HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."

22.6K 1.2K 311
By sibelgns

Öncelikle hepinizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Bu günlerimize gelmemizi sağlayan Yüce Mustafa Kemal Atatürk'ü de sevgi ve saygı ile anıyoruz. Ruhun şad olsun Atam...

Bölümü sizlere söz verdiğim üzere erkenden yüklemeye çalıştım canlarım. Bu bölümden sonra yorum ve beğeni patlamasını bana yaşatırsanız çok mutlu olurum. Bu bölümü yazmak benim içi çok zor olduğu kadar çok da duygusaldı. Umarım beğenirsiniz. yaptığınız yorumları büyük bir keyifle okuyor sizlerle de duygularımı paylaşıyorum. Bazılarınızın yorumlarına inanın kahkahalarla gülüyorum ve bu bana acayip enerji veriyor. Beni her bölüm yalnız bırakmayan bir grup okurum var. Kızlar siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz ve iyiki varsınız. Aynı zamanda aramıza yeni katılan arkadaşlar, daha öncesinde sadece beğenilerini gönderen fakat yeni yeni yorum atmaya başlayan arkadaşlar da var kızlar sizlere de minnettarım. Eminim sizlerle de diğerleri ile olduğu gibi çabuk kaynaşacağız :) Yokluğunuzu hissettirmeyin :))

Birde size tanıtmak istediğim bir kitap var. Çok sevgili kardeşim ve arkadaşım sevgili @neofreud 'un "Mazinin Anahtarı (Saplantı)" isimli kitabını severek takip ediyorum. Eğer psikolojik kitapları seviyorsanız mutlaka bu kitaba da bir göz atmalısınız. Hikayeyi okumaya başlar başlamaz aklınızın karışacağı, duygularınızın yoğunlaşıp bir anda patlama noktasına geleceğinizin garantisini veririm. Saplantılı bir adamın esiri olarak tuttuğu kıza karşı hastalıklı düşüncelerini konu alan bu kitap eminim siz de etkisi altına alacaktır. Şahsen ben hala olayları çözme aşamasındayım ve kafam acayip karıştı. Tabi bu da yazarımızın kıvrak zekasının sonucudur. Tatlım bu bölüm de sana gelsin :)) Hepinize iyi okumalar :)) İyi ki varsınız canlarım...

"Yağız gideli ne kadar olmuştu bilmiyorum ama bana saniyeler saatler gibi dakikalar günler gibi gelmişti. Kapının dibine çökmüş içeride olanları dinlemeye çalışıyordum. Ama ne ses vardı ne de seda... Tekrar kulağımı kapıya dayayıp bir şeyler duymaya çalıştım ama nafile. Belki de kimseler yoktu. Biz boşuna evhamlanmıştık. Yağız da içeride kimseleri bulamayınca beni almaya gelecek, birlikte Kıbrıs'a gitmek için yola çıkacaktık. Evet evet kesinlikle böyle olmalıydı.

Tam oturduğum yerden doğrulacakken duyduğum sesle yerimden fırladım. Mutfak camının kırılmasıyla içeri iriyarı bir adamın girmesi bir oldu. Yüzünde kar maskesi olan adamın tek görünen yeri simsiyah, parlayan gözleriydi. Nefes nefese kalmıştı ve gözlerinden beni yakaladığı için memnuniyet duygusu akıyordu. İçeriden gelen silah sesini duyduğumda bu adamın yalnız olmadığını anlamıştım. Bir el daha silah sesi patladığında artık tutuğum nefesimi bırakıp boğazımı yırtarcasına bir çığlık attım. Yağız'a bir şey mi olmuştu bilmiyordum ve kalbim onun acısıyla buram buram yanıyordu. Pencerenin önünde duran adam çığlığımı duyar duymaz bana doğru gelmeye başladığında bir çığlık daha fırladı boğazımdan. Hemen arkamı dönüp kapının anahtarını aramaya başladım. Gözlerimden durmamacasına akan yaşlar görüşümü tamamen bulandırmıştı. Ellerimle resmen anahtara ulaşmak için kapı kolunu yokluyordum. Elime değen anahtarı bulduğumda kapıyı açamadan saçlarımdan kuvvetlice çekildim. Saçımdaki her bir telin kökü sızlarken çığlık çığlığa bağırıyordum.

"Yağız..."

Çığlıklarımın arasından firar eden aklımdaki tek isim, dilimdeki tek sözcük Yağız'dı. Benim, yakalanmış olmam ya da daha fazlası hiç önemli değildi tek istediğim Yağız'ın iyi olduğunu bilmekti.

