I Don't Believe In You|Stalia

By StaliaTr

50.3K 4.2K 704

"Seni seviyorum, Malia." "Sana inanmıyorum Stiles." #texting More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3

4.4

1.7K 120 131
By StaliaTr

Yazım hataları için üzgünüm :(

Yorum isterim.

Stiles'a engel attıktan sonra kafamı kaldırdım ve ağlamamak için kafamı kaldırdım ve derin derin nefesler alarak gözlerimi sıkıca yumdum.

Boğazımda yutkunmamı bile engelleyecek kadar büyük bir düğüm vardı ve içime attığım her göz yaşı gözlerimin daha da acımasına sebep oluyordu.

Balonun yapılacağı spor salonun hemen yanındaki soyunma odasındaydım ve durmadan kapıdan geçen birileri oluyordu, kimsenin beni görme riskini göze alamazdım.

Oyun bu kadardı, bu sefer pişmanlık olmayacaktı.

Hattı çıkardım parmaklarımın arasında çevirdim, hattı tuttuğum elimim üzerine bir damla düşünce kafamı, kimsenin ağladığımı görmemesi için kafamı daha da aşağı eğdim.

Stiles'ın baloya yalnız geldiğini biliyordum, bana mesaj atmıştı. Beni beklediğini ve kim olduğumun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söylemişti.

Mesajı aldıktan sonra kırmızı, belimi iyice saran, alt kısmının ise hafif kabarık olduğu elbiseyi üzerime inanılamayacak kadar hızlı bir şekilde geçirmiştim. Amacım ona kim olduğumu söylemek değildi.

Malia olarak gidecektim.

Kararımı değiştirmeme sebep olan şey ise onu her gördüğümde aklıma gelen şeydi; Biz arkadaştık ve bu saatten sonra daha fazlası olamazdık.

Kendimi soyunma odasına atıp ilk mesajı gönderdiğimde geri dönüşün olmadığını farl ettim.

Ve şimdi ise elimde tuttuğum hatta iyice baktım ve iki elimi kullanarak onu kırdım.

Tıpkı kalbim gibi paramparça hâle geldiğinden emin olduktan sonra ellerimdeki parçaları yere attım.

Yanaklarımın üzeri hızla ıslanırken odada birkaç hıçkırık sesi duyuldu. Her hıçkırığım, bütün bedenimin sarsılmasına ve zaten düzgün olmayan nefes alış verişimi daha da fazla bozulmasına sebep oluyordu.

Elimi ağzımın üzerine koyup sıkıca bastırdığımda gözlerimi sıkıca yumduk ve kendimi durmak için zorladım ama tek yapabildiğim sadece sessizce ağlamaya devam etmek oldu.

Ayağa kalkıp soyunma odasında bulunan küçük aynanın karşına geçtim, makyajım mahvolmuştu. Elimim tersini kullanarak göz yaşlarımı sildim ve soyunma odasında bulduğum peçeteyle yüzümü güzelce temizledim.

Temizlediğim, hiçbir mimik olmayan suratıma baktığımda gözlerimin tekrar dolduğunu ve çenemin seğrimeye ve titremeye başladığını fark ettiğimde büyük bir gülümse oturttum yüzüme ve uzun süre gülümseme üzerine çalıp kendimi iyice süzdüm. Mutlu görünüyordum.

Soyunma odasından çıkıp balonun olacağı yere geldiğimde onu görmemek için dua ediyordum, ki Tanrı bu isteğimi red etmişti.

Gürültüden rahatsız olduğunu belli eden, kırgın yüz ifadesiyle balonun yapıldığı spor salonun büyük kapısından çıktı.

Birkaç dakikanın ardından normal telefonuma bir bildirim geldi.

Stiles'dan olduğunu görünce içimdeki merak duygusu sinirimi bozmuştu ama yine de mesajı açmadan duracak kadar iradeye sahip değildim.

"Uygun bir zaman olmadığını biliyorum ama sana ihtiyacım var. Gelebilir misin?"

Baloda olduğunu bildiğim için yer bildirme gereği duymamıştı.

Ben de kapıdan çıkarak gürültünün azaldığı kolidora çıktım ve onu görmek adına gözlerimi kolidorda gezdirdim, görünürde değildi.

"Okulda tam olarak neredesin?"

