Komşum Dengesiz

By Esrau57

277K 13K 849

♠ Amaç: Hayata yeni bir sayfa açmak. Yeni bir eve geçerek bu amacı gerçekleştirmek isteyen dört genç kız. Hen... More

Tanıtım ♠
1.Bölüm ♠
2.Bölüm ♠
3.Bölüm ♠
4.Bölüm ♠
5.Bölüm ♠
6.Bölüm ♠
7.Bölüm ♠
8.Bölüm ♠
9.Bölüm ♠
10.Bölüm ♠
11.Bölüm ♠
12.Bölüm ♠
13.Bölüm ♠
14.Bölüm ♠
15.Bölüm ♠
16.Bölüm ♠
17.Bölüm ♠
17.Bölüm Tekrar.
18.Bölüm ♠
19.Bölüm ♠
20.Bölüm ♠
21.Bölümden Kesit!
21.Bölüm ♠
22.Bölüm ♠
23.Bölüm ♠
24.Bölüm ♠
25.Bölüm ♠
26.Bölüm ♠
27.Bölüm ♠
28.Bölüm ♠
29.Bölüm ♠
30.Bölüm ♠
31.Bölüm ♠
32.Bölüm ♠
33. Kesit! /Duyuru
33.Bölüm♠
Ne Diyeyim ki Şimdi?
35.Bölüm♠
36. Bölüm Kesit♠
5 Ay Sonra Bir Not😕

34.Bölüm♠

2.8K 168 24
By Esrau57

Oycuk vermeyi unutmayalımız!😌

Hayalet grup olmaya yüz tutmuş bir whatsapp grubumuz var. Gelmek isterseniz mesaj kutusuna numaranızı bırakabilirisiniz♡

İyi Okumalar.

"Ya ama intihar edeyim diye mi yapıyorsun bunu amca?"

"Yok kız. Şaka şaka. Espiri."

"Alınma kız. Espiriymiş bak."

Arya gülerek konuşan Savaş'a pis pis baktı.

"Konuşma be sen."

***

"İpek."

"Ne var?"

"Trip atarken çok çirkin oluyorsun."

"Teşekkür ederim."

Emir gözlerini devirip sandalyeden kalktı.

"Ben ki, seni Pınar'ın yanmış tostlarından kurtarıp, dışarıda güzel bir yerde nefis bir kahvaltı ile karnını doyurmanı sağlayan Emir iken nasıl bir vicdansızlıkla beni trip atılmaya layık görürsün?"

Emir'in yüksek sesle söylediği kelimelere birkaç masa ilerideki kızlar kıkırdayınca İpek Emir'i umursamadı ve kızlara baktı.

"Ne kıkırdıyorsunuz be benim sevgilime?"

Önce İpek'e garip bakış atan kızlardan biri, ardından İpek gibi çirkefleşmiş sesiyle karşılık verdi.

"Ne kıkırdayalım be senin sevgiline?"

"Görmesem, duymasam neyse. İnsan oro-"

"Şşş. Sevgilim. Küfür yakışırmı şimdi hiç sana?"

"Sus be sen... Ne diyordum. Heh insan orospuluğunu her yerde belli etmemeli canım."

Ve İpeğin ağzından bu kelimeler döküldüğünde etrafta yankılanan sandalye sesi, ardından hemen gelen kızsal küfürler, birbirine bakan sinirli gözler ve Emir'in hışımla İpeği dışarı çıkarması bir olmuştu.

Emir arabayı çalıştırırken gülümsedi.

"Özlemişim be."

Hala siniri geçmemiş olan İpek, kaşık olan kaşlarını biraz olsun düzeltip Emir'e döndü.

"Neyi özlemişsin?"

"Kızların benim için kavga etmelerini."

"Bak bak. Biz senin için mi kavga ettik orada?"

"Ya ne için ettiniz?"

"Biz kız değil miyiz oğlum? Gıcık kaptım onun benim hemcinsim olmasına belki. Sanane? Ha? Niye alındın hemen üzerine?"

Emir sırıtışı genişlerken yola bakarak konuşmaya devam etti.

"Ne bileyim. Sevgilim falan deyince. Dedim bu kıskandı beni."

"Ağzımdan fışkırmıştır o sevgilim kelimesi."

"Hı hı."

***

"Of be. Hayatında böyle güzel tost yedin mi Simge?"

Simge dişlerine yapışan siyahlaşmış ekmek parçalarını çiğnemeye çalışırken cevap verdi.

