Don't Sleep / Sakın Uyuma !

By nurtenakhan

13.8K 509 67

More

Don't Sleep / Sakın Uyuma !
1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm / Final

9. Bölüm

486 32 4
By nurtenakhan

 ***

Pencerenin camına vuran şiddetli yağmur sessiz odanın içinde değişik yankılara neden oluyordu. Küçük kız yattığı yatağın içinde biraz daha büzüldü,sıkıca sarındığı battaniyeye rağmen üşümesi geçmemiş,korkusununda etkisiyle titremesi çoğalmıştı.

Her gökgürültüsünün ardından korkusu biraz daha artıyor,yatağın içinde daha da küçülüyordu. Kulaklarını kapatan elleri gökgürültüsünün dehşet veren sesini kısmaya yetmeyince yavaşça doğrulup yataktan çıktı. Yatağın içinde dönüp dururken yukarı toplanan geceliğini düzelterek çıplak ayakla kapıya yaklaştı ve ses çıkarmadan açtı. Kapıyı açmak için kaldırması dışında elleri hala kulaklarının üzerindeydi…

Kendi odasının bitişiğinde ki odanın önünde durup yavaşça tıklattı kapıyı,içeriden bir cevap gelmesi için yalvaran gözlerle iyice kapıya yaklaşmış kulağını kapının soğuk yüzeyine yaslamıştı. Birkaç dakika boyunca o şekilde bekledi,ama hiçbir ses gelmemişti içerden. Tekrar çaldı kapıyı ama yine karşılık yoktu,tüm evi titreten bir gökgürültüsünün verdiği korkuyla cesaretini toplayıp kapının koluna asıldı. Yavaşça aralanan kapıdan içeri süzülürken azar işeteceğini biliyordu ama yinede buna mecburdu. Gökgürültüsü ve şimşekten korkuyordu küçük kız,üstelik evin ısısı normalden daha düşüktü bu gece ve o üşüyordu…

Büyük odanın baş köşesinde ki yatağa yaklaşıp “Anne” diyerek uyuyan annesinin koluna dokundu. Kadın birkaç mırıldanmanın ardında gözlerini açtığında yüzünde kızgın bir ifade belirmişti.

“Ne istiyorsun bu saatte” diye çıkıştı. Küçük kız korkuyla elini geri çekerken titrek sesiyle “Üşüyorum” diyebildi sadece. Gökgürültüsünden korktuğunu söylemeye bile korkmuştu.

“Dolabında battaniye var onu al” dedi kadın ve sırtını kızına dönerek uyumaya devam etti. Ayaklarını sürüyerek odadan çıkarken son bir kez dönüp annesine baktı küçük kız,battaniyeyi zaten aldığını buna rağmen üşüdüğünü söylerse annesi kesinlikle daha çok sinirlenecekti. Odanın kapısını ses yapmadan açtı ve dışarı çıktıktan sonra aynı sessizlikle kapattı.

Odasına gitmek istemiyordu. Bunun yerine alt kata inip bakıcısının odasının bulunduğu koridora geçti,onunla yatabilirim diye düşünüyordu. Bertha her zaman sıcaktı,hem bedeni hem de içi. Annesinin aksine hep sıcacık bir gülümsemeyle bakıyordu kendisine.

Bakıcının odasının kapısını çalmadan aralayıp içeri girdi ama o an hatırlamıştı kadının evde olmadığını. İzin günüydü bugün ve Bertha yarın sabah dönecekti.

Sızlayan burun direğine meydan okuyarak gözyaşlarının akmasını engelledi. Daha yedisinde olan bu küçük kız kendinden beklenmeyecek kadar büyük bir gurur taşıyordu içinde. Odadan çıkıp salona geçti ve büyük şömineye yaklaştı. Üşüyordu ve korkuyordu. Korkusunu geçirmek için elinden bir şey gelmiyordu belki ama en azından üşemesini geçirebilirdi. Parmak uçlarına basıp şöminenin üst tarafına uzandı,biraz zorlamayla aldığı kibrit kutusuyla yere inerken ayakları acımıştı.

Kutudan bir kibrit çıkarıp dikkatlice yaktı ve şöminede ki odunların üzerine attı. Küçük kibrit alevi kalın odunları tutuşturamamış ve birkaç saniye içinde sönmüştü. Başka bir kibrit daha yaktı ama sonuç yine aynı olunca direnci kırılmıştı.

