HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"

35.2K 1.6K 257
By sibelgns

İyi akşamlar arkadaşlar. Hikayemize geçmeden önce Wattys2015'e yani Wattpad'in gelecek vaat eden ve yeni hikayeleri ödüllendirmek için yaptığı yıllık ödüllerine katıldım. Wattpad'in genel merkezindeki editörlerin; hikayenin aldığı yorumlar ve beğeni sayıları ayrıca okunma oranlarına kısacası bir çok kritere bakarak karar verdiği yıllık bir ödüllendirme. Hikayemizin daha da iyi yerlere gelebilmesi için lütfen desteğinizi üzerimden eksik etmeyin dostlarım. Hikayeyi okuyup yorum ya da beğeni atmayan arkadaşlarımın daha duyarlı olmasını diliyorum. Yorum atmaya üşenseniz bile en azından beğendiğinizi gösteren yıldızcığa basmayı unutmayın lütfen. Sürekli yorum atan ve beğenilerini belirtmekten çekinmeyen arkadaşlarımla zaten bir aile gibi olduğumuz için hepsine tekrar tekrar teşekkür etmek istiyorum. İyiki varsınız kızlar ve hepinizi çok seviyorum inanın. 

Bu arada her bölüm yorumlarını eksik etmeyen ve okuduğumuz ortak hikayelerde bile sık sık karşılaşınca dayanamayıp lak lak etmekten zevk aldığım biricik okurum ve arkadaşım sevgili Eceym2 'ye buradan sevgilerimi göndermek istiyorum. Seviliyorsun canım çok :))

Ayrıca aramızda 5 yaşında olan bir okurumuz da var. Sakın nasıl oluyor diye sormayın çünkü ruyacim tam bir kitap kurdu. Annesinin okuduğu her hikayeyi kendine göre değiştirtip annesine defalarca okutmaktan bıkmayan aynı zamanda hep muzurluk peşinde olan dünyalar tatlısı Wattpad yazarlarının kıymetlisi Rüyacığımı ve anneciğini de buradan kocaman kocama öpüyorum. İkiniz de çok seviliyorsunuz kızlar :)) 

Ayrıca sonunda üniversite sınav stresinden kurtulmayı başaran wattpad'in sağlam bir okuyucusu olan biricik okurum ve kardeşim zgeTiryaki4 seviliyorsun canım. uzun bir ayrılıktan sonra nihayet kavuştuk. Umarım istediğin yerleri tutturursun canım. Her yorumunda yüzümde gülücükler açtırıyorsun canım. Öpüyorum seni de çok. İyiki varsınız kızlar.

Her bölüm yorumlarıyla beni mutlu eden bütün arkadaşlarıma bu şekilde ithaflarda bulunacağım. Bu hikaye de büyük emekleriniz var çünkü kızlar. Sizlerin yorumları ve beğenleri beni her zaman daha ileriye götürüyor çünkü :):) 

Derin bir nefes alarak yatağımın yanındaki pencereden dışarıyı izlemeye başlamıştım. Zaten haftalardır yaptığım başka bir şey de yoktu. Kaç haftadır buradaydım bilmiyorum, saymayı bırakalı çok olmuştu ama bu lanet hastane kokusu burnumdan gitmiyordu. Dizlerimi kırıp ellerimi bacaklarıma sardım. Verilen ilaçlar sayesinde bahçedeki bitkilerden bir farkım kalmamıştı. Kafam o kadar hafif ve boştu ki, düşünce yetimi bir daha kullanabileceğimden bile şüpheliydim. Duygularım zaten yerinden sökülüp alınmıştı. Hissizdim...

Gözüm bahçede dolaşan hastalara kaydı. Her birinin yaşı birbirinden farklı olan bu hasta insanlar, temiz hava almak için dışarıya çıkartılmıştı. Hepsinin gözlerinde aynı ifade vardı; uyuşukluk... Yanlarındaki hemşireler onları yönlendirirse yürüyorlardı. Kimisi hemşirelerin şefkatinden bile yoksun bırakılmıştı bir bankın köşesinde. Onlar en zararsız misafirleriydi bu soğuk hastane odalarının. Hayattan tamamen kopmuş, sadece nefes almak için yaşıyorlardı. Acaba hepsi gerçekten hasta mıydı, yoksa bir kısmı benim gibi ilaçlarla hasta mı ediliyordu bilmiyorum. Bildiğim tek şey biraz daha burada kalmaya devam edersem kafayı tamamen sıyıracağımdı.

