Druid Akademisi

De hge443

755K 49.7K 6.1K

Sirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici... Mais

ÖNSÖZ
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11 - Macera Başlıyor
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
❗❗DUYURU❗❗
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
❗❕DUYURU❕❗
UYARI
Bölüm 28
Gizemli Mektup
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Sonsöz
Druid Akademisi: KAÇIŞ
Druid Akademisi:KAÇIŞ İlk Bölüm Yayımlandı

Bölüm 34

12.3K 856 106
De hge443

Endişe dolu adımlarla spor salonuna ilerledim. Sanki yol ben her adım attıkça dahada uzuyordu. Aklımda birçok felaket senaryolarıyla birlikte kapıdan içeriye girdim. Soyunma odasına yönelerek yürümeye devam ediyordum.

Soyunma odasına vardığımda içeride kimsenin olmadığını fark ettim. Bu yalnızlığı fırsat bilerek dolabıma gittiğim. Dolaplar anahtarlı olduğu için mutluydum yoksa yeni bir mucize olmadığı sürece şifreyi hatırlayamazdım, zaten geçen sefer nasıl hatırladığımda bir gizem içeriyordu. Dolabın anahtarını çevirip kapağını açtım. Önceden yerleştirdiğim okulun sembolünü taşıyan eşortmanları çıkardım. Hava oldukça sıcak olmasına rağmen dikkat çekmemek için şort yerine uzun eşortman altını tercih ettim, üst kısma ise spor atleti ile uzun kollu eşortman üstünü giyecektim. Böylece sıradan bir görünüme sahip olacaktım.

Üstümü giydikten sonra çıkardığım kıyafetleri dolaba tıktım ve kapağını kapattım dolabın. Tam soyunma odasından çıkmak üzereyken kapıda Ally ve Tayfası belirdi. En arkalarında Olive olmak üzere hepsi sırayla içeriye girdi. Bu süslü kızların bana karşı olan bakışları oldukça rahatsız ediciydi. Onların bakışlarına aldırmadan dışarıya çıktım.

Tirübünlere yöneldiğimde birkaç kişinin ayakta sıraya dizildiklerini fark ettim. Anlaşılan bu derslerde oturmak yoktu. Bende fark edilmeyeceğimi umarak sıraya girdim. Birkaç dakika içinde spor salonunda bir öğrenci trafiği oluşmuştu; soyunma odasına gidenler, sıraya girenler, salon içinde turlayanlar...

Zil çaldığında herkes sırada yerini almıştı. Bende sıranın soyunma odasına yakın ucunda duruyordum. Birkaç dakika içinde ikinci zil çaldı ve saniyeler içinde spor salonunda iki beden belirdi. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki heran bayılabilirdim.
Ben derin derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışırken Luke ve Austin her saniye daha çok yaklaşıyordu. Sıranın ortasına gelince durdular. İkiside sıradan bakışlarla sıraya göz gezdiriyordu. Ben hafifçe çeyrek adım kadar geriye çekildim, böylece durdukları yerden beni göremiyeceklerdi. Austin'nin bakışlarında bir değişme fark ettim, sanki birini arıyormuş gibi bakmaya başlamıştı. Luke bu sırada hafifçe boğazını temizleyerek söze başladı. "Ben Savaşçı Luke," dedi.

"Bende Savaşçı Austin," dedi Austin.

"Bir yıl boyunca Özel Yetenek Kullanımı ve Savaşçılık Eğitimi derslerinize biz gireceğiz. Henüz hiçbiriniz elentlerden herhangi birinde kontrol edemediği için Özel Yetenek Kullanımı derslerinde de Savaşçılık Eğitimi dersini alacaksınız. Öncelikle herkesin çiftler halinde ayrılmasını istiyorum." dedi Luke.

Herkes en yakın arkadaşıyla yada sevgilisiyle eşleşiyordu, bense sap gibi köşede dikilmiş olanları izliyordum. Austin beni fark etmiş olacak ki bana doğru yaklaştı. Yanımdaki kızların birkaçını iç çekerken yakaladım, sanırım kendilerine doğru geldiklerini düşünüyorlardı.

