KARAMELİN RÜYASI [ TAMAMLANDI...

By siyahinicindegri

212K 10.7K 4K

Y.N: Karamelin Rüyası benim acemiliğimdi. Bu yüzden birçok hata var. Bunları düzenleyecek zamanım yok. Kitabı... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9-KESİT
0.9
1.0
~ Kitap adı sorunu~
1.1
1.2
1.3
1.4-KESİT
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
2.0
2.1
2.2
KESİT
2.3
SOSYAL MEDYA
2.4
2.5 KESİT
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2 Part 1-2
FİNAL
İkinci Kitap
İkinci Kitap Yayımda!

1.9

4.4K 280 197
By siyahinicindegri


Yeni kitabım SANAL AŞK'a bakmanızı öneririm. 

Keyifli okumalar! 

Oy Vermeyen bizden değildir. 


Medya- Merih Altan 

Bölüm Playlist;

# Blue Foundation - Eyes On Fire

# Sia - Elastic Heart

#John Legend - All Of Me


Fırat

Kelimelerin bedenimde ki izlerini somutlaştırmış, yeryüzünde ki tüm duyguların dilime uyarlandığı bir sabaha gözlerimi açtım. Henüz gün ağarmamıştı. Gözlerim etrafı tararken kollarımda ki dövmeli güzel o günüme bir parmak mutluluğu çalıvermişti. Uykunun verdiği rahatlıkla gevşeyen yüz hatları üzerine giydiği kusursuzluk maskesini bozmuştu. Gözlerim sağ yanağından kulağına uzanan ince izi eş-elediğinde altında bunun nasıl olduğunu sorguluyordum.

Gözlerini ört pas eden göz kapakları titreyince gözlerimi kapatıp kendimi uyku moduna soktum. Koltuk hafif kıpırtılarla hareketlenmeye başladı. Saniyeler sonra yanında olduğumu fark etmiş olacak ki hareketleri bir bıçak gibi kesilmişti. Gözlerimi açmadan düzenli nefes alışverişlerim ile ne yapacağını dinliyordum. Sehpaya uzanıp tekrar koltuğa yattı. O kadar sessiz hareket ediyordu ki koltukta kendimden başka birinin varlığından şüphelene-bilirdim. Karınca hafifliğinde ki hareketleri bir süre daha devam etti. Gözlerimi hareketsiz tutup düzenli nefes alıp veriyordum. Hiç bir şekilde uyumadığımı anlayamazdı. Sehpanın parlak yüzeyine temas eden tok sesle gözlerimi açmamak için kendimi frenliyordum. Parmaklarını tenimde hissettiğimde bedenime yüklenen ürpertiyle sarsıldı ruhum. Dışarıdan ifadesiz görünüyordum. 

"Sen ne muhteşem bir adamsın," göz bebekleri yüzümün her bir zerresini hayali avuçlarıyla okşarken tebessüm etmemek için dişlerimi sıktım. "Sana sahip olabildiğim için çok şanslıyım," aylardır kelimelerimle ruhuna dokunmaya çalıştığım kadın şuan ruhunda ki kelimeleri ruhuma akıtıyordu. Nefesini yüzümün kıyısına hissedince pür dikkat hareketlerini dinledim. Dudakları çenemin biraz üstüne dokunduğunda içeriden kalbimin kıyıları siyahına beyazı alarak doyurucu bir griye döndü. Gri Ahsen'di. Siyahıma, ne yaparsa yapsın kaybedemediği beyazı ekleyip, onda gördüğüm griyi bulaştırıyordu bana. "Ben sana sahip olduğum günden beri seninle adım atıyorum her yere, hatun," onu kendime çekip sırtını koltuğa yaslayıp ağırlığımı vermeden üzerine eğildim. 