"Yok kız. Annem bile böyle karartamıyor tostları. İlk defa bu kadar kararmış, nefislikten kusturacak bir tost yedim. Ellerine sağlık."

Biraz durdu ve devam etti konuşmasına.

"Püf noktası ne bunun Pınar?"

Pınar sandalyede arkasına yaslandı ve havalı tavırlarla cevap verdi.

"Bir adet Simge, canım. Başına oturut. Dır dır dır konuşarak seni iki deli etsin. Sen makinedeki tostu unut ve bam! Nefis kararmışlıkta tostlar."

Simge gözlerini devirdi.

"Aman. Hem ne alakası var? Ben annemin hep başında dururdum yemek yaparken. Ama bir kere bile yaktığını görm- ay. Evet. Yaktı kız birkaç kere."

Pınar kahkaha atarak mutfaktan çıktı. Cenk'in bu kızla işi zordu.

***

Pınar kapı çaldığında ağır adımlarla kapıya ilerledi. Aslında Simge'ye açtıracaktı ama şimdi Simge'ye  seslenmek zor gelmişti.

"Konuşalım mı azcık?"

Pınar Kaan'a dik dik baktı.

"Ne hakkında?"

"Ne bileyim. Havadan, sudan, tripten, topraktan... gerekirse kolay affedilmenin beş yolu başlıklı maddelerden. Fark etmez yani. Ama konuşalım."

Pınar biraz bekleyip kafasını salladı.

"İyi. Geç."

Kaan içeriye geçip hemen koltuğa oturdu. Pınar da oturunca beklemeden konuştu.

"Şimdi hiç uzatmayacağım, Pınar. Çalışıp geldim. Bir aksaklık olur ise çaktırma, geç. Tamam?"

"Tamam tamam. Konuş hadi."

"Bak, Pınar. Ben öyle özür konuşmalarından falan anlamam. Ha, bu konuşmayı yapmak zorunda mıyım? Hayır. Ama yapacağım."

Kaan derin bir nefes aldı ve ardından konuşmaya devam etti.

"Seni ve diğer kızları, bir insan komşusunu ne kadar tanırsa o kadar tanıyorum. Evet Cenk ve Simge arasında bir ilişki var Emir ve İpek için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Onlar bu tanıma konusunda benden daha öndeler. Senin şaka sevmeyen bir insan olduğunu anlayabileceğim en etkili şekilde anladım, Pınar. Bu kadar uzayacağını, bu kadar takacağını bilemezdim. Ki o gün bende ruhsal açıdan pek iyi değildim. Bunun için senden tekrar ve tekrar özür diliyorum. Birkaç gündür ne desem de şu asık suratından kurtulsak diye düşünüyordum. En sonunda gidip Cenk'le konuştum."

Kaan kısa bir ara verdi ve onu dikkatlice dinleyen Pınar'a bir süre baktı.

"Ona kalsa çicekti, hediyeydi, süprizlerdi... Bunlar bana tabii ki de saçma gelen şeyler. Ama belki affedersin diye yapmayı da düşündüğüm şeyler. Sonra... biraz daha düşündüm. Evet seni yeterince tanımıyorum ama biliyorum ki bu tür saçma şeyler seni etkilemeyecekti. Bıraktım bende hediyeyi falan. Dedim çıkayım karşısına, adam gibi dileyeyim özrümü  bitsin... Beni affedecek misin,  Mavi?"

Pınar durdu. Kaan'ın gözlerine baktı ve söylediği her bir cümleyi tekrar tekrar geçirdi aklından.

"Amma düşünmüşsün ha. Yok oraya gittim düşüdüm, yok buraya oturdum düşündüm... helal be. Affettim Özür Prensi."

"Odun musun, kızım?"

"Var biraz."

"Özür Prensi dediğini duymayayım bir daha."

Kaan kalktı ve kapıya ilerledi biraz daha kalırsa ne olacağı belli olmazdı.

***

Arya son masadaki siparişi aldıktan sonra derin bir nefesi dışarıya salarak oturdu.

"Ay ölüyorum ya."

"Ölebilirsin izin veriyorum."

Arya, Savaş'ın suratına 'sana mı sordum be salak' bakışını fırlattıktan sonra yakınmalarına devam etti.

"Susacak mısın? Yoksa susturayım mı?"

"Sen kim orangutansın da beni susturacaksın."

"Orangutan mı? Bırak onları ben seni öperek susturacağım susmazsan."