Austin yanıma gelince bana doğru çok kısık bir sesle "Kendine bir eş bulamadın mı?" diye sordu.

"Evet, pek arkadaş edindiğim söylenemez." dedim sakince. Sanırım derse başlamadan önceki heyecanım ve endişelerim dinmişlerdi.

Austin hafifçe başını sallayarak sırasının diğer ucundaki yalnız çocuğa seslendi, "Thomas, rica edersem buraya gelebilir misin?"

Ah, hayır! Bu olamaz.

Thomas yanımıza gelince beni görmenin verdiği şaşkınlığa tutuldu. Austin olanlardan habersizce "Thomas senin Buria ile eş olnlmanı istiyorum." dedi.

Thomas ile ben aynı anda "Hayır!" diye itiraz edince Austin şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı.

"Neden? Ayrıca siz birbiriniz tanıyor musunuz?" diye sordu Austin.

"Henüz tanışmıyoruz, sadece dolaplarımız yakın. Ama yinede onunla eş olmak istemiyorum." dedim kısaca açıklayarak.

Austin tam söze başlayacakken Luke gelerek "İyi o zaman kendine başka bir eş bul, bulamıyorsan yapacak bir şey yok demektir." dedi Austin'e dönerek "İstersen derse dönelim," dedi imayla ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

Austin bana dönerek "Thomas iyi çocuktur. Eğer ilerleyen zamanda başka biriyle eş olmak isterseniz değiştirebilirsiniz, fakat bir süre böyle kalın." dedi ve Luke'un yanına döndü.

Luke söze başlayarak "Sizden çevrenizde geniş boşluklar olacak şekilde eşlerinizle birlikte salona dağılmanızı isteyeceğim. Bugün silahsız dövüş üzerine antreman yapacaksınız. Karşınızdakine zarar vermemeye çalışın, bizler salonda dolaşarak size ara ara taktik vereceğiz. İki ders boyunca mola vermeden çalışacaksınız. Artık başlayabilirsiniz." dedi.

Thomasa baktım ve "Kendimize yeni eşler bulana kadar birlikteyiz anlaşılan." dedim. Cevap olaraksa 'Benle konuşma ezik.' tarzında bir bakış aldım. Ne gıcık bir çocuk.

Başka bir kelime etmeden salonda uzak bir köşeye gittik. Bir süre sessizce ayakta bekledikten sonra daha fazla dayanamayacağımı düşünerek "Ne yani, burada boş boş dikilecek miyiz?" diye sordum.

"Senin gibi narin bir prensesin nasıl dövüşebileceğini düşünüyordum." dedi alaycı bir ifadeyle.

Kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Nefes almayı başardığımda "Ne yani, benim 'narin bir prenses' olduğumu mu düşünüyorsun?" diye sordum.

"Evet," dedi kısaca.

"Peki bunu nereden çıkardın?" diye sordum merakla.

"Duyduğuma göre evlatlıkmışsın, bu demek oluyor ki seni sahiplenen aile seni 'narin bir prenses' gibi büyütmüşlerdir." dedi kendikten oldukça emin bir tavırla.

"Sen benim evlatlık olduğumu nereden duydun? Ayrıca ben evlatlıkta değilim ve büyüdüğüm aile beni bir prensesin büyüyeceği şeklin tam tersi şekilde büyüttü." dedim. Endişemi ona belli etmemek için büyük bir çaba harcıyordum, acaba kaç kişi daha benim evlatlık olduğumu biliyordu?

"Neden evlatlık olduğunu inkar ediyorsun?" dedi sakince.

"Çünkü evlatlık değilim," dedim sakince. "Peki sen bunu nerden duydun?" diye ekledim.

"Nerden duydumsa duydum, prenses." dedi alayla.

"Ailem beni sandığının aksine hiçte prenses gibi büyütmedi." dedim düşük bir tonda.

"Hımm, öyle mi dersin? İyi o zaman başlayalım." dedi ve öne doğru bir adım atarak bir yumruk attı. Son anda geri çekilmeseydim yüzümde koca bir morluk oluşacaktı.

