Mühür Kıran (Gael Yazıtları I...

By Lythari

25.8K 384 514

Aydınlık ve yüksek tavanlı odaya giren Neira karşısında Ryntar'ı bulmayı beklemiyordu. Söz geçiremediği kalbi... More

Kitap Olduk
Cevher 2 - Kanatların Gölgesi
Andram Haritası

Giriş

4.1K 222 249
By Lythari



Andram topraklarının kalbi, Ay şehri Getsu.

Onu, kalabalık akşam pazarına tepeden bakan Telveci'nin terasından, iki yanına tezgâhlar dizilmiş yoldan gelip geçen kalabalığı izlerken görmüştüm. Güneşten yer yer sararmış, kuzeylilere has kumral saçları ve beyaz teniyle, esmer güneylilerin arasından kolaylıkla sıyrılıyordu. Kahvenin acı bir tonundaki deri yelek ve pantolonunu, kar beyazı bir gömlek ve yine kahverengi, diz boyu uzun çizmelerle tamamlamıştı. Kıyafetleri tam üstüne göre dikilmiş olmasına rağmen akıcı hareketleri yeterince rahat olduklarının işaretini veriyordu. Arada sırada tezgâhların önünde durup, eline aldığı bir eşya hakkında sohbet edişini izlerken onunla ilgili aklımdan geçen ilk kelime 'güzel' di.

Telveli içmek için yukarı çıktığında gözümde sıradan bir müşteriye dönüşen kadın, fincanını okutmak istediği an artık potansiyel bir avdı. Konuşmaya başladığımızda ise avın ben olduğunu anlamış ve o güzel kadının sonum olacağını sanmıştım.

Yanılmışım... 


GİRİŞ

Akşam pazarının kalabalığı an geçtikçe artıyor, insan seline kapılmaksızın hareket etmek neredeyse imkânsız bir hale geliyordu. Andram'ın dış dünyaya açılan tek ticaret kapısı olan liman şehri Mizu'dan gelen çok çeşitli malların bulunduğu pazarın bu kadar ilgi görmesi şaşırtıcı değildi. Ancak pazarın asıl cazibesi sergilenen nadide ürünler değil kulaktan kulağa fısıldanan uzak diyar hikâyeleriydi.

Ron gözünün ucuyla takip ettiği arkadaşını kaybetmemeye uğraşırken kulağına çalınan konuşmalara da ister istemez misafir oluyordu.

Zayıf, güneşten kavrulmuş gibi görünen orta yaşlı bir satıcı karşısındaki tombul kadına, kan kırmızısı mercanlardan yapılma kolyelerini gösterirken hararetle bunların güney denizindeki altın kuşağından geldiğini ve hatta onları çıkartmak için dalan denizcinin, ufuk adalarının üzerinde dolanan bir ejder gördüğüne yemin ettiğini anlatıyordu. Ron konuşmanın kalanını duyamasa da geçip gitmeden önce kadının sesindeki alaycı tonu yakalamıştı. Elbette en cahil Andramlı bile nesiller önce kudretli cevher* sahipleri tarafından yok edilmiş ejderlerle ilgili hikâyelere inanmazdı.

Yanından sıyrıldığı bir başka satıcı batıdaki insan krallığında toplanan büyük ordudan; bir diğeri ise uzak kuzey şehirlerinden Dahran'ı tamamen yıkıp yutan depremden haberler veriyordu. Aniden yürümeyi bırakan dostuna çarpmamayı son anda başaran Ron, genç adamın berrak bakışlarını takip ettiğinde tek yapabildiği, geniş elini anlayışla onun omzuna dayamaktı. Zira kalabalık tezgâhlardan birinin önünde duran Talren'in eski nişanlısından başkası değildi.

"Talren," dedi akşam pazarına gelme nedenlerini anımsatmak için. "Gitmemiz gerek."

Genç adam olumsuzca başını salladı. "Burada ne işi olduğunu bilmek istiyorum."

