsün medeniyetin eşiğindeki Dünya 'nın sonunu ge... More

- TANITIM -
BAŞLANGIÇ
YAŞAMAK İÇİN KAÇ
YENİ İNSANLAR
KURTULMAK İÇİN UMUT
TERRENE ASKERİ KAMPI
ÖLMEMEK İÇİN ÖLDÜR
LABORATUVAR
KASABA
SİLAH
OTOBÜSTEKİ KARGAŞA
ANONS
ZOMBİ YIĞINI
ORMAN
GOLF SAHASI
NEREDELER ?
YÜKSELEN ALEVLER
SAKIN BURADAN ÇIKMA
PLAN BUYDU JACK !
ÇIKIŞ YOLU
İKİ TARAF : ZOMBİ
KIYAMET TESİSİ
EV
TERK EDİLMİŞ ŞEHİR
HARİCİ DİSKİN SIRRI
KALİOLA
TERK EDİLMİŞ OKUL-ALİCE
URANYUM MADENİ
ZOMBİLERE KARŞI SAVUNMA
SİYAH YARATIK
GEMİ
BEKLENMEDİK..
X-18AB9 ANTİDOT
PEŞİMDE ZOMBİ VAR
TAHTA DUVARLARIN ARDINA KASABA
SAVUNMA
ARSİA :KURTULUŞ
ARSİA 'DAKİ KAOS
NEREDEYİM ?
ŞEHRİN DIŞI
JACK 'İN PLANI
DOSTTAN GELEN KURŞUN
JOHN 'U ARARKEN
FİNALE DOĞRU -1
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM- PEŞİMDE ZOMBİ VAR 2

ADA

6K 422 252
By Sema_Coban_YalknK

Derinden gelen büyük bir acı ile sızlayan kolumu aniden geri çektim ve hızla arkamı döndüm.Sağ omzumun biraz aşağısına keskin kısımının tamamı girmiş eski ve paslı bıçağı çıkartıp adama saplamak üzere sol elimi bıçağın ahşap sarmaşık desenleri ile süslenmiş sapına götürmüştüm ki o anda ne olduğunu anlamadan birden karnımın üst tarafına saplanan başka bir bıçak darbesi ile sapını tutmuş olduğum bıçağı çıkaramadan elimi hızla geri çektim ve karnıma götürdüm.

Adam vücudumdan çıkartmadığım bıçağın acısı geçmeden ikinci bir hamle ile diğer bıçağa göre keskin ve parlak bıçağı karnıma bıçağı acımasızca saplamış sol elimle bıçağın girdiği yeri tutarken sağ avucuma dolan kanın sıcaklığını hissediyordum.Yerimi belli etmemek için dışa acı haykırışlarımı vuramıyor fısıltı ile dahi sesimi çıkartamıyordum..

Ölümün sert soğukluğu sinsi bir şekilde yavaş yavaş üzerime doğru çökerken adeta nefesim kesilmiş soluk alıp vermekte güçlük çekiyordum.Düşmemek için buz gibi avucuma dolarak onu ısıtan; avucumdan taşıp aşağı doğru damla damla süzülen kanı parmaklarımı açarak boşalttıktan sonra arabaya sol elimi dayayarak destek aldım.Fakat bu şekilde ayakta daha ne kadar durabilirdim bilmiyordum.Gittikçe gücüm azalıyordu.Sanırım bana ayrılan yaşam süresini doldurmuştum..İri taneli soğuk terlerin yüzümde her süzülüşü ölümün bana yaklaştığını daha yaklaştığını hissettiriyordu.

Henüz bir dakika bile geçmemesine rağmen adam sağ kolumdaki bıçağı bir anda geri çıkarttı.O anda sanki vücudumun bir parçasını birden çekip kopartılarak çıkartılmış gibi hissetmiştim.Bıçağın çıktığı yerden oluk oluk kan boşalırken Adam bıçağı tam kafama saplamak için tekrar havaya kaldırmıştı ki o sırada bir silah sesi duyuldu ve karşımda duran adamın elinde tuttuğu bıçak birden yere düştü.

Adamın üzerini dikkatlice incelediğimde adamın vurulmuş olduğunu fark ettim.

Kurşun adamın sırtından girmiş vücudunda hızla ilerleyerek göğsünde büyük bir açıklık oluşturmuş ,kurşunun ucu geçerken parçalanmış olduğu kan içindeki göğüs dokusunun içinde görünüyordu.

Adam sağ akciğerinin tam üzerine gelmiş kurşun yarasına elleri götürürken aniden adamın kafasına bir muşta ile yumruk darbesi indi.Beni öldürmeye çalışan adam aldığı darbe ile yere düşmesi ile birlikte ben neler olduğunu anlamak için karşıya baktım ;

Şahlanan siyah bir atın üzerinde eli silahlı birisi oturuyor parlayan güneş ve yavaş yavaş netliğini kaybeden gözlerim yüzünden o kişinin kim olduğunu göremiyordum.

Neden böyle bir şey yapmıştı ki ?Neden beni kurtarmıştı ?Beni öldürmek isteyen adamı vurup öldüren kişi olduğunu düşündüğüm atın üzerinde ki kişi Kimdi ?

Gözlerim kararıp bilincimi kaybetmeden önce gördüğüm son şey ise kafasına indirdiği muşta darbesi ile adamı yere düşürdükten sonra adamın yüzüne yüzüne indirdiği darbeler ile adamın suratını dağıtan arkası dönük bir adamdı...