Ben daha olayın şokundayken bir yumruk daha geldi, bu sefer önceki kadar şanslı değildim, yüzümü sıyıran yumruk beni oldukça sinirlendirmişti.

Abim zamanında az dövüşmemiştik, ayrıca erkek kardeşlerim ve kuzenlerim bir olup çokça saldırmıştı bana. Son zamanlarda da abim ve Tyler sık sık dövüşürlerdi, onları izlemek eğlenceli olduğu için hiç kaçırmazdım.

Bunca yılın verdiği tecrübeyle bende saldırmaya başladım. Attığım ilk yumruk yanağına isabet edince oldukça şaşıran Thomas bana baktı.

Omuzlarımı kaldırarak "Prenses gibi büyümediğimi söylemiştim." dedim.

"Bence şanstı," dedi ve suratıma doğru bir tekme attı. Küçüklüğümden beri akrobasi çalışıyor olmasaydım bu tekmeden kaçmanın imkanı yoktu, yan tarafa doğru ellerimin üstünde dönerek geri ayaklarımın üstüne indigimde karşımdaki manzara harikaydı, Thomas neredeyse gözleri yerinden çıkacakmışcasına bana bakıyordu.

Alaycı bir tavırla sırıtarak "Şans," dedim ve Tyler'ın bana öğrettiği dönen tekmeyi Thomasa doğru savurdum. Tekme tahminimden daha sert çarpmış olacak ki Thomas bir metre kadar yana savrularak duvara çarptı.

Birkaç saniye kıpırdamadan olduğu yerde yattıktan sonra ayağı kalktı, kabul etmek lazım güçlü çocuk, ben olsam büyük ihtimalle olduğum yerde uzun süre yatardım.

Ayakta dik durmayı başarınca hafifçe sırıtarak "Şans," dedi ve bana doğru yürümeye başladı. Karşıma dikilip siper aldı ve seri yumruklar atmaya başladı. Bir yandan gelen darbeleri önlemeye çalışırken diğer yandan bende darbe indirmeye çalışıyordum. Karın boşluğuma ve dudağıma yediğim birkaç yumruk dışında önemli darbeler aldığım söylenemezdi. Thomasa birkaç hamlemi isabet ettirmemin dışında ben de karşımdakine pek zarar veremiyodum. Bu çocuk bizim ailenin hiçbir erkeğine benzemiyordu; daha hızlı, daha güçlü ve daha çevikti. Normal şartlarda böyle bir çocuğa elimi dahi süremiyor olmam gerekirken bu kadar zaman dayanmam bile büyük bir mucize olmalı diye düşünüyordum.

İçimde yanmaya başlamış bir ateş vardı, daha önce böyle bir ateş yanmamıştı hiç. Bana sürekli olarak savaşmamı emrediyordu. Bu ateş vücudumu ele geçirmiş gibiydi, daha ben ne yapmam gerektiğini düşünürken bedenim harekete geçiyor ve yapılması gerekeni yapıyordu.

***

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama ikimizde oldukça yorgun düşmüştük. Biraz soluklanmak için birbirimizden biraz uzaklaştığımız sırada alkış sesleri duyduk.

Başımı çevirip baktığımda çevremizde bulunan birkaç grubun bizi alkışladıklarını gördüm. Luke ve Austin ise kollarını birleştirmiş şekilde bizi izliyorlardı.

Austin "Tebrik ediyorum sizi, ikinizde yeteneklisiniz." dedi. Luke ise düşünceli bir şekilde beni süzüyordu. Austin bizi izleyen öğrencilere dönerek "Hadi arkadaşlar, sizde kendi antrenmanınıza dönün." dedi.

Luke bana doğru yaklaşarak kulağıma eğildi ve benim dışımda kimsenin duymasına izin vermeyecek kısıklıkta "Ders bitiminde üstünü değiştirdikten sonra bir yere ayrılma." dedi.

Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Luke arkasını dönüp gitti. Austin olayı anlamış gibi bir tavırla Luke'un peşinden gitti ve onunla derin bir muhabbete başladı.

Luke ve Austin uzaklaşınca Thomasa döndüm, "Bu günlük bitirelim mi?" dedim. Salonun bi duvarını büyükçe bir alanı kaplayan skor tabelasına baktı, saati göstererek 10 dakika kalmış dersin bitmesine. Bence de bitirelim." dedi ve erkeklerin soyunma odasına yöneldi.

Bende bir süre bekledikten sonra kızlara ait soyunma odasına ilerledim. Üstümü değiştirdikten sonra spor salonuna geri döndüm. Tam zamanında çıkmıştım soyunma odasından, çünkü benim spor salonuna adım atmamla birlikte zil çalmıştı ve tüm öğrenciler soyunma odasına akın etmeye başlamıştı.

Tirübündeki en alt sıraya oturarak beklemeye başladım. Kimse beni fark etmeden gelip geçiyordu, biri hariç. Aiden soyunma odasından çıktıktan sonra yanındaki arkadaşlarına birşeyler söyleyip onlardan ayrıldı ve yanıma geldi.

"Selam," dedi elini uzatarak.

"Selam."dedim, elini hafifçe sıkıp geri çektim.

"Seni bugün antremanda izledim. Bence büyük bir yeteneğe sahipsin." dedi nazikçe.

"Teşekkür ederim," dedim hafifçe ve kısa bir anlığına gülümseyerek.

"Nereden öğrendin bu şekilde dövüşmeyi? Özellikle şu dönerek attın tekmeyi, ayrıca ara sıra yaptığın akrobasik hareketleri?" diye sordu gerçek bir merakla.

"Erkek kardeşlerimden ve kuzenlerimden," dedim kısaca.

Aiden tam ağzını aralamış birşey söyleyecekken bir kızın sesi yankılandı, "Aiden, hadi gel birlikte dönelim akademiye." dedi. Dönüp baktığımda bu kızın Ally olduğunu gördüm.

Aiden hiç onun tarafına bakmadan "Sen git, ben sonra geleceğim." dedi.

Ally Aiden'nın sözlerine aldırış etmeden "Hadi ama,"dedi ve Aiden'nın kolunu çekiştirmeye başladı.

Aiden sanki başka çaresi olmadığını biliyormuşçasına ayağı kalktı. Bana dönerek "Sende bizle gelmek ister misin?" dedi, sanki bu bir soru değilde bir tür yakarıştı.

"Üzgünüm, siz gidin ben gelemiyorum. Biraz işim var." dedim. Ally, Aiden'nın konuşmasına fırsat vermeden onu çekiştirmeye başladı.

Ally ve Aiden da çıktıktan bir süre sonra spor salonu tamamen boşalmıştı. Soyunma odalarının tam zıttı tarafta bulunan eğitmenlere ait odanın kapısı açıldı ve Luke birkaç adım dışarı çıkarak "Bu tarafa gel." diye seslendi.

Yalnızca kendimin duyabileceği ufak bir fısıltıyla "Emredersiniz komutanım." dedikten sonra ayağa kalkarak Luke'a doğru yürümeye başladım.

Luke yanına ulaştığımda kapıyı göstererek beni içeriye girmem için yöneltti.

İçeriye girdiğimde tekli koltuklardan birinde Austini otururken gördüm. Austin bana hafifçe gülümseyerek yanındaki tekli koltuğu gösterdi. Normal şartlarda asla oraya oturmazdım fakat şuan ki durumumda en ufak yardıma ihtiyacım vardı, bu yardım Austinden gelecek olsa bile.

Luke'un itiraz etmesine fırsat bırakmadan tekli koltuğa oturdum.

Luke ise karşımdaki çiftli koltuğa oturup beni süzmeye başladı. Bakışlarında ölümcül birşeyler vardı.

Sessizliği bozan Austin oldu, "Bugün derste harikaydın." dedi.

"Teşekkür ederim," dedi.

"Nereden öğrendin bu hareketleri?" diye sordu Austin gerçek bir merakla.