Birden aklına gelen şeyle şöminenin yanında duran küçük şişeye çevirdi bakışlarını. Annesinin şömineyi yakarken onu odunların üzerine döktüğünü ve daha çabuk yandıklarını görmüştü. Şişeyi eline alıp kapağını açtı ve odunların üzerine biraz döküp şişeyi yere bıraktı. Kutudan bir kibrit daha çıkarıp tekrar yaktı ve odunların üzerine attı. Bu sefer odunlar birden bire alev almış ve yanmaya başlamışlardı.

Gülümseyerek geri çekildi küçük kız ve şöminenin karşısında ki koltuğa oturdu. Salon biranda sıcacık olmuş,dışardan gelen gökgürültüleri bile daha az duyulur olmuştu sanki.

Kafasını koltuğun kenarına yaslayıp gözlerini kapattı. Şömineden yükselen alevler üşümesini tamamen geçirmiş ve uykusunu getirmişti…

***

Boğazına dolan dumanla aniden açtı gözlerini Melinda. Öksürük nöbeti yine tutmuştu ama bu sefer ciğerlerini yaka yaka çoğalıyordu. Dumanla sarılı etrafını görünce korkuyla irkildi,nefes almakta zorlanıyor ama öksürmeyi de durduramıyordu. Kalkmak için biryerlerden tutunmaya çalıştı. Elini attığı ilk şey sandalyenin arkalığı olmuştu. Sıkıca tutunup yerden de destek alarak ayağa kalktı. Her geçen saniye genzine dolan dumanla birlikte öksürmesi daha da artıyordu.

Birden nerede olduğunu hatırladı. Üst katta ki daireye çıkmıştı küçük kızla beraber. Sonra onunla içeri girmiş ardından kapıyı kapatmıştı. Evin içi çok tanıdık gelmişti nedense,hem küçük kız hemde ev sanki çok tanıdığı şeylerdi.

Küçük kız telefonu getirmek için diğer odaya geçince şöminenin karşısında ki koltuğa oturduğunu hatırlıyordu. Peki ama sonra ne olmuştu,neden yerde yatıyordu gözlerini açtığında ve neden her yer dumanla kaplıydı ?

“Eloise” diye seslendi öksürüklerinin arasında. Küçük kızın sesi hiçbir yerden gelmiyordu ve bu içini tarifi imkansız bir korkunun kaplamasına neden olmuştu. Belki de dumandan etkilenmiş ve bayılmıştı,belkide ölmüştü.

Elini ağzına kapatıp hızla diğer odaya doğru gitmeye başladı. Dumandan yolu tam olarak göremiyor bacakları önüne çıkan şeylere takılıyordu. Öksürük nöbeti yavaşlayınca ileriye doğru daha dikkatli bakmaya başladı. Diğer odaya girdiği halde Eloise yoktu ortalıklarda. Birden salondan yükselen alevleri farketti,biranda tüm salon alev almıştı. Daha birkaç dakika önce tutunduğu sandalye şimdi alevden bir topa dönüşmüştü. Alevler onun bulunduğu odaya doğru yayılmaya başlayınca korkuyla geriledi Melinda. Küçük kızı bulamıyordu ve çıkış diğer tarafta kalmıştı…

Odanın camlarını açmayı denedi ama sıkışan camlar bir milim bile kıpırdamamıştı. İyice yoğunlaşan dumanlar arasında birden arkasında gördüğü silüetle o tarafa döndü.

“Eloise sen misin ?” diye sordu ve ileri doğru bir adım attı. Aynı anda arkasından bir el boynuna dolanmış ve şiddetle sıkmaya başlamıştı. Yine rüya gördüğünü düşündü,boynuna dolanan elleri daha öncede hissetmişti. Bu seferde kesinlikle rüya olmalı diye düşündü ama boynunda ki eller onu geriye doğru çekmeye başlayınca öyle olmadığını anladı. Topukları yere sürte sürte geri giderken “Bırak beni” diye bağırdı Melinda. Zaten duman yüzünden zor nefes alırken şimdi sürüklenmenin verdiği acı dahada katlanılmaz hale gelmişti. Ayak diretip geri çekilmeyi engelleyince ellerini boynuna götürüp pençe gibi etine geçen parmakları gevşetmeye çalıştı. O çekmeye çalıştıkça eller daha da sıkı kavrıyordu boynunu.

