Morlar Kraliçesi

By e_dgn0

2.5M 120K 7.3K

Bir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birl... More

Merhaba!
1. Zorba Herif!
2.Morlar Kraliçesi
3. Depo
4.Deli Kızlar
5. Allah Ne Verdiyse!
7.Arkadaş?
8.Ben Şok !
9. Yemek
10. Egemen ! ! !
11. Yoksa ?
12.Allah ne verdiyse vol 2!
Yeni Kitap
13. Acaba ?
14.Kurtarıcım
15. Sol Yan?
16. Yalan
17.İçin?
18. Eylül :)
19. İtiraf
20. Cesaret
21. Teklif ?
22. Tamamlayanım
23. Bingo!
24. Hayalim...
25. Babam?
26. Eylül İptal
27. Rezil Olma
28. Erdem
29. Vuslat
30. Deli Âşıklar
31. Kızgınım
32.Pişmanım
33. Özlem
34. Yakalanma
35. Ağlak Eylül :)
36. Anlaşma
37. Babaanne ?
38. Taş Hatun !
39. Benim !
40. Yuvadan Uçmak
41. Gerçekler
42. Hastalık...
43. Duygusal
44. Aile Olmak
Final
Son Söz ve Teşekkürler

6.Annem !!!

69.6K 3.4K 109
By e_dgn0







Herkese mutlu geceler. Çok fazla not yazarak burayı kirletmek istemiyorum. Düzenlemeleri elimden geldiği kadar hızlı yapmaya çalışıyorum ama anca haftada iki bölüm gelebiliyor. O bile benim için açıkçası çok iyi. Haftada bir bölüm demiştim ama hızlı olmak için çabalıyorum. Yine uzatmayım ve keyifli okumalar diyeyim.

6. Annem!

Eylül'den...

Alttan alttan duyduğum ses! Benim güzelim uykumu bölmek için durmaksızın kulağımı talan eden ses! Yeter demek istememe rağmen hâlâ beni uyandırmak için çırpınan lanet ses!

Ah, bu beni çileden çıkaran  ama yine de gözlerimi Japon yapıştırıcısıyla yapıştırmışçasına açamadığım bu tanıdık gürültüyle uyumak istiyordum. En sonunda kesilmeyen ses derinlikten uzaklaştırarak daha yakınıma sokulmaya başladı. Ama ben böyle rahattım ki, uyanmak istemiyordum.

Gözlerimi sonunda açtığımda, kırpıştırıp beynimin yerine gelmesini bekledim. Duyduğum o ilahi sesin kapı zilim olduğunu anladığımda yataktan fırlayarak, zilimi katleden kişinin karşısına çıkma çalıştım. Yalnız sadece ve sadece çalıştım... Kardeşimin terliğine takılan ayağımla yeri boylamadan hemen önce... "Bu terliği buraya koyan geri zekâlı!" Gerisi yaş sınırına girdiği için ve evde daha reşit olmayan kardeşim olduğu için yoktu. Harbi o nerede ya?

Ayağa kalkıp susmayan kapıma gittim. Kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle önce bir şaşkınlık yaşadım. Sonra da karşımda annemi görmemin verdiği mutlulukla çığlığı bastım. Onu çok özlemiştim.  "Anne!" dediğimde uykum aniden açılmıştı. Hatunumu gerçekten özlemiştim.

Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Annemle öyle iyi anlaşan kızlardan değildim aslında ama o annemdi. Onun bir sarılışıyla kendimi daha iyi hissettiğim gerçeği vardı. Araya mesafe girince ve özlem de üzerine eklenince, bir saatlik de olsa normal anne-kız olabiliyorduk."Deli kız boğacaksın beni," dedi şaka olduğunu düşünmek istediğim bir halde. Tamam, kabul bir saate bile bazen kalmıyordu. Bizim yarım dakikalık özlemimiz vardı.

Annemden ayrıldığımda elinden tutup onu içeri soktum. Elindeki valizi kenara atıp montunu çıkarmasını bekledim ve portmantoya astım. Şimdi hürmet etmezsem eve gittiğinde babamın başının etini yerdi.  "Şimdi gel sarılayım," dedi kollarını sonuna kadar açarak. Gözlerinde de gizleyemediği özlem vardı. Beklemedim ve açtığı kollara kendimi attım.