Gözlerimi açtığımda can alıcı yeşilleri, içine kahverenginin kızıl tohumlarını eklemişti. İrileşen göz bebeklerinin etrafına kızıl kahverengi bir daire çizilmişti. "Sen... Uyanık mıydın," dudaklarını büzerek gözlerimi kazıyordu. Altından istediği cevapları alabileceğini sanıyordu.  "Hıhı, uyanıktım." Dudaklarımı çenesine bastırdım. Geri çekilip gözlerimizi buluşturdum.  "O öpmeye doyamadığım dudakların tenime değdiği an uyanırım ben," gözlerinde titreyen tebessümü gözlerime asıp avucumu yanağına yerleştirdim. Parmağım dudaklarını okşarken tehlikeli yeşilleri dudaklarıma odaklanmıştı. "Sanırım dudaklarımın dudaklarına eziyet etmesini istiyorsun, hatun" çok kısa bir an yeşilleri kahvelerime dokunup tekrar dudaklarıma indi. "Dudaklarının yapacağı en son şey bile değil, eziyet, o yüzden dudaklarını istiyorum odunumsu," Eğilip dudaklarımızın arasındaki mesafeyi sıfıra indirdim. Konuşsa birbirine değecekti dudaklarımız. Uykunun mahmurluğuyla naif bir tat alan karamel kokulu nefesi dudaklarımı yalayıp boynumu geçerek odayı dolduruyordu. Bu şekilde yıllarca kalabilirdim. Onun nefes alışlarıyla dolan bir oda ölmek için muazzam bir yerdi. 

Nefes alışları hızlanırken bir eli enseme yerleşip diğer elini yanağıma bastırdı. Dudaklarımız arasında ki kısa mesafeyi düşünmeden kapatıp dudaklarıyla dudaklarıma imza atmaya başladı. Her bir dokunuşu oraya, ondan başka kimseyi almayacağımı kesinleştiriyordu. Dudaklarım ona aitti, ruhum gibi. Dudakları bana aitti, ruhu gibi. 


*

"Fırat, bak Merih'ten haber alınamıyorsa yine bir şeyler olmuş demektir, bul şu adamı," endişeyle bütünleşen kirpiklerini kırparak yeşillerine çöken duyguları kovalıyordu. Marinaya varır varmaz telefonlarımızdan yükselen bildirimlerle ikimizde şaşkına dönmüş mesajları okumuştuk. Grupta Merih'in okuldan sonra bir daha arayıp sormadığını yazdıklarını okuyunca onlar şüphelenmese de ikimiz bir şeyler döndüğünü anlamıştık. Arabaya binmiş nereye gittiğimi bilemez bir şekilde sürerken Ahsen swarmdan Merih'in profilini kontrol ediyor gelecek kızın kimliğini araştırıyordu. "Buldum!" heyecanla şakıması üzerine yola odakladığım bakışlarımı kısa bir an ona çevirdim. Alt dudağı dişlerini geçirmekten kızarmıştı. "Kızın adı Gizem'miş, dün Merih'in okuldan ayrılmasından bir saat sonra bildirim yapmış. "Kuzenle takılmacalar," duyduklarımla ona baktığımda şaşkınlıkla bana bakıyordu. "OHA kız kuzeniymiş, ah ulan Merih seni o fazlalığından vurmak vardı," dişlerimi sıkıp arabayı durdurdum. "Sikerim bak o fazlalığı da Merih'i de kızım hasta mısın, neden iki lafın biri Merih'in fazlalığı!" gerginliğime kor ateşi gibi düşen sözlerine yüzümü buruşturdum. 

"Aman be sende ne taktın bu fazlalığa, ben takmadım bir şeye, sadece çok fazla ortalıkta fazlalığının zevkleri," arabayı tekrar çalıştırıp Merih'in evine sürerken bir yandan da konuşuyordum. "Sinir hastası edeceksin beni," sırıtarak elini yanağıma uzatıp makas aldı. "Seni atarlanan sinir hücrelerinden öperim, adam," saniye farkla gerginliğim durdu. İçimde açan güneşin üzerinde adı yazdı. Telefonumun titreşimi arttığında elime alıp mesajı açtım. 