Kafamı pencereden çekip, bacaklarıma doladığım ellerime diktim. Zaten gözlerim nereye baksa orada mıhlanıp kalıyordu. Beynim onlara hükmetmeme izin vermiyordu. Yediğim sakinleştiricilerin haddi hesabı yoktu. Artık tablet şeklinde de vermiyorlardı ki saklayıp aklıma mukayet olabileyim. İlaçları yutmuş gibi yapıp hemşire görmeden atmakta ustaydım. Yani, Burcu Hemşire'ye birkaç defa yakaladıktan sonra o kadar da usta olmadığımı anlamıştım. Şimdi, yemek yemeyi reddettiğim için, bana verilen besleyici serumlardan vücuduma yayılıyordu bu sakinleştirici zımbırtısı.

Annemin haftada bilmem kaç defa geldiği ziyaretlerinde, yemek yememekte sürdüğüm istikrarın aynısı konuşmamakta da sürdürüyordum. Görüşmelerimiz, sevgi dolu muhabbetlerle geçmiyordu. O konuşup bir şeyler anlatıyordu sürekli ama ben anlattıklarını dinlemeyeli çok olmuştu. Tepkisizliğim bile onu durdurmaya yetmiyordu. Yaptıklarını, ileride birlikte yapacaklarımızı ve beni ne kadar çok sevdiğini söylemekten hiç vazgeçmiyordu. Ara sıra Eymen'den de bahsediyordu. İşte o zaman, damarlarımda gezen sakinleştiriciler bile fayda etmiyordu. O an her şey kontrolümden çıkıyor, vücudumu zapt edemiyordum. Neden sinir krizi geçirdiğimi bilecek kadar bile düşünemezken, vücudum; artık bu isme otomatikman tepki veriyordu. Zihinsel anlamda bana yaşattıklarını düşünüp, acıyı duyumsayacak kadar, beynim kontrolüm altında değildi. Bunun aksine vücudum; anında tepki vermekten kendini alamıyordu. Sanırım Pavlov'un köpeği gibiydim. O, nasıl zil sesine koşullanıp onu duyar duymaz yemek yiyeceğini sanarak salyalarını akıtıyorsa, ben de Eymen'in ismine koşullanmış olmalıydım. Onun isminin geçmesi, vücudumun kasılıp tepki vererek gelecek olan acıdan kendini korumaya çalışıyordu. Resmen deliriyorum ve elimden bir şey gelmiyordu.

"Nehir?" Adımın seslenmesiyle kafamı kapıya çevirdim. İlaçlarla ilgili foyamı ortaya çıkaran ve beni bu sakinleştiricilere mahkûm eden Burcu Hemşirenin bana gülümseyerek baktığını gördüm.

Hiçbir tepki vermeden kafamı yine ellerime çevirerek boş boş bakmaya devam ettim.

"Kızım; Bülent Bey seninle görüşmek istiyor. Odasında bir ziyaretçin de var. Hadi hazırlanıp yanlarına gidelim." Saçlarımı okşayıp benimle konuşan kadına şaşkınlıkla baktım ama konuşmadım.

Buradaki herkes konuşmadığımı biliyordu. Konuşmayı bırakalı çok olmuştu. Sanırım bu yüzden artık doktorlar benimle konuşmayıp sadece ilaca yükleniyorlardı. Keşke her şey ilaçlarla düzelecek kadar basit olsaydı. O zaman zaten kendim gönüllü olurdum burada kalmaya. Haftalardır buradayım. Belki de aylardır bilmiyorum. Bir fiil ilaç verdiler bana. Hani nerede? İyileştim mi? Vücudumdaki yaralar düzeldi mi? Vücudumu da geçtim, asıl ruhumdaki yaralar tedavi edildi mi? Cevabını verecek kadar bile umursamıyorum artık. Ruhumun kanayan yarasına hangi ilaç derman olacakmış anlamıyorum. Verdikleri ilaçlar; yaralarımı geçici olarak kapatan bir yara bandından başka bir şey değil. Acılarım o yara bandının altından da kanamaya devam ediyor...

"Sana diyorum güzel yavrum. Hadi gel beraber hazırlanalım. Sanırım taburcu olacaksın. Doktor Bey eşyalarını da hazırlayıp gelsin dedi." Duyduğum şeyle kalbimin hızlı hızlı çarpmasına engel olamadım. Sonunda bu kâbustan uyanacaktım. Anında yataktan doğrulup Hemşirenin gözlerinin içine baktım. Doğru söyleyip söylemediğini bilmiyordum. Ellerini birkaç defa yüzümde gezdirip yanağımı sıktı. Tereddüdümü anlamış olacak ki "Ciddiyim çıkıyorsun" dedi.