Gözlerimi açtığımda masmavi bir gök yüzüne bakıyordum.Bulutlar mavinin en açık tonlarına bürünmüş ,ara arada olsa koyu mavilikler görünüyordu.Bu eşsiz maviliğe eşlik eden beyaz..Bana ne olmuştu ?Hiç bir şey hatırlamıyordum.Kolumdaki ve karnımdaki ağrılar bu soruların cevabını düşünmeme engel oluyordu.Kalkmayı denemiştim fakat neden olduğunu anlamadığım bir sarsıntı yüzünden kalkamamıştım.Bir kaç saniye sonra tüm olanları anımsadım.Peki ama ben neredeydim ve buraya nasıl gelmiştim?

Büyük bir gürültü kulaklarımı tırmalarken elimi yukarı doğru kaldırdım ve yana doğru açarak ellerimi tutunabileceğim bir yüzey bulana kadar havada gezdirmeye devam ettim.Destek alabileceğim bir yüzey bulduğumda tutundum ve gövdemi kaldırdım;

Bir teknenin içindeydim ve karşımda güneşin altında göz kamaştırıcı pırıltılarla parlayan koyu mavi deniz ufukta sisler içinde gökle birleşiyordu.Kulaklarımı tırmalayan gürültünün sebebini ise çok geçmeden anlamıştım.Teknenin motoru bu sesi çıkartıyordu.Yaralı koluma ve karnıma baktım.Kolum ve karnıma pansuman yapılmış olsa gerek çeşitli tıbbi malzemeler ile üzeri kapatılmıştı.Bana kimin ve neden bunları yaptığını anlamak için arkamı döndüğümde gözlerime inanamadım;

Karşımda John ve Oğuz duruyordu.

Ben Oğuz 'a ve John 'a şaşkın bakışlar ile bakarken Oğuz ;

''Jack kendine gelmiş !''

John ve Oğuz ortalama teknelere göre daha büyük olan bu teknenin içinde iki adım attıktan sonra benim yanıma geldiler.

John elinde tuttuğu muştayı cebine koyduktan sonra ellerini omuzlarıma koyarak ;

'' İyi misin ?''

Ben iyi olduğumu belirtmek için kısa bir şekilde kafa salladıktan sonra ;

''Beni kurtaran siz miydiniz ?''

dedim.Kurumuş dudaklarım birbirine yapışmış ,konuşmakta zorluk çekiyordum.

Oğuz ''Evet ,Jack seni biz kurtardık.

Ben aklıma takılan soruları sormadan önce büyük bir telaş ile ;

''Zombi..Peki ya benim oradan kaçmak için binmek istemiş olduğum arabanın arkasına koymuş olduğum zombi !''

John ''Sakin ol Jack ,senin bir zombiyi arabanın arka kapısından içeri koyduğunu görmüştük.Bunun önemli bir sebebi olmalı diye düşündük ve bizi ısırmaya çalışan zombiyi zorda olsa zapt ederek onu bağlayıp teknenin alt bölmesinde bulunan küçük depoya koyduk.''

İçime büyük bir rahatlama gelmesi ile birlikte derin bir nefes aldım.Ben aldığım nefesi geri verirken Oğuz ;

''Jack ,peki bu zombiyi neden arabaya koymuştun ?''

''Aslında çok uzun bir hikaye fakat bilmeniz gereken şey o zombi insanlığın son umudu.Çünkü o virüsün tek tedavisi..''

Oğuz ve John şaşkın bir şekilde birbirlerine bakıyor hala kurduğum bu cümleyi anlamdırmaya çalışıyorlardı.

Ardından ;

''Siz nasıl geri döndünüz ?Bir gemi ile gitmiştiniz ?'' sorusunu yönelttim sessizliği bozarak.

John ''Senin ile birlikte Michael 'ın peşine düşmüştük hatırlıyor musun ?''

Ben evet manasında ''Hı..hı''gibi bir kaç mırıltı çıkardıktan sonra John ;

''Asma köprü bir anda kopmuştu.Daha doğrusu Michael ve adamları asma köprünün bitiş yerindeki iplerini kesmişlerdi.Sen ise gözlerimin önünde bu köprüden düşüp nehrin derin sularında kaybolmuştun.Ben senin öldüğünü düşünerek uzun bir yol da olsa geri karşıya geçişin bir yolunu buldum ve geri Adamsonların yanına gittim.Adamson diğer insanlardan küçük ve eskiden turistik bir adada yaşam olduğunu öğrendi ve bir gemi bularak o adaya gitmek için hazırlıklar yapmaya başladık.Senin öldüğünü düşünüyorken bir anda çıka geldin.Ben yaşıyorum dedin ve seni gemiye aldık.Yanılmış olduğumuzu biraz zaman geçtikten sonra anladık.Dış görünü ve sesi tıpkı seninle aynı olan başka birisi senin isimini kullanarak senin yerini almaya çalışıyordu.Senin neredeyse ikizin olan gencin sen olmadığını fark ettiğimizde onu geminin kuytu köşe bir yerinde ellerini ,ayaklarını ve ağzını bağladık.Oğuz ve ben bu tekne ile senin izine düştük ve zor bir arayıştan sonra seni bulduk.Gerisi zaten biliyorsun..''