Nefessiz kalınca birden kendini kaybeder gibi oldu ama hızla toparlanıp ileri doğru atıldı. Şimdi ölecek olsa bile en azından ona bu kabusu yaşatanın kim olduğunu öğrenecekti.

O ileri gidince boynuna dolanan ellerin sahibi de onunla birlikte ileri gelmişti. Zor açık tuttuğu gözlerini etrafta gezdirerek birşeyler aradı Melinda. Duvarda ki ayna dikkatini çekince gözlerini kısıp dikkatle oraya baktı. Sisler arasında aynada ki aksini görebiliyordu ve arkasındaki karaltıyı. Karaltının sahibinin yüzünü görebilmek için daha dikkatle baktı ona ve durdu Melinda.

Salonda ki alevler odaya sıçramış ve tüm ev alevlere teslim olmuştu. Bu manzarayı birkez daha görmüştü. Yedi yaşlarındayken yağmurlu bir gecede aynı şeyleri yaşamıştı. Gözlerini yakan dumanlar ve tenine değen ateş kıvılcımları.

Ve sonrasında acı verici çığlıklar… Üst kattan yükselen feryatları bugün gibi hatırlıyordu genç kız. Anne ve babasının alevler arasında mahsur kalarak can verişlerini hatırlıyordu. Ölmek üzereyken son anda kurtulduğunu hatırlıyordu…

O günden sonra korktuğu yada heyecanlandığı zamanlarda öksürmeye başlardı aynı o gece saatlerce öksürdüğü gibi.

Yanaklarını ıslatan gözyaşları boynunu sıkan ellere damlamaya başlamıştı.“Ben yapmadım” dedi fısıltıyla...“O yangını ben çıkarmadım”

Birden büyük bir patlama oldu. Alevler odada ki camlı dolaba sıçramış ve tüm camlar tuzla buz olarak parçalanmıştı. Patlamanın etkisiyle yere düştü genç kız,boynu aynı anda serbest kalmıştı ama yere düşerken başını çarpmasına neden olmuştu bu durum.

Biranlık gözleri karardı,başında şiddetli bir ağrı başlamıştı ve kan aktığını hissedebiliyordu. Arkasında birinin olduğunu hissetmedi genç kız,boynuna dolanan ellerde yoktu artık.

Yavaşça gözlerini kapattı. “Yangını ben çıkarmadım” diye mırıldanıyordu yerde yatarken. Yedi yaşında yaşadığı o korkunç yangın anne ve babasını almıştı elinden. Üşümemek için sadece bir kibrit çakmıştı oysa ki,sadece ısınmak istemişti. Ama ağzını açık bıraktığı gaz tek bir kıvılcımla alev almış ve bir anda tüm evin yanmasına neden olmuştu.

Anne ve babasının alt kata inmeye zamanları bile olmamıştı. Kendisinin nasıl kurtulduğunu da hatırlamıyordu. Daha sonra Bertha’nın eve erken dönmeye karar verdiğini ve yangın çıktığı sırada onu kurtardığını öğremişti.

“Ben mi yaptım ?” diye mırıldandı kısık bir sesle. Gözlerini hafifçe aralamış ve dumandan görünmeyen tavana dikmişti. “Ailemi ben mi öldürdüm ?” derken histerik bir gülümseme yerleşmişti dudaklarına.

Birden çok uzaklardan seslerin geldiğini duydu. Ne sesi olduğunu tam olarak kestiremiyordu ve umrunda da değildi. O, hala yangını kendisinin çıkarıp çıkarmadığını düşünüyordu. O yangından sonra semt değiştirmiş ve bir akrabasının yanına yerleşmişti. Hiçkimse o geceden bahsetmiyordu bu yeni evde. O da istemiyordu zaten. Konuşulmaması daha kolay unutulmasını sağlıyordu. Daha sonra kendi evine geçtiğinde ise tamamen unutmuştu olanları,o geceye dair en ufak bir anısı bile kalmamıştı.