Hemen üstümü değiştirip birkaç parça eşyamı da alarak Bülent Bey'in odasına gittik. Kapıyı açmamla tüylerimin diken diken olması bir oldu. Vücudumun titremesini kontrol etmeye çalıştım ama elimden çok da bir şey gelmiyordu. Burcu Hemşire belimden tutup beni içeri doğru sokmasa saatlerce kapıda durabilirdim.

"Gel bakalım Nehir. Bak seni almaya kim geldi."

Kafamı önüme eğmiş doktorun işaret ettiği koltuğa oturmuştum. Ruhumu paramparça eden kömür karası gözlere bakmak istemiyordum.

"Ağabeyine hoş geldin demeyecek misin yavrum?"

Doktorun sesindeki yumuşak tını bile, soğuk terler dökmemi engelleyemiyordu. Karşımda sırıtan bu adamın kendinden emin sergilediği duruş canımı daha da yakıyordu. Keşke ondaki soğukkanlılık bende de olsaydı. O zaman belki de daha güçlü olabilirdim. Nihayetinde 17 yaşında bir kız çocuğuydum.

"Nasılsın kardeşim?"

Ruhumu titreten bu ses bütün gerçekleri yüzüme vurup geçiyordu. Hala en baştaydık. Bir adım bile ilerleyememiştik. Sesi, vücudumdaki her bir kesiği şaha kaldırmıştı sanki. Her biri bu sese boyun eğiyordu. Sorusunu cevapsız bıraktım. Yüzüne bakacak cesaretim bile yoktu.

"Nehir, geldiğinden beri konuşmuyor Eymen, biliyorsun. Bu durumun geçici olduğunu Nermin Hanım'a anlatmıştım zaten. Onu konuşmak için zorlamayın, bu kendiliğinden gelişecek bir süreç. İlaçlarını almayı unutmasın sakın. Haftada bir terapiye gelmeye devam edecek."

Gerçekten taburcu oluyordum, hem de burada olmama sebep olan adamın ellerine bırakılarak. Sevinmeli mi yoksa üzülmeli miydim bilmiyordum. Acıdan başka hiç bir şey hissetmiyordum.

"Herşey için teşekkür ederim Bülent, dediğin her şeyi yapacağımıza emin olabilirsin." Diyerek ayağa kalkan Eymen doktorla el sıkıştıktan sonra benim oturduğum koltuğa doğru geldi. Elleri saçlarımı karıştırırken aniden onu iterek ayağa kalktım. Bana dokunmasına dayanamıyordum.

"Hop hop hop sakin ol ufaklık. Ağabeyini özlemedin mi?" Ağzımı açıp tek kelime etmedim. Çattığım kaşlarım onun burada olmasından duyduğum rahatsızlığı belli ediyor olmalıydı.

"Çok fazla üstüne gitmeyin, biliyorsun bana kalsa Nehir'in asla buradan çıkmasına izin vermezdim. Tedavinin daha çok başındaydık. Ama Nermin Hanım'ın isteği elimizi kolumuzu bağlıyor. Şimdilik ayaktan tedavi yoluyla devam edeceğiz."

" Sen merak etme Bülent. Evde kardeşime en iyi şekilde bakacağımıza emin olabilirsin."

Demek annem sonunda pes edip beni buradan çıkarmaya ikna olmuştu. Beni seviyordu biliyorum. Ama beni sevmesi yetmiyordu. Sevgi bazen tek başına yetersiz kalıyordu. Sanırım ben de hala onu seviyordum ama bu sevgi bile iyileşmem için yeterli değildi.

"Bu arada Nermin Hanım'a geçmiş olsun dileklerimi ilet."

"Kendine gelir gelmez mutlaka söyleyeceğim. Sen merak etme."

Anneme ne olmuştu ki? Kendine gelir gelmez demişti. Kendinde değil miydi yani. Kalbimin içine çöreklenen acı bütün vücuduma yayılırken omzuma dolanan kolların beni çekmesiyle kapıya doğru yönlendirildim.

"Hadi kardeşim gidip anneni görelim. Sana şu anda çok ihtiyacı var."

Omzumdaki kolunu itip onu uzaklaştırmaya çalışsam da nafile. Omzumun üzerindeki eli büyük bir güçle sıkıldı. Tırnakları resmen etime geçmişti. "Çırpınmayı kes artık. Seni kimse elimden alamaz."

Hastaneden çıkıp arabaya bindiğimizde, hala kalbim olağan ritmini yakalayamamıştı. Arabayı çalıştırmadan önce boğazıma geçirdiği elleri nefes almamı engellemiş kesik kesik öksürmeme sebep olmuştu.

"Bir daha başkasının yanında beni siklemezsen sana yapacaklarımdan ben sorumlu değilim bilmiş ol ufaklık." diyerek sıktığı elini geri çekti. "Dua et şimdi eve gitmek zorundayız yoksa o boynuna yapacaklarımı hayal bile edemezsin."