Kimden: Merih

Fırat iyiyim kardeşim, sadece biraz erken geldi bu ayın kemer darbeleri. Ben arayana kadar aramayın beni, anneme gidiyorum.

"Şerefsizin evladı, bu herifin ölümü benim elimden olacak," sessizliğin arasında bıçak gibi kesikler atan sesimle telefonumu aldı. Mesajı okurken gerilen çenesine okkalı küfrü eşlik etti. "Sülalesini siktiğim," gözlerim küfrüne irileşirken elimle dudaklarına vurdum. "Ağzını topla, hatun. Yeminle çarpcam bir dahaki sefer," yanaklarının içini havayla doldurup gözlerini irileştirdi. "Tamam sevgilim, etmiyorum küfür," dudaklarım aralanıp kelimeleri dışa vurmaya çalışırken kelimeler boynuna astığı ipleri dişlerime adıyor intihar ediyordu. "Ne dedin sen," oturduğu koltukta sırtını cama yaslayıp bedenini bana çevirdi. "Sevgilim olmuyor musun sen benim," dudakları can alıcı bir kavisle yukarıya kıvrıldı. "Sahi sen bana çıkma teklifi etmedin değil mi," suratımı buruşturarak suratına baktım. "Buket," sorarcasına telaffuz ettiğim bu isimle kaşlarını çattı. "Eğer bir daha benden başka bir kızın adını o güzel dudaklarından duyarsam, o dudaklarına sıçarım Fırat," 

"Emredersin güzelim," torpidodan açılmayan sigara paketini alıp jelatini açtı. Dudaklarına iki sigarayı yan yana yerleştirip iki sigarayı da aynı anda ateşledi. Alevlenen tütün ağır ağır dumanını havaya dağıtırken yaktığı sigaradan birini bana uzattı. Kalbim göğsümün içinde şişip dört odacığını da Ahsen'le dolduruyordu. Bu dolduruştan memnundum elbette. O benim sahip olmak istediğim her şeyin tek bir bedende toplanmış haliydi. "Ne yapacağız şimdi," sigarasından bir nefes daha aldı. "Okula gideceğiz, odunumsu," üzerimizde ki kıyafetlere göz atıp direksiyonu okula giden sapağa çevirdim. Biraz kırışmıştı gömleklerimiz onun dışında sorun yoktu.



*



"Bilge neden gelmedi acaba okula," Buket'in sıkılmış ses tonuyla dikkatler ona yöneldi. Hiç birimiz cevabı bilmediğinden gözler Ahsen'e çevrilmişti. Elinde tuttuğu Caramio'dan bir ısırık alıp gözlerini yumdu. Şuan iç dünyasında bu çikolataya övgüler yağdırdığını biliyordum.


Kolumla dürtüm bize odaklanmasını sağladım. "Ne dürtüyorsun be," Burak ve Cem alttan alttan sırıtırken Buket'in sorusunu tekrarladım. "Bilge neden gelmemiş, biliyor musun," omuz silkip dudaklarını aşağı doğru kavislendirdi. Telefonunu çıkarıp tahmin ettiğim gibi Sarp'ı aradı. Bir kaç saniye sonra dudaklarından çıkan kelime öfkelenmeme sebep oldu.


"Aşkım, neredesin," Rüzgar'la göz göze geldiğimizde göz bebekleri kelimelerini harf harf gösterime sunup onunla konuşmamı sağlıyordu. Saki olmamı istediği belliydi. "Bilge yanında mı peki," kafasını aşağı yukarı sallayıp telefonu kapattı. "Bilge şirketteymiş, Sarp'ın yanında," Buket'e bakmadan sorusunu yanıtlayıp tekrar çikolata yemeye verdi kendini. "Neyse ben biraz test çözeyim," yerinden kalkıp okula yürümeye başladığında geçmiş Buket'ten bağımsız bir şekilde yanaştı zihnime. Benim için okulu bırakacak kadar değer veriyordu hepsi bana. Şimdiyse ona en çok acıyı ben veriyordum. Yerimden kalkıp seri adımlarla ona doğru yürüdüm. Bir ölüden farksızdı adımları.