Birkaç dakika ardından balonun olduğu yerden uzak, çıkışa yakın olan kolidorda bana doğru geldiğini gördüm.

Dolu gözlerimi saklayıp gülümsedim ve becerebildiğim kadar tatlı çıkan sesimle ve elimde çevirdiğim telefonumla bana doğru neredeyse koşarak gelen Stiles'a doğru ilerledim.

"Bir sorun mu var?"

Ben daha ne olduğunu anlayamadan kollarını belime sarıp beni kucakladı. Ilk önce dengemin bozulmasıyla sendelesem ve şaşırmamdan kaynaklı havada kalan kollarımı sırtına koydum ve başımı olması gereken yere, boynunun boşluğuna gömdüm.

Gözlerimi kapattım ve kollarımı, tıpkı onun yaptığı gibi, sıkılaştırdım.

Geri çekilmenin zamanı geldiğinde ikimizde geri adım attık ve birbirimize baktık.

"Sorun ne?"diye sordum sessiz ortama uygun kısık sesle.

"Sana bahsettiğim kızı hatırlıyor musun, Malia?"

Kafamı olumlu anlamda sallarken, bir şey demem izin vermeden devam etti.

"Beni bıraktı."

"Oh" diye bir inilti çıkardığımda, üzgün tonumun işe yaramış olmasını umdum.

"Nasıl oldu?"

Gözlerini bir an olsun benden ayırmıyordu ve dolu gözleri benim gibi üzgün olduğunun bir kanıtıydı.

"Onun gerçekte kim olduğunu bilirsem; onu sevmeyeceğimi düşündü."

İşte kalbimden gelen bir sızı bütün kalbimi sararken, göz yaşlarımla vermekte olduğum savaş gözlerimi acıtırken içimdeki acı nefesi dışarı verecek gücüm bile yoktu.

Ona ne söylemem gerektiğini düşünürken gözlerine bakmamaya çalışıyordum ama onun gözlerini üzerimde hissediyordum ve bir an olsun bile ayırmıyordu.

Doğru sözcükleri seçtiğimden emin olduğumda yavaşça mırıldandım.

"Peki gerçekte kim olduğunu bilsen onu seveceğinden emin misin?"

Bana doğru bir adım daha atarken kalbim olacaklardan korkuyordu ve çünkü tekrar kırılacak olduğundan emindi.

"Eminim..." derken ilk defa gözlerini, gözlerimden ayırıp yüzümde gezdirdi.

O bu kadar yakınımdayken ve belki farklı şekilde de olsa kalbinin bana ait olduğunu biliyorken bir şey yapamamak, sadece daha fazla kırılmama sebep oluyordu.

Ve bu sefer beni kırmasına izin vermiştim.

Bana ait değildi aslında, o kendisine mesaj atan gizemli kıza aitti, Malia Hale'e değil.

Ve ben, tuhaf bir şekilde yine onun sevgisini kazanan kız olamamıştım.

"Eminim.."diye tekrar duyulamayacak şekilde fısıldadığında bütün düşüncelerimden sıyrıldım.

"Çünkü o kızın gerçekten kim olduğunu zaten biliyorum."

Ben dediklerinin, benim uydurduğum bir hayal olup olmadığını düşünürken bir anda zamanı durdurdu ve bunu dudaklarıyla yaptı.

Ince dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettiğimde bedenimdeki bütün kanın oraya çekildiğini ve Stiles tarafından emildiğini hissettim.

Peter Pan'ın Wendie'sinden aldığı öpücük gibiydi bu; herkesin sağır olmasına sebep olacak kadar büyük bir çığlık atma hissiyle dolmuştum ama bunu yapamayacak kadar aciz ve şok olmuş durumdaydım.

Kendimi ona doğru iterek karşılık vermeye başladığımda ellini belime koydu ve beni kendine iyice çekti.

Bedenlerimiz bir bütün halindeyken, sanki bu temasımızla birlikte havada uçuyor gibi hissettiriyordu.

Bizi rahatsız edecek hiçbir şey yoktu, sadece dudaklarımı hareket ettirip, uzun zamandır hayalini kurduğum dudaklarının ait olduğu yerde olmasının zevkine varmaktı.