Yine başlamıştık işte. Acı hiç gitmemişti ki zaten. Pusuda bekleyen bir düşman gibi fırsatını bulduğu anda darbesini indiriyordu. Gözlerim dolmuştu. Artık Eymen'in bana yapabileceklerinden çok annemi düşünüyordum. Aklıma gelen şeyle ellerimi yüzüme kapayıp gözümden akan sessiz yaşları uzaklaştırdım. Bu adamın yanında ağlayıp onu mutlu etmek istemiyordum. Çektiğim her acıdan, zevk almasını bilen bir manyaktı o.

"Annemin nesi var?" diye sordum kısık ve pürüzlü çıkan sesimle. Günlerdir konuşmadığım için ses tellerim boğazımı acıtmıştı. Arabayı saran kahkaha sesleri içimi daha da ürpertti.

"Bakıyorum da bülbül gibi şakımaya başladın hastaneden çıkınca."

"Seni ilgilendirmez. Anneme bir şey mi yaptın yoksa? Eğer öyleyse bana yaptıklarını herkese anlatırım."

Bir kahkaha sesi daha yükseldi Eymen'in boğazından. "Bu saatten sonra senin gibi deliye inanacaklarını düşünmen bile çok komik ufaklık. Hele de kendini kestiğin için akıl hastanesinden kalmış birinin güvenirliği ne olur dersin? İstediğine istediğin şeyi söyleyebilirsin."

"Senden nefret ediyorum." Diye bağırdım, anında tırnaklarımı yüzüne geçirmek için hamle yaptığımda. Ama boynunu sıyırmaktan başka bir şey yapamadım. Üzerine salladığım kollarımı tutup bileklerimi sıktı. Boğazımdan kopan çığlığa engel olamadım. Dudağı pis pis kıvrılmıştı. Gözlerinde gördüğüm haz bana çok tanıdık geliyordu.

"Demek oyun oynamak istiyorsun ufaklık. Ama şimdi zamanı değil. Vücudundaki sakinleştiricilerden tamamen arındığında sana zevkle acı vereceğim. Sana yaptıklarımın her zerresini hissetmeni istiyorum. Çığlıklarını ben de çok özledim. İnan bana kimseler senin yerini tutmuyor ufaklık." deyip kollarımı daha da sıktı.

Gözlerimden akan yaşlara artık engel olamıyordum. Bileklerimi tutan ellerini savuşturmaya çalışırken bile gücüm ona karşı koymaya yetmiyordu.

"Bırak beni Allah'ın cezası. Senden nefret ediyorum." Çığlıklarımı ondan başka kimseler duymuyordu biliyorum ama yine de çırpınmaya devam ediyordum.

"Bakalım sana sahip olurken de bu kadar çığlık atıp beni eğlendirebilecek misin?" Yüzüme yediğim tokatla oturduğum koltuğa yığıldım. Ellerimle kapıyı açmaya çalışsam da kilitli kapı açılmıyordu. Elimi tokat attığı yanağıma kapayıp yaşlı gözlerle Eymen'e baktım.

"Bana dokunmayı denersen seni kendi ellerimle öldürürüm." Söylediğim şey onu güldürmekten başka bir işe yaramamıştı. Bana dokunmasına dayanamazdım biliyorum.

"Sen bana böyle karşı koydukça, her anından zevk alacağıma eminim Ufaklık..."

************

Odayı inleten çığlığım kulaklarıma ulaşsa da hala gördüğüm kâbusun içinden çıkamıyordum. Keşke sadece bir kâbus olsaydı, keşke uyandığımda sadece rüyaydı diyebilseydim... Hepsinin, kâbuslarıma konu olan anılarım olduğunu bilmek beni her defasında daha da yaralıyordu.

Yüzümü okşayan elleri ittirmeye çalışıyordum ama ısrarla hala yüzümde dolanmaya devam ediyordu. Eymen'in bana dokunmasından nefret ediyordum. Sanki elimi kaldırıp yüzümdeki elini ittirsem her şey bitecekti ama onu yapmaya dahi gücüm yoktu. Gözümü ıslatan yaşlara bile sözümü geçiremezken çaresizce çırpındım. Boynuma inen bir el beni daha da panikletti.

"Sakin ol Güvercin benim. Hadi aç gözlerini"

Duyduğum cümle biraz olsun sakinleşmemi sağlarken hala hareketlerimi kontrol edemiyordum. Rüya ile gerçeklik arasında savruluyordum resmen. Neden bu kadar zor olmak zorundaydı. Neden her defasında aynı acıları hissediyordum?

" Nehir sakin ol güzelim. Benim Yağız."

