S A R E

By lethenaiad

1.5M 62.3K 3.6K

Tek bir hedefim var: Zengin koca! Her hedefin bir başlangıç noktası, bir sebebi, oluşum nedeni vardır. Haya... More

Sare ♡
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm Fragmanı
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
Açıklama!
Fragman
37.Bölüm | Final Part-1
Not: Önerileriniz.
Final Part- 2 ♡
Final part-3♡
Bu bir bölüm değildir ☺
Otizm... Lütfen Okuyun...
YENİ HİKAYE!

34.Bölüm

24.4K 1.1K 38
By lethenaiad

Yeni bir gün başlamıştı ve bu benim için birçok şeyi ifade ediyordu. Yeni kararlar almıştım ve üstümdeki ölü topraktan silkinecektim. Yataktan kalkıp, banyoya geçtim. Akşamdan kalmalığımı ortadan kaldırmak için banyo yapmaya karar vermiştim. Aslında bir ağrı kesici fena olmazdı ama midem boştu maalesef. Kısa sürede banyomu yapıp, kurulandım. Dolaptan bir kot ve kazak aldım. Hava biraz soğuktu. Saçımı da kuruladığımda hazırdım. Saat daha erkendi ama Korci uyanmış olmalıydı. Aşağıya inip etrafa bakındım ama kimse görünmüyordu. Bende odasına çıkmaya karar vererek tekrar merdivenlere yöneldim ve odasına gittim. İnanılmaz ama uyuyordu. Rolleri değiştik sanki.

Muzurlukla yatağına çıkıp zıplamaya başladım. Bir yandan da bağırıyordum.

"Hey uykucu. Uyan artık, sabah oldu!"

Bir homurdanma ve ardından fırlatılan yastık! Bu savaş demekti. Yere düşen yastığı hemen alıp tam ona fırlatacakken beni yatağa yapıştırdı ve ellerimi sabit tuttu.

"Kızım bela mısın sen? İnsan gibi uyandırsana!"

Kalkmak için çırpınıyordum ama ne mümkün. "Kas torbası bıraksana beni! İncecik kemiklerimi kraker gibi kırmaya mı niyetlendin?"

Ellerimi bırakıp yana devrildi. Bir eliyle de gözünü kapatmıştı. "Tam bir baş belasısın, biliyorsun değil mi?"

Dudaklarımı büzdüm ve homurdanarak, " Sende koca ayının tekisin, biliyorsun değil mi?"

Yataktan kalktı ve bakışlarına tehditkâr bir hava katarak bana baktı. "Bu koca ayı ne yapacak biliyor musun?"

Yatağın öbür tarafına kaçtım. Alarm çanlarım çalmaya başlamıştı ve Korci'yi azıcık bile tanıyorsam beni mahvedecekti. Tabi mecazi anlamda.

"Iıı,şey... Kış uykusuna mı yatacakmış?" Bakışları ürküttü bu sefer. Hay dilimi eşek arısı soksun. Ben eskiden de bu kadar patavatsız mıydım?

"Kaçsan iyi edersin?"

Sanki demese kaçmayacaktım. Koşarken bir yandan da laf yetiştirmeye çalışıyordum. "Ölü taklidi yapsam işe yarar mı?"

"Hiç şansın yok!" diye homurdandı.

Şey... Bende öyle düşünmüştüm zaten. Organ naklinde ilk önce dilimi almalarını söyleyeceğim. Ama nakil için değil. Kesip çöpe atsınlar. Başkalarının hayatını karartmaya gerek yok.