Nefesimin azaldığında bu öpücüğün bitecek olması bütün bedenimin ateş almasına neden olmuştu ve nefesimiz tamamen bitince nefes nefes geri çekildiğimizde bu ateş, sonunda özgürlüğüne kavuşan dudaklarımın arasından uçup gitti.

Göğsüm hızlı hızlı inip kalkarken,gözlerim sanki bir büyünün etkisine yeni girmiş gibi büyük bir huzur ve hazla kapalıydı.

Gözlerimi açtığımda o gözlerle karşılaştığımda, hala hayal olduğundan şüpheliydim.

Ama hiçbir hayal bu kadar iyi hissettiremezdi.

"Se-Sen biliyor muydun?"derken kekelemem umrumda bile olmamıştı. Sadece gözlerinin içine bakarken sorularımın cevabını arıyordum.

Kafasını salladı, nutku tutulmuş gibiydi, tıpkı benim gibi.

"Ne kadar zamandır?"diye sorarken sesim aceleci çıkmıştı.

"Brett'den bahsettiğin zamandan beri.."diyince kaşlarımı çattım.

"Ve bana hiçbir şey söylemedin mi?"

Bunca zamandır biliyordu ve bu kadar harap olmama izin mi vermişti?

"Ben sadece emin olmak istedim..."

Kaşlarım çatılmıştı ve yüzümde neyden emin olmak istediğini sorar bir ifade vardı ve o, bu soruyu anlamıştı.

"O kişinin gerçekten sen olduğundan ve duygularımdan.."

İçimde hâlâ emin olmadığına dair kötü bir his kol gezerken kaşlarımı serbest bıraktım. Az önceki an ellerimin arasından kayacak gibi hissediyordum.

"Peki şimdi.. Emin misin?"diye sorarken korkum sesimde belli olmuştu.

" Sana, seni sevdiğimi ilk söylediğim andan beri oldukça eminim, Malia."

Bana, beni sevdiğini söylerken, gerçek benden bahsediyordu, bunu duymak gözlerimin sevinçle yaşarmasına sebep olmuştu.

"Sadece seni bekledim."

Dikkatimi tekrar ona verdim ve dediklerinin devamını dinlemeye başladım.

" Ama sen beni bırakıp gitmeyi seçtin.."dediğinde gözlerinin yaşardığını görünce gülümsemem silindi.

"Sen kafamı karıştırırken ne yapmamı bekliyordun? Bir gün bana mesajla bana sevdiğini söylerken diğer gün Lydia ileydin.! Ne yapmamı bekliyordun? Ne yapmamı bekliyorsun? Yarın yine onun peşinden koşmayacağını kim bilir?"diyerek sesim ben farkına varmadan yükselmiş ve yüz hatlarım kızgın ve sert bir hal almıştı.

"Neden her zaman konuyu Lydia'ya çekiyorsun? Neden bana inanmıyorsun, Malia? Neden seni sevdiğime inanmıyorsun?"

Neden? Her gün ona salya akıtışını tanıklık eden bendim ve cidden bana nedenini mi soruyordu?

"Çünkü Stiles, senin birini gerçekten sevebilmen mümkün değil."derken ondan birkaç adım uzaklaşmış ve gözlerimin dolmasına izin vermiştim.

Derin bir nefes alıp devam ederken, sesim kırgın çıkıyordu.
"Ben bu hikayenin sonunu biliyorum, Stiles. Sen ona gideceksin ve ben sadece arkandan öylece bakacağım. Her zaman yaptığım gibi."

Kafamı eğip birkaç damlanın yere düşüşünü izledikten sonra kafamı kaldırıp devam ettim.

"Seni karşılığı olmadan sevmenin en acı verici şey olduğunu düşünüyordum."

Burnumu çekip devam ettiğimde birkaç saniyeliğine görüntü bulanıklaştı.

"Ama asıl acı veren şey ise; ikimizin de beni gerçekten sevdiğine inanması olur. "

Gitmek için dönüş yapmadan önce söylediğim tek şey buydu.

Çok uzun oldu, diğer bölümde devam ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.5K 159 8
~°Bakudeku°~ Rüyalar gerçek midir? eğer gerçekse.. istediğim bir gün olucak! hissediyordum onu yine 4.haftadan beri...ama neden dokunamıyordum? Onu o...
44K 2.3K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
402K 33.2K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
598K 66.5K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir