Merhaba Herkese. Bugün benim doğum günüm ve benden size hediye olarak bölümü şimdi yayınladım. Medyada ki Abdullah ve Esra.Yorumlarınızı bekliyorum canlarım. Benim için önemli biliyorsunuz...
Sevgilerimle...
Sabah gözlerimi açtığım da gün ışığı sanki diken gibi batıyordu. Kesin gözlerim şişmişti. Kahretsin...Evet, Abdullah ile birlikte kalmıştık. Haaa durun bir dakika ayrı yataklarda uyuduk. Çünkü o yanımda değil, şu an yerde yatıyordu. Bu yatağa ne zaman ve nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Ama Abdullah'ın getirdiği kesindi. Kendisi için yere ince yorganı atıp, üzerinde pike ile yerde uyumuştu. Komidinin üzerinde ki telefonumu alıp saatine baktım. Saat 09:17'ydi. Abdullah işe neden gitmemişti ki? Yoksa geç mi kalmıştı? Ne geç kalması bugün hafta sonuydu. Offf sersem gibiydim.
Üzerimdeki yorganı kaldırıp, ayaklarımı yataktan dışarı çıkardım. Bu benim huyumdu. Önce ayaklarımı çıkartır evin sıcaklığını ölçerdim. Saçma değil mi? Ama olsun arada saçmalamak iyiydi. Gece son hatırladığım Abdullah'ın bana yaptığı tosttan sonra verdiği sakinleştiriciydi. Sanırım bu kadar rahat uyumamı o ilaç sağlamıştı.
Yavaşça yatakta doğrulup, yerde yatan Abdullah'ı seyretmeye başladım. Kolunu yorgandan dışarı çıkartmış, diğer elini yastığın altına sokmuş sessizce uyuyordu. Çok severdim eskiden onu seyretmeyi. Şimdide benim içim de bir pişmanlık vardı ona yaptıklarımdan dolayı. Fatih konusunda ona bir çok kırıcı cümle sarf etmiştim, haklıydı her söylediğinde ama hak etmemişti söylediklerimi. Pişmandım gerçekten. Evimde yaşadığım sorunlar yüzünden başkasına ilgi duymuştum. Her insan ailesinde sorunlar kavgalar yaşardı ama bir başkasını düşünmek bana yakışmazdı. Evet zamanında o yapmıştı ama benim bu davranışı kendime yakıştırmam, kendime yaptığım bir saygısızlıktı.
Yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Allahımmm bu ev ne haldeydi. Dün fark etmemiştim ama şu an baktığım da eski düzeninden eser kalmamıştı. Sanki Abdullah benden ayrıldıktan sonra eve bir zombi girmişti. Ocağın üzerindeki çaydanlığı sıcak suyla iyice yıkayıp temizledikten sonra, ateşe çayı koydum. Bitkindim... Dün yaşadığım o iğrenç olay aklıma geldikçe kasılıyordum, gözlerim doluyordu ve o pislikten nefret ediyordum. Suçluydum... Ona güvendiğim için suçluydum...
- Günaydın Esra sultan.
Arkamı döndüğümde Abdullah mutfak masasına yaslanmış beni izliyordu. Gözlerimde ki yaşları gizlemek için yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirmiştim hemen. Abdullah anlamış olacaktı ki yanıma gelip kollarını boynuma dolamıştı bile.
- Hişşşştttt sakın ağlama meleğim. Ne olursa olsun Esra. Dünya bile dursa, hatta sen o adamla sevişmiş dahi olsan benim gözümde asla kirli değilsin. Benim bir sürü hatam oldu ve bu yaşananlar benim suçum. Sen benim en güzel yanımsın Esra. Ağlama nolur.
Yine hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Kollarımı onun beline dolayıp;
- Özür dilerim. Defalarca, milyonlarca kez özür dilerim senden. Seni dinlemeliydim. Ona güvenmekle hata ettim. Ben de suçluyum. Özür dilerim.
Abdullah yüzümü ellerinin arasına alıp alnını alnıma yasladı,
- İkimizde suçluyuz meleğim. Artık konu kapandı. Geri kalanları ben hallederim. Sen kendini topla bu bana yeter. Seni asla zorlamıyorum benimle barış diye ama kendini topla lütfen. Tek istediğim bu.