***


Ceycey sabaha korkunç baş ağrısıyla uyanmıştı. Birden hızla doğruldu. Nasıl gelmişti buraya. Hızla düşündü dün geceyi ve hatırladıklarıyla kıpkırmızı kesildi. Of neler yapmıştı öyle? Gerçi yatağına nasıl geldiğini hala hatırlamıyordu. Resmen adamı hayatına kabul ettiğini söylemiş ve üstelik öpüşmüştü onunla. Hem de ne öpüşme... Hatırladıkça içinde kelebekler uçuşuyordu. Tuhaf bir şekilde hiç pişman değildi. Yüzündeki aptal gülümseme de bunun bir kanıtı gibiydi. Daha önce hiç âşık olmamıştı. Kahraman'a karşı ne hissettiğini tam bilemiyordu ama farklı ve özel bir duygu olduğundan emindi. Kimseyi bu kadar çok düşünmemiş, bu kadar çok dert etmemişti. Ona kızgınken bile aklı onunla dolu oluyordu. Kaderde onlarla dalga geçer gibi en yakın arkadaşının abisi olarak karşısına çıkarmıştı onu. Kadere inanmazdı. 'İnsanlar seçimleri doğrultusunda hayatlarına yön verir' görüşündeydi. Şimdide tam tersini yapıyor, kaderin varlığını kabul ediyor ve Kahraman'ı hayatına dâhil ediyordu.

Mutlulukla iç geçirdi. Fazla düşünmeyecekti. Hayat düşünmek için çok kısaydı ne de olsa. Hem içinden bir ses pişman olmayacağını fısıldıyordu. Belki de o ses aptal aşığın sesiydi ama hey! Kimin umrundaydı? İnanamazlıkla kafasını salladı. Aşk insanı böyle aptala çeviriyordu demek.

Kendine çeki düzen verip aşağıya indiğinde annesini gördü. Her zamanki koltuğuna oturmuş, gazetesini okuyordu. Kahvaltıya hep beraber oturma gibi alışkanlığı vardı. Tabi Ceylin'i evde yakalayabildiğinde gerçekleşiyordu bu sadece.

"Selam annelerin en güzeli" diyerek yanağını sulu öpücük kondurdu.

"Günaydın'ın suyu mu çıktı yavrum" diye söylendi Hale Hanım.

"Bilmem. Her neyse ben çok açım hadi masaya oturalım. Hatice Teyze krep yaptı kesin. Kokusu geliyor sanki."

Hale Hanım şaşkınlıkla kızını izliyordu. Demek minik kızı gerçekten âşık olmuştu. İster istemez gözleri sulandı. Her zaman kocasıyla sahip olduğu mutluluğa kızının da sahip olmasını istemişti. Sahip olduğu en değerli şeydi o. Sonunda âşık olmuştu. Kahraman'ın onu sevdiği de her halinden belli oluyordu. Kızını kucağında taşıyıp yatağına götürürken seyretmişti onu inceleyerek. En değerli hazineyi taşır gibi hareket ediyordu. Kızı da güvenli bir limanda koruyucusuna sarılır gibi sığınmıştı ona. Dualarım kabul oldu sonunda diye gülümsedi. Ah bir de torun sahibi olursa daha ne isterdi ki.

Kahvaltıya başladıklarında Ceylin kendini kurt gibi aç hissediyordu. İlk defa böyle yemek yiyordu. Çayından bir yudum alırken annesinin onu izlediğini fark etti.

"Ne oldu anne, neden öyle bakıyorsun?"

"Sendeki değişiklikleri düşünüyordum. Küçük kızımın âşık olduğuna, dün o çocuğun kucağında eve geldiğinde daha çok inandım."

Ceylin o anda çayından bir yudum alıyordu. Annesinin söyledikleriyle çayın boğazına kaçması bir oldu. Şiddetle öksürmeye başladı. Tanrım! Demek eve böyle gelmişti. O Kahraman'a gününü gösterecekti.

"Anne bir saniye " diyerek sandalyesini geri iterek ayağa kalktı. " Ben hemen geleceğim."

Telefonu odasındaydı. Hızla yukarıya çıktı ve yatağına oturup onu aradı. Beklerken zaman daha yavaş geçiyordu sanki.

"Aşkım" diyen sesi duyduğunda az daha yumuşayacaktı. Eliyle alnına vurdu. İçinden de aptal olma diye söyleniyordu.

"Neden cevap vermiyorsun? Bir şey mi oldu?"

Ahh canım... Nasıl da endişelenmişti. Ama yok... Ona hesabını soracaktı.

"Daha ne kadar saçmalayacaksın diye bekliyorum" dedi sesinde hiçbir duygu yoktu. En azından bunu başarmıştı.

"Anlamadım?"