Ondan yarım adım uzaklaştığımda, "Anne neden haber vermedin geleceğini?" diye sordum, aklıma onun kendi geldiğini düşüncesi gelirken. "Ben almaya gelirdim seni." Hayırlı evlat olmanın ilk kuralları: anneye ve babaya ama özellikle anneye düşünceli davranmak ve onu düşündüğünü ona fazlasıyla hissettirmek olmalıydı.

"Sürpriz yapmak istedim. Ayrıca yorgun oluyorsunuz diye kendim geldim. Gerçi iki saat kapıda bekleyeceğimi bilsem haber verirdim de," dedi beni süzerken. Gözlerimi bana çarptığı lafla devirdim. Hafta sonu da mı uyumak yasaktı?

"Geç içeri hadi ayakta kaldın," dedim onu daha fazla ayakta bekletmemek için. Ha birde lafı uzatıp, birbirimize girmek istemiyordum. En iyisi misafir perver evlat modeline bürünüp annişkomun sinirlerini zıplatmamaktı.

"Hmm..." dedi bir anda. Ona baktığımda gözleri evimi didikler bir halde, eşyalarımın üzerinde geziniyordu.

"N'oldu anne?" diye sordum. Sonuçta kesin bir şey görmüştü. Boşuna o korkutucu sesi çıkarmış olamazdı.

"Evin düzenli ve temiz..." dediğinde nefesim rahatlatmak için ciğerlerimde dansa başladı. Ah anne ahh! Sırf bu yüzden bana haber vermeden gelmişti. Kadın milletini değil miydi!

Yalandan gülümseyerek, "Annecim ben ne zaman düzensiz ve pasaklı oldum?" diye gözlerimi kırpıştırıp sordum. "Ayrıca evimde sınava girecek bir insancık var. Kendimi düşünmüyorsam bile onu düşünmek zorundayım." Annemin hoşuna gitmesini istediğim için değildi bu söylediklerim, gerçekten böyle olması gerekiyordu. Düzen ve temizlik bana göre insanın psikolojisi için en önemli etkendi. En azından benim kendimce fikrim bunu doğruluyordu. Çok olmasa da düzenli, tertipli ve en önemlisi temiz bir insandım.

"Tamam, şaka yaptım," dedi sonunda salona tam anlamıyla girdiğinde. "Egemen dershane de mi?" Güzel soruydu. Egemen neredeydi? Bu gerçeği tam olarak idrak ettiğimde saate bakma ihtiyacı hissettim; on bire geliyordu. Egemen'in dershanesi dokuzda başladığına göre evde yoktu.

"Evet, anne dershanede. Sen otur da ben çay koyup geliyorum," dediğimde sözlerimi doğrulamak için mutfağa girdim. Annemin tansiyonu vardı, şimdi aç kalırsa ayılır bayılırdı. Bu başımıza gelmemesin diye de annem için hemen kahvaltı hazırlamaya başladım. İlk gündü ve bugün misafir sayılırdı. Sonraki günler zaten ben istemesem de kendi yapacaktı.

****

Annemle kahvaltımızı güzelce yaptıktan sonra salona geçerek yayıldık. Televizyondaki magazin haberlerini bakarken, annemin konuşmasıyla ona baktım. "Aslında buraya gelme amacım Emel Teyzenin kızının nişanı."

İşte bu tehlikeydi. İşte bu bir baş ağrısı nedeniydi. İşte bu... İşte bu annemin yeni versiyonlu bir evlilik baskının özellikli konusuydu. Hayır, yine başlayacaktı. Başkalarının nişanı, düğünü olunca ayrı bir boyuta geçiyordu ve beni o boyutta öldürmek istiyor sanıyordum. Bana ne insanların evlenmesinden!

