Sadeliğin Asaleti

By mervynn

743K 38.2K 824

Hıçkırıkları, çığlıkları boğazında hapsolmuştu Amelia' nın. Masalının, babasının kararıyla sona erdiğini düşü... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64 - FİNAL

Bölüm 54

5K 369 1
By mervynn

                  

Kız odaya girdiğinde Amelia kucağında Elizabeth' le birlikte oturuyordu. Temkinli adımlarla yaklaştı ve yanına oturdu. İkisi de birbirlerine bakıyor, tek kelime etmiyorlardı. Odaya hâkim olan bu ağır sessizlik de uzadıkça uzuyordu. Bunun Amelia için hiçbir sakıncası yoktu fakat Beatrice yerinde kımıldanmaya başlamıştı.

   "Amelia, bunu neden yaptın?" Beatrice' in sesi bir fısıltıdan farksızdı.

  Genç kadın şöyle bir durup onu süzdü, sonra kaşlarını çatıp "Ben yalan söylemiyorum, Beatrice. Elizabeth' i ve beni öldürmeye çalışanın o olduğundan eminim." dedi, sesi şaşılacak derecede duygusuz ve kararlı çıkmıştı.

  Beatrice ona biraz daha yaklaştı. "Gerçekten emin misin, yani..." derken Amelia sözünü kesti ve "Evet, Beatrice. Gerçekten eminim. Kastettiğin gibi bir şeyi yapacak kadar cani bir insan değilim. Lütfen, bu konuyu bir daha açmayalım." diye kızı açıkça uyardı. Sesi biraz fazla yüksek çıkmıştı, kucağındaki Elizabeth irkilerek uykusunda uyandı ve elindeki parmağı sıkıca kavrayarak ağlamaya başladı. Amelia hızla ayağa kalktı, odanın içinde yürürken bebeğin kulağına bir şeyler mırıldanıyordu.

  Bir süre sonra sakinleşen Elizabeth annesinin parmağını tekrardan ağzına götürdü ve hırsla emmeye başladı. Amelia onu seyrederken gülümsüyordu. İki gece önce Felishia amacına ulaşsaydı, o burada olmayacaktı, ağlamayacak, parmağını sıkıca kavrayamayacaktı, ya da iri mavi gözlerini hiç kırpmadan annesini izleyemeyecekti.

  Genç kadın ona biraz sert çıktığını düşünüp derin bir nefes aldı ve "İnan bana, böyle bir şeyin yaşanmamış olması için her şeyimi verirdim. Onu öyle gördüğüm an yaşadığım korkuyu unutmak için her şeyi yaparım." diye mırıldandı. Yaşadığı korku sesine yansıyordu, ayrıca öfkeliydi de, bunu yapanın en ağır şekilde cezalandırıldığını kendi gözleriyle görmeliydi.

  "Seni çok iyi anlıyorum. Yine de bunu yapanın o olduğundan şüpheliyim."

  Amelia ona döndü, bakışları kızı korkutuyordu. "Beni anlamanın bir yolu yok, Beatrice. Umarım yaşadıklarımı hiçbir zaman da anlamazsın. Ama onu gördüm, Beatrice, hem de defalarca. Hamileyken beni boğmaya çalışan, iki gece önce ikimizi öldürmeye çalışan ve bu sabah odamda az kalsın bunu tekrardan deneyecek olan kişi oydu." dedi, kendinden ve söylediklerinin doğruluğundan emindi, sesindeki otorite tüm odayı sarmıştı. Yine de korkusunu gizlemede başarılıydı, o an onu uykularından eden karaltının görüntüsü zihninde canlandı, vücudundan istemsiz bir ürperti geçti.

  Beatrice hızla parmaklıkların arkasına doğru bağırdı. "Sen mi yaptın?! Çabuk cevap ver, sen mi yaptın?!" Gelecek olan cevabı bilmesine rağmen ondan duymaya ihtiyacı vardı.

  Felishia uzandığı tahtadan kalktı ve ona doğru gitti. "Tabi ki de hayır. Ben yapmadım, Beatrice. Böyle bir şeyi yapabilir miyim sence?" dedi, kızın kendisine acıması için elinden geleni yapıyordu.

