TAKINTI

By asranixa

1.9M 33.8K 19.3K

Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakala... More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm Sezon Finali

29. Bölüm

18.1K 594 282
By asranixa

Takıntı 1M oldu. Bu zamana kadar benimle olan kitabımı destekleyen herkese çok minnettarım. Baştan sona beni hiç yalnız bırakmadınız. Bu yolda hayallerim sayesinde ilerledim. Bir gün bu noktaya gelebileceğime inandım ve sen yapamazsın diyenlere inat asla yolumdan vazgeçmedim. Bu süreçte öğrendiğim en güzel şey hayallerinden asla vazgeçmeyip kendi inanmak oldu. Umarım nice milyonlara birlikte ilerleriz. Hepinizi çok seviyorum. Takıntı ailesine katılan ve katılacak olan herkese sonsuz Teşekür ederim. Sizler sayesinde her zaman bir sonrakinden daha iyi olacağız. Hepinizi çok seviyorum iyiki varsınız❤️❤️


Yüzüme gelen beyaz ışıkla gözlerimi zorlukla açtım. Bedenim acı içinde kıvranıyordu. Bakışlarımı odada gezdirdim. Sahra tekli koltukta oturmuş yeri izliyordu. Kapı açılıp kapandığında bakışlarımı oraya çevirdim.

"Efsan kardeşim iyi misin?" Abim merakla yanıma gelip elimden tuttu.

"Efsan iyi misin? Ağrın var mı?" Sahra koltuktan hızla kalkarak yanıma geldi. Zorlukla yutkunmaya çalıştım. Boğazımdaki kuruluk buna engel oluyordu. Ellerim titreyerek karnıma gitti. Sahra gözyaşları içinde bana bakarken abim başını yere eğmişti.

"B-bebeğim iyi mi?" Korkuyla sormuştum. Aklıma gelen şeyin dile getirilmesinden korksam da bir umut kırıntısı içimde yeşerttim.

"Çok üzgünüm." Sahra güçlükle konuşurken nefesim kesildi. O an sanki kocaman odaya sığamamıştım.

"Yalan söylüyorsun bebeğim beni asla bırakmaz." Kolumdaki serumu hızla çıkarıp yataktan doğruldum.

"Efsan sakin ol. Dinlenmen gerekiyor." Sahra kolumdan tuttu.

"Kardeşim dayanmak zorundasın." Abim gözlerimin içine bakarak bunu söylemişti. Dayanmak? Bir annenin bebeğini kaybetmesi ne demek asla bilemezlerdi.

"Bırakın beni." İkisinden zorlukla uzaklaşıp yataktan kalktım. Karnımda yoğun bir ağrı vardı. Gözyaşları içinde kollarımı karnıma sardım. Orada canımdan bir parça artık yoktu. Sahra koluma girdiğinde hıçkırarak ağladım. Bedenimi soğuk zemine bıraktığımda o da benimle birlikte yere düşmüştü.

"O benim herşeyimdi. Onu benden aldılar." Hıçkırarak ağlarken Sahra sakinleşmemi söylüyordu. Ellerimi yumruk yapıp karnıma vurmaya başladım.

"Keşke ben ölseydim. Ama onu benden almasalardı." Üst üste sert yumruklarımı acımadan karnıma geçiriyordum. Bacaklarımdan aşağı kanlar akarken daha da sert vurdum.

"Efsan yalvarırım. Yapma." Sahra kolumu tutmaya çalışsada umursamadan gözyaşları içinde vurmaya devam ettim. Abim de kolumdan tutup durdurmaya çalışsada acıyla ellerimi saçlarıma geçirdim. Hepsini koparırcasına çektim. Sahra gözyaşları içinde beni tutmaya çalışırken abim koşarak odadan çıkıp doktor çağırdı.

"Koruyamadım." Ağzımdan çıkabilen tek kelime bu olmuştu. Avucumda kalan saçlara baktım. Yerler kan içinde kalırken bedenim titriyordu. Sahra konuşsada onu duyamıyordum.

"Benim hayatım bitti. " Sahra'ya döndüğümde hıçkırarak ağlıyordu.