"Buket!" sesimi duyduğu an durdu ayakları. Biraz hızlanıp yanına ulaştım. Sırtı hala bizimkilere dönüktü. Karşısına geçip gözlerine baktım. "İyi misin," göz bebeklerine toplanan bulutlar mavinin tüm hüznünü içine çekmişti. Hala acı çekiyordu. Beynimde Buket'le ilgili sahip olduğum tüm anılar eriyip akışkan bir hal aldılar. Yerini beğenmeyen anılar damla damla vicdanıma akıyordu. "Sadece biraz acıyor, ama iyiyim," Gözlerine bakarken bir an arkasına kaydı bakışlarım. Bizimkilerin hepsi pür dikkat burayı izliyordu. Ahsen düz bakışlarını takmıştı yine gözlerine. Beni anlayacağını umarak Buket'e döndüm. "Sana browni ısmarlayabilirim ister misin," 



Acısın dindirebilmek için arkadaş kalıbının içine soktum bedenimi. Bu kalıp dardı. İçine sığmıyordum. Bedenim geriliyor kendini sıkmaktan kaslarımı ağrıtıyordu. Bakışlarım bakışlarına takıldığında gözlerinde gördüğüm duygu selinde boğuluşunu izledim. Elimi uzatmazsam durum daha da kötü olacaktı. "Buket, bak olmuyor tamam mı, seninle normal insanlar gibi konuşamıyorum Her an acı çekişine şahit olarak seninle arkadaş kalamam," dolan gözlerini yukarı çevirip yaşları geri göndermeye çalıştı. ders zili çalınca hiç bir şey demeden yanımdan geçip gitti. Arkasından bakma gereği duymadım. Biraz önce beynimden vicdanıma akan anılar orayı doldurmuş göğüs kafesimin içine dolmayı sürdürüyordu. Gözlerim bizimkileri bulduğunda hepsinin ayağa kalkıp bana doğru, yani okula yürüdüklerini gördüm. Ahsen hala yerinde oturuyordu. 



Gözlerimi üzerinden çekmeden ona doğru yürümeye başladım. Her adımımda ayağımın altında ezilen zemin çığlık çığlığa hata ettiğimi söylüyordu. Banka ulaştığımda yanına oturdum. Gözleri telefondaydı. Göz ucuyla telefonda ne yaptığına baktım. Cristiano Ronaldo'nun fotoğrafları zihnimin duvarlarına düştüğünde elinden telefonu alıp daha dikkatli baktım. Bu ani çekişim onu şaşırtmış olacak, ağzından tiz bir mırıltı yükseldi. "Fırat ne yapıyorsun," Twitter'da adamın profilini kontrol ediyordu. Kendi profiline girip favorilerine baktığımda yalnızca C.R'nun twetlerini görmem öfkeme kolonyayı dökmüştü. "Bir de bu pezevenge mi hastasın hatun," dili ağzının içinde dişlerinin yalarken gözlerinde gördüğüm ifadeyi çözebilmiştim. Sessizliğini bir türlü bozmuyordu. 


"Buket'le konuştuğum için kızgın mısın bana," gözleri yumuşamaya başlayınca usulca başını omzuma yasladı. "Kızmadım, yani birine kızdığım doğru ama bu sen değilsin," kabak gibi ortada olan gerçek yüzümü buruşturmama engel oldu. "Kendine neden kızıyorsun, sen bir şey yapmadın ki," bir anda sertleşen kaslarıyla hafiften bir öksürük seansıyla savaştı. "Kendime neden kızacağım, odunumsu. Piç Burak'a kızdım, Fırat Buket'le anılarını yâd etmeye gitmiştir dedi göt, ona şey yaptım," dudaklarım iki yana kıvrıldığında elimi omzuna atıp onu kendime çektim. Başı göğsüme düştüğünde dudaklarını kalbime bastırdı. "Burası benim Fırat, benden başkasını almak dahi aklından geçerse orayı talan ederim anladın mı," kıskançlık zırhlarını kuşandığı teninde parmaklarımı gezdirmemek adına geri çekildim. Onun çekimine kapılmam zor değildi. Bir saniye. Sadece bir saniyede onun için eriyordum. 