  Beatrice biraz daha yaklaştı, dişlerinin arasından "Onun hakkında nasıl konuştuğunu biliyorum, Felishia. En azından bana yalan söyleme. Her halükarda burada kalacaksın ve suçlu olduğun ispatlanırsa seni ben bile kurtaramam." diye fısıldadı.

  Felishia, gözündeki korku ve çaresizlikle onu süzdü. Yapmadığına inanıyor gibi görünüyordu, bu onu sınamak için bir numara olmalıydı. Belki de James' le konuşup onu serbest bırakmasını sağlardı, onun için bunu yapabilecek tek kişi şu anda Beatrice' ti. Onu kendine inandırmak için elinden geleni yapmalıydı, buradan çıkış yolu o olabilirdi. "Ben yapmadım, Beatrice. Lütfen inan bana."

  Kız ifadesiz bir tonla "Umarım öyledir." diye mırıldandı ve hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden seri adımlarla uzaklaştı.

  Felishia parmaklıkların arasından suratında sinsi bir sırıtışla onun gidişini izliyordu. Az önce aldığı teklif, Sör Victor' ın ve James' inkini gölgede bırakmıştı. Kesin kurtuluşunun altın anahtarını sunabilecek tek kişinin Beatrice olabileceği aklına gelmezdi. Amelia' dan sonra, James' i ikna edebilecek tek kişiydi ve ona reddedemeyeceği bir teklif sunmuştu. Tamam, ortada açık bir teklif yoktu ama Felishia satır aralarını okumayı bilen bir kızdı. Beatrice, onun buradan canlı çıkmasını ve uzaklaşmasını sağlayabilirdi, hem de bunu yasal bir şekilde yapabilirdi. Ortada tek bir pürüz vardı, yaptıklarını inkâr ettikten sonra kabullenirse ne olurdu? Belki Beatrice de kendisine yalan söylediği için onu yüzüstü bırakırdı, ama az önceki gibi rol yaparsa, pişman olduğunu falan söylerse bağışlanabilirdi. Belki de korktuğu için yalan söylediğine inanırlardı.

  Tom odaya girdiğinde başını kâğıtlardan kaldırıp onu süzdü, eliyle yanındaki sandalyeyi işaret etti. Genç adam yaklaştı, oturmadan, elindeki kıyafet yığınını masaya bıraktı ve onları işaret ederek "Bunları kalenin içinde, gizlenmiş şekilde bulduk." dedi. James gösterdiklerinden birini alıp kaldırdı, siyah bir pelerindi. Diğerlerini de karıştırmaya başladı, bir elbise, gömlek ve pantolon vardı.

  "Bunlar kimin peki, Felishia' nın mı?"

  Tom başını yana yatırarak cevapladı. "Bilmiyoruz, önce sana göstermek istedim. Ama büyük ihtimalle onun. Yine de üzerine denemesini isteyeceğim. Ayrıca o haldeyken Amelia' nın onu görmesi gerekebilir."

  "Pekâlâ, ama bunu yarın yap."

  Amelia, hava karardığı sırada Elizabeth' i yatırdıktan sonra tam çıkacakken ağlama sesiyle hemen geri döndü, bebek onu görünce sessizleşti. Gözleri kocaman açılmış, yaşlarla parlıyordu. Amelia parmaklarını yanağında gezdirmeye ve küçükken kendisini de sakinleştiren o şarkıyı mırıldanmaya başladı. Elizabeth tekrardan gözlerini yumdu, fakat Amelia bu sefer gitmek için davranmadı, onu bırakmak istemiyordu. Bebeği her şeyi unutmuş, huzurla uyurken kendisi rahat değildi. İki gece önceki o görüntüler zihninde dönüp duruyor, kehanetin ürkütücü sesi kulaklarında yankılanıyordu.

  Yavaşça son kez Elizabeth' in yanından ayrılmak için kalkığında bebek kıpırdandı ama uyanmadı. Amelia derin bir nefes vererek koşar adımlarla bahçeye çıktı, kamelyalarının yanına geldi. Dizlerinin üzerine oturup kısa bir süre onları izledi, ama hiçbir hareket olmadı.

  "Kehanet bu muydu, önlendi mi?"

  Çiçekler beklediği gibi sağa sola salınmaya başladılar. İçlerinden biri onlardan ayrılıp öne çıktı ve "Hayır, genç kraliçe. Ama seni uyarmak zorundayım. Çok daha dikkatli olmalı ve önsezilerine daha çok güvenmelisin. Önsezilerin seni asla yanıltmazlar, bunu sakın unutma. Her ne olursa olsun, kendinden emin ve güvenilir olmak zorundasın. Ayrıca bilmelisin ki olacakları engellemeye hiç bu kadar yaklaşmamıştın." dedi melodik bir sesle. Ardından tüm çiçekler salınmayı bıraktılar, konuşan kamelya da yerine döndü. Şimdi sıradan çiçekler gibi görünüyorlardı, konuşma bitmişti. Amelia yerden kalkıp tekrar kızının yanına gitti.

  Kapıyı açtığında Elizabeth' in yanında birini gördü. Derin, sesli bir nefes aldı, tam ileri atılacağı sırada "Sakin ol, benim sadece." diyen James' i duydu. Aldığı nefesi geri verdi ve beşiğe doğru gitti.

  "Beni çok korkuttunuz." dedi ifadesiz ve mesafeli bir sesle. Ona hala kızgın olduğunu bilmesini istiyordu.

  "Özür dilerim. Seni burada bulacağımı sanmıştım. Sahi, neredeydin?"

  Amelia uyuyan Elizabeth' in yanağında parmaklarını gezdirmeye başladı, ama James' e bakmıyordu. Tam kamelyalarının yanına gittiğini söyleyecekken durdu ve "Sadece işim vardı. Önemli bir şey değil, majesteleri." diye mırıldandı, aralarındaki mesafenin hala var olduğunu göstermek istiyordu.

  "Bana yalan söyleme, Amelia. Yalan söylediğini hissedebiliyorum." Sesi kulağının hemen yanından bir fısıltı şeklinde geliyordu. James, arkasına geçmiş, yavaş hareketlerle omuzlarını ovuyordu, onu gevşetmeye çalışırmış gibi bir hali vardı ya da... Aralarındaki mesafeyi kapatmaya çalışıyordu, orası kesin, bunu da işe yarayacağından emin olduğu yoldan yapıyordu.

  Genç kadın ona aldırmadan Elizabeth' i seyrediyordu ama bu zordu. Nefesi hızlanıyor, gözleri kendiliğinden kapanmak ve bedeni tamamen ona teslim olmak istiyordu. Bir an ona izin vermeyi düşündüyse de vazgeçti. Elizabeth' in derin ve hızlı soluklarını izlemeye, kendininkileri de ona uydurmaya çalıştı. James' in dudaklarının kulağının arkasına süründüğünü hissedince o tanıdık ürperti, titremesine neden oldu, yine de tepki vermedi. Ardından dudakları kulağının arkasını, boynunu ve omzunu öpmeye başladı. Buna daha fazla dayanamayacağını anladı, gözleri kapandı ve başı arkaya düştü.

  "Kamelyaların yanındaydım." Cevabı dudaklarından bir inleme gibi çıkmıştı. Nefesleri düzenini tekrardan kaybediyordu, daha derin ve sesli bir hal alıyordu.

  James' in dudakları bir an ayrıldı ve "Ne yapıyordun orada?" diye sordu.

  "Kes şunu."

  "Neyi?" Sesinden gülümsediği anlaşılıyordu. Cevabı bildiğini belli ediyor ama genç kadının söylediğini yapmıyordu.

  Amelia başını kaldırdı, ama gözlerini açmadı. Cevap vermek için ağzını açtığında konuşamadığını fark etti. Hızla ellerini onu saçlarına geçirdi ve boynundaki dudaklarını kendininkilere çekti. James' in gülümsediğini hissedebiliyordu, sonunda istediğine ulaşmıştı. Yavaşça yerinden kalktı ve kollarını boynuna dolayıp onu geri itmeye başladı. Elizabeth' in odasından çıktıklarında James kapıyı kapatıp Amelia' nın sırtını kapıya yasladı. Genç kadın bir an ondan ayrılıp "Bunu." diye nefes nefese karşılık verdi ve az önce onun kendisini öptüğü gibi onu öpmeye başladı. "Biliyorsun. Değil mi? Sana. Kızgın olmam. Gerekiyordu."