Ron omzunu sıkarak arkadaşını kendisine bakmaya zorlarken, onun itiraz etmeye hazırlandığını hisseden Talren "Anlamıyorsun," dedi. "Neira asla vaktini pazar yerlerinde harcayacak biri değildir." Bakışlarını sadece kısa bir an için Ron'a çeviren genç adam döndüğünde, yarım saattir izlediği kadın çoktan kalabalığın arasında gözden yitip gitmişti bile.

***

Getsu'nun merkezinde kurulan pazarı çevreleyen tek katlı binaların oluşturduğu sıranın güneyinde yer alan ve çeşitli kahve karışımlarıyla ün yapmış 'Telve Karası' adındaki dükkân sadece kahve satmakla kalmıyor ayrıca düz terasına atılmış masa ve sandalyeleriyle alışverişten yorularak iki tatlı lakırdı yapmak isteyenlere dinlenme imkânı da sunuyordu. Bir süredir tutulduğu göz hapsinden sonunda kurtulmayı başaran Neira, soluğu başından beri gitmek istediği yer olan telvecide almıştı. Elbette dükkâna geliş nedeni ne kahve almak ne de tatlarına bakmaktı. Son zamanlarda Andram'ın eski aileleri arasında kulaktan kulağa fısıldanan söylentilere göre burada telve okuyarak isabetli yorumlarda bulunan genç bir delikanlı vardı.

Dükkânın tek kanatlı dar kapısından geçen Neira hafif acımsı myr telvesinin kendine has kokusunu içine çekerken ahşap tezgâhın arkasında duran beyaz önlüklü orta yaşlı kadına gülümseyerek "İyi günler olsun," dedi ve ekledi. "Şekerli bir telveli içmeye gelmiştim."

"Size de iyi günler olsun küçük hanım," diyen dükkân sahibi başıyla yukarı uzanan merdivenlere işaret etti. "Gece henüz taze olduğu için yukarısı müsait. Buyrun, siz çıkın ben kahvenizi gönderirim."

"Teşekkür ederim," diyen genç kadın aceleden uzak adımlarla merdivene yöneldi. Küçük binanın düz terasına açılan kapı temiz havanın yanı sıra akşam pazarından yükselen sesleri de beraberinde taşıyordu. Neira etrafına attığı hızlı bir bakışla şimdiden tutulmuş iki masadan uzakta bir tanesine yöneldi. Fazla vakti olmayacağını tahmin ediyor olmasına rağmen acelesinin hareketlerine yansımasına izin vermeksizin sessizce oturduğu yuvarlak masada sabırla kahvesinin servis edilmesini bekledi. Mavi işlemeleri olan küçük bir fincanda üstünde dumanı tüterek gelen telveli ününün hakkını verecek kadar lezzetliydi. Kısa sürede tükettiği kahvenin boşalan fincanını küçük daireler çizecek şekilde kendisine doğru hafifçe döndürdükten sonra altlığını ağzına kapatarak ters çevirdi ve servisi yapan delikanlıyı beklemeye başladı.

"Fincanınızı almamı ister misiniz?"

Neira yavaşça başını salladı ve öne eğilerek sır verircesine fısıldadı. "Aslında arkadaşlarım bana burada telve okumayı bilen birisinin olduğundan bahsetmişlerdi. Eğer yakınlardaysa kendisini çağırabilir misiniz?"

Delikanlı, gözlerinden daha kızılımsı bir tona sahip kestane renkli, kısa kesimli saçlarını karıştırırken bir an kararsız göründü. Neira, çocuğun yanaklarına yayılan hafif pembelik ve yüzünde yuvarlak mücevherler gibi ışıldayan gözleriyle, bir oğlandan daha çok genç bir kıza benzediğini düşündü. Biraz dikkatli baktığında delikanlı sandığı çocuğun, kollarını kavuşturduğunda bol kesimli bluzunun altında beliren kabarıklıkların yeni biçimlenmeye başlayan vücudunun işaretlerini verdiğini fark etmekte zorlanmadı. Keşfinin yarattığı şaşkınlığı ustalıkla gizleyen Neira, aslında aradığının genç bir delikanlı değil aksine yeni yetme bir kız çocuğu olduğunu anladı.