Ben tüm bu duyduklarım karşısında adeta şoka girmiş beni bir kasabanın marketine kilitleyerek ölme terk eden o adamın nasıl benimle ayırt edilemez bir biçimde benzeyip neden yerime geçmek istediğini düşünmeye başlamıştım.Beynimi zorluyordum fakat akılma en ufak bir fikir gelmiyordu..

Denizin sakinleştirici dalgaların tekneye her vuruşundaki o hoş ses içime huzur doldururken midemin açlık sesi ve boğazımdaki kuruluğun neden olduğu susuzluk hissi ile ;

''Yiyecek bir şeyler ve biraz suyunuz var mı ?''

Oğuz ''John ,Jack 'e şu bisküvi paketleri ve su sişesini uzatır mısın ?''

John 'un uzattığı güneş ile birlikte ısınmış su şişesindeki suyu kafama dikledikten sonra bisküvi paketlerini açtım ve büyük bir iştah ile atıştırmaya başladım.Ağzıma bütün bütün attığım bisküvilerden sonra Oğuz 'a döndüm ve ;

''Peki şimdi nereye gidiyoruz ?''

''John 'un bahsettiği ,Adamson ve diğerlerinin bulunduğu küçük adaya gidiyoruz.''

Aldığım cevabın ardından ;

''Pekala ''dedim ve yorgun bedenimi tekrar teknenin yüzeyine bıraktım.

Güneş vuran gözlerimi önce biraz kıstıktan sonra tamamen kapattım.Gözlerimi kapatmam ile birlikte Oğuz ve John 'un gelip beni kurtarışı aklıma gelmiş tüylerim diken diken olmuştu..

Yapacak hiç bir şeyim olmadığından üzerime vuran ve içimi ısıtan güneşin eşliğinde şuana kadar tüm yaşadıklarımı düşünüyor adeta bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiriyordum.Yaptığım hataları ,fedakarlıkları düşünüyorken aklıma birden Bella 'nın laboratuvarındaki kilitli kaldığım o odadaki ısırılış anım geldi;

O yaratıklardan birine dönüşmeden önce Arsia 'ya gitmeliydim.Bu yüzden yattığım yerden doğruldum ve cebimden haritayı çıkarttım.Bir kaç hesaplamadan sonra yaklaşık nerede olduğumuzu belirlemiştim.Fakat haritaya göre Arsia hala çok uzakta idi.Arsia 'da yaşam olduğunu diğerlerine şimdi söylemezdim.Adaya gidip yeterli malzeme erzak ve yeterli sayıda kişi aldıktan sonra yola çıkmalıydım.Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim.

John ve Oğuz kendi aralarında muhabbet ederken ;

''Peki beni kurtarmaya geldiğinizde siyah şahlanan atın üzerinde ki kişi kimdi?''

diye konuşmaya atıldım.

Oğuz gayet sakin bir şekilde ;

''Bendim.''diye karşılık verdi.

Oğuz 'un sözünü bitirmesi ile birlikte ;

''O nasıl bir gelişti öyle !''

''Bizde bir ata sözü vardır ; Atın üstündeki Türktür ,Türk değilse, yüktür!''

Oğuz 'un söylemiş olduğu ata sözünü biraz garipsesem de güzel bir söz olduğuna kanaat getirmiştim.

Aradan saatler geçmesine karşın hala adaya varamamıştık.Ellerimi tekneden aşağı sarkıtıp motorun hareketleri ile dalgalanan denizde gezdirirken birden gözüme uzakta bir ada ilişti;

Adada bulunan seyrek binalar iğne topuzu kadar ufaktı.Fakat bu kadar uzaklıkta bile görünüyor olmaları binaların büyük olduğunun göstergesiydi.Adanın belirli kısımlarını çevreleyen irili ufaklı dağlar ise şekilsiz bir yığından ibaretti..

Yaklaşık bir saat sonra adanın kıyısına ulaşmak üzere ,üzeri hafif yosun tutmuş tahta iskeleye yaklaşmak için ilerliyorduk.Tahta iskelenin orada duran ve ben nehire düştüğümde Adamson ve diğerlerinin binmiş olduğu o gemi tam karşımda duruyordu..

John ''Zombiyi aşağıdaki küçük bölmeye koymuştuk,Jack onu çıkartır mısın ?''

Hala hareket hainde olan teknenin içinde üç küçük adım attıktan sonra aşağıdaki küçük depoya açılan kapağı açtım.Zombiyi sıkış tepiş koyulmuş olduğu küçük depodan çıkarttım.Büyük kalın halat ipler ile bağlanmış zombinin ayak kısımını çözdüm ve boyununda ki zincirleri elime alarak sıkıca kavradım.Zombi Oğuz ve John 'un üzerine adeta aç bir köpek gibi atlayıp onları parçalamak istiyor elime dolamış olduğum zincirin ucu ile zombinin boynunda ki kilit bölümü arasındaki mesafeyi kısaltarak sıkıca kavrıyor ile büyük kalın zincire rağmen onu zor zapt ediyordum.