"Efsan yalvarırım. Bunu kendine yapma." Sahra ellerimi sıkıca tutarken gözyaşları içinde ona baktım.

"Onu kucağıma bile alamadım. Kokusunu içime bir kez olsun bile çekemedim. Sahra benim gücümü, ruhumu, kalbimi söküp aldılar. Bebeğimi benden aldılar." Gözyaşlarım durmaksızın akarken Sahra bana sıkıca sarıldı.

"Dayan kardeşim. Çok zor ama dayanmak zorundasın." Sahra saçlarımı okşarken odaya doktor girmişti. Kolumdan tutarak zorlukla yerden kaldırıp yatağa yatırdılar. Hemşire kolumdan tutup zorla sakinleştirici iğne yaptı. Sahra elimi sıkıca tutarken abim saçlarımı okşuyordu. İlacın etkisiyle zorlukla gözlerimi kapattım.


Barlas aldığı haberle koşarak olay yerine gelmişti. Araba paramparça bir halde dururken Atlas sedyeyle ambulansa bildiriliyordu. Koşarak ambulansa doğru ilerledi.

"ABİ." Korkuyla sedyede yatan Atlas'a baktı.

"Beyefendi. Bu şekilde giremezsiniz." Ambulans görevlisi kolundan tutup uzaklaştırdı. Ambulansın kapısı kapandığında Barlas koşarak arabaya ilerleyip ambulansın peşinden gitti.

Hastaneye geldiğinde arabadan hızla inip sedyeyle indirilen Atlas'ın yanına koştu.

"Durumu nedir?" Doktor sedyede yatan yaralı adama bakışlarını çevirdi.

"Araba kazası. Hasta çok kan kaybetmiş kalbi dursa da zorlukla geri döndürdük. Ama durumu ağır." Hemşire doktora bilgi verirken hızla hastaneye girdiler.

"Abi dayan. Ben buradayım." Barlas gözyaşları içinde Atlas'ın koluna dokundu.

"Hemen ameliyathaneyi hazırlayın." Doktor bağırdığında hemşireler hızla uzaklaştı. Ameliyathanenin kapısına geldiklerinde hemşire Barlas'ın kolundan tutup durdurdu.

"Beyefendi siz burada kalın." Barlas gözyaşları içinde sedyede yatan abisine son bir kez baktı. Ameliyathaneye alındığında kapı kapanmıştı. Kendini zorlukla yere bıraktı.

(3 saat sonra)

Ameliyathanenin kapısı açıldığında Barlas hızla yerinden doğruldu. Atlas'ı gördüğünde koşarak yanına ilerledi. Hemşireler onu uzaklaştırırken doktor da çıkmıştı.

"Doktor abim nasıl?"

"Hasta çok kan kaybetmiş neyseki erkenden müdahale edebildik. Hayati tehlikeyi henüz atlatamadı. 48 saat yoğun bakımda durumunu kontrol edeceğiz. Geçmiş olsun." Doktor gittiğinde Barlas tuttuğu nefesini güçlükle verdi.

"BARLAS." Sahra hızla ona doğru ilerledi.

"Atlas o nasıl?"

"Ameliyathaneden yeni çıktı. Durumu kritik yoğun bakıma alındı." Barlas kendini yere bıraktığında Sahra'da yanına oturdu.

"Dayanacak gücüm kalmadı. Hepsi benim yüzümden eğer ona haber verme-" Sahra elinden tutup sıkıca sarıldı.

"Şsst kendini suçlama. Sen böyle olacağını bilemezdin." Barlas başını Sahra'nın omzuna yasladı.

"Efsan nasıl?"

"Bebeğini kaybetti. Öğrenince de tabiki delirdi. Kendine zarar verdi doktorlar zorlukla sakinleştirici iğne yaptılar. Şimdi uyuyor."

"İkisini bundan sonra çok zor zamanlar bekliyor."