"Bağırma lan!" duyduğum kalın ses ile saçlarımdan kuvvetlice çekilip mutfak masasının yanına fırlatılmıştım. Hıçkırıklarımla birlikte tüm vücudum titriyor sarsılarak ağlıyordum. "Kes lan ağlamayı kime diyorum." diyerek tekrar saçlarıma yapışan adam bu sefer saçlarımı yere doğru çekip acı ile inlememi sağladı. Boştaki eliyle maskesini fırlatıp attığında simsiyah gözlerinin yerini köşeli ve sinirle sıkılmış dişler almıştı. İyice yüzüme doğru eğilip iğrenç nefesini yakından duymamı sağladı. "Sesini çıkartacak olursan seni şuracıkta kıtır kıtır keser sonra da acımasızca beceririm fahişe." dedi cebinden çıkarttığı bıçağı boğazıma dayayarak. Gözlerimden sessizce süzülen yaşlar ve istemsizce titreyen vücudum dışında sesim çıkmaz olmuştu. Adamın söylediği hiçbir şey umurumda değildi. Umurumda olan tek şey içeriden gelen silah sesi ve boğuşma sesleriydi. Yağız içeride tehlikedeydi. Belki de yaralanmıştı. Bu düşünce ile daha fazla ağlamaya başladım.

"Yalvarırım Yağız'a bir şey yapmayın ne olur, beni alın ama ona dokunmayın." Diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Saçlarımdaki eller gevşeyip beni bıraktığında güçsüzce yere yığıldım. Başım yere düştüğünde çenemden tutan elleri her ne kadar itmeye çalışsam da çabam nafile bir uğraş olarak kalmıştı.

"Demek sana yapabileceklerimdense içerideki yavşak için gözyaşı döküyorsun ha?" diye çenemi iyice sıktı. Patronum senin bu halini görse ne derdi acaba? Eminim bu beyhude çaban onun hoşuna giderdi. Biliyorsun ki o; sadece karşısındakinin acısıyla beslenen bir adam." Dediğinde kimden bahsettiğini anlamıştım.

"Lütfen." Diye yalvardım adamın korkutucu gözlerine bakarak. "Lütfen beni patronuna götür ama Yağız'a bir şey yapmayın. Yalvarırım." Sarsılan bedenime aldırmadan karşımda acımasızca sırıtan adama yalvardım.

"Sadece seni değil ufaklık, sevgilini de patrona götürmek için emir aldık. O yüzden boşuna o güzel nefesini tüketme. Eymen, sevgilini ölü ya da diri ama seni kesinlikle canlı getirmemiz için bize bir servet ödedi." Dediğinde vücudum istemsizce kasılmaya başlamıştı.

Yağız'ın cansız bedeni bir an gözümün önünde belirdiğinde gözlerim kararmak üzereydi. Güçlü olmalıydım her zamankinden daha güçlü olmalı, kendimi bırakmamalıydım. Yağız bunlara izin vermezdi. Beni bırakıp ölüme tek başına gitmezdi biliyorum. O herkesten, her şeyden daha güçlüydü ve önünde kimseler duramazdı Eymen bile.

İçeriden bir el silah sesini daha duyduğumda bütün gücümü toparlayıp tırnaklarımı yüzümün dibinde sırıtan adamın suratına geçirdim. "Bana dokunma hayvan herif." Adam elindeki bıçağı bir anda düşürerek elini yüzüne götürdü. Yüzünde tırnaklarımın izi yol gibi olmuş kanıyordu. Anında yerdeki bıçağı kapıp ayağa kalktım. Vücudumda aniden salgılanan adrenalin hormonunun etkisiyle başım dönse de bir anlık afallama sonucunda kendimi toparladım. Yerdeki adam da anında benimle birlikte ayaklanmış tam üstüme gelecekken elimdeki bıçağı görüp hareketsiz kalmıştı.

"O bıçakla ne yapacağını sanıyorsun fahişe? Yüzüme yaptığın bu şeyin acısını burnundan fitil fitil getireceğim. Önce sevgilinin önünde seni sertçe becerip sonra da onunu gebermesini sana izleteceğim. Bunu fena ödeyeceksin diyerek elimdeki bıçağı umursamadan üzerime gelmeye başladı. Kalbim deli gibi atıyordu. İçerideki sesler kesilmişti. Yağız iyi olmuş olsaydı şu anda çoktan beni kurtarmaya gelmiş olurdu. Kalbimin, bu düşünce ile sıkışmasına aldırmadan üzerime gelen adama doğru elimdeki bıçağı acemice salladım. Bu hareketim adamı eğlendirmiş olacak ki pis pis sırıtmaya başladı.

"Hadi ama tüm yapabileceğin bu mu?"

