İki Deli Bir Aşk || Berna Asl...

Galing kay VisneCurugumm

723K 35.5K 10.9K

"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu... Higit pa

Tanıtım
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40- (FİNAL)
Aşktan Kaçış Yok
Çözülmeye Hasret Düğümün
Belki Bir Gün

Giriş

39.5K 1.3K 285
Galing kay VisneCurugumm

Bölümler belirli aralıklarla tekrar yayınlanmaktadır.

•••

Barış mı Umut mu derken bir baktım ki ikisi birbirinden ayrılmıyor. Dedim bende madem ayrılmıyorlar bir arada yazayım gitsin.

Kum Taneleri'nden gelenler konuya vâkıf ancak yeni gelen arkadaşlara tekrar kısa bir açıklama yapalım.

Barış ve Umut, Kum Taneleri kitabımdaki iki çapkın yan karakterdi. Sonradan onların da hikayesini yazmaya karar verdim. Barışımız şuan hali hazırda aşık. Ancak tanıtımdan da anlaşılacağı üzere Umut aşka inanmayan bir adam.

Okudukça tat alacağınıza inandığım bir hikaye oldu. Bu kitapta Barış-Melis ve Umut-Mine çiftleri anlatılcaktır. Ancak küçük bir farkla, kitap Umut-Mine ağırlıklı olacak.

Kulağınıza yabancı gelmemesi açısından diğer çiftleri de kısaca tanıtayım.

Azra-Arat (Kum Taneleri ana karakterleri)

Esra (Azra'nın en yakın arkadaşı. )

Buğra (Azra'nın üvey abisi ve Esra ile evli. )

Bir de küçük üyemiz Kemal var o da Azra ve Arat'ın oğlu. Bu arada Esracığımız hamile.

Bu karakterleri tabii ki göreceğiz ancak dediğim gibi bu Umut'un hikayesi ve genel olarak Mine ve Umut anlatılacak.

Uzun oldu biliyorum ama Kum Taneleri'ni okumayanlar için gerekli bir açıklamaydı. Artık hikayemizin ilk bölümüne geçebiliriz.

İyi okumalar :)

***

Altı hafta önce...

Melis karanlık gecede elinde çantasıyla ilerlemeye devam etti. Kalbindeki acının yükünü kaldıramıyordu artık.

Barış'ı gördüğü ilk günden beri kabullenmek istemese de içinde farklı duygular baş göstermişti. Adamı gördüğü her an kalbi delicesine atıyor, görmediğindeyse yokluğunun acısıyla kavruluyordu. Genç kız, bu gerçeği fark ettiği ilk andan beri Barış'tan uzak durmaya çabalıyordu.

Onunla olamazdı, bir kere Barış aşka bile inanmıyordu. Eğer onun cazibesine kendisini kaptırırsa onun eğlendiği tek gecelik kadınlardan hiçbir farkı kalmazdı. Bunları sürekli kendine telkin ettiği için onun kendisine yaklaşmasına asla izin vermemiş, bütün yakınlaşma çabalarını boşa çıkarmıştı. Aldığı hediyeleri kabul etmeyip baş başa çıkmak istediği yemek tekliflerini de reddetmişti.

Melis'e göre bunlar çapkın bir adamın kendisini tavlama çabalarından başka bir şey değildi. Ancak her ne kadar kaçmaya çalışsa da ona âşık olduğu gerçeğini değiştiremezdi. Adamın mavi hareleri ne zaman kızın gözlerine değse sanki içinde yanan aşk ateşi daha da alevleniyordu. O bakışların sahte olduğunu bile bile kapılmıştı işte! En çok da bu yüzden kızıyordu kendine. Sarının en koyu tonu olan kumral, dağınık saçları fazla uçarı bir tip olduğunu bas bas bağırsa da kalbine söz dinletemiyordu.

Mantığı kabul etmek istemese de kalbi çoktan Barış'ı buyur etmişti içeri. Güç almak istercesine sırtını soğuk duvara yaslarken derin bir nefes aldı. Gözlerinden akan bir damla yaş kalbindeki hislerin varlığını bir kez daha vurgularken kabul etmek istemezcesine başını iki yana salladı.

"Hayır! Ona kendimi kaptıramam! Kalbimi, böylesine kıymet bilmez bir adamın ellerine teslim edemem!"

Gözlerinden akan yaşları sildikten sonra tekrar gücünü toplayıp boş sokaklarda dolaşmaya devam etti. Barış'ı unutmak için ne yapması gerektiğini düşünürken arka sokaktan gelen müzik sesiyle bu gece ihtiyacı olan şeye karar verdi. Kendini unutana kadar içmesi gerekiyordu. Yoksa soluğu onun kapısında alması kaçınılmaz olacaktı. Bunun geçici bir çözüm olduğunu biliyordu ancak şimdilik onu Barış'tan uzak tutmaya yetecekti.