Anlamadığından emindi. "Diyorum ki; Ne ara 'Güzelim'den 'Aşkım'a terfi ettim ve neden benim haberim yok!"

"Ceylin bu şakaysa hiç komik değil." Sesindeki panik ona öyle bir tatmin vermişti ki... Gülmemek için çok zor tutuyordu kendisini.

"Ben şaka yapmam Kahraman. Gerçekleri söylerim ve şuan sana çok sinirliyim. Adam kaçırmak huy falan mı oldu sende? Arkadaşlarımın yanından alıp nasıl götürürsün beni ve evime kucağında ne hakla taşırsın? Yine de teşekkürler annem âşık olduğumuza inanmış gibi görünüyor. Bu yüzden sana bir kahve ısmarlamaya karar verdim. Bir saat sonra Teona'da." diyerek telefonu kapadı. Cevap vermesini beklerse durum tuhaf bir hal alabilirdi. Hem bir saat boyunca biraz düşünüp dursundu.

***


Korci'yle akşamüzeri buluşmak üzere ayrıldık. Aslında evden çıkana kadar ciddi ciddi varlığımın sona ereceğini düşündüm bir ara. Kızgın ve cüssesi beni benim birkaç katım olan adamı beni kovalarken bulunca ehh, kolaysa tırsma. Neyse ki şirinliklerim işe yaramıştı.

İş bulmam gerekiyordu. Korci bunu bilse kesin beni vururdu ama kendim bir şeyler yapabilmek istiyordum. Babaannemin yanından ayrılmış olmamın bir anlamı olmalıydı. Eskiden yalnız olduğumu düşünürdüm ama şimdi olmadığımı biliyordum. Kan bağım olmasa da canım gibi sevdiğim arkadaşlarım vardı. Şimdi bir de abim olmuştu. Benden çekindiğini hissediyordum. Bir sınır çekmiştim çünkü. Sınırları kaldırmaya kararlıydım. Biliyordum ki bir adım atsam yanımda olacak. Öyle hissediyordum. Yine de sırtımı kimseye dayamayacaktım.

Bir gazete almış, bir kafede kahvemi yudumlarken telefonum çaldı. Numarayı tanımıyordum ama Kunter'in olamayacağından emin olduğum için açmada tereddüt etmedim.

"Alo."

"Merhaba Sare, Melis ben."

"Melis, sen nerden..." telefonumu buldun?

"Tabi ki Ceylin."

Birden kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Melis'in böyle bir özelliği vardı ben nasılsa unutmuştum. Daha sormadan cümlelerimi tamamlıyordu.

"Ee. Neye borçluyuz peki aramanı?" diye sordum. Melis'i eskiden tanırdım ama onla samimi olan Ceylin'di. Ben o yıllar daha çok asi tavırlarımla olduğum yerde pek durmazdım.

"Seninle iş mevzusu hakkında konuşacağımı söylemiştim ya?"

"Evet?" diye sordum. Bu mesele tamamen çıkmıştı aklımdan.

"İşte o konuyu konuşalım diyordum. Müsait misin?"

"Evet canım. Limon kafedeyim. Oturuyorum öyle. Yakınlardaysan gel, ya da orta bir yerde de buluşabiliriz."

"Tamam, ben gelirim. Yakınım zaten."

"Oldu o zaman görüşürüz."

***


Kahraman'ın bir saattir içi içini yiyordu. Şirketteydi ve bakması gereken dosyalar vardı ama Ceylin öyle bir hale sokmuştu ki onu, hiçbir şeye aklını veremiyordu. Unutmuş olabilir miydi gerçekten? Ne dediğini bilir gibiydi gece ama sarhoşken ertesi gün nasıl olduğunu bilmiyordu ki... Daha fazla şirkette kalamayacağını düşünüp kafeye yarım saat erken gelmişti.

Dakikalar geçmek bilmiyordu sanki. Zamanı tutmamıştı daha önce... Şimdiyse bunu tecrübe etmek hiç hoş değildi.

Sonunda kapıdaki çıngırak öttüğünde hızla başını çevirdi ve onu görünce nefesinin kesildiğini hissetti.