Sonunda kararını veren kız utangaç bir tavırla "İsterseniz fincanınıza bakmayı bir deneyebilirim," dedi.

"Evet, elbette lütfen," diyen Neira fincanı karşısındaki boş sandalyeye yerleşen kıza doğru iterken gri mavi gözlerindeki bakış, yüzündeki havai gülümsemeye tezat, oldukça keskindi.

"Siz," dedi elindeki küçük fincanı evirip çeviren genç kız. "Kuzeyli olmanıza rağmen deniz kenarından geliyorsunuz."

Dışarıdan bakan herhangi birinin söyleyebileceği ufak tefek bilgileri sıralarken ürkek bakışları bir an için karşısındaki kadını bulduğunda hafifçe dudağını ısırarak tekrar fincana baktı ve cesaretini toplayarak mırıldandı. "Babanızı da orada kaybetmişsiniz."

Neira'nın güzel yüzünü aydınlatan gülümseme kaybolurken artık kızın, içsel gücü, cevheri, üzerindeki hafif dokunuşlarını hissedebiliyordu. Tahmin ettiği gibi kız bir sızdırıcıydı* ve görünüşe göre yeteneğiyle kişilerin cevherini kendisine aktarmanın yanı sıra anılarıyla ilgili bilgilere de ulaşabiliyordu. Nadide bir özellik olmasına rağmen sızdırıcılığın her türlüsü Andram'da kesin kurallarla yasaklanmıştı ve genç kız yaptığıyla kendisini çok büyük bir tehlikeye atıyordu. Neira, artık Talren ve arkadaşının akşam pazarında ne aradıklarını bildiğini düşünürken fazla zamanının kalmadığını tahmin edebiliyordu. Eski nişanlısının kendisini aramaktan vazgeçerek telveciye gelmesi an meselesiydi...

Genç kadının yüzündeki ifadeyi üzücü anılarının anımsatılmasına bağlayan sızdırıcı mırıldandı. "Sizi üzmek istemezdim."

Neira'nın ince ancak biçimli dudakları hafif bir tebessümle kıvrılırken genç kızın bileğini nazikçe tuttu. İnce uzun parmakları teninde serin, kavrayışı göründüğünden güçlüydü. Dokunuşuyla birlikte daha fazla bilginin sızdırıcının zihnine kayıp gitmesine izin verirken elindeki fincanı hafif bir tıkırtıyla altlığının üzerine düşüren genç kız kocaman olmuş gözlerle kadına baktı.

"Şimdi izin ver de ben sana ve geleceğine dair birkaç şey söyleyeyim," dedi Neira.

"Lütfen..." diyerek yalvaran kız çaresizce bileğini kurtarmaya çalışırken oturduğu yerde kıvrandı.

"Eğer dediklerimi yapmazsan az sonra şu kapıdan içeri girecek olan iki kişi seni alıp götürecek. En iyi ihtimalle yeteneğin mühürlenip Andram topraklarından sürgün edileceksin. En kötü ihtimalle de sana ne yapacaklarını ben bile tahmin edemiyorum."

"İki kişi," dedi sızdırıcı güçlükle soluyarak. "Arayıcılar*..."

Yavaşça başını sallayarak kızın sözlerini onaylayan Neira boştaki elinde tuttuğu bir kâğıt parçasını onun avucuna sıkıştırdı ve "Bu adrese git ve seni Neira Namu'nun yolladığını söyle," dedi. "Söz veriyorum ki güvende olacaksın."



*Cevher: Andramlıların sahip oldukları yeteneklere göre farklı şekillerde kullanabildikleri içsel güç.

*Sızdırıcı: Bir başkasının sahip olduğu cevheri çekip, yeteneğine göre kullanabilen kişiler.

*Arayıcı: Cevher kullanıcılarının sahip olduğuyeteneği belirleyebilen, tanımlayabilen kişiler.

Continue Reading