Diğer tüm insanlara saldırıp bana hiç bir şey yapmaması hala beni düşündürürken bir anda tekne iskeleye çarptı.O anda zombinin zinciri elimden hızla kaydı ve zombi bir anda tekneden kayıp denizin içine düştü.Ben dalgaların arasında tekneden yavaşça uzaklaşan zombiyi teknenin yan yüzeyine eğilip ellerim ile onu çekip kurtarmaya çalışırken bir anda zombinin gövdesi teknenin motoruna takıldı ;

zombinin çürümüş bedeni teknenin motorunun kesileri ile parçalanıyor deniz zombinin koyu fakat şuana kadar gördüğüm diğer zombilerin kanından daha açık renkteki kanına bürünüyordu.Elimden onun sağ kalan vücudunu çekmekten başka hiç bir şey gelmiyor gözlerimin önünde tüm insanlığın tek umudunu kaybedişimi izliyordum.

''Hayır !''

diye bağırdım bir anda..

Sırf onun için onca şeyi yapıp hayatımı tehlikeye atmışken bir anda ellerimden kayıp gidişi..Adeta kilitlenip kalmıştım..Zaman sanki durmuş ,onun vücut parçalarının dalgalar ile uzaklaşışını izliyordum.Bir anda ayaklarım beni taşıyamadı ve dizlerimin üzerine çöktüm.Şimdi ne yapacaktım ?O sırada kas katı kesilen kol kaslarımdan tutarak beni kaldırmaya çalışan Oğuz ;

''Hadi ,Jack kalkman gerekiyor.''

Başımı yukarı kaldırdım ve Oğuz ' a baktım.Fakat bu bakış boş ve anlamsızdı.Ardından kafamı yana çevirdim.John ise bu sırada tekneyi iskeleye bağlıyordu.

Oğuz 'un yardımıyla kalktım ve iskeleye çıktım.Başımı arkaya çevirmeyi bir an olsun bırakmıyor ,gözlerimi hala teknenin kan ve çürümüş doku parçalarına bulanmış motorundan ayırmıyordum.İskeleden inişimiz ile birlikte bakışlarımı yere doğru çevirdim.Adanın ,öğle saatlerinin geçmesi ile güneşin kızgınlığının azalmış kumsalında ilerliyordum.Kumsal bittikten sonra dev gibi çeşitli ağaçların bulunduğu ormanlık alan ilerleyeme başladık.Adada devasa büyüklükte fakat seyrek büyük lüks villalar vardı.Tüm adada yaklaşık dokuz on tane bu villalardan bulunuyor her bir villaların arasında üzerinde mahsüller ekili olan tarlalar bulunuyordu.

John ''Jack ,bu ada harika bir yer.Adada tıpkı saray gibi lüks üç dört katlı villalar var.Her birimiz evlere dağıldık.Bizden önce gelmiş olan insanlar bu villaların bahçelerine yiyecekler ekmiş yiyeceklerini bunun ile karşılarlarken su ihtiyacını ise villaların arıtma sistemleri ile denizden karşılıyor.Elektrik ihtiyacı ile ise rüzgârı elektriğe dönüştüren sistemler ile sağlanıyor.Tıpkı cennet gibi bir ada..

Hem benim kalmış olduğum evin alt katında büyük sinema sistemi var üstelik evde kalan diğer insanların haberi yok.Yüzlerce ise DVD var onları izleriz.Jack ?Ne dersin ?''

Konuşmak istemiyordum bu yüzden kafamı salladım.Bu lüks villaların ardından tekrar ormanlık bir alana girdik.Ormanlı alana girdiğimize göre yani villalara gitmiyorduk.Peki ama nereye gidiyorduk ?Nereye gittiğimizi öğrenmek amacı ile Oğuz ve John 'a bakarak;

''Peki şimdi nereye gidiyoruz ?''

Oğuz ''Adamson 'un ,Linda 'nın ve Bayan Marry 'nin yanına ,sahile gidiyoruz.''diye karşılık verdi.

Kısa bir yürüyüşün ardından ağaçlık bölgeden çıktık.Ağaçların arasından yeşil çimenlik ve kahve toprağın ardından tekrar kumsala ayak basmıştık ;

Ben gözlerime inanamıyordum.İnsanlar sanki Dünya eskisi gibi normal ,salgın hiç olmamış gibi sahilde geziyor ,müzikler ile dans ediyor ,denize girerek eğleniyorlardı.Adeta yazlık tatil bölgesini andıran bu görüntü karşısında nutkum tutulmuştu.Dünya 'nın diğer bölgelerinde bir avuç insan o lanet yaratıklardan kurtulmaya çalışırken...

O sırada gözüme siyah tişörtü ile Voleybol oynayan Linda çarptı.Fakat voleybol filesinin diğer tarafında yani Linda 'nın karşısında sadece bir kişi vardı ;

koyu kahve saçlı ,hafif kasları olan yaşı yaklaşık on dokuz yirmi arası olan bir genç duruyor ,yüzünde şımarık bir gülümseyiş ile topa vuruyordu.Nedense bu içimde tuhaf garip bir duyguya neden oluyorken uzun hafif dalgalı saçları esen rüzgar ile geriye doğru savrulan Linda bir anda kafasını sağa çevirdi ve benim ona baktığımı anlar anlamaz ;

''Jack !''

diye bağırdı elindeki topu bir anda yere atarak.Hızla koştu ve bir anda boynuma sarıldı.Ben ne olduğunu anlamamıştım fakat boynumdaki ısırık yerine kollarını bastırdıkça ısırık yarasının üzeri gerçekten sızlıyordu.Linda boynuma sarılmayı bıraktı ve ;

''Sen iyi misin Jack ?''

''Evet ,yani sayılır.''