Ve Savaş'ın suratındaki havalı sırıtışını da katarak ağzı açık bir şekilde bakan Arya'yı elde ediyoruz.

"Bir kere ayıp deyince anlamıyor musun be?"

"Cık. Birkaç kere duymam gerekiyor sanırım."

"Siktir git be. Ya da dur. Ben gidiyorum. Bay bay, orangutan."

Arya zorlansa da yerinden kalktı ve eşyalarını aldıktan sonra kızaran yanaklarını gizleyerek Savaş'ın yanından geçti.

"Ve orangutan dedi bana yanakları kıpkırmızı olan bir elma."

Tamam. Sadece gizlemeye 'çalışmıştı.'

"Ya ne diyorsun be. Ben belki yanağımı çarptım?"

"Allah Allah. Nereye çarptın peki o iki yanağını da?"

"Birini kapıya birini... birini de tek yanağım garip durmasın diye bilerek ben kapıya vurdum. Hadi bay!"

***

"İstediğini alabilirsin güzelim. Çok zamanımız var."

Cenk, Simge'nin isteği üzerine alışverişe gelmeyi kabul etmişti.
Pınar peşlerine takılmak isteyene kadar her şey normaldi, fakat... Pınar peşlerine takılana kadar işte.

"Oha."

Cenk ve Simge kaşlarını çatarak Pınar'a baktılar.

"Ne oha?"

Cenk Pınar ile konuşurken Simge çoktan kıyfetlerin arasına karışmıştı bile.

"Bir daha oha!"

Daha sonra ellerini teslim oluyormuş gibi yukarıya kaldırdı.

"Kendin kaşındın, abicim. Pişman olacağını şimdiden hissediyorum bak."

"Ne diye pişman olayım Pınar? Kız iki parça kıyafet alacak, gideceğiz sonra."

Pınar bu sözlere karşı kahkaha attı ve aynanın karşısında bulduğu boş koltuğa kendini attı.

--

Cenk, karşısında ki belki de kırk ikinci elbiseyi deneyen Simge'ye gülümseyip, kırk ikinci defa 'Bu da çok güzel Simge.' dedikten sonra omzuna düşen Pınar'ın kafasına baktı.

Simge tekrar kabine girerken Cenk konuştu.

"Öleyim mi ya ben."

"Öl kanka."

"Uyu sen uyu, yerin rahat mı?"

"Hayır omzun taş gibi." dedi ve kafasını kaldırdı Pınar.

"Normaldir. Ben taş olunca."

"Ay. Götümün taşı."

***

Simge saatler süren alışverişin sonunda mağazadan suratındaki koca gülümsemeyle çıkarken, arkasından sürüren Cenk ve Pınar yakınıyordu.

Pınar elindeki paketleri sallayarak Cenk'e çevirdi kafasını.

"Ulan peşinize takılmaktan pişman olacağımı biliyordum ama bu kadar da değildi be. Parmaklarım kopacak."

"Valla bu sefer haklısın Pınar. Dibine kadar haklısın. Arabaya kadar dayan, bir daha alışverişe getirmeyeceğim zaten."

"Ya siz ne konuşuyorsunuz. Yürüsenize. Yoruldum ben."

Pınar suratını ekşiterek tekrar Cenk'e döndü.

"Ayy Ceenk. Bak yorulmuş. Canım ya. Yorcam ben onu şimdi."

"Lan!"

Lan... Pek işe yaramadı bu kelimecik Cenkcim. Simge o poşetleri kafasına yiyecek.

***

İpek elindeki telefonu yanına bırakarak, karşısındaki adama baktı.

Ara sıra nefret ettiği,  ara sıra da deli gibi sevdiğini hissettiği adama.

Bazen düşünüyordu, 'bu it beni bu kadar üzdü ben neden hala peşindeyim' diye. Ama bir işe yarıyor muydu bu düşünceler? Hayır. Yine yanında buluyordu kendini. O bir adım uzaklaşmayı denese, Emir bitiyordu dibinde bu sefer.

Sonra 'amaaan' diyordu İpek. Dibimde olacağı varsa ne diye zorlayacağım git diye!

"Emir."

"Efendim?"

"Seni çok az tanıdığımı fark ettim."

Emir biraz durdu ve ardından yerinden kalkarak karşı koltuktaki İpek'e doğru yürüdü.

"Valla doğru söylüyorsun. Biraz garip geliyor böyle şeyler bana. Ama klasik 'ay ne yemek seversiiin' sorularını da sorabilirsin, güzelim."

