YANLIŞ MAFYA ⚔️

Por sonmasalbukucu

556 64 47

Monoton bir hayat süren Buğu, bir gün yanlış adrese yaptığı teslimatla kendini kostümlü parti sandığı mafyala... Más

Bölüm Ⅰ: Yanlış Adres 🚲🎂🤦🏻‍♀️
Bölüm Ⅱ: Yin & Yang ☯️ 🖤
Bölüm Ⅲ: Kalp Cerrahı 🩺🧑🏻‍⚕️❤️
Bölüm Ⅴ: Sonlar & Başlangıçlar ❤️

Bölüm Ⅳ: Yanlış Numara Herhalde? 🙄

102 14 4
Por sonmasalbukucu

🎧NP: MIDDLE OF THE NIGHT -MONSTA X

Ben bir şeyleri dile getirmeyi sevmezdim. Hoşnut olsaydım da olmasaydım da. Ki bu durum genellikle hoşnut olmadığım şeyler için geçerliydi. Herkes umursamaz olduğumu söylerdi ama öyle değildim, hiç olmadım. Sadece... Sadece insanların ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Her şeyi kendi başıma yapsam da birisinin çıkıp, 'yardım lazım mı' diye sormasını beklerdim hep.

Ama dedim ya, dile getiremezdim işte; ailemin gözünde yeterince 'hiçbir işi beceremeyen', 'hala büyüyememiş çocuk' olarak görünüyordum zaten.

Sebebine gelecek olursak, komikti. Onlar için büyüdüğümü kanıtlamak bir doktor olabilmemden ibaretti. Tıp fakültesini kazanmış olmama rağmen ilk yılımda bırakmıştım; insanların hayatıma daha fazla müdahale etmesine dayanamamıştım çünkü. Evet, varlıklı bir ailenin kızıydım, lüks bir hayatım vardı ama mutlu değildim.

Ailemin tüm serverini bir kenara itip kendi yolumu çizdiğim için bir aptal olduğumu söylüyorlardı. Söylesinlerdi. Eğer mutlu olmaya çalışmak aptallıksa, aptalın tekiydim ben.

Benden bir cevap alamayınca, ısrarla tekrar sordu. "Omzuna ne oldu?" Sesinde endişeyle karışık bir yumuşaklık vardı. Kendimi geriye ittirerek belimdeki elinden kurtuldum.

Ona ne olduğunu söyleyecek değildim. Gerçekten umursadığını da düşünmüyordum nasılsa. Hem, nasıl olurdu da hatırlamazdı onunla çarpıştığımızı?

Belki de beni ortadan kaldırmak için yaptığı planının bir parçasıydı her şey. Evet, temkinli olmakta fayda vardı.

"İyiyim ben," dedim ağrımı gizlemeye çalışarak.

Onun yüzüne bakmamak için gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Eli hala ağrıyan omzumun üstünde duruyordu. Gözlerim onun koyu kahveleriyle kesişince, soğuk bakışları yerini bir doktorun şefkatli gözlerine bıraktı. "Bir bakayım," dedi ve beni tekrar şaşırtarak omzuma doğru eğildi.

Elleri beklediğimden çok daha nazikti. Her dokunuşunda ağrının yerini saptamaya çalışıyordu. O şu anda bir mafya olmaktan çok uzaktaydı.

"Burada küçük bir zedelenme var," dedi, parmaklarını omzumun ağrıyan noktasına bastırarak. "Buz uygulamalı ve biraz dinlenmelisin. Ağrı kesici alabilirsin ama eğer birkaç gün içinde geçmezse, daha detaylı bir muayene için gelmelisin."

Onun bu beklenmedik ilgisi ve yardımseverliği karşısında şaşkına dönmüştüm. Beni her seferinde şaşırtıyordu. Soğuk mafya liderinin altında, gerçekten de insanlara yarım etmek isteyen bir doktor yatıyor olabilir miydi?

Saçmalama Buğu. Yok daha neler!

"Neden?" diye sordum, dayanamayarak. O, kişiliğime aykırı davranmama sebep oluyordu. Şu anda bu soruları sormak yerine çıkıp gitmem gerekirdi.

Ellerini pantolonunun ceplerine sokup, "Ne neden, küçük?"