"Benim derse giresim kalmadı eve gideceğim," bedenini benden uzaklaştırıp ayağa kalktı. Ruhum düştüğü boşlukla sarsılsa da belli etmeden ayaklandım. "Birlikte gidelim o zaman bende girmek istemiyorum," 


*


Gökyüzü pencerelerini açmış yağmuru üzerine bırakırken karşısında ki adama baktı. Babanım demişti öylemi, yüzünü yalayan yağmur damlalarını yok sayıp ilerledi  mezarlığın dışında ki arabasına. Sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Duyduğu iki cümle iki destan yazacak kadar ağırdı onun bedenine, ruhuna. Mezarlıktan çıkıp kendini ana yola bıraktı. Sigarasını alıp dudaklarına yerleştirirken tek elini direksiyona sabitlemişti. Beşiktaş motifli zipposuyla sigaranın ucunu ateşledi. Yol boyu biten sigaranın yerini yenisi aldı, ısrarla içmeyi bırakmadı. Aklında hala o adam vardı. Gördüğü büfeyle birlikte arabasını durdurup kapıyı açtı. Seri hereketlerle dükkana ilerleyip etrafına bakmayı ısrarla reddetti. Kapıdan girmek üzereyken bedeni bir cisimle çarpıştı ve ardından suratına çarpan alev renginde ki saçlar burnuna elma bahçesini andıran tatlı kokuyu çaldı. Bir kaç saniye sonra kulağına değen kırılma sesiyle yere eğdiği başını kaldırdı. "Dikkat etsene ya," göz göze geldiklerinde kızın gözlerinde ki kızıllık afallamasına sebep oldu. Göz bebeklerinin beyazı kırmızıyla sevişmiş gibi  kızarmıştı. Yere saçılan poşete baktığında yerde parçalara ayrılan şişeyi gördü. "Kusura bakma, yenisini al ben parasını öderim, benim hatam," kız pembe renginin anlam kazandığı dudaklarını ısırıp kızaran gözlerinde yaktığı ateşle aktı Merih'e. "Senin almana ihtiyacım yok bende alabilirim," hızla yerdeki çikolata paketlerini alıp kasaya geri döndü. Merih'te peşinden gidince gerilen bedenini gizlemeye çalıştı. Alacağını alıp kısa sürede Merih'in yanından ayrılıp büfeden çıkmıştı. 



Bir kaç paket sigara alıp arabaya tekrar döndü. Zihni reddetse de artık bir babası olduğunu biliyordu. Bu gerçeğin üzerine toprak atıp son sürat evine sürdü. Yaklaşık beş dakika sonra garaja girmişti. Arabasını park edip evine girdi. Dünden sonra buraya girmek istemese de evin içerisinden yükselen ferah kokuyla kaşları çatıldı. Holü adımlayıp salona girdiğinde derli toplu duran eşyalar zihninin odalarını karıştırmasına sebep oldu. En son bu oda bu halde değildi. dövdüğü adamın kanını aradı duvarda, gitmişti. kendini koltuğa atmak üzereyken gördüğü notu aldı. 


"Salonçok berbat durumdaydı, temizlettim umarım sorun olmaz.

İnandırıcı gelmeyebilir ama Seni Seviyorum..."


