Bölüm 55

5.3K 360 5
                                    

  Amelia odanın içindeki fısıltıları ve gülüşmeleri duyunca uyandı, yerinden kalkmadan etrafa bakındı, James koltuğa oturttuğu Elizabeth' le oyun oynuyordu ve bebek de ona gülüyordu. İyi de sabahın bu vaktinde nerden çıkmıştı oyun sevdası. Genç kadın suratındaki gülümsemeyle "Rüyanda mı gördün Elizabeth' i? Yoksa ağladı mı? Bu vakitte onun uyuyor olması gerekirdi." diye mırıldandı. Bebeği uyandırmış olabileceği düşüncesi sesine biraz da kızgınlık katmıştı.

James, sesini duyunca hızla ona döndü ve "Günaydın." deyip Elizabeth' i kucağına aldı. Kızını getirip yatağa, aralarına yatırınca "Aslını istersen öyle olmasını umardım. Ama bir süre önce ağladığını duydum, sanırım kâbus görmüş. Yanına gittiğimde çok korkmuştu, kimse onu sakinleştiremiyordu." diye açıkladı. Kâbuslardan bahsedince genç adamın yüzü bir an düşse de hemen toparlanmıştı.

"Olabilir. Henüz altı aylık olmasına rağmen ölümden döndü, hem de iki kere. Bu benimkiler kadar sık olmasa da onun uykularını etkiliyor." Sesindeki imayla James' in yüzündeki gülümseme solmuştu. Ama o da bunu bilerek yapmıyordu, gerçekten huzursuzdu. Felishia' nın hala zindanda tutuluyor olması onu çok rahatsız ediyordu. Ne yaptığını biliyordu fakat ona cezasını veremiyordu.

Genç adam derin bir nefes alıp Amelia' nın yüzünü elleri arasına aldı ve "Huzursuz hissettiğinin farkındayım. Ben de bu işi bir an önce halletmek istiyorum ama yaptıklarını kesin kanıtlara dayandırmadan bu işi halledemem." diye açıkladı. Baş parmaklarıyla genç kadının yanaklarını okşadı.

"Tabi bunu onun yaptığına kendin dâhil geri kalan herkesi inandırabilmen için kanıt gerekiyor. Benim bundan adım kadar emin olduğumu söylemem yeterli gelmiyor kimseye çünkü." diye mırıldandı Amelia ve ona doğru uzanan Elizabeth' e parmağını uzattı. Bebek onun parmağını aldığı gibi ağzına götürdü.

"Sana inanıyorum, Amelia!" diye karşı çıkan James' in sesi biraz yüksek çıkmıştı. Genç adam kendisine bakan iki çift kızgın göz görünce dayanamayıp güldü.

"Neye gülüyorsun? Komik bir şeyden mi bahsediyoruz?"

James, başıyla Elizabeth' i gösterip "Sana değil, ona gülüyorum, sevgilim." dedi ve ellerini havaya kaldırıp biraz geri çekildi. "İkinizin de bana o şekilde bakmanız hoş değil, hele kendi kızımın bana öyle bakması hiç ama hiç hoş değil." dedi, bunları söylerken hala gülüyordu. "Gözleri bana benziyor ama o bakışlar tamamıyla sana ait."

Amelia, Elizabeth' e bakınca o da gülmesine engel olamamıştı. "Sana cidden kızmış anlaşılan. Aslında çevresinde yüksek sesle konuşan herkese kızıyor. William' a da kızmıştı." diye mırıldandı, kızının kızgın hali bile onu büyülüyordu. Konuşurken aklına, Elizabeth' in daha birkaç günlükken William' a da kaşlarını çatıp baktığı an gelmişti.

"Pekâlâ, küçük hanım. Bir daha bağırmak yok. Mutlu musunuz?" dedi ve ona doğru biraz eğilip gözlerini kocaman açtı. Bu Elizabeth' i güldürmüştü, annesinin parmağını ağzından çıkarıp bırakmadan yüzünü babasına döndü ve bir eliyle onun burnuna ve ağzına vurdu. James gülümseyerek elini tutup burnunun ucundan öptü ve "Anlaştığımıza sevindim, prensesim." dedi. Bir süre onunla oynadıktan sonra Amelia' ya dönüp "Bir şey soracağım, ne zaman konuşmaya başlayacak?" diye sordu.

Genç kadın omuzlarını silkip "Bilmiyorum. Ama daha erken." diye yanıtladı.

"Hoş biz böyle de eğleniyoruz ama..." diye mırıldanıp Elizabeth' in boynunu öptü. "Ama merak ediyorum, ne zaman senin parmağını bırakıp da konuşacak." dedikten sonra kıkırdadı.

Sadeliğin AsaletiWhere stories live. Discover now