HIRÇIN GÜVERCİN

Door sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... Meer

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"

22.5K 1K 48
Door sibelgns


"Yapma Nehir. Ağlama lütfen." Dedi yanıma çökerek. Elleri yüzümdeki ellerimi yavaşça çekip yüzüne bakmamı sağladı. Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu ki. "Bana bak Nehir. Böyle gözlerini kaçırma kardeşim."

"Utanıyorum." Diye fısıldadım. Duyduğundan bile emin değildim.

"Utanma Nehir kız. Sen utanılacak bir şey yapmadın. Sana bunları yapan adamı yüzü bile kızarmazken, utanman sence de garip değil mi?"

"Elimde değil Demir." Diye sessizce hıçkırdığımda beni göğsüne bastırdı.

"Utanmanı gerektirecek bir şey yok ki ortada güzel kardeşim benim. Sen neden kendini böyle yıpratıyorsun? Yağız seni böyle görürse çok üzülür biliyorsun değil mi? O, sen üzülme diye sana söylememişti. Şimdi sen böyle yaparsan olmazki." Bir yandan yanaklarımdaki yaşları siliyor bir yandan da saçlarımı şefkatle okşuyordu.

"Bana acımasın istiyorum. Bana acımayın istiyorum sadece." Diye iç çektim.

"Bunu da nereden çıkardın? Sana acımıyoruz ki biz Güvercin. Seni seviyoruz hala anlayamadın mı bunu? Yağız sana aşkla taparken nasıl böyle bir şey düşünürsün bunları çıkar aklından."

"Bunlar nasıl çıkar ki bir insanın aklından? Bir yolu var mı gerçekten düşünmemenin? Kuruntularla zihnimi bulandırmamamın bir yolu var mı Demir? Sen söyle nasıl düşünmeyeyim? Sevdiğim adamı böyle bir yükün altından kurtarmanın bir yolu var mı?" Demir'in gözlerinin içine bakarak fısıltıyla konuşuyordum.

" Sevdiğin adam bir yükün altında falan değil. O seni sen olduğun için seviyor. Sana acıdığı için ya da başka bir şey yüzünden değil. Bu yük dediğin şey, sizi bir araya getirdi unuttun mu? Yağız da çok şeyler yaşadı. Ailesini kaybetti. Genç yaşta kardeşinin acısını yaşadı. Bunları biliyorsun. Sen de ona acıyor musun Nehir kız? O, bunları yaşadığı için acıyor musun ona?"

Hızla kafamı sallayarak itiraz ettim. "Asla asla. Bunları yaşamak zorunda kaldığı için üzülüyorum sadece. Her şey daha güzel olabilecekken küçük yaşta böyle zorluklarla tek başına mücadele verdiği için üzülüyor ve onu takdir ediyorum. O gerçekten çok güçlü bir adam."

"Öyleyse onun da senin için aynı şeyleri düşündüğünü unutma. Senin yaşadıklarını hak etmediğini düşündüğü doğrudur. Senin geçmişini değiştirmeye gücü yetmediği için üzüldüğü de doğru ama bunu sakın acıma ile karıştırma Nehir. Aşkın olduğu yerde acıma yoktur kardeşim. Hadi toparla kendini. Arkadaşımı biraz olsun tanıyorsam, serum falan umurunda olmayacak ve seni aramaya çıkacaktır."

"Teşekkür ederim." Diyerek doğrulmaya çalıştım.

"Ne için?"

"Her zaman arkamı kolladığın ve bana destek olduğun için." Kollarımdan tutup ayağa kalkmamı sağladı.

"Ağabeylerde bunun için yok mu zaten?" Gülümseyerek içten söylediği bu cümleyle beni de gülümsetmişti. Ona sarılıp, kızmasına rağmen defalarca teşekkür ettim.

"Hadi bakalım sulu göz, git yüzünü yıka da içerideki gözü dönmüş adamı biraz olsun yatıştır."

"Neden gözü dönmüş olsun ki?" diye sordum bir yandan banyoya doğru Demir'in kolunda yürürken.

"Neden olacak kızım; yokluğundan tabi." Diyerek hafif bir kahkaha attı. "İnan bana elinde olsa seni dizinin dibinden ayırmayacak. Bu adam sana hastalık derecesinde aşık."

"Ben de ona dediler gibi aşığım Demir. Ne yaparsam yapayım sadece onu bu kadar sevdiğim içindir."

"İyisin değil mi? Yalnızbaşına yüzünü yıkayabilecek misin? Seninle birlikte içeri girmemi ister misin?"

"İyiyim. Şimdi çok daha iyiyim." Diyerek banyoya girdim.

"Ben Yağız'a; Ahmet Baba'nın dudağına pansuman yaptığını ve bitince geleceğini söyleyeceğim."

"Tamam." Dediğimde Demir'in kapının önünden uzaklaşan adım seslerini duydum. Böyle bir arkadaşım, ağabeyim ve kardeşim olduğu için çok şanslıydım. Ondan uzak olmak da en az Yağız'dan uzak kalmak kadar beni etkileyecekti. Şimdi bunları düşünmemeliydim. Bir ana evvel kızarmış gözlerime bir çare bulmalı ve Yağız'ın yanına gitmeliydim. Kokusunu şimdiden özlemiştim bile.

Beş on dakika banyoda oyalanıp gözlerimin düzelmesini bekledim. Kızarıklık tamamıyla geçmese bile artık Yağız'ın yanına gitmeliydim yoksa bir şeylerden şüphelenip beni aramaya çıkabilirdi. Serum torbasını da yanında taşımayacağına adım gibi emindim. Bir kez daha kolunu o halde görmek istemiyordum. Adımlarını odaya doğru yönelttiğimden 'sakin ol Nehir' diye defalarca içimden tekrar ettim çünkü Yağız'ı gördüğümde tekrar ağlamam an meselesiydi.

Derin bir nefes alıp kendimi odaya attım. Yağız, sorgulayan bakışlarını bana yönelttiğinde hiçbir şey olmamış gibi ona gülümsedim.

"Nerede kaldın Güvercin? Saçlarımı kurutacağım diye gittin, neredeyse bir saat oldu gelmedin."

Ahmet Baba; 'Dudağına pansuman yapalım' diyince onun yanına gittim. Sen de iyice meraklı oldun. Evin içinde de rahat yok anlaşılan." Diyerek zoraki bir şekilde gülümseyip yatağın diğer tarafına uzandım. Yağız boştaki kolunu kaldırınca göğsünün altına girip kolumu beline sararak ona resmen yapışmıştım.

"Hey yavaş ol güzellik, buradaki adamın yaralı olduğunu unutuyorsun sanırım." Diyerek yüzünü tatlı tatlı buruşturan Yağız'a gülümseyerek biraz daha sıkı sarıldım. Bana blöf yaptığını biliyordum. Amacı; beni telaşa sokup o, evhamlı hallerimi izlemekten başka bir şey değildi.

"Canını acımadığını sanıyordum." Dedim imalı imalı ve daha çok tenine sokuldum. Yorganı da hafifçe üzerimize çekmiştim. Yağız hala çıplaktı ve hasta olmasından deliler gibi korkuyordum. Bu haldeyken bağışıklığının olabildiğince kuvvetli olması gerekiyordu.

"Demek benim sözlerimi bana satıyorsun ha? Elbet seninle hesaplaşacağımız günler gelecek Güvercin. O zaman da bakalım benimle böyle dalga geçebilecek misin?" diyerek boynumdaki kolunu daha da sıkıp beni iyice göğsüne yapıştırdı.

"Sen yeter ki iyileş Yağız. Başka bir şey istemiyorum." Diye mırıldandım kokusunu içime çekerek.

"Sen neden böyle durgunlaştın bakalım Güzelim?" Çeneme koyduğu eliyle göğsüne gömdüğüm başımı, nazikçe gözlerine doğru çevirmek için hamle yaptığında kollarımı bedenine daha sıkı sarıp kafamı çevirmemek için direndim. Geldiğimden beri gözlerimi ondan kaçırmak için elimden gelen her şeyi yapıyordum zaten.

"Bana baksana bir sen. Neden gözlerini benden kaçırıyorsun?"demesiyle tekrardan çenemi yukarı doğru çevirmeye yeltendiğinde bu sefer karşı koyamamıştım.

"Neden gözlerimi kaçıracakmışım ki canım?" diyerek işi pişkinliğe vurmaya çalışsam da dudaklarımdaki sahte gülümsemeyi, kalbime indirmeyi bir türlü başaramıyordum. Kafamı kaldırıp Yağız'ın gözlerinin içine baktığımda o da kaşlarını çatmış beni izliyordu.

"Sen ağladın mı yavrum?" diye sordu tuttuğu çenemi usulca okşayarak.

"Neden ağlayacakmışım Yağız? Sen de çok hoşsun." Gözlerimi kaçırarak ve sesimin tonunu değiştirerek içimdeki hisleri belli etmemeye çalışıyordum.

"Ağlamışsın Güvercin, gözlerin kızarmış." Yüzünde oluşan kırgın ifade canımı gerçekten çok sıksa da karşısında kuvvetli görünmem gerekti. "Hadi söyle bana güzelim, neden bu kadar üzüldün?"

"Ağlamadım dedim ya sevgilim. Yok bir şey. Sana kavuşmuşum daha ne isteyebilirim ki. Benim en mutlu günüm bu gün." Diyerek tekrar başımı onun göğsüne yatırdım. Saçlarımdan dolanan eller içime huzur kırıntılarını tek tek serpiştirirken sevdiğim adama yalan söylemek canımı çok sıkıyordu.

"Seni çok iyi tanıyorum Güvercin. Şimdilik üzerine gelmeyeceğim ama sonra bana, neler olduğunu anlatacaksın tamam mı?"

"Gerçekten bir şe..."

"Şiitt tamam güzelim, kendini daha fazla yorma. Sana inanmıyorum çünkü." Saçlarımı okşamaya devam ederken ben de sessizliğimi korumuştum. Bana inanmayacaktı. O gözlerime baktığında bile içimi okuma gücüne sahip bir adamdı. Ben ne söylersem söyleyeyim onu inandıramayacaktım. Daha fazla yalan da söylemek istemiyordum zaten.

"Buraya gel diyerek beni başının hizasına getirip yan yatırdı. Aynı yastıkta birbirimizin yüzüne bakarak yatıyorduk. Serum takılı olan koluyla yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdığında tam itiraz edecekken "Acımıyor Güvercin. Sen sormadan ben söyleyeyim." Dedi gülümseyerek ve saçlarımdaki elini yavaşça yüzüme indirdi. Benim elim de onun çıplak göğsünün üzerinde daireler çiziyordu. Ona dokunmayı seviyordum. Bu, beni daha iyi hissettiriyordu.

"Seni çok seviyorum Güvercin. Senin üzülmene dayanamıyorum."Eli yanağımın üzerinde usul usul gezinirken dudağından çıkan bu kelimeler, vücudumun sol yanının en gizli bölmelerine depolanıyorlardı.

"Ben de seni çok seviyorum Yağız. Hem de çok..." diyerek yüzümde gezinen elini tutup dudaklarımın üzerine getirdim. Derin derin kokusunu içime çekip avucunun içini öptüm. Sen benim canımsın. Bunu artık çok daha iyi anlıyorum." Diye fısıldadım.

"Sen de benim kıymetlimsin güzelim. Sana bir şey olmasına asla izin vermem yeter ki sen hep yanımda ol bana aşkla dokun."

"Keşke hep buranda kalabilsem." Dedim yüzümü boynunun girintisine sokarak. "Keşke huzur içinde buranda uyuyabilsem." Gözlerimi kapatıp boynuna küçük küçük öpücüklerimi bıraktım.

"Huzurumuzun hiç bozulmayacağı günler de gelecek Güvercin. İnan bana çok yakında o günleri sana yaşatacağım. Sana söz veriyorum Nehir." diyerek yüzümü boynundan kaldırıp kısa da olsa dudaklarımın tadına baktı. "Sen yalnızca bana aitsin." Diyerek kafamı tekrar boyun girintisine bıraktı. "Şimdi uyu Güvercin. Ben yanındayım ve iyiyim."

"Birkaç defa daha kokusunu içime çekerek dudaklarımı tenine yasladım. Bu gece bu şekilde uyuyacaktım. Dudaklarım; sevdiğim adamın teninde, bedenim de bedeniyle temas halinde olacaktı. Kollarımı beline sıkıca dolayıp bir bacağımı da bacaklarının arasına attım.

"Bir yere gittiğim yok güzelim, beni bu kadar sarmalamana gerek yok." Diyerek kolunu belime sarıp bana karşılık verdi. "Hem böyle yatmaya devam edersek kendime hakim olamayabilirim haberin olsun." Diye kulağıma fısıldadığında içimi bir hoş eden nefesi, ona daha da yapışmamı sağladı.

"Umurumda mı sanki." Dedim iç çekerek. "Ben zaten seninim, istediğini yapmakta özgürsün." Diye mırıldanıp boynunu bir kez daha öperek Yağız'a iyice yapıştım. Onu kaybetmenin acısını bu denli yüreğimde yaşamışken hiçbir şey umurumda değildi. Kendimi sevdiğim adama vermek ve ondan bir parçayı içimde taşımak düşüncesi bile o kadar güzeldi ki. İkincisini yerine getirecek zamanımızın olmaması ruhumu yaralasa da ilkini mutlaka gerçekleştirecektim. Yağız'a ait olmadan onun yanından ayrılamazdım. Bir ömür kalbimde yaşatacağım adamı tenime kazımadan kokusunu bütün hücrelerime doldurmadan yanından gidemezdim. İlk olarak dokunduğum ve son olarak dokunacağım yegane adam olacaktı. O benim her şeyimdi, uğruna ölebileceğim ve onun mutluluğu için kanaya kanaya yanından gideceğim tek adam...

"Bana kızma." Diye içimden yalvardım. "Lütfen bana kızma sevgilim..."

"Neden sana kızacakmışım Güvercin?" diye soran ses çok uzaklardan gelmişti sanki. Ben rüyalar alemine geçiş yaparken verdiğim cevabı içimden mi yoksa dışımdan mı söylediğimi asla bilemeyecektim.

"Senden gidecek kadar seni sevdiğim için..."

Uyurken bir ara odaya Ahmet Baba'nın girdiğini fark etsem de gözlerimi açamamıştım. Kısa bir sürede Yağız'ın serumunu çıkartıp çıkmıştı. Sadece Yağız'ın saçlarımı okşayıp uyumaya devam et güzelim." Dediğini hatırlar gibiyim sonrası karanlık anılarımın içinde çıkış yolunu aramakla geçti. Keşke uyumasaydım dedirtecek cinsten hissettiğim acılar, o kadar gerçek ve can yakıcıydı ki...

******

"Anneciğim bugün nasılsın? Umarım daha iyisindir." Dedim kabus gibi geçen gecenin ardından. Eymen'e teslim olup ölümümü ilan ettiğim geceden beri onu pek sık görmüyordum. Her şeyden vazgeçip kendimi bırakmam onda ters tepki yaratmıştı. O, zoru seviyordu. Acı çektirip zorla sahip olmaktı; onun hastalıklı beynini hazza sürükleyen. Belki pes edip teslim olma yolunu seçmiş olmasaydım bana defalarca zorla sahip olacak, kesilmedik yerimi bırakmayacaktı.

Annemin yatağının yanına oturmuş, her zaman yaptığım gibi onunla konuşuyordum. O, her ne kadar bana cevap verecek durumda olmasa da ben pes etmeden ona eskiden yaşadığımız güzel anıları anlatıyor, onu, gelecekle ilgili güzel hayallerime ortak ediyordum ama asla ve asla Eymen'den ve yaşadıklarımdan bahsetmiyordum. Neden bahsedecektim ki? Şimdi her şeyi ona anlatsam ne değişirdi? Onu bu haliyle daha fazla üzmekten başka, elime birşey geçmezdi.

"Gel bakalım seni birazcık şu tarafa çevirelim." Dedim onu sağ tarafına çevirirken. Yatağına yerleştirdiğimde yanaklarına öpücükler kondurmayı da ihmal etmedim. İnsan hata yapabilirdi. Benim annem de hatalar yapmıştı. Sonuçları bana çok zarar vermiş olsa da onu affetmiştim. Bilerek beni incitmeyeceğine adım gibi emindim çünkü. Yıllarca ben iyi olayım diye uğraşmıştı aklınca ama nereden bilecekti ki asıl düşmanın evimizin içinde olduğunu. Ona söylemekte çok geç kalmıştım. Bu saatten sonra bilmese de olurdu. Benim kaderim çoktan yazılmış, kader defterim hayatın tozlu raflarında yerini almıştı bile.

"Sana kitap okumamı ister misin sultanım?" diye sorduğumda gözleri her zamanki gibi boşluğu dağlıyordu. Mutsuzdu... Bu durumda olduğu için gerçekten çok mutsuzdu. Ben ne yapsam da onun o hülyalı ve acı çeken bakışlarını değiştiremiyordum. Yıllarca sağlıklı bir bedende yaşadıktan sonra yatağa muhtaç kalmak çok üzücü bir durumdu onun için. Böyle bile olmuş olsa ben mutluydum. En azından nefes alıyordu. Onun yaşadığını biliyordum ya her şeye rağmen hayata daha sıkı sarılıyordum.

Buradan kurtulma planları yapıyordum her gece. Annemle birlikte çok uzaklarda yaşamanın hayalini kuruyordum. Ona, aklımı bulandıran anılardan kaçmak için yazdığım kısa hikayelerimi okuyordum zaman zaman. Umut dolu ve hep mutlu sonla biten hikayelerimi...

"Ne o, ana kız yine ne kaynatıyorsunuz?" diyerek tüylerimi diken diken eden kahkahasıyla Eymen odaya girmişti. "Ah pardon Nermin teyze. Senin konuşamadığını bir an unutmuşum." Aklınca bizimle dalga geçiyordu.

"Bir şey mi vardı?" Yüzümün ifadesini olabildiğince sade tutmaya çalıştım. Annem hiçbir şeyden şüphelenmemeliydi. Oysa içimde ne fırtınalar kopuyordu. Onun ses tonunu duyar duymaz kalbimin delicesine atışlarına hala engel olmakta zorluk çekiyordum. 'Sakin ol.'diye tekrarladım içimden defalarca.

"Buraya gelmem için illa bir şey mi olması gerekiyor ufaklık?"

"Ta... tabiki de hayır. Sadece sordum." Dedim kekeleyerek.

"Size güzel haber getirdim." Dediğinde altından bir şey çıkacağına amindim.

"Ne diyeceksen söyle de anneme kitap okuyacağım." Onunla konuşmak dahi midemi bulandırıyordu.

Annemin yatağının yanına gelip onun elini tuttu. "Seni bir bakım evine kayıt ettirdim Nermin hanım. Orada doktor eşliğinde daha iyi bakılacaksın artık." Dediğinde bütün kan vücudumdan çekilmişti sanki.

"Bana sormadan nasıl böyle bir şey yaparsın? Bırakmam annemi. O benim yanımda kalacak. Kimseler ona benden iyi bakamaz." Diye bağırdım.

Annemin gözlerinde ilk defa bir belirti görmüştüm. Gözlerindeki acı, göz yaşlarıyla karışmış usul usul gözünün kenarından yastığa damlıyordu.

"Karar verildi Nehir. Bu konuyu daha fazla uzatmayalım." Diyerek odadan çıkmasıyla ben de peşinden gittim.

"Bunu bize yapamazsın adi herif." Diyerek üstüne yürüdüğümde beni belimden tutarak aniden duvara yasladı. Bunu nasıl yaptığını anlamamıştım bile.

"Çek o pis ellerini üzerimden." dedim kısık ama öfkeli bir sesle.

"Sinirlenince daha da çekici görünüyorsun gözüme." Beni duvar ile arasına sıkıştırmış bir bacağını da bacaklarımın arasına koymuştu.

"Bırak beni."Onu bedenimden uzaklaştırmaya çalışsam da iri cüssesini bir milim bile kımıldatamamıştım. "Annemi hiçbir yere gönderemezsin. Beni duyuyor musun? Annem burada kalacak. Bunu bize borçlusun."

"Size hiçbir şey borçlu değilim ufaklık. Daha fazla diretmenin anlamı yok anneni daha fazla bu evde görmek istemiyorum."

"Sen kimin evinden kimi kovuyorsun?" diye sordum alay edercesine. "Bu ev de, gittiğin iş yeri de bize ait."

"Artık her şey bana ait Nehir!" dedi çenemi sıkarak "Sen bile." Bir parmağıyla yanağımı okşamıştı. Bu temasa daha fazla dayanamayıp yüzüne tükürdüm. Dikkati dağılır dağılmaz bacağımla bacak arasına kuvvetli bir tekme yerleştirmemle bağırarak geri geri sendelemesi bir oldu.

"Ahh. Bunu sana ödeteceğim fahişe. İnan bana bu yaptığını çok kötü ödeyeceksin." Bir yandan beni tehdit ediyor bir yandan da eliyle vurduğum yeri tutuyordu.