"Yaklaşma bana. Yemin ederim bu bıçağı hiç düşünmeden sana saplarım anladın mı?"

Yanağından süzülen kan damlasını bir parmağıyla silip parmağını ağzına götürdüğünde midemin bulandığını hissetmiştim.

"Bu tehdidinden korkup geri çekileceğimi mi sandın yoksa?" diyerek hızla üzerime gelmeye başladığında geri geri giderken ayaklarımın mutfak tezgahına değmesiyle durdum ve yaşadığım panik duygusuyla bıçağı adama doğru bilinçsizce salamaya başladım. Bıçak koluna isabet etmiş olacak ki acı bir ses çıktı boğazından ama üzerime gelmeye devam etti. Gelişigüzel salladığım bileğimi ustaca tutuğunda ortaya bir çığlık daha koyarak onu uzaklaştırmaya çalışsam da nafile. Yüz kilodan fazla olan bu adamla baş etmek bana göre değildi. Bıçak elimden düşüp sert zeminde sesi yankılandığında ayağım ile onu olabildiğince uzağa fırlattım. Adamın yüzü gözü kan içinde kalmıştı ve bu pis kan onunla boğuşurken ellerime bulaşmıştı. Beni yakalayan kollarının arasında çaresizce çırpındım tırnaklarımı tekrar yüzüne geçirdiğimde beni tuttuğu gibi yere fırlattı. Sırtım ve başımın yere çarpmasıyla yüzümü acı ile buruşturdum.

"Yüzümü ne hale soktun orospu. Bunu sana fena ödeteceğim." Diyerek üzerime doğru gelmeye başladı. Onun her adımında ben de geri geri emekleyerek uzaklaşmaya çalışıyordum.

"Yağız seni öldürecek. Bana yaptıklarından sonra seni sağ bırakacak mı sanıyorsun?"

İğrenç kahkahası kulaklarıma ulaştığında vücudum tir tir titriyordu. "Tabi hala yaşıyorsa." Diyerek beni kollarımdan tuttuğu gibi yere serdi. Üzerime oturduğunda kollarımın var gücüyle onu uzaklaştırmaya çalıştım. Vuruşlarım onun için bir sineğin dokunuşundan farksızdı ama ben yine de pes etmeyecektim. Gücümün sonuna kadar mücadele edecektim. Yüzüne patlattığım tokat ile adam daha çok sinirlenmiş ve bileklerimin ikisini de yakalayıp başımın üstünde toplamıştı.

"Şimdi de cesurca hareket et bakalım fahişe. Hadi ne duruyorsun geçirsene tırnaklarını yüzüme." Diyerek benimle alay edercesine konuştu. Yüzündeki pis sırıtıştan hiç hoşlanmamıştım. Güçsüzce kımıldamaya çalışsam da beni yere sabitlemişti.

"Bırak beni pislik herif, üzerimden kalk." Debelenmemin boşuna olduğunu bilsem de vazgeçmedim. Çığlık çığlıga bağırırken bir elini ağzıma kapatmasıyla elini dişlerimin arasına almam bir olmuştu. Olan gücümle ısırdım. Adamın boğazından fırlaya boğuk ses canını ne kadar yandığının bir kanıtıydı. Can havliyle bileklerimi de serbest bırakmıştı. Hemen kendimi toparlayıp tekrara saldırmaya başladığımda adamın gözlerinde gördüğüm öfke, her yanımın kasılmasına kalbimin güm güm atmasına sebep olmuştu.

"Ulan fahişe" diyerek bileklerimi yakaladığı gibi boştaki eliyle yüzüme tokatı bastı. Birkaç tokattan sonra ağzımın kenarından sızan kanın tadını almıştım. Tüm vücudum acı ile kasıldı. "Elimi ısırmak neymiş şimdi sana göstereceğim." Diyerek elini kemerine attığında başıma gelecekleri tahmin etmek zor değildi. Gözlerimden süzülen yaşlar patlamış dudağıma temas ettiğinde canımı yakıyor, vücudumu saran korku ve panik duygusu kulaklarımın tıkanmasına sebep oluyordu. Bayılacak gibi hissediyordum ama biraz daha dayanmalıydım. Bu iğrenç herifin bana dokunmasına izin veremezdim.

"Bırak beni pislik herif. Sakın bana dokunayım deme." Gözyaşları içinde çırpındım. Adamın eli tişörtümün kenarından içeri doğru sertçe gittiğinde ses tellerim yırtılırcasına bir melodi tutturdu. Acı ve korkunun harmanlandığı bu haykırış kulakları sağır edecek kadar güçlü çıkmıştı. Üstümdeki adamın hareketlerini uzaklaştırmaya çalışıyordum çaresizce. Bağırıp ağlamaktan başka yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Gücüm tükenmişti artık. Yağız'dan başka birinin tenime dokunması fikri bile beni sinir krizinin eşiğine getirmişti.