"Evet, nereden öğrendin?" diyerek kendine söz aldı Luke. Sesindeki vurgu beni rahatsız etmişti.

"Kardeşlerimden ve kuzenlerimden," dedim kısaca.

"Akrobatik hareketleri peki?" diye sordu Austin.

Luke'un gözlerine kaçamak bir bakış attıktan sonra "Ben sirkte büyüdüm," dedim.

"Seni bulduğumda pekte akrobatik bir gösteri yapmıyordun," dedi Luke vurgulu bir tonda.

"Ben yedekte tutuluyordum. Gösteridekilerden biri hasta olmadığı sürece işim getir götür işleriydi." dedim. Şuan burada oturup Luke'un ölümcül bakışları altında sorguya çekilmektense orada yaptığım ayak işlerini tercih ediyorum.

"Gösteride dövüşen kimseyi görmemiştim. Derste yaptıkların birkaç aktobat hareketlerinden fazlasıydı." dedi Luke imayla.

"Dediğim gibi kardeşlerim ve kuzenlerim sayesinde." dedim.

"Atçı Çocuk mu öğretti sana?" dedi Luke alaycı gülümsemesiyle birlikte.

"Atçı Çocuk kim?" diye sordu Austin bana bakarak.

"Kuzenim," dedim kısaca. Luke'a attığım bakış onun ölümcül bakışlarına taş çıkaracak cinstendi.

"Neden onun için 'kuzenim' diyerek alçak görüyorsun. Sizi gördüğümde kuzenden daha samimi duruyordunuz." dedi intikam kokan bir tonlamayla.

"Nasıl gördün ki onları?" diye sordu Austin, sesinde bir tür endişe sezmiştim.

"Bizi nasıl gördün bilmiyorum, ama o benim sadece kuzenim." dedim sertçe. Aslına bakarsanız bizi nasıl gördüğüne dahil birkaç tahminim vardı. Ormandan çıkarken görmüştü sonuçta, eğer ormandan yarım saat kadar önce oradaysa bu demek oluyor ki beni çadırdan çıkışımı da görmüştü.

İmalı bir tavırda gülümseyerek "Nasıl gördüğümü iyi biliyorsun," dedi.

Austin araya girerek "Nasıl gördün? Biriniz bana anlatabilir mi?" diye sordu sabırsızlıkla.

"Birşey olduğu yok," dedim kısaca.

"Evet, şimdi anlat bakalım gerçek ailen kim?" diye sordu Luke.

"Sirktekiler," dedim sakince.

"Bak birinci olarak sirktekilerle hiçbir kan bağın yok, ikinci olarak bu şekilde dövüşmeyi bilmen birkaç sirk soytarısının yapacaklarından fazla ve son olarak sana yapılan düğüm daha önce görmediğimiz kadar güçlü. Böyle bir düğüm güçlü bir druid tarafından sık sık yapılması gerekir ki gücünü korumaya devam etsin." dedi.

"Senin tabirinde 'gerçek ailem' kim bilmiyorum. Kendimi bildim bileli sirkte yaşıyorum." diyerek cevapladım.

"İmkansız, hiçbir druid bunca zaman dayanabilecek şekilde bu kadar güçlü bir düğümü bağlayamaz." dedi ve düşünmeye başladı.

Olamaz, eğer biraz daha düşünecek olursa ailemi keşfedebilir. Içindeki endişe kıvılcımlarını durdurmaya çalışıyordum.

Austin sanki endişelerimi hissetmiş gibi "Belkide ona kendilerini unutturacak ve yıllardır orada büyüdüğünü sanmasına yol açacak bir tür düğüm yapılmıştır." diyerek fikir yürüttü. Kurtarıcım, böyle bir fikri bulduğu için ona sonra teşekkür etmeliydim. Bu fikir sayesinde Luke'un daha fazla ailem hakkında düşünmesini engelleyebilirdim. Böylece kim olduğumu bulma ihtimali azalırdı.