Allah'ım! Ne kadar da güzeldi... Klasik güzellerden değildi kesinlikle. Onda bambaşka bir hava vardı. İnsan farkına varmadan büyüsüne kapılıyordu... Kahraman'da öyle olmamış mıydı? Onun ışıltısıyla büyülenmemiş miydi?

"Çok beklettim mi?" diye sordu Ceylin yanına geldiğinde. Kahraman kalkıp sandalyesini çekti ve oturmasına yardım etti.

Aslında sadece on dakika gecikmişti ama Kahraman için bu bile fazlaydı. Yine de bir şey demedi.

Konuya saçma da olsa giriş yaparak, "Teşekkür için kahveye gerek yoktu" dedi. Ses tonundan endişeli olduğu ve ne olacağını sabırsızca beklediği anlaşılıyordu.

"Öyle deme lütfen. Annemi inandıramayacağımı düşünmüştüm ama bu sabah o kadar neşeliydi ki... Son zamanlara kıyasla çok sakin bir kahvaltı yaptık. Baltalarını gömdü kadın daha ne olsun." dedi gülerek. Kahraman'ın surat ifadesi değişirken asında oyunu bırakmak istiyordu ama içten içe o kadar eğleniyordu ki elinde değildi.

Kahraman sinirlense mi yoksa çekip gitse mi ya da üçüncü bir seçenek olarak Ceylin'i tutup sarssa mı bilemedi.

Yine de, "Bunun için yani?" diyebildi.

Ceylin şaşırtıcı hamleyi yapmaya karar verdi. Hem fazla uzamıştı. Kıyamıyordu bu adama. Yani çok fazla kıyamıyordu demek daha doğru olurdu.

"Evet, aşkım, başka ne bekliyordun?"

Beklediği tepki kesinlikle bu değildi. Yüz yıl yıl düşünse aklına gelmezdi. Kesin birinin ahını almıştı. Sare'ye çatlak derken başına abisini gibi bir belanın sarılacağını düşünememesi onun suçu değildi ki? Ama anlaşılan zalim kader böyle düşünmüyordu.

Kahraman Türk filmlerindeki adamları aratmayacak bir performans sergileyerek ayağa kalktı. Ceylin'i kaldırdığı gibi omzuna atmadan önce masaya bir miktar para bıraktı ve sonra herkesin şaşkın bakışları altında Ceylin'i omzuna attığı gibi çıkışa yürüdü.

Ceylin şoku atlattıktan sonra çırpınmaya başlamıştı ama nafileydi. Alıp alabileceği tek tepki poposuna yediği şaplak olmuştu. Oyun oynamasının bedeli olacağını biliyordu aslında... Kendi kaşınmıştı!

***


"Merhaba canım." Ayağa kalkıp sıkıca sarıldım Melis'e

"Merhaba tatlım. Çok beklettim mi?"

"Hayır. Ben o sırada waffle'ımla haşır neşirdim." dedim gülerek.

"Ahh hatırlıyorum tatlı düşkünlüğünü." diyerek bana eşlik etti. "Ceylin bahsetmişti. Hatta bu kadar çok yiyip de kilo almamana imrenirdim."

Somurttum. "O kadar da çok yemiyorum. Zaten yediklerim sizin o gördükleriniz. Fazla acıkmam ama sevdiğim şeylere de dayanamam. Hem kıskanma" diyerek sırıttım bu sefer. "Kilo almayan yapı herkese nasip olamıyor."

"Spor takviyesinin çözemeyeceği yoktur."

Tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Yürüme bandında yürüyüp de aynı yerden bir gıdım ilerleyememek fikrini hep itici bulurdum. Zaten bu yüzden benim sporum dövüş sanatları üzerineydi. Aslında bayağı ihmal etmiştim. Spor hocamı bir ara ziyaret etmeyi aklıma not düştüm.

"Her neyse. Nedir bu iş mevzudu. Umarım yapabileceğim bir şeydir çünkü iş arıyorum. Korci bilse öldürür beni ama yeterince yardımcı oldu bana zaten bir de iş için ondan yardım istemek zor geliyor."

Melis'in bakışlarından ürktüm bir an. Ne yapmayı planlıyordu ki bu çatlak?