Adamın eli göğsüme dokunamadan bir hışımla üstümden çekildi. Ben ne olduğunu anlayamadan anında dizlerimi kendime doğru çekip toparlanmaya, geri geri emeklemeye başladım. Açılan tişörtümü bir elimle kapattığımda gözyaşları içinde olanları görmeye çalışıyordum. Görüşüm o kadar bulanıktı ki iki adamın boğuştuğunu görüyor fakat yüzlerini seçemiyordum. Kulaklarımdaki uğuldama gittikçe azalırken, çıkan sesleri de yavaş yavaş duymaya başladım.

"Lan orospu çocuğu, lan sen nasıl dokunursun benim olana ha? Söyle lan sesin çıksın. Az önce ötüp duruyordun ya."

Yağız'ın sesini işitmem ile rahat bir nefes alabilmiştim. Yaşıyordu, şükürler olsun ki Yağız yaşıyordu. Bir anlık rahatlama ve sevinç ile göz yaşlarımı bir yandan silmeye çalışırken karşımdaki manzara ile iyice kasıldım. Yağız, üstüne çıktığı adamı hiç durmadan yumrukluyordu.

"Konuşsana lan dilini mi yuttun şerefsiz." Diyerek yumruklarını adamın dağılmış yüzünden çekip sağırlarına indirdi. Yerdeki adam karşılık vermeye çalışsa da Yağız'ın darbeleri karşısında bir atağa geçemiyordu.

"Yağız." Diye hıçkırmamla sevdiğim adamın yüzü bana doğru çevrilmişti. Biraz daha vurursa onu öldürecekti. Yağız'ın benim gözlerimin önünde birini öldürmesine dayanamazdım.

Yerdeki adam Yağız'ın bir anlık bu hareketinden yararlanıp onu üzerinden attı ve sendeleyerek yerde yatan Yağız'ın üzerine doğru geldiğini gördüğümde çığlıklarım neredeyse bütün evi dolduracak kadar kuvvetliydi. Yağız'ın üstüne çullanan adam birkaç isabetsiz yumruk darbesinden sonra yine Yağız'ın altında kalmaktan kurtulamamıştı. Yağız yumruklarını acımasızca adamın yüzüne geçirirken adamın kendinden geçtiğinin farkında bile değildi.

"Oturduğum yerde doğrularak Yağız'ın yanına gelip onu durdurmaya çalıştım. "Yalvarırım dur Yağız. Adam bayıldı zaten sevgilim." Diye ağlasam da fayda etmemişti. Bir an kafasını kaldırıp bana baktığında umutlanacak gibi oldum.

"Sana dokundu mu?" diye sordu. Bakışları odağını kaybetmiş gibiydi. Kafamı olumsuz anlamda sallasam da beni görecek ya da dinleyecek vaziyette değildi. Birkaç yumruk daha savurup bana bakmadan tekrar sordu. "Sana dokundu mu dedim Nehir? Bana cevap ver." Yağız'ı daha önce hiç bu kadar gözü dönmüş vaziyette görmemiştim ve bu beni korkutmuştu.

"Hayır. Dokunmadı Yağız. Bana hiçbir şey yapamadı. Sen geldin sevgilim." Dedim yüzünü ellerimin arasına alarak. Gözlerini benden çekip hırsla yerde cansız yatan adama vurmaya devam etti. Kesinlikle sağlıklı düşünmüyordu. Bakışları ve hareketleri bunun kanıtıydı ve biraz daha vurmaya devam ederse, kesinlikle adamı öldürecekti. Çaresizce yumruklarını tutmaya çalıştığımda elime gelen darbe ile istemsizce bağırdım. Ancak o zaman durmuş ve anında yanlışlıkla vurduğu elimi tutmuştu.

"Bir şey oldumu Güvercin? Canını yaktım mı?" Elimi ellerin arasına alıp sakince okşamaya ve öpmeye başladığında ona sarılıp adamın üstünden inmesini sağladım. Saçlarımı okşamaya başladığında yavaş yavaş kendine geldiğini anlamıştım.

"Sana bir şey oldu diye çok korktum Yağız. Sana bir şey olsaydı eğer ben de ölürdüm sevgilim." Gözyaşları arasında yüzümü boyun girintisine sokup derin derin kokusunu içime çektim.