"Hımmmm," dedim söylediklerine tepki olarak. Bu konulardan nefret ediyordum. Açık ve net! Bende mahalle baskısından çok anne baskısı vardı. Kadın okulu bitirir bitirmez bu konudaki baskısına başladı. Evet, hâlâ da bu baskıyı sürdürmeye devam ediyordu.

"Hımlama artık. Yaşın geçiyor kızım." Daha kaç yaşındayım ki! Yirmi beş yaş gayet küçüktü. En azından benim için.

"Anne lütfen başlama. Benim önceliklerim var." Külliyen yalandı! Sadece hayatımın aşkını arayan kızlar kategorisine özeniyor olabilirdim. Ee birde korkularımda vardı.

"Kızım daha ne önceliği? Okudun, işini de eline aldın. Artık yuva kurma zamanın." Gözlerimi devirmeden edemedim. Bu kadın beni güldürmekten öldürecekti. Ben ve yuva kavramını nasıl bir araya getirebiliyordu hâlâ anlayamıyordum. Beni alacak kocayı buldum da yuva kurmam kaldı. Bir de bu gerçek vardı. Beni alacak koca!

"Anne bu dediğine kendinde inanıyor musun?" diye sordum gerçekleri idrak etmesini umarak.

Bana inanmıyorum bakışı atsa da kendini toparlaması kısa sürdü."Neden inanmayayım? Seni ben yetiştirdim." Kadın bana değil de kendine güveniyordu. Ah anne Ah!

Annemle daha fazla bu evlilik zımbırtısını konuşmamak için işimin olduğunu söyleyip odama kaçtım. Zaten yol yorgunu olduğu için Egemen'in odasında dinleneceğini söyledi. Kendime, aklımdaki düşüncelerin misafirliğinde hafta sonu bakımı geçtim. Boş zamanlarımda kendimle uğraşmayı seviyordum. Bana göre çirkin kadın yoktu bakımsız kadın vardı. Ve biz kadınlar maalesef ki tembelliğimiz yüzünden kendimize bakmıyorduk.

Kapının çaldığını duyduğumda sabahkinin aksine daha dikkatle kapıya koştum. Egemen yorgun ve bitik bir sınava hazırlanan öğrenci misali karşımda dikiliyordu. Annemin geldiğinden haberi yoktu Şok yaşasın da canlansın biraz diye ona hemen söylemedim."Hoş geldin balböceğim." Ah, nasılda canlı, düşünceli bir ablaydım!

Bana uyuz bakışlarını atsa da,"Hoş buldum abla ve yorgunum,"dedi yalnızca. Bu kalbimi kırmıştı. Zaten alışkın değil miydim?

"Karnın aç mı?"

"Yok yemiştik." Söylediği çoğul ekiyle birlikte kaşlarım istemsiz havalandı. Kırdığı potla hemen kendini açıklamaya çalıştı. "Yani Canlarla falan..."

İnanmamıştım ama annem evdeyken onunla tartışma yapmayacaktım."Öyle olsun bakalım," dedim inanmadığımı belli etmeyerek. Akıllanmayacaktı bu çocuk...

Benden kaçmak için ayakkabılarını çıkardıktan sonra hemen odasına doğru yol aldı. Arkasından gitmek yerine mutfağa geçtim ve kendime kahve yaptım. Annem nişana gideceği için yemek yapmayacaktım, yatmadan önce nişanın yemekli olduğunu söylemişti. Benimde canım şimdilik istemiyordu. Kendimi yormak yerine Kübra'ya geçecektim. Nasılsa o yemek yapacaktı. Kübra demişken bugün bana hiç uğramamıştı ve bu hayra alamet değildi. Yine bir şeyler karıştırıyordu da neyse kokusu yakında çıkardı.

Kahvemi alıp salona geçtim. Annem gidene kadar televizyon izleyerek zaman geçirebilirdim. Onu bırakıp gitsem beni keserdi."Sen ne diye oturuyorsun bakıyım?" Annem ellerini beline koymuş benden cevap bekliyordu. Beklemesi iyi hoşta ben neden oturmayacaktım? Egemen'le de kucaklaşması nasıl olduysa kısa sürmüş...