-Gizem


Okuduğu notu buruşturup yere attı. O aileden kimsenin duygularına inanmıyordu artık. Hepsi Merih'e yalnıza acı vermişti bu zamana kadar. deri ceketinin cebine sıkıştırdığı sigaraları çıkarıp dasına girdi. Islak kıyafetlerinden kurtulup dolabından kendine siyah eşofman ve yün bir kazak çıkardı. Hasta olmamak için kalın giyinmek zorundaydı. Yıllar boyu bunu ona kimse söylememiş olsa da sekiz yaşında hasta olduğunda okulda ki öğretmenine hastalanmamak için ne yapılması gerektiğini sorup öğrenmişti. Ne sancılı günlerdi. çekmeceden boxer çıkarıp kısa sürede giyindi. Mutfağa girip dolaptan bitki çayı olan kutuyu çıkardı. paketlerin arasından ıhlamur olanını bulup su ısıtıcısına su koydu. Bir fincanlık su iki dakika da kaynayınca kupanın içine koyduğu  kesenin üzerine sıcak suyu çekip tezgâhta duran sigara paketinden bir dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Ocağı yakıp sigarasını tutuşturdu. 


Sigarasından derin bir nefes alırken ıhlamurun ipini parmaklarıyla tutup çayın içerisinde küçük hareketlerle süzdü. Çöp kutusuna süzülmüş ıhlamur kesesini atıp kupayı parmaklarıyla kavradı. Tekrar salona döndüğünde deri ceketinin cebinde ki telefonu melodisini yükseltip odasına yayılmaya başladı. Salondan çıkıp odasına yürürken zihnide dinleniyordu. Telefonunu alıp tekrar salona döndü. Gelen bildirime bakınca Burak'ın aradığını gördü. Hızlıca mesajlara girip iyi olduğuna dair bir mesaj atıp kendini koltuğa bıraktı. sigarasından derin nefesler alırken bir yanan da hazırladığı ıhlamuru içiyordu. kapı zilini duyunca oflarcasına bir nefes verdi burnundan. Ciğerleri gevşemişti. Kapıyı açıp yere odakladığı bakışları aşina olduğu ayakkabılara baktı. İstemeyerek gözlerini karşısında ki adama dikti. Ruhsuz bir bakışmanın ardından kapıyı açık bırakıp hole yürüdü. 


Salona varıp bedenini koltuğa bırakır bırakmaz holde yankılanan keskin ayak seslerini duymamaya çalıştı. Salonun kapısına bakan tekli koltukta derin nefesler alarak eline aldığı çayı yudumluyordu. Mezarlıkta gördüğü yabancı odanın kapısına vardığında Merih sızlayan sırıtına sövdü. Ağrı kesiciler etkisini yitirmeye başlamış olacak ki sırtında ki deri yanıyordu. Yüzünü buruşturup acıyı görmezden geldi. Salonun köşesinde ona bakan adama çevirdi bakışlarını. "Bunca yıldır neredeydin,"  Elini nereye koyacağını şaşıran iri yapılı adam adımlarını hareket ettirip Merih'in karşısında ki üçlü koltuğa oturdu. Attığı her adım zihnine bir ok gibi düşüyordu Merih'in. "Hapishanedeydim,"  masadan aldığı sigara paketinden bir sigara alıp biten sigarasına yenisini yaktı. Adam hâlâ onu izliyordu. "Senin var olduğunu bile bilmiyordum ben,"  acınası ses tonuna gözlerini devirdi. "Bu neyi değiştirir," soğuk ses tellerini ele geçirmiş, dışarı çıkmaya hazırlanan her kelimeye sinmişti. 


"Annem neden o herifle evlendi,"  aylardır merak ettiği bu soruyu dillendirdiği için mutluydu. Gözlerini kendi gözleri gibi koyu kahverengi gözlere daldırdı. Adam uzanıp sehpanın üzerinde duran sigaradan bir dal alıp paketin yanında duran zippoyu aldı. Bir kaç saniye imalı gözlerle zippoyu süzüp sigarayı yaktı. "Sanırım en baştan anlatmam gerek," Sigarayı iki dudağına sıkıştırıp dudaklarını etrafına kapatmadan sesli bir nefes çekti. "Biz Narin'le lisede tanıştık, ona görür görmez aşık olmuştum. Peşinden çok koştum ama bana hiç yüz vermedi. Biraz nazlıydı. Aslında bir oğlum olduğunu öğrendiğimde seninde narin gibi yeşil gözlere sahip olacağını düşünmüştüm. Tuhaftır ki sen benim gençliğimin aynısısın. Üniversite okumaya başladık annen hâlâ bana yüz vermiyordu. Bir gün tuttum kolundan kampüse herkesin ortasına çıkardım. Bağıra bağıra onu sevdiğimi söyledim. Herkes şaşkınlıkla bizi izliyor. Cihan Altan'ın aşık olduğu kadını zihnine kazırcasına izliyorlar." 