"Sana albüm çıkaracağız ve yeni şirketimizin sesini duyurmada seni kullanacağız." dedi arsız arsız. Bu kız kesin kafayı yedi. Geldiği ülkede bunun başına epey ağır şeyler düşürdüler ve aklını kaçırdı. Ya da benimle kafa buluyor ama hepsinden önemlisi benim şarkı söyleyebildiğimi nerden biliyor?

Hiç kaba olacağımı düşünmeden, "Kaçık mısın sen?" diye payladım onu.

"Hayır ve şarkı söyleyebildiğini biliyorum. Nereden diye sorma. Şirketin adını duyururken de etkili bir giriş yapmış olurum. Tabi sende ortak olacaksın. Parayı dert etme. Getireceğin katkı bunu kapatacak."

Alayla güldüm. "Sana getireceğim tek katkı yolun başındayken seni batırmak olur tatlım."

"Peki... Neden bir deneme yapmıyoruz." Bu kız hiç pes etmez miydi?

"Nasıl olacakmış o?"

"Bu akşam canlı müzik veren bir yere gideceğiz. Sahibi tanıdık olan iyi bir yer biliyorum. Sen şarkı söyleyeceksin ve karşılaşacağın ilgiyi değerlendireceğiz. Bence gayet makul."

Kendimi daha sonra kesin vurmak isteyecektim. Hatta belki de vururdum. Çünkü cevabım çok saçmaydı. Bir de bunu bilen aklım ve mantığım, beni durdursaydı keşke...

"Pekâlâ, akşam bu işi halledelim. Ben bizimkileri toplarım." Normalde topluluk önünde şarkı söylemezdim. Bunu bir kere Kunter varken yapmıştım ve sonunda ona yenilmiştim. Bu sefer kazanabilmeyi umdum.

***


Uyuyamıyordu. Yiyemiyordu. Nefes almak bile canını yakıyordu. Kahretsin, resmen aklını kaçırıyordu! Onu unutabileceğini nasıl düşünebilmişti? Bir saniye olsun bunu aklından geçirebilmiş olması bile dünyadaki en aptal insan olmanın belgesiydi. Aklı, kalbi, tüm benliği Sare ve onun hatıralarıyla doluydu. Her yerde onu görüyordu. Bazen gece uyumayı bekleyemiyordu. Rüyalarında onu görmek biraz olsun yatıştırıyordu fakat sonra gerçekliğe döndüğü anlarda ölmek istiyordu. Yatakta yalnız uyanmak, onun kokusundan mahrum kalmak... Dayanamıyordu.

Yaşayamıyordu.

Onsuz olamıyordu...

Hep istemeden de olsa onu üzüyordu. Şimdiyse gerçekten kaybettiğinin bilincindeydi ve bu acıyı tarif edecek kelimeyi bulamıyordu sözcük dağarcığında. Çok geç kalmış olmaktan korkuyordu. Didem istemese bile bir söz vermişti ama artık bunu tutamazdı. Bu denklemde kimse mutlu çıkamazdı. Olmazdı.

Kabul olmamasından korkarak dua etti. "Lütfen çok geç kalmış olmayayım. Lütfen..."

***


Bir kez daha sahnedeydim. Şarkı söylemek her zaman gizli tutkumdu. Mutsuzken söylerdim genelde ve bu zamanlarda yalnız olmayı tercih ederdim. Melis bunu bilmiyordu ve bana rica ederken onu kıramayışımın nedenini de ben bilmiyordum. Sırrım ifşa olmuş gibi hissediyordum. Sanki tüm bu insanın karşısında çırılçıplak ve savunmasızdım. Karşımda yabancılar haricinde arkadaşlarımda vardı ama bu beni rahatlatmıyordu. Sergen, Yasemin, Ceycey, Kahraman, Korcim, Melis hatta Poyraz bile buradaydı. Poyraz'ın varlığı da beni ayrı geriyordu. Sanki Kunter'de çıkıp gelecekmiş bir yerden gibi. Bunun saçmalığı beni güldürdü ama neşeli bir gülüş değildi bu.