Ama şimdi gayet net hatırlıyordu o geceyi. Isınmak için şömineyi kendisi yakmıştı ve yangının çıkma nedenide yine kendisiydi. Ailesinin ölümüne o neden olmuştu.

“Melinda !” diyerek omuzlarından tutulduğunu hissetti birden. Donuklaşan bakışlarını sesin geldiği tarafa çevirdiğinde ise yüzü aydınlanmıştı.

Dudaklarında ki çarpık gülümsemeyle bakarken “Gitmedin” diye mırıldandı. Elini yavaşça kaldırıp Matthew’in yanağına dokundu.

“Burdan biran önce çıkmalıyız” diyerek ona yaklaşıp kucağına aldı onu Matthew. Gittiği için aklı onda kalmıştı ve dayanamayıp geri dönmüştü ama binanın bulunduğu sokağa girer girmez pencerelerden yükselen alevleri görmüştü. İtfaye görevlileri onu durdurmaya çalışsada kendini binaya atmış ve Melinda’nın dairesinin kapısında almıştı soluğu.

Kapıyı defalarca çalmasına rağmen açılmayınca endişesi dahada artmıştı. Onu çıkarmaya çalışan görevlilere içerde birinin olduğunu söylediğinde görevliler hemen kapıyı kırıp içeri girmişti ama karşılaştıkları boş ev olmuştu. Zaten yangının üst katta ki boş daireden çıktığını söylediklerinde ise Matthew hemen merdivenlere koşmuştu.

Biran bile düşünmeden alevlerin arasına dalarken aradığının orada olduğuna neredeyse emindi. Ve tahmini doğru çıkmıştı,görevlilerin kırdığı kapının hemen ilersinde yerde yatarken bulmuşlardı Melinda’yı. Alevlerin arasında yerde öylece yatıyor ve tavana bakıyordu. Kısa sürede kontrol altına alınan yangın tehlikesini kaybedince içeri dalmıştı Matthew.

Onu kucağına alarak dışarı çıkarmaya çalışırken Melinda kafasını onun boynuna gömüp kulağına uzandı.

“Hani rüyalarımda birinin beni takip ettiğini ve bana zarar verdiğini söylemiştimya” diyerek konuşmaya başlayınca Matthew onun sözünü kesip “Hepsi geçecek merak etme” dedi ve daireden dışarı çıktı.

Binanın önünde hazır bekleyen ambulansa doğru giderken kafasını tekrar Matthew’e yaklaştırdı genç kız. Söyleyeceği şey şuan sağlığından çok daha önemliydi.

“Bana zarar vermek isteyeni gördüm” dedi zar zor nefes alırken. Matthew onu susturmak için karşılık verecekken söylediği şeyi duyunca durup ona baktı. İnanmak istemese de içinden bir ses yangının çıkma nedeniyle onun bir ilgisi olduğunu söylüyordu.

Ondan konuşmasını sürdürmesini beklerken sağlık görevlileri genç kızı onun kucağından alıp sedyeye yatırarak kemerlerle sabitlediler bedenini. Kafasında ki kan akışı geçici olarak durdurulmuş,ambulansa biner binmez kolları bir sürü kabloyla dolmuştu. Hemşirenin ağzına taktığı oksijeni çekip Matthew’den yaklaşmasını istedi. Dudaklarını onun kulağına yaklaştırırken herşeyin nedenini bulmuş gibiydi…

“Aynada onu gördüm Matthew... bana zarar verenin kim olduğunu gördüm” derken bakışlarında tuhaf bir ifade belirmişti genç kızın...

Continue Reading

You'll Also Like

MENFEZ By Hilal Ersoy

General Fiction

115K 6.7K 11
Başkent'te kimliği ve sureti gizli bir isim, modası geçmeden televizyonlarda ve sokaklarda konu ediliyordu. Timsah Geray. Halkın bir kesiminde suçlu...
2M 96.8K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...
257K 7.9K 44
Alaz birkaç adımda tam önümde durdu ve konuştu "ayağa kalk" dedi ayağa zorda olsa kalktım tekrar konuştu "SOYUN" diye sert bir sesle söyledi hayır h...
633K 46.1K 32
Linus serisinin ikinci kitabı Bir imparatorun sizden yardım istediğini düşünün. Ona yardım edebilir misiniz? İstediği kişiyi bulabilir misiniz?