Ellerimi, kollarımı öyle bir savuruyordum ki, bana açlıkla bakan gözleri savuşturmak için her şeyimi verirdim. Ölmek bile kurtuluştu bana. Çığlıklarım kulaklarımda yankılanırken artık çırpınacak takatim kalmamıştı. "Lütfen...." Diyebildim sadece. Ona yapmaması için yalvarmaktan başka elimden ne gelirdi ki?

"Güvercin, buradayım. Güvendesin güzelim... Hadi derin derin nefes alarak aç şu gözlerini."

Kulaklarıma dolan ses Eymen'in olamayacak kadar şefkatliydi. Güvende miydim gerçekten? Zihnimde beliren yeşil gözler bana güven veriyordu. "Yağız'dı. Bu ses Yağız'a aitti. Yanında huzur bulduğum, beni bütün kötülüklerden korumaya ant içmiş adamın sesi..." Gerilen bütün sinirlerim tek tek gevşerken tek bir şeyi düşünüyordum. Sevdiğim adamı...

Gözlerim gördüğüm kâbustan cennete açılmıştı sanki. Hala nerede olduğumu anlayamasam da pencereden süzülen ayışığının vurduğu suretten gözlerimi alamıyordum.

"Şiiiitt geçti güzelim. Bak yanımdasın. Bir şeyler söyle Nehir, beni daha fazla korkutma."

"Yağız" diyebildim titreyen çeneme engel olamayarak.

"Korkma! Kimse kılına zarar veremez. Bundan sonra sana dokunacak adamın ciğerlerini sökerim." Sesi sinirli ama şefkat dolu çıkıyordu.

"Lütfen..." dememle çenem daha da titredi ve bir damla yaş gözümün kenarından yastığı ıslattı.

"Lütfen ne Güvercin? Konuş benimle."

Elleri saçlarımı yüzümden nazikçe çekerken sesindeki çaresizlik beni daha da yaraladı. Acılarıma onu da ortak ediyordum. O da en az benim üzüldüğüm kadar üzülüyordu biliyorum.

"Lütfen bana sarılabilir misin?" diye hıçkırdım yattığım yerden doğrulmaya çalışırken.

"Oh, buraya gel güzelim." Yağız'ın kolları belime dolanırken beni de yerimden kaldırmıştı. Boynuna sardığım kollarımla onu kendime daha da çektim. Artık kendime hakim olamıyordum. O başımı sevgiyle okşarken, ben ağlamaktan başka bir şey yapamadım.

"Rüyalarımda o adamı görmekten bıktım artık. Her şeyi tekrar tekrar yaşamaktan bıktım. İki yıldır ondan uzakta olamama rağmen içme işleyen korkusu, beni bırakmak bilmedi."

Kollarını belimden çekmeden beni kendinden uzaklaştırdı. Ben de kollarımı gevşetmiştim ama hala Yağız'ın boynundan çekmemiştim. Gözleri şefkatle, gözlerimle buluştu.

"Gerekirse rüyalarında bile o adamdan seni korurum Güvercin beni anladın mı? O Eymen şerefsizi artık sana zarar veremeyecek. Onu kendi ellerimle geberteceğim beni anlıyor musun? Derisini yüzüp hayvanlara yedireceğim. Bir daha yanına bile yanaşamayacak güzelim. Yeterki artık ağlama."

Söylediği şeyle beni kendine çekip tekrar sarıldı. Ben de karşılık verdim. Bu adama o kadar muhtaçtım ki. Onun sesini duymak, kokusunu içime çekmek adeta bende sakinleştirici etkisi yaratıyordu. Ellerimi doladığım boynundan çekip saçlarında gezdirdim.

"Beni sevmene ihtiyacım var Yağız." Diye fısıldadım. Bütün hislerim birbirine karışmıştı. Böyle bir şey söylediğime inanamıyordum.

Yağız'dan ses gelmeyince iyice utandım. Bu nasıl bir istekti böyle. Sanki başkasının duygularına hükmedebilmek mümkünmüş gibi. Ben ne zamandan beridir sadece kendimi düşünecek kadar bencil olmuştum böyle anlamıyorum.

"Zamanı gelince her şeyi daha ayrıntılı konuşacağız Güvercin. Sadece benim için çok değerli olduğunu bil. Senin için dünyaları yakarım."

Her kelimesi canımı daha da acıttı. Onun için değerliydim biliyorum. Bana şefkatini sunmaktan çekinmiyordu. Benim istediğim onun şefkati değildi. Sevgisini, aşkını istiyordum. Sadece bana ait olmasını... Kalbim kırılmıştı. Demir yanılmıştı işte. Bana; sen onun ilkisin demişti. İlk kez aşık oldu Yağız demişti. Kollarımı yavaşça boynundan çekip kollarından uzaklaşmaya çalıştım.