Bu akşam hep slow şarkılar çalınmıştı. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum ama bir anda aklıma bir şarkı düştü. Neden bunu seçtiğimi bilmiyordum. Belki de ruh halim bana bu çağrışımı yapmıştı. Sebep her neyse düşünmeden, söyleyeceğim şarkıyı bildirdim arkamdaki orkestraya. Müzikle eş zamanlı olarak gözlerimi kapadım ve yalnızmışım gibi söylemeye başladım.

"Bende bir aşk var
Onu hep yanlış kalplere bıraktım...
Bende bir aşk var
Onu soğuk yataklarda harcadım...
Tutuk dileğimi neden köksüz ağaçlara adadım
Bende bir aşk var
Onu hep kırık yelkenlere bağladım.

Gözlerimin önünden yaşadıklarımız geçiyordu ben şarkıyı söylerken. Hep yanlış kişileri sevmiştim ya da sevdiklerim beni terk ediyordu birer birer. Sanki kimseyi yanımda tutamazmışım gibi bir hisse kapılıyordum bazen.

Senin gökyüzünde benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında benim evim yoktu
Kader ayrı sondu, yazdığı son hikâye buydu.

Yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş.

Hatalarımdan ders almıyordum sanki. Bir insan mağlup olmaktan neden vazgeçemezdi? Acı çekmek sanki benim kaderimdi. Güldüğüm anlar maskemdi artık. Kararlı duruşumun dağılmasından korkuyordum. Yine de tuhaf bir şekilde şarkıyı söyledikçe içimi döküyor, rahatlıyordum sanki. Gözlerimin kapalı olması ayrı bir güç veriyordu. Kimseyi görmek şuan istemediğim bir durumdu. Yalnız olduğuma inandırıyordum bu yüzden kendimi. Mutlu olacaktım bende. Elbet bir gün benimde zamanım gelecekti...

Beklediğim biri var
O sen değilsin yazık ki anladım, bir yudum sevgin var
Neden hep kötü rüyalarda uyandım
Bende bir kalp var
Onu en ucuz romanlarda harcadım
Bende bir aşk var
Onu hep yanlış kalplere bıraktım...
Senin gökyüzünde benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında benim evim yoktu
Kader ayrı sondu, yazdığı son hikâye buydu...
Yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş..."

Son satırlar dudaklarımdan döküldüğünde bir süre daha gözlerim kapalı kaldı. Alkış sesinin beni gerçekliğe döndürmesi çok aniydi. Bir an gerçekten yalnız olduğuma inanmış olmalıydım. İnsanların böyle tepkiler vermesini gerçekten beklememiştim. Neden bilmiyorum kendimi yetersiz görme gibi bir huyum vardı. En son şarkı söylediğimde de alkış almıştım ama o zaman bunun farkında olamayacak kadar şoktaydım. Kunter'e âşık olduğumu anlamıştım çünkü. Şimdi de âşıktım ama arada çok fark vardı.

Etrafı incelerken bana doğru gelen Aybars'ı görmeyi beklemiyordum. Tabi bu arada şarkı söylerken beni kameraya alan ve bunu Kunter'le paylaşan Poyraz'dan da haberim yoktu. Belki Kunter'in ne kadar acı çektiğinin farkında olabilseydim bir şeyler daha farklı olabilirdi. Ya da olmazdı. Bunu o an için bilmem olanaksızdı.

Bölüm Sonu


Continue Reading

You'll Also Like

626K 48.9K 37
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
32.1K 1.9K 30
"Uslu durmazsan cezanı çekersin." ~ Uyarı: Hikaye cinsel içerik ağırlıklı olacaktır. Bazen rahatsız edici sahneler de olabilir, 'ya çok tatlılar' ded...
3.4M 146K 55
Bir kadın;bazı gerçekler ile düzeni bozulmuş,duyguları ağır bir darbeye maruz kalmış,yalnız hissetmiş,acı çekmiş,ama sadakatini kaybetmemiş. Gerçekle...
127K 310 1
Kurtulmaya çalıştım. Olanlar tekrar tekrar gözümün önüne geliyordu. Bir salon dolusu insanı öldüren bir adam beni bilmediğim bir yere götürmek istiyo...