O da koltuğa oturdu ve tek kolunu İpek'in omzuna attıktan sonra ilk soruyu bekledi.

"Tamam... O zaman dediğin gibi, şu klasik sorulardan başlayalım. Sonra iletletiriz biraz." durup biraz düşündükten sonra konuşmasına devam etti.

"Hangi rengi seversin?"

"Yeşil."

"Hmm. Neden yeşil?"

"Sana en çok yakışan renk olduğu için."

İpek güldü ve omzuna vurdu Emir'in.

"Ya ciddi bir cevap istiyorum."

"Ciddiyim zaten. Önceden sevdiğim renk lacivertti mesela. Ama bir süredir yeşil."

"Tamam. Bir dahaki soruya geçiyorum... Daha önce kaç sevgilin oldu?"

"Ohooo. Sayarım da... zamanımız var mı o kadar?"

Emir gülerken İpek'in çatılan kaşları onu korkutmamıştı.

"Sıçık beyinli misin sen?"

Emir gülmeye devam ederken deliye dönecekti neredeyse.

"Şurada hafif romantikleşmişiz, güzel güzel konuşuyoruz, gelmiş bana ohoo diyor!?"

İpek, Emir'in kolunun altından çıktı ve ayağa kalktı. Bu sırada eve giren Pınar, Simge ve yürüyen torbalara aldırmadan trip atışının açılışını yapacak o cümleye odakla- bir dakika. Yürüyen torbalar?

"O ne ya?"

Emir de arkasını dönüp bakarken Pınar koltukla bütünleşmişti bile.
Torbalar yere yığılırken aradan çıkan Cenk ise çoktan dalga konusu olmuştu.

***

Kaan, Savaş ile birlikte dışarıdan sipariş ettikleri yemekleri kızların evine getirdiler. Sabahki güneşli havanın aksine soğuk bir hava vardı şimdi.

"Ya dua edeyim ben size. Bu gece de aç kalmadık."

Arya sırıtarak yemeklere bakarken ona cevap veren kişi Kaan oldu.

"Madem beceremiyorsunuz, neden bizim gibi dışarıdan sipariş etmiyorsunuz, kızım?"

Arya sesini kalınlaştırarak Pınar'ın taklidini yaptı. İki dakika sonra da çatal yedi kafasına.

"Onlar zararlı tamam mıı?! Zaten el kadarsın geberip gideceksoon... Aah! Ya Pınar mal mısın? Ya gözüme girseydi?

"Geber."

***

Bu kadar sıkıcı olmak yasak olmalı diyerek okey oynayalım diye öneren Kaan, halkın garip bakışlarına ve Pınar'ın benzetmelerine maruz kalmıştı.

"Kahveci Osman Dayı mısın oğlum? Ya da kıro Mehmet?"

"Onlar kim lan? Hem okey oynamak ne zaman kıroluk oldu?"

"Bunlar benim uydurduklarım."

"Salak salak davranma."

"Ay hadi şu klasik oyun olan doğruluk mu cesaretlik mi oynayalım!"

Simge bunu söyler söylemez yerinden kalkmış ve mutfaktan şişe getirmişti.

Ortadaki masanın etrafına oturduklarında Emir ve Kaan homurdanmaya başlamışlardı.

"Aman be! Kesin sesinizi. Adam gibi fikir verseydiniz madem beğenmiyorsunuz."

"Okey dedi ya Kaan. Daha ne istiyorsun Pınar."

Pınar gözlerini devirip eline aldığı şişeyi Savaş'a fırlacakken İpek onu durdurdu.

"Kafayı mı yedin Pınar. Cam şise bu."

"Gebersin it. Sinirimi bozuyor."

Savaş koca dişleriyle sırıttı.

"Ya Pınar ayıp ediyorsun ha."

***

"Doğruluk."

Arya, bu cevabın sonunda Emir'e ne sorabileceğini düşündü.

"Kaç kişiyi öldürdün?"

"Saymadım. Ama keyfimden de öldürmedim. Onu bil."

"Hala öldürüyor musun?"

Bu sırada Pınar girdi araya.

"Adam gibi soru bulamadın mı Arya?"

"Ya ne bileyim."

"Tamam sorun değil. Hayır artık öldürmüyorum. Öldürmüyoruz. Bize bulaşan yokken, sorun da yok."

"Zaten çok ergence. Mafya hikayeleri gibi falan."

"Evet evet hadi elli tane soru sordun."