(2 AY SONRA)

Bebeğimi kaybedeli tam tamına 2 ay olmuştu. Geceleri uyuyamaz sabahları kalkamaz olmuştum. Atlas'ın kaza geçirdiğini sonrasında Sahra'nın ağzından duyduğumda ikinci kez ölmüştüm sanki. Ona çok kırgındım o gece gitmemi istemiş sonrasında yanımda olmamıştı. Belki çok bencil olabilirdim ama bebeğimi kaybederken sevdiğim adamın yanımda olup elimden tutmasını herşeyden çok isterdim. Ama o elimi tutamamış hatta 2 ay boyunca sesini dahi duyamamıştım. O kazadan sonra komada kalmıştı. Doktorlar beklememem gerektiğini bile söylemişti. Belki bir gün uyanır veya sonsuza kadar uyanamazdı. Bu belirsizlik günden güne ölüm gibi bedenimi sarmış ruhumu ele geçirmişti.

Ben o gece sadece bebeğimi değil aynı zamanda sevdiğim adamı da kaybetmiştim.

"Efsan." Sahra'nın seslenmesiyle camdan bakışlarımı çekip ona döndüm.

"Perişan oldun. Kaç aydır sabah akşam hastanedesin. Hastalanacaksın Barlas seni eve bıraksın."

"Kocam komada ama ben evde yatıp dinleneceğim öyle mi?" Bakışlarımı Sahra'dan çekip yatakta hareketsiz yatan bedene çevirdim.

"Doktorlar durumunun aynı olduğunu söyledi. Burada kalsan bile ona yardım edemezsin."

"Kahretsin." Öfkeli bir halde Barlas yanımıza geldi.

"Ne oldu? İyi görünmüyorsun." Merakla ona baktığımda bakışlarını Atlas'a çevirdi.

"İşlerde büyük sıkıntı çıktı. Atlas 2 aydır olmayınca yapılan anlaşmalar iptal edilmeye başlandı. Yurt dışına gönderdiğimiz malların sevkiyatı da durdurulmuş yani büyük sıkıntıdayız. Atlas olmadan hepsini tek başıma kontrol edemem." Barlas sinirle ve biraz da endişeyle bize baktı. Atlas varken hiçbir zaman işler konusunda sıkıntı çıktığını duymamıştım. Onun yokluğu sadece bizi değil aynı zamanda işleri de etkilemişti.

"Ben varım." Söylediklerimle ikiside şaşkınlıkla bana baktı. Bakışlarım Atlas'ın üzerindeydi.

"Onun bana öğrettiği en iyi şey asla pes etmemekti. Gerekirse düştüğümüz yerden güçlükle kalkacağız."

"Efsan haklısın ama bu çok tehlikeli bizim işler sandığın kadar kolay değil. Atlas'ın bile başına neler geldi. Özellikle bir kadının bu tür işlere bulaşması çok tehlikeli."

"Onlar henüz bir kadının gücünü görmedi. Ben bu hayata Atlas'a evet diyerek zaten dahil oldum. Herşeyden önce ben bebeğimi kaybettim Barlas. Beni başka hiçbir şey bu hayatta korkutamaz."

"Efsan olmaz bu çok tehlikeli." Sahra endişeli gözlerle bana bakarken ikisini de umursamadım.

"Atlas uyanıp işlerinin başına geçene kadar bu düzenin bozulmasına izin vermeyeceğim."

"Peki sonrasında ne olacak?" Sahra'nın meraklı sorusuyla ona döndüm.

"Sonrasında bana yaşatılanların bedelini herkes ödeyecek." Sahra ve Barlas birbirlerine baktığında Atlas'a döndüm.

"Barlas sen bana yapmam gerekenleri söyle yeter."

"Tamam yenge." Barlas yanımızdan ayrıldığında Sahra'nın meraklı bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Artık bambaşka bir Efsan ile tanışacaklardı. Onlar benden bebeğimi aldı. Bende onlardan herşeylerini alacaktım.


Hastaneden çıkıp arabaya bindim. Başımı cam'a yaslayıp yolu izlemeye başladım. Telefonumu çıkarıp Barlas'ın attığı dosyayı inceledim. Bu akşam Atlas'ın önceden anlaştığı sevkiyatın toplantısı vardı. Barlas bu toplantının çok önemli olduğunu söyledi. Bende akşam onunla birlikte toplantıya katılacaktım. Atlas'ın durumundan dolayı imza yetkisine sahiptim. Telefonum çaldığında hemen açıp kulağıma götürdüm.