Çayın altında ki su kaynamaya başlamış, ocağa taşıyordu. Eşofmanın kollarıyla burnumu silerek çayı demlemek için ocağa koştum. Abdullah ise yaptığım hareket için gülüyordu. Birlikte kahvaltı için masayı hazırlayıp oturduğumuzda ekmeğe bal sürüp sürekli ağzıma tıkıyordu. Offf ben çocuk değildim kiiii....
Bu yaşanan olayların üzerinden bir hafta geçmişti bile. Bu süre zarfın da Fatih bir kaç kere aramış ama cevap vermemiştim. Abdullah ile birlikte kalıyorduk. Ben yatak odasında o ise salonda ki koltukta. Tıpkı ilk zamanlardaki halimize dönmüştük ikimizde. Ne küs ne de barışıktık. O bana dokunmuyordu, ben ise onu arzulamama rağmen kendimi durduruyordum. Tek bildiğim Abdullah'ın Fatih için berbat şeyler düşündüğüydü. Sürekli telefonda konuşuyor, ve sürekli birilerine emirler yağdırıyordu. Bana ise hiç bir şey söylemeden olayı unutmamı istiyor ve evden çıkmamı kısıtlıyordu bir süreliğine. İşe gittiğinde ise gün için de Bilal mutlaka iki üç kere uğrayıp bir şeye ihtiyacımın olup olmadığını soruyordu. Aslında bir nevi iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu.
Akşam üstüne doğru annem ile telefonda uzunca laflayıp bir yandan da yemek yapıyordum. Telefonumu hoparlöre alıp tezgahın üzerine koymuş, diğer taraftan da elimdeki kıymayı köfte yapmaya çalışıyordum. Ev kadınlığını da özlemiştim hani. Patatesleri ince ince doğrayıp köfte ile birlikte kızartacak yanına da pilav yapacaktım. Abdullah severdi bu yemeği. Annem ile vedalaşıp görüşmeyi sonlandırdığımda üzerime tuhaf bir yağ kokusu sinmişti. Oysa ki aspiratörü açmıştım. Neyse banyo yapmak iyi olurdu yoksa bu koku burnumun düşmesine neden olacaktı.
Son olarak mutfağı toplayıp banyoya geçtiğim de saate bakmamıştım bile ama dışarı da hava kararmaya başlamıştı. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp kirli sepetine attığım da banyo da ki aynanın karşısına geçmiş çıplak vücudumu izliyordum. Ne tuhaftı. Aylardır hayatımda hiç bir düzen yoktu. Hele ki son zamanlarda her şey hepten kötü olmuş, iyice dağılmıştım. Bu düşüncelerden sıyrılıp duşun altına geçtim ve suyun sıcaklığını kendime göre ayarladım. Sıcak su üzerimden akarken sanki tüm bedenim kendinden geçiyor, yorgunluğunu atıyordu. Kaç dakika suyun altında kaldığımı bilmiyordum bile. Kabinin kapısını açıp bornozumu üzerime geçirdim. Abdullah ben gittikten sonra hiç bir eşyama dokunmamış, kaldırmamıştı.
Yatak odasına geçtiğim de gardırobun önüne dikilip kıyafetlerimi kontrol ediyordum. Gözüme Abdullah'ın sevdiği siyah dantel geceliğim ilişmişti. Arkasında dantelden askıları olan derin göğüs dekolteli, siyah saten bir gecelikti. Abdullah hediye etmişti onu bana.Hiç beklemediğim bir an da hediye kutusuyla getirip önüme koymuş '' Sana çok yakışacak kadınım '' demişti.
Geceliği askısından çıkartıp elime aldığımda Abdullah ile sevişmelerimiz gelmişti aklıma. Geceliği üzerime geçirip gardırobun boy aynasında kendimi seyrediyordum. Nedense canım ''Kadın '' olmak, bu paspal halimden kurtulmak istiyordu. Bu sefer kendime süsleniyordum. Zaten Abdullah'ın gelmesine de daha çok vardı. O gelene kadar çıkartırdım üstümdekileri. Saçlarımı salıp omuzlarıma doğru dağıttım. Kırmızı rujumu çekmeceden alıp dudaklarıma sürdüğümde güzel görünüyordum.Oda kapısının bir an da açılmasıyla kendimi geriye doğru atıp, elimde ki ruju yere düşürdüm.