Adımlarını hızlandırıp arka sokaktaki Xaim gece kulübüne girdikten sonra yine hızlı adımlarla bar taburesine ulaşıp kendisine sorgular gözlerle bakan barmenden tekila istedi.

Bir, iki, üç, dört... Onuncu bardaktan sonrasını saymadı. Durmaksızın sadece içmeye devam etti. İçtikçe daha da uyuştu, uyuştukça Barış'ı, onu unuturken kendini de unuttu.

Dakikalar sonra yanındaki hareketliliği fark ettiğinde başını o tarafa çevirmeye tenezzül bile etmedi, ta ki o sesi duyana kadar.

"Dünya ne kadar küçük değil mi? Yine karşılaştık. Bence bu tesadüflerin bir anlamı olmalı."

Melis, yanında oturan adama baktı. Barış'ın derin bakışlı mavi gözlerini görünce alaycı bir ifadeyle gülümsedi. Nasıl âşık olduysa herkeste onun yüzünü görmeye başlamıştı.

"Hayalsin sen değil mi?" diye sordu.

Barış, her zamanki tavırlarından taviz vermezken başını iki yana salladı. "Hayır güzelim. Son derece gerçeğim."

Melis, başının iki yana salladı. "Değilsin, olamazsın. Ben çok sarhoşum ve sen gerçek falan değilsin."

Genç adam, kızı ikna etmenin yollarını düşünürken elindeki son tekila bardağını alıp kafasına dikti. "Sana ne kadar gerçek olduğumu ispatlamamı ister misin?"

Melis, aşk dolu bakışlarını gizleme gereği duymadan başını olumlu yönde salladı. "Olur."

"Gidiyoruz o zaman."

"Nereye?"

"Sana ne kadar gerçek olduğumu ispatlamaya."

O an bu sözlerinin altındaki imayı anlayamayacak kadar sarhoş olduğu için sadece başını sallayıp elini uzatmakla yetindi.

Barış, bu fırsatı elbette es geçmeyecekti. Haftalardır kızı yatağa atmak için kırk takla atmıştı ve şimdi fırsat ayağına kadar gelmişken bunu tepmek ayıp olurdu. Kendisine uzanan eli kavradıktan sonra hızlı adımlarla mekânı terk edip arabasına ulaştı.

Melis'i arabaya bindirdikten sonra kendisi de şoför koltuğuna yerleşip ani bir kalkışla gideceği otelin yolunu tuttu.

Aradan geçen yarım saatin sonunda otelin önüne ulaştıklarında anahtarı kapıdaki valeye uzatıp kızın elini kavradı. Kız öylesine sarhoştu ki nerede olduklarını bile sorgulayacak durumda değildi. Barış, birkaç kısa adımda resepsiyona ulaştı. Görevli kıza çapkın bir ifadeyle gülüp göz kırptıktan sonra kendi odasının kartını istedi.

"Buyurun Barış Bey."

Kızın elindeki kartı aldıktan sonra, "Teşekkür ederim," dedi ve yaka kartında yazan isme bakıp ekledi. "Melda... İyi geceler."

"Size de efendim."

Kızı sıkıca belinden kavrayıp biraz daha kendine yaklaştırdıktan sonra asansöre doğru ilerledi.

"Çok uykum var."

Başını iki yana salladı. "Bir süre daha uyumak yok. Ondan sonra uyuyabilirsin."

Melis, adamın ne dediğiyle bile ilgilenmeden uzunca bir süre esnedi. "Dayanabileceğimi sanmıyorum."

"Ben sana dayanman konusunda yardımcı olacağım."

Genç kız, asansörün durduğunu fark edince başını adamın koluna yaslayıp yürümeye başladı. İkisi birlikte odaya ulaştıklarında, kızı yavaşça yatağa yatırıp ilk iş olarak üzerindeki ceketi çıkardı.

Melis'in midesindeki hareketliliğe bakılırsa bu gece pek de Barış'ın istediği gibi bitmeyecekti. Midesinden yükselen acı tadı hissettiğinde hızla yataktan kalkıp lavaboya attı kendini. Kusup rahatlamak için ne kadar uğraşsa da bir türlü beceremeyince sinirle ayağa kalkıp yüzünü yıkadı. Buz gibi su zihnini biraz olsun kendine getirirken ilk önce nerede olduğunu idrak etmeye çalıştı. İçeriden Barış'ın sesini duyunca dakikalar önce olanlar zihninde bir bir netlik kazandı.

Alkolün etkisi hâlâ sürüyordu ve pek de kendinde değildi ancak soğuk su, kızı ne yapmaması gerektiğini bilecek kadar kendine getirmişti.

Birkaç kez daha yüzünü yıkadıktan sonra kenardaki havluyu yüzüne bastırıp içeriye döndü. Barış, lavabonun hemen yanındaki kolona yaslanmış kızın çıkmasını bekliyordu.

"Güzelim, iyi misin?"

Melis, bakışlarındaki sert ifadeyi saklama gereği duymadan adamın gözlerinin içine baktı. "İyiyim." dedikten sonra yatağın üzerindeki çantasını eline aldı.