"Yenge. Seni birazdan alacağım. Toplantı için herkes mekana geçmiş bile sadece imzaları atar çıkarız. Ben yanında olacağım."

"Tamam hemen hazır olurum." Telefonu kapatıp cebime koydum. Eve geldiğimizde arabadan indim. Kapıyı Selin açmıştı.

"İyi misin?" Merakla bana bakıyordu.

"İyi olmaya çalışıyorum. Bu akşam işlerim var. Beni beklemeyin." İçeri girdiğimde Selin yanıma geldi.

"Asaf'ın ilaçlarını da aksatmayın. Ben gelene kadar içmiş olsun." Selin başını salladığında salondan çıkıp odama ilerledim. Kapıyı açtığımda içeri girdim. Aklıma Atlas geldiğinde derin bir nefes aldım. Her yerde onunla birlikte anılarımız vardı. Kendimi toparlayıp dolabımdan kıyafetlerimi çıkardım.

(Efsan'ın giydiği)

Üzerimdekileri çıkarıp hızla kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Saçlarımı hafif dalgalı bırakıp hafif bir makyaj yaptım. Aynadan kendimi inceledim dışarıdan bakılınca gayet iyi görünüyordum. Ama içimdeki fırtınadan kimsenin haberi yoktu. Barlas'tan gelen mesaj ile çantamı alıp odadan çıktım. Salona geçtiğimde koltukta oturduğunu gördüm.

"Çıkalım mı?" Barlas telefondan bakışlarını çekip bana döndü. Yerinden kalkarak yanıma geldi.

"Yenge emin misin? Abim uyandığında bu olanları öğrenirse beni kesin öldürür."

"Başka bir çözüm yolu olduğunu göremiyorum. Şuan olması gereken bu Atlas uyandığında yapması gerekeni zaten yapar." Barlas sessizce beni onayladığında ikimizde evden çıktık. Abim ve Sahra arabadan inip bize doğru ilerledi.

"Efsan gitmene izin vermiyorum. Senin o insanların içinde ne işin var? Başına bir şey gelmesine izin veremem."

"Başıma yeterince olay geldi. O zaman neredeydin abi?" Sesim sert çıkmıştı. Bu zamana kadar herkes ne yapmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Peki onlar bana ne yapabilmişti?

"Cevabı hepimizin bildiğine göre. Konuşacak bir şey kalmadı. Ben güçsüz bir kadın değilim. Yanımda herhangi bir korumaya da ihtiyacım yok. Kocam hala komada. Ve canımdan bir parçamı bebeğimi kaybettim. Bundan sonra kimse bana mümkünse karışmasın." Hepsi sessizce beni dinlerken abim mahçup gözlerle bana bakmıştı. Onları umursamadan hızla arabaya ilerledim.

Arabaya bindiğimde Barlas'ta hemen peşimden gelmişti. Elindeki dosyayı bana uzattı.

"Bu anlaşma için Atlas 2 yıldır uğraştı. Depodaki mallar yurt dışına satılacak. Onlar da bizim mallara karşılık anlaşmayı onaylayıp bizimle iş birliği yapacak." Elimdeki dosyayı dikkatle inceledim. Burada iş birliği yapacağımız birkaç kişinin bilgileri ve toplantı ile ilgili detaylar yazılıydı.

"Silah ticareti." Barlas'a bakarak söylediğimde şaşkınlıkla yüzüme baktı. Bunu açıkça dile getirmemi beklemiyordu.

"Evet. Bunun sayesinde daha güçlü olacağız."

"Peki bu iş olmazsa anlaşma sağlanamazsa ne olacak?"

"İşte o zaman batarız. Bütün işler bu anlaşmaya bağlı. Elindeki dosya Atlas'ın kaderini belirleyecek." Barlas ciddi bir ifade ile elimdeki dosyayı işaret etti.

Elimdeki dosyadan bakışlarımı çekmedim. Atlas'ı bitirmek istesem bunu çok rahat yapabilirdim. Ama bu şekil kazanmak istemiyordum. Onunla yüz yüze kozlarımı paylaşacaktım. Bu zamana kadar hep kalbimle hareket ettim. Artık aklımla yoluma devam edip eski Efsan olmayacaktım.