  James, Amelia' nın elbisesiyle uğraşırken "Hayır, sevgilim. Gerekmiyordu." diye mırıldandı, sırıtıyordu. Hızla genç kadının elbisesini indirdi.

  "Bu sabah. Yaptığın şey. Hiç. Hoş. Değildi." Üzerindekinden kurtulup tekrardan onu öpmeye başladı. Elleri James' in düğmeleriyle uğraşıyordu.

  "Bu iplerden nefret ediyorum."

  Amelia ondan ayrılmadan kıkırdadı. "Biliyorum. Ama. Artık. Görmeden çözebiliyorsun." Üzerinden kayan korseyle beraber James' in ellerini kalçasında hissetti ve ayakları yerden kesildi. Kısa süre sonra sırtına değen yatak örtüleriyle nerede olduğunu anladı.

  James bir an ondan ayrıldı, başının iki yanına koyduğu ellerinden destek alarak üzerinde doğruldu ve ciddi bir ifadeyle "Benimle o şekilde konuşmandan da nefret ediyorum. Bunu biliyorsun." dedi. 

  "Evet, biliyorum, majesteleri." Sesindeki o doğal çekicilik ve tutku her tarafa yayılmıştı, adeta elle tutulabilir bir şeylere bürünmüştü.

  Genç adam gülerek başını eğmişti, saçları Amelia' nın çenesine değiyordu. "Bundan bahsetmiyorum." diye mırıldandı. Yavaşça genç kadının köprücük kemiklerinin arasındaki girintiye dudaklarını bastırdı. "Bu sabahki konuşma şeklinden bahsediyorum. Sana defalarca söyledim, benimle öyle konuşman hoşuma gitmiyor. Sanki senin üzerindeki biriyle konuşuyormuşsun gibi, senden yüksek mertebeden biriyle." diye ekledi. Konuşurken dudakları o girintiden aşağı doğru iniyor, genç kadının bedenine değiyordu.

  "Bunun yanlış olduğunu söyleyemeyeceğim." dedi Amelia, durumun barındırdığı ironiye gülmeden edememişti. "Siz benim üzerimdesiniz, majesteleri."

  "Bunu kastetmediğimi biliyorsunuz. Ama madem üzerinizdeyim, şu anda durup da bunu tartışmaya hiç niyetim yok." deyip onu öpmeye başladı. Amelia da buna memnun olmuştu, onun öpüşüne tutkuyla karşılık veriyordu.

  Ona hiç mi kızgın kalamayacaktı, şu anda kızgınlığına odaklanmak şöyle dursun James ve kendisi dışında hiçbir şeyi hatırlayamıyordu, zihni ikisiyle doluydu. İçinden bir şeylerin aktığını hissetti, büyü. Onun serbest olması artık o kadar normaldi ki kontrol etmeye çalışmadı. Ama James' in, üzerinde bir an ürperdiğini hissetti. Ellerini yüzünün iki yanına koydu ve onu kendine yaklaştırdı, alnını onunkine yasladı, nefesleri birbirine karışıyordu.

  "Bundan korkmana gerek yok. Sana zarar veremez."

  James anlık bir süre gözlerine baktıktan sonra onu tekrardan coşkuyla öptü. Aslında ona söylemese de sabah yaptığı şeyden korkmuştu, gerçekten korkmuştu. Amelia' nın büyü yaparkenki o kararlı ve kendinden emin tavrı, acımasız soğukluğu korkutucuydu. Genç kadın o an karşısındakini gözünü kırpmadan öldürebilecek bir tanrıça gibi oluyordu ve James kendini, korkarken bile o tanrıçaya çekilir halde bulduğuna inanamıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

Algon By cicek8899

Historical Fiction

30.7K 1.4K 29
iki düşman ailenin arasında filizlenen bir sevda meselesi🌼
Esir By Türkan

Historical Fiction

1.1M 46.1K 21
Lydya Allison ingiliz bir diplomatın kızıdır. Evde kalmış ve Devonshire Dükü Gabriel ile evlenmek zorunda kalmış olan Lydya gerçek aşkı bulabilecek m...
511K 39K 37
Işığını kaybetmiş yönünü arayan bir adam. Ona yönünü gösteren ışığı tutan bir kadın. Rüyalarında çehresini göremediği bir adama kapılan Suhandan, onu...
28.7K 1.9K 56
Kırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tu...