"Rol yapmayı kessen mi artık? Tadı kaçtı cidden." Söylediğim şeye inanamıyordum. Başım gerçekten belaya girebilirdi.

Kaşlarını şaşırır gibi yukarı kaldırıp indirdi. Yarım bir gülümseme takındı ama cevap vermedi. İçimden bir ses bu halinin iyiye işaret olmadığını söylüyordu ama bir aptal gibi nereden geldiğini bilmediğim cesaretimle ileri geri konuşmaya devam ettim.

"Neden bir daha buraya geleyim ki ortopedinin ilgili alanın olmadığı şöyle dursun?" Çatık kaşlarımı koyu kahvelerine dikmiş, öfkeyle bakıyordum.

Başını düşünceli bir şekilde aşağı yukarı salladı. Onun gibi birinin aklından ne geçirdiğini tahmin bile edemezdiniz. Adam belanın ta kentisiydi çünkü.

"İlgili alanım neymiş?" diye sordu, eğilip yüzünü yüzümle eşitleyerek.

"Kalp cerrahisi, değil mi?"

Büyükçe sırıttı. Sırıtmasından nefret ediyordum. "Doğru bildin küçük."

"İnan ne olduğun umrumda bile değil." Odada kilitli olduğumuzu hatırladığımda kapıya doğru baktım.

"Seni tanıdığım falan yok. Sadece... Bugün elinde tuttuğun kalp ve damar cerrahisi kitabını gördüm. Herneyse." Onu tanıyormuşum gibi bir izlenim vermek istemiyordum. Başıma daha fazla bela almak istemezdim.

Huzursuz hissetmeye başlamıştım. Uzun süre kapalı ve alışılmadık yerlerde kalamıyordum. Klostrofobim, yani kapalı alan korkum vardı.

Terlemeye başladığımı hissettiğimde onu göz ardı edip hızla kapıya doğru koşmaya başladım.

Chang Ming'in yanında atak geçirmek isteyeceğim en son şey bile değildi. Delirmiş gibi kapının üzerindeki kilidi çevirmeye çalışıyordum ama ellerim birbirine dolanıyordu.

Ellerimin üzerinde bir sıcaklık hissedince kendime geldim. Onun eli, orada, kilidi tuttuğum ellerimin üzerindeydi. Tek çevirişte açmıştı kapıyı.

"Bir acelen mi var küçük?"

Kapının açılmasıyla birlikte bir rahatlama hissettim. Ellerimi elinin altından sertçe çektim. "Bana küçük demeyi kes! 22 yaşındayım ben!"

Güldü. Nesi komikti?

"Hem, acelemin olup olmaması seni ilgilendirmez. Görüşmemek üzere," dedim.

Kapıdan çıkıp yüzüne kapatacağım sırada konuştu, "22 yaşında olman benden küçük olmanı değiştirmez."

Manyağın teki olmalıydı. Kapıdan çıkıp sadece koridorda yürümeye başladım. Bir daha uğramamak üzere sonsuza kadar gitmeliydim bu hastaneden.

🖤🖤🖤

Eve geldiğimde saat 17.16'yı gösteriyordu. Ne aptalca bir gündü ama! Direkt odama geçip üzerimi değiştirmeden kendimi yatağıma attım. İki gündür, bu resmen bir ritüel haline gelmişti. Hepsi onun yüzündendi, o kahrolası mafyanın!

Parmaklarımı saçlarımın arasına geçirdim. Ne yapacaktım ben? O mafya bozuntusuyla tekrar karşılaşıp bir de kaba saba konuşmuştum.

Kaçsa mıydım? Ya da ülke mi değiştirseydim? İyi de nasıl? Bizimkiler buna hayatta izin vermez, sebebini söyleyecek olsam inanmazlardı.

"Hala bir çocuk gibi bahane ürettiğimi söylerler kesin."

"Ne zaman inandılar ki bana?"

Üstüne üstük Chang Ming beyinsiz abimle arkadaştı. Hatta yakın arkadaştı. Daha önce hiç duymadığım yakın arkadaş...

Aslında şaşmamalıydım; ailemle hiçbir zaman yakın olmamıştık. İşleriyle çok meşgul oldukları için...