O sırada beni gören Adamson karşıdan  yanıma gelmeye başladı.Saniyeler sonra ayakkabısının izleri kızgın kumun üzerinde iz bırakan Adamson ;

''Evlat ,yaşıyorsun.''

dedi Adamson  sırtımı sıvazlayarak ardından cümlesine devam etti;

''Sana göstermemiz gereken birisi var.''

Adamson 'un sözü üzerine onu takip etmeye başladım kısa bir süre sonra yarısı yeşil ve iğrenç kokulu yosun tutmuş ağaçlardan birine bağlanmış,kafası toz toprak içinde kalmış başı aşağı durduğu için yüzü görünmeyen tıpkı benim saçımın renk tonumdaki koyu sarı saçlı birisinin yanında durduk.

Adamson ağaçta bağlı kişinin aşağı bakan eğik başını ,çenesinden tutup yükselttikten sonra ben büyük bir merak ile adamın yüzüne baktım.Bu genç adama bakmam ile birlikte adeta dona kaldım.Çünkü bu genç tıpkı bana benziyordu.Hatta ikizim bile denebilir..

Beni Amelia ile kaçmış olduğumuz kasabanın birinde markete  kilitleyip ölüm ile baş başa bırakan bırakan kişi,Adamson 'lar gemi ile gözlerimin önünde ufka açılırken Adamson 'ların yanında duran o gençti.Gence iyice yaklaştım ve yüzünü dahada yakından izledim.En ince yüz hatlarımız dahi birebir aynı idi.Ellerimi önce onun yüzünde sonra kendi yüzümde gezdirdim.Ama bu nasıl olabilirdi ki ?Sanki canlandırılmış fotoğrafıma bakıyordum.Benim adeta ikizim olan bu gencin üzerine baktım.Tıpkı benim gibi giyinikti.

John ''Şunlara bakın yan yana iken ayırt dahi edilemiyorlar.Tıpkı bir aynada oluşan yansıma gibi..''

Ben şaşkınlık duygumu bir kenara atıp büyük bir öfke ile ;

''Sen Kimsin !''

diye bağırdım.

''Ben Jack 'im.''

Benim sorduğum soruya adeta benimle alay ediyormuşcasına bu cevabı vermesi ile birlikte öfkemi tutamayıp yüzüne büyük bir yumruk darbesi indirdim ve daha yüksek bir ses ile;

''Yalan söylüyorsun !Söyle ,sen kimsin ?''

''Ben Jack'im ,asıl sen kimsin ?''

Hala yalan söyleyip kendisinin ben olduğunu idda ediyor olması , bana asıl amacını ,kim olduğunu neden böyle bir şey yaptığını söylemiyor olması beni gittikçe sinirlendiriyor ;

Öfkenin getirdiği iç patlama yüzünden Vücut ısım yükseliyor ,özellikle ise yüzümün yandığını hissediyor ,sinirden tir tir titriyor ,Kalp atışlarım ve damarlarımdaki basıncın arrtığını hissediyordum.Delirmek üzereydim ;

''Sahtekâr ,söyle neden benim yerime geçmeye çalışıyorsun !''

diye haykırdım.Sesim adada yankı yaparken adamın suratına bir yumruk daha atmıştım.Nasıl olabiliyor da ses tonu bile benimle aynı birisi oluyordu ? Kafayı yemek üzereydim.

O sırada Linda söze atıldı ;

''Madem Jack olduğunu idda ediyorsun sorduğumuz sorulara cevap verebilirsin değil mi ?''

Linda 'nın fikri mantığıma yatmıştı.Benim adımı kullanarak yerime geçmeye çalışan,benim tıpa tıp aynım olan gencin gözlerinin koyu mavi tonunun içindeki siyah göz bebeklerinde bulunan kendi yansımama bakarak ;

''Pekala öyle ise benim yani senin annenin adı ve mesleği ne ?''

''Emliy Wolf ,annem bir doktor.''

''Pekala bu bilgileri kolaylık ile elde edebilirsin.Adamson ile ilk ne zaman karşılaştım yani karşılaştın ?''

''23 Temmuz 'da hatta çok sıcak bir gündü.''

''Peki Linda 'nın babasının çalıştığı yerin isimi neydi ve oradan nasıl kaçtım ,yani kaçtın ?''

''Terrene Askeri Kampı.Beni ve hatta Daisy 'i yani Bella 'yı Kaliola 'nın adamları kendi laboratuvarlarına kaçırdılar.''

Lanet olsun tüm bu olanları nereden biliyordu ?Zaten onca şeye katlanmışken zombi bir anda ellerimden kayıp suyun içinde parçalanmıştı.Buna sinirim yetmiyormuş gibi bide karşımda beni daha önce öldürmek isteyen kişinin yerime geçmeye çalıştığını öğrenmiştim.Tüm hıncımı ondan çıkartacaktım;

Üzerinde ki damarla belirginleşmiş ve zombinin kanı üzeride kurumuş ellerimi yumruk yaptım ve içimdeki öfkeyi ellerimi sıkarak ellerime aktardım ve Bana tıpatıp benzeyen ve beni daha önce öldürüp yerime geçmeye çalışan, benim tüm yaşadıklarımı bilen bu gencin suratına geçirdim.Gencin burnu aldığı darbe ile kırılmış ve kanamaya başlamıştı.Ardından ben bir saniye bile duraksamadan gencin yüzüne göğüsüne üç dört kere yumruk attım ve ardından tüm gücümü toplayıp gencin alnının ortasına kafa attım.