"Evet, mantıklı." dedi Luke düşünceli bir tonlamayla. Bu iyiydi işte, en azından güçlü bir druid aramıyacaktı.

"Kayıt bulamadık ama. Ailesine dair hiçbir iz de yoktu. Sende sirktekilerin zihninde birşey bulamadın. Bu kızın ailesi kim peki?" diye kendiyle konuşmaya başlamıştı Luke.

"Dur bir saniye, siz sirktekilerin yanına mı gittiniz?!" dedim şaşkınlıkla.

Luke'un cevap vermeye niyeti yoktu. Austin bana bakarak "Evet, senin aileni bulmak için görevlendirildik. Sirkin Rusya'ya gittiğini öğrenince bizde peşlerinden gittik ve ailenin zihninde sana dair bilgiler aradık." dedi. Benim içimde bir endişe fırtınası patlak vermişti. "Ve senin geçmişine dair hiçbir şey yoktu, tek bulabildiğimiz yaşlı bir kadının seni sirke bırakıp gitmiş olmasıydı." diye ekledi. Nasıl olur bu? Tyler hatırlıyordu herşeyi.

"Anlaşılan ailen sirktekilerin zihniyle oynamış. Seni kimin bıraktığını zihinlerinde değiştirerek kendilerini gizlenmişler." dedi Luke. Ah, şimdi anladım. Demek ki annem sirkteki büyüklerin aklını karıştırmış fakat onlanları uzaktan izleyen küçük çocuğu unutmuş. Bu yüzden Tyler herşeyi hatırlıyordu.

Bir süre sessizce oturduk. Luke "Ama ne olursa olsun senin aileni bulacağım, sen ne kadar gizlesende." diyerek sessizliği bozdu.

"İyi, bulunca bana da haber verirsin. Izninle burada daha fazla durmak istemiyorum." dedim ve ayağa kalktım.

"Izin vermiyorum, otur!" dedi Luke.

"Bırak gitsin. Hatta ben de gidiyorum." dedi Austin. Kurtarıcım benim.

Austin de ayağa kalkarak kapıya yöneldi. Bende Austini takip ederek kapıya doğru gittim.

Birlikte odadan dışarı çıktık. Austin kapıyı arkamızdan kapatıp yanıma geldi. "Sen ona aldırma, o hep böyledir." dedi nazikçe. Ben hiçbir şey söylemeyince, "Ee ilk günün nasıldı?" diyerek ekledi.

"Fena sayılmazdı." dedim kısaca. Spor salonundan çıkmıştık. Bahçede birkaç öğrenci grubu aralarında sohbet ediyorlardı. Pek dikkatlerini çekmemiştim, bu iyi birşeydi.

Austinle şatonun içine girdiğimizde Austin bana doğru hafifçe eğilerek, "Benimle odama gelir misin? Sana söylemem gerekenler var." dedi kısık bir sesle. Cevap olarak sadece başımı olumlu anlamında sallamakla yetindim.

Austin'nin odasının bulunduğu kata gelince etrafı kolaçan ettik. Kimseyi göremeyincede odaya girdik. Austin içeri girdikten sonra kapıyı kilitledi ve bana döndü. "Ailen hakkında gerçeği biliyorum." dedi.

Ah, hayır!

Continue lendo

Você também vai gostar

70.1K 8.8K 33
Krallığından kaçak yaşayan bir büyücü, çocukluğundan beri sığındığı, iksir tüccarı diye bilinen bir adam, herşey böyle başlamıştı işte. Savaştan yen...
7.8K 1.1K 10
Sakin bir pazartesi sabahı oluyordu. Yazılımda tüm işlerimi halletmiş, sadece sisteme güncelleme atmasını bekliyordum. Ta ki, bağlı olduğum patronumd...
METAMORFOZ De E. Ç.Okyanus

Ficção Adolescente

202K 15.2K 20
Bir kız düşünün. Onu yaşıtlarından ayıran tek özelliği farkındalığının yüksek olması. Bu farkındalığın ona hissettirdiklerini tahmin edin bir de. Düş...
7.4K 918 20
-YoonGi @Gukshi'ye ithafen