Yüzüstü yattığım yatağımda tepinmeye başladım. "Of, of, of! Hapı yuttum ben!" Biraz daha böyle devam ederse yakında 'ulan hayat' diye bağırırdım herhalde.

Cep telefonuma bir bildirimin geldiğini duyunca yataktan adeta sürünürcesine komodinimin üstündeki çantamın içindeki telefonuma uzandım.

"Bir sipariş mi aldım yoksa?" Gözlerim kocaman açılmış, neşelenmiştim.

587* numarasından bir mesaj

Mesajı açar açmaz bir anlığına neşelenen suratım yeniden düşmüştü.

587*: Omzun nasıl oldu?

Siz: ??

"Yanlış numara herhalde?"

587*: Buz uyguladın mı?

Unuttuğum omzumun tekrar ağrımasına sebep olan bu şahsı tanıyor gibiydim. "Umarım düşündüğüm kişi değildir."

Siz: ???

587*: ? Ne oluyor?

Siz : Tanıştırayım, soru işareti kendileri.

587*: Neden atıyorsun? Onu biliyorum.

"Hadi canım! O kadar da yaşlı değilmiş demek."

Siz: Kimsin manasında.

587*: Siz küçükleri anlamak gerçekten zor.

"Chang Ming?!"

"Gerçekten de o. Küçükmüş, sensin küçük."

Siz: Numaramı nerden buldun?

587*: Abinden.

"Ulan Kaya. Bittin sen oğlum, bittin."

587*: Bu kadar öfkeli olma, kalbe zarar :)

"Lan."

"Sinirlendiğimi nerden biliyor?"

Telefonumu yüzüme doğru tuttum. "Beni dinliyor olamaz değil mi?"

Omzum tekrar sızlamaya başladı. "Ah!" diye bir çığlık attım.

Yazıyor...

Telefonumu yatağıma atıp hızlıca buzluktan buz torbasını almaya koştum.

Geri döndüğümde telefonuma 7 yeni mesaj gelmiş olduğunu gördüm.

587*: Sen iyi misin?

587*: Orada mısın?

587*: Cevap ver!

587*: Buğu?

587*: Ne oldu?

587*: 1 dakikan var.

587*: Bir şey yaz. (18.00)

Siz: Bir şey. (18.12)

İletildi.

Çevrimdışı

Çevrimiçi

587*: Komik değildi.

587*: 1 dakikan var demiştim.

Bir kahkaha patlattım. "Oldu canım başka?"

Siz: Tüh ya, 12 dakika olmuş 😔. Ne olur affet.

587*: Problem değil.

"Ahahaha. Bir de ciddiye alıyor. Problem olsa ne olurdu acaba!?"

Bir elimle omzuma buz torbasını bastırdığım için tek elimle mesaj yazmak zordu.

Siz: İşin falan yok mu senin ya? Yazma bir daha bana.

587*: Eğer sana sorduğumda cevap verseydin onca işin arasında şimdi seninle meşgul olmazdım.

"Zorunda mıyım?"

Siz: Pardon??

587*: Zorundasın. Bana sorduğum an cevap vereceksin.

"Harbi tırsmaya başladım lan. Beni mi dinliyor gerçekten?"

587*: İyi olduğundan emin olduğuma göre sonra görüşürüz küçük.

587*: Ha bu arada, artık buz torbasını kaldırabilirsin.

"Ne oluyor ya?"

Siz: Yoksa sen beni mi izliyorsun?

Yazıyor...

Görüldü

Çevrimdışı

Şaşkınlıktan bir süre duraksadım. Sonra pencereye doğru koşup sokağa baktım. Mahalle sakinlerinden başka kimse yoktu.

Siz: Buz torbası tuttuğumu nereden biliyorsun?

Siz: Kime diyorum? (18.37)

İletildi

"Sen bana görüldü mü attın şimdi?!"

"Mafya bozuntusu!"

"Gösteririm ben sana görüldü atmayı!"

Görüldü kırmızı çizgimdi. Görüldü yediğimde kendimden geçerdim. Çok ama çok ama çok öfkelenmiştim ama hayır hayır, ona daha fazla yazıp kendimi onun seviyesine düşüremezdim.