Geldiğimiz mekana bakışlarımı çevirdim. Barlas indiğinde bende peşinden indim. Lüks bir mekandı ikimizde birbirimize bakıp başımızı salladık. İçeri girdiğimizde loş bir ışık süzmesi gözüme çarptı. Uzun bir koridorda birlikte yürümeye başladık. Köşede başını eğmiş kadınları dikkatle inceledim. Koridor bittiğinde geniş bir oda bizi karşıladı. Ortada büyük bir masa vardı. Masanın başında bacak bacak üstüne atmış bir adam oturuyordu. Başında da kızlar omzuna masaj yaparken içkisini yudumladı. Birkaç adam da masanın köşesinde oturmuş konuşuyordu.

Adamın bakışları beni buldu. Uzun boylu yüz hatları keskindi. Kesinlikle karanlık işlerle ilgilendiği belli oluyordu.

"Barlas olanları duydum. Abin için çok üzüldüm. Atlas gibi bir adamın başına gelenler çok kötü. Bir umut onunda buraya gelmesini bekliyordum." Adam sustuğunda bakışları beni buldu.

"Ama onun yerine başka birini getirmene de şaşırdım. Kadınların bu tür ortamlar yerine daha çok eğlenceli ortamlarda olmasına alışkınımdır."

"O zaman alışılmadık şeylere de kendini hazırlasan iyi olur." Söylediklerimle Barlas bana şaşkınlıkla baktı.

"Yenge sa-"

"Hanımefendi belli ki kendine çok güveniyor. Doğrusu şu ortamdan koşarak uzaklaşmanı beklerdim. Çünkü senin için bu daha iyi olurdu." Adamın alaylı tavrını umursamayıp masanın başındaki koltuğa geçip oturdum. Şimdi karşı karşıya oturuyorduk.

"Eğer bir yerden kaçacak biri varsa. O ben değil siz olursunuz. Çünkü benim kimseden korkum yok. Hele sizin gibiler istediği kadar konuşabilir. Hiçbiriniz zerre umurumda değilsiniz." Karşımdaki adam kahkaha atarak yerinden kalkıp bana doğru yaklaşmaya başladı. Barlas belindeki silaha dokunduğunda elimle durdurdum.

"Sen kimsin? çünkü bu şekil karşımda oturmaya cesaret etmen için çok güçlü birinin arkanda olması gerekir."

"Efsan Akay. Yeterince anlaşılmadıysa şöyle anlatayım." Yerimden kalktığımda herkes merakla bana bakıyordu. Barlas belindeki silahı sıkıca tutup ona işaret vermemi bekliyordu.

"Oturduğun yerin hatta var olduğun şehrin bile hakimi olan adamın karısıyım." Herkes şaşkınlıkla beni izliyordu.

"Kadınları daha çok eğlenceli ortamlarda görmeye alışkınım demiştin sanırım." Masanın etrafında dolaşmaya başladım.

"O zaman şuna da alışsan iyi edersin. Bir kadın isterse her ortamda çok güçlü olur. Ve sizde girdiğiniz her ortamda kadınların olmasına alışın. Çünkü uzun bir zaman buralarda olacağım. Tabi kocam gelene kadar." Mekanda büyük bir sessizlik oluşmuştu.

"Atlas çok şanslı bir adam. Senin gibi bir karısı var. Açıkçası tavrın hoşuma gitti. Karşımda güçlü bir kadın görmek etkileyici. İş yaparken çok eğleneceğim." Adam yanıma gelip elini uzattı.

"Serkan." Uzattığı elini tutmadan ona baktım.

"Efsan." Serkan elini gülerek geri çektiğinde yerime geçip oturdum. Barlas yanıma gelip kulağıma eğildi.

"Yenge istersen hemen bitiririz. Gerisini ben hallederim."

"Merak etme. Herşey yolunda." Barlas emin olmak istercesine gözlerime baktığında gülümseyerek başımı salladım. Geri çekilip yanımdaki koltuğa geçip oturdu.

Dosyaları son kez inceleyip karşımdaki adama döndüm. Serkan bana bakıp imzayı hızla attı. Kızın uzattığı kalemi alıp bende imza attım.