"Nereye gidiyorsun?"

"Senden mümkün olduğunca uzağa..."

Kapıya ulaşmak için bir hamlede bulunduysa da Barış, yolunu kesince öfkeyle derin bir nefes aldı. "Çekilir misin önümden?"

Barış, başını iki yana salladı. "Bana karşı koyamamaktan korkuyorsun değil mi?"

Melis, ağlamamak için dudaklarını ısırırken gözlerini adamdan kaçırdı. Zihni hâlâ yeteri kadar net değildi ve Barış haklıydı. Biraz daha burada böyle dikilir de onun kokusunu solumaya devam ederse kendisini teslim etmesi işten bile değildi.

Elbette bu duygularını ona belli etmeye niyeti yoktu. O yüzden aklından geçenleri söylemek yerine alaycı bir ifadeyle gülümsedi. "Asla sana istediğini vermeyeceğim, boşuna uğraşıyorsun."

Genç adam, arkasındaki duvara yaslanıp bir elini cebine sokarken ukala tavrından bir an olsun taviz vermedi. "Hım...

Peki, senden istemek yerine direkt alırsam ne olacak?"

Onun ne demek istediğini düşünürken Barış atik bir hamleyle kızı belinden kavrayıp kendine çekti. "Öpsem mesela seni, dudaklarım değse gülkurusu dudaklarına..."

Genç kız, bir an için nefes alamadığını hissetti. Barış, kendisini öpse çok yüksek ihtimalle ona karşı koyamazdı. O yüzden de öpmesine izin veremezdi. Aralarında kapanmak üzere sadece birkaç santim kalmışken ellerini onun göğsüne yaslayıp var gücüyle adamı ittirdikten sonra okkalı bir tokat atmayı da ihmal etmedi.

Barış, yüzüne inen tokadı kesinlikle beklemiyordu. Şu an öylesine öfkeliydi ki bir an için yapacaklarından kendisi bile korktu. Artık mavi gözlerinde kızın aklını başından alan o derin bakışlardan eser yoktu.

"Sen! Sen kendini ne sanıyorsun?"

Melis'i kolundan kavrayıp canını yakıyor olmayı umursamadan sertçe kendine çekti. "Bana bak! Senin benim yatağımdan geçen o kadınlardan hiçbir ayrıcalığın yok! Duydun mu beni?"

Genç kız, kalbine saplanan acıların ağırlığını daha fazla kaldıramazken gözlerinden bir damla yaşın akmasına izin verdi. Ancak Barış'ın bu gözyaşlarıyla yumuşamaya niyeti yoktu. Yüzündeki tokadın izleri hâlâ sızlarken öfkesine yenik düşüp ömrü boyunca pişman olmasına yetecek o cümleleri kurdu.

"Haftalardır peşinden koşuyorum, senin için bu kadar çaba sarf ediyorum diye kendini özel hissetme. Senin için feda edebileceğim tek şey bu geceden ibaret ve gece boyunca da tek fonksiyonun yatağımı ısıtmak."

Melis, duyduklarına inanamazcasına karşısındaki adama baktı. Kalbini böylesine aşağılık bir adama teslim etmemekten kastı tam olarak buydu. İçindeki acıya rağmen gülümsemeye çalıştı.

"Bana ne kadar aşağılık bir adam olduğunu bir kez daha hatırlattığın için teşekkür ederim."

Kolunu Barış'ın elinden kurtardıktan sonra adımlarını hızlandırıp odayı terk etti. Canı öylesine yanıyordu ki... Bu acı Barış'ın birkaç saniye önce sıkıca tuttuğu kolundan kaynaklanmıyordu. Bu öyle bir acıydı ki tarifi imkânsızdı.

Otelin dışına çıkana kadar bir saniye bir duraksamadı. Artık ağlamıyordu, sadece kalbi acıyordu. Dışarı çıktığı anda yüzüne çarpan sert rüzgâr onu biraz daha kendine getirdi. Kısa bir süre duraksadıktan sonra bakışlarını gökyüzüne çevirdi ve derin bir nefes aldı.

"Seneler de sürse, kalbim aşk acısından paramparça da olsa seni asla affetmeyeceğim Barış!"

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

34.9K 1K 46
Ben gitmeyi çok zor sanmıştın esas kalmakmış zor olan , o gidince bomboş kaldı her yanım siz şimdi sanıyorsunuz insan boşaldıkça küçülür öyle olmuyo...
746K 41.4K 23
Bir ameliyat sonucu son beş yılıyla beraber karısını ve değişen hayatını tamamen unutan bir Tarık.. Hafızası gidince bambaşka bir adama dönüşen kocas...
571K 25.5K 52
1997 "Hadi Işıl seç birini." Onlarca misafir bir yaşındaki güzel bebeğe bakarken bu tatlı bebekse masanın üzerindeki nesneleri tanımak için uğraş ve...
348K 2.6K 23
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.