Emir şişeyi çevirdi. Ardından şişe durduğunda kafasını kaldırdı ve sırıtarak Kaan'a baktı.

"Doğruluk mu, cesaretlik mi, kardeşim?"

"Cesaret desem çok boktan bir şey yaptıracaksın. Doğruluk diyorum."

Emir sırıtışı genişlerken sorusunu sordu.

"Sana doğum gününde aldığım hediyeyi hatırlıyorsundur, kardeşim. Onu kullandın mı?"

Kızlar bir şey anlamadan Kaan'ın cevabını beklerken, Cenk ve Savaş gülmemek hatta kahkaha atmamak için kendilerini zor tutuyorlardı.

Kaan önce derin bir nefes alarak, sinirle gözlerini kapatıp açtı.

"Bu şişeyi alır senin kafanda kırar, o parçaları da tek tek gözüne sokarım! Dişlerini tek tek söker kollarına saplarım it!"

Kaan, Emir'in üzerine atlarken, arkadan Arya'nın sesi duyuldu.

"Kız, bu sinirlenince bana benziyor ya."

***

Pınar, sabah kalktığında Arya ve İpek'e zorla kahvaltıyı hazırlatmıştı.
Simge de iyice süslenmiş ondan sonra inmişti kahvaltıya.

Arya kendine çay doldurken homurdandı.

"Simo. Parfüm kokun sağolsun karnım doydu resmen. Ne bu böyle sabah sabah."

"Ya harika bir koku değil mi? Yeni feyvırıt kokum oldu."

Pınar zeytin çekirdeğini ağzıyla fırlatıp İpek'in tabağına düşürdü.

"İgreç iğrenç hareketler yapma Pınar."

"Sesin çıkmıyor gülüm. Hayırdır?"

"Yok bir şey."

"E hadi öyle olsun. Zorlayasım yok bugün seni."

Biraz durdu ve devam etti Pınar.

"Ya diyorum ki, bu akşam bizim Anne/babaları çağıralım. Güzel bir yemek yiyelim."

Simge ve İpek onaylarken, Pınar suratında küçük bir gülümsemeyle kafasını sallayan Arya'ya baktı.

"Arya'm. Benim babam, senin baban. Biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum."

***

Pınar koltukta yayılmış televizyon kanallarını değiştirirken masanın üzerindeki telefonu çaldı.

"Simge. Versene şu telefonu."

Simge omzunu silkti.

"Banane ya. Kalk al."

"Lan versene!"

"Kendin al be! Hizmetçin mi var?"

"Ulan kalk vereceksin o telefonu!"

"Terbiyesiz misin kızım. Vermiyorum işte." dedi ve yerinden kalkarak yukarıya çıktı Simge.

Pınar küfür etmeye devam ederek yerinden kalktı ve çalmayı bırakmış olan telefonunu masanın üzerinden aldı. Onu arayan Katibe'yi geri aradı.

"Ooo Kato'm! Nasılsın bakalım."

"Eh işte. Siz nasılsınız annem?"

"Bizde bir sorun yok annem. Ama sen anlatmaya başlayabilirsin."

"Onun için aradım Pınar. Bana az akıl ver. Sen anlarsın.

"Tamam, dinliyorum."

"Benim bu Kadir'i birkaç seferdir karı kıza bakarken yakalıyorum. Yahu daha evleneni bir hafta olmamış. Acelesi ne onu da anlamadım. Gidip konuşayım mı onunla ne oluyor diye."

"Git eline geçir bir bıçak. Oy o pezevengin gözlerini! Ya da bekle ben geliyorum!"

***

Oylar unutulmasın canlar! Yorumlarınızı eksik etmeyiiiin♡

Continue Reading

You'll Also Like

1M 54.8K 39
(TAMAMLANDI) Gece yarısı ünlü bir oyuncuya şarkı sözü yazarsanız ne olabilir ki? Ünlü oyuncu ve avukatın hikayesi... @bendenizeliff: Orda her kiminl...
1.2M 58K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...
9.1K 1.1K 24
Seyran'ın okulundaki mezuniyetin son dakikalarında şişe çevirmece oynanmaya karar verilir. Sıra Seyran'a gelince cesareti seçer ve bilmediği bir numa...
148K 6.7K 30
0553******* kişisi sizi "DOLABIMDA Kİ PREZERVATİFİ HANGİNİZ ÇALDI LAN!"adlı gruba ekledi. 0537******* kişisi grubun adını "ÜZERİNDE DENEMEK İÇİN BAB...