"Bunu yapma Güvercin. Anlamıyorsun." Dediğinde bir nebze de olsa kendimi ondan uzaklaştırmıştım.

"Söylesene Yağız neyi anlamıyorum? Ben sevgi dilenecek kadar acizleşsem bile, senin bana karşılık vermeyeceğini mi anlamıyorum." Sesimin kırgınlığı duygularımı yansıtırken, kendimi tamamen kollarından çektim.

"Böyle yapma Nehir. Kendini benden uzaklaştırma. Sağlıklı düşünemeyecek kadar yaralısın Güzelim. "

Ne demek istiyordu. Duygularımı tanıyacak kadar kendimdeydim. "Hızla yataktan kalkıp ondan daha da uzaklaştım. Hava daha aydınlanmadığından oda karanlıktı. Işığın düğmesine basıp Yağız'ın gözlerinin içine bakarak konuştum.

"Sakın bana bir daha sağlıklı düşünemediğimi söylemeye kalkma. Ne yaptığımı bilecek kadar aklım başımda." Bir hışımda yataktan fırlayıp yanıma geldi. Elini omzuma koyduğunda onu ittim. Çok kırılmıştım. Belki beni sevmediği için ona kızmamam gerekirdi ama elimde değildi. Canım yanıyordu.

"Böyle yapma Güvercin. Seninle bu konuyu baskı altında hissetmediğin bir zaman tekrar konuşacağız tamam mı Güzelim?" dedi beni kendine çekip tekrar sarılırken.

Öylece durdum. O saçımı öpüp okşarken tepkisizce bekledim. Avuçlarımı, ona sarılmamak için öyle çok sıkmıştım ki, tırnaklarım neredeyse derimin içine girecekti. Sessiz gözyaşlarım yüzümü ıslatırken bir adım geri gittim.

"Bir daha bana dokunmanı istemiyorum." dedim yıkılmış çıkan sesimle. Bir de sakın bir daha beni öpmeye kalkma. Senin için öylesine bir öpücük olsa da benim ilk öpücüğümdü. Senin gibi kalpsiz bir adamın ellerinde heba olmayı hak etmiyor."

Söylediklerimi tepkisiz bir şekilde dinlese de gerilen çenesi ne kadar sinirlendiğini ele veriyordu. "Hiç bir şeyi nedensiz yapmam ben Nehir, hala bunu anlamadın mı? O öpücüğün olduğu gibi, yaptığım her şeyin bir sebebi var, ama sen istemiyorsan bir daha seni öpmem, dokunmam da."

Sadece kafamı sallamakla yetindim. Kalbim kırılmıştı. "Şimdi bana kalacağım odayı gösterir misin?" diye sorduğumda ifadesiz bakışlarını üzerime dikti. "Sen yanımda kalacaksın. En son seni yalnız bıraktığımda neler olduğunu gördüm. Benimle aynı oda da kalacaksın."

"Kalmayacağım" diye bağırdım. "Kalmayacağım işte beni istemeyen bir adamın yanında kalmaya niyetim yok benim."

"Allah aşkına Güvercin, seni istemediğimi de nereden çıkartıyorsun anlamıyorum ki. Ben sana öyle bir şey mi dedim. Benim için değerlisin lafından bunu mu anlıyorsun sen? Çıldıracağım ya. Hiçbir yere gitmeyeceksin. Gerekirse seni buraya kilitlerim. Yarın gece ben Eymen'le buluşmaya gidene kadar gözümün önünden ayrılmayacaksın."

Yağız'ın söylediği şeyle bir an gözüm karardı. Yarın pazartesiydi ve Yağız Eymen'le buluşacaktı. Tanrım ya başına bir şey gelirse, buna dayanamazdım. Elimin birini dudaklarıma kapayıp gözlerimi bana dikkatlice bakan yeşillere diktim. Kafamı sağa sola çaresizce salladım.

"Gitme." diye fısıldadım "Lütfen Yağız o çok kötü biri, ya sana bir şey yaparsa."

"Hiç bir şey olmayacak sen merak etme. Hadi sen yat dinlen, birazdan güneş doğacak."

Kendimi az öce kalktığım yatağa otururken buldum. Az önce ne konuşmuştuk sanki hepsi aklımdan uçup gitmişti. Yağız'ın bana aşık olup olmaması bu saatten sonra umurumda değildi. Yeter ki ona bir şey olmasın. Eymen'in ona zarara vermek isteyeceğine adım gibi emindim. Yan tarafımın çökmesiyle Yağız'ın da yatağa oturduğunu hissettim. Gözlerimi yere dikip bakmaktan başka bir şey yapmıyordum.