"Asıl çığlıklarını duyduğum her an, benim canımdan can gitti Güvercin. Sana ne olduğunu bilmeden çığlıklarını dinlemenin ve yanına gelememenin benim için ne kadar kahredici olduğunu bilemezsin. Seni çok seviyorum güzelim. Seni, aklının alamayacağı kadar çok seviyorum." Diyerek bir yandan başımı okşuyor bir yandan da saçlarıma öpücükler konduruyordu.

Kollarımı beline sarmak için hareket ettirdiğimde elime bulaşan sıvı ile adeta kaskatı kesildim. Belinin yan tarafından sızan ılık sıcaklık ellerime bulaştığında hızla Yağız'ın kollarından çekilerek ellerimdeki sıvıya baktım. Parmaklarımdan süzülen kan tansiyonumun düşmesine gözlerimin bir an kararmasına sebep olmuştu. "Ama... Ama sen yaralısın." Diyebildim gözyaşlarımın arasından. "Yağız sen vurulmuşsun." Panik halinde hemen yerimden kalkıp etrafta bez gibi bir şeyler aramaya başladım. Ne yaptığımın farkında değildim. Yağız'a bir şey olursa ne yapacağım düşüncesi bilincimi ele geçirirken mutfak çekmeceleri gözüme takıldı. Anında tek tek bütün çekmeceleri açıp bir bez bulmaya çalıştım.

"Sakin ol Güvercin. Sorun yok ben iyiyim." Diyerek acı ile yerinden doğrulmaya çalıştığını görünce onu durdurmaya çalıştım.

"Hareket etme! Ne olur hareket etme." Diye bağırdım. Titreyen ellerimle, tampon yapabileceğim bir bez aramaya devam ettim. Sonunda alt çekmecelerin birinde bulduğum mutfak bezlerinden hiç açılmamış olanlardan bir tomar alarak, Yağız'ın yanına koştum. Şu an, ne yerde kanlar içinde yatan adam, ne de az önce yaşadıklarımın bir önemi vardı. Şu an sadece sevdiğim adamın yaşamasına ve bir ömür gözlerimin içine sevgiyle bakmasına ihtiyacım vardı.

Elimdeki bezleri paketleriyle birlikte yere bırakıp, sırtını duvara dayayarak yerde oturan Yağız'ın yanına oturdum. Ayaklarını yere uzatmış ve derin derin nefes almaya çalışıyordu. Üstündeki tişörtün bel kısmı kıpkırmızı olmuştu tabi yarasını sıkıca bastırmaya çalışan Yağız'ın elleri de. Yavaşça yerdeki paketlerden birkaç tanesini açıp tişörtü sıyırmak için elimi Yağız'ın elinin üzerine attım.

"Bana ver ben yapabilirim Güvercin. Gayet iyiyim korkulacak bir şey yok güzelim." Dedi sakin bir ses tonu ile. Yüzü gittikçe beyazlamaya başlamış olmasa iyi olduğuna beni inandırabilirdi ama iyi değildi biliyorum. Sadece beni sakinleştirmek için böyle söylüyordu.

"Değilsin Yağız, iyi değilsin boşuna birbirimizi kandırmayalım. Şimdi kendini daha fazla zorlama. Bırak ben yapayım." Ellerini yaralı bölgeden uzaklaştırıp yavaşça tişörtünü sıyırdım. Gördüğüm manzara karşısında kanım donmuştu resmen. Küçücük bir delikten sızan kan bütün yaşam enerjimi almıştı. "Aman Allah'ım" Yüzümü ıslatan gözyaşlarımı elimin tersiyle uzaklaştırıp burnumu çekerek yerdeki bezleri aldım. Bir yandan iç çekerken bir yandan da bulanık bakışlarımla Yağız'ın yarasına bastırmaya çalışıyordum. "Yağız, bu çok kötü." Diye hıçkırdım. "Ne yapmam gerek söyle bana. Bu şekilde ölmeni izleyemem."

"Şiiiitt hiç birşey olmayacak merak etme Güvercin. Sadece bir kurşun. Şimdi ağlama lütfen."

Gözyaşlarımı uzaklaştırıp derin bir nefes aldım. Elimi yaranın üstüne daha sıkı bastırdığımda Yağız'ın ağzından çıkan inleme yüreğimi sızlatmıştı. "Olabildiğince sıkı tutmalıyız bence." Dedim.

Dudağının kenarını kıvırıp zoraki bir gülümseme ile yüzüme baktı. Birkaç saniye hiç konuşmadık. Aramızdaki sessizliği bozan yine o olmuştu. "Bir an evvel buradan uzaklaşmamız gerek Nehir. Burada olduğumuzu biliyorlarsa bu kadar ile kalmayacaktır Güvercin. Seni güvenli bir yere götürmemiz gerek." Dedi. Konuşurken nefes nefese kalmıştı. Kötüydü hem de çok kötüydü. Tüm çabası ne kadar kötü olduğunu bana hissettirmemek ve beni buradan uzaklaştırmak içindi.