Herkes masadan kalktığında bende yerimden kalktım.

"Sevkiyat bu akşam başlayacak. Güzel işler yapacağımıza inanıyorum. Efsan hanım."

"Aksilik çıkmasın yeter gerisini zaman gösterir." Çantamı alıp çıkışa ilerledim. Barlas'ta peşimden geldiğinde ikimizde mekandan hızla çıktık.

"Yenge çok iyiydin. İçeride olanları da sakın umursama." Barlas bana içtenlikle gülümserken elimi omzuna koydum.

"Teşekür ederim sayende daha iyiydim." Arabaya bindiğimizde hızla oradan uzaklaştık.

Serkan adamları yollayıp koltuğuna oturdu. İçeri giren kadına bakışlarını çevirdi. Feyza karşısındaki adamın değişik tavrına şaşırmıştı.

"Ooo Feyza hanım sonunda depresyon modundan çıkabildiniz. Atlas'a olan aşkından yataklara düştün sandım." Feyza ona alayla bakan adama sinirle baktı. Yanındaki boş koltuğa geçip oturdu.

"Sende bir şeyler var. Dökül bakalım." Serkan elindeki içkisini yudumlayarak gülümsedi.

"Efsan az önce buradaydı."

"Ne? O kadının burada ne işi var?" Yanındaki kadının sinirli tavrını umursamadı.

"Atlas ile yapılması gereken bir toplantımız vardı. Ama kazadan sonra toplantı gecikti. Bugünde toplantıya onu temsilen Efsan ve Barlas geldi."

"Delirdin mi sen? O kadın bu işlerden ne anlar? Sakın onunla iş yaptığını söyleme bana."

"Yaptım bile." Feyza sinirle yerinden kalkıp Serkan'ın başında dikildi.

"Ben Atlas'ı kazanmaya çalışırken sen onun karısıyla iş mi yapıyorsun? O kadından kurtulmaya çalışıyorum sen bana yardım etmek yerine onunla iş yapıyorsun. Yoksa." Feyza susup Serkan'a ciddiyetle baktı.

"Ona aşık olduğunu sakın söyleme." Serkan aklına gelen kadın ile gülümsedi.

"Bilmem olmuş bile olabilirim. Aşırı güzel ve çekici. Benimle konuştuğu her an delicesine etkileniyorum. Hatta Atlas'ın komada bile olmasına bugün daha çok sevinmiş olabilirim."

"Kes sesini. Atlas komadan çıkacak. Ve bana ait olacak. O kadınla asla mutlu olmasına izin vermeyeceğim. Eğer o kadına aşıksan onu sevdiğim adamdan uzak tut. Sen Efsan'a sahip ol bende Atlas'a sahip olayım." Serkan Feyza'ya dönüp gülümsedi.

"Çok yakında ikisinide büyük bir ayrılık bekliyor olacak." İkiside gülümseyerek masada duran içkilerini yudumladı.

Araba evin önünde durduğunda kapıyı açıp hızla indim. Barlas'ta arabadan inip yanıma geldi.

"Serkan ve adamları yarın akşam bizim gece kulübüne gidecek."

"Kaç gibi?" Barlas telefonundan saate baktı.

"8.00'de ama gelmek zorunda değilsin. Ben hallederim."

"Bu iş önemli demiştin. Ortağı olarak orada olmam gerekir. Zaten çok durmam sonrasında eve gelirim."

"Peki sen bilirsin." Barlas yanımdan ayrıldığında bende eve doğru ilerledim. Kapıyı çaldığımda çalışan kız açmıştı. İçeri girdiğimde saatin 1'e yaklaştığını yeni fark ettim. Ceketimi hızla çıkarıp odama ilerledim kapıyı açıp içeri girdim. Arkamdan yavaşça kapatıp üzerimdekileri hızla çıkararak köşede duran pijama takımımı giydim. Banyoya ilerleyip makyajımı hızla silip güzelce yüzümü yıkadım. İçeri geçtiğimde beklemeden kendimi yatağa bıraktım. Yorulmuştum bugün belkide fiziksel olarak kendimi yorgun hissetsemde genel olarak kalbim herşeyden yorulmuştu.