Bütün sinirimi, onun üzerinde boşaltıyor tekme yumruk darbelerimi bir bir ona geçiriyordum.Hatta kolumun yaralı oluşunu aldırış etmeden..

Ben nefes nefese kalmış ,benim birebir aynım olan gencin ise  dayak yemekten kaşları dudakları patlamış ,eli yüzü kan içinde kalmış hatta bu yüzden de yüzü artık bana benzemiyordu.Yaklaşık bir dakika dinlenmemin ardından ona vurmak için tekrar elimi yumruk yapmış havaya kaldırıyordum ki bir anda başım döndü ,gözlerim kararmaya başladı ve afalladım.Sol elimi başıma götürdüm ve sağ elimle detsek alacak bir yer aradım.

Adamson ;

''Jack iyi misin ?''

benim Adamson 'un ne dediğini tam olarak algılayamam yüzünden cevap vermemiştim.Benim yaralı olduğumu bilen John ;

''Dinlenmen gerekiyor Jack.''

dedi ve sağ elini sol omzuma koydu.Diğer omzumdan ise ;

''Jack hadi gidelim ,sonra onunla ilgileniriz.'' diyen Oğuz destekliyordu.

Bir süre beni yürüttükten sonra sahilde bulunan şezlonglardan birine yatırdılar.Ben hızlı hızlı fakat yüzeysel solunum yapıyor neden başımın bir anda döndüğünün sebebini anlamaya çalışıyordum.O sırada ise Bayan Marry 'nin doktorluğuna güvenmeyen Adamson burada yaşan orta yaşlarda ,kendinin doktor olduğunu idda eden bir kadını benim durumuma bakması için getirtmişti.

Kadın bana birkaç soru sordu ardından beni elinde tuttuğu bir kaç malzeme ve alet ile muayne ettikten sonra ;

''Kan ve sıvı kaybı yüzünden bu belirtiler ortaya çıkmış.Fakat çok aşırı derecede korkulacak kadar büyük bir tablo değil.Ona bol bol sıvı takviye edin.''

Kadın birkaç ilacı bana uyguladıktan sonra malzemelerin toplayıp yanında getirmiş olduğu büyük çantaya koymak üzere arada üç dört adım bulunan yan şezlongun yanına gitti.Çantanın yan şezlongdan düşüp devrilmesi ile birlikte doktor kadın etrafa saçılan bütün malzemeleri bir bir geri büyük çantaya koyarken ben hızlıca ve kısaca tüm olan biteni ve son olarak insanlığın tek umudu ,zombilerin virüsünün tek tedavisi olan zombinin Arsia denilen kalan insanlar için kurulu olan şehire götürmek üzere yola çıkışımı ve iskelede parçalara ayrılmasını anlatıyordum.O sırada beni muayne eden ve yere saçılan malzemeleri toplamış olmasına rağmen kalıp benim anlattıklarımı dinleyen doktor kadın ;

''Dur bir dakika ,yani sen virüsün tedavisi olduğunu mu söylüyorsun ?''

''Evet yani ben o zombinin zincirini ellerimden kaydırıp suya düşürene kadar.''diye yanıtladım birden sözümü kesen kadına.

Kadın ''Aslında hala tedavi için bir şans var.Eğer o zombiden doku parçası ve kan örneği alabilirseniz.İşte o zaman tedavinin nasıl olduğunu çözülebilir ve tedavi gerçekleşitirilebilir.''

''Yani parçalanmış bir vücut parçası getirirsek tedavi mümkün olabiliyor mu ?''

''Elbette.''

Kısa bir süre sonra John ,Oğuz ,Linda ve yanlarında bir kaç yüzücü iskelenin orada doku parçası örneği bulmak için iskeleye gitmişler benim yaralı olduğumu bildikleri için yanlarına almamışlardı..

Yaklaşık bir saat sonra hepsi iskeleden adanın diğer tarafından dönmüştü.Ben onların gelişini görmem ile birlikte ,büyük bir heyecan ile ;

''Buldunuz mu ?''

''Hayır tam denizin derinliklerinde dibe çökmüş büyük bir gövde  parçasının üzerine doğru zıpkını atmıştık ki o sırada zıpkın gövde parçasının yanında bulunan üst üste duran iki kaya parçasının ortasına geldi ve dengeyi bozarak kaya parçalarından birisi aşağıya zombinin doku parçasının üzerine düştü.Başka da doku parçası bulamadık..

Yine bir hayal kırıklığı yaşamıştım.Artık yapmam gereken hiç bir şey kalmamıştı..Zaten ısırılmıştım ne zaman o yaratıklardan birine dönüşeceğim belirsizdi.Benliğimi kaybetmeden önce Bella 'ya vermiş olduğum sözü tutmak ,insanlığı kurtarmak istemiştim..Fakat artık böyle bir görevimde kalmamış ,yapacak hiç bir şeyim yoktu..