- Ohaaaaa.
Karşımda duran Abdullah'ı gördüğüm de şaşkınlıktan ağzımdan kaçmıştı işte.
- O nasıl bir giriştir odaya. Yuhhhh.
Abdullah karşımda şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu elinde kapının kulpuyla.
- Şey, ben aradım cevap vermeyince merak edip eve koştum.
Haklıydı telefonum mutfaktaydı ve sesini kısmıştım yemek yaparken. Süslenmeye dalınca da unutmuştum işte. Üzerimdeki gecelik ve şuan ki halim aklıma geldiğinde utanmıştım istemsizce.
- Abdullah ben sadece canım sıkıldı. Öylesine süsleniyordum yani.
Yüzümün kızardığını hissediyordum. Ateş basmıştı, gerçekten utanmıştım.
- Benim aldığım gecelik ve içinde sen...
Bana doğru yaklaştığın da nefesim duracaktı. Üzerinde ki üniformasını bile çıkartmadan eve koşmuştu deli. Geri adımlar atarak duvara doğru kaçmaya başlamıştım ama sırtıma soğuk duvar değdiğinde yolun sonuna geldiğimi anlamıştım. Önümde bana doğru başını eğmiş nefesini hissediyordum.
- Çok güzel olmuşsun meleğim. Baş döndürüyorsun.
Söyledikleri karşısında sessizce yutkunmuştum sadece. Ateş basıyordu Allah'ım.
- Hatırlıyor musun Esra'm?
Sessizce fısıldayarak celapladım.
- Neyi? Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum.
- Yıllar önce sana bir şey söylemiştim. İlk tanıştığımızda hani. Sen istemeden sana asla dokunmam.
Biliyordum. Dokunmazdı. Tıpkı bir haftadır aynı evin içinde olmamıza rağmen dokunmadığı gibi.
- Evet biliyorum. Hatırlıyorum.
Dudaklarını dudaklarıma iyice yaklaştırdığında bu sefer fısıldayan oydu,
- Seni istiyorum kadınım.
Kayıtsız kalamazdım daha fazla. Nefesinin sıcaklığı tüm kadınlığımı uyandırmıştı.
- Dokun bana sevgilim. Dokun ve tüm yaralarımız iyileşsin.
Bu söylediklerime ben bile inanamamıştım ama artık tüm hataları unutma vaktiydi. Teslim olmuştum artık.
Abdullah duyduklarından sonra dudaklarını dudaklarıma yapıştırmış adeta sömürüyordu beni. Dilini ağzımın içinde dolaştırırken elleriyle kalçalarımı kavrayıp beni iyice duvar ile arasına sıkıştırmıştı. Zor nefes alıyordum ve kalbim sanki ilk gecemizi yaşıyor gibi heyecanla atıyordu. Dudakları boynumdan göğüslerime indiğin de dişlerinin bıraktığı kızarıklık tenimde belli oluyordu. Nefes alış verişlerim o kadar hızlanmıştı ki kendime hakim olamıyordum artık. Üniformasını bir çırpıda soyup karşımda duran kaslı vücudunu koklamıştım. Bu sefer onu delirtme sırası bendeydi. Tüm bedenini baştan aşağı yalayıp ısırıyordum. O severdi sert davranılmayı ve her dişlediğim de zevkten inliyordu.
- Artık yeter Esra hanım. Aylardır seni bekliyorum daha fazla sabredemem.
Belimden sarılıp beni yatağa yatırdığında altındaki pantolonu ve boxerını bir anda çıkartıp aletini içime resmen saplamıştı. Bana boynumdan sarılmış '' Kadınım '' diyerek bana sahip oluyordu. Ben ise çoktan kendimden geçmiş finale ulaşmıştım. İşte sevişmek buydu. Aşk ile o erkeğe teslim olmaktı...