"O halde hemen bir hastaneye gidelim. Çok kan kaybettin." Dedim aklıma gelen ihtimali dilime dökmek istememiştim. Kötüydüm... En az Yağız kadar acı çekiyordum. Onu kaybetme düşüncesini, aklıma her geldiğinde geri itiyordum. Böyle bir şeyi asla kabul edemezdim. Asla sevdiğim adamı kaybedemezdim asla...

Yağız sanki bütün gücünü kolunu kaldırmaya harcamıştı. Kaldırdığı elini dudağımın kenarına koyup, parmaklarını yavaşça yarığın üzerinde gezdirdi. "Acıyor mu?"

Anında kafamı olumsuz anlamda sallayıp "hayır." Dedim. "Seninkinin yanında lafı bile olmaz." Boştaki elimi yüzümdeki elinin üzerine koyup okşadım. "Korkuyorum." Diyebildim gözümden düşen bir damlaya sahip çıkamayarak. Oysaki kendime defalarca söz vermiştim ağlamayacağıma dair, ama sevdiğim adamı bu halde gördükçe bu nasıl mümkün olurdu ki?

"Korkma Güvercin." Dedi gözlerimin içine bakarak "Geçecek, hepsi çok yakında geçecek, inan bana." Çektiği acıdan mıdır bilinmez ama onun da gözleri dolu dolu olmuştu. İyi görünmeye dair çabaları gittikçe elinde olmadan azalıyordu. Bunu görebiliyordum. "İnanıyorsun değil mi güzelim?" diye sordu elini yüzümden saçlarıma getirip başımı omzuna yaslayarak.

Sessiz hıçkırıklarımın arasından sadece kafamı sallayarak onayladım. Onun kokusunu içime çekip gözyaşlarımı soğuk tenine akıttım. "İnanıyorum sevgilim." Diye mırıldandım. "Her zaman sana inandım."

"İyi öyleyse şimdi yatak odasından arabanın anahtarlarını ve telefonumu getir. Bir an evvel bu lanet yerden uzaklaşalım." Demesiyle kafamı bulunduğu yerden kaldırıp burnumu çektim.

"Sen burayı sımsıkı tut. Ben hemen geleceğim." Dedim yarasının üzerine elini koyup sımsıkı bastırarak ve bir hışımda ayağa kalktım.

Mutfak kapısının önüne gittiğimde kapı kolunu çevirdim fakat kapı açılmadı. Sonra kilitli olduğu aklıma geldi. Yaşadığım panik duygusunu kenara bırakıp sakin davranmalıydım. Kapıyı açıp kendimi salona attığımda gördüğüm manzara ile dehşet içinde kaldım. Yerde kanlar içinde yatan iki adam vardı. Bir tanesi merdivenlerin başında yere yığılmıştı. Göğsünden ve bacaklarından akan kan küçük bir gölet oluşturmuştu. Elinde tuttuğu silah parmaklarının arasına sıkışmış öylece duruyordu. Diğer adam da kanepenin yanında boylu boyunca uzanıyordu. Yüzü gözü dağılmış vaziyetteydi. Bir eli ile karnını tutmuş diğer eli ise başının üzerinde duruyordu. Bacağının biri dümdüz uzanırken diğeri dizinden bükülmüş şekilde kalmıştı. İki adamın da nefes almadığına emindim. Yerdeki adamın yanında duran bıçak dikkatimi çekti. Bu Yağız'ın mutfaktan çıkarken yanına aldığı bıçaktı.

Midemin bulantısını, elimi ağzıma kapayarak bastırmaya çalıştım ve merdivenlere doğru hızla yürüdüm. Merdivende yatan adamın üzerinden atlayarak kendimi üst kattaki koridora attım. Tam yatak odasının kapısının önündeki ceseti görünce bir müddet durakladım. Allah'ım Yağız kaç kişiyle boğuşmuştu böyle. Hala yaşıyor olması bir mucizeydi. Bu kadar silahlı adamla nasıl baş etmişti. Aklımdaki düşünceleri uzaklaştırıp gözlerimi adamın üzerinden çektim. Ona bakmamaya çalışarak kendimi yatak odasına attım. Hemen komodinin üzerinde duran telefonu cebime soktum ve arabanın anahtarlarını aldım. Üzerime, yatağın yanında duran kazağı ve montu geçirdim. Yağız'ın montunu da kucağıma aldım. Bir an evvel buradan uzaklaşmalı Yağız'ı tedavi ettirmeliydik. Kaybedeceğimiz bir saniye bile yoktu. Hızla yerdeki cesetlere bakmadan kendimi Yağız'ın yanına attım. Soğukkanlı olmalıydım. Sağlıklı düşünerek hareket etmeliydim. Yağız, gözlerini kapayarak başını arkaya; duvara yaslamıştı.