"Sana bir şey olursa dayanamam." Fısıltıyla çıkan sessim sanki Yağız ile değil de kendi kendimle konuşur gibiydi.

"Bana hiçbir şey olmayacak Güvercin, Sen bunları düşünüp kafanı yorma şimdi."

"Kafamı yormayayım mı? Sen ne dediğinin farkında mısın, Eymen'den bahsediyoruz. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar planlamıştır o."

"Göreceğiz bakalım planlarını. Tabi gerçekleştirmeye fırsatı kalırsa."

Yağız'ın soğuk ve duygu barındırmayan sesi tüylerimi ürpertmişti. İstediğinde ne kadar duygusuz biri olacağını şimdi daha iyi anlıyordum. Kafamı ona çevirdiğimde gözlerinde yanan intikam ateşini gördüm. Ben ne desem de vazgeçmeyecekti biliyordum.

"Beni de yanında götür. Sen o psikopatla buluşmaya giderken ben burada oturup seni bekleyemem Yağız. Lütfen?" Ellerim otomatikman Yağız'ın kucağındaki ellerine kapanmıştı. Gerekirse ona yalvarmaya hazırdım.

Yağız'ın ifadesiz bakışları ellerimizin üstünden çekilip gözlerime ulaştı. Onu ilk kez bu kadar hissiz bakarken görüyordum. Hiçbir duygu kırıntısı barındırmayan yeşiller çatık kaşlarının altından benim elalarımla buluşuyordu.

"Sen hala benim gücümün farkında değilsin Güvercin. Eymen gibi daha nicesinin, cehenneme biletini kestim ben. Şimdi sıra onda, sana yıllarca yaptığı eziyetlerin acısını lime lime çıkaracağım ve sen burada beni bekleyeceksin. O adam hayatımızdan yok olup gittikten sonra da bu akşam yarım kalan konuşmayı tamamlayacağız."

"Bu akşam konuşulanlar yarım falan kalmadı Yağız. Bundan sonra da o konu ile ilgili konuşmak isteyeceğimi sanmıyorum." Dedim, kollarımı tuttuğum ellerinden ayırıp inatçı çocuklar gibi göğsümde bağladım. "Yarın gece istesen de istemesen de bende geleceğim."

Yağız'ın kahkahası odada yankılanırken ben de ona şaşkın şaşkın bakıyordum. Götürmeyecekti beni biliyorum ama şansımı sonuna kadar zorlamaya niyetliydim.

"Ağlasan da sızlasan da fikrim değişmeyecek Nehir. Hadi biraz uyu yarın zor bir gün olacak." Deyip yanımdan kalkarak kapıya doğru hareketlendi.

"Sen nereye gidiyorsun? Uyumayacak mısın?"

"Benimle aynı oda da kalmak istemediğini söylemiştin." Dedi çıkmadan önce durup bana bakarak.

"Eee ne olmuş yani. Sen de buna izin vermeyeceğini söylemiştin."

"Sana dokunmayacağıma dair de söz verdim Güvercin unuttun mu? Sen yanımda öylece yatarken, sözümü tutmak benim için ne kadar zor bilemezsin. Ben hemen yanındaki odadayım. Sana iyi uykular." Deyip çıktı.

Oturduğum yerde kendimi bırakıp sıt üstü yatağa yığıldım. Bu adamla ne yapacaktım bilmiyorum. Bu kadar çelişkili ve bu kadar zor olmak zorunda mıydı? Yarın gece başına bir şey gelmemesi için dua etmekten başka çarem kalmamıştı. Ne yapıp edip onunla gitmeliydim. Göz kapaklarım uykusuzluğa daha fazla dayanamayacaktı sanırım. Yorganı üstüme çekip Yağız'ın yastığa sinen kokusunu içime çekerek gözlerimi kapattım. Yokluğu canımı yakmaya başladığında ona bu akşam söylediklerim için pişman olmuştum bile. Bana sarılmasına hiç bu kadar ihtiyaç duymamıştım. Onun hayaline sımsıkı sarılırken kendimi uykunun kollarına bıraktım...