Mesaj ekranına işaret parmağımı sallayarak, "Biliyor musun? Umrumda bile değilsin! Bir daha sana asla ama asla cevap vermeyeceğim."

"Umarım bir hata edip yazarsın çünkü karşılaşacağın tek şey görüldü olacak!"

Telefonumu yatağın en uç kısmına doğru fırlatıp elimdeki buz torbasını omzuma değil de alnıma bastırdım.

"Sinirlenme Buğu, sakin ol."

"O kim oluyor ki?"

"Değil mi ya?"

"Hah."

"Haha."

"Hahah."

Elimin telefona uzandığı her seferde diğer elimle uzanan elimi tutup durduruyordum. Kendime mukayyet olup Chang Ming adlı uğursuza mesaj yoluyla bir şeyler sallamasam iyi olurdu.

"Bu böyle olmayacak, en iyisi mutfağa gidip kek falan yapayım."

"Cidden iyi miyim ben ya?"

"Adam kesin beni izliyordu, ben gelmişim görüldü atmasına takılmışım."

"Ama takılmışım işte."

"Göstermez miyim ben sana, uğursuz herif!"

Odamdan çıkıp mutfağa gitmek için ayağa kalktığım sırada telefonum çalmaya başladı.

Öfkeyle soluyarak aramayı cevapladım. Arayan ablamdı.

"Alo!"

"Yine perilerin tepende bakıyorum minik prensesim."

"Hiç sorma abla. Manyağın biri-" Bir an duraksadım. Ona bu mevzuyu anlatmasam iyi olurdu.

"Eee?"

"Bir şey yok ablacığım ya. Her zamanki şeyler işte. Sipariş iptali aldım son dakika," diye bir yaralan uydurup geçiştirdim.

"Ha, anladım bebişim. Olur öyle şeyler. Takma kafana."

"Aynen öyle abla. Sen neden aramıştın?"

"Bu gece kafa dağıtalım biraz diyecektim. Uyar sana değil mi prensesim? Eğleniriz hem şöyle abla kardeş."

"Hayırdır abla. Neyin var? Sesin iyi gelmiyor."

"Akşam anlatırım. Geliyorsun değil mi?"

"Gelmez olur muyum? Hem ablamı kim üzdüyse öğrenip kafasını kırmam lazım."

Buruk da olsa güldürebilmiştim onu.

"Öptüm bebişim, kapatıyorum."

"Kolay gelsin abla, öptüm ben de."

Telefonu kapadıktan sonra makyaj masasının üzerine koydum.

"Hazırlanayım bari. Acaba ne giysem?"

🖤🖤🖤

Radyoda çalan şarkıya eşlik ediyordum, sesimin ne kadar kötü olduğuna aldırış etmeden. Saat 23.17'ydi. Ablamın üstü açık kırmızı Mini Cooper'ında otoyolda ilerliyorduk.

🗡️

Üzerime beyaz, ince askılı, dizlerime kadar uzun bir elbise giymiştim. Saçımı düzleştirip serbest bırakmıştım. Makyajım pembe tonlardaydı.

Ablamsa kırmızı, göğüs dekoltesi olan, benimkinden çok daha dar, mini bir elbise giymişti. Sarı saçları dalgalı, makyajı oldukça belirgin, koyu tonlardaydı.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

"Hong Long Club'a" dediğini duyduğumda büyük çaplı bir şok geçirdim. Artık geri dönmek için çok mu geçti?

Herhangi bir yere gidebilirdik ama... Ama orası olmazdı. O mafya bozuntusunun gece kulübü olmazdı.

O lanet yere gidemezdik!

...

EEVVEEET. BİR BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİİK. BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ AŞKLARIM, ÖPTÜMMM! 😘

YILDIZIMIZI ⭐️ PARLATMAYI & YORUM YAĞMURUNA 💧 TUTMAYI UNUTMAYINNN!

SEVİLİYORSUNUNUZZZ, 拜拜! byeee 🩷

Seguir leyendo

También te gustarán

2.4M 38K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
528K 4.6K 26
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
1.5K 69 39
Dur!! Hemen linç etme. Bende wattpad okuyorum ve bu yazıcağım kitap sadece bazıları için geçerli. Wattpad bağımlılıktır cidden öeğdmwpdnwldncn.
823K 34.6K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...