"Ne oldu ki, neden oturmayayım?" dedim ve kahvemden bir yudum aldım. Acaba başıma ne gibi bir dert açacak diye düşünse miydim?

"Kalk hazırlan sende benimle nişana geliyorsun," dediğinde elimdeki bardağı sehpaya bıraktım. Tam itiraz hakkımı kullanmak için ağzımı açmıştım ki, annem bende daha hızlı davranarak lafı ağzıma soktu."İtiraz istemiyorum, Eylül. Ben buranın yabancısıyım. Beni tek mi yollayacaksın?"

"Anne olur mu? Seni bırakır gelirim ben. Nişan bitince de gelir alırım."

"Ayıp kızım o kadar yol gideceksin, bir hayırlı olsun demeden geleceksin. Olmaz ben Havva'nın kız geldi de yabani gibi geri gitti dedirtmem." Buradaki yabani sanırım ben oluyordum ve kesinlikle umursamıyordum.

"Anne..."

"Sus itiraz yok!"

"Of anne of," dedim omzum düşerken. Çok erken başlamıştı bana karışmaya. Bari bir gün geçseydi be Havva Sultan! Ayağa kalktığım sırada kapının sesiyle yönümü değiştirip kapıya gittim. Karşımda her zamanki neşesiyle Kübra duruyordu. O canlı ben cansızdık... Böyle ne çirkindik. İkimizin de canlı olması en sevdiğimdi, en güzel olandı.

"Selam!" diyerek şakıdı.

"Gel hoş geldin," dedim kapıyı sonuna kadar açıp onun geçmesini beklerken. "İçeri de büyük bir sürpriz var." Annem ve Kübra aynı kafadandı. Ben de neşeliydim ama bunlar kadar olamıyordum. Ya da bunların kafayla benim kafa tam uyuşmuyordu. Nedenini hâlâ bilemiyordum ama hepsinin bana garezi vardı bunu çok iyi biliyordum.

"Ay kim var?" dedi ellerine birbirine vurarak. "Yoksa sonunda senin için doğru kişi ama onun için senin yanlış kişi olduğun enişteciğim mi içeride?"

"Esprimi yaptın sen şimdi," dedim iyice millete rezil olduğum gerçeğiyle boğulmaya başlayarak. Bu konuyu fazlasıyla uzatıyorlardı ve gerçekten can sıkıcı olmaktan çıkmıştı. "Salak! Geç hadi içeri." Kıkırdayarak içeri girdi. Çok geçmeden de annemi görmesiyle çığlık atıp anneme sarıldı.

"Havva Sultan gelmiş!"

Annem de ona sarıldıktan sonra geri çekildi ve "Ya siz gelmeyince ben geleyim dedim,"dedi sevgi dolu bakışıyla. "Özlemişim sizi kızlar." Kübra'yı da yanına alarak koltuğa oturdu. Sarmaş dolaş oturan annem ve arkadaşımın çaprazındaki koltuğa kendimi attım. Yüzüm beş karıştı. Moralimi aileciğim çok güzel bozabiliyorlardı.

Kübra anneme bana inat sokularak, "İyi yapmışsın teyzem," dedi. " Keşke haber verseydin." Burnuyla beni gösterip,"Şu seni almazdı ama ben alırdım,"dedi. Anneme de sahip çıktı ya bu kız, ağzını yüzünü kırsam hani çok değildi.

"Hah diyene bak!" dedim suskunluğumu bozarak. "Sen babanın geldiğini unuttun. Benim haberim olmazsa kaç saat bekletecektin, Yılmaz Amcayı." Kübra bir keresinde babasını otogardan almayı unutmuştu. Bir hafta önceden Yılmaz Amca geleceğini söylemişti ama Kübra onu almayı unutmuştu. "Rezil..."

"O ayrı onu karıştırma." İşine gelmeyince hanımefendinin karıştırma oluyordu.

"Niyeymiş?"

"Ay tamam kızlar uzatmayın. Kübracım akşam sen de bizimle nişana gelsene."

"Hayırdır kimin nişanı Havva Teyze?" Kübra'nın gözleri nişan lafını duyunca anında parladı. Pek severdi nişan düğün olaylarını da.

"Bizim uzaktan bir akraba. Eylül de geliyor. Sende gel kız kıza eğlenelim."

Annemin sözleriyle yalandan düşünür gibi yaptı ama bu yalancılık laf olsun diye değildi ve benim gözümden kaçmadı. "Aslında iyi olur da ben arkadaşa söz vermiştim."Beynimde patlayan flaşlarla gözlerimi Kübra'ya diktim. Benimle göz teması kurmak istemiyordu. Kesin bir işler çeviriyordu, hem de benden habersiz!

"Aa olur mu öyle şey..." dedim sesimdeki uyuzlukla. "Annem taa Bursalardan gelsin, sen işim var de!" Abartarak söylediğim sözlerle Kübra'yı köşeye sıkıştırmayı hakkıyla yerine getirmenin memnuniyetiyle arkama yaslandım. Kübra'ya acımak yoktu.

"Ne alaka ya, ben de Havva teyzoşumun yanında olmak istiyorum. Fakat önceden verdiğim bir söz var."

"Kime peki bu söz?"Gözlerimi kısıp ne diyeceğini merakla beklediğim arkadaşımın baştan aşağı her hareketine baktım. Telaş yapmıştı. Ellerini nereye koyacağını şaşırdı ve ensesini kaşımaya başladı. Meraklı gözlerle annem de benimle birlikte Kübra'dan gelecek cevabı bekledi. Gülümsememi bastırmak için yanaklarımı ısırdım.

"İşten arkadaş," dedi gözleri havadayken. O boştaki gözleri bana çevirerek devam etti." Evet, evet işten."Bu kız beni aptal mı sanıyordu? Karşısında bir öğretmen olduğunu unutuyor ve basit yalanlarla karşıma çıkıyordu.

"Kimmiş bu işten arkadaş." Genelde çalıştığı arkadaşlarını tanırdım. Dedikodu kazanımızın velinimetleri arasında ilk sırada olurlardı. Ama bu pek işten bir arkadaş gibi gelmemişti. Hatta kesinlikle değildi!

"Yeni geldi. Sen tanımazsın."

"Neden benim haberim yok?"

"Eylül kızım ne bu hal? Kızı sorguya mı çekiyorsun sen?"

"Yok, da anne... Ben genelde bütün arkadaşlarını bilirim."

"Yeni diyor kız yalan mı söyleyecek. Neyse hadi git sen hazırlan, geç kalacağız."Kübra'ya seninle sonra hesaplaşacağız bakışı atıp koltuktan zorla kalkarak, ayaklarımı yerde sürüdüm ve aynı zamanda oflamayı unutmadan odama gittim.

Nereden çıktı bu nişan? Ben hafta sonunda evimde pinekleyerek gayet musmutluydum. Dolabımın kapağını açıp hızlıca ne giyebilirim taraması yaptım. Arkadaş kışın nişan mı olurdu ya? "Off!"

Sonunda siyah renk deri pileli etek ve gri renk boğazlı ince bir trikoya karar verip yatağımın üzerine attım. Kendime bakım geçtiğim için makyaj ve saçımla ilgilenecektim sadece.

Kısa süren hazırlanma zamanımda bir kez daha başarılı olmuşumu takdir ettim. Bu işi biliyordum arkadaş! Saçlarımı maşalayıp açık bıraktım. Koyu göz makyajı ile bordo ruj, bulunduğumuz mevsime uygun olmuştu. Bilekte biten siyah botumla da müthiş olacaktım.

Kapımın çalmasıyla, "Gel,"dedim kendime sırıtarak bakarken.

"Hazır mısın, diyecektim ama görüldüğü üzere hazırsın." Annem memnun olmuş bir şekilde beni süzdü. Gözlerindeki ışıkçıklar memnuniyetinin en güzel kanıtıydı.

"Sen de hazırsan çıkalım mı?"