"Yağız?" diye bağırdım panikle. Yoksa bayılmış mıydı?

"Sesimi duyar duymaz gözlerini açıp bana baktı. "İyiyim Güvercin, paniğe gerek yok." Diyerek zoraki gülümsedi.

"Seni öyle görünce birden panikledim. Anahtarları ve telefonu aldım. Hadi Şu montu üzerine giy. Dışarısı çok soğuk. Kırık pencereden uçuşan perde söylediğimi kanıtlar nitelikteydi. Elimdeki montu yarasına dikkat ederek üzerine giydirdim. Gücü tükenmek üzereydi. Bunu yavaşlayan hareketlerinden ve gittikçe renksizleşen benzinden anlayabiliyordum. "Şimdi bana tutunup yavaşça ayağa kalkmaya çalış." Dediğimde sanki yeryüzündeki en imkansız şeyi istemişim gibi yüzüme baktı. Fakat sözümü ikiletmeden yüzünü buruşturarak benden destek alıp ayağa kalkmaya çalıştı. Benim neredeyse iki katım ağırlığında, hem uzun hem iriydi. Bir kolunu omzumdan atıp diğer koluyla yarasının üzerine bastırmaya devam etti. Yaranın üstündeki bezin rengi değişmeye başlamıştı. Panik yok diye içimden defalarca tekrarlayıp, Yağız'ın omzumdaki kolunu tutum. Diğer elimi de belinden geçirerek yavaşça dış kapıya doğru yürümeye başladık. Salondan geçerken ikimiz de yerdeki cesetlere bakmamıştık.

Dış kapıdan çıktığımızda bizi, çiseleyen bir yağmur ve güçlü bir rüzgar karşıladı. Elimle Yağız'ın montunu kapatmaya çalıştım. İyice güçsüzleşmişti. Adımlarını bile öyle güçsüz atıyordu ki onu bıraksam yere yığılacak gibi duruyordu. Yan tarafta duran Yağız'ın Jeepine doğru gittiğimizde gördüğüm manzara ile adeta yerime çivilendim. Bir an ne yapacağımı bilemedim. Yağız'ın daha fazla ayakta duracak gücü kalmamış, kendini kaldırımın üzerine bırakmıştı.

"İyi misin sevgilim?" diye sordum onunla birlikte eğilerek. Başını olumlu anlamda salladı ama konuşmadı. Sanırım enerjisini konuşarak harcamak istememişti. Elimi yarasının üzerinde duran, güçsüzleşmiş ellerinin üzerine bastırdım. "Bir yolunu bulacağım Yağız. Buradan gitmenin bir yolu olmalı." Diyerek ayağa kalkıp çamları kırılmış ve lastikleri patlatılmış arabaya doğru gözyaşları içinde ilerledim. Bu şekilde de gidebilirdik değil mi? Lastikler patlak olsa da bizi bir müddet idare edebilirdi. Yukarıdan birkaç kat kazak daha alıp üzerimize geçirebilirdik. Camların kırılmış olması bizi engelleyemezdi. Yağız'ın ne olursa olsun hastaneye yetişmesi gerekti. Arabanın etrafında dolanırken gördüğüm patlatılmış benzin borusu ile bütün ümitlerim yerle bir olmuştu. Mutfaktan duyduğumuz sesler arabanın parçalanma sesleri olmalıydı. Bunu nasıl yapmışlardı. Allah'ım ben ne yapacaktım? Girdiğim şoktan çıkıp arabanın sağına soluna tekmeler savurmaya, canımın yanmasına aldırmadan arabanın kırılmış camlarına yumruklarımı geçirmeye başladım. Böyle olmamalıydı. Hayat bize karşı bu kadar acımasız davranmamalıydı.