Üzerinde şemsiye bulunan şezlongdan kalktım denizin kıyısına doğru ilerlemeye başladım.Denizin sert dalgaları kıyıya bir bir çarparak kumsalı serinletiyordu.Buna eşlik eden sert rüzgar ise güneşin sıcaklığını bastırmak için tüm soluğunu harcıyordu.Bense git gide kıyıya yaklaşıyor ayağıma çarpan deniz dalgalarına adeta tüm hüznümü ve öfkemi aktarıyordum.O anda denizin getirdiği dalgalardan bir şeyin ayağıma çarptığını hissettim.Ne olduğuna bakmak için eğilmiştim ki ayağıma çarpan şeyin zombinin kol parçası olduğunu gördüm.Kolunun etrafında sarılı kalan ip ise benim Arsia 'ya götürmek istemiş olduğum zombinin koluna ait olduğunu kanıtıydı.

''Buldum ! ''diye bağırdım bir anda.Sesim tüm sahile dağılırken yerden zombinin kol parçasını aldım.

Adamson ve diğerleri büyük bir merak ve heyecan ile birlikte yanıma doğru koştu.Zombinin çürük elime yapışan doku parçasına sahip kolunu havaya kaldırdım.

Doktor kadın ise elinde tuttuğu şeffaf ,içinde küçük miktarda değişik bir sıvı bulunan ,üzeri açılıp kapanabilen poşetlerden birinin içine koymak üzere elimden kol parçasını aldı.Ardından ;

''Bunu bahsettiğiniz yere bir an önce ulaştırmamız gerek.Bu yüzden o yerin ; Arsia 'nın frekanslarına ulaşıp hem bu doku parçasını ulaştırarak tedaviyi uygulamalarını sağlamalı hemde bizi oraya götürmeleri için yardım istemeliyiz..Benimle gelin.''

Sahilin içinde bulunan ,küçük , radyo stüdyosunu andıran değişik ,bir odalı binanın içine girdik.Kadın kendince bir şeyler yaptıktan sonra aktif uydulara bağlanarak Arsia denilen yere frekanslar gönderdi.Bu frekansların içine şifreli bir şekilde tedavinin bizde olduğunu aktarmıştı.Bunu bize kendisi söylerken ben şaşkın bir şekilde kadının yaptıklarına bakarken ona güvenmekte yanılgıya düşüp düşmeyeceğimi düşünüyordum...

Aradan bir kaç saat geçti.Güneş batmaya yakınlaşmış ben ise bir doktor kadına gvenmeyip elinden geri almış olduğum poşetin içindeki zombinin koluna bakıyor bir geleceklerini umut ettiğim denize bakıyordum.

Adamson ''Jack hadi evlat gelmiyor musun ?''

Tam umudumu kaybetmiş Adamson ve diğerleri ile birlikte evlere gitmeye hazırlanıyordum ki o sırada büyük bir gürültü ile başımı yukarı kaldırdım.Bir deniz uçağı ve yanında üç avcı savaş uçağının adaya yaklaşmakta olduğunu gördüm..Deniz uçağı inişe geçmiş diğer üç uçak ise adanın semalarında sürekli daireler çizerek adanın etrafını turluyorlardı.

Dakikalar sonra deniz uçağı suya inmiş ,uçağın içinden içinden iki kişi inmiş ve hızlı ve kendinden emin adımlar ile yanımıza doğru geliyorlardı.İçlerinden biri;

''Bize yollamış olduğunuz frekanslar üzerine;

Kalan tüm insanlar için kurulmuş büyük bir ormanlığın içinde yaşam alanlarından uzak ,son teknolojilerin kullanıldığı,etrafı büyük duvarlar ile korunaklı kocaman bir şehir olan Arsia 'dan geliyoruz.Orada insanlar tıpkı eskisi gibi normal bir yaşam hatta eskisinden daha iyi şartlarda ,teknolojik evlerde yaşam sürüyor ,orada bulunan bilim adamları ,doktorlar ,genetik bilimciler ile virüsün tedavisini arıyorduk.Bize tedaviyi bulmuş olduğunuzu söylediniz..''

Doktor kadın bir anda adamın sözünü keserek ;

''Tedavi ,işte burada..''

Dedi ve söz kesmeyi sevdiğini düşündüğüm doktor kadın yanıma yaklaştı ve ;

''Bu gencin elinde tuttuğu çürümüş kol paçası ,zombi virüsünün antidotu ,tedavisi uygulanmış bir zombiye ait.''

diye sözüne devam etti doktor kadın.

Adamlar birisi yanıma doğru yaklaştı.Elimdeki poşette bulunan doku örneğini ellerimin arasından aldı ve alıp uçaktan getirmiş olduğu fakat içini bir türlü göremediğim takım çantasına benzeyen bir kutuya koyduktan sonra ;

'' Tüm adada yaşayan kişileri alabilecek kapesite de ki bir gemi sizi Arsia 'ya götürmek için geliyor.''

Adada bulunan ve uaçkların çıkardığı bu büyük gürültü sayesinde toplanmış olan adada yaşayan tüm insanlar büyük sevinç haykırışları çığılıkları ile haykırırken benim içimde tedaviyi onlara vererek hata yapıp yapmadığım konusunda şüphe vardı.

Üzerinde ''ARSİA '' yazan büyük bir gemi adaya doğru yaklaşırken havada adanın etrafını turlamakta olan Arsia 'nın üç avcı savaş uçaklarının sesini bastırmak istermişcesine gürültü çıkarıyordu..