Ağzından dökülen her bir kelimede annesinin bedeni gözünün önünde canlanıyor, odanın içinde yürümeye başlıyordu. "Annen orada kabul etti aşkımı. Üç yıl boyunca birlikte olduk. Aşkım her gün katlanıyordu. Artık ailemle tanıştırmanın vakti gelmişti. Okul bitince evlenmek istediğimi söyleyecektim babama. Narin'i bize yemeğe davet etim. O gece bizim sonumuz oldu. Meğer Narin halamın aşık olduğu adamın kızıymış. Halamın uğruna intihar ettiği adamın kızı. Babam ondan ayrılmamı istedi. Buna evet diyemezdim. Annene hiç bir şey belli etmeden işleri yoluna koymaya çalışıyordum ama olmuyordu. Annen bende ki ıstırabın farkındaydı. En sonunda babam onu terk etmezsem olaya el atacağını ve Narin'i oradan kaldıracağını söyledi." 


Göğsüne çektiği nefesler sığmıyor bulunduğu alanı delik deşik ediyordu. Suskunluk bedenini ele geçirmiş, karşısında gözleri dolmaya yüz tutan adama bakıyordu. "Başka çarem kalmamıştı. Odamda ne yapıp edip bu işin içinde sıyrılmanın yollarını düşünürken annen aradı. Sesi öyle keyifli geliyordu ki bir an tüm acılarım ortadan kayboldu. Ertesi gün buluşmak için haberleşip telefonu kapattık. O gece gerçek anlamda ruhumun acıyı hissettiği ilk geceydi. Babam beni ortaklarından birinin kızıyla nişanladı. Ertesi gün annenin yanına parmağımda bir yüzükle gittim. Mutluluğun aktığı gözleri ayrılmak istediğimi söylediğimde ifadeden yoksun soğuk haline geri döndü. Yıllar evvel beni ilk gördüğünde olduğu gibi. Sonra bir daha hiç bulamadım onu. Babam öldükten sonra her yerde onu aradım Ebru'dan boşanıp onunla evlenecektim. Ama olmadı. Ebru üç yıllık evliliğimizin üzerine hamile olduğunu söyledi." 


Nereden geldiğini bilmediği saçma sapan gülümseme adamla beraber Merih'in de sinirini bozuyordu. "İçeriye nasıl girdin," parmakları arasında duran sigaradan iki nefes alıp gözlerini yere odakladı. "Babam karanlık işlerle uğraşıyordu. ben işlerle alakadar olmasam da işlere engel olduğumu düşünen diğerleri babamın tüm pisliklerini ortaya çıkardılar. Şirketin başında ben olduğum için suç bana kaldı. Kızım beş yaşındayken aldılar beni içeri, on iki yıldır içerideyim," elinde tuttuğu kupada ki soğumuş çayı tek dikişte içti. "Peki neden ortaya çıktın, ailenle mutlu değil misin," kafasını aksiymiş gibi iki yana salladı. "Bu ailemle ilgili değil, Ebru hamile kaldığı yıl ben araştırmalarıma devam ediyordum. Ona sahip olamasam da bir yerlerde nefes aldığını bilmeye ihtiyacım vardı. İçeriye girdiğim zaman kimse yardım etmedi. Dışarıdayken kapımda köpek olanlar içeri girince yüzüme bakmadılar. Elim kolum bağlı  on iki yıl sadece anneni  düşünerek dört duvar arasında nefes aldım."