Burnuma gelen tanıdık koku ile başımı kaldırdım. Atlas'ın yastığını yanıma çekip sıkıca sarıldım. Özlemiştim 2 ay boyunca onsuz kalmıştım. Ona çok öfkeliydim bu yaşanılanların acısını ondan çıkarmak istiyordum. Ama kalbim onu ilk günkü gibi sevmeyi asla bırakmıyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi uykunun sıcak kollarına teslim ettim.

Sabah yüzüme gelen gün ışığıyla gözlerimi açmıştım. Yataktan doğrulup banyoya ilerledim. İşlerimi halletikten sonra odaya hızla dönüp dolabımdan mavi bir etek ve beyaz bir tişört çıkararak hazırlanmaya başladım. Saçlarımı hafif bir topuz yapıp günlük makyajımı da yaptıktan sonra ceketimi çantamı alıp odadan çıktım. Hastaneye gidecektim. Her gün erkenden kalkıp hastaneye koşarak gitmeyi rutin haline bile getirmiştim. Evden çıkıp hazır olan arabaya binerek hızla oradan uzaklaştım.

Arabadan inip hastanenin içine girdim. Asansöre ilerleyip gelmesini bekledim. Asansör olduğum kata gelince içine girip 8. Kata bastım. Sabırla beklemeye başladığımda ellerimle oynadım. Asansör durduğunda hızla yoğun bakım kısmına ilerledim. Bakışlarımı karşıda duran boş yatağa çevirdim.

"Buyrun efendim. Birine mi baktınız?" Hemşire yanıma geldiğinde korkuyla ona baktım.

"Atlas Akay burada yatıyordu. O şimdi nerede?" Hemşire elindeki dosyalara baktı.

"Atlas Bey komadan çıkmış. Durumu iyi olduğu için normal odaya alındı." Hemşirenin söyledikleri ile kalbim heyecanla atmıştı.

"Hangi oda?"

"Sağdan ikinci oda." Hızla hemşirenin söylediği yere ilerledim. Geldiğim kapının önünde bekledim. Derin bir nefes alıp elimi kapının koluna attım. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Atlas yatakta uyuyordu. Doktor serumu kontrol edip yanıma geldi.

"Doktor bey o nasıl?"

"Komadan yeni uyandı. Durumu şuan gayet iyi. Ağrıları için sakinleştirici verdik. Birazdan kendine gelir. Ağır bir kaza geçirdi. Uzun bir zaman ayağa kalkmayıp dinlenmesi gerek. Tekrardan geçmiş olsun." Doktor odadan çıktığında Sahra yanıma gelip elimden tuttu.

"Atlas şuan uyuyor. Oda çok kalabalık olmasın. Uyandığında onu tekrardan görürüz."

"Samet haklı. Burada şuan kalabalık yapmak dışında bir işe yaramıyoruz." Sahra'nın söyledikleriyle başımı salladım.

"Siz gidin. Ben burada kalırım."

"Emin misin?" Barlas'ın sorusuyla ona gülümsedim.

"İyiyim endişelenmeyin." Sahra omzuma dokunup yüzüme baktı.

"Bir şeye ihtiyacın olursa buradayız."

"Teşekkür ederim." Birbirimize sıkıca sarıldıktan sonra ayrıldık. Hepsi odadan çıktığında Atlas ile tek başıma odada kalmıştım. Baş ucundaki koltuğa geçip oturdum. Serum bağlı olan elini tutup dizlerimin üstüne koydum.

"Kalbim seni sevmeye devam edecek. Ama aklım artık bu hikayenin sonuna geldiğimizi haykırıyor." Gözyaşlarım kendiliğinden akarken burnumu çektim. Bunları dile getirmek bile kötü hissettiriyordu.

"Ağlama." Duyduğum sesle başımı kaldırıp Atlas'a baktım.

"A-atlas." Burnumu çekip ona yaklaştım. Elimi tuttuğunda kenetlenen ellerimize baktım.