"Çıkalım da. Benim aklım Egemen de kalacak." Annem de Egemen'deki durgunluğu fark etmiş olmalıydı. Fark etmemesi imkânsız olurdu. Egemen evde ruh gibi dolanıyor, ağzını açmamaya yemin etmiş gibi davranıyordu. Ve annem bunu dakikalar içinde anlamıştı.

Bilmiyormuş numarası yapmak en mantıklı, en doğrusuydu. "Neden?" diye sordum oldukçanın da oldukçası bir normallikle.

"Durgunlaşmış benim oğlum. Okulda falan sorun mu var? Bak eğer bana söylemiyorsan karışmam."

"Anne ne sorunu olacak... Sınava hazırlanıyor normal." Oğlun âşık olmuş desem ne tepki verirdi bilemiyordum. Ya kızmayacaktı ya da kızacaktı, arada suçu olmayan ben bile arada kaynayacaktım.

"Neyse bu akşam bu konu üzerinde durmayacağım ama yarın oğlumun canını sıkan her ne ise bulacağım." Kafamla onaylayıp çantamı aldığım gibi odadan çıktık. Annem neler olduğunu öğrense, hele dayak olayını öğrense ortalıkta kimseleri bırakmazdı.

Erdem'e ben bile acırdım. Annem onun emdiği sütü burnundan getirmezse bende Eylül değildim. Aslında iyi olurdu ama annemin öyle ortamlara girmesine izin veremezdim. Hem adam manyak beni boğacaktı. Allah bilir anneme neler yapardı.

*****

Annemle Egemen'i konuşmadan geçen yolculuğun ardından nişanın yapılacağı alışveriş merkezine gelmiştik. Sude iyi kızdı, yani küçükken öyleydi en azından. Arada tatil için Bursa'ya geldikleri zaman oynardık. Öyle çok arkadaşlığımız yoktu. Sonradan da iyice kopmuştuk. Burada da öyle çok görüşmemiştim. İşte şimdi nişana gidiyordum!

"Hadi kızım, hızlı yürü geç kaldık."Daha nasıl yürüyeceksem? Ayaklarım bile geri geri gidiyorken ileri adım atmam mucizeydi. Bu kadın bunu göremiyor muydu? Ah, elbette görüyor ama görmemezliğe veriyordu.

"Anne görmüyor musun, yürüyorum işte." Bana yandan bakış atıp sabır dileyerek tekrar önüne döndü. Gelmek istememe rağmen zorla getirdiyse, benim nazımı da çekecekti.

Kapıdan girerken sırıtarak bize gelen adamı bir yerden çıkarıyordum ama hatırlayamamıştım. Öyle bariz bir şekilde bize doğru geliyordu ki, ürktüm bile diyebilirdim. "Havva Teyze?" dedi gözleri benim üzerimdeyken. Kaşlarımı çattım ve onun bakışlarına karşılık verdim.

"Okan evladım." Ah, şimdi çıkarmıştım. Bu sırıtık arkadaş Sude'nin abisi Okan'dı. Görüşmeyeli kaç yıl olmuştu. Bir insan bu kadar mı değişirdi? Adam adeta büyümüş, kalınlaşmış, boy pos katlamış katlamış gitmiş. O ince, cılız çocuk olmadığı aşikârdı. Kas yığını Okan bana bakarak ellerini uzattı."Eylül..." dedi hiç sevmediğim bir ses tonuyla. "Ne kadar güzel olmuşsun sen." Bu cümleden çıkarmam gereken tek şey... Eyvahtı! Bu bakışlar ve bu cümle hayra alamet değildi. Allah'ım sen bu kas yığının kem gözlerinden beni koru!

Continue Reading

You'll Also Like

3.8M 67.9K 21
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...
110K 6.1K 43
Siz: Yarım saattir kahkaha atıyorum lan. Siz: Anan baban bu ismi koymak için ne yaşamış olabilirler ffdfdddss? Siz: Olm seni yaparken bu kadar zorlan...
255K 85 1
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
9.5K 585 20
Doğduklarında Kaçırılan ikizler bir ailem klasiği ikizler yıldırım ailesine alışabilecekler mi ? Yıldırım ailesi ikizleri kabullenecek mi Alesya ve t...