Anlattıkları Merih için hiç bir anlam ifade etmiyordu. Boş boş adama bakmayı sürdürdü. "Benden ne istiyorsun," oturduğu koltuktan kalkıp Merih'in oturduğu tekli koltuğun önünde diz çöktü. "Sen benim oğlumsun, sen Narin'den kalan son parçamsın, seni burada bırakmak istemiyorum,"  dişlerini çenesini ağrıtacak derecede sıkıp koltukta geriye yaslandı. "Benim babam yok," gözleri dolan adam elini Merih'in dizine koydu. "Yapma Merih, sanki seni isteyerek bırakmışım gibi davranma bana, izin ver acılarını azaltayım," acı kelimesini telaffuz edişinde ki kolaylık tüyler ürpertecek bir gülüş ekledi dudaklarına. Ayağa kalkıp sırtını adama döndü. Bu Şevket Bey'e sırtını dönmek kadar depresif hissettirmemişti. İçten bir duygu filizlendi damarlarında. Üzerinde ki kazağı sıyırıp yarasını ortaya çıkardı.  "Sırtıma atılan her bir kemer darbesini geri aldığın gün seni affedeceğim," 


Yere temas ettikçe gıcırdayan botlar hareketlendi. Adamın parmaklarını yaralarında hissedince  gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Özür dilerim, oğlum, anneni bırakıp seni bu çukura sürüklediğim için çok özür dilerim," Merih sırtını çevirip adamla yüz yüze geldi. "Özür dilemeniz bir işe yaramıyor Cihan Bey, ben annem benim yüzümden öldüğü günden beri özür diliyorum Allah'tan," duyduklarıyla gözleri irileşen adam anlamsızca etrafına baktı. "N-nasıl yani,"  Merih kalktığı koltuğa geri oturup bir sigara yaktı. "Sevgili babacığım, üvey olduğumu bildiği için benden kurtulmak istemiş, adam tutmuş ve beni üzerime salmış. Ne kadar komik oysa daha altı yaşındaydım. Küçük bedenimi hedef alan kurşunlar anneme saplanıp benim lanet bedenimi hayatta tutup annemi aldı elimden," karşısında ayakta dikilen adamın bedeninde öfkenin perdelenişini izledi. "Bunu o adamın yanına bırakmayacağım,"  Ağzında ki sigarasını gevşekçe tutmaya devam edip kalktı yerinden. "N yaptığın umurumda değil, beni benimle bırak yeter," yerinden kalkıp odasına yürüdü. Dolan gözleri yaşlarını akıtmak için fırsat kollarken odasına girene kadar dayanmak için dua etti. 


Odaya girdiği an kapıyı kapatıp kilitledi. Bacakları bedenini daha fazla taşıyamadan yere çöktü. Kemikleri sızısını devam ettirirken gözlerinden düşen yaşı sildi eliyle. O an saçlarına dokunan elle kaldırdı gözlerini korkuyla. Yanında kimse yoktu ama Merih mesajı almıştı çoktan. Gözlerinden yaşlar akarken gülümsedi. "Sonunda bana yardım edecek biri geldi anne,"  


-Bölüm Sonu-

Beni sevin ya cidden alın hemen yazdım size bölümü. Siz oy vermemeye devam edin. Kitapya Kitap Kenti açılınca burada yazmayacağım. Belki kitabı silerim bile. Canımı yakıp emeğimi görmezden gelmeye devam edin, bir şey demiyorum artık size. 


-BüşradaBüşra 

08.04.2016

Continue Reading

You'll Also Like

2.5M 134K 15
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
6.7K 410 34
Sevmek. Tek bir kelime insanın hayatını değiştirir mi? Onların değiştirdi. Korkmadan sevdiler. Biri sevmeyi öğrendi, diğeri sevmeyi öğretti. Bazen ko...
MEYUS By シ

Teen Fiction

92.1K 3.1K 30
"Gitmekle gitmiş olmazsın, gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır." Meyus #1 gitmek (25.12.2020)
BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 612K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.