*************

Nehir'in yanından ayrıldıktan sonra kendini kardeşinin eski odasına atmıştı. Eylül'ün hiçbir eşyasına dokunmaya kıyamamıştı Yağız. Gardıroptaki eşyaları bile Eylül'ün bıraktığı gibi duruyordu. Evlendikten sonra bile Yağız'ın yanına her geldiğinde kendi odasında kalmaya devam ederdi kardeşi. Eymen ile birlikte hiç gelmemişti bu eve. O pislik, Yağız'ın ondan haz etmediğini bildiğinden çok gözüne de görünmezdi. Herşeyi kardeşinin mutluluğu için yapmıştı. Onun için bu pisliğin hayatlarına girmesine izin vermişti. "İnşallah seni o adamdan koruyabilmişimdir kardeşim. İnşallah sana kötü bir şey yapmamıştır. Bunun azabından nasıl kurtulurum bilmiyorum" diye mırıldandı kendini kardeşinin yatağına usulca bırakarak. Yastığını koklasa da Eylül'ün kokusundan eser kalmamıştı. Her ne kadar o aylarca bu odaya girip kardeşinin eşyalarını kokusunu içine çekip ezberlemeye çalışsa da artık o kokuyu duyumsayamıyordu. Kokusu da kendi gibi uçup gitmişti biricik kardeşinin.

Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Nehir hemen yan odasında kalıyordu ve bu onun sinirlerini daha da bozuyordu. Zihnini dolduran yaşlı ela gözler, aklından çıkmak bilmiyordu. Gördüğü kâbusları keşke ondan uzaklaştırabilseydi. Zaten bu zamana kadar ayakta kalması bile büyük bir mucizeydi. Ona bu acıları yaşatan Eymen'in, bağırta bağırta canını alacaktı. Gece, eğer sözünü tutup Şile'deki mekâna gelirse hiç kurtuluşu yoktu. Onun Azrail'i olacaktı.

Elinin birini başının altına koyup, doğmaya başlayan güneşin yavaş yavaş aydınlattığı tavana dikti. Nehir'den başka bir şey düşünemez olmuştu. Şu kısacık zamanda bütün hücrelerini esir eden bu kıza aşık olmuştu. Hayatına, sayısını bile hatırlayamayacak kadar çok kadın girmişti ama hiç biri yüreğini bu denli titretmemişti. Otuzüç yaşında, herkesin karşısında titrediği bir adamdı ama daha yirmilerinin başında olan küçücük bir Güvercine yenilmişti. Nehir'in az önceki hali aklına geldiğinde dişlerini sıktı. Onun gözünde artık yaş görmek istemiyordu. "Beni sevmene ihtiyacım var" demişti ihtiyaçla. Yaralı yüreğinde filizlenen hislerini cesurca açığa vurmuştu. Kendisinden aşk dilenmişti, belki de karşılık bekleyerek ama o, Nehir'e istediğini veremedi, veremezdi de. Nehir şu an hiç sağlıklı düşünemiyordu. Kendisine hissettiği duyguları minnet duygusuyla karıştırıyor olabilirdi. İleride hissettiği bu duyguların aşk olmadığını anlarsa en az Nehir kadar Yağız da yıkılırdı. Hiçbir şeyden emin olmadan ne yan odadaki tecrübesiz kuşu, ne de kendini erkenden ümitlendirmenin bir anlamı yoktu.

Her ne kadar kendini bu aşkın ateşinden uzak tutmaya çalışsa da bazen iradesi kırılıyordu. Kızı öpmekten kendini alamadığı zaman da buna en iyi örnekti. O dudaklardan uzak durması gerektiğini bile bile o dudakların büyüsünde kendini kaybetmişti. Nehir'i ilk öptüğünde onun daha önce başkasıyla bu duyguyu yaşamadığını anlaması için profesör olmasına gerek yoktu. O zaman bile o öpücüğü küçümseyip kızın duygularını etkilemekten kaçınmıştı. Eğer istese tecrübesiz bir kızı kendine aşık etmek de hiç zorlanmazdı. Ama o Nehir'in hiçbir şeyin etkisi altında kalmadan kendine gelmesini istiyordu. Korkularından onu korumaya çalışan adama duyduğu minnet duygusuyla değil. Eymen ortadan kalktığında belki de Nehir daha sağlıklı düşünebilecekti. Kendisini şu an sadece sığınacak bir liman olarak görüyorsa eğer o zaman aşk sandığı duygu da yok olup gidecekti. Nehir'e bunu yapamazdı. Her ne kadar şimdi kendisine kızıp köpürse de daha sonra yaşayacağı pişmanlıktansa böylesi daha iyiydi. Nehir gerçekten kendisine aşıksa, zaten o ne yaparsa yapsın bu duygunun esaretinden kurtulamayacaktı. "Senden nasıl uzak kalacağım ben Güvercin..." diye söylendi kendi kendine. Şimdi her şeyi bırakıp dinlenmesi gerekiyordu. Gece onu zorlu bir iş bekiyordu; sevdiği kadına hayatı zindan eden adamın kalbini yerinden sökmeye gidecekti çünkü...


Continue Reading

You'll Also Like

196K 10.6K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
1.3M 57.1K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
770K 29.1K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...