Bölüm 37

13.4K 843 96
                                    

"Ne sorusu? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum." dedim. Yalan! Herşeyi hatırlıyordum.

Austin de yalan söylediğimi anlamış olmalı ki hafifçe sırıtarak, "Tekrar sormamı ister misin?" dedi.

"Aslında tekrar düşündümde birşeyler hatırlıyorum. Yani tekrar sormana gerek yok." dedim masum bir gülümseme yollayarak.

Şimdi ne yapacağım? Bana burada en çok yardımı dokunacak kişi o, ama ona evet diyemem. Hem sorudan sıyrılmayı başlarmalı hem de bana edeceği yardımların önünü açık tutmalıyım.

Soruya verilecek güzel bir cevap bulmak için çarkları hızlandırdım. Sonunda ampul yandığında "Bu sorunun cevabı için erken olduğunu düşünüyorum." dedim. Sözlerim üzerine gözlerime bakmakla yetindi. Sözlerimi tartıyor gibiydi.

Gözleri bir anda endişe bulutlarıyla kaplandı ve elini nazikçe yanağıma uzattı. "Yanağına da darbe almışsın, morarmış." dedi.

"Sorun değil, daha kötüleri de olmuştu." dedim ve Austin'nin elindeki krem kutusunu aldım. Hafif nahoş kokusu olan kremi yanağıma sürmeye başladım.

"Biraz daha yukarı sürmelisin," dedi Austin.

Elimi biraz yukarı kaldırıp "Burası mı?" diye sordum.

"Hayır, biraz yana kay." dedi ve benim beceriksizliğime daha fazla kayıtsız kalmayıp elimi tutup yön verdi. Elini geri çekecekken ne yaptığının farkına vardı ve birkaç saniye daha tuttu, ardından bıraktı.

Yanağıma sürmeyi bıraktığımda krem hakkında aklıma birşey gelmişti. Başından beri kokusu tanıdık gelen kremin ne olduğunu bulmuştum ama sanki birşey yanlıştı. Yinede üzerinde fazla durmayarak kremi alıp paravandan dışarı çıktım ve doktorun masasının üzerine bıraktım.

Kapıya yöneldiğim sırada "Nereye gidiyorsun?" diyen Austin'nin sesiyle durdum.

"İşim bittiğine göre odama gitmekte sakınca yoktur diye düşündüm." dedim.

"Doktoru beklemelisin, belki yapılacak başka birşey vardır."dedi.

"Sanmıyorum, bu tür yaralanmalar için yapılacak başka birşey yoktur." dedim ve daha fazla konuşmasına fırsat bırakmadan hızla odadan çıktım.

Malesef odadan kaçmam bir işe yapamamıştı. "Sen nereden biliyorsun?" diye sordu bana arkadan koşarak yetişince.

"Yanında büyüdüğüm sirk ailesinden dolayı. Orada bilge bir büyükannem vardı, bana ve kuzenime bildiklerini öğretirdi." dedim. Aslında söylediklerim yanlış kabul edilebilirdi çünkü Tyler'ın asıl amacı bilgi edinmek değil benle vakit geçirmekti. Büyükannem ise şikayet ettiğimde 'Bırak o da gelsin, bir zerresini öğrense yeter.' derdi.

"Imm, haftasonu için hazır mısın?" diye sordu.

"Sessiz ol, biri duyacak." dedim telaşla çevreme bakınarak.

"Merak etme, etrafta kimse yok. Herkes derstedir." demesiyle zilin çalması bir oldu.

"Artık değiller. İkimizin bir arada görünmesi iyi olmaz. Haftasonu için dikkat çekmememiz gerekiyor." dedim ve merdivenleri tırmanmaya başladım.

"Tamam, kendine iyi bak." dedi ve birkaç basamak aşağıdan o da merdivenleri tırmandı.

Kendimi odaya nasıl attım bilmiyorum ama bir milim daha kıpırdayacak halim kalmamıştı. Yediğim dayağın etkileri kendini göstermek için geç kaldıklarını düşünür gibi hınçlarını almaya çalışıyorlardı benden.

Kendimi yatağın üstüne atıp ağrılara kucak açtım. Gözlerimi kapatarak ağrıları azda olsa dindirmeyi hedeflerken kapı birkaç kez tıklatıldı. Kapıyı açacak enerjiyi kendimde bulamadığım için tekrar gözlerimi kapattım ve kapıdakinin gitmesini bekledim. Tahmin ettiğim gibide oldu, bir süre sonra uzaklaşan bir çift ayak sesi geldi kulağıma.

Druid AkademisiWhere stories live. Discover now