"Eminim ödetirsin." Diyerek yanından geçip uzaklaşmaya çalışırken saçlarımın çekilmesiyle boğazımdan bir çığlık fırladı.

"Bu kadar kolay kurtulacağını mı sandın?" diyerek beni dizlerimin üzerine çöktürdü. Acıdan gözlerim dolmuştu. "Ne oldu ufaklık canını mı yaktım yoksa." Dedi eğilip gözlerimin içine bakarak.

"Senden nefret ediyorum." Diye tısladım saçımdaki elini umursamadan. " Bir gün bu yaptıklarının acısını ödeyeceksin."

Keskin kahkaha sesi odayı doldururken alay edercesine yüzüme bakıyordu. "Sen mi ödeteceksin ufaklık? Bu cesaretine hayran kalmamak mümkün değil." Yüzümün dibine kadar sokulmuştu. "Sen bana bunların acısını ödetmeden önce, ben sana ne yapacağım biliyor musun?" Gözlerinin içi parlamaya başlamıştı tıpkı bana acı verdiği zamanlardaki gibi.

"Benden uzak dur." Diye tısladım yüzüne ama onun geri çekilmeye niyeti yoktu.

"Seninle uzun süredir depoya gitmiyorduk değil mi? Tenine dokunmayı ve seni acıtmayı özledim doğrusu." Kafamı itiraz edercesine sağa sola çevirsem de onu vazgeçiremeyeceğimi biliyordum.

Saçımı daha fazla çekerek boynumu acığa çıkartıp cebinden ne ara çıkardığını anlamadığım küçük bıçağın tersini boynumdan göğüslerimin arasına doğru sıyırdı. Soğuk metalin tenime değdiği her yer sızlıyordu. Onun keskin tarafının da aynı yerlerden geçeceğini bilmek ve buna son verememek beni çaresiz hissettiriyordu. V yaka bluzuma geldiğinde bıçağın keskin tarafını çevirerek tek hamlede bluzumu iç çamaşırımı acığa çıkartacak şekilde kestiğinde ellerimle onu itmeye çalıştıysam da nafile. Göğsümün kenarındaki izin etrafından bir kez daha geçerek iç çekti. "Diğer göğsünün kenarına da bu izin aynısından yapmak için can atıyorum." Diyerek eski yaptığı izin altına ufak bir kesik attı." Çığlığım boğazımda düğümlenmişti. Annemin duymaması için elimden geleni yapıyordum ama bu acı gerçekten dayanılacak gibi değildi.

Gözümden süzülen birkaç damla yaş ile birlikte ona yalvardım. "Yalvarırım yapma."

"Bu gece ufaklık, bu gece seninle çok eğleneceğiz." Diyerek saçlarımı serbest bıraktığında bluzumun önünü kapatmaya çalışarak geri geri emekledim. Ondan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum.

Dudağının bir kenarını haz ile kıvırarak beni öylece izledi. "Beyaz tenine, kırmızı ne kadar da yakışıyor bir bilsen. Hiç kimse senin kadar bana enerji vermiyor ufaklık. Senden aldığım hazzı henüz kimseden alamadım. O yüzden sen bana mahkumsun. Sakın bu gece odanın kapısını kilitleyeyim deme. Yoksa kırarım. Nasılsa bana engel olacak hiç kimse yok." Diyerek ayağa kalkıp yanımdan uzaklaştı.

"Titreyen ellerimle kesilmiş bluzumun iki yakasını bir araya getirmek için çekeleştirirken bir yandan da süzülen sessiz gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum. Bu gece işkence geri gelecekti ve ben yaşayacağım hiçbir şeye karşı gelme lüksüne sahip değildim. Buna ne gücüm ne de yalvarışlarım yeterdi. Dizlerimi kendime doğru çekip sessizce ağladım. 17 yaşında bir kız bu durumda ne yapabilirdi ki? Polise gidemezdim. Onlar, akıl hastası bir kıza mı inanacaklardı yoksa seçkin bir iş adamına mı? Bu sorunun cevabı çok basitti elbette. Vücudumun kasılması ve titremelerim geçene kadar bu şekilde bekledim. Gece; birkaç saat kadar uzağımda acı; Eymen var oldukça hep yanı başımda olacaktı...



Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

154K 10.6K 8
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
1.6M 56.6K 79
Arya: Neden? Arya: Neden yaptın bunu? Arya: Neden beni aldattın?!
546K 4.8K 26
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.