"Özür dilerim yanına gelemedim." Zorlukla konuşurken öksürdü. Hızla yerimden kalkıp köşede duran sürahiyi alıp bardağa su doldurdum. Ona doğru yaklaşıp yavaşça yatakta doğrulmasını sağladım. Kolumu ensesine koyup yavaşça suyu içirmeye başladım. Yüzüme bakarak suyu içti. Boşalan bardağı köşeye bırakıp dikkatlice onu yatırdım. Kolumu çekmeye çalışırken yüzümü ona eğmiştim. Elleri yanaklarımı okşadığında ona baktım.

"Seni bir daha göremeyeceğimi düşündüm." Fısıldayarak konuştuğunda yutkunarak ondan güçlükle uzaklaştım. Yerime geçip oturduğumda dikkatle beni izliyordu.

"Bebeğim öldü." Aniden söylediğim sözlerle odada büyük bir sessizlik oluştu. Bakışlarımı Atlas'a çevirdim.

"Efsan." Gözyaşları içinde gözlerinin içine baktım.

"2 ay boyunca komadaydın. Ve ben o süreçte bebeğimin yasını bile tutamadan her gün yoğun bakım kapısında uyanmanı bekledim. Bunu neden yaptığımı biliyor musun?" Atlas gözlerimin içine devam etmemi bekler gibi baktı. Koltuktan kalkıp karşısında durdum.

"Çünkü uyanıp bu yaşanılanların hesabını vermeni istedim. Ben o gece sadece bebeğimi değil kendimi de kaybettim. Bundan sonra bana yaşattıklarının aynısını sana da yaşatacağım Atlas. Tıpkı benim gibi kurtulmak istediğin her an bu ihtimali biraz daha ortadan kaldıracağım." Atlas kolundaki serumu çıkarıp ayağa kalktı. Şimdi tam karşımda duruyordu.

"Bana meydan mı okuyorsun?" Ona bir adım daha atıp yüzüne yaklaştım.

"Sana sadece meydan okumuyorum savaş da açıyorum. Benden alınan hayata karşılık bir hayat istiyorum." Atlas aramızdaki boşluğu hızla kapatıp dibime girdi. Gözlerimi gözlerinden çekmedim.

"Beni deli gibi seviyorsun." Arkama geçip kulağıma fısıldadı.

"Gözlerindeki aşkı görüyorum. Ama sözlerindeki nefreti de hissediyorum." Ellerini karnıma koyduğunda ellerine bakışlarımı çevirdim.

"Seni asla bırakmayacağım. Ama canımı yakmak istiyorsan buna da engel olmayacağım. Bana istediğini yap çünkü bu hayatta yenileceğim tek kişi sensin." Sıcak nefesi boynuma çarpıyordu. Bedenimi ona çevirip yüzüne baktım.

"Herşeyi yapabilirim demek. Buna hazır mısın?" Atlas benden uzaklaşıp yatağa oturdu.

"Neler yapabileceğini merakla bekliyorum." Söyledikleri ile ondan uzaklaşarak kapıya ilerledim.

"Bunu görmek istiyorsan akşam Barlas ile gelmen yeterli." Atlas'a döndüğümde kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

"Tabi buna cesaretin varsa."

Bölüm sonuna geldik. Sizce sonraki bölümlerde neler olacak?

Efsan sizce böyle davranmakta haklı mı?

Atlas ile Efsan arasındaki gerilim sizce ilerleyen zamanlarda nasıl ilerleyecek?

Yorumlarınızı bekliyorum sonraki bölümde görüşmek üzere💗

Continue Reading

You'll Also Like

367K 15.5K 31
SAPLANTI'nın devamıdır. Lütfen başlamadan önce birinci kitabı okuyun.
1.6M 112K 29
Başkomiser Han Jisung ve seri katil Lee Minho
2.7M 78.4K 83
#gençkız1. (03-03-2022) #romantizm18. (07-03-2022) -"Hadi güzelim...onu yuvasından çıkar ve sev...seni istiyor" dedi gözleri zevkle kapanmış halde gü...
13.7K 191 12
İnsanlar ölüyordu, insanlar yaşamayı hiç öğrenememişti. Maskelerden kimse kimseyi tanıyamıyordu artık, bu devir böyle bir devirdi. İnsanlar birbirler...