Zombinin kolunun doku örneğini almış olan Arsia 'nın adamları deniz uçağına binmiş uçağı havalandırmak için motorunu çalıştırmışlar uçağın pervanesi dönmeye başlamıştı.Tam uçak havalanmıştı ki gökyüzünde beş tane uçak belirdi.Bu gelen beş uçak bir anda Arsia 'nın uçaklarına ateş açtı;

Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken birden bire deniz uçağının bir güdümlü füze isabet etti.Güdümlü füze deniz uçağının sol kanadını yıkıp geçmiş ve uçağın sert gövdesinde büyük bir hasar oluşturmuş ve uçak birden alev alıp patlamıştı.Deniz uçağı havada tıpkı kağıt uçaklar gibi yere çakılırken bulutların arasında büyük siyah renkte bir uçak belirdi.O sırada adada yaşan insanlar konuşmalarından anladığım evlerin yer altı sığınaklarına girmek üzere koşuyorlardı.O sırada Adamson ;

''Aman Tanrım bombardıman uçağı !''

diye bağırdı benim dikkatimi çeken büyük siyah uçağı gösterirken.

John ''Arsia 'nın gönderdiği büyük gemi kıyıya yaklaşıyor.Hadi oraya gidelim!'' diye bağırdı.

O sırada evlerin yer altı sığınaklarına gitmeye çalışan tüm insanlar büyük gemiye doğru yönelmiş bombardıman uçağının aşağı attığı bombalardan büyük bir şaşkınlık ve korku içinde kaçışlarını dehşetle izliyor bende gemiye doğru koşuyordum.

Tüm ada alev almış ağaçlık alanlarda büyük bir yangın çıkmış ,etrafı toz duman kaplamıştı.Adeta kum fırtınasını andıran toz toprak taneleri gözüme girerken etrafı görmekte zorluk çekiyordum.Taze kan kokusu buram buram içime işliyor bu kokuyu almamak için burnumu kollarımla tıkıyordum.Patlamaların etkisi ile etrafa dağılan cesetler ve insan vücut parçalarına takılmadan ilerlemek ise bir hayli zor oluyordu.Cennet gibi bir ada benim gelmem ile adeta Cehenneme dönmüştü.

Ben büyük bir suçluluk duygusu içinde iken bir anda enseme aldığım bir darbe ile yere düştüm.Ben kuma gömülmüş bedenimi yerden kaldırmaya çalışırken birisi eğilmiş bana tekme ve yumruk darbelerini geçiriyordu.Etraftaki toz ve kum taneleri yüzünden kim olduğunu göremiyordum.Yaklaşık bir dakika sonra adam iyice eğilmiş zar zorda olsa bana vuran adamın yüzünü fark edebilmiştim.Bu adam ben adaya ilk geldiğimde Linda ile voleybol oynayan adamdı.

''Her şey senin yüzünden lanet adam !Sen buraya gelmeseydin bunların hiç biri olmayacaktı !''

diye bağırırken adamın attığı tekme darbelerinden birisi tam karnımdaki yaranın üzerine gelmiş bu benim acı içinde büyük bir bağırışla haykırmama neden olmuştu.Karnımdaki sarılı pansuman yerine baktım.Beyaz sargı bezi kırmızıya dönmüş yaram tekrar kanamaya başlamıştı.Adam ise bir saniye duraksamıyor vurmaya devam ediyordu benim ise yapabileceğim hiç bir şey kalmamış acı içinde kıvranıyordum.

O sırada bana yumruk tekme darbelerini geçiren adam birden bağırdı ve sarsılarak sağ yana doğru kaydı.Adamın arkasına baktığımda Adamson 'un orada olduğunu fark ettim.Adamson adamın bacağı ile diz kapağının birleştiği noktaya hızla bir tekme attı ve ;

''Hadi Jack ,gitmemiz gerekiyor.''

Adamson 'un yardımı ile tekrar hızlı adımlarla yürümeye başladım.O sırada Adamson ;

''O adamın kuyruk acısı var.Seni dövmesinin nedeni Linda 'yı seviyor olması.Sen gelince seni kıskanmış olmalı ki bu yüzden karışıklıktan faydalandı ve seni tartakladı.''

Adamson 'un yardımı ile zaten kısa bir mesafe olan Arsia 'nın büyük gemisinin önün ulaşmış kapıda ellerindeki cihazlar ile bekleyerek insanların üzerine tutan iki adamın yanından geçiyorduk ki adamların elinde tutmuş olduğu aletler birden sinir bozucu bir ses ile ötmeye başladı.Adamlardan saçları omuzuna kadar ,parlak uzun siyah saçlı yirmili yaşlarda gösteren genç adam bana dönerek;

''Siz gemiye binemezsiniz!''

Yayınlama Tarihi :20.04.2016

Continue Reading

You'll Also Like

7.4M 530K 59
Tamamlandı MaaşıYatırmayanAdam: Ne? Siz: Ne için yazdığımı unuttum ben. Siz: İsmini görünce hatırladım. Siz: Maaşları yatırsana amk 04.02.2022 #kur...
22.9K 2.4K 26
Winterfest 2020 Bilim Kurgu kazanan hikayesidir. Wattys 2021 Bilim Kurgu Kazanan Hikayesi Mart ayının şans taşı sayılan akuamarin, karlı bir kış gece...
77.2K 6.1K 37
Dahi, hayırsever, milyoner, zampara olan Tony Stark'ın kızı. Durun, çok klişe oldu değil mi? Peki, şöyle desem; Bir mutant, kendinden, güçlerinden k...
11.1M 698K 65
Tanıtım bölümüne göz atınız...