"Hayır, hayır bu olamaz. Allah kahretsin! Bunu bize yapma Allah'ım, ne olur bunu bize yapma. Bize bir çıkış yolu göster. Allah cezanızı versin." Diye bütün sesimle bağırdım. "Allah hepinizin belasını versin. En başta senin Eymen, en başta senin." Dizlerimin üzerine düşüp çaresizce ağlamaya başlamıştım. Buradan kurtulamayacaktık. Sevdiğim adamın, gözlerimin önünde can çekişmesine dayanamazdım. Bir yolu olmalıydı mutlaka bir çözümü olmalıydı. "Allah'ım ne olur benim canımı al ama Yağız'ı bana bağışla." Diye ağlayarak ayağa katlım. Toparlanmamız gerekti. Sağlıklı düşünmeliydim. Elbet bir yolunu bulacaktım. Hızla Yağız'ın yanına geldiğimde hala yerde oturmaya devam ediyordu. Gözleri kapalıydı ama nefes alıyordu. Yarasının üzerindeki eli yanına kaymış tuttuğu bez yere düşmüştü. Gücü tamamen bitmiş gibiydi.

"Yağız?" diye seslendim korka korka. Bir daha sesini duyamamaktan o kadar çok korkuyordum ki. "Sevgilim?" diyerek yerdeki bezi alıp yarasının üzerine bastırdım. "Lütfen konuş benimle." Diye hıçkırdım titreyerek. Bütün vücudum titremeye başlamıştı. Beni bu denli üşüten kesinlikle soğuk değildi. Yağız'a bir şey olacağı düşüncesi iliklerime kadar buz kesmemi sağlıyordu. "Ses ver sevgilim. Korkutma beni." Diye fısıldadım kulağına. Sesimin titremesine engel olamıyordum.

"İyiyim Güvercin sen sakın korkma." Diye zoraki mırıldandığında rahat bir nefes almıştım.

"Oh çok şükür. Yağız araba..." dememe kalmadan beni susturup konuşmaya devam etti.

"Şimdi beni iyi dinle. Burada güvende değilsin. Birkaç kilometre sonra ana yol var. Yürümen bir iki saatini alır ama bu saatte güvenle gidebilirsin. Beni düşünmeden buradan uzaklaş. Ben bir yolunu bulurum tamam mı Güvercin?" dedi bütün nefesini tüketmiş gibi görünüyordu.

"Hayır asla." Diyerek itiraz ettim. "Asla seni burada bırakıp gitmem Yağız. Ne olacaksa olsun umurumda değil. Seni iyileştirmem gerek beni anlıyor musun, iyileştirmem gerek." Hıçkırıklarıma sahip çıkamıyordum. Sevdiğim adam kollarımın arasında can çekişiyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

"Çok inatçısın Güvercin. Sana dediğimi yap. Senin güvende olduğunu bilmeye ihtiyacım var." Dedi sesi neredeyse duyulamayacak kadar güçsüzleşmişti.

"Boşuna nefesini tüketme Yağız. Hiçbir güç beni senin yanından ayırmaya yetmez. İyi olacaksın sevgilim. Hadi kendini yorma içeri geçelim, ben bir yolunu bulacağım." Diyerek onu yerinden kaldırmaya çalıştığımda yerinden kımıldamadı. "Birazcık bana yardımcı ol sevgilim. Çok az daha dayan. Hadi kalkalım şimdi." dediğimde ne hareket ne de ses vardı. Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde bembeyaz kesilmiş teni içimi ürpertti. Elimi yarasından çekip iki elim ile de sevdiğim adamın yüzünü avuçlarımın arasına aldım.

"Yağız?" dedim hafifçe onu sarsarak.

"Yağız, sevgilim hadi aç gözlerini." Ses yoktu.

"Yalvarırım bir şey söyle." Daha kuvvetli sarstım.

"İyiyim Güvercin de ne olur Yağız." Başı avuçlarımın arasında hareketsiz duruyordu.

"Korkuyorum sevgilim, çok korkuyorum." Duymak için canımı bile vermeye razı olduğum o ses, sevdiğim adamın boğazından hiç çıkmadı...

"Ne olursun beni bırakma." Diyerek onu göğsüme çekip sesli sesli ağlamaya başladım. "Ne olur sevgilim uyan. Beni böyle bırakamazsın. Sensiz nefes alamam ki ben. Sen olmadan yapamam anlıyor musun yapamam. Seni çok seviyorum. Ne olur o yeşillerini bana bir kez daha göster ne olur yalvarırım Yağız, bana geri dön sevgilim." Diyerek yalvardım... Ağladım... Bağırdım... Hiçbir şey değişmedi. Gözyaşlarım sevdiğim adamın yüzünü ıslatmaktan başka hiç bir işe yaramadı...

Beğeni ve Yorumlarınızı büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum dostlarım. Yıldıza basmayı unutmayın lütfen. Hayatınızdan sevgi ve mutluluk eksik olmasın. Aşkla kalın :))

Continue Reading

You'll Also Like

Atlas By m

Romance

57.8K 4.7K 20
Bir mantık evliliği hikayesi.
2M 89.5K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
96.1K 2.2K 43
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
784K 29.7K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...